“Ben
ona derdimi anlatıyorum, o bana parmak sallıyor!”
Mustafa
Durmuş
7 Şubat 2024
İktidar tarafından “Asrın felaketi” olarak
adlandırılan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden tam bir yıl geçti. Resmi
açıklamalara göre 50 binin üzerinde can kaybı söz konusu. Gayri resmi
açıklamalarda ise gerçek sayının bunun birkaç katı olduğu ileri sürülüyor.
Depremin neden olduğu ekonomik yıkımın maliyetinin ise
110 milyar dolar olduğu ve şu ana kadar 30 milyar dolarlık (950 milyar TL) bir
harcama yapıldığı tahmin ediliyor. Bu yıl da kabaca 30 milyar dolara denk düşen
1 trilyon 28 milyar liralık bir harcama daha yapılacak. (1)
Sadece
yüzde 8
Siyasi iktidarın deprem sonrası hasar görmüş olan kentlerin
yeniden ayağa kaldırılması, hayatın normale döndürülmesi doğrultusunda 319 binini
bir yıl içinde teslim etmek kaydıyla 650 bin konutun yapılacağı yönündeki
beyanları ise gerçekleşmedi.
Zira aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi, depremden bu yana TOKİ tarafından ihalesi
yapılmış konut miktarı toplamda 108.936 adet. Bu ihalelerin toplam bedeli yaklaşık
204 milyar TL. Bunlardan bir kısmının inşasına henüz hiç başlanmadı. Bunlardan
yüzde 70’i tamamlanmış olan, yani kısa
vadede bitirilip teslim edilebilecek konut miktarı 25.119 adet. Bu,
hedeflenenin sadece yüzde 8’i demek oluyor. (2)
İL GENELİ |
YIKIK
BAĞIMSIZ BÖLÜM |
ACİL
YIKILACAK BAĞIMSIZ BÖLÜM |
AĞIR
HASARLI BAĞIMSIZ BÖLÜM |
YIKILMIŞ
VEYA YIKILACAK TOPLAM |
6 ŞUBAT
SONRASI İHALESİ YAPILAN KONUT SAYISI |
TAMAMLANMA
ORANI %70'İN ÜZERİNDE OLAN KONUT SAYISI |
ADANA |
383 |
302 |
5.965 |
6.650 |
3.191 |
511 |
ADIYAMAN |
14.833 |
6.497 |
44.038 |
65.368 |
4.629 |
297 |
DİYARBAKIR |
490 |
453 |
14.672 |
15.615 |
5.156 |
1.250 |
ELAZIĞ |
101 |
211 |
24.172 |
24.484 |
1.869 |
1.869 |
GAZİANTEP |
8.561 |
6.677 |
30.520 |
45.758 |
18.826 |
7.149 |
KAHRAMANMARAŞ |
20.381 |
13.843 |
78.953 |
113.177 |
19.576 |
7.042 |
MALATYA |
14.565 |
9.009 |
82.563 |
106.137 |
13.989 |
3.973 |
HATAY |
41.290 |
37.503 |
180.181 |
258.974 |
31.654 |
1.185 |
KİLİS |
623 |
189 |
2.736 |
3.548 |
1.854 |
756 |
OSMANİYE |
1.518 |
2.296 |
17.002 |
20.816 |
3.723 |
190 |
ŞANLIURFA |
873 |
1.271 |
11.745 |
13.889 |
4.469 |
897 |
674.416 |
108.936 |
25.119 |
Depremden en büyük ekonomik zararı gören il Hatay oldu
zira bu ilde ağır hasarlı ve kullanılamaz hale gelen, yıkılacak olan konut
sayısı yaklaşık 259 bin.
Bu gerçeğe rağmen, Erdoğan, 6 Şubat depremlerinin
birinci yıldönümü nedeniyle gittiği Hatay’da yaptığı konuşmada Hataylılara adeta
gözdağı vererek, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma
halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda
Hatay garip kaldı” diye konuştu. (3) Bu ifadeler bize halk arasında yaygın bir
deyiş olan, “ben ona derdimi anlatıyorum o bana parmak sallıyor” sözünü
anımsatıyor.
Sorunlar
devam ediyor
Erdoğan’ın bu itiraf gibi konuşmasını TMMOB İnşaat
Mühendisleri Odasının 6 Şubat depremlerinin birinci yılına dair açıklamasındaki
şu tespitlerle birlikte değerlendirmekte yarar var:
“Afet sonrası arama-kurtarma, yardım ulaştırma,
beslenme ve acil barınma ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarında kamu gücünün
sınıfta kaldığı, geçmiş depremlerden ders alınmadığı tüm kamuoyunun malumudur.
Yurttaşlarımızın dayanışma bilinci ve gönüllü çalışmalarının büyük katkısıyla
depremin ilk elden yaralarının sarılması konusunda eksiklikler giderilmeye
çalışılmış olsa da afete müdahalenin devamındaki aşamalarında da kriz
yönetilememiştir. Geçici yerleşim alanlarının kurulması, enkaz kaldırma
işlemleri, ulaşım, elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme gibi altyapı
hizmetleri, depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen sağlanamamıştır.
Depremlerin 1. yılını geride bırakırken depremin en çok etkilediği Antakya
başta olmak üzere deprem bölgesinde barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içme suyu,
eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara yönelik sorunlar hala devam etmektedir.
Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı yapılar insan hayatını tehlikeye sokmaya devam
ederken, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemleri çevreye ve
insan sağlığına zararlar vermekte, enkaz toplama alanları ise içme suyu
kaynaklarını kirletmesi bakımından ciddi riskler oluşturmaktadır”. (4)
Halkına
yabancı siyasal iktidar
Kısaca, depremin ardından koca bir yıl geçmiş olmasına
rağmen yaralar sarılmamış, acılar devam ediyor. Nitekim Hatay halkı bunu
iktidar partisinin bir bakanını yuhalayarak protesto etti.
İktidar blokunun böyle büyük bir felaketin ortaya
çıkmasındaki sorumluluğu ve deprem sonrasında, özellikle ilk üç gün, devletin
hiç ortada olmadığı biliniyor. Buna rağmen, bilhassa da deprem çalışmalarında
ayırımcılığa uğrayan “Hataylılara iktidar partilerine oy vermedikleri için
kendilerine yardım elinin uzatılmadığının” açıkça ifade edilmesi, bir yandan
yerel seçimler yaklaşırken iktidar blokunun oy devşirmek için her şeyi yapabileceğini,
diğer yandan iktidar blokunun ülke halklarından nasıl koptuğunu, onlara nasıl
yabancılaştığını gösteriyor.
Bu açıklama aynı zamanda ülkedeki yerel yönetimlerle
merkezi yönetim arasındaki ilişkinin ne denli sorunlu olduğunu ve bu konuda
mutlaka acilen bir şeyler yapılması gerektiğini de ortaya koyuyor.
Bu
yüzyılda eli kolu bağlı yerel yönetimler olur mu?
Zira bırakın özellikle de böyle afetler sırasında daha
hızlı ve etkin önlemler alınmasını sağlayabilecek idari özerkliği, yerel
yönetimlerin mali özerklikleri bile söz konusu değil. Gelir kaynaklarının çok
büyük bir kısmı merkezi yönetimden sağlanıyor. İktidar da bunu bildiğinden bunu
bir tehdit ya da şantaj aracı olarak kullanıyor.
Bu bağlamda Türkiye’de yerel yönetimlerin (ağırlıklı
olarak belediyelerin) gelir kaynaklarını masaya yatırmakta yarar var.
Üç
temel gelir kaynağı
Türkiye’de yerel yönetimleri oluşturan birimlerin
gelirlerini üç temel kaynak üzerinden değerlendirmek mümkündür. Bunlar; vergi
ve vergi benzeri gelirler (diğer bir ifadeyle öz gelirler), yerel yönetim
idarelerinin merkezi idareden aldığı paylar ve yerel yönetimlere merkezi
yönetim tarafından yapılan mali transferler, olarak özetlenebilir.
Sınırlı
kaynağa sahip yetkisiz belediyeler
Aşağıda da gösterildiği üzere, Türkiye’de yerel
yönetimlerin öz gelirleri oldukça sınırlıdır. Üstelik bu gelirleri arttırmak
yerel yönetimlerin yetkisi dâhilinde de değildir.
Yerel yönetimlerin öz gelirlerini oluşturan vergi,
vergi benzeri ve diğer gelirlerin oranları, payları ve bunları belirleme
yetkisi kanuni çerçevede düzenlenmiş olmasına rağmen oldukça sınırlı bir
şekilde yetkilendirme söz konusudur. Bu nedenlerden dolayı, Türkiye’de yerel
yönetimlerin en önemli gelir kaynakları öz gelirlerinden ziyade merkezi idare
tarafından yapılan transferlerden meydana geliyor. Yerel yönetimlerin transfer
gelirlerini oluşturan bu paylar, genel bütçe vergi gelirleri üzerinden yerel
yönetimlere aktarılan paylar, merkezi idare bünyesinden ve diğer idarelerden
alınan bağış ve yardımlar ve proje karşılığı alınan bağış ve yardımlardan oluşuyor.
(5)
Belediyelerin
vergi gelirleri ağırlıkla emlak vergisinden
Bunlardan, Emlak Vergisi, Arsa Vergisi, İlan ve Reklam
Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik ve Havagazı Tüketim
Vergisi, Yangın Sigorta Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisi gibi yerel vergiler, yerel
harçlar, harcamalara katılma payları, ücrete tabi işlerden sağlanan gelirler, taşınmazlardan
elde edilen gelirler ve iştirak gelirleri yerel yönetimlerin en önemli öz gelir
kaynaklarını yaratıyor. Bina ve arsalardan alınan emlak vergisi ise belediye
vergi gelirlerinin ortalama yüzde 60’ını oluşturuyor.
Belediyelere
Genel Bütçeden yüzde 6 pay ve Hazine yardımı
Ayrıca, büyükşehir belediyelerine, belediyelere ve il
özel idarelerine 2380 sayılı Kanunla belirlenen oranlarda genel bütçe
gelirlerinden pay ayrılıyor. Buna göre, Türkiye genelinde toplanan genel bütçe
vergi gelirlerinden il, ilçe ve belde belediyelerine yüzde 6, il özel
idarelerine ise yüzde 1.12 oranında pay veriliyor.
Son olarak, her yıl bütçe kanunlarında yer alan
belediyelere yardım koduna konulan ödenekten Hazine ve Maliye Bakanı tarafından,
ihtiyacı olan belediyelere yardım yapılabiliyor.
Belediyelerin
bütçesi merkezi devlet bütçesinin sadece yüzde 15’i kadar
Öncelikle, Türkiye’de belediyelerin toplam
bütçelerinin göreli olarak küçüklüğü yerel yönetim birimi olarak kamusal
hizmetlerin verilmesinde en önemli engeli oluşturuyor.
Bir örnek vermek gerekirse, 2022 yılında merkezi
yönetim bütçesinin (ek bütçe dâhil) giderleri 3 trilyon 133 milyar 658 milyon
TL iken, ülkedeki toplam 213 belediye ve bağlı idarenin bütçe toplamı 486
milyar 238 milyon 813 bin TL idi. Bu yüzde 15,5’lik bir paya denk düşüyor. Aynı
yıl faiz harcamaları için merkezi yönetim bütçesinden ayrılan ödenek ise
yaklaşık 330 milyar TL idi. Keza 2023 yılındaki fon paylarına bakıldığında,
Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na 90,4 milyar TL ayrılırken, Büyükşehir
Belediyeleri ve İl Özel İdarelerine ayrılan toplam pay 420 milyon TL ile
sınırlı kaldı. (6)
Sadece bu veriler bile ülkedeki iktidarın siyasal
tercihlerini ve bu bağlamda belediyelerin elinin kolunun nasıl bağlandığını
göstermeye yeterlidir.
Belediye
gelirlerinde aslan payı merkezi yönetimden yapılan transferlere ait
İkinci olarak, 2008-2014 dönemini kapsayan bir
araştırma belediyelerin öz gelirlerinin toplam gelirleri içindeki payının ortalama
yüzde 48 olduğunu ve bu payın yıllar itibarıyla giderek azaldığını ortaya
koyuyor. Karaaslan ise bu payın yüzde 41 olduğunu ileri sürüyor. (7)
Anayasanın amir hükmüne rağmen
Görüldüğü gibi, Anayasa’nın 127’nci maddesi uyarınca, “belediyelere
görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanması gerekirken” bu görev yerine
getirilmiyor ve belediyeler yerel halka sunmak durumunda oldukları hizmetleri
yerine getirmek için yeterli öz gelir kaynaklarından mahrum bırakılıyorlar.
Keza daha önce de vurgulandığı gibi, belediyelerin
kendi yerel vergi ve harç tarifelerini düzenleme konusunda yetkileri yok. Bu
konudaki yetki son düzenlemelerle tamamen merkezi yönetime verilmiş durumda.
Hatta 5 Aralık 2019 yılında yürürlüğe giren ve özünde yerel vergiler olan
Konaklama Vergisi ve Değerli Konut Vergisinin gelirlerinden belediyeler pay
dahi alamıyorlar.(8)
Kayyımlar
Ayrıca yukarıdan aşağıya tekçi, despotik devlet
yapılanması nedeniyle, belediyeler kendilerini ilgilendiren yasal düzenlemeler
konusunda önceden bilgilendirilmiyorlar, çok önemli konularda dahi fikirleri
yeterince alınmıyor.
Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı illerin ve
ilçelerin neredeyse tamamında seçilmiş belediye başkanlıklarının yerine
kayyımların atanması ve İstanbul gibi 20 milyon nüfuslu bir mega kentin
belediyesinin, sırf muhalefetin eline geçmiş olması nedeniyle, her türden
engellemeye maruz bırakılması, ülkedeki yerel yönetimlerin gelir sağlama
dışında da çok ciddi politik baskılara maruz kaldığını gösteriyor.
Kaynak
sağlama biçimi merkeze bağımlılığı artırıyor
Türkiye’de belediyelerin asıl gelir kaynağını merkezi
yönetim bütçesinden sağlanan transferler oluşturuyor. Bu da doğallıkla
belediyeleri merkezi iktidara sadece ekonomik-mali değil, politik olarak da bağımlı
kılıyor.
Bu yüzden de Erdoğan’ın son açıklaması karşısında
merkezi yönetime biat etmek değil, merkezi yönetimden daha fazla idari ve mali
özerklik talep etmek halkın sorunlarının çözümü ile ilgili en doğru iş
olacaktır. Eğer belediyeler bu tür bir özerkliğe sahip bulunsalardı muhtemelen son
depremlerin neden olduğu insani ve ekonomik kayıplar daha az olacaktı.
Sonuç
olarak
Alternatif bir halkçı belediyecilik anlayışının hayata
geçirilmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak yerel yönetimlerin idari
ve mali açıdan tam ya da kısmen özerk kılınması lazım.
Bu bağlamda, Birleşik Krallık’ta beş belediyenin mali
açıdan iflaslarını açıklarken, özerkliğe sahip Almanya ve İtalya’daki başarılı
belediyecilik uygulamaları son derece çarpıcı örnekler oluşturuyor. (9)
Kuşkusuz, belediye öz gelirlerinin de artırılması
gerekiyor. Bu bağlamda; mevcut gelirlerin iyileştirilmesi, yeni gelir
kaynakların yaratılması ve bu gelirlerin, kamusal/yerel hizmetlerin sunumu
sırasında harcanırken etkin ve verimli bir biçimde kullanılması gerekiyor.
Ancak, Türkiye’de mevcut gelir kaynaklarının
artırılmasında en önemli sorun yerelin vergilendirme yetkisinden yoksun
olmasıdır. Ayrıca belediyeler borçlanma da serbestliğine de sahip değiller.
Diğer taraftan, 2462 sayılı Belediyeler Kanunu
çerçevesinde, belediye gelirleri arasında birçok verginin ve harcın olduğu ileri
sürülebilirse de, tutar açısından bu gelir kaynaklarının nispi önemi düşüktür.
Ayrıca maktu vergi ve harç tarifeleri güncel değildir. Örnek olarak, Çevre ve
Temizlik Vergisi gibi belediyelerde doğrudan doğruya hizmet karşılığı alınan bir
verginin belediye vergi gelirleri içerisindeki payı yalnızca yüzde 3,7’dir.
Oysa belediyeler açısından sürdürülebilir bir çevrenin inşası ve çevreye
duyarlı bir kent ortamı için en gerekli ve doğrudan bu amaçla ilgili olan
kaynak bu vergidir. (10)
Yeni gelir kaynaklarının yaratılması anlamında, şu
anda merkezi yönetim tarafından toplanan Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Konaklama
vergisi gibi, özellikle de çevre kirliliği gibi olumsuz etkileri daha çok
yerelde hissedilen faaliyetlerden alınan vergilerin tahsilatının yerele
devredilmesi gerekir. Ya da gelirinin tamamı yerel yönetimlere bırakılacağı
yeni bir rant vergisi çıkartılabilir.
Ayrıca Almanya’da olduğu gibi, gelir vergisi ve KDV
gelirlerinden belli bir pay doğrudan yerel yönetimlere bırakılabilir. Nitekim
Almanya’da bu paylaşılan vergi gelirleri belediyelerin gelirlerinin çok önemli
bir bölümünü oluşturuyor. (11)
Tamamlayıcı olarak, Almanya, İtalya ve Japonya “bölgesel
eşitleme uygulaması” olarak bilinen bir uygulamaya benzer bir biçimde, vergi
gelirleri sadece merkezden belediyelere değil, aynı zamanda farklı belediyeler
arasında da yeniden bölüştürülebilir. (12)
Böylece yerelin toplum yararına yapılacak kamu
yatırımlarının belirlenmesindeki payı artırılmış ve ekonomik demokrasinin
hayata geçirilmesi de kolaylaştırılmış olur.
Nitekim Avrupa Birliği’nde toplam kamu yatırımlarının
yaklaşık üçte ikisi bölgesel yönetimler ve yerel yönetimler üzerinden
gerçekleştiriliyor. Böylece, bölgelerarası farklıkların kapatılmasında yerel
yönetimler en az merkezi yönetim kadar önemli bir görev üstleniyor. (13)
Ancak açıktır ki halkçı belediyecilik uygulaması özünde
bir demokrasi meselesidir. Ülkede, kısıtlı parlamenter demokrasiyi de aşan,
yerinden ve doğrudan demokrasi mekanizmaları ile güçlendirilmiş bir devrimci
demokrasiyi inşa etmeden, ne halkçı belediyeciliği hayata geçirmek ne de olası
İstanbul depremi gibi depremlerin neden olabileceği kayıpları azaltabilmek
mümkün olacaktır. Mart yerel yönetim seçimlerine bu gözle de bakılmasında ve en
geniş demokratik seçim cephesinin oluşturulmasında büyük yarar var.
Dip notlar:
(1)
https://www.ekonomim.com/gundem/yuzyilin-felaketinin-1-yili-depremin-maliyeti-110-milyar-dolar-yapilan-harcama-30-milyar-dolar-haberi (6
Şubat 2024).
(2) TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odasının 6 Şubat Depremlerinin 1. yılına dair açıklaması, https://imo. org.tr (5 Şubat 2024).
(3) https://medyascope.tv/erdogan-hatayda-kimsenin-hakki-yerde-kalmayacak-kimse-magdur-olmayacak
(3 Şubat 2024).
(4) TMMOB,
agb.
(5) Aydın
ve Geyik, 2016: 655’ten aktaran Murat Demir, Osman Geyik, “Yerel Yönetimlerin
Gelir Kaynakları: Seçili AB Ülkeleri Türkiye Karşılaştırması”, Siyasi, İdari ve
Mali Yönleriyle Yerel Yönetimler (Türkiye Üzerine Bir İnceleme) (pp.293 -320),
Çizgi Kitabevi (Aralık 2019) içinde, https://www.researchgate.net
(5 Şubat 2024).
(6)
2023
Yılı Bütçe Gerekçesi ve Muhasebat Genel Müdürlüğü Verileri.
(7) Ülkü
Arıkboğa, “Türkiye’de belediyelerin gelir yapısı: Sorunlar ve çözüm önerileri”,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2016, Cilt: 13, Sayı: 33, s. 287; Erkan
Karaaslan, Tüm Yönleriyle Belediye Gelirleri, http://bekad.org (5 Şubat 2024).
(8) 7193
Sayılı Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (5 Aralık 2019), https://www.resmigazete.gov.tr (6 Şubat
2024).
(9) https://theconversation.com/four-reforms-to-stop-english-councils-from-going-bankrupt
(1 February 2024).
(10) Erdal Eroğlu, “Belediye Gelirlerinin Yapısının
ve Gelir Artırımı Konusunda Yapısal Kısıtların Değerlendirilmesi”, Maliye
Çalışmaları Dergisi, https://dergipark.org.tr/tr/pub/jpfs/issue
(22 Ocak 2021).
(11) Kevin Muldoon-Smith, Cameron Forbes, Jonathan
Pearson and Mark Sandford, A system wide
perspective of local government finance in Germany, Lgiu’s Local Democracy Research Center (July 2023), s. 16.
(12) https://theconversation.com/four-reforms-to-stop-english-councils-from-going-bankrupt
(1 February 2024)
(13) Andersson, 2014: 3’dan aktaran M. Demir et
al.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder