Vergini
dert etme, oyunu ver yeter
Mustafa
Durmuş
2
Şubat 2023
Yeni torba yasa teklifi Meclis Plan ve
Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Bu teklifin içinde deyim yerindeyse “yok
yok”. Bu da bu teklifin, kapsamlı bir borç yapılandırmasını içeren ekonomik bir
düzenleme olduğu kadar, yaklaşan seçimler nedeniyle belli seçmen kitlelerine
yönelik politik bir teklif olduğunu gösteriyor.
Bu teklif kapsamında; kesinleşmiş
borçların yeniden yapılandırılması, kesinleşmemiş veya dava aşamasında bulunan
borçlar, inceleme ve tarhiyat aşamasında bulunan işlemler, matrah ve vergi
artırımı, işletme kayıtlarının düzeltilmesi gibi irili ufaklı sermaye kesimini
ilgilendiren birçok düzenleme yer alıyor.
Şu
ana kadarki en geniş kapsamlı mali aflardan biri
Kanun Teklifinin 1’nci maddesinde kapsam
şöyle açıklanıyor (1):
“Yapılandırmaya konu alacaklar; esas
itibarıyla 31.12.2022 tarihi dikkate alınarak belirleniş ve vergiler, vergi
cezaları, idari ve adli para cezaları, gümrük vergileri ve idari para cezaları,
sigorta primleri, topluluk sigorta primleri, emeklilik keseneği ve kurum
karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu
alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, cezai
faiz, gecikme cezası gibi fer’i alacaklar kapsama alınmıştır. Ayrıca bu
idarelerin 6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında
takip ve tahsil edilen diğer alacakları ile belediyelerin, su, atık su ve katı
atık gibi alacakları Kanun kapsamındadır.”
Milletvekillerine dağıtılan bilgi notu ve
etki analizi raporuna ve Komisyon tutanaklarına giren bilgilere göre:
Yapılandırma kapsamına giren vergi alacağı:
521 milyar TL’si anapara + 316 milyar TL’si faiz olmak üzere toplam 837 milyar
TL. Sosyal güvenlik primi: 197 milyar TL’si anapara + 166 milyar TL’si prim
fer’ileri olmak üzere toplam 363 milyar TL. Genel toplam 1,2 trilyon TL. Böylece
bu af şu ana kadarki mali afların rakam olarak en büyüğü niteliğinde.
Diğer yandan bu aftan beklenen vergi
tahsilatı tahmini sadece 43,5 milyar TL. Yani yüzde 5. Bu da, bu affın Hazine’ye
tahsil edemediği vergileri tahsil etme imkânını sağlamaktan ziyade başka bir
amaçla çıkartıldığını gösteriyor.
Nitekim aftan yararlanacakların sayısı bu
durumu netleştiriyor. Çünkü bu aftan yararlanacak olan vergi dairelerine borçlu
kişi sayısı 14.156.341. Özetle, bu af niteliğindeki düzenlemeden (2 bin TL’ye
kadar olan vergi borçlarının silinmesinden yararlanacak olan küçük borçlular dışında),
asıl olarak, bir kesim ya da daha doğru bir deyimle bir sınıf yararlanacak gibi
görünüyor: Sermaye sınıfı.
Sermayenin
her kesimine yönelik bir rahatlatma
Bir başka anlatımla, seçime doğru giderken
Hazine’nin ihtiyacı olan gelir sağlama amacının yanı sıra, bu düzenleme ücret
geliri elde eden emekçileri değil, kâr, faiz ve rant gibi sermaye geliri elde
eden sermaye kesimini mutlu etmek için hazırlanmış gibi duruyor.
Öncelikle kapsam olarak, son zamanlarda
çıkarılmış olan afların en geniş kapsamlılarından biri zira bu yapılandırmanın
kapsamına ‘düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından verilen idari para
cezaları’ ile ‘Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında
Kanun kaynaklı idari para cezaları’ ilk defa dâhil ediliyor.
Keza, daha önceki yapılandırmalarda en
fazla 36 ay (3 yıl) olan vade bu teklifte 48 aya kadar (spor kulüpleri ve
belediyeler için 120 ay), bir takvim yılı içinde taksit atlatma sayısı ise (ödenmeyen
taksit) 2’den 3’e çıkarılıyor.
7
işgünü içinde vergi incelemesi tamamlanacak
Ayrıca bu düzenleme kapsamında, kanunun
yayımlanma tarihinden önce başlanılmış olan vergi incelemelerinin kanunun yayınlanmasını
izleyen 7 iş günü içinde sonuçlandırılması, aksi halde incelemeye devam
edilemeyeceği öngörülüyor.
Kısaca, mükelleflerin matrah ve vergi
artırımı yapmaları durumunda, kanunun Resmi Gazetede yayımını izleyen 7 iş günü
içinde tamamlanamayan vergi incelemelerine devam edilemeyecek. (2) Vergi
incelemesi altında bulunan bazı mükellefler için bundan daha iyi bir sonucun
olmayacağı açık.
Faiz:
Sadece yüzde 9
Bu düzenlemenin en önemli kısmı borçların
yapılandırılmasında uygulanacak faiz oranı. Zira bu oran aylık yüzde 0.75 (3) yani
yıllık yüzde 9 olarak belirlenmiş.
Bağımsız iktisatçılar grubu ENAG, 2022
Aralık ayındaki aylık TÜFE’yi yaklaşık yüzde 5,2 olarak açıklamıştı. (4) Teklifte
önerilen aylık yapılandırma borç faizi oranı ise bunun 6 da 1’inden az. Bu
denli yüksek bir enflasyon altında böyle bir faiz oranı uygulamasının iktisadi
olarak hiçbir açıklaması olamaz.
Piyasadaki faiz oranları ise bu tuhaflığı
daha da artırıyor. Öyle ki ihtiyaç kredisi faizi oranları aylık yüzde 1,95 ile
3,09 arasında; taşıt kredisi faizi oranları yüzde 1,99 ile yüzde 2,49 arasında,
konut kredisi faizleri yüzde 1,29 ile yüzde 2,09 arasında değişiyor. Merkez
Bankası’na göre, bankaların ticari kredileri aylık yüzde 1,12 civarında
seyrediyor. (5)
Kredi kartlarına uygulanan aylık faiz
oranının (maksimum) yüzde 1,36 (yıllık yüzde 16,3) ve aylık gecikme faizi
oranının yüzde 1,66 (yıllık yüzde 19,9) olduğu dikkate alındığında yapılandırmaya
uygulanacak olan faiz oranının adeta bir bağış gibi olduğu anlaşılıyor. (6)
Bu arada Hazine’nin 5 yıllık Euro Bond borçlanma
faizi oranının (31 Ocak 2023’te) yıllık yüzde 9,27 olduğunu (7) ve bu yıl
siyasal iktidarın en az 566 milyar TL faiz ödeyeceğini hatırlatalım.
Kısaca, piyasadaki faiz oranları
teklifteki yapılandırma faizi oranının ortalama iki-üç katı civarında ve devlet
borçlanırken oldukça yüksek faiz oranlarından borçlanıyor. Dahası bu yıl
ödenecek borç faizi yarım trilyon TL’yi aşıyor. Buna karşılık iktidar tahsil
etmesi gereken alacakları için oldukça rahat davranıyor ve piyasa faizlerinin
çok altında (reel olarak negatif) faiz oranlarından bu alacakları tahsil etmeyi
planlıyor.
Vergi
affından kim ya da kimler yararlanacak?
Bu noktada “bu aftan kimlerin yararlanacağı”
sorusu önem kazanıyor. Bu konuda milletvekilleri ile paylaşılan bilgi notu ve
etki analizine göre, aftan yararlanacak olanları sayısı 14 milyonu aşıyor. Bunun
yaklaşık 7,7 milyonu 2,000 TL’nin altında borcu olanlardan oluşuyor.
Bu düzenlemenin, vergilerin en az üçte
ikisini stopaj ve dolaylı vergilerle ödeyen halk için hazırlanmadığı açık. Bu da,
vergi ve sigorta primi gibi borçlarını zor duruma düşerek ödeyemeyenleri dışarıda
tutarsak, bu kanun teklifinin, asıl olarak, “nasıl olsa vergi affı çıkar
beklentisi içinde” vergilerini ödememeyi alışkanlık haline getiren, borçlarını
ödemek yerine onu finansman ya da tüketim amaçlı olarak kullanan ve sayıları
milyonları aşan bir kesimi (özellikle de seçimler öncesinde) iktidarın yanında
tutmak için hazırlandığını gösteriyor.
Nitekim şu ana kadarki deneyimlerden, vergi
ve diğer kamu borcu aflarının genelde ekonomik kriz ya da doğal felaketler
yüzünden vergilerini ödeyemeyenleri rahatlatmak, mükellefleri vergi ödemeye
teşvik ederek vergi tahsilatlarını hızlandırmak, böylece kamuya kaynak sağlamak
ve seçimler öncesinde vergi mükellefi seçmenleri ve ailelerini iktidara oy
vermeye yönlendirmek gibi amaçlarla çıkarıldığı biliniyor.
Tahsilat
oranı sadece yüzde 10
Diğer yandan, Hazine ve Maliye Bakanlığı
verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre, ülkede son 5 yıldır her yıl
çıkartılan vergi aflarının sonucunda tahsilat oranları 2017’de yüzde 5, 2018’de
yüzde 9, 2019’da yüzde 10, 2020’de yüzde 9 ve 2021’de yüzde 15 oldu. Yani son 5
yılın vergi aflarının tahsilat ortalaması sadece yüzde 9,6 olarak gerçekleşti.
SGK alacaklarında ise bu oran yüzde
24’lerden yüzde 16’ya kadar geriledi. Dolayısıyla, her vergi affı vergiye gönüllü
uyumu zedelerken, vergi ahlakını tahrip ederken, bir de idarenin tahsil
kabiliyetini her defasında aşağıya çekiyor. Vatandaş her 1,5 yılda getirilen
vergi afları ile hem devlete olan inancını yitiriyor hem de asli görevi olan
vergi ve SGK ödemesini yapmaktan imtina eder hale geliyor. (8)
Özetle, seçimler arifesinde bu yasa
teklifinin kapsamına giren tüm kesimlerin memnun edilmelerine dönük bir vergi
affı operasyonu ile karşı karşıyayız. Önümüzdeki seçimlerin siyasal iktidarın
bekası için ne denli önemli olduğu dikkate alındığında, bu affın neden
bugünlerde gündeme getirildiği de daha net anlaşılıyor.
Vergi
affı sermayenin vergi yükünü azaltmanın bir yolu
Diğer yandan, vergi aflarını tek başına yaklaşan
seçimlerle açıklamak yeterli olmayabilir zira AKP iktidarları son 20 yılda 13
kez bu tür vergi afları çıkardı. Bu da neo liberalizme sıkı sıkıya bağlı
iktidar blokunun vergi aflarını vergi yükünü sermayenin üzerinden alıp, emekçilerin,
halkın üzerine bindirme stratejisinin bir aracı olarak da kullandığını
gösteriyor.
Kaldı ki vergi afları böyle bir vergi yükü
kaydırmasının araçlarından sadece biri. Nitekim son 20 yılda sermayenin vergi
yükü kabaca dört yolla azaltıldı: (i) Vergi kaçakçılığına müsamaha etmek, bu
yönde gerekli önlemleri almamak ve denetimleri artırmamak, (ii) vergi
kanunlarındaki cömert vergi istisnası, muafiyeti ve indirimleri, (iii) vergi
uzlaşması müessesesi, (iv) vergi afları.
Veriler bu tespitlerimizi doğruluyor. Öyle
ki Gelir Vergisinde kaçak oranının yüzde 55’leri, Kurumlar Vergisinde yüzde 23’leri
ve Özel Tüketim Vergisinde yüzde 125’i aştığı bilgisi Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın son faaliyet raporunda yer alıyor. (9)
Bu yılki bütçe kanununda yer alan ve ‘vergi
harcamaları’ olarak da bilinen ikinci yöntemle bu yıl, asıl olarak sermaye
kesiminin ödemesi gereken 994 milyar TL’lik bir verginin alınmasından
vazgeçiliyor. (10)
Vergi sisteminde yer alan ‘uzlaşma’ adı
verilen bir mekanizma ile rakamın büyüklüğüne göre, Hazine ve Maliye Bakanının
da içinde yer alabildiği bir kurulca vergi cezasının (hatta bazı durumlarda
vergi aslı) tamamına yakın bir kısmı
affedilebiliyor. Nitekim Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre 2021
yılında uzlaşma yoluyla ile vergi aslının yüzde 63’ünden ve vergi cezalarının yüzde
94’ünden vaz geçildi. (11)
Son olarak, şu anda Komisyon’da kabul
edilmiş olan kanun teklifi Cumhuriyet tarihinin 41’inci, TBMM’nin açılışından
bu yana ise 42’nci vergi affı niteliğinde. Öyle ki Cumhuriyetin ilk 36 yıllık
döneminde 7 adet vergi affı çıkartılırken, sonraki 19 yıllık dönemde bu sayı
8’e yükseldi ve 1980 sonraki dönemde vergi aflarının sayısı arttı. Bu sayı günümüze
yaklaştıkça daha da artış gösterdi ve son 20 yılda 13 adet vergi affı çıkartıldı.
(12)
Son
vergi affı seçim konjonktürü ile ilgili
Ekonominin bir durgunluk dönemine girdiği
biliniyor. Kamu maliyesi ise ancak bazı makyajlarla iyi gösterilebiliyor. Örneğin Orta Vadeli Plan’da 2022 yılı bütçe
açığının 461 milyar TL olarak öngörülmesine rağmen, 139 milyar TL olarak
gerçekleşmesi, iktidarca başarılı bir mali disiplin uygulaması örneği olarak
sunuldu. Oysa bu rakamın düşmesinin nedeni, BOTAŞ’ın Rusya’ya olan yaklaşık 20
milyar dolarlık (yaklaşık 376 milyar TL) doğal gaz borcunun Rusya tarafından
ertelenmesiydi (yani bu borç ertelenmeseydi açık öngörüldüğü gibi 461 milyar TL
olacaktı).
İzlenen vergi politikalarının asıl olarak
sermaye kesimini desteklemeye yönelik olduğunu ortaya koyan çok sayıda örnek
var.
Son
2 yılda sermayeye çok sayıda vergi teşviki sağlandı
Öyle ki son iki yılda iktidar bloku, daha
önce Basit Usulde vergi veren 850 bini aşkın küçük esnafı Gelir Vergisinden
muaf tuttu. Patronlara aylık 1,000 TL’lik işveren prim desteği sağladı. Varlık
Barışı uygulamasını uzattı. Kur Korumalı
Mevduatların (KKM) sağladığı faiz ve kâr paylarından yapılan stopajı sıfırladı.
Altından KKM’ye dönüşen hesaplardan elde edilecek faiz/kâr payından yapılacak
stopajı da sıfırladı. Döviz ve altın cinsi hesapların kur korumalı mevduat
hesaplarına çevrimi neticesinde elde edilen kazançları (kur farkı ve faiz
geliri) Kurumlar Vergisinden istisna tuttu. Şirketlerin kâr payı dağıtımında uygulanan
Gelir Vergisi stopajını yüzde 15’ten yüzde 10’a indirdi. Asgari ücreti vergi
dışı bırakırken, emekçilerin yararlandığı Asgari Geçim İndirimi uygulamasına
son verdi. İhracatçıların ihracattan elde ettikleri kazançlarına uygulanan Kurumlar
Vergisi oranını 1 puan düşürdü. BES’te devlet katkısını yüzde 25’ten yüzde 30’a
yükseltti. Şirketlerin yurt dışı işlerde çalıştırdığı işçiler için Gelir Vergisi
ve SGK istisnası getirdi. İstanbul Finans Merkezi Bölgesinde faaliyette bulunan
şirketlerin yaptıkları transit ticaretten elde ettikleri gelirden alınan Kurumlar
Vergisini yüzde 50 indirimli olarak uygulamaya başladı.
Kısaca ekonomi ve kamu maliyesi iyi
durumda değilken, eğer zenginlere, sermaye şirketlerine dönük vergi
indirimlerine, muafiyet ve istisnalara devam ediliyorsa, hatta bunlara yenileri
eklenip, miktar üç kat artırılıyorsa,
devlet lüks tüketim harcamalarından vazgeçmiyorsa, üstüne üstlük vergi
ve diğer kamu alacaklarına ait kapsamlı bir af çıkartılıyorsa, bu durum öncelikle
bu iktidar blokunun sınıfsal ve siyasal tercihlerini yansıtır. İkinci olarak da
birkaç ay sonra yapılacak olan seçimlerin iktidar bloku açısından çok sıkıntılı
olduğunu ve mutlaka kazanılması için her türlü araca başvurulduğunu gösterir.
Bir başka anlatımla, siyasal iktidar hemhal
olduğu sermaye kesimlerine kaynak aktarıp, onlardan daha az vergi almayı
sürdürürken, aynı zamanda böyle bir af ile oylarına talip olduğu kesimleri
yanında tutmak ve ekonomide (sürdürülmesi mümkün olmasa da) yapay bir canlanma yaratarak
seçimleri kazanmak ve iktidarını sürdürmek istiyor.
Yapılandırma
küçük esnafa can suyu olur mu?
Bu
yapılandırmanın, özellikle de küçük ve orta ölçekli esnafı rahatlatmaktan
ziyade, bir kısmının batışını biraz daha ötelemeye yarayacağını, bundan öte bir
fayda sağlayamayacağını ileri sürmek mümkün.
Çünkü
önce Covid-19 salgınının neden olduğu ciddi ekonomik daralma, ardından
derinleşen ekonomik kriz yüzünden esnaf ancak borçla ayakta kalabiliyor.
Piyasalardaki faiz oranları yükseldikçe esnafın borcu daha da artıyor. Bu
yüzden de esnafa, kira ve çalıştırdığı işçilere gelir desteği yapılmaksızın
üstelik de en az 6 aylık bir ödemesiz dönem imkânı sunmaksızın vergi, prim
borçlarını 48 aya yaymanın kalıcı bir faydası olmayacaktır.
Millet İttifakı’nın vergi aflarına bakışı
Millet
İttifakı tarafından imzalanan Mutabakat Metninde (13) şu ifadeler yer alıyor:
“Ekonomik ve teknik gerekçeleri olmayan vergi
affı ile özellikle matrah artırımı ve varlık barışı uygulamalarına son
vereceğiz… Vergi istisna ve muafiyetlerini gözden
geçirerek en aza indireceğiz… Teşvik, istisna, muafiyet ve indirim yollarıyla tahsilinden vazgeçilen
vergi tutarları yanında vazgeçmenin ekonomik ve sosyal gerekçeleri ile
etkilerine ilişkin analizleri kapsayan Vergi Harcamaları Raporu’nu, Merkezi
Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle birlikte TBMM’ye sunacağız”.
Buradan,
Millet İttifakı’nın özellikle de ekonomik ve teknik gerekçeleri olmayan vergi ve
benzeri aflara ve vergi harcamalarına karşı olduğu anlaşılıyor. Metinde yer
alan ‘ekonomik ve teknik gerekçelerin’ neler olduğu net olmasa da, Millet
İttifakının vergi aflarına ve vergi harcamalarına bu yaklaşımının kamu yararı
açısından kıymetli olduğunun altının çizilmesi gerekiyor.
Kapitalist
devlet egemen sınıfın işlerini yürütür
Vergi ve varlık afları başta olmak üzere,
mali düzenlemeleri bilimsel bir bakış açısıyla analiz ederek emekten yana
politik öneriler geliştirebilmek için, devletin kapitalist sistemdeki işlevini
ve özellikli durumlardaki rolünü iyi analiz etmek gerekiyor.
Bunun için de öncelikle topluma
benimsetilmiş olan ve ana akım burjuva ideolojisi ile beslenen devlet
teorilerini sorgulamamız lazım. Çünkü bu teoriler “devletin toplumsal
işbölümünün gelişimi sırasında ortaya çıkan, dolayısıyla da sınıflar üstü,
pasif bir organ olduğunu” ileri sürer. Böyle olunca da devlet müdahaleleri tüm
toplumun yararınaymış gibi bir görüntü verir. Bu da bu müdahalelere emekten
yana bir eleştirinin ya da karşı tavrın geliştirilmesini önler.
Oysa devletin
sosyal sınıflarla ilişkisi hiç de böyle değildir. Tarihsel sürece baktığımızda Marx
ve Engels’in çalışmalarında açıkladıkları gibi devlet; ilk kez Asya
toplumlarında gelişmeye başlıyor ve ilk işlevi de (sınıfların ortaya çıkmasının
öncesinde) gruplaşan toplulukların ortak çıkarlarını korumak oluyor (ancak bu
süreçte bu topluluklarda toprak üzerinde özel mülkiyet mevcut değil). Sonrasında,
sosyal sınıfların ortaya çıkışıyla birlikte devlet de yeni işlevler üstleniyor.
Yani önceleri
grupların ortak çıkarlarını örgütlemek ve dışarıdan gelebilecek saldırılara
karşı onları korumak amacıyla oluşan devlet, sosyal sınıfların ortaya
çıkmasıyla egemen, yöneten sınıfın yönetilen sınıfa karşı yaşam ve egemenlik koşullarını
zorla sürdürme amacına hizmet etmeye başlıyor. (14)
Başka bir
anlatımla, ilksel toplumdan sınıflı topluma geçilince, başlangıçtaki ortak
çıkarı koruma gereksinimi, çoğunluğun azınlık tarafından sömürüldüğü bir üretim
biçimini koruma gereksinimine dönüşüyor, bu da bugünkü anlamda devleti var ediyor.
Uzlaşmaz sınıf çıkarlarının belirleyiciliği
Uzlaşmaz
sınıf çıkarları ve devletin oluşumu fikri F. Engels’te oldukça nettir: “Devletin rolü, uzlaşmaz çatışmayı frenleyip,
kontrol etmek, bu çatışmanın düzeni bozmasına engel olmaktır. Ancak bunu yaparken devletin, taraflı,
sınıfsal niteliği de ortaya çıkar. Devlet sırasıyla, mevcut düzenin, yani
statükonun koruyucusu olduğu (statüko sermayeden yana işler) için ve toplumsal
zenginliklere sahip sermaye sınıfı devleti kontrol edebildiği için, sosyal
sınıfların çıkarları karşısında tarafsız kalamaz. (15)
Sonuç
olarak
Çağdaş
kapitalizmin işleyişi devletin rolüne bakılmadan analiz edilemez. Ayrıca devletin
rolü sabit değildir, kapitalist ekonomilerin içinde bulunduğu duruma ve sermaye
birikim sürecinin karşı karşıya olduğu sorunlara göre farklılaşır. Devlet hem üretim
ve bölüşümde hakemlik yapar hem de kriz dönemlerinde kapitalist birikimi
istikrara kavuşturmaya çalışır. Tüketim sübvansiyonları, işsizlik yardımları,
vergi imtiyazları, kamu ihaleleri, doğrudan yatırımlar gibi efektif talep
yaratma amacı olan müdahalelerde bulunur. Bu yolla devlet kriz zamanlarında
sınıf mücadelesinden kaynaklanan çelişkileri, çatışmaları yumuşatma konusunda
merkezi bir rol oynar. (16)
Keza
kapitalist devletin gelir bölüşümünde de çok önemli bir rolü söz konusudur. Hem
asgari ücretle ilgili müdahaleleriyle, harcama ve vergi politikalarıyla
yaratılan toplam değerin kapitalist sınıf ve işçi sınıfı arasındaki bölüşümünde
hem de faiz politikaları gibi para politikalarıyla, artı değerin kâr, faiz ve
rant biçiminde bölüştürülmesinde etkili olur. İki sınıf arasındaki ilişkilerini
yönetirken yasalar koyar, geliştirir, yasaları değiştirir, böylece sınıf çatışmasını
kontrol altına alır.
Bu bağlamda, son kanun teklifinde yer alan
vergi, prim afları ve diğer düzenlemeler devletin bölüşüm ilişkilerine sermaye
sınıfı lehine yapmış olduğu müdahalenin yeni örnekleridir. Aynı zamanda da
yaklaşan seçimlerde siyasal iktidar blokunun sarıldığı en önemli araçlardan
biridir.
Dip
notlar:
(1) Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
2-4901(27.01.2023), s. 19.
(2) Agt, Madde 5/7’nci Bent, s.48.
(3) Agt., Madde 1, 4/ç bendi, s. 35.
(4) E-TÜFE
ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi Aralık 2022 (3 Ocak 2023).
(5) https://www.hesapkurdu.com/kredi-faiz-oranlari
(30 Ocak 2023); https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds (31 Ocak 2023).
(6) https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Bankacilik+Verileri/Kredi+Karti+Islemlerinde+Uygulanacak+Azami+Faiz+Oranlari
(31 Ocak 2023).
(7) https://www.bloomberght.com/eurobond/tr-eurobond-5-yil
(31 Ocak 2023).
(8) https://vergiyedair.com/mecliste-gorusulen-vergi-affi-kanunun-teklifine-iliskin-vatandas-olarak-muhalefet-serhimizdir
(28 Mayıs 2021).
(9) https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/faaliyetraporlari/2021/2021_faaliyet_raporu_4.pdf,
s. 129.
(10)
https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/10/2023-Yili-Merkezi-Yonetim-Butce-Kanunu-Teklifi-ve-Bagli-Cetveller.pdf.
s, 170. B Cetveli, s. 169 (19 Aralık 2022).
(11)
https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/faaliyetraporlari/2021/2021_faaliyet_raporu_4.pdf,s.
129.
(12)
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/bir-secim-havucu-mu-yine-yeniden-vergi-affi
(23 Ocak 2023).
(13)
Ortak
Politikalar Mutabakat Metni, 30 Ocak 2023, s. 81-82.
(14)
F. Engels, Anti-Dühring,
Herr Eugen Dühring's Revolution in Science, http://www.marxists.org/archive/marx/works/1877/anti-duhring/index.htm
ve F. Engels, The Origin of the Family, Private Property and the State, http://www.marxists.org/archive/marx/works/1884/origin-family/index.htm.
(15)
Neil Faulkner, “Introduction to Lenin’s State
and Revolution”, www.counterfire.org
(30 December 2012).
(16)
Paramjit Singh and Balwinder Singh Tiwana,
“The state and accumulation under contemporary capitalism”, https://mronline.org (20 February
2019).