Narin’in
öldürülmesinin nedeni güvenlik ve ahlak yetersizliği mi, yoksa demokrasi ve
insan hakları yetersizliği mi?
Mustafa
Durmuş
18
Eylül 2024
(Çizgi:Ercan Akyol)
Türkiye’de kadın, çocuk ve iş cinayetleri bir türlü
önlenemiyor, hatta böyle cinayetler giderek artıyor. En son 8 yaşındaki
Narin’in hunharca katledilmesi ve 2 yaşında cinsel istismara uğrayan Sıla
Bebek’in hastanede yaşam mücadelesi veriyor olması toplumda çok büyük bir infiale
yol açtı.
İktidarınsa, başlangıçta Narin cinayetiyle ilgili
olarak, “tüm sorumlulardan en ağır biçimde hesap sorulacağı” biçimindeki
açıklamaları, yine aynı ağızlardan “aile kurumunun ve dini değerlerin
yıpratıldığı” biçimindeki mesnetsiz ve daha ziyade dikkatleri başka yönlere
çekmeye hedeflenmiş suçlamalarla giderek inandırıcılığını kaybediyor. Ne yazık
ki toplumun büyük bir kesimi bu cinayetin de üstünün bir şekilde kapatılacağına
inanıyor.
Ayrıca, daha önce ülkenin başka bölgelerinde, benzer
biçimlerde katledilen Leyla bebek ve Rabia Naz’ın katillerinden ya da bazı sözde
dini vakıflara ait mekânlarda istismara uğrayan çocuklara bunu yapanlardan hesap
sorulabildi mi? Resmi ağızlardan, “bir kereden bir şey olmaz” ya da “küçüğün
rızası vardı” gibi tüyler ürperten açıklamaları duymadık mı?
İktidarın
sertliği cinayetleri önlemeye yetmiyor!
Oysa Türkiye içinde yer aldığı coğrafyanın en sert yönetimlerinden
birine sahip. Keza Merkezi Yönetim Bütçesinin çok önemli bir kısmı güvenlik ve
kolluk hizmetleri ve görevi insanlara dini telkin vermek olan Diyanet gibi
kurumlar için ayrılıyor.
“Ülkede toplamda, yüzbinlerce polis, bekçi, asker, yargı
mensubu, cezaevi personeli, korucu ve özel güvenlik görevlisi, imam ve din
görevlisi istihdam ediliyor. Buna rağmen böyle bir güvenlik ve ahlak açığı
nasıl oluşabiliyor?” Sormamız gereken asıl soru bu olmalı.
Aslında, Türkiye’nin onda biri kadar bu işlere kaynak
ayırıp da bu tür olayların en azda tutulduğu çok sayıda ülke var. Sadece Avrupa
ülkeleri değil, Asya ülkelerinin birçoğunda da bu çapta çocuk, kadın ve iş
cinayetleri yaşanmıyor.
Kültür
ve demokrasi sorunu
O halde bu bir “güvenlik açığı sorunu” olmaktan ziyade
bir ekonomik, sosyal ve siyasal gelişkinlik, kültür ve demokrasi sorunu olarak
ele alınmalı. Yani bu cinayetler ülkede özellikle de son 10 yıldır yaşanmakta
olan toplumsal çöküşün semptomları. Bunların “güvenlik açığıyla” ya da “ahlak
bozukluğu” ile ilgisi yok denecek kadar az.
Bu yüzden de “idam cezası tekrar getirilsin” gibi
korkunç tavsiyelere ya da “daha fazla imam hatip okulu açılmalı”, “eğitimin
amacı dindar ve ahlaklı insanlar yetiştirmektir” gibi dayatmalara kulak asmamak
gerekiyor. Nitekim bu tür cinayetlerin hemen hepsinin bu konularda çok hassas
olduğunu iddia edenlerce işlenmesi ve bazı iştirakçilerinin devletin içinden çıkabiliyor
olması da bu savı destekliyor. Özetle, bu bir ahlaki değil, tam bir toplumsal
çöküştür ve çöküş durdurulamazsa çok daha da kötü şeylerin olması kaçınılmazdır.
Bunlar, bizim bu ülkede yaşayan insanlar olarak görüp
söyleyebildiklerimiz. Bir de bunların yurt dışında yapılan bilimsel
araştırmalarla rapor haline getirilenleri var.
Berggruen
Yönetişim Endeksi
Bu raporlardan biri bu Mayıs ayında yayımlanan Berggruen
Enstitüsü’nün, UCLA Luskin School of Public Affairs ve Hertie School ile
birlikte hazırladığı bir rapor. (1) Bu raporda bölge ve ülke analizleri
yapılıyor ve “Berggruen Yönetişim Endeksi” adlı bir de endekse yer veriliyor. Yukarıdakilere
benzer sorunları bu rapor toplumda sağlıklı bir yönetişimin inşa edilememesine
bağlıyor.
Rapora göre, aşağıda gösterilen “Yönetişim Üçgeni”: “Devlet
Kapasitesi”, “Demokratik Hesap Verebilirlik” ve “Kamusal Hizmet Sunumu”ndan
oluşuyor. Bu kavramlar sırasıyla; “kamu yönetiminin kalitesini”, “demokrasi
kalitesini” ve “yaşam kalitesini” anlatıyor.
Raporun ilginç bir genel bulgusu da, gerek Avrupa
ülkeleri, gerekse de Çin ve Rusya gibi ülkelerde olsun, kamusal hizmet
sunumunun (aşındırılmış olsa da) hala oldukça önemli bir yer tutuyor olması.
Ancak genel olarak batı demokrasilerde bunu iyi
kalitede kamu yönetimi ve iyi kalitede demokratik hesap verebilirlik izlerken,
diğer ülkeler bunlar konusunda yetersiz kalıyor.
Bu tespit Türkiye açısından önemli zira ülkede başta güvenlik, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere kamusal hizmetler nitelik olarak yeterli olmasa da, nicelik olarak milli gelir içinde önemli bir yer oluşturuyor. Nitekim kamusal hizmet sunumu açısından ülkenin puanı 100 üzerinden 80. Gerçi diğer azgelişmiş ülkeler de 65-80 arasında puanlara sahipler. Gelişkin Avrupa ülkelerinin bu konudaki puanı ise ortalama 90’ın üzerinde.
Türkiye
demokrasi açığının en fazla oluştuğu 6. ülke
Aşağıdaki tablo bize ülkedeki son cinayetlerin
nedenleri konusunda önemli ipuçları veriyor.
Zira üçgenin diğer iki ucu olan “devlet kapasitesi” ve “demokratik hesap
verebilirlik” konularında Türkiye özellikle de 2010 yılından bu yana ciddi bir
aşınma yaşıyor. “Devlet bitmiş ya da devlet çökmüş” gibi ifadelerin rapordaki
karşılığı tam da bu kavramlar aslında.
Öyle ki kamu yönetiminin kalitesini gösteren “devlet
kapasitesi” 2010 yılında 42 puan iken 2021’de 28 puana ve demokrasinin durumunu
gösteren demokratik hesap verebilirlik 65 puandan 42 puana düşmüş. Muhtemelen
parlamento gibi kurumların biçimsel de olsa hala açık olması demokrasi puanının
kamu yönetimine göre biraz daha iyi durumda görünmesini sağlıyor.
|
2000 |
2010 |
2021 |
Avrupa Ortalaması 2021 |
Devlet Kapasitesi Endeksi (100: Tam) |
48 |
42 |
28 |
69 |
Demokratik Hesap Verebilirlik Endeksi (100: Tam) |
68 |
65 |
42 |
79 |
Nitekim devlet kapasitesinde son bir yılda en fazla
aşınma yaşayan 10 ülke arasında, İran, Suriye, Yemen ve Venezüella’nın yanı
sıra Türkiye de (6. Sırada) yer alıyor. Benzer bir biçimde demokratik hesap
verebilirlik açısından en kötü durumda olan ülke ilk 5’te yer alıyor.
Aslında bu veriler işçi, çocuk ve kadın cinayetlerinin
sosyolojisini aydınlatmak son derece yararlı veriler. Faili işaret ediyor:
Fail, son tahlilde, ülkedeki demokrasi ve insan
hakları açığı ve iktidar blokunun hiçbir biçimde hesap vermeye yanaşmaması ve
ayakta kalabilmek için her türden insani değeri ayaklar altına almaktan
çekinmemesidir.
Bu tür cinayetleri önlemenin yolu ise ülkede,
eşitlikçi, laik, emekten ve barıştan yana, toplumsal cinsiyet eşitliğini
gözeten, ekolojik, demokratik ve sosyal
bir cumhuriyetin inşa edilmesidir.
Dip notlar:
(1) Berggruen
Governance Index-Democracy Challenged
(Mayıs 2024), s. 92.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder