Madem yüksek enflasyonda faizi indirebiliyorsunuz,
o halde neden asgari ücreti baskılıyorsunuz?
Mustafa Durmuş
28 Aralık 2024
Malum, perşembe günü TCMB’nin faiz konusunda ne
yapacağı merak ediliyordu.
TCMB yayınladığı duyuru ile politika faizini 2,5 puan
indirerek yüzde 47,5’e düşürdü. Böylece Cumhurbaşkanının “yıl sonundan itibaren
faizlerin indirilebileceğine ilişkin” öngörüsü de gerçekleşmiş oldu.
Duyuruda bu faiz indiriminin gerekçesi özetle,” toplam
talep ve enflasyondaki iyileşme” olarak şöyle ifade ediliyor:
“Enflasyonun ana eğilimi kasım ayında
yataya yakın seyretmiştir. Öncü veriler aralık ayında ana eğilimde düşüşe
işaret etmektedir. Son çeyreğe ilişkin
göstergeler yurt içi talebin yavaşlamayı sürdürerek enflasyondaki düşüşü
destekleyici seviyelerde bulunduğunu göstermektedir. Temel mal enflasyonu düşük
seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşme belirginleşmektedir.
İşlenmemiş gıda enflasyonu önceki iki aydaki yüksek seyrin ardından aralık
ayında ılımlı görünmektedir… Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi
talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde
düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmekte ve dezenflasyon
sürecini güçlendirmektedir. Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece
önemli katkı sağlayacaktır”.
Nitekim birçok ana akım iktisatçı ve TOBB gibi sermaye
örgütü faiz indirimini yerinde bulurken, basın açıklamasında yer alan toplam
talep ve enflasyondaki düşüş eğilimine vurgu yaptılar.
Para-Maliye-Gelir Politikası Üçlüsü
Biraz iktisat kitaplarına dönüş yapalım. Kitaplar
piyasa ekonomilerinde iktidarların enflasyonu düşürme konusunda kullanabileceği
para, maliye ve gelir politikası gibi üç önemli politika aracı olduğunu
yazarlar. Ayrıca bu kitaplarda bu üç aracın birbiriyle uyumlu kullanılması
gerektiği de ileri sürülür.
Örnek olarak, eğer enflasyonla mücadele söz konusuysa
ve enflasyonun nedeni olarak da toplam talebin toplam arzdan çok yüksek olma
hali gösteriliyorsa (ki Türkiye’de ağırlıklı resmi görüş bu yönde), bu üç
politika aracının da sıkı olması gerekir. Yani sıkı para, sıkı maliye ve sıkı gelir
politikası üçlüsünün uyumlu olması, biri “beyaz” derken diğerlerinin “siyah”
dememesi gerekir.
İktidar kurala ne kadar uyuyor?
Maliye politikası bir süredir sıkılaştırılıyor. 2025
yılında çok daha sıkı bir maliye politikası uygulanacağı Orta Vadeli Program
ile daha önce açıklanmıştı.
Örnek olarak, mevcut yüzde17,4’lük toplam vergi
yükünün (vergi/GSYH) seneye yaklaşık 1 puan yükseltilerek yüzde18,3’ün üzerine
çıkarılması maliye politikasında sıkılaşmayı gösteriyor. Yani seneye daha fazla
vergi salınacak.
Siyasal iktidar genelde sermayeden vergi almayı tercih
etmediği için bu vergileri ağırlıklı olarak emekçilerden, halktan toplayacak.
Son zamanlarda gerek elektrik ve doğal gaz fiyatlarına, gerekse de benzin,
motorin, LPG ve alkollü içkiden alınan vergilere yapılan zamlar bunun bir
kanıtı. Bu yüzden de bir maliye politikası aracı olarak 2025 yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi gelecekte halktan yana değil, halka daha fazla kemer sıktıran
bir bütçe olarak anılacaktır.
Harcamalar tarafında da özellikle de personele dönük
harcamalarda ve halka dönük sosyal harcamalarda ve yatırım harcamalarında ciddi
bir kesinti yani kemer sıkmaya gidileceği Bütçede açıklandı.
Kısaca, Bütçe önümüzdeki yıl kamu emekçilerinin ücret
ve maaşlarına bu kesimleri rahatlatacak bir zam yapılmasının mümkün
olmayacağını ifade ediyor. Zira personel harcamaları 2023’ten 2024’e yaklaşık yüzde102
oranında artırılmışken, 2025’te bu artışın sadece yüzde 30 olması hedefleniyor.
Hali hazırda 11 aylık sermaye transferlerinin sadece yüzde %10 oranında
gerçekleşmesi ise (eğer aralık ayında bu açık kapatılmazsa), izlenen maliye
politikasının yeni yatırımların yapılmasını amaçlamadığını gösteriyor.
Yüzde 44 yeniden değerleme oranı
İlave olarak, yüzde 43,93 olarak belirlenen yeniden
değerleme oranını düşürme yetkisi varken Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanmadı.
Böylece devlet, gelir vergisi dilimleri, motorlu
taşıtlar vergisi tutarları, çevre temizlik vergisi tutarları, usulsüzlük, özel
usulsüzlük cezaları gibi çeşitli had ve miktarlar, maktu damga vergileri ve
damga vergisine ilişkin üst sınır, yurt dışı çıkış harcı, pasaport harçları ve
trafik cezaları da dahil olmak üzere, alacakları konusunda hedeflenen enflasyon
oranının (yüzde 21) en az iki katı bir oran uygulayacak.
Son üç yılın en düşük asgari ücret zammı
Gelirler politikası alanında son yılların en düşük
asgari ücret zammının yapılması (yüzde 30) iktidarın sıkı gelir politikası
uygulamaya kararlı olduğunu gösteriyor.
Çünkü 2023 yılında asgari ücrete yüzde 34’ü; 2024 Ocak
ayında yüzde 49’u aşan oranda zam yapılmıştı. Bu yıl bunun yüzde 30’a
düşürülmesi enflasyonla mücadelenin faturasının asıl olarak toplumun en
yoksullarına, en korumasızlarına, en örgütsüzlerine ödettirileceğinin bir
kanıtı.
Son olarak, para politikası kapsamında politika faizinin
düşürülmesi ve bu düşüşün muhtemelen sürecek olması bundan böyle sıkı para
politikasından adım adım vaz geçileceği yani bu politikanın gevşetileceği
anlamına geliyor.
Bu, artık “bir erken seçim hamlesi midir yoksa
sermayenin özellikle de durgunluk ve ağır borç yükü içindeki kesimlerinin
rahatlatılarak gazlarının alınma operasyonu mudur”, ilerde anlaşılacak.
2 sıkı 1 gevşek
O halde biz emekçiler adına şu soruları soralım
iktidara:
Eğer politika faizini “enflasyonda durum iyiye gidiyor”
diye düşürdüyseniz, aynı gerekçeyle asgari ücretliye daha fazla zam
yapabilirdiniz, neden yapmadınız?
Toplam talebi düşürmek için asgari ücret zammını daha
yüksek tutamadığınızı söylüyorsunuz. Peki faiz indirimleri toplam talebi (para
kullanma ve kredi maliyetlerinin düşmesinden dolayı) artırmayacak mı?
Neden patronlar söz konusu olduğunda vidayı
gevşetiyor, işçiler söz konusu olduğunda vidayı daha da sıkıyorsunuz?
Sanayicisinden, inşaatçısına, büyük tüccarından bankacısına
kadar sermaye sınıfının kârlarını daha da artırarak onları mutlu ederken,
asgari ücreti açlık ücretine dönüştürerek işçi sınıfını, emekçileri perişan
ettiğinizin farkında değil misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder