“İnsan
odaklı kalkınma”, gerçekten mi?
Mustafa
Durmuş
18
Haziran 2023
Şu ana kadar siyasal iktidarın gerçekleri ters yüz
edip, üstüne de cila çekip topluma sunma ve onu ikna etme konusundaki becerisi
çok yüksek oldu. Bunun nemasını da son seçimlerde aldı.
İktidar bunu seçimler sonrasında yapılan ilk Ekonomi
Koordinasyon Kurulu toplantısında da yaptı. Toplantının ardından Cumhurbaşkanı
Yardımcısı C. Yılmaz, bundan böyle iktidarın para, maliye politikaları ve
yapısal reformlarla, enflasyonla mücadeleyi önceleyeceğini ve “insan odaklı”
bir kalkınma stratejisini sürdüreceğini açıkladı. (1)
Elbette, ekonominin karşı karşıya olduğu çok ciddi bir
döviz krizinin ve bunu öteleyebilmek için de iktidarın elinde sadece iki yeni figürün
olduğunun farkında olan başta piyasalar başta olmak üzere tüm ekonomik aktörler
bu açıklamadan gerçekte tatmin olmadılar.
Olmayan
şeye nasıl devam edilir?
Ancak bu açıklama içinde yer alan “finansal istikrarın
pekiştirilirken insan odaklı kalkınmanın sürdürüleceği” ifadesinin özellikle
masaya yatırılması gerekiyor.
Çünkü bu açıklama, sanki “iktidar bloku şu ana kadar
insan odaklı bir kalkınma uyguluyormuş ve bundan sonra da bunu sürdürecekmiş” gibi
bir izlenim yarattı.
Bu yüzden de gerçekte bir insan odaklı kalkınma
stratejisinin ve iktidarın sözünü ettiği insan odaklı bir kalkınmanın ne anlama
geldiğini kısaca anlatmamızda fayda var.
İnsan
odaklı kalkınma nedir?
Dünyada “insan odaklı bir sosyo ekonomik kalkınma”
denildiğinde, merkezine insanı alan, onu koruyan ve güçlendiren, onun niteliği
kadar yaşam standardını ve refah düzeyini de artırmayı amaçlayan bir strateji
anlaşılır.
Öyle ki, böyle bir stratejiyi uyguluyorsanız, öncelikle
insanınızı özgürleştireceksiniz.
Ayrıca insanınıza sağladığınız yaşanılabilir bir ücret
ve diğer mali desteklerle, nitelikli ve ücretsiz kamusal eğitim ve sağlık, sosyal güvenlik ve internet gibi kamusal hizmetlerle,
onun demokratik hak ve özgürlüklerini, örgütlenme hakkını özgürce kullanabilmesine
imkân tanıyarak, onun yaratıcı kapasitelerini ortaya çıkartmalısınız ve sürekli
olarak da bu kapasiteleri geliştirmelisiniz.
Böyle bir strateji altında verimliliği de
artacağından, insan üretimden ve milli
gelirden daha fazla ve daha adil bir pay alacaktır.
Kendisini daha mutlu hisseden böyle biri topluma daha fazla
katkı sağlayacak, siyasetteki, sosyal hayattaki ve ekonomideki demokratik
dönüşümlere aktif bir biçimde katkı verecektir.
Hangi
insan?
İnsan derken kuşkusuz çocuklardan, gençlerden,
yaşlılardan, erkek ve kadınlardan, farklı etnisitelere, kimlik ve inançlara
mensup ama asıl olarak da çok büyük bir çoğunluğu işçi- emekçi sınıflardan
gelen insanlarımızı kast ediyoruz.
O halde soralım:
Bu açıklamayı yapanlar son 21 yıldır insanımızı
güçlendiren, böylece insan odaklı bir strateji uyguladılar mı ki bundan böyle
de bu stratejiye devam edecekler?
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı
bağımsızlığı ve ekonomik haklar konusundaki çok büyük çaptaki aşınma ortada
iken, bu söylem gerçek durumu yansıtmıyor, aksine gizlemeye hizmet ediyor.
İktidarın
insan ve insan odaklı kalkınma anlayışı
İşin aslı AKP-MHP İktidar bloku insanımızı
güçlendirmekten ziyade daha da zayıflattı, militarist, siyasal İslamcı,
ötekileştirici ve kutuplaştırıcı sözler ve eylemlerle onları böldü ve böylece çaresizliğe,
işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm etti.
Bugün ülkemizde her üç gençten ve her iki üniversite
mezunundan biri işsiz. Bu sayı kadınlarda çok daha yüksek. Üniversitelerde
yapılan eğitim, bırakın gençleri özgürleştirmeyi ve geliştirmeyi, onları daha
da geriletiyor. Kaldı ki, işsiz gençlerin gelecek için artık hayal bile
kuramadığı bir ülkede insan odaklı bir kalkınma nasıl gerçekleşebilir ki?
Çocuk yoksulluğunda OECD ülkeleri arasında en yüksek
üçüncü ülke olduğumuz, okul yaşaındaki çocuklarımızın bir kısmının örgün eğitimin
dışındaki kontrolsüz cemaat ve tarikatlarin ellerine bırakıldığı, örgün
eğitimde olanlarınsa en son ÇEDES projesiyle imamlara teslim edildiği, dahası
bu tarikatlar yüzünden son vaka olarak Şanlıurfa’da 12 yaşındaki Abdülbaki’nin canına
kıydığı gerçeği (2) canımızı yakarken,
insan odaklı kalkınmadan söz edebilir miyiz?
Bu toplumun yarısını oluşturan ama çoğunluğu eve
kapatılan, diğer yandan ev içi üretimleri üretimden sayılmayan, üstelik işyerlerinde
ve evlerinde mobinge, tacizlere, tecavüze ve cinayetlere maruz bırakılan
kadınlar söz konusu iken nasıl insan odaklı bir kalkınma gerçekleştirebiliriz?
On milyonlarca yaşlının ve 16 milyonu aşkın emeklinin
açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiği, yaşlı insanlarımızın OECD
ülkeleri yaşlıları arasında devletten en az mali yardım alan üçüncü ülke olduğu
gerçeği ortadayken insan odaklı kalkınmadan söz edilebilir mi?
Tekçi bir rejim altında, gerçekte eşit yurttaş
sayılmayan on milyonlarca Kürt ve Alevinin ötekileştirilip dışlandığı ve
siyasal rant için ve korkunç bir emek sömürüsü gerçekleştirmek için kullanılan
milyonlarca sığınmacının olduğu bir ortamda insan odaklı kalkınma nasıl sağlanabilir?
Son olarak, her gün iş cinayetlerine kurban giden,
işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından yetersiz hatta kötü koşullarda ve çok
uzun saatler çalıştırılan, sendikalaşmasına, örgütlenmesine, hak aramasına izin
verilmeyen, buna karşılık ücretleri açık sınırının dahi altında tutulan
milyonlarca emekçi söz konusu iken gerçek anlamda bir insan odaklı kalkınma hayata
geçirilebilir mi?
Özetle
İktidar blokunun ve ardındaki sermaye çevrelerinin
insandan kastı, ucuz, örgütsüz, aşırı sömürüye sessiz kalan, milliyetçi ve dini
duyguları sömürülerek sınıf bilinci köreltilmiş, hiçbir şeye itiraz etmeyen,
sahip olduklarına şükretmekle yetinen bir insandır.
Böyle bir insana dayalı kalkına stratejisi ise ucuz
işgücü ile yapılan üretim, ihracat ve finansal ve inşaat-emlak rantlarına
dayalı bir sermaye ve servet biriktirme stratejisidir. Bunun gerçek anlamda bir
kalkınma ile ilgili yoktur.
Bu stratejinin karşısında bizim savunduğumuz kalkınma anlayışı
ise; emperyalist sermaye hareketlerinden nemalanan değil, ona olan bağımlılığı
ortadan kaldıran, emeğin haklarını koruyan ve onu güçlendiren, adaletli bir
üretim ve bölüşümü amaçlayan, doğa ile uyumlu (doğa odaklı), kârı değil
toplumsal ihtiyaçları önceleyen, kadını güçlendiren ve farklı halklar, etnisiteler
ve kimlikler arasında eşitliği ve kardeşliği hedefleyen bir sosyo ekonomik
kalkınmadır.
Dip notlar:
(1) https://www.ntv.com.tr/ntvpara/bestepede-ekonomi-koordinasyon-kurulu-toplandi
(15 Haziran 2023).
(2) https://twitter.com/egitimsen/status/1668945662845628418; https://www.birgun.net/haber/12-yasindaki-abdulbakinin-olumu-kacak-medresenin-fahri-imami-serbest-birakildi
(17 Haziran 2023).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder