Kara
paranın izini sürmek
Mustafa
Durmuş
6
Aralık 2023
Günlerdir medyada, “Fatih Terim Fonu” olarak
adlandırılan onlarca milyon dolarlık dolandırıcılık ve bazı internet fenomenlerinin
mal varlıklarıyla ilgili yazılı haberler ve TV programları yapılıyor. Hatta
bazı TV programlarında araştırmacı gazeteciler, saatlerce, bir detektif gibi paranın
izini nasıl sürdüklerini anlatıyorlar. Elbette böyle programların ratingi de
oldukça yüksek oluyor.
Bu tür dolandırıcılık, yolsuzluk ve kara para aklama
haberlerini ve programlarını yapmak, halkı bilgilendirmek anlamında, elbette
önemli ama diğer yandan iş magazinleştirildiğinden, bir bakıma asıl büyük
vurgunların, talanın, emek ve doğa sömürüsünün ve kara paranın kaynaklarının konuşulmasını
da önlüyor. Toplumun önüne meşhur
futbolcular ve internet fenomenlerinin karıştıkları bu tür olaylar konulduğunda
dikkatler dağılıyor.
Açlık
sınırının altında yaşamaya çalışan milyonlar
Böylece, ülkedeki modern kölelik koşullarında, açlık
sınırının altında bir asgari ücretle yaşamak zorunda bırakılan on milyona yakın
işçinin uğradığı emek sömürüsü ve asgari ücret dahi alamayan emeklilerin
sefaleti, buna karşılık bir yılda birkaç
kat artan sermayedar kârları, birden fazla maaş alan iktidar bürokratları ve talan
edilen doğanın üzerinden yaratılan ve iktidara yakın çevrelerce üleşilen büyük rantlar
unutturuluyor.
Alt
yapı projeleri, şehir hastaneleri, uyuşturucu ticareti ve Kuzey Irak petrolü
Ayrıca gerçek maliyetlerinin çok üzerinde fiyatlarla hayata
geçirilen hava limanları, şehir hastaneleri, büyük köprüler, HES’ler gibi yap
işlet devret ve kamu özel işbirliği projelerinin faturasının halka
ödettirilirken, iktidara yakın sermaye gruplarının nasıl bu işlerden devasa
servetler edindiği de unutturuluyor.
Keza, limanlarımızda yakalanan adrese teslim on
milyonlarca dolarlık uyuşturucuyu, Türkiye’nin 1,4 milyar dolar tazminat ödemeye
mahkûm edilmesine neden olan ve B. Albayrak’ın ortağı olduğu bir şirketin
adının da karıştığı Kuzey Irak petrolünün yasal olmayan bir biçimde son 10
yıldır Türkiye’ye taşındığı (1) ve tüm bunların kara paranın asıl kaynaklarını
oluşturduğu ve bu paraların bir kısmının ülke içinde değişik şekillerde sisteme
sokulurken, bir kısmının da “vergi cennetleri”nde tutularak “varlık afları”yla
ülkeye getirildiği, böylece aklandığı gerçeğini de konuşamıyoruz.
Merkez
Bankası’nın yok olan 128 milyar dolarlık döviz rezervi
Üzerinden çok uzun yıllar geçmedi. Merkez Bankası’nın
yok olan 128 milyar dolarlık döviz rezervlerini hatırlayalım. Bunun aslında yok
olmadığı ve önemli bir kısmının arka kapıdan kamu bankaları aracılığıyla düşük
kurdan bazı sermaye çevrelerine satıldığı ileri sürülmüştü.
Ayrıca iktidara yakın ve çoğunluğu siyasal İslamcı ve
milliyetçi dernek ve vakıflara kamu bütçesinden milyarlarca liralık transfer
yapıldığı da ortaya çıkmıştı. Keza devasa bir varlığı bünyesinde bulunduran,
ancak Sayıştay tarafından dahi denetlenemeyen T. Varlık Fonu hala yürürlükte.
“Aile
ve Gençlik Fonu”: Yeraltı kaynakları da hedefte
Son günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi zira “Aile
ve Gençlik Fonu” kuruldu ve bu fona çok sayıda vergi muafiyeti ve istisnası
tanındı. Keza Fon’a gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince yapılan nakdî
bağış ve yardımların tamamının gelir veya kurumlar vergisi matrahından
indirilebilmesi olanağı sağlandı.
Ancak Fon’un en önemli gelirinin (özetle) Türk Petrol Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet
hissesinin ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet hakkının yüzde
20’sinden oluşması (2) ve bu fonun ne tür projelere ve kurumlara destek
vereceğinin açıkça belirtilmemiş olması, iktidar blokunun artık kıyılar,
ormanlar gibi yerüstü kaynaklarıyla yetinmeyerek, yeraltı kaynaklarına da göz
diktiğinin ve bu Fon’u neo-liberal siyasal İslamcı rejimi toplumsallaştırmanın
bir aracı olarak kullanacağının bir belirtisi olarak da görülmeli.
Çürüme
1980’lerde başladı
Muhtemelen gelinen nokta itibarıyla, ülkede hiçbir
zaman “yoksuldan, emekçiden alınıp, zengine, sermayedara verme” biçimindeki bir
zengin-sermayedar seviciliği bu boyutlara erişmedi. Belli ki “benim memurum
işini bilir” diyen eski CB Turgut Özal’ın 1980’li yıllarda ettiği meşhur “ben
insanın zenginini severim” sözü artık bütünüyle ete kemiğe bürünmüş durumda.
Özetle, özellikle de 1980’li askeri diktatörlük ve Özallı
yıllardan bu yana, başlayan ve kamusal olan
her şeyin giderek yok edilmesi, özelleştirilmesi ve bu yapılırken de insani, bireysel
ve toplumsal etik değerlerin çürütülmesi 1990’ların ortalarında Başbakan Tansu
Çillerli yıllarda devam etti ve son olarak AKP’li 21 yılda zirveye çıktı.
Bu süreçte hem fiziki ve fiziki olmayan
müştereklerimiz hem de para, maliye, kur politikaları, sosyal politikalar,
Merkez Bankası, kamu bankaları başta olmak üzere sosyal ve ekonomik hayatımızı
etkileyen tüm politikalar ve kurumlar iktidarı ellerinde tutanların ve
çevresindeki sermaye gruplarının lehine kullanıldı. Ülkede adeta bir “rant
ekonomisi”, bir “rantiye devlet” ve “ahbap-çavuş-akraba kapitalizmi”
yaratıldı. Bir mafya liderinin
ifşaatları ise, ülkedeki devlet-mafya-sermaye üçgeninin ve burada ortaya çıkan
yolsuzlukların ne kadar yaygın ve derin olduğunu gösterdi.
“İlk
Günah”
Son 21 yıla odaklanalım ve bazı uygulamaları
hatırlayalım. 2003 yılında, yani AKP iktidarının daha ilk yılında “nereden
buldun” uygulamasına son verildi. Oysa bu uygulama tıpkı 1996 yılında
kaldırılan “ortalama kâr haddi ve asgari hasılat esası” ya da 2001 yılında
kaldırılan “hayat standardı” uygulaması gibi vergi kaçıranları yakalamaya dönük
bir vergi güvenlik ve oto kontrol düzenlemesiydi. Vergi kaçıranlara “bu serveti
nasıl yaptın” sorusunun sorulmasını
sağlıyordu. Bu uygulamaya son verilmesi adeta “İlk Günah” gibiydi.
Bireyler yurt dışından döviz cinsinden kredi getirdiler
İkinci olarak, Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkındaki 32 Sayılı Kararda 2008 ve 2009 yıllarında yapılan değişikliklerle
sermaye hareketlerinin önündeki tüm engeller kaldırıldı. Böylece Türkiye’de
yerleşik ve yurt dışında yerleşik kişilerin bankalar vasıtasıyla döviz transfer
etmeleri serbest hale getirildi. Kısaca Türkiye’de yerleşik kişilerin (döviz
gelirleri olmasa da) yurt dışında
yerleşik kişilerden döviz kredisi temin etmelerinin önü açıldı. Oysa yurt
dışından bireysel döviz kredisi kullanmanın kara para aklamanın yollarından
biri olduğu pek ala biliniyordu.
Kara para trafiğinin rotası “vergi cennetleri”
Üçüncü olarak, büyük çaptaki yolsuzluklar, kara para
ve rüşvet üçgenindeki operasyon mekânlarının başında “vergi cennetleri”
geliyor. Diğer taraftan dünyada bir süredir vergi cennetleri uygulamasına karşı
önlemler alınırken, bizde siyasal iktidar,
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2006 yılından bu yana yürürlükte olan 30/7
maddesine rağmen, hala bu cennetlerin listesini yayınlamadığı için Türkiye ile
vergi cennetleri arasındaki para trafiği sürüyor. Bu ve benzeri nedenlerle ülke
hala “Gri Liste” de tutuluyor.
Vergi cennetlerinde Türkiye Cumhuriyeti (T.C.)
vatandaşı süper zenginlerin tuttukları paranın miktarı ise dudak uçurtuyor. Yurt
dışı kaynaklı bilimsel bir araştırmaya göre, T.C. vatandaşı bireylerin ve
Türkiye’de yerleşik şirketlerin yurt dışında tuttukları servetlerin tutarı (o
yıl itibarıyla) ülke milli gelirinin beşte biri büyüklüğüne erişmiş durumda
(150-170 milyar dolar). (3)
Arka plandaki neo-liberalizm
Bu, toplamda 40 yılı aşan sürecin asıl belirleyicisi
kuşkusuz, devlet, siyaset, ekonomi, toplum ve birey üzerindeki etkileriyle neo-liberalizmdir.
Çünkü neo- liberalizm sadece toplumun çoğunluğunun güvencesizliğini değil, aynı
zamanda sosyal devletin işlevlerinin özelleştirilmesi ve metalaştırılması gibi
neo liberalizmin temel araçları, “yolsuzluk” ve “suç” gibi ikiz sorunların
ortaya çıkması için gerekli toplumsal koşulları da yarattı. Özel teşebbüsün de-regülasyonu
(bütünüyle serbestleştirilmesi) ve devlet işlevlerinin özelleştirilmesi siyasal
iktidar ile kapitalist sınıf arasındaki mevcut bağı daha da güçlendirdi.
Örneğin, devlet ihalelerinin özel teşebbüse verilmesi
ve devlet düzenlemelerinin azaltılması, rüşvet, komisyon ve diğer transfer
ödemelerinin yaygınlaşması için muazzam yollar açtı. Eş zamanlı olarak, artan
yaşam güvencesizliği ve sosyal refahın içinin boşaltılması, uyuşturucu ticareti
de dâhil olmak üzere birçok suçun hacmini artırdı. (4)
Resmin
büyüğünde ne var?
Bu yazımızda kara para aklanması başta olmak üzere “mali
suçlar” olarak da tanımlanan, bireysel ve toplumsal etik değerlerin çürümesinin
yanı sıra, çok büyük toplumsal zarara yol açan faaliyetlerin, hangi kanallardan
gerçekleştiğini ya da hangi iktisadi göstergelerle bu tür olayların
izlenebileceğini göstermeye çalışacağız.
Bunun için de asıl olarak şu göstergelere bakacağız: Finansal
Gizlilik Endeksi, Net Hata ve Noksan Kalemi, Ülkeden yurt dışına illegal fon çıkışları ve
ülkeye illegal fon girişleri, Varlık afları ve Uluslararası Yolsuzluk Endeksi.
1.
Finansal Gizlilik Endeksinde Türkiye
Vergi Adalet Ağı tarafından hazırlanan Finansal
Gizlilik Endeksi (5), “zengin bireylerin mali durumlarını gizlemelerine
yardımcı olan, böylece de hukukun üstünlüğü kuralına aykırı davranarak suç
işleyen otoritelerin sıralamasını yapan bir endeks” olarak tanımlanıyor.
