Milliyetçilik
söylemi çözüm mü?
Mustafa
Durmuş
22
Mayıs 2023
Bu topraklarda yetişmiş, ABD’de yerleşik ünlü bir iktisatçı
olan Daron Acemoğlu “Erdoğan neden kazanıyor?” başlıklı önemli bir makale yazdı
(1).
Bu makalesinde Acemoğlu, “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın, yaygın yolsuzluklara ve kötü ekonomi yönetime rağmen muhtemelen
iktidarı elinde tutacağının, bu olası gelişmenin ise dünyadaki diğer sağcı
popülist politikacılar için iyi ama Türkiye'nin çökmekte olan ekonomisi için
çok kötü bir haber olduğunun” altını çiziyor.
Acemoğlu, Kahramanmaraş depreminin neden olduğu büyük sosyal
ve ekonomik yıkıma, hayal kırıklığına ve ülkede uzunca bir süredir yaşanmakta
olan yüksek enflasyona, işsizliğe, yoksulluğa ve diğer ekonomik zorluklara
rağmen Erdoğan’ın kazanmasının ardındaki asıl faktörün ülkede yükselen
milliyetçilik olduğunu vurguluyor.
“Milliyetçilik asıl faktör”
Ona göre, “muhalefet açısından olumsuz giden şey seçimler
sırasında yaşanan usulsüzlüklerden ziyade çok daha temel bir sorun. Öyle ki Türk
seçmeninin ne kadar milliyetçi hale geldiğini görmeden sonuçlara anlam verebilmek
mümkün değil. Bu değişiklik, ülkenin güneydoğusundaki Kürt ayrılıkçılarla uzun
süredir devam eden çatışmayı, Orta Doğu’dan gelen büyük mülteci akınlarını ve
büyük medya kuruluşları ile Erdoğan’ın AKP’si tarafından yürütülen onlarca
yıllık propagandayı yansıtıyor. Milletvekili seçimlerinde AKP, koalisyon ortağı
MHP, hatta muhalefet koalisyonunun en büyük ikinci partisi olan İYİP ve en az
üç parti daha milliyetçi gündemlerle yarıştı. Örneğin MHP, hasta ve iletişimsiz
bir lider tarafından yürütülen etkisiz bir kampanyaya rağmen oyların yüzde10’undan
fazlasını aldı. Özetle, Erdoğan’ın milliyetçiliği, seçmenlerde Kılıçdaroğlu'nun
ılımlılık ve yolsuzlukla mücadele kampanyasından daha fazla yankı uyandırdı.”
Acemoğlu’nun bu tespitleri kısmen benim son yazım ile
örtüşüyor. (2) Bu yazımda ben sadece milliyetçiliğin değil, yanı sıra siyasal
İslam’ın, derin yoksulluğun ve ağır borçlandırmanın da yıllardır halkımızın
ayağında birer prangaya dönüştüğünün ve onun özgürleşmesinin önünde engel
oluşturduğunun tespitini yapmıştım. Acemoğlu bunlardan sadece birini ön plana
çıkartıyor.
Milliyetçilik
çağın sorunu
Acemoğlu’nun bu tespiti milliyetçiliğin küresel çapta
artık önemli bir hastalığa ve çok tehlikeli bir olguya dönüşmekte olduğu
gerçeğinin de bir ifadesi aslında.
Zira bir toplum birlikte ürettiği, kazandığı ve adil
biçimde paylaştığı sürece ekonomik ve sosyal olarak gelişir ve refahını artırır. Oysa otokrat milliyetçi liderlerin
zenginliği, ulusun refahı arttığında değil, ulusu korku altında
baskıladıklarında artıyor.
Özellikle de 2017 yılından bu yana ülkede kişi başı
gelirin, kişi başı varlığın düşmüş, buna karşılık dolar milyarderlerinin zenginliklerinin
giderek artmış olması bunun en somut kanıtı.
İnsanlığı ilk öncelik olarak görmeyen böyle otokratik liderler
gerçek anlamda farklı dinlere, inançlara, ulusal kimliklere ya da cinsel
kimliklere saygı duymazlar. Buna karşılık retorik gereği bazen bu grupları da
düşündüklerini söylerler. Oysa gerçekte sadece kendilerini düşünürler.
Bu yüzden de milliyetçilik küresel çapta yenilgiye
uğratılmadan ne ülkemiz halkları ne de dünya halkları huzur bulacaktır.
Bugün iktidar bloku milliyetçilik ve siyasal İslam
üzerinden seçimleri kazanmış olabilir ama bunlar 29 Mayıs’tan itibaren ülkenin
başta çok ciddi ekonomik sorunları olmak üzere hiçbir sorununu çözmeye
yetmeyecektir.
İşler daha da kötüleştiğinde bir zamanlar bu
söylemlerin arkasından giden kitleler seslerini yükseltmeye başlayacaklar. Bu
noktada söylemlerin ve ikna çabalarının yerini devletin uyguladığı zor alacaktır.
Bu yüzden de muhalefetin milliyetçi söylemleri
yükselterek, milliyetçi kesimlere daha fazla yaslanarak artık bir referanduma
dönüşmüş olan ikinci tur seçimlerini kazanma şansı yoktur. Kaldı ki bu seçim bu
yolla kazanılmış olsa dahi ilerde yaratacağı büyük sosyal zararlar nedeniyle
halklara, insanlığa, ülkeye faydası olmayacaktır.
Sonuç
olarak
Muhalefetin Brezilya’daki cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin ikinci turunda, yenilmez olduğu düşünülen devlet başkanı otokrat Bolsonaro’nun
ya da Kolombiya’daki devlet başkanı mafyatik Dugue’nin nasıl demokratik, sol
muhalefet tarafından yenildiğine odaklanmasında fayda var. Her ikisinde de muhalefete
zaferi milliyetçilik değil, demokrasi, insan hakları, sosyal adalet gibi
vurgular getirdi.
Kaldı ki, ikinci turu kazansak da, kaybetsek de
ülkedeki demokratikleşme mücadelesi sürecek. Yani önümüzde yürütülmesi gereken uzun
ve çok zorlu bir demokrasi mücadelesi bulunuyor.
Başta işçi sınıfı ve halklarımız olmak üzere tüm
toplum bu uzun erimli mücadeleye odaklanmalıyız. Milliyetçilik, popülizm,
şovenizm gibi gerçek ekonomik ve sosyal sorunları örtmeye yarayan araçlarla
değil, emek, doğa, insan hakları, kadın hakları, demokrasi, sosyal adalet ve
barış gibi kavramlarla bu zorlu mücadeleye hazırlanmalıyız.
Dip notlar:
(1(1) Daron
Acemoğlu, “Why Erdoğan Wins”, https://www.project-syndicate.org/commentary/explaining-turkish-president-erdogan-election-success-by-daron-acemoglu
(18 May 2023).
(2(2) Mustafa
Durmuş, “Prangaları kırmak için ne yapmak (ya da yapmamak) lazım?”, https://t24.com.tr (20 Mayıs
2023).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder