11 Eylül 2015 Cuma

KÜRESEL BORSA ÇALKANTILARI: NEDENLERİ VE OLASI SONUÇLARI



KÜRESEL BORSA ÇALKANTILARI: NEDENLERİ VE OLASI SONUÇLARI
Mustafa Durmuş

12.09.2015
Bu yılın Haziran ayının ikinci haftasından itibaren küresel ekonomiye damgasını vuran şey küresel borsalarda ve temel meta fiyatlarındaki sert dalgalanmalar (daha ziyade inişler biçiminde), oldu. Çin’de başlayan sert borsa düşüşleri diğer Asya ülkelerine, Avrupa’ya ve ABD’ye kadar tüm borsalara ve döviz piyasalarına yayıldı. 

Borsa düşüşleri büyük çapta panik satışla birlikte geldi. Bu gelişmelerin sonucunda Çin hükümeti faiz oranlarını düşürdü, parasını devalüe etti ve piyasalara 236 milyar doları bulan[1] bir destek sağladı. Fed ise muhtemelen bu Eylül ayında yükseltmeyi planladığı temel faiz oranı kararını gözden geçirecek ve bir kez daha faiz artırımını en azından yılsonuna kadar erteleyecek[2]. Avrupa bölgesinde ise ‘miktarsal kolaylaştırma’ uygulamaları tam gaz devam ediyor.

Küresel bir ekonomik durgunluğun uzunca bir süredir devam ettiği ve giderek kalıcı hale geldiği, yeni bir finansal kriz riskinin her gün arttığı, başta Orta Doğu olmak üzere, Rusya ve Uzak Doğu’da savaş senaryolarının konuşulduğu bir dönemde başta borsalar olmak üzere finans piyasalarındaki bu sert iniş çıkışlar nasıl yorumlanmalıdır?  Küresel borsalar neden bu kadar dalgalanıyor? Borsa ile reel ekonomi arasındaki karşılıklı etkileşim ya da ilişki nedir? Bu çalkantı devam edecek mi? Bu gelişmeler küresel kapitalizmin çöküşünün işareti midir? Bu gelişmeler aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yükselen ekonomileri nasıl etkileyecektir? Bu gelişmelerin ne tür politik sonuçları olabilir? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını bu yazı da aramaya çalıştık.

I. ‘Kara Pazartesi’: Çakılan Çin borsaları borsalarda büyük çapta satışlara ve sert borsa inişlerine neden oldu

21 Ağustos Cuma günü Çin borsaları 2007’den bu yana en sert düşüşü yaşadı.  Zero Hedge’nin verilerine[3] göre, Chinese Shangai Index 300  % -8,8, Chinext  % -8,1 ve Shenzen Composite  % -7,7 oranında düştü. 

Çin borsalarındaki bu sert düşüş diğer Asya borsalarını da etkiledi ve Asya’da benzer düşüşler gerçekleşti: The ASX 200 % - 4,1, Japon Nikkei 225  % - 4,6, Hong Seng % -5,2 düştü.

Aslında Çin borsalarındaki bu inişin öncesi var. Örneğin Temmuz başı itibariyle borsalar 12 Haziran’daki zirvenin ardından  % 30’dan fazla düşüş göstermişti[4]. Aşağıda Grafik 1[5] Shangai Composite Index’te 12 Haziran’dan bu yana ortaya çıkan sert düşüşleri gösteriyor.

Grafik 1: Shangai Composite Index’in gelişimi

http://www.bloomberg.com/quicktake/content/uploads/sites/2/2015/08/QT-China-Markets0825-01.png

Panik satışlar…

Çin borsalarındaki bu sert çakılma beraberinde, başta Çin ve ABD olmak üzere Avrupa ve ‘yükselen ekonomiler’ olarak tabir edilen azgelişmiş ülke piyasalarında görülmemiş bir panik satışa (selloff) neden oldu. Finansal yatırımcıların yaşadığı şok ve güven eksikliği her yerde hissedilmeye başladı. Büyük çaptaki satışlar sonrasında örneğin Dow Jones en yüksek zararını yaşarken, aşırı bir hassasiyet tüm sisteme yayıldı. 

Çin borsalarında başlayan satışlar hızla Asya’ya yayıldı ve Avustralya 2009’dan bu yana en büyük düşüşünü yaşarken, Japon Nikkei % 4 düştü. Satış dalgası yeni hafta başında ABD’yi sardı ve ABD borsaları son dört yılın en büyük satışına tanık oldu. Dow Jones 1000 puan kadar düştü. Hem S&P 500 hem de Nasdaq en yüksek düzeylerinden  % 10 gerilediler. Her üçü de düzeltme alanında kaldılar. S&P 500 geçtiğimiz Ekim’den bu yana en düşüğü gördü, % -3,12 düştü. Londra’da FTSE 100 Index 74 milyar pound değer yitirdi. Avrupa’da EuroStoxx % -3,26 ve DAX % 2,95 ve CAC % -3,19 düştü. Avrupa borsaları 2011’den bu yana en kötü günü yaşadılar. S. Arabistan borsasındaki düşüş ise  % -7 oldu. Aynı günlerde Türkiye’de BIST 100   % 5 düşüş gösterdi. 

Piyasalardaki alt üst oluş Avrupa’da büyük çapta satışlara neden olurken, ilave olarak ABD’de,  New York Borsası kâğıtlarının her hangi bir fiyat indikasyonu olmaksızın da satışa sunulabilmesine imkân veren ve çok nadir kullanılan ‘Rule 48’in gündeme gelmesine neden oldu[6]

Küresel borsalarda 24 Ağustos Pazartesi günü ortaya çıkan sert düşüşler 1987’deki ‘Kara Pazartesi’ çağrışımını yaptırdı (o gün Dow Jones % 22 düşmüştü).

Pazartesi şokunun ardından  ‘CBEO’s Vix Volatility Index’ olarak bilinen ve yatırımcının endişelerini yansıttığına inanılan ‘hassasiyet endeksi’ % 42 yükseldi ve 39.77 oldu. Oysa endeks 20’nin üzerine çıktığında yatırımcıların ciddi olarak endişe duymalarından söz edilir[7].

Milyarlarca dolarlık zarar…

Bu büyük çaplı yaygın satışlar ve sert inişler küresel finans piyasalarında yüzlerce milyar dolarlık zararın oluşmasına (finansal servet kaybına) neden oldu. Örneğin Çin’in Shangai Borsası’nda bir gündeki % 8’in üzerindeki düşüş ile tüm bir yılda elde edilen kazanç bir anda yok oldu. 

Milyarlarca dolarlık borsa zararı, Çin’den başlayarak, Asya ve Avrupa’dan devam ederek ABD’yi de içine aldı. ABD’de panik sadece borsa hisselerinde değil, ABD hazine bonolarında da yaşandı. Nisan ayından beri ilk kez 10 yıllıkların getirisi % 2 düştü[8]. Şekil 1’den de görüleceği gibi 14 Haziran’dan bu yana borsalardaki bu gelişmeler sonucunda zarar tek başına ABD’de 2,2 trilyon dolar ve dünyada toplamda 12,5 trilyon dolar oldu (dünya gayri safi hâsılasının yaklaşık % 17’si)[9]. 

Şekil 1: 14 Hazirandan bu yana küresel borsalarda oluşan zarar
http://assets.bwbx.io/images/iwu0b7w_60dg/v2/-1x-1.png

Avrupa borsaları ise 2008’den bu yana en büyük zararı yaşıyor. 18 ülkeyi kapsayan ‘Pan European Stoxx Index’, 24 Ağustos Pazartesi sabahı % 6 düştü[10]. Aşağıda Grafik 2, 21-24 Ağustos tarihlerindeki borsa düşüşlerini gösteriyor.

Grafik 2: Temel Avrupa borsalarının gelişimi

Küresel borsalardaki bu çalkantılar ana akım gazetelerin birinci sayfalarına da yansıdı. Örneğin muhafazakâr The Daily Telegraph: “Kara Pazartesi yeni bir finansal kriz riski demektir!” şeklinde başlık atarken liberal The Independent :“Piyasalar dibe vuruyor!” teşhisini koydu. The Guardian’ın ekonomi editörü L. Elliot’a göre ise çöküş sadece Çin ile ilgili değil, aynı zamanda merkez bankalarının teşvik paketlerine son verilmesine ilişkin hazırlıklarından piyasaların duydukları endişelerle de ilgili. Elliot’a göre borsaların çakılması 2007’nin aksine açıkça görülür nitelikte.  Çin, miktarsal kolaylaştırma ile coşan küresel piyasalardaki satışın tetikleyicisi oldu[11]. 

Hammadde ve temel meta fiyatları çakıldı…

Satışlar sadece borsayı değil, bir süredir çalkantı halindeki petrol, hammadde ve diğer temel meta fiyatlarını da vurdu.  Enerji ve ağır metal fiyatları 2000 yılından bu yana en düşük düzeylere geriledi. Örneğin petrol fiyatları son 6 yılın en düşüğünü gördü. Texas Petrol’ün varili 40 dolara, Brent ise 45 dolara kadar geriledi. Tüm Arap ülkelerindeki borsalar çakıldı. Demir cevheri, çelik ve nikel sırasıyla son 6-9 yıldır en düşük düzeylerinde ticarete konu oldular.

Aşağıda Grafik 3’ten de görülebileceği gibi bu tür metalardan oluşan ‘Bloomberg Commodity Price Index’ 2011’den bu yana % 40 geriledi. Ayrıca Tüm Asya bölgesinde ulusal paralar % 8 ila % 27,3 arasında yani ciddi bir oranda değer kaybettiler[12].

Grafik 3: Bloomberg Temel Fiyat Endeksi
em and comm


II. Çin devleti borsaya müdahale etti: Devalüasyon yapıldı, faiz oranları düşürüldü ve diğer önlemler alındı

2008 krizi sonrasında inşaat ve finansal balonlara dayalı bir büyüme stratejisi uygulanan Çin ekonomisinde en önemli aktör, tipik bir devlet kapitalizmi olma özelliğinin de bir göstergesi olarak, kuşkusuz devlettir.

Nitekim Haziran’dan bu yana yaşanan inişlerle değerinin % 41’ini birini kaybeden (5 trilyon dolar) başta Chinese Shangai Index[13] olmak üzere borsalara devlet bir kez daha müdahale etti. 

Çin Hükümetinin ilk müdahalesi piyasalara Haziran’dan bu yana 236 milyar doları bulan destek vermek (borsaların % 9,2’sine denk )[14] ve yerel yönetimlere ait özel emeklilik fonlarının % 30’unu borsadan alım yapmada kullanmalarına izin vermek biçiminde oldu. Bu arada Tayvan açığa satışı (short selling) yasakladı[15]. Çin hükümeti para birimi olan yuanı devalüe etti. Küçük faiz oranı indirimlerine başvurdu, Böylece son 9 ayda faiz 5 kez indirilmiş oldu. Çin Merkez Bankası ayrıca ticari bankaların rezerv tutma gerekliliği % 0,5 puana kadar düşürdü[16]. Böylece yatırımcılar, ucuz para ile daha fazla hisse senedi alabilmeleri yönünde teşvik edildiler. Çin Merkez Bankası para basmayı hızlandırdı. Yani miktarsal kolaylaştırma benzeri bir yola başvurdu. 

Bu politika,  baştaki hatanın, yani daha fazla hisse senedi vs satın alma biçimindeki, tekrarlanması anlamına geliyor.   Zira yatırımcılar satışa geçtiğinde sorun daha da büyüyecektir.  Bu yüzden Çin hükümeti satışları zorlaştıran önlemlere başvurdu. Örneğin bir şirketin hisse senetlerinin % 5’inden fazlasına sahip olan yatırımcılar bu hisseleri 6 ay boyunca satamayacaklar[17]

Ancak 236 milyar dolarlık kurtarma paketi ve devalüasyon bırakın borsaların toparlanmasını sağlamayı, borsalardaki çalkantıların dahi önüne geçemedi. Nitekim bu gerçeklik Fed ve ECB tarafından da görüldüğü için Fed Başkanı Yellen ABD ekonomisindeki sıkıntılı durumun faiz artırımı lehindeki argümanların gücünü azalttığı görüşünü dillendirirken,  ECB uygulamakta olduğu miktarsal kolaylaştırmanın daha da genişletileceğini ilan etti.

III. Küresel borsalar bir ileri iki geri

 ‘Kara Pazartesi’nin ardından Çin Hükümeti’nin ilan ettiği tedbirler ve Çin Merkez Bankası’nın 1 yıllık borçlanma faizini % 0, 25 düşürerek % 4,6’ya çekmesi sonucunda Salı günü ABD ‘Futures Index’ açılışta 600 puanlık bir sıçrama yaptı. Avrupa Stoxx 600  % 4 yükselirken,  Fransız, Alman ve İngiliz borsaları da % 3,5 - 4,5 oranlarında yükselişler gösterdi. Buna karşılık bu önlemler Çin ve diğer Asya borsalarının toparlanması için yeterli olmadı. Shangai Composite  % 7,6 düştü. Japon Nikkei’deki düşüş  % 4 oldu[18].  

ABD’deki Dow Jones Industrial Index’deki yükselişin asıl nedeni ise Fed’in piyasaya daha fazla nakit aktaracağını sözü oldu. Böylece finansal seçkinler zararlarının önemli bir kısmını kurtardılar.
Her ne kadar alınan önlemlerle borsalar sakinleşmiş gibi gözükse de bu aldatıcı bir durum. Zira borsalar hala kâr ve diğer kazançlara nazaran aşırı değerli durumda. Örneğin ABD’de S&P 500’de yer alan büyük şirketlerin borsa değerlerinin kârlarına oranı (fiyat/gelir rasyosu) 10 yıllık ortalama ve enflasyona uyarlı olmak üzere tarihsel ortalamasının % 25-30 üzerinde seyrediyor. Yani borsanın sert inişi için hala zemin var. Bu özellikle de Fed faiz oranlarını artırırsa söz konusu olacaktır[19]

Nitekim Eylül başında küresel satışlar tekrar arttı. Satış sonrasında Çarşamba günü Çin Shangai Composite Index % 3,66 düştü. ABD’deki üç büyük borsa endeksinin ortalama kaybı % 3, Japon Nikkei’nin % 3,8 ve İngiliz FTSE’nin % 3 oldu. Böylece büyük borsalar 2015 başından bu yana üçüncü kez çakıldılar. Salı günü Dow Jones Avarege (% - 2,84) ve S&P 500 (% - 2,94) , 2009 yılından, Nasdaq (% - 2,96)  ise 2011’den bu yana ayın en kötü gününü yaşadılar (Grafik 4[20]). Dow Jones günü 470 puan geride kapatırken, Nasdaq 2015’in tüm kazanımlarını yitirdi 

Grafik 4: ABD borsalarının performansları
  http://fm.cnbc.com/applications/cnbc.com/resources/editorialfiles/charts/2015/09/1441139752_1mo_major_avg.jpg

Petrol ve temel meta fiyatları düşüyor…

Benzer bir düşüş ham petrol fiyatlarında yaşandı ve ham petrol fiyatları % 7,7 düşerek varili 45,41 dolar oldu. Paralel bir biçimde ‘Petrol Vadeli İşlem Piyasası’  (futures) değer kaybetti. Zira petrol stokları devasa arttı. Öyle ki 28 Ağustos haftasında stoklarda 32,000 varil artış beklenirken, bu artış 7,6 milyon varil olarak gerçekleşti. Petrolün varili 45,4 dolara (% 7,7’lik bir düşüş) gerilediğinde ‘US Crude Futures’ alım satımı % 10 düştü[21].

Bu gelişmeler hemen yatırımcı hassasiyet endekslerinde yansı buldu. ‘CBOE’s Ham Petrol Hassasiyet Endeksi’ Salı günü % 10 yükselirken[22], Wall Street’in ‘korku tartısı’ olarak bilinen ‘CBOE’s Volatility Index’ 10,45 puan yükseldi ve 24 Ağustos tarihinde zirve yaparak 53.29 oldu (oysa bu endeksin uzun dönem ortalama değeri sadece 20’dir)[23].

Bu göstergelerdeki kötüleşmeler, başta Çin olmak üzere ABD ve Avrupa ekonomisindeki gelişmeleri anlatan diğer başka göstergelerdeki kötüleşmelerle birlikte oluştu.

Çin’deki iki endeksle ilgili kötü haber borsaları tekrar çalkalandırdı.  ‘Manufacturing Purchasing Manager’s Index (PMI)’ Temmuz’daki 50 seviyesinden Ağustos’ta 49,7’ye geriledi. Keza ‘Caixin Merkit Manufacturing PMI’, 2009 Mart’ından bu yana en geriye düşerek 47,3 oldu[24].

Çin’deki olumsuz göstergelerin yanı sıra ABD imalat sanayine ait büyüme verilerinin de olumsuz gelmesi (son iki yılın en düşük büyümesi) bu gelişmede etkili oldu.

ABD ‘Tedarik Yönetimi Enstitüsü’nün (ISM) son raporuna göre, ABD’de ‘Ulusal Reel Üretim Faaliyeti Endeksi’ Temmuz’da 52,7’den Ağustos’ta 51,1’e geriledi. Bu durum 2013 Mayıs ayından bu yana en düşük seviyeye tekabül ediyor. ‘Yeni Sipariş Endeksi’ de Mayıs 2013’ten bu yana en düşüğe, 56,5’ten 51,7’ye geriledi. ‘Ödenmiş Fiyat Endeksi’ 44,0’dan 39,0’a ve ‘İstihdam Endeksi’ 52,7’den 51,2’ye  (Nisandan bu yana en düşük seviye) geriledi. Keza ‘İthalat Endeksi’ Ocak 2013’ten bu yana en düşüğe geriledi[25].

Avro bölgesi reel üretim büyümesi her türlü desteğe rağmen Ağustos’ta zayıf kaldı. Üstelik 1 Eylül günü açıklanan bu veriler, aylık 60 milyar avroluk miktarsal kolaylaştırma ve % 0,2’lerde gezen enflasyona rağmen ortaya çıktı. Ayrıca ‘Markits’s Final Manufacturing Purchasing Manager’s Index’ 52,3’e geriledi. Keza bölgede simetrik bir gelişme yok. Hollanda, İrlanda ve İtalya’da veriler kötü ama Almanya’ imalat sanayinden gelen iyi veriler bölge ortalamasının düzelmesini sağlıyor[26].

IV. Borsa çalkantıları nasıl yorumlanıyor?

Küresel kapitalizmin krizi derinleştikçe ve bu durum kendini borsalarda sert inişler ya da Yunanistan örneğinde olduğu gibi ekonomik çöküşler biçiminde ortaya koydukça sistemin savunucularının (başta bir kısım ana akım iktisatçı olmak üzere) bu gerçeğin üzerini örtme gayretleri ve bu doğrultudaki söylemleri de yoğunlaşıyor. Gelen veriler kötüleştikçe çarpıtma düzeyi de artıyor.

Örneğin kapitalizm tarihinin en büyük ekonomik krizi olan 1929 Büyük Bunalımı öncesinde, 1927 yılında, Keynes artık daha fazla çöküş olmayacağını açıklamıştı. Ünlü iktisatçı
Irving  Fisher ise, 1929 yılında,  “borsa fiyatlarında düşüşler olabilir ama bu asla bir çöküş değildir” demişti. Harvard Economic Society Dergisi 1929 yılındaki sayısında, “ciddi bir depresyonun olasılığının olmadığını, seneye toparlanma ve sonbaharda ise ekonominin hızlı büyümesini beklediklerini” yazmıştı[27].

Bugünlerde de benzer bir çaba içinde, krizin asıl nedenlerini halktan gizleyebilmek için sorun olduğundan çok küçük gösteriliyor ve bu amaçla resmi istatistikler dahi saptırılıyor. Ya da sorumluluk tek başına, düne kadar ekonomik performansı göklere çıkartılan Çin’e veya uygulanan yanlış politikalara yıkılmak suretiyle çürümekte olan kapitalist sistem aklanmaya çalışılıyor.


Bu bir düzeltme mi?

Ana akım iktisatçıların bir kısmı borsalardaki sert inişlerin, aşırı değerlenme sonucunda ortaya çıkan bir kaçınılmaz bir düzeltme eylemi olduğunu ileri sürüyor. 

Örneğin Nobel ödüllü iktisatçı R. Shiller’e göre, bu fırtına dinmeyecek, bunu daha büyük fırtınalar izleyecek. Zira piyasalar yıllardır aşırı fiyatlandı. Özellikle bu şokların psikolojik etkisi yaygınlaşacak[28].

Nitekim Aşağıda Grafik 4’ten de görüleceği gibi Shiller Ölçütü’ne göre  ABD borsaları aşırı değerlenmiş durumda. 8 Eylül 2015 itibariyle Shiller’in ‘döngüsel olarak ayarlı fiyat kazanç rasyosu’nda (Shiller Cape), S&P 500 tarihsel ortalaması olan 16,6’nın % 46,4 üzerinde. Yani 24,3’de seyrediyor[29].

Grafik 4: Aşırı değerli ABD borsası –Shiller Ölçütü


Bu endeks 1882’den bu yana sadece üç kez daha yüksek olmuştu. Bunların her üçü de büyük krizler öncesi olan 1929, 2000 (dot.com balonunun patlaması öncesi) ve 2007 yıllarıdır. Paralel bir biçimde ‘boğa piyasası’ tarihsel olarak üçüncü en yüksek düzeyinde bulunuyor (Grafik 5). İngiltere borsası ise rekor bir biçimde 77 aydır boğa piyasası durumunda (Mart 2009’da başladı). [30].





Grafik 5: Boğa piyasaları
http://i.telegraph.co.uk/multimedia/archive/03409/FTSE_100_for_piece_3409067b.jpg

R. Murphy [31] borsalardaki çalkantıların nedenlerini; eşitsizliklerin azaltılmaması, verimliliğe ve alt yapıya yatırım yapılmaması, piyasa reformlarının yapılmaması, insan yerine finansın politikaların merkezine alınması ve finansın gerçek anlamda düzenlemeye tabi tutulmaması ve uygulanan çok büyük çaptaki miktarsal kolaylaştırma politikalarının yanı sıra 2008 krizinden bu yana gerçek düzeltmelerin yapılmamasına bağlıyor.

Benzer bir tez ile bu gelişmelerin bir çöküş belirtisi değil, ‘piyasa döngüsü sorunu’ olduğu da ileri sürülüyor.

Oysa döngülerin serbest biçimde işleyebilmesi için piyasaların serbest olmaları gerekir. Bu piyasalar bodur piyasalar ve teşhisi mümkün olmayan döngülere sahipler. Ayrıca piyasalardaki % 5-6 aşağı yukarı hareket normal bir hareket olarak tanımlanamaz, bu ekonomideki ciddi sıkıntıların bir işaretidir[32].

Deregülasyon ve neo liberal uygulamalar mı?

Keynesyen bakışa dayalı bir görüş borsa çalkantılarının nedeninin deregülasyon ve neo liberal politikaların sürdürülmesi olduğunu ileri sürüyor.  Örneğin Ann Pettifor’ a göre,  2007-09 krizi finansal deregülasyon, liberalizasyon, özelleştirme, aşırı borçlanma ve ücretlerin baskılanmasına dayalı bir ekonomik modelin sonucudur. Krizden sonra bu hatalı model düzeltilmediği için Çin krizi ortaya çıkmıştır. Çin artık batılı merkez bankalarının batı ekonomilerini ayakta tutmasına yardımcı olamayacaktır. Meta fiyatlarındaki düşüş önümüzde borç enflasyonuna dayalı (daha kötüsü de olabilir)  bir sürecin bulunduğunu göstermektedir. Bu bir düzeltme değildir. Dünya ekonomisi artık tehlikeli sularda yüzmektedir[33].

Yanlış siyaset mi?

Küresel borsa çalkantısını ülkelerde uygulanan yanlış politikalara, yanlış siyaset anlayışına ve siyasetçilere ve bunun sonucunda piyasalardaki güven zedelenmesine bağlayan görüşler de ortaya atılmıştır. Bu çerçevede yükselen ekonomilerin yaşamakta oldukları sorunun özünde siyaset kurumu var. Çin, Brezilya, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerdeki ekonomik yavaşlamanın nedeni kötü siyaset.
Örneğin “Türkiye geçen yılın son çeyreğinde % 2,3 büyüyebildi, oysa 2010-11’de % 9 büyüyordu. Böyle bir büyümenin sürdürülebilir hale getirilememesinin nedeni siyaset ya da yönetişim anlayışı.  Türkiye demokrasisi politik bir sistem olarak asgari gereklerini yerine getiremedi. Güç ve çıkar grupları arasındaki rekabeti iyi yönetemedi ve geniş kitlelerin yararını geliştirecek biçimde ilerlemedi. Oysa geniş kitlelerin çıkarları bir ekonomiyi en esnek ve kıvrak hale getiren can suyudur. Böylece kaynaklar daha yararlı kullanılabilir. Bunu sağlayamayan bir ekonomik sistem ise büyümeyi sürdüremez. Özellikle yolsuzluklar yaygınlaştığında sistemin devamı mümkün olamaz”[34].

Kynikos Associates’in yöneticisi Chanos’a göre, dünya piyasalarındaki düşüşler bir ‘ayı’ piyasası ya da ‘düzeltme’ durumu değil. Çin ekonomisinin yavaşlaması ve yuanın üst üste devalüe edilmesi hızlı satışların nedenini oluşturuyor. Zira artık yatırımcılar Çin hükümetinin “her şeyi bilen” ya da “her şeye hâkim” bir konumda olmadığını anlamaya başladılar ve ona olan güvenleri sarsıldı[35].

Miktarsal kolaylaştırma mı?
2008 krizinden bu yana geçen 7 yılda Fed, ECB, BoJ ve Çin Merkez Bankası başta olmak üzere metropol merkez bankaları çok büyük çaplı miktarsal kolaylaştırma ile finans kapitalin hızlı büyümesine yol açarken, derindeki gerçek yapısal ekonomik sorunların daha da derinleşmesine katkıda bulundular.

Sıfıra yakın faiz oranlarının yanı sıra, hükümetlerce finans piyasalarından yapılan menkul kıymet alımı karşılığında bu piyasalara aktarılan milyarlarca dolarlık ucuz ve bol para sunumu anlamına gelen miktarsal kolaylaştırma ile finansal servet birikimi hızlandırıldı.

Bu şekilde hızlıca büyüyen para sermaye giderek üretken faaliyetlerden uzaklaşarak daha çok borsa, gayrimenkul vb gibi sektörlerde yaratılan finansal balonlara dayalı spekülasyonlara yöneldi. Yapılan miktarsal kolaylaştırmaların sonucunda ABD parasal tabanı 2008’den bu yana 800 milyar dolardan 4 trilyon dolara yükseldi. [36]. Bu sadece ABD gibi metropol ekonomilerde değil, özellikle de 2008 krizi sonrasında Çin’de resmi devlet politikası haline dönüştü. Öyle ki Çin’de bu tür spekülatif faaliyetleri anlatan ‘gölge bankacılığı’ çok büyük boyutlara erişti. Çin borsasının % 150 aşırı değerli olmasının ya da metropol ülkelerde 2009 yılından bu yana üç kat büyüyen borsa endekslerinin başka bir açıklaması olamaz. Yani borsa endekslerindeki bu canlılık ekonomideki toparlanmanın değil, Fed’in ve diğer merkez bankalarının devasa miktarsal kolaylaştırma politikalarının sonucunda ortaya çıktı.

Dünyanın en büyük hedge fonu Bridge Water Associates’in başkanına göre, sanayiden sağlanan kazanç, paranın dünyanın etrafında dolaştırılarak elde edilmesiyle sağlanan kazancın yanında devede kulak kalıyor (aynı başkan kendi servetini 2008’den bu yana üçe katladı. Yeni bir miktarsal kolaylaştırma yapılması gerektiğini savunuyor)[37].

Kuşkusuz finans seçkinlerinin servetleri havadan gelmiyor. Son tahlilde finans balonlarının içini dolduran hava işçi sınıfının yarattığı artı değerin bankalara, oradan finans yatırımcılarına ve süper zenginlere yapılan servet transferi ile sağlanıyor. Borsadaki yükselişin temelinde art değer, kemer sıkma, ücret kesintileri, sağlık ve emekliliğe yapılan saldırılarla ilgili küresel çaptaki bitmek bilmeyen talep yatıyor.

Diğer taraftan finansal balonlar tanımı gereği her an patlama, ya da en iyisinden sönme riski taşırlar. 2008 krizi ABD’de, uzun vadeli konut kredilerindeki (mortgage)  balonun patlaması ile tetiklenmişti. Bugün aşırı değerli konumdaki borsalar, önümüzdeki süreçte patlayacak olan finansal balon merkezleridir. Küresel borsalardaki sert inişler bu balonların sönmeye başladığının bir işareti olarak düşünülebilir.

Nitekim sorunun kaynağı olarak tanımlanan Çin çok ciddi bir borsa balonu yaşıyor.  Ocak-Haziran 2015 arasında borsanın değeri % 60 arttı. Bu bağlamda 1 yıldaki artış % 150 oldu.  Borsalar son iniş sonrasında dahi bir önceki düzeyin üzerinde seyrediyor. Bu balonun patlaması kaçınılmazdı, sadece ne zaman olacağı sorusu açıktaydı. Balonun patlaması Çinli finans yatırımcılarına zarar verdi, bunların çoğu çok yüksek borçlanmalarla piyasaya yeni girmişlerdi. Ayrıca insanları borsaya yönlendiren devlet/hükümet sorun yaşayabilir[38].

İşin bir diğer önemli yanı artık merkez bankalarının,  miktarsal kolaylaştırma konusunda sınırlarına ulaşmış olmaları ve Çin’den Brezilya’ya kadar kontrolü giderek kaybetmekte olmaları. Büyük beklentiler ve aşırı değerli kâğıtlar yüzünden küresel borsaların çöküşü an meselesidir[39].
Bir başka anlatımla merkez bankalarının yeni miktarsal kolaylaştırmalara gitmesi zor görünüyor. Zira şu ana kadar uygulananların (sadece ABD’de 3 tane) etkisiz olduğu, sadece finans kapitali büyütürken, reel ekonomide bir canlanma ya da genel olarak bir iyileşme sağlamadığı, yeni balonlar oluşturduğu artık IMF ve BIS tarafından da kabul ediliyor. Yani miktarsal kolaylaştırmaların dolacak olan raf ömürleri var. Diğer yandan Fed, faiz artırımı politikasındaki belirsiz tutumunu, umudu hep canlı tutmak için sürdürecektir.

V. Sert iniş ve çıkışlarla sürmekte olan küresel borsa çalkantılarının derinde yatan nedenleri

Bu konuda ilk bakılacak kaynak kuşkusuz Çin ekonomisindeki gelişmeler olmalıdır. Zira küresel borsalardaki büyük çaplı inişlere ve panik satışlara neden olan şey üç büyük Çin borsasının sadece bir günde % 8 civarında düşmesi ve bu düşüşün aralıklarla sürmesiydi.

Çin ekonomisinin büyümesi yavaşladı

2008 krizinden bu yana Çin, dünya ekonomisinin neredeyse kurtarıcısı oldu. Çin hükümeti alt yapı ve inşaat yatırımları için milyarlarca dolarlık teşvik sundu. Böyle bir inşaat patlaması dünyanın geri kalanından, özellikle de petrol, demir cevheri ve çelik gibi hammadde ve temel meta üreticisi konumundaki yükselen ekonomilerinden olan ithalatını artırdı. Bu da petrol ve kaynak zengini bu ekonomileri ayağa kaldırdı.

Şimdi dünyanın bu ikinci en büyük ve son on yıldır küresel ekonomik büyümenin üçte birini gerçekleştiren ekonomisi yavaşlamaya başladı.  25 yıldır ilk kez büyümesi % 7’nin altına düştü. Sınaî üretimi, yatırımları, ihracatı (geçen Temmuz’a göre, bu Temmuz  % 8,9 düşük)  ve diğer ülkelerden satın aldığı hammadde ve petrol ithalatı düşüyor. Bu da küresel çapta temel meta fiyatlarının düşmesine neden oluyor. Bu gelişme Arjantin, Brezilya ve Avustralya gibi ülkelerin ihracat gelirlerinin düşmesine yol açıyor. İnşaat canlılığının ve paralelindeki borsa balonunun da nedenini oluşturan emlak- gayrimenkul sektörü ciddi bir kriz içinde. Gayrimenkul fiyatları düşüyor.

Çin ekonomisinde olan bitenleri anlayabilmek için Çin’in kapitalizm içindeki serüvenine ve izlemiş olduğu büyüme stratejilerindeki değişimlere bakmak gerekir.

1990’ların başlarından bu yana Çin, düşük ücrete dayalı ve yüksek düzeyde yatırımlarla beslenen bir ihracata yönelik büyüme stratejisi izliyor, bu da büyük çapta alt yapı yatırımlarının yapılabilmesini mümkün kılıyor. Bu strateji aynı zamanda ciddi gelir eşitsizliği ve çok büyük emek ve çevre sorunlarına neden olsa da 2008 krizine kadar işe yaradı.

2008 krizi sonrasında Çin, ihracata dayalı büyümeyi terk etmeksizin, farklı bir stratejiye yöneldi. Kriz sonrasında hayata geçirilen “kurtarma paketleri” daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etti ve yatırımlar rekor bir biçimde GSYH’nin yarısına ulaştı.  Yerel yönetimler ve kamu girişimleri yoğun bir biçimde borçlanarak altyapı, ihracat ve üretime yöneldiler. Fazla kapasitenin eritilebilmesi için emlak ve inşaat patlaması teşvik edildi ve bunun finansmanı hem kamu bankalarından hem de göz yumduğu “gölge bankacılık” faaliyetlerinden geldi.  Bunun sonucunda Çin’in toplam borç stoku 2007-2014 döneminde iki kat artarak GSYH içindeki payı % 280’e çıktı[40]

Bir başka anlatımla, bu yeni strateji ile Çin Hükümeti gayrimenkul canlılığı yaratıp iç talebi artırarak büyümeyi hızlandırmayı seçmişti. Buna düşük faiz, zengin Çinlilerin büyük çaptaki tasarrufları, yerel yönetimlerin yeni oluşturulan kentlerden gayrimenkul ticareti yapmaları da katkıda bulundu. Çinli bankalar ve yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmış olan yerel yönetimler bu gayrimenkul balonuna da dâhil oldular. Bu hem merkezi hem de yerel yönetim borçlarının hızla artmasına neden oldu. [41]

Böyle bir ağır borçlanma ile şişirilen balonun bir gün sönmesi beklenir.  Nitekim Çin hükümetinin artık sınırlarına ulaşmış bir emlak-gayrimenkul piyasasına olan desteği kesilmeye başlayınca 2014 yılı başında gayrimenkul sektörü daralmaya başladı. O günden bu yana emlak fiyatları çok durgun seyrediyor ya da düşüyor. Bu kez servet sahibi zenginler paralarını borsadaki spekülatif alımlara yönelttiler.  Bu yönde Çinli yatırımcılara devletin aktif desteği oldu. Öyle ki 800 milyar dolarlık ‘borçla hisse senedi alımı’ biçimindeki ticaretin (margin trade) çok büyük bir kısmı devlet bankalarının sağladığı faizsiz kredilerle gerçekleşti. Buradan hareketle borsalardaki olası bir çöküşün bu bankaları etkilememesi beklenemez.

Borsa spekülasyonu sayesinde Çin Shangai Index, 2014 Ağustos’undaki değerinin % 160 üstüne çıktı. Balonun hızla şişmesi ile oluşan riskler nedeniyle hükümet desteğini azaltmaya başladığında ise borsa hızla düşmeye başladı. Panik satışları başladı. Hükümet büyük aktörlere satış yasağı koysa da düşüşü önleyemedi.

Çin borsasındaki bu sert düşüşler Çin ekonomisinin bir bütün olarak yavaşladığı bir anda gündeme geldi. Bu yılın Temmuz ayına kadar ihracat % 8 düştü. Sanayi üretimi ve istihdam geriledi. Yaygın olarak inşa edilen “hayalet şehirler” deki inşaat faaliyetleri neredeyse durma noktasına geldi.  Faiz indirimi gibi teşvikler işe yaramıyor. Keza “piyasa dostu” bir önlem olarak sunulan devalüasyonlar da yeterince etkili olmadı, olamayacak.  Zira Çin’in temel ihracat pazarı olan gelişmiş ekonomiler yeterince büyüyemiyor. Asıl etki ise diğer yükselen ekonomiler üzerinde görülecek, çünkü bu ülkelerin ihracatlarının ana pazarı Çin. Ayrıca yuan devalüe edildikçe bu ülkelerden sermaye çıkışları hızlanıyor.  Bu ülkelerin kendilerinde de emlak ve finansal varlık balonları birbiri ardına sönmeye başladı[42].

Bu gelişmeler, bir boyutuyla da, ihracatla ya da borç sürümlü balonlarla hızlı büyüme sağlamayı amaçlayan ekonomik modelin sonunun geldiğini ve azgelişmiş ülkeler için model olarak alınamayacağını gösteriyor.

Bu noktada bir gerçeği hatırlamak ve kapitalizmin temel motifinin kâr olduğu gerçeğinin altını çizmek gerekir. Eğer kâr varsa makine, ekipman ve binaya yatırım yapılır, eğer kâr yetersizse böyle yatırımlar azalır. Paradoksal bir biçimde kapitalizmde yatırımlar kâr artırımına dayalı iken sistem onları korumakta zorlanır, azalan kârlar ve talep düşüşleri sanayideki yeni yatırımları baskılamaya başlar. 

Küresel kapitalizmin ilk entegrasyonundan bu yana Çin diğer kapitalist ülkeler ile aynı hareket kanunlarına ve kriz tarzlarına tabi olmaya başladı. Öyle ki son 20 yılda kâr büyümesi pozitif oldu, ama 2008 krizi ile azalma eğilimine girdi.  2007 yılında kâr % 39 büyümüşken, 2008 ve 2009’da kârlılık artışı sırasıyla % 12,5 ve % 13’e ve 2014 yılında  % 5’e geriledi.  Çünkü dünya talebi azalmıştı. Kârlılıktaki bu azalma eğilimi Shangai ve Shengen borsalarının yükselişinin temel nedeni oldu[43].

Kârlılık azalmaya başlayınca kapitalistler daha yüksek getiri sağlayabilmek için finansal spekülasyonlara ve sıklıkla da riskli işlere yönelirler. ABD’de 1997’de kârlılık düştüğünde bu ‘dot.com balonu’nun şişirilmesine ve 2000’ de bu balonun patlamasına yol açmıştı. Sonrasında konut balonu şişirildi ve 2008’de bu balon patladı. Bu yüzyılda aynı gelişmeler Çin de görüldü. Ticaret ve sanayide azalan kârlar spekülatif yatırımlarla büyütülmeye çalışıldı. ABD’de gidişat borsa balonundan konut balonuna doğru iken, Çin’de konut /emlak balonundan borsa balonuna doğru bir gidişat söz konusu oldu.

Sermayenin negatif getirisi ve sermaye üzerindeki devlet  kontrolleri sonucu yatırımcılar geleneksel yatırım alanlarından çıkıp çok büyük çaptaki nakitlerini finansal işlemlere yatırmaya başladılar.  Düşük faiz oranları banka tasarruflarını olumsuz etkilerken kısa vadeli borçlanmanın maliyetini de düşürdü.  Bu iki gelişme de borsadaki borçlanma ile sürdürülen spekülasyonu teşvik etti. Para, borsaya kitlesel olarak yönelip, borçla satın alma artınca süreç çok daha hızlı gelişti ve hisselerin değerleri adeta fırladı[44].

Yıllık ortalama getirileri açısından yapılan bir kıyaslamaya göre ABD borsalarının yıllık ortalama (son 30 yıl) getirisinin % 0,9, Japonya’da % 1,7 ve Almanya’da % 2,2 olmasına, karşın, Çin borsalarının son 20 yılda ortalama % 30,4 getiri sağlaması, Rusya’da bu oranın % 33,1 ve Brezilya ve Hindistan’da sırasıyla % 18,9 ve % 17,6 olması[45] hem bu yükselen ekonomilere neden büyük çapta sermaye akımlarının yöneldiğini, hem de bu ülkelerdeki borsalarda şişirilen balonun büyüklüğünü ortaya koymaktadır.

Balonun en şişkin anında Çin Shenzen endeksindeki hisseler önceki yılın düzeyinin iki katına çıkmıştı. Haziran’da ise devlet düzenlemelere başladığında hisse fiyatları düşmeye başladı[46].

Özcesi Çin borsasındaki sert dalgalanmalar aslında Çin ekonomisinde gerçekleşmekte olan önemli değişikliklerin semptomları niteliğinde. Kendine özgü sınaî ve finansal özellikleri olsa da sonuçta kâr motifi ile yönetilen ve tekrar eden kriz yolaklarını tecrübe etmeye konu olan bir kapitalist ekonomi niteliğindeki Çin ekonomisinin  başına gelen şey kapitalizmde sıklıkla görülen bir olgudur.

 Çin borsa çalkantısının geçici mi yoksa durdurulamayan bir çöküşün halkalarını mı oluşturduğu ve bu bağlamda küresel ekonomi üzerindeki etkilerinin neler olabileceği’ sorusu yanıtlanması gereken önemli bir soru.

Bu konuda bazı Keynesyen ve Marksist iktisatçılara göre borsa çalkantıları ekonominin geri kalanının (reel ekonomi) ne olacağı konusunda yeterli bir gösterge olmadığından borsalara bakıp genel ekonomik çözümlemelere gitmek yanlıştır.

Örneğin Keynesyen iktisatçı Dean Baker’e göre, borsa ekonominin tümünü temsil etmez. İniş ya da çıkışlarının GSYH ile doğrudan her hangi bir korelasyonu mevcut değildir. 1987 yılında ABD’deki % 20’lik borsa çakılması ekonomide aynı büyüklükte bir etki yaratmadı. Hatta uzun vadede ikisi arasında sıkı bir bağ yok. 1970’lerde değerinin % 40’ını reel anlamda yitirdi, ama 1980’lerde iki kat büyüdü. Her iki dönemde GSYH büyümesi ise sırasıyla 1970-80’de % 3,2 ve 1980-90’da % 3,3 oldu. Hatta prensipte borsanın ekonomik faaliyetlerin barometresi olmak gibi bir işlevi de yok. Gelecekteki kârların bugünkü değerini temsil etmesi beklenir. Bunun anlamı şudur: Eğer insanlar ekonominin yavaşlayacağı ve aynı zamanda da gelirler açısından ücretlerden kârlara doğru büyük bir kayma yaşanacağını öngörüyorlarsa o zaman borsaların yükselmesini bekleyebiliriz. Dolayısıyla da borsaların ekonomik faaliyetlerin kantarı, ölçütü olması beklenmemelidir[47].

Diğer taraftan meseleyi bir başka yönden ele aldığımızda, yani borsanın büyümesi ile ekonomideki büyüme, faiz oranları ve karlılık düzeyleri ve borsanın piyasa değeri gibi değişkenleri birlikte ele aldığımızda farklı bir sonuç doğabilir. Genel olarak, borsaların uzun vadeli getirisi, şirket kârlarının artmasından, faiz oranlarının düşük tutulmasından, borsanın piyasa değerinin yükselmesinden ve her şeyden önemlisi ekonominin büyüme hızından olumlu yönde etkilenmektedir.

Borsa getirisi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki özellikle de Çin’in de aralarında bulunduğu yükselen ekonomiler için geçerli kabul edilebilir. Çünkü ‘Büyük Resesyon’ öncesinde % 14,7’ büyüyen Çin’de borsa getirisi % 30,4; % 13,4 büyüyen Rusya’da  borsanın getirisi % 33; yüzde % 10,4 büyüyen Brezilya’da borsa % 18,9 ve % 15,3 büyüyen Hindistan’da borsanın getirisi % 17,6 oldu.  Buna karşılık bu dönemde ortalama % 2,3 büyüyen Almanya’da borsa getirisi % 2,2 olarak gerçekleşirken , % 3,6 büyüyen ABD’de borsanın getirisi sadece % 0,9 olarak kaldı[48].

Marksist iktisatçı M. Roberts’a göre[49], 1920’lerde ABD’de bugüne benzer bir durum söz konusuydu. ‘1929 Borsa Çöküşü’ beraberinde ‘Büyük Depresyon’u getirmişti. Ancak Çin’in sonu böyle olmayabilir.  Bu kez durum farklı olabilir. Öncelikle her borsa dalgalanması daima ya da sıklıkla üretim, istihdam ve gelirlerden oluşan daha büyük bir ekonomi resmi içinde neler olduğunun tam işareti değildir. Bu tez, nüfusunun çok az bir kısmının borsada alınıp satılan hisse senetlerine sahip olduğu Çin için daha geçerli bir tezdir. Çin’in borsa performansının reel ekonomi ile ilişkisi yeterince kurulamaz. Zira borsası sadece 20 yıllık, çok kötü yönetiliyor, gazinolara benziyor. Kentli nüfusun sadece % 7’si bu piyasalarda işlem yapıyor. Devlet fonları ve diğer kamu girişimlerinin sahip olduğu büyük fonlar oyuncu olarak çok daha ağırlıktalar. Bireysel yatırımcıların payı ise sadece % 2. Yani devlet borsa işinde çok ciddi bir kontrole sahip. 

Diğer yandan Çin’deki yavaşlama ile tetiklenen borsa çakılmaları ve yükselen ekonomilerdeki finans ve döviz piyasalarındaki çalkalanmalar ve petrol ve temel meta fiyatlarındaki sürekli düşüşün, geçici bir durum olmadığı, kapitalizmin organik bir krizinin işaretleri olduğu ve aynı zamanda hükümetlerin ve merkez bankalarının, 2008 resesyonuna neden olan kapitalizmin temel çelişkilerini giderme konusundaki çaresizliğinin bir göstergesi olduğu ileri sürülebilir.

Örneğin 1930 Büyük Bunalımının borsanın çöküşüyle başladığının ve bu sürecin 1929’daki çöküş sonrasındaki üç yılda toparlanmalar ve ileri çöküşlerle devam ettiğinin,  çıkışları daha büyük inişlerin izlediğinin altını çizen Sewell’e göre tarih tekerrür etmez, ama 1929 Bunalımı ile bugünkü gelişmeler arasındaki benzerlikler de göz ardı edilemez.

Zira aşırı üretim kendini derin çöküşlerle (2008 krizinde olduğu gibi) açıklar. Bu çöküş her tür kriz biçiminde olabilir. Bu krizlerde kapitalist üretim hattı parçalanabilir ki bunlardan biri de borsa krizidir. Aslında borsa krizi üretim tarzının çelişkileriyle doğrudan ilişkili değildir. Son tahlilde borsa krizi reel ekonominin kendini açığa vurma biçimlerinden biridir. Borsa krizi ekonomideki reel krizi tetikleyici işlev görür. 1929 krizinde durum buydu ve 2008 yılında mortgage krizi benzer bir tetikleyici rol oynamıştı. Bu borsa çöküşünün başka çöküşlere yol açıp açmayacağı tam olarak bilinemez.   Ama bir başka çöküşün açık işaretleri var. Ancak tetiği neyin çekeceğini tam olarak bilmek zor. Bu rolü oynamaya namzet çok sayıda faktör var. Şu ana kadar sistemi ayakta tutan çelişkiler artık iyice su yüzüne çıkıyor. Daha ciddi bir çöküş önümüzde durmaktadır[50].

2008 Büyük Resesyonu sonrasında ortaya çıkan sözde toparlanma ve gerçekleşen büyümenin üretim sektöründe verimlilik ve istihdam artışına yol açabilecek yatırımların yerine; fiktif (kurgusal) sermaye yatırımlarına; hisse geri alımlarına, devlet tahvili ve gayrimenkul alımına dayalı bir büyüme olduğu ortaya çıkmıştır. Yani merkez bankalarınca hayata geçirilen büyük çaptaki miktarsal kolaylaştırma politikaları finansal kurumların kârlarını restore edip, finans seçkinlerinin inanılmaz düzeyde servet biriktirmelerine yardımcı olurken, ekonominin üretken sektörlerine yeterince fayda sağlamadı. 

Kapitalizmin ana üssü ABD’de 2009 Mart’ındaki en düşük düzeyden bugünlere kadar borsa üç kat büyüdü. Avrupa’da üretken yatırımlar azalıp, reel ekonomi daralırken borsalar adeta coştu. Yani devlet destekleriyle asalak finans kapital inanılmaz kazanç sağladı. Sıfır faiz ve devasa miktarsal kolaylaştırmanın ekonomileri kurtarmak için değil, serveti büyütmek için yapıldığı ortaya çıktı. Kriz sonrasında sağlanan devasa parasal destek adeta bir Ponzi oyununa dönüştü.

Bir başka anlatımla küresel borsalardaki son keskin düşüşlere rağmen sistemde hala önemli miktarda fiktif sermaye mevcuttur. Aslında, batan, yiten sermaye de işte bu fiktif sermayedir. Kapitalist sistem bu fiktif sermayeden temizlenene kadar krizinden çıkamayacaktır[51]. Borsaların sert düşüşü bunun net ifadesidir. Sermayenin köpüğü olan fiktif kısmı gidecek ve üretim sektörünün karlılığı restore edilecektir. Bu sağlanana kadar borsa çalkantıları devam edecektir. 

Ayrıca ekonomik çöküş tek bir olay ile gerçekleşmez, bu bir süreçtir. Yaşanmakta olan olaylar da 2008 yılından bu yana yaşanmakta olan bir sürecin halkalarıdır.  Büyük Bunalım sırasında da borsalarda sert inişler ya da çöküş kadar, birçok kez yukarı doğru çıkış da söz konusu oldu.  Bu anlamda önemli olan trendin nasıl olduğunu görmek ve bunu doğru yorumlamaktır.

Metropol kapitalist ülkelerdeki cılız toparlanma

Çin başta olmak üzere yükselen ekonomilerin yavaşlamasına ilave olarak ileri kapitalist ülkelerdeki toparlanma da çok cılız seyrediyor, hatta bazılarında toparlanma başarısız bir biçimde sonlandı. Örnek olarak en iyi durumdaki ABD bile toplamda % 2 büyümeyi yakalamakta zorlanıyor. Almanya sayesinde avro bölgesi zayıf da olsa büyüyor, ama Yunanistan gibi çeperdeki ekonomiler daralmaya devam ediyor.

Bugünlerde Japonya’da ikinci çeyrekte sanayi üretiminde daralma olduğu açıklanırken, avro bölgesinde kayda değer bir gelişme kaydedilemedi. Ücretler artmazken verimlilik sabit kaldı. Milyonlarca işçi iş aramaktan vazgeçti, milyonlarcası da yarı zamanlı işçiliğe döndü.  Bu gelişmeler 2008 krizinin ardından gelen toparlanmanın ne denli boş içerikli olduğunu gösteriyor. Fed başta olmak üzere tüm merkez bankaları, finans sektörünü kurtarabilmek için trilyonlarca dolar destek sağlarken, halklara kemer sıkma dayatıldı.

Küresel meta fiyatları

Küresel temel meta fiyatları çakıldı. Çin’in yavaşlaması küresel meta piyasalarını da sert bir biçimde düşürdü.  22 metadan oluşan ‘The Bloomberg Global Commodity Index’ bu yüzyılın başındaki düzeyinin altına düştü[52]. Küresel büyümenin barometrelerinden olan petrol fiyatları hızla geriledi. Örneğin Brent petrolünün varili 50 dolara kadar düştü. Çin’in çelik fabrikalarının temel hammaddesi ve inşaat patlamasının bir göstergesi olan demir cevherinin ton başına fiyatı Ocak 2014’te 140 dolar iken 56 dolara geriledi. Kömür ve diğer sınaî ürün fiyatlarındaki düşüşler küresel talepteki düşüşü yansıtıyor, bu da sınaî üretim ve yatırımlardaki gerilemeyi gösteriyor.

Kapitalist piyasa anarşisinin en güzel göstergesi enerji piyasalarıdır. Petrol fiyatları düşüyor, bu durum resesyonu derinleştirirken, işçi çıkarmalarına neden oluyor, ticaret ve döviz kuru savaşlarını körüklüyor. Buna karşılık başta ABD olmak üzere petrol üreticileri üretimlerini kısmadan sürdürüyorlar.  Kâr paylarını korumak için yapılan bu iş ulus devlet kapitalizminin çıkarlarının uluslar arası düzeyde karşı karşıya gelmesine neden oluyor.

Kaynak sektörüne açılan krediler

Hammadde/kaynak temini sektörüne açılan kredilerde kriz yaşanıyor.  Yeni maden ve petrol yataklarının işletmeye açılması için açılmış bulunan çok büyük çaptaki kredi, bu ürünlerin dünya fiyatları düşünce, büyük bir zarar ile sonuçlandı. Özellikle de ABD’deki kaya gazı petrolünde böyle bir durum söz konusu[53].

Dolarizasyon

Dolar çok güçlendi, dolarizasyon hızlandı. Ekonominin büyüme hızından mutlu olmayan bankalar dolara bağlı varlıklara daha fazla yönelmeye başladılar.  Petrol fiyatları düştükçe bu kaybı önlemek için sermaye giderek daha fazla dolara yöneliyor. Bu da diğer paraların değer kaybetmesine neden oluyor. Ağır borç içindeki azgelişmiş ülkeler özel sektörünün değerli dolar nedeniyle yükü daha da artıyor. Gelirleri yeterince artmazken borçları daha da büyüyor. Yani özel sektör dış borç krizi giderek gündeme oturacaktır.

Bu arada son 6 yıldır faiz oranları hem ABD hem de İngiltere’de çok düşük düzeyde tutuluyor. Ancak bu yılın sonuna kadar Fed’in temel faiz oranını % 0,25 oranında yükseltmesi bekleniyor. Bu durum finans yatırımcılarının güçlü dolara kaymalarını hızlandıracaktır.

Domino etkisi

Domino etkisi görülüyor. Çin yavaşlayınca, bu ülkenin ürettiği ürünleri kullanan pek çok yükselen ekonomi de sıkıntıya girmeye başladı, zira Çin devalüasyona başvurmak durumunda kaldı. Ayrıca Çin’e ihracat yapan ülkelerin satışları da azalınca, ekonomileri yavaşladı ve durgunluğa girmeye başladı. Yani artık Çin yükselen ekonomilerin büyümesine katkı sağlayan değil, kendi yaşadığı sorunlardan kaynaklı olarak yaptığı devalüasyonlar ve ithalatındaki azaltmalarla bu ülkeler için ilave sorun yaratan potansiyel bir ülke konumundadır.

VI. Küresel borsalar ve yükselen ekonomilerin krizi

Çin borsalarındaki sert düşüş ve bunun küresel borsalara etkilerinin yanı sıra Çin’deki bu borsa çöküşünün ardında yatan ve reel ekonomi ile ilgili ciddi sorunların başta ABD olmak üzere hem gelişmiş kapitalist dünyayı hem de daha önemli ölçüde yükselen ekonomileri etkilemesi kaçınılmazdır. Böylece Çin artık küresel ekonomik durgunluğun kalıcı hale gelmesinde ve yeni finansal krizlerin patlak vermesinde asıl rolü oynayabileceği gibi, azgelişmiş dünyaya da kriz aktarma mekanizması olabilecektir. 

Çin’in son dönemde uyguladığı ve yatırım ve ticaretten tüketime doğru kayma biçimindeki paradigma değişikliği içeren büyüme stratejisi başarısız olursa Çin’in gelişmiş batı ekonomileri ile olan dış ticaret fazlası artacaktır. Yuanın değer kaybı devam ettiğinde ihracatının daha da artacağı varsayımından hareketle, böyle bir stratejik başarısızlık başta ABD olmak üzere batılı ticaret ortaklarının dış ticaret açıklarının artmasına neden olacaktır. Bu gelişme bu ekonomilerin büyüme hızlarını etkileyebileceği gibi etkinin büyüklüğüne göre bazı ekonomilerin daralmasına ve küresel durgunluğun daha da pekişmesine neden olabilecektir.

Ancak Çin’deki daralma ve borsalarındaki şişkinliğin asıl etkisi yükselen ekonomiler üzerinde olacaktır.

Grafik 6’dan da görüleceği üzere yükselen ekonomiler son iki yıldır ilk kez bir daralma içine girdiler. Daha önce bu ekonomilerin hızlı büyümelerini sağlayan sermaye akımları şimdilerde bu ülkelerden çıkıyor. Temmuz 2015’te bu ülkelerden, sadece 3 hafta içinde 14,5 milyar dolarlık bir kaynak çıkışı oldu[54].

The Guardian’daki bir habere göre, 19 yükselen ekonomiden son 13 ayda 940,2 milyar dolar çıktı[55]. Bu rakam 2008 krizinin ardından geçen 9 aydaki çıkan sermaye miktarının neredeyse 2 katı. Para, Çin, Endonezya, Türkiye gibi ülkelerden çıkıp ABD ve Avrupa’ya dönüyor.Ocak’tan bu yana Türkiye’den yaklaşık 6 milyar dolarlık sermaye çıkışı olduğu tahmin ediliyor.  Aralık 2014 ile Mayıs 2015 arasında küresel ticaretin % 8 oranında daralması yükselen ekonomilerin içine girdiği dönemin zorluklarını yansıtıyor.
Grafik 6
Business activity index June

Diğer taraftan ana akım medya Çin ile ilgilendiği kadar borç krizi içinde olan yükselen ekonomilerle ilgilenmiyor. Oysa başta Çin ekonomisinin durgunluğa girmesi ve Fed faizlerinin eninde sonunda artırılacağı gerçeği göz önüne alındığında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkeleri yeni bir kriz bekliyor. Eylül ayında faiz artışı olursa bu çıkışlar daha da artar, dolar cinsinden olan borçların geri ödemesi zorlaşır, yani bir borç krizi patlar. Artışın olmaması ise sadece sorunu ötelemeye hizmet eder.

JP Morgan’a göre, bu ülkelerdeki finans dışı şirketlerin borcu ciddi biçimde yükseldi. Yani 2007 yılından bu yana borç her yıl % 5 oranında arttı[56]. Türkiye’de ise özel sektörün dış borçlarının tutarı, büyük bir kısmı kısa vadeli olmak üzere, 190 milyar doları aştı. Yüksek özel sektör borcu büyümeyi yavaşlatıyor, resesyonları tetikliyor, finansal kriz riski yaratıyor.  

Bu ülkelerin paralarının dolar karşısında uğradığı büyük çaplı değer kaybı ise dolar cinsinden olan borçların geri ödenmesini iyice zorlaştırırken, şirket iflaslarının da patlamasına yol açacaktır. Tek başına TL’nin bu yılın başından bu yana dolar karşısında % 30’a yakın değer kaybetmesi ve doların kurunun tarihsel bir zirve yaparak 10 Eylül’de 3,06 TL’ye kadar çıkması sorunun vahametini ortaya koymaktadır. Diğer yandan sermaye çıkışları ve kur artışları nedeniyle yükselen ekonomilerin rezervleri hızla eriyor. Öyle ki geçen yılın ortasından bu yana bu ekonomilerin rezervleri 500 milyar dolardan fazla eridi. Türkiye’de ise rezervler Temmuz ayında 101 milyar dolara kadar geriledi[57]

Artan dış borçlar ve eriyen ulusal para değeri ve döviz rezervlerinin yanı sıra belki çok daha önemli bir biçimde, yükselen ekonomilerdeki tüketici talebi ve kârlılık hızla düşüyor, bu da yeni yatırımların yapılmasını caydırıyor. Örneğin daha önce de vurgulandığı gibi, Çin’deki kâr oranı 2007 yılında % 39’dan 2014’te % 52 kadar geriledi. 

UNCTAD’a göre üretken sektör yatırımlarının 2011 yılındaki karlılık oranı 2008’e göre gelişmiş ülkelerde % 20, dünyada ise % 15 daha düşük seyrediyordu. Halen de kriz öncesi seviyesini yakalayabilmiş değil. Diğer yandan son dört yıldır borsalarda ciddi yükseliş var ve bu 2009 yılından bu yana reel ekonomideki kârlılığın çok üzerinde seyrediyor. Bunun nedeni faiz oranlarının çok düşük tutulması ve uygulanan çok büyük çaplı miktarsal kolaylaştırma politikaları. Böylece borsa kazançları ile borçlanma maliyetleri arasındaki fark da çok açıldı. Aradaki bu fark esas olarak fiktif. Bu kısım düşük faiz oranları ve kredi genişlemesi ile sağlanıyor. Son dönemde yükselen ekonomilere akan sermayenin % 60’ı artan şirket kârlarından değil, Fed’in bu politikalarından beslenen fiktif kazançlardan kaynaklanıyor[58]

Bu durum da yükselen ekonomilerdeki büyümenin fiktif yönünü ortaya koyduğu gibi, bu sermayenin kaynağının kuruması halinde bu ekonomilerin nasıl bir sıkıntı yaşayabileceklerini de gösteriyor.

Özcesi küresel borsalardaki büyük çalkantıların ya da ekonomilerdeki artan kırılganlıkların nedeni, Çin ekonomisinin daralması, düşen ihracatlar, düşen hammadde ve temel meta fiyatları, artan şirket borçları, ciddi sermaye çıkışları ve Fed’in beklenen faiz artırımı kararının yanı sıra,  düşen kârlılık ve tüketim ve yatırıma olan taleptir. Özel sektör yatırımlarındaki düşüşün nedeni ise gelecekteki kâr beklentisinin düşük olması, buna karşılık ileri teknoloji yatırımları ve ar-ge maliyetlerinin ve şirket borçlarının yüksekliğidir. Kârlılık bunları karşılayabilecek düzeyde olmadığında, Çin örneğinde görüldüğü gibi,  sermaye borsalara, devlet tahvillerine yatırım yapmaya başlıyor ve spekülatif balonların şişirilmesiyle kendini büyütme yolunu seçiyor. Kısaca, bir kez daha, neo liberal aşamada kapitalizminin aşırı birikimden kaynaklı sorunlarını aşma konusundaki yararsız çabalarının sonuçları ile karşı karşıyayız. 

Çin’de olanlar dünyaya ekonomik ve finansal olarak yansıyacaktır. Çin borsasında oluşan % 150’lik bir düzeydeki bir köpük % 30’luk düzeltmelerle bütünüyle ortadan kaldırılamaz.  Kısa aralıklarla sakinleşmeler, hatta ara ara yükselişler söz konusu olsa da,  bu düşüşler devam edecektir.

Çin’deki gelişme, Yunanistan’ın avrodan olası bir ayrılığıyla Avrupa’yı daha da vurabilir. Eğer bu iki gelişme birleşirse yatırımcıların kaçışı da hızlanır.  Bu da 2008 finansal krizi benzeri bir gelişmeyi kaçınılmaz kılar. Ancak bu kez durum daha ciddi olur, zira  hali hazırda başta Fed ve ECB olmak üzere merkez bankaları para politikası kapsamında yapabileceklerinin hemen hepsini yaptılar. Uluslar arası ticarette korumacılığın hortlaması, kur savaşları ve TPP gibi uluslararası anlaşmalarla ABD ve Batı ile Çin ve Rusya arasındaki gerginliğin tırmandırılması emperyalist kapitalist sistemin aktörleri arasındaki rekabeti iyice derinleştirip çelişkileri keskinleştirdiğinde sistem ekonomi dışı militarist çıkış yollarına başvurmaktan çekinmeyecektir.


KAYNAKÇA

Baker,  Dean, “No Need to Panic: The #BlackMonday Stock Volatility Doesn't Mean Much for the Broader Economy” , U.S. News & World Report, August 25, 2015, http://www.cepr.net.

Barton, Mark , “Charting the Markets: China Rebounds as Trade Data Disappoints”,

Cheng, Evelyn , Cosgrave, Jenny , Imbert, Fred , “Stocks close nearly 3% lower: CNBC Special at 7pm ET”, http://www.cnbc.com/2015/09/01/wall-street-set-for-more-selling-as-china-data-weigh.html.
China's 'Black Monday' sends markets reeling across the globe - as it happened”, http://www.theguardian.com/business/live/2015/aug/24.
China has cut interest rates for fifth time in nine months, Associated Press with CNBC.com” , http://www.cnbc.com/2015/08/25/china-cuts-1-year-lending-rate-to-46-lowers-reserve-requirements-for-banks.html.

Cosgrave,  Jenny ,Dow futures spike above 600 points after selloff”, http://www.cnbc.com/2015/08/25/wall-street-set-to-bounce-after-historic-selloff.html.

Curran,  Enda, “China’s Managed Markets, Steering Through a Slowdown”, http://www.bloomberg.com/quicktake/content/uploads/sites/2/2015/08/QT-China-Markets0825-01.png, 26 Aug 2015.
Damon,  Andre, “Central banks step in to prop up global financial bubble”, http://www.wsws.org/en/articles/2015/08/31/pers-a31.htm, 31 August 2015.
Durden, Tyler , “The China Stock Market Collapse: Summarizing The “Black Monday” Carnage So Far”, http://www.globalresearch.ca, Global Research, August 24, 2015, Zero Hedge 24 August 2015.

Durden, Tyler , “Lies You Will Hear As The Economic Collapse Progresses”, http://www.zerohedge.com/news/2015-08-27/lies-you-will-hear-economic-collapse-progresse, 28.02.2015.
Durmuş,  Mustafa, “Aşırı Birikim-Finansallaşma İlişkisinin 2008 Krizi Bağlamında Analizi”, Ekonomik Yaklaşım, sayı 77, cilt 21, 2010.
 “Euro zone factory growth eases in August despite modest price rises – PMI, http://www.reuters.com, 1 September 2015.
Ficenec,  John , video by Ju Zhang, “Doomsday clock for global market crash strikes one minute to midnight as central banks lose control”, http://www.telegraph.co.uk, 17 August 2015.
Ghosh,  Jayati, “Is the game up for China’s much emulated growth model?”, http://www.theguardian.com, 23 August 2015.

Global Stock Market Valuations and Expected Future Returns”, http://www.gurufocus.com/page_print.php?e=content1, 08 Sep 2015.

Grey, Barry, “As global selloff deepens, US stock market teeters on edge of collapse”, http://www.wsws.org/en/articles/2015/08/25/econ-a25.htm, 25 August 2015.
Guzman,  Zack , “Market 'aftershocks' are coming: Robert Shiller”, http://www.cnbc.com/2015/08/21/short-seller-chanos-on-china-its-worse-than-you-think.html.
Kelly,  Alexander Reed , “Nearly $1 Trillion Left Emerging Markets in Single Year in ‘Capital Flight’ Phenomenon”, http://www.truthdig.com, 21 August 2015.

Meyer,  Henning , “Does The Turmoil In Equity Markets Signal Trouble For The Global Economy?”, http://www.socialeurope.eu, 27 August 2015.
Murphy,  Richard  ,  “Why now? And what to do next”, 24.08.2015.

Nishizawa, Kana , “China's Stock-Rescue Tab Surges to $236 Billion, Goldman Says”,  http://www.bloomberg.com/news/articles/2015-09-08/china-s-stock-rescue-tab-surges-to-236-billion-goldman-says, 8, September 2015.

“Oil futures sink 10% as crude inventories rise”, http://www.cnbc.com/2015/08/31.


Pramuk,  Jacob , “Short seller Chanos on China: 'It's worse than you think'”, http://www.cnbc.com/2015/08/21/short-seller-chanos-on-china-its-worse-than-you-think.html.

Rasmus,  Jack , “China’s Stock Bubble Bursts”,

Roberts,  Michael, “Is it all over?, Michael Roberts looks at the implications of China’s stock market collapse”, http://weeklyworker.co.uk/worker/1070/is-it-all-over.    

Roberts,  Michael, “Getting out of the Jackson Hole”, https://thenextrecession.wordpress.com/2015/08/31/getting-out-of-the-jackson-hole.
Roberts,  Michael, “The emerging market crisis returns”, https://thenextrecession.wordpress.com/2015/08/01/the-emerging-market-crisis-returns.
Roberts, Michael, “Waste, bear markets and fictitious capital”, https://thenextrecession.wordpress.com/2014/02/07/waste-bear-markets-and-fictitious-capital.

“Shiller P/E – A Better Measurement of Market Valuation Market Overvalued, How to Invest?, http://www.gurufocus.com/shiller-PE.php, 08 September  2015.


Valetkevitch,  Caroline , “China fears drive down stocks and oil, fuel turmoil”, http://www.reuters.com/article/2015/09/01.
Walsh,  Ben , Business Reporter, “The Huffington Post, 5 Reasons Stocks Are Tumbling Worldwide On 'Black Monday' Or actually, four reasons and a shruggy face”, 24 .08.2015.

www.zerohedge.com, 24 August 2015.





















[1] Kana Nishizawa, “China's Stock-Rescue Tab Surges to $236 Billion, Goldman Says”,  http://www.bloomberg.com/news/articles/2015-09-08/china-s-stock-rescue-tab-surges-to-236-billion-goldman-says, 8, September 2015 .
[2] Nitekim ABD’de vadeli işlemler piyasası simsarları arasında yapılan bir anketten çıkan sonuca göre borsa simsarlarının sadece % 28’i Fed’in 17 Eylül’de faiz artırımına gitmesini beklerken, % 59’u faiz artırımının Aralık’ta olacağına inanıyor. Bkz. Mark Barton, “Charting the Markets: China Rebounds as Trade Data Disappoints”,
http://www.bloomberg.com/news/articles/2015-09-08/china-stocks-rebound-but-trade-data-disappoints
8 September  2015.
[3] www.zerohedge.com, 24 August 2015.
[4] Jack Rasmus, “China’s Stock Bubble Bursts”,

[5] Enda Curran, “China’s Managed Markets, Steering Through a Slowdown”, http://www.bloomberg.com/quicktake/content/uploads/sites/2/2015/08/QT-China-Markets0825-01.png, 26 Aug 2015.

[6] Ben Walsh Business Reporter, “The Huffington Post, 5 Reasons Stocks Are Tumbling Worldwide On 'Black Monday' Or actually, four reasons and a shruggy face”, 24.08.2015.

[8] Barry Grey, “As global selloff deepens, US stock market teeters on edge of collapse”, http://www.wsws.org/en/articles/2015/08/25/econ-a25.htm, 25 August 2015.
[9] Nishizawa, agm.
[10] Walsh, agm.
[11]China's 'Black Monday' sends markets reeling across the globe - as it happened”, http://www.theguardian.com/business/live/2015/aug/24.
[12] Michael Roberts, “The emerging market crisis returns”, https://thenextrecession.wordpress.com/2015/08/01/the-emerging-market-crisis-returns.


[14] Age.,
[15] Tyler Durden, “The China Stock Market Collapse: Summarizing The “Black Monday” Carnage So Far”, http://www.globalresearch.ca, Global Research, August 24, 2015, Zero Hedge 24 August 2015.
[16]China has cut interest rates for fifth time in nine months, Associated Press with CNBC.com” , http://www.cnbc.com/2015/08/25/china-cuts-1-year-lending-rate-to-46-lowers-reserve-requirements-for-banks.html.
[17] Rasmus, agm.

[19] Michael Roberts, “Getting out of the Jackson Hole”, https://thenextrecession.wordpress.com/2015/08/31/getting-out-of-the-jackson-hole.

[21]“Oil futures sink 10% as crude inventories rise”, http://www.cnbc.com/2015/08/31.


[22] Agm.
[23] Caroline Valetkevitch, “China fears drive down stocks and oil, fuel turmoil”, http://www.reuters.com/article/2015/09/01.
[24] Oil futures, agm.

[26]Euro zone factory growth eases in August despite modest price rises – PMI”, http://www.reuters.com, 1 September 2015.


[27] Tyler Durden, “Lies You Will Hear As The Economic Collapse Progresses”, http://www.zerohedge.com/news/2015-08-27/lies-you-will-hear-economic-collapse-progresse, 28.02.2015.

[29]Shiller P/E – A Better Measurement of Market Valuation Market Overvalued, How to Invest?,” http://www.gurufocus.com/shiller-PE.php, 08 September 2015.

[30] John Ficenec, video by Ju Zhang, “Doomsday clock for global market crash strikes one minute to midnight as central banks lose control”, http://www.telegraph.co.uk, 17 August 2015.

[31] Richard  Murphy,  “Why now? And what to do next”, 24.08.2015.

[32] Durden, Lies… age.
[33] Henning Meyer, “Does The Turmoil In Equity Markets Signal Trouble For The Global Economy?”, http://www.socialeurope.eu, 27 August 2015.
[35] Jacob Pramuk, “Short seller Chanos on China: 'It's worse than you think'”, http://www.cnbc.com/2015/08/21/short-seller-chanos-on-china-its-worse-than-you-think.html.

[36] Ficenec, agr.
[37] Andre Damon, “Central banks step in to prop up global financial bubble”, http://www.wsws.org/en/articles/2015/08/31/pers-a31.htm,31 August 2015 .

[38] Dean Baker, “No Need to Panic: The #BlackMonday Stock Volatility Doesn't Mean Much for the Broader Economy”, U.S. News & World Report, August 25, 2015, http://www.cepr.net.

[39] Ficenec, agr.
[40] Jayati Ghosh, “Is the game up for China’s much emulated growth model?”, http://www.theguardian.com, 23 August 2015.

[41] Michael .Roberts, “Is it all over?, Michael Roberts looks at the implications of China’s stock market collapse”, http://weeklyworker.co.uk/worker/1070/is-it-all-over.

[42] Ghosh, agm.

[45]Global Stock Market Valuations and Expected Future Returns”, http://www.gurufocus.com/page_print.php?e=content1, 08 Sep 2015.


[47] Baker, agm.

[48] Global Stock Market, agm.

[49] M.Roberts, Is it all..agm..


[51] Mustafa Durmuş, “Aşırı Birikim-Finansallaşma İlişkisinin 2008 Krizi Bağlamında Analizi”, Ekonomik Yaklaşım, sayı 77, cilt 21, 2010, s. 39-43.
[52] Ficenec, agr.
[53] Ficenec, agr.

[54] Roberts, The emerging..agm.
[55]Alexander Reed Kelly, “Nearly $1 Trillion Left Emerging Markets in Single Year in ‘Capital Flight’ Phenomenon”, http://www.truthdig.com, 21 August 2015.

[56] Roberts, agm.
[58] Michael Roberts, “Waste, bear markets and fictitious capital”, https://thenextrecession.wordpress.com/2014/02/07/waste-bear-markets-and-fictitious-capital.