Emek,
Barış, Demokrasi mücadelesi bir bütündür
Mustafa
Durmuş
5
Mayıs 2022
Dünyada askeri harcamalar (enflasyondan
arındırılmış anlamda) 2021 yılında 2 trilyon doları aştı. Bu 2020 yılına göre
binde 7’lik bir artış demek.(1)
Bu aynı zamanda dünyada 2021 yılında üretilen
toplam hasılanın (yaklaşık 94 trilyon dolar)
yüzde 2’sinden fazla bir kısmının savaş için ayrıldığı anlamına geliyor.
Öte yandan Dünya Gıda Örgütü (FAO), raporlarında
sürekli olarak önümüzdeki 10 yıl boyunca bu kaynağın onda birinin her yıl
mutlak yoksullukla ve açlıkla mücadele için ayrılması durumunda, son yıllarda
iyice artan küresel yoksulluk ve açlık tehlikesinin büyük ölçüde ortadan
kaldırılabileceğine vurgu yapıyor.
Ancak kapitalist emperyalist sistemin
yürütücüsü konumundaki büyük sermaye grupları ve kapitalist devletler buna
yanaşmıyorlar. Çünkü bir yandan bu harcamaların önemli bir kısmını oluşturan silah
satışlarından ciddi kârlar elde ederlerken, diğer yandan askeri harcamalar ve
savaşlar aracılığıyla küresel ya da bölgesel çaptaki sarsılan hegemonyalarını
yeniden oluşturuyorlar.
Yani Covid-19 salgınının neden olduğu
devasa olumsuz sosyal ve ekonomik etkilere, bunlarla mücadele etmek için ciddi
boyutlarda artırılan kamu harcamalarına ve devlet borçlarına rağmen, dünyanın
dört bir yanındaki ülkeler silah ve mühimmat alımlarını artırmaya devam
ediyorlar. ABD, Çin, Hindistan, İngiltere ve Rusya bu tür savaş harcamalarında
ilk beş sırada yer alıyor.
Savaş,
silah alımları için ayrılan bütçeleri büyük çapta artırdı
Daha Ukrayna Savaşı çıkmadan askeri
harcamaların bu çapta arttığı dikkate alındığında, buna örgütlü bir biçimde karşı
çıkılmadığı sürece, küresel müesses nizamın egemenlerinin insanlığı ve gezegeni
nasıl bir felakete sürüklemekte olduğunu bugünden görebiliriz.
Ayrıca Ukrayna savaşı ile birlikte başta
Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde savunma bütçelerinde
ciddi artışlar olduğu ve bu savaş sürdükçe bu artışların süreceği gerçeği de unutulmamalı.
Öyle ki, milli gelirin yüzdesi olarak,
askeri harcamalar son 60 yılın çoğunda, dünyanın pek çok yerinde istikrarlı bir
şekilde azalmıştı. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 1960 yılında askeri harcamalara
milli gelirlerinin ortalama yüzde 4’ünün biraz altında kaynak ayırırken, 2020
yılına kadar bu oran yüzde1,5’in biraz üzerine kadar gerilemiş ve 2015 yılından
itibaren sabitlenmişti. Ancak son bir-iki yıldır
AB’de ve dünyanın diğer bölgelerinde askeri harcamalar yeniden artmaya başladı.
Askeri harcamaların bugünün seviyesinden yüzde 1 daha fazla artacağı
varsayımına dayanılarak, AB’nin her yıl yaratması
gereken ek kaynağın 140 milyar avroyu bulabileceği ileri sürülüyor. (2)
Öyle ki tek başına Almanya’nın bu yılki askeri
harcamalarının 100 milyar avro artması, böylece geçen yılki toplam savunma harcaması
bütçesinin (47 milyar avro) iki katından fazla büyümesi bekleniyor. Bu
büyüklükte olmasa da Baltık ülkelerinin savunma bütçelerinin de bu yıl ciddi
biçimde artacağı tahmin ediliyor.(3)
Bu artışların, doğaya vereceği zarar bir
yana, bunların halka dönük ekonomik ve sosyal harcamalardan kısıntı yapılarak
ve daha fazla vergilerle halklara kemer sıktırılarak karşılanacağını söylemeye
gerek yok zira kapitalizmin tarihinde de hep böyle oldu.
İkili tehdit: Termonükleer savaş ve iklim değişikliği
Ukrayna savaşı ile birlikte gerçekleşme
ihtimali giderek artan “termonükleer savaş” ve özellikle “iklim değişikliği”
biçiminde kendini gösteren ekolojik krizi de bu karamsar tabloya dahil etmekte
yarar var.
Bu ikili, insanlığın ve gezegenin önündeki
en ciddi tehdidi oluşturuyor. Her ikisinin kaynağının da kapitalizm olduğunu
altını çizmekte yarar var. Şöyle ki 1970’li
yılların ortalarından bu yana bir stagnasyon (uzun süreli ekonomik durgunluk)
içinde olan kapitalizmi bu durumdan kurtararak küresel sermaye birikimini
genişletmeye dönük çabaların her seferinde akamete uğraması ve kuşkusuz ABD
hegemonyasının bu süreçte giderek inişe geçmesi bugünkü gelişmelerin kaynağını
oluşturuyor. (4)
2008-2009 Büyük Resesyonuna kadar ABD
öncülüğündeki batı emperyalizminin hedefi Rusya ve Çin’in iktisadi olarak
gelişimini yavaşlatmak, böylece bu ülkelerin küresel hegemonik güç olmalarını
önlemekti.
Ancak Büyük Resesyon her şeyi değiştirdi.
ABD stratejistleri, küreselleşmenin ekstra kâr getirirken, aynı zamanda Rusya,
Çin ve Doğu Asya gibi ülkelerin çok daha hızlı ekonomik büyümesine yol açtığını
gördüler. Bu süreçte Rusya, Avrupa ile bağlantı kurmaya ve onu İngiltere ve ABD’den
koparmaya çalıştı. Çin teknolojide ABD’ye rakip olmaya ve etkisini küresel Güneye
yaymaya başladı. ABD ekonomisi ise Büyük Resesyon sırasında dibe vurdu ve
ardından gelen 2010’ların Büyük Depresyonu altında ileri kapitalist ekonomiler çok
yavaş büyüyebildiler. Bu süreçte Çin hızla büyüdü ve Rusya da onu enerji ve
maden ihracatı ile destekledi. ABD sürümlü emperyalizm için bu kabul edilebilecek
bir durum değildi. Bu rakip ekonomik güçlerin ABD’nin hegemonyasını sarsmasını
önlemek için bir şeyler yapılması gerekiyordu. Böylece ABD sürümlü batı
emperyalizminin ‘engelleme’ stratejisinin yerini ‘kuşatma’ stratejisi aldı.
Bunun pivot ülkesi de Ukrayna oldu. (5)
Sonuç:
Mücadeleyi üç hatta aynı anda yükseltmek gerekiyor
Diğer yandan savaş sürerken, küresel
ekonomik büyümenin de yavaşlaması, küresel çapta enflasyon ve faiz oranlarının
yükselmesi, finansal getirilerin azalırken borç temerrüt riskinin artması ise liberal
demokrasiler için iyi haber değil. Böyle gelişmeler (eğer örgütlü bir karşı
çıkış olmazsa) liberal demokrasilere son verilmesi, daha otoriter, hatta faşist rejimlerin inşa
edilmesiyle sonuçlanabilir.
Bu yüzden, dünya işçi sınıfının birlikte
mücadele etme gereğini unutmaksızın, bu sorunları katmerli olarak yaşadığımız ülkemizde,
emek, demokrasi ve barış mücadelesini bir bütün olarak görmeli ve üçünü bir
arada sürdürmeliyiz.
Bunlardan birini mücadele alanı olarak
görüp, diğerini ya da diğerlerini ihmal etmek ya da bunu ulusal sınırlar içine
hapsetmek mücadelemize zarar verir.
Savaşlara karşı dünya barışını sağlamak için
verilen mücadelenin aynı zamanda demokrasi ve emek hakları için de verilen bir
mücadele olduğunun bilincinde olmamız ve buna göre hareket etmemiz gerekiyor.
Dip notlar:
(1) https://www.sipri.org/media/press-release/2022/world-military-expenditure-passes-2-trillion-first-time (25 April 2022).
(2) https://www.bruegel.org/repurposing-the-peace-dividend
(26 April 2022).
(3) https://eurasiantimes.com/russian-war-in-ukraine-prompts-europe-to-amplify-military-spendings
(10 March 2022).
(4)
https://monthlyreview.org/2022/05/01/mr-074-01-2022-05_0.
(5) https://thenextrecession.
wordpress. co/a-marshall-plan-for-ukraine
(2 May 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder