Konutta
üç müjdeli haber (2): Alternatif bir konut politikası nasıl olmalı?
Mustafa
Durmuş
22
Mayıs 2022
Öncelikle, sanıldığı gibi, Türkiye’deki
konut sorunu konut açığı olduğundan ya da konut arzının konut talebini
karşılayamamasından kaynaklanan bir sorun değil. Sorun arz yetersizliğinden
ziyade, üretilmiş konutları toplumun büyük bir çoğunluğunun satın alabilecek
gelirlerinin ve birikimlerinin olmamasından, yani gelir eşitsizliğinden kaynaklanıyor.
Nitekim 2002-2020 yılları arasında ülke
genelinde 12,5 milyon yeni konut üretildi. Aynı dönemde toplam hane sayısına
yaklaşık 4 milyon yeni hane eklendi. Yani her yeni 1 hane için en az 3 yeni
konut üretildi. Dışarıdan göçün arttığı 2010 yılı sonrasında ise yılda ortalama
280 bin yeni haneye karşılık 820 bin yeni konut üretildi. Özellikle büyük
kentlerde, nicel olarak bir stok sorunu olduğu söylenemez. Öyle ki, sadece
İstanbul’da 1 milyon 800 bin konut boş durumda. (1)
Özetle, ülkede çok sayıda, hatta boş
durumda konut var ama insanlarımızın bu konutları satın alabilecek gelirleri ya
da birikimleri yok. Küçük bir azınlığın ise birden fazla, hatta bazılarının
onlarca, yüzlerce konutu var. Bunun nedeni de ülkedeki son derece adaletsiz
gelir dağılımı ve sürekli artan konut fiyatları.
Türkiye
konut fiyatlarındaki artışta Avrupa birincisi
2020 yılına ait bir veriye göre, AB
genelinde ev sahibi olma oranı yüzde 70 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 58. Bu
açıdan Türkiye 30 Avrupa ülkesi ile kıyaslandığında en az ev sahibi (en fazla
kiracı) oranına sahip dördüncü ülke. Hırvatistan, Slovakya, Macaristan ve
Romanya gibi ülkelerde ev sahipliği oranı yüzde 90’ın üzerinde. (2) Bu da bir
dönem bu ülkelerde hayata geçirilmiş olan sosyalist uygulamaların sağladığı
faydalardan biri olsa gerek.
Bir IMF çalışmasından alınan aşağıdaki
grafiğe göre, salgın yılı olan 2020’de Türkiye, dünyada konut fiyatlarının reel
olarak (yüzde 14 civarında) en fazla arttığı ülke oldu. (3)
Covid-19
salgını sonrasında konut fiyatları daha da arttı
Öyle ki BIS’in bir çalışmasına göre, 2021
yılının üçüncü çeyreğinde nominal konut fiyatı endeksi en yüksek olan ülke
424.1 puan ile Türkiye oldu (bu haliyle toplam 58 ülke endekslerinin 2-3 katı
civarında). (4)
Yüksek enflasyon ve Ukrayna savaşının
tetiklediği fırsatçılık ise son aylardaki konut fiyat artışlarının nedenleri
oldu. Öyle ki Betam’ın bir araştırmasına göre 2022 yılının Mart ayında, bir
önceki yıla göre ülke genelinde ucuz konutların fiyatı yıllık yüzde 107,6 ve
lüks konutların fiyatı yüzde 130,8 arttı. Büyükşehirlerdeki ortalama ise yıllık
yüzde 134,3 oldu. Bazı kentlerde bu artış çok daha yüksek, örneğin Mersin’de
yüzde 172,7; İstanbul’da 159,3 ve Diyarbakır’da yüzde 140,0 oldu. Kiralık konut
fiyatlarındaki yıllık fiyat artışı da Türkiye ortalaması olarak yüzde 123,5 olarak
gerçekleşti. Kiralar yüzde 166,6 ile en fazla Antalya’da arttı. (5) Bunda başta
Ruslar ve Almanlar olmak üzere yabancı nüfusundaki son yıllardaki patlama etkili
oldu.
Konut
fiyatlarını ve kiralarını artıran iki faktör
Konut fiyatlarını artıran iki faktörse;
inşaat maliyetlerindeki çok hızlı artışlar ve konutun spekülatif bir kazanç
alanı olarak değerlendirilerek ona yönelik talebin artması, bu alanda finansal
köpük oluşması.
Her ikisinin gerisinde de siyasal
iktidarın yanlış faiz politikası ile tetiklediği son döviz krizi var çünkü bu
krizle birlikte döviz kuru çok yükseldi bu da inşaat malzeme fiyatlarını
artırdı.
Örneğin, konut amaçlı inşaat maliyet
endeksi, 2022 yılı Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 8,7; bir önceki yılın
aynı ayına göre yüzde 96,0 arttı. Ancak burada önemli bir ayrıtı var. O da
işçilik maliyetlerindeki artışın malzemedekinin çok gerisinde kalması. Öyle ki
bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 11,1; işçilik endeksi yüzde 0,1
arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 122,0;
işçilik endeksi ise sadece yüzde 42,0 arttı. (6)
Görüldüğü gibi konut fiyatlarının
artmasında işçilik maliyetlerindeki artışın rolü çok az. Asıl artışı kur
artışına bağlı olarak malzeme maliyetlerindeki hızlı yükseliş sağladı.
Diğer yandan söz konusu konutları inşa
eden işçilerin, yaptıkları bu konutların sahibi olabilmelerinin olasılığı artık
neredeyse sıfır. Konut fiyatlarında oluşan köpük ise ülkede her şeyin
metalaştırılması ve finansallaşmaya kurban edilmesinin bir sonucu ve önümüzdeki
yıllarda ortaya çıkabilecek olan yeni finansal krizlerin habercisi.
Ancak konut fiyatlarındaki bu artışa
rağmen konut satışları hız kesmeden devam ediyor. Öyle ki bu yılın Nisan ayında
geçen yılın aynı ayına göre konut satışları yüzde 38,8 artış göstererek 133.058
oldu. (7)
Kiracılar
artık ev sahipleri için de çalışıyorlar!
Konut fiyatlarındaki artışın ilk ve
doğrudan etkisi konut kiralarında hızlı artışlara yol açması biçiminde oluyor. Nitekim
Tüm Emlak Müşavirleri Federasyonu’na göre, sadece son 6 ayda Türkiye genelinde gayrimenkul
kiralarında en az yüzde 100 artış oldu. (8)
Böyle olunca da emekçiler öyle bir duruma
geldiler ki sadece patronları için değil, konut kiralarının aşırı bir biçimde
yükseldiği kentlerde ev sahipleri için de çalışmaya başladılar. Birçok emekçi her
ayın az üçte birinde ev kirasını ödeyebilmek için işe gidiyor artık. Ya da
evden birden fazla asgari ücretle çalışan varsa bunlardan birinin maşının
yaklaşık üçte ikisi kira için harcanıyor.
Bu bağlamda G. Monbiot’un belirttiği gibi,
yüksek kiralar, sanki ev sahiplerinin kiracılardan tahsil ettiği özel bir
vergiye dönüşmeye başladı. Ancak bu vergi normal vergilerden farklı zira normal
vergiyi ödeyemediğinizde devlet sizi evinizden atmıyor ama kirayı ödeyemediğinizde
ev sahibi sizi kapının önüne koyabiliyor. (9)
Yüksek
enflasyon, negatif reel faiz ve iyice kötüleşen gelir dağılımı
Konut fiyatları bu hızla artarken, konut satışlarının
da artmasının nedenleri; tasarruf sahiplerinin yüksek enflasyon, buna karşılık negatif
faiz getirisi karşısında nakitlerini konut alımlarına yöneltmeleri ve kuşkusuz
ülkedeki son yıllarda çok hızlı bir şekilde kötüleşmiş olan gelir dağılımı.
Öyle ki TÜİK’in resmi verilerine göre
işçilerin ücret biçiminde milli gelirden aldıkları pay Covid-19 salgınının
öncesinde (2019’un son çeyreği) yüzde 32,0 iken, 2021 yılının son çeyreğinde bu
pay yüzde 25,8’e geriledi. Buna karşılık sermayenin kâr biçiminde aldığı pay
ise aynı süreçte yüzde 51,5’ten yüzde 57,8’e çıktı. (10)
BDDK verileri ise, işçilerin emeğinin
sömürüsünde elde edilen artı değerden ve faiz, komisyon gibi diğer finansal
gelirlerden oluşan kârın bir kısmının adresini gösteriyor: 2021 yılının ilk
çeyreğinde 16,4 milyar TL net kâr elde eden bankalar, 2022 yılının aynı
çeyreğinde yüzde 285’lik bir artışla bu kârlarını 63,2 milyar TL’ye yükselttiler.
(11)
Konut,
barınma hakkının temel aracıdır
Oysa konut, tıpkı ulaştırma ve enerji
gibi, ekonomik ve sosyal yaşamın ve kuşkusuz barınmanın en temel araçlarından
biri. Bu nedenle de metalaştırılmaması, piyasalarda alım satıma konu edilmemesi,
edilecekse de bunun emekçiler lehine kamuca çok iyi düzenlenmesi gerekiyor.
Oysa kapitalizmin doğasında böyle
düzenlemeler yok. Zira kapitalizm önüne gelen her şeyi (tıpkı eğitim ve
sağlıkta olduğu gibi) metalaştıran bir sistem. Bu sistemde sermaye sahipleri bunu
daha fazla kâr elde etme güdüsüyle yapıyor, devlet de buna aracılık yapıyor.
Bunun en somut biçimi yaygın olarak yapılarak halkımızı yoksullaştıran özelleştirmeler.
Bu yüzden sorunu çözmeye “konutun bir
ticari mal (meta) olarak değil, barınma hakkının temel bir aracı” olarak kabul
edilmesiyle başlamak gerekiyor. Bir başka deyimle barınma hakkı eğer bir
insanlık hakkı ise, konut da gelir ya da parası olanların sahip olabildiği bir
ayrıcalık değil, tüm insanların sahip olabildiği bir yaşam aracı olarak kabul
edilmelidir.
Bunun somut ifadesi konut üretimi ve
dağıtımının bugün olduğu gibi piyasalara bırakılmaması, bunun kamu tarafından
üstlenilmesi ve konutların insanlara mümkünse ücretsiz, bu mümkün değilse
karşılanabilir en düşük maliyetlerle ve koşullarla sunulmasıdır.
Biyo-politika
Oysa ülkeyi yönetenler bizlere ya
enflasyon düştüğünde konut arz ve talebinin dengeleneceğini ve konut
fiyatlarının düşeceğini, bu yüzden de sabretmemiz gerektiğini söylüyorlar. Ya
da aylık faizini dahi ödemeye gücümüzün yetmeyeceğini bilmelerine rağmen,
bankaların verdikleri konut kredisine bizleri mahkûm edecek yollar öneriyorlar.
Böylece hayatları boyunca kredi borcunu
ödemek zorunda olan, bu şekilde teslim alınmış apolitik kitlelere dönüşmemizi
istiyorlar. Veya bizlere, bu sorunun ancak birkaç ailenin bir arada yaşamasıyla
çözülebileceğini anlatmaya çalışıyorlar. Bunların hepsi aslında devletin
insanları kontrol etmeye yarayan “biyo-politika” araçları olarak görülmeli.
Oysa konut kredisine dayalı konut edinme
yolu güvenli bir yol değil. Örneğin ABD’de konut sektöründe patlak veren 2008
finansal krizi sonrasında milyonlarca Amerikalı, işsiz kalınca aldıkları konut kredilerinin
faizlerini ödeyemedikleri için, konutlarını kaybetti. (12) Türkiye’de de son
yıllarda aldıkları konut kredilerini geri ödeyemeyen insanların konutları ise konut
kredisine ipotek koymuş olan bankaların ya da onların da satmasıyla
başkalarının eline geçti.
Emeği,
doğayı, kadın ve çocukları ve engellileri
gözeten bir sosyal konut politikası gerekiyor
Egemenlerin mevcut konut politikasına
karşı alternatif bir konut politikası geliştirmek ve barınmanın insanlık hakkı olduğu
gerekçesinden yola çıkarak bu hakkın kullanımında adaleti sağlamak
durumundayız.
Bu da konut alanının, bir sektör olarak kârını
önceleyen büyük sermayenin kontrolüne bırakılmasından vazgeçilmesini ve bunun
yerine toplumsal-kamusal bir demokratik kontrolün konulmasını gerekli kılıyor.
Başka bir deyişle piyasalar, konutu milyonlarca
insan için erişilemez hale getiriyorsa, bunun karşısında ayakları yere basan kamusal
bir seçeneğimiz olmalıdır.
Bu seçenek kamunun ‘sosyal konut’ üretmesi
ve konutu olmayanlara bu konutları tercihan ücretsiz bir biçimde ya da çok
düşük kira bedeli gibi kira bedelleriyle süresiz tahsis etmesi ve bu konutların
iyileştirilme, bakım gibi işlerini de üstlenmesidir.
Sosyal
konut sunumu yerelleşmeli
Bunun da en doğru biçimi bu tahsisisin
merkezi yönetimden ziyade, yeni kamusal finansman kaynaklarıyla güçlendirilmiş
yerel yönetimlerce karşılanmasıdır.
Buradaki yerel yönetimlerden kasıt sadece
belediyeler değildir. Bunlara ek olarak kooperatifler, kolektifler ya da
komünler biçimde örgütlenmiş yerel topluluklar bu işlevi yerine getirmelidir. Böylece barınma ihtiyacının belirlenmesi, bunu
karşılamaya dönük konutların tahsisi demokratik bir biçimde yapılabilir,
denetlenebilir ve barınma hakkı gerçek anlamda yerine getirilebilir.
Hem etkin-verimli bir kaynak tahsisi, hem
de yaratılan çıktının adaletli bölüşümü için bugün küresel ve merkezi olanın
karşısında yerel ve merkezi olmayan çözümleri koymamız gerekiyor. Bu
ülkemizdeki örneğin can çekişmekte olan tarımı kurtarmanın olduğu kadar,
barınma sorununu da ortadan kaldırmanın en doğru yoludur.
Bu tür uygulamaların hem geçen yüzyılda,
hem de yüzyılımızda başarılı örnekleri mevcut. Örneğin geçen yüzyılda Birleşik
Krallık’ta, özellikle de düşük gelirli emekçi ailelerinin barınma sorunu,
belediyelere ait konutların çok düşük kiralar karşılığında süresiz olarak emekçilere
ve evsizlere tahsis edilmesiyle büyük ölçüde giderilmiştir.
“Önce
Barınma” ve “Herkes İçin Konut”
Keza günümüzde, hem başarılı bir eğitim, hem
de başarılı bir ‘Temel Yurttaşlık Geliri’ pilot uygulaması ile gündemde gelen Finlandiya,
2027 yılına kadar tüm evsizliği ortadan kaldırmayı hedefleyen bir "sosyal
konut" programına öncülük ediyor.
Öyle ki barınma hakkının anayasal bir hak
olarak kabul edildiği bu ülkedeki tüm konutların yüzde 16’sı, belediyelerce evi
olmayanların kullanımına sunulmuş durumda. “Housing first/Önce barınma ”mottosu
ve “Herkes için Konut” Eylem Planı çerçevesinde, evsiz insanlar hiçbir ön
koşula bakılmaksızın boş dairelere yerleştiriliyorlar.Bu plan “herkes için güvenli, erişilebilir,
sürdürülebilir ve kalıcı olarak karşılanabilir konutları garanti etmek, gerçek
bir kamu seçeneği yaratmak ve barınmayı her yurttaş için temel bir insan hakkı
olarak onaylamak” amacını taşıyor.(13)
Daha da
önemlisi, bu konut politikası, ülkenin kalkınma planları ve buna uygun olarak
hazırlanan programlarında önemli bir yer tutuyor. Öyle ki, 2021–2028 dönemini
kapsayan kalkınma programının temel amaçlarından biri “konut politikasında uzun
vadeli bir perspektifi geliştirmek” olarak belirlenmiş.
Hem gençler hem de yaşlılar için konut
Bu program altında faaliyet gösteren bir
kamu kurumu olan Finlandiya Konut Finansmanı ve Geliştirme Merkezi (ARA), esas
olarak da konut talebinin en fazla olduğu bölgelerde, daha fazla insanın makul
fiyatlarla konut edinebilmeleri için devlet destekli konut üretimi yapıyor. Merkez
2030 yılına kadar 1 milyon yeni konut inşa ederek, bir yandan gençlerin ilk konutlarını
satın almalarını kolaylaştırıcı, diğer yandan da yaşlı nüfusun kendi
konutlarında yaşayabilmelerini mümkün kılacak büyük çaplı hibeler sunuyor. (14)
Barınma hakkına böyle bir yaklaşımla
hayata geçirilecek olan sosyal konut politikası ile “eşitsizliklerin azaltılabileceği
gibi, hem konut sakinleri, hem de doğal çevre açısından en adil ve çevreci
sosyal konut alanlarının yaratılabileceği, iklim kriziyle mücadele etmek için gerekli
olan düşük karbonlu inşaat ve konutların üretilebileceği” ileri sürülüyor. (15)
Doğa
ile uyumlu sosyal konutlar
Çevreci bir perspektiften sosyal konut
politikasının temel ilkesi “herkesin, refahının artırıldığı bir yerde ve doğal çevrede
yaşama hakkının olduğudur”. Sera gazı emisyonlarının üçte birinin inşaat ve
binalardan kaynaklandığı dikkate alındığında, konut politikası geliştirirken,
aynı zamanda konutun iklim değişikliği ve diğer ekolojik etkilerine de odaklanmak
gerekir. Örneğin iyi bir kent planlaması altında, konutların fosil yakıta
dayalı enerji kaynaklarından uzaklaşma ve binaların uzun ömürlü hizmet vermeye
göre tasarlanmış olması başta karbon emisyonları olmak üzere, yapılaşmanın
olumsuz etkilerini asgariye indirir. (16)
Sosyal konut politikası ayrıca toplumdaki
gelir eşitsizliğini azaltmak,
engellilerin sorunlarını ortadan kaldırmak, toplumsal cinsiyet eşitliğini
geliştirmek, geçim ve yaşam zorluklarından kaynaklanan iç göçleri durdurmak ve 2008’deki
gibi finansal krizleri önleyebilmek için de iyi bir araçtır.
Yapay
kıtlıklar ortadan kaldırılmalı
Son olarak, bir yanda boş milyonlarca
konut bulunurken, milyonlarca insanın evsiz olması ya da milyonlarca insanın
konut edinebilmek için çok ağır bedeller ödemek durumunda kalmaları da kabul
edilebilecek bir durum değil.
Bu durum aslında, bir yüzünde bolluk,
diğer yüzünde kıtlık olan bir düzenin; keskin sınıfsal bir ayrışmanın ve emek
sömürüsünün yarattığı zengin-yoksul farklılaşmasının, kısaca kapitalist
sistemin kaçınılmaz bir sonucu. Ancak buradaki kıtlık ya da yokluk doğal değil,
yapay bir şey. Yani sistemin egemenlerince yapay olarak yaratılmış bir olgu.
Sorun herkesi konut sahibi yapabilmek için
yeterli kaynağın bulunmaması değil, bazılarının bu kaynaklara haksız bir
biçimde el koyarak diğerlerinin barınma ve sağlıklı bir yaşam sürme hakkını
ortadan kaldırmasıdır. Böylece, konutun barınma hakkının bir aracı olarak, yani
bir insanlık hakkı olarak kabul edildiği bir düzeni kurduğumuzda hem konut sorununu
ortadan kaldırabiliriz, hem de iklim yıkımını durdurma konusunda önemli bir
adım atmış oluruz.
Sonuç
olarak
Bu bağlamda, demokratik ve halktan yana bir
iktidarın işbaşına gelmesi durumunda, bu iktidar bir yandan emek ve doğadan
yana uzun vadeli bir konut politikası tasarlarken, bir yandan da aşağıdaki önlemleri
hemen almak durumundadır:
•İnsanların barınma hakkını, servet
zengini olmanın ve finansallaşmanın bir aracı haline getiren ve konut edinmeyi,
siyasal iktidarların, müteahhitlerin ve bankaların insafına bırakan kredilendirme
politikalara son vermelidir.
•Kiralardaki
hızlı artışları göz önüne alarak, işçi-memur ücretlerini enflasyonun üzerinde bir
düzeye çıkartmalı, yani yaşanılabilir bir ücret sistemi oluşturmalı ve acilen
bir “kira kontrol yasası” çıkartarak özelikle de büyük şehirlerdeki kiralara
üst sınır getirmelidir.
• Bireylerin ve şirketlerin sahip
olabilecekleri konut sayısına üst sınır getirmeli ya da belli sayının
üzerindeki konut edinimini yüzde 100 vergilemeyle caydırmalıdır. Bu anlamda,
mutlaka bir sermaye kazançları ya da rant vergisi hayata geçirmelidir. Keza mevcut
vergi kanunlarında gerekli değişiklikleri yaparak, konut alım satımında (konutu
elde tutma süreleri anlamında) vergiden kaçınmayı kolaylaştıran vergi teşviki uygulamalarına
son vermelidir.
• Sosyal-ekolojik
konut yapımı ve sunumunu piyasa dışına çıkartarak bütünüyle kamuya bırakmalı ve
yeni sosyal konutlar üretmelidir. Bu üretim ve dağıtımda TOKİ gibi doğrudan
merkezi devlet yapılanması değil, yerelden karar alabilen yani mali ve idari
özerkliğe sahip belediyeler, kooperatifler, komünler ve kâr amacı gütmeyen diğer
toplulukların oluşturacakları özerk kurumsal yapılar söz ve yetki sahibi olmalıdır.
Bunların hayata geçireceği sosyal konut projeleri ise emekten yana yeniden
bölüştürücü vergi politikalarını esas alan kamu finansmanı ile sağlanmalıdır.
Emek, demokrasi ve barış güçleri olarak
önümüzdeki acil görevlerden biri, uzun vadede emek ve doğadan yana bir barınma
ve konut stratejisini benimsemiş, bugünden
de yukarıda sayılan acil önlemleri hayata geçirebilecek kararlılığa sahip,
demokratik bir halk iktidarını kurmaktır.
Dip
notlar:
(1) https://www.birgun.net/haber/binlerce-ev-bosken-konut-sorunu-var
(26 Mart 2022).
(2) https://tr.euronews.com/ab-de-en-fazla-kirac-almanya-da-turkiye-ve-avrupa-da-kirac-ve-ev-sahibi-oran-kac
(18 Ocak 2022).
(3) https://www.imf.org/external/research/housing/images/housepricesaroundtheworld
(16 Mayıs 2022).
(4) BIS,
Nominal residential property prices, http://stats.bis.org/statx (26 January
2022).
(5)
Sahibinden.com,
Betam, “sahibinden Satılık Konut Piyasası Görünümü Konut talebinde ve
fiyatlarda artış”, Nisan 2022, s.1-3; Betam, Kiralık Konut Piyasası Görünümü-
Kiralık konut talebi ve kira fiyatları artıyor, Nisan 2022, s. 4.
(6) TÜİK,
İnşaat Maliyet Endeksi, Mart 2022
(11 Mayıs 2022).
(7) TÜİK,
Konut Satış İstatistikleri Nisan 2022
(17 Mayıs 2022).
(8) “Kira
ve ev fiyatları neden artıyor?”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye
(21 Nisan 2022).
(9) George
Monbiot, “Private Taxation”, https://www.monbiot.com
(19 July 2019).
(10)
TÜİK, Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla, IV.
Çeyrek: Ekim-Aralık 2021 (28 Şubat 2022).
(11)
https://www.dunya.com/kose-yazisi/bankaciligin-ilk-ceyrek-karnesi-oldukca-iyi
(1 Mayıs 2022).
(12)
Mustafa Durmuş, Kapitalizmin Krizi-Küresel krizin eleştirel
bir çözümlemesi, Dördüncü Baskı, Gazi Kitabevi, 2013, s. 149.
(13)
https://portside.org/how-make-housing-human-right-reality
(4 April 2022).
(14)
Good and affordable
housing for everybody, https://www.helsinkitimes.fi/finland/finland-news/domestic/20634-good-and-affordable-housing-for-everybody
(17 December 2021).
(15)
Agm.
(16)
Agm.