Yani bu endeks, ülkesine ait finansal bilgileri
kamuoyu ile paylaşmayan (gizli tutan) dünyanın en büyük finansal gizlilik sunucusu
ülkelerini ya da otoritelerini teşhir eden bir endeks. Bu teşhir önemli zira
finansal ya da mali durum gizliliği vergi kaçırmayı kolaylaştırıyor, kara para
aklamayı mümkün kılıyor ve insan haklarına da zarar veriyor.
Endekste en yüksek sıralarda yer alan ülkeler, ev
sahipliği yaptıkları operasyonlarda daha ketum, diğer ulusal makamlarla bilgi
paylaşımında daha az ilgili ve uluslararası kara para aklama yasalarına daha az
uyumlular. Açıklık eksikliği ve etkin bilgi alışverişinde bulunma konusundaki
isteksizliği nedeniyle böyle bir “gizlilik” ülkesi, yasadışı para akışlarını
yönlendirmek ve suç ve yolsuzluk faaliyetlerini gizlemek için çok daha cazip bir
ülke olarak değerlendiriliyor. (6)
Türkiye (2022 yılında) sıralanan toplam 141 ülke
arasında 59’uncu sırada bulunuyor. Gizlilik puanı 100 üzerinden 61 (FSI değeri
200). Ancak endekste “Diğer Servet Sahipliği” başlıklı bir gösterge var ki bu
alanda Türkiye’de tam bir gizlilik söz konusu (100/100). Bu, gayrimenkul varlıkların, serbest limanlar
veya antrepolar gibi benzer sitelerin yasal sahiplik bilgilerinin ve/veya intifa
hakkına ait bilgilerin çevrimiçi olarak yayınlanmaması ile ilgili bir durum.
Yani bu tür bir bilgiye erişebilmek imkânsız.
2.
İllegal fon giriş ve çıkışları
İkinci gösterge dış ticaret yoluyla ülkeden yurt
dışına illegal fon çıkışları (ve girişleri) ile ilgili bir gösterge.
IMF, Dünya Bankası ve BM gibi kuruluşlarca da tanınan,
dünya çapında kabul görmüş Global Financial Integrity (GFI) adlı bir kuruluş
yıllardır 134 azgelişmiş ekonominin 36 gelişkin ekonomi ve tüm dünya ile
yaptığı ticaret sırasındaki fatura usulsüzlükleriyle ya da sahtekârlıklarıyla
nasıl bir illegal fon akışının oluştuğunu raporluyor. Başka bir deyişle kuruluş
dış ticaret sırasındaki faturaların değerleri arasındaki farklılıklardan
hareketle ne kadar illegal para ya da servetin kaçırıldığını ortaya koymaya
çalışıyor.
GFI’nın 2021 yılında yayımladığı son rapor (7) Türkiye’den
kaynaklanan illegal sermaye çıkışlarının (ve girişlerinin) ne denli büyük olduğunu verilerle ortaya
koyuyor. Böylece rapor bir yandan dolaylı bir biçimde ülkedeki yolsuzlukların
yaygınlığına dikkat çekerken, oluşan bu fonların sistemin varlığını
sürdürebilmesi için nasıl işlevsel olarak kullanıldığını da bize anlatıyor.
Türkiye
yurt dışına en fazla illegal fon çıkartan 9’uncu ülke
Rapora göre, azgelişmiş ekonomilerin 36 gelişkin ekonomi
ile yaptıkları dış ticarette ortaya çıkan değer farklılıkları açısından en
yüksek değer farkına, dolayısıyla da en yüksek illegal fon akımlarına sahip
ülkeler sıralamasında Türkiye (2018 yılında) 6’ıncı sırada (29,9 milyar dolar)
ve 10 yıllık dönemde (2009-2018) 8’nci sırada (ortalama 25,4 milyar dolar) yer
alıyor. Bu ticaret tüm dünyayı kapsadığında ise 2018 yılında değer farkı 50,7
milyar dolar ve 10 yıllık dönemde 44,2 milyar dolar oluyor. Böylece Türkiye 10
yılın ortalaması olarak 9’uncu sırada yer alıyor.
Kısaca ülkeden yılda ortalama en az 25 milyar dolarlık
bir illegal fon ya da servet çıkışı gerçekleşiyor. 10 yıllık ortalama olarak, illegal
fonların ülkenin 36 gelişkin ekonomi ile olan ticaretindeki payı yüzde 17,8 ve
dünya ile olan ticaret içindeki payı ise yüzde 18,6. (8)
3.
Net Hata ve Noksan Kalemindeki hızlı artışlar
Genel olarak kayıt dışı para ve kara para
hareketlerini dolaylı bir biçimde izleyebilmenin yollarından biri de Ödemeler Dengesi
Hesabındaki Net Hata ve Noksan kalemindeki değişikliklere bakmaktır.
Net Hata ve Noksan (NHN) kalemi bir ülkeye nereden
geldiği ve nereye gittiği bilinmeyen paraların yazıldığı bir kalem. Bu kalem
geçen yılsonu itibarıyla 26 milyar dolardan fazla verdi (cari açığın yarısından
fazla). Bu nedenle de bu denli yüksek bir rakamı iyi niyetli hata ya da noksan
işlemle açıklayabilmek mümkün değil.
Nitekim bu yönde tespitler IMF’nin son Türkiye
raporunda da yer alıyor. Rapora göre (9), NHN kalemi geçen yıl tüm zamanların
en yüksek seviyesine çıktı. Girişler Eylül 2022’ye kadar yaklaşık 25 milyar
dolara veya GSYH’nin yüzde 2,9’una ulaştı. 2008'den bu yana kümülatif olarak 60
milyar dolara erişti. Bu girişler aynı dönemde dış finansman kısıtlamalarının
gevşemesini sağladı ve cari açığın yüzde 65’inden fazlasının finanse edilmesine
yardımcı olarak, döviz rezervleri ve lira üzerindeki baskıları hafifletti.
IMF’ye göre, çeşitli faktörler 2022’deki özellikle büyük NHN girişlerini açıklayabilir. Bunlar: “BIS verilerinin kapsamadığı yabancı bankalardan mevduat çekildi. Banka dışı yerleşiklerin ülkelerine geri dönmesinin yanı sıra varlık/vergi afları da dâhil olmak üzere Türk şirketleri ve hane halkları tarafından kayıt dışı yabancı varlıkların daha geniş çapta ülkelerine geri gönderildi. Rus veya komşu ülke vatandaşlarının gayrimenkul alımlarını nakit olarak yapmalarından kaynaklandığı bildirilen, normalden daha yüksek bir fiziki nakit girişi yaşandı. Türk şirketleri ve hane halkları Aralık 2021’deki keskin lira değer kaybı sırasında bankalardan büyük miktarda döviz nakit çekti ve bu da o ay 10 milyar dolar tutarında rekor bir NHN çıkışına neden oldu”. (10)
4. 13 yılda 7 kez çıkarılan Varlık Afları
GFI ve IMF’nin tespitlerini doğrular biçimde ülkede son
13 yılda yedinci kez Varlık Affı çıkarıldı ve 2021 yılında olduğu gibi affın
süresi 4196 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile altı ay daha uzatıldı.
Böylece ülke vatandaşlarına ve kurumlarına ait, yurt
içinde ya da yurt dışında tutulan ancak Türkiye’de finansal sisteme sokulmamış
bulunan (kayıt dışı) para, altın,
döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye
piyasası araçlarının yılsonuna kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma
bildirilmesi halinde; bu gerçek ve tüzel kişilere, bu serveti “nereden buldun”
sorusu sorulmayacağı, bu servetler üzerinden her hangi bir vergi alınmayacağı ve
her hangi adli bir soruşturma ya da geriye dönük vergi incelemesi de
yapılmayacağı garanti edildi.
Bu afların bir kısım kara paranın aklanmasıyla
sonuçlandığı tahmin edebilmek zor değil. Böylece içeride ya da dışarıda tutulan
rüşvet, kaçak petrol, uyuşturucu satışı ve silah ticareti gibi faaliyetlerden
ve her türlü vergiden kaçırılan büyük kârlardan elde edilen servetler de dâhil
olmak üzere, normalde ceza kanunu gereği suç teşkil eden faaliyetlerden elde
edilen servetler aklanmış oldu.
5. Yolsuzluktaki artış
Son bir rapor Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (TI),
dünya çapında 180 ülke ve bölgede kamu sektöründe algılanan yolsuzluk
düzeylerini ölçen Yolsuzluk Algılama Endeksi. Bunun en sonuncusu 2022 yılının Ocak
ayında yayımlandı. (11). Endeks ülkeleri; 0 (çok kirli) ila 100 (çok temiz)
arasında puanlandırıyor. Dünya ortalaması 100 puan üzerinden 43 puan. Yani
kapitalizmin yolsuzluklar konusundaki karnesi genel olarak kötü.
Türkiye ise 36 gibi oldukça düşük bir puan ile 180
ülke arasında 101’nci sırada yer alıyor. Bu puan Sahra Altı Afrika Bölgesindeki
ülkelerin ortalama puanı olan 32 puandan sadece 4 puan yukarıda. Dahası
Türkiye, küresel yolsuzluk algısı endeksinde son 10 yıldır ciddi bir düşüş
yaşıyor. Öyle ki 10 yılda puanı 14 puan (50’den 36’ya) ve endeksteki yeri
Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin önünü açan 2017’deki anayasa
değişikliğinden bu yana 20 puan (81’den 101’nci sıraya) geriledi. Rapor
Türkiye’deki bu gerilemeyi yolsuzluk algısının artması ve bunun nedenini de
demokrasiden uzaklaşma ve savaşçı politikalara yönelme olarak açıklıyor. Nitekim
Türkiye’nin, bir başka endeks olan Dünya Barış Endeksi’nde 167 ülke arasında
145’nci sırada yer alıyor olması bu görüşü destekliyor.
Sonuç
olarak
Eğer sivrisineklerle uğraşmaktan vaz geçip bataklığı
kurutmak gerekiyorsa, mücadeleyi yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık, emek ve
doğa sömürüsü ve kara para aklama faaliyetleri için son derece verimli bir
zemin olan kapitalizme ve onun koruyucusu despotik rejimlere karşı yürütmek
gerekiyor.
Kara paranın, etik değerlerin yok edilmesi ve
denetimsizlik kadar, haksız yere kolayca büyük servetler edinmekten, siyasal
iktidarların bu tür faaliyetlere verdikleri desteklerden, toplumdaki gelir ve
servet eşitsizlikleri uçurumundan, hesap sormayı önleyen otoriterleşmeden ve
savaşlardan kaynaklandığı gerçeği unutulmamalı.
Dip notlar:
(1) https://www.karar.com/guncel-haberler/birileri-kacak-petrol-satti-cezayi-biz-odeyecegiz
(27 Mart 2023).
(2) Aile
ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında 7474 Sayılı 22.11.2023 Tarihli Kanun, https://www.resmigazete.gov.tr (5
Aralık 2023).
(3) Annette
Alstadsæter, Niels Johannesen and Gabriel Zucman, “Who Owns the Wealth in Tax Havens?, Macro Evidence and Implications
for Global Inequality” (27 December 2017), s. 28.
(4) https://thetricontinental.org/newsletterissue/argentina-elections-and-the-rise-of-the-far-right (30
November 2023).
(5) Financial
Secrecy Index 2022, https://fsi.taxjustice.net
(4 Aralık 2023).
(6) https://en.wikipedia.org/wiki/Financial_Secrecy_Index
(4 Aralık 2023).
(7) Global
Financial Integrity, Trade-Related
Illicit Financial Flows in 134 Developing Countries: 2009-2018 (2021).
(8) Agr,
s. 41, 43, 54, 65.
(9) IMF,
Republic of Türkiye 2022 Article IV
Consultation—Press release and staff report (January 2023).
(10)
Agr, s. 35.
(11)
Transparency International, Corruption
Perception Index 2022, www.transparency.org/cpi
(4 Aralık 2023).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder