Mustafa Durmuş
26
Ekim 2015
Britanya’nın
The Telegraph gazetesinde yer alan bir haber (http://www.telegraph.co.uk/finance/economics/11949701/AEP-Eurozone-crosses-Rubicon-as-Portugals-anti-euro-Left-banned-from-power.html)
tam da 1 Kasım Seçimleri öncesinde bir deja vu niteliğinde. Buna göre, Portekiz
Devlet Başkanı Anibal Cavaco Silva, 4 Ekim’de yapılan genel
seçimlerinin sonuçlarını beğenmedi ve bu seçimlerde de % 50,7 lik bir oy çokluğu
sağlayan Sol Koalisyon’a ((Merkez Sol Parti+ Komünistler+Yeşiller) hükümeti kurma yetkisi vermeyi reddetti.
Yerine bu seçimlerde oy oranını % 38,5’e düşüren eski Sağcı iktidar
Koalisyonunu (Pedro Passos Coehlo) hükümeti kurmak
için görevlendirdi.
Sol
Koalisyon, seçim çalışmaları sırasında Troyka’nın dayattığı kemer sıkma
uygulamalarına son verileceğini açıklamıştı. Silva, “sol bir hükümet
kurdurulmasının ya da komünistlerin
iktidara yaklaştırılmasının çok riskli olduğunu, tersine Sağ bir hükümetin hem
Brüksel’i tatmin edeceğini, hem de yabancı finans piyasalarını
sakinleştireğini” ileri sürdü.
Böylece
Silva, devlet başkanlığı makamını kullanarak, küstahça demokrasiyi hiçe
sayarak, Avrupa Para Birliği ve finans
kapitalin çıkarlarına hizmet eden gerici bir gündemi uyguluyor. Öyle ki “Avrupa
Birliği kuralları ve üyelik taahhütleri söz konusu olduğunda demokrasinin
ikinci plana atılabileceğini” söylüyor.
Ona göre, “Portekiz’in 40 yıllık demokrasi tarihinde, Avrupa, Lizbon
Anlaşması, Mali Anlaşma ya da NATO karşıtı hiç bir hükümet kurdurulmadı, bundan
böyle de kurdurulmayacak”.
Birkaç
yıl önce halkın seçtiği demokratik hükümetler İtalya ve Yunanistan’da, Troyka’nın
yaptığı parlamenter darbelerle ortadan kaldırılmış ve yerlerine Goldman Sachs
ve Avrupa Merkez Bankası’nın güdümündeki teknokratlardan oluşan teknokrat
hükümetler kurdurulmuştu. Sonra Yunanistan’da
kemer sıkmaya ve Avro ideolojisine karşı çıkan ve yine halkın tercih ettiği
Syriza’ya diz çöktürüldü. Ardından Britanya’da iyice sağa kayan İşçi Partisi’nin
liderliğine seçilen solcu Jeremy Corbyn hem medya hem de partinin sağ kanadı
tarafından adeta linç edilmeye çalışıldı. Şimdi sıra Portekiz’in Sol Koalisyonu’na
geldi. Anlaşılan o ki yakında İspanya’da Podemos’un zaferi söz konusu olduğunda
benzer gelişmeler orada da olabilecek. Tüm bu ülkelerdeki ortak özellik bu
partilerin finans kapital tarafından dayatılan kemer sıkma politikalarına karşı
çıkmaları.
Bu
gelişmeden çıkarılacak bazı sonuçlar olmalı. İlk olarak, bu gelişme Avrupa Birliği ve onun parçası
olan örgütlenmelerin gerçekte sağcı otoriter girişim örnekleri olduğunu
gösteriyor. İkinci olarak, sisteme meydan okunduğunda sistemin egemenleri
demokrasiyi askıya almaktan çekinmiyorlar. Bu da neo liberal kemer sıkma ve
“Yeni Normal” dönemde kapitalizm ile demokrasinin evliliğinin fiilen bitmekte
olduğnu ortaya koyuyor. Son olarak, parlamenter mücadele, çok önemli olsa da, halkların
kurtuluşu için tek başına yeterli değil. Bunun
aşağıdan yukarıya doğru toplumsal yaşamın her alanında verilecek mücadelelerle
güçlendirilmesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder