Ukrayna
savaşı, gıda enflasyonu, artan yaşam maliyetleri ve kapıdaki açlık
Mustafa
Durmuş
17 Nisan 2022
Savaşların neden olduğu ekonomik sorunların başında yüksek enflasyon, emekçi kitlelerin yaşam maliyetlerindeki hızlı artış (dolayısıyla hayat pahalılığındaki artış), yoksulluk ve açlık gibi sorunların geldiği tarihsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.
Örneğin yüksek enflasyon, küresel üretimde fiziki olarak durma ya da
kesintiler gibi arz yönlü nedenlerden kaynaklanabildiği gibi, savaşı finanse
edebilmek için aşırı bir para basımına gidilmesi gibi parasal genişleme yoluyla
da, yani talep yönlü olarak da gerçekleşebiliyor.
Birinci Dünya
Savaşı tarihin en büyük hiper-enflasyonuna yol açtı
Tarihte savaşın enflasyonist etkileri konusundaki en somut örneklerden
biri Almanya’ya ait çünkü 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşının ve ardından
gelen yüksek savaş tazminatlarının ardından Almanya hiper-enflasyonla karşı
karşıya kaldı.
Öyle ki 1923 yılının Temmuz-Kasım ayları arasında enflasyon insanlık tarihindeki
en yüksek seviyeye ulaştı (yüzde 374 milyon oldu). (1) Bunun sonucunda çok
ciddi biçimde değer kaybeden Alman Mark’ı (banknot) İmparatorluk Mark’ı
anlamına gelen Reichsmark (madeni para) ile değiştirildi.
Enflasyon Almanya’da faşizm ve 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı
döneminde, sadece bu ülkede değil tüm Avrupa ülkelerinde hızla arttı. Bunun
nedenlerinin başında savaş yüzünden tarımsal üretimin ciddi biçimde azalması ve
bunun da gıda ürünlerinin fiyatlarını hızla yükseltmesi geliyordu. Savaşların
bu etkisi Afganistan, Irak, Libya ve Suriye savaşlarında da yaşandı.
İşçi sınıfı savaşların
asıl kaybedeni
Savaş ekonomik olarak toplumun neredeyse tüm
kesimlerini etkilese de, bundan en fazla emekçiler zararlı çıkıyor. Örneğin Almanya’da
(1913-1923 arasında) nominal işçi ücretleri trilyon kat arttı ama bu artış
yaşam maliyetlerindeki artışın çok gerisinde kaldı. Çünkü reel işçi ücretleri
1913’teki seviyenin yarısı ile üçte ikisi düzeyine kadar geriledi. Hitler
Yönetimi ise, iktidarı ve savaş boyunca hızla artan enflasyonu kontrol edebilmek
için çok katı bir ücret rejimi uyguladı. Bunun sonucunda, 1933-1944 arasında,
nominal ücretlerdeki artış sadece yüzde 3’te kaldı. Böylece, artmaya devam eden enflasyon karşısında, reel
ücretler 1944 yılında 1932’deki düzeyin yüzde 15 altına indi. (2) Bu da emekçi
sınıfların yaşam maliyetlerini artırarak onları yoksullaştırdı.
Bugün kuşkusuz bu çapta bir dünya savaş
yaşanmıyor. Mevcut savaş Ukrayna topraklarında ama (şimdilik) emperyalist-yayılmacı
devletler arasındaki bir vekâlet savaşı gibi sürüyor. Buna rağmen, tüm dünyada,
başta enerji ve gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş nedeniyle, yüksek bir enflasyon,
beraberinde gelen yaşam maliyetlerinin artması ve artan yoksullaşma süreci
yaşanıyor.
Çünkü ekonomiler 80-100 yıl öncesine göre birbirine
çok daha fazla entegre ve küresel gelişmelerden çok daha fazla etkileniyorlar. Üstelik
Birinci ya da İkinci Dünya Savaşları yıllarında enerji-gübre, gıda ve yarı-iletken
maddelerin ve bazı hafif metallerin “küresel
tedarik zincirlerindeki aksamalarından” söz edilemezken, bugün yaşananlara
bunlar damgasını vuruyor.
“Enflasyon
küresel”, söylemine sığınmak siyasal iktidarları sorumluluktan kurtarır mı?
Diğer taraftan, önce
Covid-19 salgını, ardından da Ukrayna savaşının neden olduğu iktisadi sorunlardan
yola çıkıp, örneğin Türkiye’yi yönetenlerin yaptığı gibi, ülkedeki yüzde
100’leri aşan enflasyonu, hızla artan yaşam maliyetlerini ve giderek derinleşen
yoksullaşmayı, bütünüyle “küresel olumsuz gelişmelere” bağlayarak sorumluluktan
kurtulabilmek mümkün değil.
Ya da, örneğin
savaşın yakından etkilediği Avro Bölgesi’nde Mart ayında gıda enflasyonu yüzde
5, savaşan iki tarafı olan Rusya’da aynı ayda gıda enflasyonu yüzde 18 ve
Ukrayna’da yüzde 19 (3) ve hatta Çin hariç Asya ülkelerinde ortalama yüzde 4,5
iken (4), Türkiye’de resmi verilerle dahi yüzde 70 olduğu gerçeği “enflasyon
dünyanın her yerinde yaşanıyor” açıklamalarını boşa çıkartıyor.
Son
15 yılda 3 derin kriz
O halde, son 15 yıldır, önce 2008 Küresel Finans
Krizi ve peşinden gelen Büyük Resesyon, ardından Covid-19 salgını ve nihayet
Ukrayna savaşının ekonomileri ciddi biçimde etkilediği tespiti ile başlayalım. Öyle
ki 1970’li yılların ortalarından itibaren onlarca yıl sürecek olan yapısal bir
durgunluk sürecine giren kapitalizm bugün artık çok daha yavaş büyüyebiliyor.
Yüksek enflasyon ve işsizlik ise artık ‘yeni normal’ olarak kabul edilmeye
başladı.
Bugün kapitalizmin krizlere yatkın mekaniğini
harekete geçiren ya da açığa çıkartan faktörlerse şöyle özetlenebilir: Küresel tedarik zincirlerinde Covid-19 salgını
ile başlayan kırılmalar ya da bozulmalar, Ukrayna savaşı ile başlayan enerji ve
temel gıda maddeleri başta olmak üzere, bazı metaların tedarikiyle ilgili
sorunlar ve ciddi boyutlara erişen fiyat artışları.
Bozulan
küresel tedarik zincirleri
Öncelikle Ukrayna'daki savaş, Covid-19
salgını nedeniyle bir süredir aksayan küresel tedarik zincirlerini daha fazla aksatmaya
başladı. Şöyle ki Ukrayna ve Rusya, Almanya ve ABD gibi büyük sanayi üreticisi
ülkelerin ithalatının yalnızca küçük bir bölümünü oluştursalar da, her ikisi de
temel hammadde ve enerji tedarikçisi ülke konumunda. Örneğin Rusya, AB gibi
dünyanın ikinci en büyük ekonomisinin ve Türkiye gibi bazı az gelişmiş
ekonomilerin en büyük doğal gaz ve petrol sağlayıcısı.
Kuşkusuz milyonlarca Ukraynalı ve Rus’un
hayatını ve geçim kaynaklarını tehdit eden bir savaşın ekonomik sonuçları, savaşın
neden olduğu insani kayıpların yanında ikincil olarak kabul edilebilir.
Ancak savaş devam ederse, sadece bugün
değil, gelecekte de enerji, gıda temini, ulaştırma, metaller ve mikroçip
temininde ciddi sorunların yaşanması kaçınılmaz olacak. Bu sorunlar tüm ekonomileri
bir yandan durgunluğa sokarken, diğer yandan da enerji, gıda başta olmak üzere temel
metalardaki artan maliyetler ve savaşla birlikte hızla yükselen deniz, kara ve
demiryolu taşımacılığı maliyetleri yüzünden yükselen navlun fiyatları nedeniyle,
daha da yüksek bir enflasyona neden olacak. (5)
‘Dünyanın
tahıl ambarları’ aynı zamanda petrol, doğal gaz ve kıymetli metal üreticileri
Çünkü Rusya ve Ukrayna, sadece tahıl değil,
aynı zamanda nikel, bakır ve demir gibi metallerin ve mikroçip üretimi için
gerekli olan neon (bu maddenin yüzde 90’ını tek başına Rusya karşılıyor),
paladyum ve platin gibi girdilerin küresel üretimine ve ihracatına öncülük ediyorlar.
Örnek olarak Rusya (2020 yılında),
dünyadaki buğday üretiminin yüzde 11’ini karşılamanın yanı sıra, ham petrol
üretiminin yüzde 12,1’ini, doğal gazın yüzde 16,6’sını, paladyumun yüzde 43’ünü
ve alüminyum arzının yaklaşık yüzde 6’sını sağladığı gibi, aynı zamanda önemli
bir titanyum, nikel, bakır ve platin üreticisi bir ülke. Öyle ki ABD, Avrupa ve
İngiltere'nin sivil havacılık sanayileri Rusya'dan yapılan titanyum tedarikine
bağımlılar. Ukrayna da benzer bir biçimde önemli bir uranyum, titanyum, demir
cevheri, çelik ve amonyak üreticisi. Bu yüzden
de Rusya'ya yönelik olarak uygulanan yaptırımlar, 2018’de olduğu gibi, alüminyum piyasasını sarsabilir ve bir bütün
olarak metal piyasasını ciddi sıkıntıya sokabilir. (6) Bu da bu maddelerin
girdi olarak kullanıldığı çok sayıda sektörde üretim sorunlarına ve ciddi fiyat
artışlarına yol açabilir.
Enerji
krizi
Rusya-Ukrayna savaşı, enerji temini
açısından neden olduğu zorluklar ve bunun enerji maliyetlerini artırması
yüzünden, sadece Avrupa ülkelerini değil, azgelişmiş ülkeleri de etkiliyor zira sanayi başta
olmak üzere ekonominin birçok sektörünü darboğaza sokuyor.
Bu durum temel gıda üretimi ya da teminini
de etkiliyor. Başta buğday olmak üzere gıda malları bakımından savaşan
ülkelerden yapılmakta olan ithalata bağımlı olan yüzlerce milyon insanı (özellikle
de Afrika ülkelerinde yaşayanları) açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.
Ukrayna savaşı, Ortadoğu'daki petrol
krizini tetikleyen 1973 Yom Kippur savaşına benzetiliyor ve bunun dünya ekonomisinin
temellerini sarsarak, küresel ekonomik büyümeyi sona erdiren bir olgu olduğu
vurgusu yapılıyor. (7)
Rusya, dünyanın en büyük ikinci petrol
üreticisi ve Suudi Arabistan'dan sonra en büyük ikinci ham petrol ihracatçısı
olduğu için, bu savaş küresel petrol fiyatlarını yükseltiyor. Nitekim savaş
öncesinde, dünya petrol fiyatlarının 2022 yılında varil başına 70 dolar
civarında olacağı beklentisi çoktan terk edildi. Öyle ki ham petrolün fiyatı
bir ara 130 dolarları aşarken, bu günlerde yeniden çıkış için 100 doların
üzerinde bir yerde bekliyor. Ayrıca Rusya, Avrupa'nın doğal gaz ithalatının yüzde
40-50’sini de karşıladığından, bu ürünün arzındaki kesinti ya da fiyatındaki
hızlı artışlar gelişmekte olan Avrupa'daki birçok ülkede fabrikaların
kapanmasına ve ekonomik büyümenin durmasına neden olacaktır.
Yeni
bir mülteci akını
Kısaca, savaş gıda malları üretimi ve
tedarikinde de ciddi güçlüklere neden olarak gıda üretimini, tedarikini ve
dağıtımını sekteye uğratıyor. Bu durum da bir süredir iklim değişiklikleri ve Covid-19
salgını gibi faktörler yüzünden artmış olan küresel açlık riskini daha da
büyütürken, aynı zamanda özellikle de Afrika ve Güney Asya’dan kaynaklı yeni
mülteci akınlarına da neden olacak gibi görünüyor.
Nitekim 13 Nisan itibariyle, Ukrayna'da
yaşayan yaklaşık 4,6 milyon insan kalıcı veya geçici olarak savaştan korunmak
için ülkeyi terk etmiş durumda. Bunların yaklaşık 2,7 milyonu Polonya’ya, 709 bini Romanya’ya, 434 bini Macaristan’a,
433 bini Rusya’ya, 416 bini Moldova’ya, 323 bini Slovakya’ya ve 22 bini
Belarus’a gitti. (8)
Gıda
güvenliği tehlikede
Bu arada dünyada gıda fiyatları Şubat
ayından bu yana zirveye çıktı. Aslında gıda fiyatları küresel olarak, yüksek
enerji fiyatlarından iklim değişikliğine kadar birçok faktör yüzünden 2021’de
zaten hızlı bir biçimde artmıştı. Yani mevcut savaşla ortaya çıkan krizden önce
gübre, petrol ve nakliyenin yanı sıra gıda fiyatları da hızlı bir şekilde yükseliyordu.
Ancak, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’nün (FAO) dünya çapında gıda fiyatlarının bir göstergesi olan Gıda Fiyat
Endeksi’nin (FFPI), bu yılın Şubat ayından bu yana tüm zamanların en yüksek
seviyesine ulaştığı görülüyor.
Bu artış devam ederse, geçmişte yaşandığı
gibi büyük kıtlıklara yol açabilir. Nitekim Nobel ödüllü Hintli iktisatçı
Amartya Sen, 1943 yılında 2 ila 4 milyon insanın ölümüne neden olan Bengal
kıtlığının başlıca nedeninin artan gıda fiyatları olduğunu ortaya koymuştu. (9)
Gıda
fiyatları endeksleri hızla yükseliyor
Mart 2022’de, FAO “Gıda Fiyat Endeksi”
ortalama 159,3 puan, Şubat ayına göre 17,9 puan (yüzde 12,6) artarak 1990’daki
başlangıcından bu yana yeni bir en yüksek seviyeye sıçradı. Son artış, bitkisel
yağlar, tahıllar ve et alt endeksleri için tüm zamanların yeni en yüksek
seviyelerini yansıtırken, şeker ve süt ürünlerinin fiyatları da önemli ölçüde
yükseldi.
“Hububat Fiyat Endeksi”, Şubat ayına göre
24,9 puan (yüzde 17,1) artarak Mart ayında ortalama 170,1 puan ile 1990'dan bu
yana rekor düzeydeki en yüksek seviyesine ulaştı. Bu artış, büyük ölçüde
Ukrayna'daki savaşla bağlantılı ihracat kesintilerinden kaynaklanan buğday ve
iri taneli tahılların dünya fiyatlarındaki artışını yansıtıyor. “Bitkisel Yağ
Fiyat Endeksi” de Mart ayında ortalama 248,6 puan, Şubat ayına göre 46,9 puan
(yüzde 23,2) artarak yeni bir rekor kırdı. Keza “Süt Ürünleri Fiyat Endeksi”
Mart ayında ortalama 145,2 puan, Şubat ayına göre 3,7 puan (yüzde 2,6) artarak
art arda yedinci kez arttı ve bir yıl önceki değerinin 27,7 puan (yüzde 23,6)
üzerine çıktı. “Et Fiyat Endeksi”
Mart ayında ortalama 120,0 puan olarak, Şubat ayına göre 5,5 puan (yüzde 4,8)
artarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Son olarak “Şeker Fiyat
Endeksi “Mart ayında Şubat ayına göre 7,4 puan (yüzde 6,7) artarak 117,9 puan
oldu. (10)
Dünya gıda fiyatlarının finansal
spekülasyon, iklim değişikliğinden kaynaklı aşırı hava koşulları gibi kapitalist
sisteme içkin birçok nedeni olduğu gibi, yine sisteme içkin ekonomik durgunluk
ve krizlerden, büyük çaplı politik çatışmalardan ve savaşlardan etkilendiği de
biliniyor.
2007-2008
Gıda Krizi, Arap Baharı ve Ukrayna Savaşı
Nitekim aşağıdaki grafikten de
görülebileceği gibi, dünya gıda ürünleri fiyatları 2007-2008 krizi ve ardından
gelen gıda isyanları ve Arap Baharı gibi politik çatışmalardan ve Ukrayna
savaşından ciddi bir biçimde etkilenmiş durumda.
Öte yandan, 2007- 2008 gıda krizi nispeten
kısa sürdü çünkü küresel gıda sistemi hızlı bir şekilde artan arzla buna karşılık
verdi. Buna karşılık, Ukrayna savaşıyla ortaya çıkan krizin gıda, akaryakıt ve
gübre fiyatları üzerindeki etkilerinin yakın zamanda bitip bitmeyeceğini bugünden
bilebilmek mümkün değil.
Hali hazırda bir süredir devrede olan
iklim yıkımı ise temel gıda üretimi ve fiyatları üzerindeki etkisini sürdürüyor.
Geçen yıl Kuzey Amerika'daki aşırı sıcaklar ve kuraklıklar ile Avrupa ve
Çin'deki fırtınalar ve seller ürünlere zarar vermişti.
Yakıt
ve gübredeki darboğaz gıda arzını zorlaştırıyor
Savaşla birlikte enerji ve gübre gibi temel
girdi fiyatları arttıkça gıda üreticilerinin daha fazla baskı altına girmesi ve
buna bağlı olarak gıda fiyatlarının artması da kaçınılmaz olacak. Dünyanın
diğer bölgelerinde üretimi hızlandırmak, gıda arzındaki kesintilerin etkisini
azaltmaya yardımcı olabilirse de, Rusya aynı zamanda gübre üretiminde
kullanılan kimyasalların da ana tedarikçisi olduğundan, dünyanın başka
yerlerindeki olası gübre üretimi de bundan olumsuz etkilenecek. (12)
Bilindiği gibi, Rusya, dünyanın en büyük
gübre ihracatçısı. Ancak ihracatı artan enerji fiyatlarından, Batının yaptırımlarından
ve Rus hükümetinin Mart ortasında aldığı bir dizi ürünü ihraç etmeme kararından
etkileniyor. İhracı kısıtlanan ürünler arasında gübre de yer alıyor. Bu
durumdan etkilenen ülkelerin başında ise Latin Amerika ülkeleri geliyor.
Örneğin Peru bu savaş yüzünden artık Rusya’dan çok az gübre temin edebiliyor ve
bunu da normal fiyattan 4 kat daha fazla fiyat ödeyerek sağlayabiliyor. Peru
Hükümetinin açıklamasına göre, akut gübre kıtlığı yüzünden gıda üretimi
yaklaşık üç ila altı ay içinde yüzde 40’a kadar azalabilir. Benzer bir durum
diğer Latin Amerika ülkeleri için de geçerli. Örneğin Meksika gübre ihtiyacının
yüzde 33’ünü, Brezilya yüzde 22’sini ve Kolombiya yüzde 20’sini Rusya’dan
yaptıkları ithalatla karşılayabiliyorlar. Şimdi bu hem fiziki olarak çok
zorlaştı, hem de ithalat maliyetleri ciddi biçimde arttı. (13)
Açlık
konusundaki haklı endişe
Rusya ve Ukrayna’nın dünya gıda malları
üretimindeki paylarına bakıldığında, küresel bir açlık tehlikesinin son derece
gerçek olduğu anlaşılıyor.
Öncelikle FAO’ya göre, bu iki ülke dünya
tarımsal gıda ürünleri piyasasının en önemli aktörleri arasında yer alıyorlar. İki
ülke, birlikte, küresel ayçiçeği yağı ihracatının yüzde 10’unu, kolza yağı
ihracatının yüzde 12’sini, mısır ihracatının yüzde 16’sını, arpa ihracatının yüzde 23’ünü ve buğday
ihracatının yüzde 27’sini gerçekleştiriyorlar. (14)
Yani toplamda, uluslararası ticarete konu
olan ve açlık sınırı ilgili tanımlarda kullanılan ‘kalorilerin’ yaklaşık yüzde12’si
bu iki ülke tarafından karşılanıyor. Öte yandan, Ukraynalı çiftçiler savaş
nedeniyle yakıt ve gübre sıkıntısı çekiyorlar. İş gücünün çoğu şu anda Rus
ordusuyla savaşıyor ya da ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Hali hazırda ülkenin
tüm limanları abluka altında tutuluyor. Rusya ise, 2010’da olduğu gibi tahıl
ihracatını yasaklayabilir ve bu da 2011’deki gibi büyük bir fiyat artışına
neden olabilir. Nitekim bu tehdit, Macaristan, Türkiye, Arjantin ve Çin gibi
ülkelerin kendi gıda ihracatlarını kısıtlamalarıyla sonuçlandı. Dahası, Avrupa ülkeleri Rus gazına ve petrolüne
bağımlı oldukları gibi, Rus ve Belarus gübresine de bağımlılar. Kısaca bu savaş
(daha fazla iklim ya da salgın tahribatı olmayacağı varsayımı altında dahi) bu
yıl küresel gıda fiyatlarını ilave olarak yüzde 20 daha artırabilir ve hali
hazırda milyonlarca insan açlıktan ölmek üzere iken, her artış giderek daha
fazla insanın aç kalmasına neden olabilir. (15)
‘Kusursuz
Fırtına’
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri A. Guterres, 13 Nisan’da
toplanan BM Küresel Kriz Müdahale Grubu’nun ilk bilgilendirme toplantısında
savaşın azgelişmiş dünya halkları üzerindeki etkilerinin yol açtığı durumu, birçok kötü şeyin bir arada gerçekleştiği
“aşırı kötü bir durum” anlamına gelen, “kusursuz fırtına” sözcüğü ile aşağıdaki
gibi ifade etti:
“Şu anda gelişmekte olan ülkelerin
ekonomilerini mahvetme tehdidinde bulunan kusursuz bir fırtınayla karşı
karşıyayız. Ukrayna halkı kendilerine uygulanan şiddete dayanamayacağı gibi,
dünyanın her yerindeki en savunmasız insanların, sorumluluklarının olmadığı bir
felaketten zarar görmelerine de izin verilemez”.
(16)
‘Stoklama’
en çok, en düşük gelirli -yoksul ülkeleri etkiliyor
Bu olumsuzlukların en düşük gelirli ya da en
yoksul ülkeleri en çok etkileyeceği açık. Çünkü savaş, gerçek ya da algısal
kıtlık korkularına bir yanıt olarak, ülkelerin kendi ürettikleri gıdayı yurt
içinde stoklama eğiliminin artmasına yol açabilir. Örneğin hali hazırda Ukrayna
“çavdar, arpa, karabuğday, darı, şeker, tuz ve et ihracatını bu yılın sonuna
kadar yasakladı. Diğer ülkeler de aynı şeyi yapabilirler, bu da Yemen, Libya ve
Bangladeş gibi özellikle ithalata bağımlı olan yoksul ülkeleri vurabilecek bir durumla
sonuçlanabilir. (17)
Bu ülkeler arasında özellikle Afrika ve
Ortadoğu ülkeleri ön planda zira bunlar Rusya ve Ukrayna'dan yapılan buğday
ithalatına çok büyük ölçüde bağımlılar. Öyle ki, BM Comtrade veri tabanına göre
(18), Benin ve Somali, buğdaylarının tamamını bu iki ülkeden temin ederken,
Mısır'ın bağımlılığı yüzde 82 düzeyinde.
Hali hazırda Yemen ve Etiyopya'da devam
eden çatışmalar bu iki ülkede kıtlığa yol açtı, Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele
geçirmesi ve bunun sonucunda ABD tarafından dayatılan yaptırımlar milyonlarca insanı
açlığın eşiğine getirdi. Ukrayna savaşı ise bu ülkelerdeki açlık tehlikesini
daha da büyütüyor.
Ayrıca, aşağıdaki tablodan da
görülebileceği gibi (19), gelişkin ekonomilerin Rusya ve Ukrayna tahılına olan
bağımlılığı ile yoksul ülkelerin ya da düşük gelirli ülkelerin bağımlılık
derecesi birbirinden oldukça farklı.
Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 10’un
altında kalırken, diğerlerinde yüzde 70’in üzerine çıkabiliyor. Örneğin Orta
Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, Ukrayna ve Rus tahılına yüzde 25-74 oranında bağımlı.
Dünyanın en büyük buğday ithalatçısı olan Mısır, ithalatının yaklaşık yüzde 73’ünü
savaşan bu iki ülkeden sağlarken, Türkiye’nin buğdayda bu iki ülkeye olan
bağımlılığı yüzde 75’i buluyor.
Türkiye
temel gıdada savaşan iki ülkeye bağımlı
Türkiye’ye gelince, aşağıdaki tablodan da
görülebileceği gibi (20), Türkiye’nin belli başlı gıda ürünü ithalatı içinde bu
ülkelerden yapılan ithalatın payı yüzde 26’ya yaklaşmış durumda.
Böylece Türkiye, bu iki ülkeye en bağımlı,
dolayısıyla da savaşan iki taraf dışında savaştan en fazla etkilenecek bir ülke
konumunda. Türkiye’yi yüzde 23 ile Çin ve yüzde 13 ile Hindistan takip ediyor.
Dahası yoksul ülkelerin ithalat sepetlerinin yüzde 5’inden fazlası savaşın yol
açtığı fiyat artışlarından etkilenirken, bu oran zengin ülkelerde yüzde 1’in
altında kalıyor.
Dünya halkları, kapitalizmin yol açtığı
ekonomik krizlerde, tetiklediği Covid-19 salgını gibi salgınlarda olduğu gibi,
bir kez daha kapitalist –emperyalist sistemin neden olduğu bir savaşın bedelini
ödüyor.
Bu bedel insan kıyımı, katliamlar, zorunlu göçler ve ekolojik yıkım biçiminde
olduğu kadar, enerjiye erişememekten kaynaklı üretim ve dağıtım sorunları gibi iktisadi
de oluyor. Ayrıca gıda temini ve üretiminde yaşanan zorlukların neden olduğu
yüksek enflasyon, aşırı yoksullaşma, yaşam maliyetlerindeki hızlı artışlar ve
yaşam standartlarındaki düşüşler ve son olarak açlık gibi ciddi sosyal
sorunlarla boğuşmak biçiminde de ödeniyor.
Özcesi, Rusya’daki, oligarkların
denetimindeki otokratik devlet ve ABD’deki plütokratların denetimindeki sözde
burjuva demokrasisinin liderleri, Chomsky’nin deyimiyle (21), gezegenimizi “insanlık
tarihinin en tehlikeli noktasına” doğru sürüklüyorlar. Öyle ki “nükleer savaş
tehlikesiyle birlikte, dünyadaki organize insan yaşamı yok olma tehlikesi ile
karşı karşıya”.
Bu bağlamda “post kapitalizm” gibi moda kavramlar giderek anlamını
yitiriyor ve bundan böyle insanlığın da, gezegenin de kaderinin son tahlilde, Roza
Lüksemburg’un 100 yıl öncesinde öngördüğü gibi, barbarlıkla sosyalizm arasında
yaşanacak kavgadan hangi tarafın galip çıkacağı ile belirleneceğini gösteriyor.
Dip notlar:
(1) https://www.stratejivefinans.com/hiperenflasyonun-kiskacindaki-almanya
(12 Nisan 2022).
(2) Gerhard
Bry, “Introduction to "Wages in Germany, 1871-1945", Wages in
Germany, 1871-1945 (Edt: Gerhard Bry, Charlotte Boschan, 1960 içinde), s.7-8, http://www.nber.org (9 Nisan 2022).
(3) https://ec.europa.eu/eurostat/Euro_area_annual_inflation_rate_and_its_main_components;
https://tradingeconomics.com/russia/inflation-cpi; https://tradingeconomics.com/ukraine/inflation-cpi
(9 Nisan 2022).
(4) https://www.oxfordeconomics.com/resource/asias-food-inflation-to-peak-in-q3-but-not-at-alarming-levels
(12 April 2022).
(5) https://theconversation.com/ukraine-how-the-russian-invasion-could-derail-the-fragile-world-economy
(25 February 2022).
(6) https://www.brinknews.com/quick-take/russias-attack-on-ukraine-drives-up-commodity-prices
(24 February 2022).
(7) https://theconversation.com/ukraine-how-the-russian-invasion-could-derail-the-fragile-world-economy
(25 February 2022).
(8) https://www.statista.com/chart/26960/number-of-ukrainian-refugees-by-target-country
(13 April 2022).
(9) https://theconversation.com/famines-what-20th-century-food-crises-tell-us-about-how-to-cope-with-the-ukraine-fallout
(31 March 2022).
(10)
https://www.fao.org/worldfoodsituation/foodpricesindex
(12 Nisan 2022).
(11)
https://www.ifpri.org/blog/food-crisis-was-brewing-even-ukraine-war--taking-these-three-steps-could-help-most-vulnerable
(25 March 2022).
(12)
https://theconversation.com/five-essential-commodities-that-will-be-hit-by-war-in-ukraine
(24 February 2022).
(13)
https://www.nakedcapitalism.com/the-global-fertilizer-shortage-is-already-wreaking-havoc-in-latin-america
(15 April 2022).
(14)
https://www.statista.com/chart/27225/russian-and-ukrainian-share-of-global-crop-exports
(11 April 2022).
(15)
https://www.monbiot.com/the-ploughs-share (21 March 2022 ).
(16)
https://unctad.org/news/un-crisis-response-group-calls-immediate-action-avert-cascading-impacts-war-ukraine
(13 April 2022.
(17)
https://truthout.org/articles/russias-invasion-of-ukraine-is-predicted-to-worsen-existing-famines
(13 March 2022).
(18)
UNCTAD, The Impact on
trade and development of the war in Ukraine,Unctad rapid assessment, https://unctad.org/system/files/official-document/osginf2022d1_en.pdf,
s.5 (16 March 2022).
(19)
https://thenextrecession.wordpress.com/ukraine-russia-like-an-earthquake
(20 March 2022).
(20)
UNCTAD, agr, s. 4.
(21)
https://www.commondreams.org/news/most-dangerous-point-human-history-looming-warns-noam-chomsky (6 April 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder