2023
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi üzerine bazı notlar
Mustafa
Durmuş
22
Ekim 2022
4,5 trilyon TL’lik yani milli gelirimizin
yaklaşık dörtte birine denk düşen bir devlet bütçesi elbette çok daha ayrıntılı
bir analiz ve değerlendirmeyi hak ediyor. Bu yüzden, önceki yıllarda yaptığımız
gibi, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifini önümüzdeki haftalarda
ayrıntılı bir biçimde ele alacak ve okuyucularımızı bilgilendirmeye
çalışacağız.
Ancak Meclis Bütçe Plan Komisyonu’nun ilk
toplantılarını yaptığı bugünlerde Komisyon’a gönderilen bu Teklifi (1) kısa da
olsa değerlendirmekte yarar var.
Ödenekler
reel olarak artmıyor
Öncelikle 2023 Bütçesinde, 2022 yılı Bütçesine
(GT) göre, bir bütün olarak harcamalarda yüzde 43 oranında bir artış
öngörülüyor. Bu çerçevede yeni bütçe anlayışına uygun olarak hazırlanan Programlara
ayrılan ödeneklerde, resmi enflasyonun yüzde 83,5 olduğu ve gelecek yıl da
yüksek enflasyonun devam edeceği dikkate alındığında, reel artış (enflasyondan arındırılmış)
olmadığını söyleyebiliriz (bunun tek istisnası yüzde 155’lik Enerji ‘Arz
Güvenliği Programı’na ayrılan ödeneklerdeki artış). (2)
Bu çerçevede sağlık harcamaları ödenekleri
çok yüksek gibi görünse de (697 milyar TL) bunun ne kadarının Şehir
Hastanelerinden hizmet alımı ve kira bedeli için ayrıldığına bakılması
gerekiyor.
Bütçeden eğitim harcamaları için ayrılan ödenek
650 milyar TL. Geçen yıla göre yüzde 67’lik bir artış söz konusu olsa da, yüzde 80’i aşan bir enflasyon ortamında eğitime
ayrılan ödeneklerde reel bir artıştan bahsedebilmek zor.
Bu
bütçe bir faiz bütçesi
Diğer taraftan, iktidar, faize ayırdığının
sadece yüzde 15 fazlasını eğitime ayırmış görünüyor. Yani milyonlarca öğrenciye,
öğretmene, eğitim alanındaki diğer emekçilere ve veliye kamu kaynaklarından
ayrılan pay, ülkenin kaymak tabakasını oluşturan bir avuç para sahibine faiz
olarak aktarılandan sadece yüzde 15 daha fazla.
Bu haliyle faiz ödemeleri tüm sosyal
yardımlara ayrılan miktarın (259 milyar TL) neredeyse iki katı, reel sektöre
verilen desteklerin (145 milyar TL) neredeyse dört katı büyüklüğüne erişmiş
durumda.
Keza, faiz harcamaları için ayrılan
ödeneğin bütçedeki üçüncü büyük ödenek miktarı olması (566 milyar TL) iktidarın
faiz ile olan imtihanı konusunda ne noktada olduğunu ve faiz karşıtı söylemlerine
rağmen faize en fazla kaynak ayıran bir iktidar olduğunu gösteriyor.
Tarıma
kaşığın ucu ile…
Böyle büyük bir bütçeden tarıma ayrılan
kaynaksa sadece 143 milyar TL. Üstelik bunun yalnızca 54 milyar TL’si destek
programı biçiminde küçük köylü ve üreticiyi (o da kısmen) ilgilendiriyor. Tarımsal
ödeneklerin kalan kısmı genel olarak tarım sektörünü, ihracatçıyı, büyük
çiftçiyi ve çok uluslu tarım şirketlerini desteklemeye dönük.
Savunma Sanayi Destekleme Fonu (SSDF) için
ayrılan 76 milyar TL ile birlikte ‘Savunma ve Güvenlik Bütçesi’ ödeneklerinin
toplamının 469 milyar TL’yi bulması ise otoriterleşme ve militerleşme konusunda yeterince fikir
veriyor.
Bütçe
açığı artık enflasyon nedeni
Bütçe Teklifinde 4,5 trilyon TL’lik gider;
3,8 trilyon TL’lik gelir, yani 659 milyar TL’lik bir bütçe açığı öngörülüyor.
Bu yılki açıksa 461 milyar TL olarak tahmin ediliyor. (3)
Bu yılın Ocak - Eylül dönemi bütçe
açığının 45,5 milyar TL (4) olduğu dikkate alındığında, iktidar bloku yılın geri
kalan son üç ayında 416 milyar TL’lik bir açığı gerçekleştirecek harcamalarda
bulunacak demektir. Bir başka anlatımla, iktidar seçim yolunda çok ciddi harcama
yapmayı planlamış görünüyor.
Ancak iktisat biliminin kuralları gereği bu
çaptaki kamu açıkları, ekonomiyi büyütse de, kaçınılmaz olarak enflasyonu
körüklüyor. Artık arz/maliyet yönlü maliyet enflasyonun yanı sıra kamu
harcamalarındaki bu devasa artışın neden olduğu bütçe açığından kaynaklı talep
yönlü bir enflasyonumuz olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Çünkü enerji, hammadde ve döviz
darboğazının hüküm sürdüğü, Covid-19 salgını ve Ukrayna savaşı gibi nedenlerden
ötürü küresel tedarik zincirlerinin de tam olarak işlemediği ve Avrupa’nın
resesyona girdiği bir ortamda kamu harcamalarıyla pompalanan talebi hızla
karşılayabilecek, böylece fiyat artışlarına yol açmayacak bir üretim artışından
söz edilemez. Buradan hareketle de, iktidar tarafından ileri sürüldüğünün
aksine, bu yılın sonunda ve gelecek yıl içinde enflasyonda gerçek bir düşüş
beklenmemeli.
Gelirler
bildiğiniz gibi…
Bütçenin gelirler tarafında, 2023 yılındaki
bütçe geliri artışlarının, harcamalardaki artışa paralel biçimde, yüzde 42
olması hedefleniyor. Bu gelirlerin yüzde
82’sinden fazlası vergi gelirlerinden, bunun da yaklaşık yüzde 43’ü ‘gelir,
kazanç ve mülkiyet gelirleri’ olarak sınıflandırılan dolaysız vergilerden,
kalan yüzde 57’si KDV ve ÖTV ağırlıklı olmak üzere halktan alınan dolaylı
vergilerden oluşuyor. (5)
Dolaysız vergiler içinde, asgari ücretin
vergi dışı bırakılmasından ötürü, ilk kez Gelir Vergisinin payı düşerken,
Kurumlar Vergisinin payı (2023 yılında ödenecek 639 milyar TL ile) yüzde 56’lık
bir ağırlığa ulaşıyor.
Ancak bu durum sermayedarların vergi
yükünün gerçekte arttığı anlamına gelmiyor zira 1 milyonu aşkın Kurumlar
Vergisi mükellefi içinde, Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Halk Bankası gibi
kamu kurumlarının başını çektiği en büyük 100 şirket bu verginin üçte birinden
fazlasını, geri kalan yaklaşık 1 milyondan fazla şirket ise üçte ikisini
ödüyor.
Ayrıca Bütçe Kanun Teklifine göre bu
kurumlardan gelecek yıl ‘vergi harcamaları’ adı altında 281 milyar TL’lik bir
verginin alınmasından vazgeçiliyor. (6)
Vergi
harcamaları: Sermayeyi desteklemenin dolaylı yolu
Günümüzde iktidarlarca sermaye kesimine
doğrudan kamu harcaması yoluyla destekler veriliyor (kamu ihaleleri, piyasadan mal
ve hizmet alımları gibi yollarla). Ayrıca ‘vergi harcamaları’ adı altında bu
kesimden vergi alınmayarak da bu destek dolaylı olarak sürdürülüyor. Uygulamanın
adı da (vergi harcaması) bu işlev konusunda her hangi bir fikir vermediğinden, sermaye
sınıfına yapılan böyle bir destek kolayca toplumdan gizlenebiliyor.
Nitekim 2023 yılı için geçen yılın
bütçesinde öngörülen vergi harcaması (muafiyet, istisna ve indirimler biçiminde
alınmasından vazgeçilen vergi) miktarı 385 milyar TL iken yeni Bütçe Kanunu
Teklifinde bu rakam 994 milyar TL’ye yükseltildi. (7)
Kısaca, iktidar bloku seçim ekonomisi
uygulamasa, KKM ve vergi harcaması gibi yollarla sermayeden, servet
zenginlerinden almaktan vazgeçtiği verginin üçte ikisini dahi alsa açık
vermeyecek, borçlanmayacak.
Buradan çıkan sonuç şu:
“Yıllardır aynı politika sürdürülüyor.
Gereksiz harcamaları sürdür, halk KDV ve ÖTV’den bunalırken sermayeden,
zenginden vergi alma, bütçe açığı ver bu açığı da faizciden, tefeciden aldığın
yüksek faizli borçla kapat…”
Sermayeden, finansal servetlerin
sahiplerinden alınmasından vazgeçilen bu vergiler alınsaydı, bu vergilerle ne
kadar yeni kamusal istihdam yaratılabileceğini, kaç tane yeni okul, hastane
yapılabileceğini, alt yapının nasıl yenilenebileceğini, kaç tane yoksulun, açın
karnının doyurulabileceğini siz tasavvur edin artık.
Dip notlar:
(2) Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay’ın “2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Teklifi Basın
Bilgilendirme Toplantısı” Sunumu (17 Ekim 2022).
(3) Orta
Vadeli Plan (2023-2025), Tablo 1.2, s.30, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/09/Orta-Vadeli-Program-2023-2025.pdf.
(4)
https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2022/10/Butce-Gerceklesme-Raporu-2022Eylul_-1.pdf.
(5) https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/10/2023-Yili-Merkezi-Yonetim-Butce-Kanunu-Teklifi-ve-Bagli-Cetveller.pdf. s,
170. B Cetveli, s. 70 -73.
(6) Agk, s. 170.
(7) Agk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder