Yolsuzluklar,
seçmen umursamazlığı ve seçimler
Mustafa
Durmuş
26
Mayıs 2023
Uluslararası Para Fonu (IMF) yolsuzluğu şöyle
tanımlıyor:
“Yolsuzluk,
kamu görevinin özel kazanç sağlamak için kötüye kullanılması sonucunda
toplumsal zarara neden olan bir olgudur. Örneğin, kamusal projeler kayırmacılık
yoluyla ya da bir komisyon karşılığında birilerine verildiğinde kamu hizmetleri
bundan zarar görür. En belirgin aracı olan rüşvet karşılığında devlet memurları
vergi kaçakçılığını kolaylaştırdığında ya da yolsuzluğa bulaşmış bazı kişi veya
firmalara geçici vergi indirimleri sağlandığında, diğerleri daha yüksek vergi
yükü ile karşı karşıya kalır ve hükümet üretken harcamaları karşılayacak geliri
elde edemez. Çok uluslu şirketler tarafından yabancı yetkililere rüşvet
verilmesi ve yolsuzlukla edinilmiş kazançları aklamak veya vergi kaçırmak için
şeffaf olmayan finans merkezlerinin veya yargının devreye sokulması bu zarara
küresel bir boyut katar. Tüm bunlar, mevcut eşitsizlikleri daha da artırır, kamuya
olan güveni baltalar ve sosyal ve politik istikrarsızlığa neden olur”.(1)
Kısaca yolsuzluk, “dar anlamda, rüşvet ağları
aracılığıyla kamu otoritesinin, devlet bürokrasisinin ve devletin diğer
organlarının haksız özel çıkar ve maddi menfaat elde etmek için kullanılması”
olarak tanımlanabilir.
Yolsuzluk
metastaz yapmış kanser gibi
Bu tanım çerçevesince, tutarı 418 milyar doları
bulduğu ileri sürülen ve “Kamu Özel İşbirliği Projeleri (KÖİ)” olarak da gündeme
gelen, normal maliyetlerinin çok üstünde fiyatlarla yaptırılan, dış
finansmanına Hazine garantisi ve dövizle hizmet alım garantisi verilen oto
yollar, enerji santralleri, köprüler ve şehir hastaneleri ülkedeki çok büyük
yolsuzlukların bir göstergesidir.
Ülkedeki inşaat ve alt yapı ile ilişkili bu projelerin
ne kadar büyük bir ekonomik ve siyasal rant yarattığını ise uluslararası bir karşılaştırma aracılığıyla
daha net görebiliriz.
Öyle ki dünyada 21 milyon kilometrelik bir otoyol ağı
mevcut. Dünyanın en fazla otoyoluna sahip ülkesi 3.097.278 km ile (toplamın
yüzde 4,3’ü) ABD. Bunu 1.709.997 km (yüzde 7,9) ile Çin ve 1.052.718 km (yüzde 4,9)
ile Hindistan takip ediyor. Dünyanın belirgin bir biçimde kriz içinde olan ve
dış borçlarını ödeyemez durumuna düşen Arjantin ise (Meksika’nın ardından) 703,087 km (yüzde 3,3) ile beşinci sırada bulunuyor.
Türkiye ise 448,249 km (yüzde 2. 1) ile
12’nci sırada yer alıyor. İtalya, İspanya, İngiltere gibi gelişkin ekonomilere
sahip ülkeler Türkiye’nin altında sıralanıyor. (2)
Kısaca, etrafı denizlerle çevrili Türkiye’de,
demiryollarına da doğru dürüst bir yatırım yapılmazken, ülkenin ekonomik
büyüklüğü ya da nüfusu ile orantısız bir biçimde aşırı büyüklükte bir karayolu
alt yapısı ile karşı karşıyayız.
Kur
Korumalı Mevduat ve eritilen döviz rezervleri
Ayrıca bir süredir izlenen faiz politikası sonucunda,
kuru baskılamak için gündeme getirildiği ileri sürülen ancak büyük paraların
sahiplerine büyük servetler aktarılmasıyla sonuçlanan Kur Korumalı Mevduat
uygulaması büyük bir yolsuzluk içeriyor.
Keza, kamu bankaları aracılığıyla bazı kayırılan
sermaye gruplarına ve güç sahibi şahıslara piyasa kurunun altından yapılan ve
miktarının 128 milyar doları bulduğu ileri sürülen döviz satışları da, piyasa
faiz oranın çok altında faiz oranlarıyla verilen krediler de bir yolsuzluğu
yansıtıyor.
Yolsuzluk
piramidi
Bu yolsuzluklardan alttakilerin faydalanma şekli ise
yerel küçük ihalelerden haksız pay almak, liyakate uygun olmayan bir biçimde
kamu kadrolarına atanmak, yapılan yoksulluk yardımlarından hak etmediği halde
faydalanmak ve benzeri yollarla gerçekleşiyor.
Kısaca yolsuzluk piramidinin tepesinde milyar dolarlık
pay alan yandaş sermaye grupları ve cemaatler, en altında ise bu pastanın
kırıntılarından faydalandırılan milyonlarca halktan insan var.
Ancak büyük yolsuzluklar tabandakilerin böyle bir yolsuzluğa
bulaştırılmasıyla, yani bir tür suça ortak edilmesiyle meşrulaştırılıyor. Bu
yüzden de, ülke ne kadar büyük bir ekonomik ve sosyal çöküş yaşarsa yaşasın bu
çöküşten giderek yozlaşmak, çürümek biçiminde nasibini alan kitlelerin büyük çoğunluğu
iktidara olan desteğini sürdürüyor.
Yolsuzluğun
maliyeti oldukça yüksek
Öncelikle, yaygın yolsuzluk insanın ve toplumun
çürümesine neden oluyor. Ülkemizde yaygın kullanılan, “çalıyor ama çalışıyor”
sözcüğü bu çürümenin boyutlarını gösteriyor ve seçimlerde AKP seçmeninin büyük
ölçüde hala iktidara olan desteğini neden sürdürdüğünün ipuçlarını veriyor.
İkinci olarak, yolsuzluk ülkedeki yoksulluğun
nedenlerinden ve ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarının önündeki en önemli
engellerden birini oluşturuyor.
Öyle ki vergi mükelleflerinin ödediği vergiler farklı
şekillerde yok ediliyor, okullardan, yollardan ve hastanelerden çekilerek bazı
insanların ceplerine hortumlanıyor.
Böylece kamunun ve kamu ekonomisinin tüm yurttaşların
yararına olacak şekilde büyüyüp genişlemesi, nitelikli ve ücretsiz kamusal
hizmet verilmesi önleniyor. Çünkü yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde genelde
daha az vergi toplanabiliyor. Öyle ki, yolsuzluğun en az görüldüğü ülkeler,
yolsuzluğun yaygın olarak yaşandığı ülkelere göre milli gelirlerinin yüzde 4’ü
oranında daha fazla vergi toplayabiliyor. (3)
Yolsuzluk
Algı Endeksi
Uluslararası Şeffaflık Enstitüsü (Transparency International) adlı uluslararası bir kuruluş her yıl
düzenli olarak ‘Yolsuzluk Algı Endeksi’ yayınlıyor (Corruption Perception Index). (4)
Bu endeks, kuruluşça düzenli olarak takip edilen
toplam 180 devlet ile ilişkilendirilmiş yolsuzluğu (daha doğrusu yolsuzluk
algısını) ölçmeye çalışan bir endeks. Böylece sosyolojik boyutuyla önemli bir
bozulmaya, çürümeye de işaret ediyor. Endeks ülkeleri; 0 (çok kirli) ila 100
(çok temiz) arasında puanlandırıyor. Dünya ortalaması 100 puan üzerinden 43
puan. Yani kapitalizmin yolsuzluklar konusundaki karnesi genel olarak kötü.
Endekse göre, 2022 yılında kamu sektöründe yolsuzluk
algısının en düşük olduğu (yolsuzluğa en az bulaşmış) ilk üç ülke sırasıyla:
Danimarka (90 puan), Finlandiya (87 puan) ve Yeni Zelanda (87 puan).
Türkiye ise 36 gibi oldukça düşük bir puan ile 180
ülke arasında 101’nci sırada yer alıyor. Bu puan Sahra Altı Afrika Bölgesindeki
ülkelerin ortalama puanı olan 32 puandan sadece 4 puan üstte.
“Tüm Gözler Türkiye’de”
Aynı kuruluş, geçen haftaki yolsuzluk raporunu “Tüm
gözler Türkiye'de” başlığı ile yayımladı ve Türkiye’ye bazı uyarılarda bulundu:
“Bu yılki seçim, ülkedeki seçim güvenliğine ilişkin
daha geniş endişeleri bir kez daha öne çıkartıyor. Çünkü Erdoğan, cumhurbaşkanlığı
boyunca özgür ve adil seçimleri sağlamakla yükümlü kurumları ciddi şekilde
baltaladı ve seçim yasasında önemli değişiklikler yaparak seçim döneminde
devlet kaynaklarının iktidar lehine kullanılmasına izin verdi. Erdoğan yönetimi
geçen yıl bağımsız gazeteciliği yok eden ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan ciddi
dezenformasyon yasalarını uygulamaya koydu. Dahası, seçim finansmanını izlemek
ve kontrol etmek için yeterli mekanizmalar oluşturmadı, bu da kamu fonlarının
kötüye kullanılma riskini artırdı. Ülke ikinci tura hazırlanırken, medya
kontrolüyle ilgili temel bir endişe devam ediyor: İktidarın ulusal medyanın
yüzde 90’ını kontrol ettiği biliniyor, bu da seçmenlerin tarafsız ve önyargısız
bilgiye erişimini engelliyor.
Bu yüzden de, demokrasisini ve hukukun üstünlüğünü
ilerletmek için Türkiye'nin siyasi kontroller ve dengelerdeki zayıflayan
etkinliğini sorgulaması ve yolsuzlukların kovuşturulmasını önleyen baskıların
ortadan kaldırılması, bunun için de daha güçlü bir yasal ve kurumsal
yolsuzlukla mücadele programının devreye sokulması gerekiyor.” (5)
2017
yılından beri yolsuzluk algısı arttı
Türkiye, endekste son 10 yıldır ciddi bir düşüş
yaşıyor. Öyle ki son 10 yılda puanı 14 puan (50’den 36’ya) ve endeksteki yeri
Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin önünü açan 2017’deki anayasa
değişikliğinden bu yana 20 puan (81’den 101’nci sıraya) geriledi.
2022 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi ve kuruluşun
Türkiye’ye ilişkin son değerlendirmesi, ülke tarihindeki en önemli seçimlerden
biri yapılırken ülkedeki yolsuzlukların boyutlarını gözler önüne seriyor.
Kuruluş, Türkiye’deki bu gerilemeyi yolsuzluk
algısının artması ve bunun nedenini de demokrasiden uzaklaşma ve savaşçı
politikalara yönelme olarak açıklıyor. Nitekim Türkiye’nin, bir başka endeks
olan Dünya Barış Endeksi’nde 167 ülke arasında 145’nci sırada yer alıyor olması
(6) bu görüşü destekliyor.
Yolsuzluklar,
demokrasideki düşüş ve barış karşıtlığı el ele
‘Demokrasiyi
Gözetleme Örgütü’ olarak da bilinen Freedom House, her yıl yaptığı gibi bu yıl
da, dünyanın en özgür ve en çok baskı altındaki uluslarını sıralayan bir rapor
yayımladı. (7) Örgütün bu raporları, küresel demokrasi için önemli bir
barometre olarak kabul ediliyor.
Raporda Türkiye, “baskıcı rejimler” başlığı altında
yer alan örneğin Myanmar, Tayland ve Taliban Afganistan’ı ile birlikte
anılıyor. Öyle ki ülkenin toplam puanı 100 puan üzerinden 32 puan ve statüsü
“özgür değil/not free). Politik haklar açısından 40 puan üzerinden 16 puan ve
sivil özgürlükler (ifade özgürlüğü ve yasalar önünde eşitlik ve basın özgürlüğü
gibi) 60 puan üzerinden 16 puan alabiliyor.
Rapora göre, dünyada son 10 yılda demokrasi puanı
ciddi biçimde kötüleşen ülkeler arasında Türkiye 5’nci sırada (29 puan düşüş)
yer alıyor. Türkiye’nin önündeki ilk 4 sırada yer alan ülkeler ise sırasıyla:
Libya, Nikaragua, Güney Sudan ve Tanzanya.
Kısaca rapor, Türkiye’de bireysel hak ve özgürlüklerin
ciddi baskı altında tutulduğu tespitini yapıyor ve ülkeyi “özgür olmayan” bir
ülke olarak nitelendiriyor.
Sonuç
olarak
Ülkede bu denli yaygın bir yolsuzluk algısı mevcut
iken ve bir zamanlar iktidarın yanında olanların videolu yolsuzluk ifşaatları
bu denli ortalıkta dolaşırken, 14 Mayıs tarihinde yapılan parlamento ve ilk tur
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar nasıl açıklanabilir?
Sandıklarda yaşanan usulsüzlükler ve verilen seçim
rüşvetleri bu sonucun bir kısmını açıklayabilir. Ancak ilk tur seçimlerde Erdoğan’ın
oyların yüzde 49,5’ini alması, seçmeni nezdindeki popülaritesinin ülkede
yaşanan ciddi ekonomik sorunların ve yaygın yolsuzlukların neden olduğu
tahribattan daha ağır bastığını, yani bir biçimde derin yoksulluk ve depremin
neden olduğu ağır tahribatın, yolsuzluk çarkına bulaştırılmış milyonlarca
insanın siyasal tercihini değiştirmediğini gösteriyor.
Bunun dünyada başka örnekleri de mevcut. Örneğin İsrail’de
2021 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerde, yolsuzluk suçlamaları nedeniyle
daha önce iktidardan uzaklaştırılan eski başbakan Netenyahu’nun başını çektiği
sağcı blok çoğunluk hükümeti kurabilecek düzeyde bir başarı ile seçimlerden
çıktı ve iktidar oldu. Yani aşırı sağcı bir popülist siyasetçi (aynı zamanda
ırkçı ve Siyonist özelliği ile bilinen) Netenyahu seçimin galibi oldu.
Hakkında çok ciddi yolsuzluk suçlamaları bulunmasına
rağmen Netenyahu’nun seçimi tekrar kazanması bizim için hem öğretici hem de
uyarıcı olmalı. Çünkü Kolombiya ve Brezilya örneği dışında, dünyada sağcı
popülist –otoriter iktidarların iş başına gelmesi eğilimi sürüyor ve yaygın
yolsuzlukların varlığı bunu önleyemiyor.
Bir başka deyimle, demokratik muhalefetin sadece
yolsuzlukları sergileyerek seçimleri kazanabilmesi mümkün değil. Çünkü ekonomik
sorunlarından dolayı mutsuz seçmen, adeta zehirli bir politik iksiri içirilmiş
gibi (8), yolsuzluklarına rağmen bir siyasal
partiyi iktidara taşıyabiliyor ya da iktidarda tutabiliyor.
O halde seçmenlerin ne durumda olduğunu, onların tam
olarak ne istediğini bilmek, anlamak gerekiyor. Bu da geniş halk kitlelerinin
içinde olmayı, onlarla organik ilişki kurmayı gerekli kılıyor. Yani sadece
temsil siyaseti yetmiyor. Sokağın nabzını da tutacak, onu aktif bir eylemlilik
içine sokabilecek, her şeyden önemlisi geniş halk kilelerine güven verebilecek
bir siyasal irade ve örgütlülük gerekiyor. 28 Mayıs “referandumunun” ardından
bu ihtiyaç çok daha yakıcı bir biçimde önümüzde olacak.
Dip notlar:
(1) https://www.imf.org/en/Publications/FM/Issues/2019/03/18/fiscal-monitor-april-2019,
s.39.
(2) https://www.visualcapitalist.com/cp/road-map-of-the-world
(18 Mayıs 2023).
(3) https://www.imf.org/en/Blogs/Articles/blog-corruption-and-your-money
(28 May 2019).
(4)
https://www.transparency.org/en/cpi/2022.
(5) newsletter@transparency.org
(19 May 2023).
(6) Global
Peace Index 2022, Measuring peace in a complex World, Institute for Economics
and Peace, https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/06/GPI-2022-web.pdf.
(7) https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2023/marking-50-years
(9 Mart 2023).
(8) Thomas
Palley, “Brazil is Falling Under an Evil Political Spell”,http://www.thomaspalley.com (16 October 2018).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder