“Ulusal
yas” tartışması ve asker ölümleri
Mustafa
Durmuş
27
Aralık 2023
Bizim de içimiz yansa da, gerçekte ateş düştüğü yeri
yakıyor. Kuzey Irak’taki savaşta öldürülen 12 Türk askerinin aileleri ve
yakınları için de durum böyle. Şehitlik payesi, resmi taziye ilanları, intikam
yeminleri, görkemli askeri törenler ölenleri geri getirmiyor, başkalarının baş
sağlığı dilekleri yakınlarının acısını dindirmiyor. Yaşamını yitiren askerlerin
profesyonel (sözleşmeli) olması da onların ölümlerini normal bir ölümmüş gibi
göstermeye yetmiyor.
Duygulara
seslenen bir yaklaşım
Bu ölümlerin ardından bir türlü ilan edilmeyen ulusal
yas da gidenleri geri getirmeyecek ama bunun yapılmaması toplumda haklı bir
tepkiye neden oldu. Zira yakın geçmişte Suudi Kralı öldüğünde Türkiye’de üç gün
ulusal yas ilan edilmişti. Böyle bir yas ilanının 12 askerimizden esirgenmesi ise
kaçınılmaz olarak tartışmalara yol açtı.
Savaşların gerçek nedenlerini, gerçekte kazananının
olmadığını, savaşlardan insanlar gibi ekonomilerin ve ekolojinin de büyük zarar
gördüğünü göz ardı ederek, onun içini boşaltarak tartışmak, duygulara (özellikle
de dini ve milliyetçi duygulara) hitap eden egemenlerin çok severek
başvurdukları kötü bir yöntem maalesef.
Öte yandan, meseleye yüzeysel değil de, onun derinindeki
nedenleri irdeleyerek bakabilenler, bu olayın ardından ulusal yas ilan
edilmemesinin olası cevaplarını, Suudi Arabistan Krallığı’nın Türkiye’deki iktidara
ve ardındaki sermaye gruplarına sağladığı imkânlar ve askerlerin ölümünün sunduğu
siyasal rantta arayabilirler.
Savaşın
sağladığı siyasal rant
Savaşlarda ya da terör saldırılarında öldürülen askerler
ve diğer kolluk görevlileri, iktidar bloku için yıllardır seçim öncelerinde
milliyetçi dalganın yükseltilmesine dönük bir araç, aynı zamanda da başta savaş
karşıtları olmak üzere, iktidar muhaliflerine yönelik baskıların ve provokasyonların
hayata geçirilmesi için işlevsel bir araç olarak kullanılıyor. 2015 yılından bu
yana iktidar bloku bu çatışmalardan hep siyasi rant devşirdi ve iktidarını
korudu.
Kuşkusuz böyle bir siyasal rant konusu çok önemli bir
etken ama Suudi Krallığı bağlamında, iktidarca ulusal yas ilanını işlevsel
kılan önemli bir ticari neden var: İktidarın Suudi Krallığı ile olan ideolojik
ve ticari çıkar ilişkileri. Özellikle de son yıllarda öncelik haline getirdiği savunma
sanayi ürünleri, İHA ve SİHA üretimi ve ihracatı. Kısaca devasa bir sektörden
ve büyük kârlardan söz ediyoruz.
Bu sanayi iktidarın çok yakınındaki bir hısım-akraba
sermaye grubunun öncülüğünde yürütülüyor ve devlet tarafından da destekleniyor.
Bu destek sadece ar-ge destekleri ya da diğer maddi teşvikler biçiminde değil,
devlet ve diplomasi imkânlarıyla bu silahlara dışarıda pazar bulma açısından da
aktif olarak veriliyor.
Somali
Cumhurbaşkanının kaçak oğlu
Örneğin Afrika’daki bazı ülkelere Türkiye’den yapılan
maddi yardımların bir kısmının Türkiye’den İHA ve SİHA satın alınmasında
kullanılması şartına bağlı olduğu ileri sürülüyor. (1)
Bu da aslında yardım alan ülkelerden biri olan Somali’nin
cumhurbaşkanının oğlunun Türkiye’de işlediği trafik cinayetinin ardından, bazı
polisler eliyle düzenlenen yanlı kaza raporuna dayanılarak serbest bırakılması
ve ardından da elini kolunu sallayarak ülke dışına çıkartılması konusunda
devletin tepesinden neden bir açıklama yapılmadığını ve meselenin
tavsatıldığını da bir ölçüde açıklıyor.
Suudi
Krallığı ile yapılan özel ticari anlaşmalar
Suudi Krallığı ile ilişkilerse ise daha kapsamlı yürütüyor.
Bugüne kadar Suudi Merkez Bankası swap/takas anlaşmasıyla TCMB’yi fonladığı ve
Suudi zenginlerine Kanal İstanbul Projesinin geçtiği yerlerden büyük çapta
potansiyel getiriye sahip araziler satıldığı gibi, iki ülke arasında askeri
sanayi üretimi bazında işbirliği projeleri de hayata geçiriliyor.
Örneğin, bu yıl Suudi Krallığı ile Erdoğan Ailesine
yakın Bayraktar Grubunun firması Baykar Akıncı arasında insansız hava
araçlarının (İHA) Suudi Arabistan’da üretilmesine yönelik önemli bir anlaşma yapıldı.
Keza, Suudi Arabistan’da tasarlanan bir insansız hava aracı (Suudi Intra
Defense Technologies firmasının ASEF-I İHA’sı), Türk ESEN firması ile imzalanan
yeni bir lisans anlaşması kapsamında Türkiye’de üretilecek. (2)
Baykar’ın bu yıl 6 Ağustos’ta Suudi Arabistan Askeri
Sanayii (SAMI) ve Suudi Ulusal Mekanik Sistemler Şirketi (NCMS) ile imzaladığı yerelleştirme
anlaşmalarının bir parçası olarak, Türk firmaları Roketsan ve Aselsan da Akıncı’ya
mühimmat ve optik sensor sağlamak için Suudi Arabistan ile bağımsız anlaşmalar
imzaladılar. Baykar’ın Suudi Krallığı ile yaptığı anlaşma, şirketin bugüne
kadarki en büyük insansız hava aracı ihracat anlaşmasını temsil ediyor. Ancak
bu anlaşmanın sonuçları Baykar’ın ötesine geçebilir ve diğer Türk savunma
firmalarının da cebi dolu Suudilerle iş yapmasına kapı açabilir. (3)
Sonuç
olarak
Kısaca parayı veren düdüğü çalıyor. Hele bu parayı
verenler dini/mezhepsel-ideolojik olarak da iktidara yakınlarsa Krallarının
ölümünde ulusal yas ilan edilebiliyor, hatta ülkede bir Suudi gazetecinin
hunharca öldürülmesi karşısında yasal soruşturmadan vazgeçilebiliyor. Asker
ölümlerinden geriye ise sönen ocaklar, babasız kalan yavrular, kocasız kalan
eşler, evladını yitiren analar ve babalar kalıyor.
Sorun ulusal yas ilan edilmesi ile ya da rövanşist bir
yaklaşımla daha fazla ölümlerin savunulmasıyla çözümlenebilecek kadar basit bir
sorun değil. Savaşa neden olan faktörleri ortadan kaldırmadıkça, militarist bir bakış açısından kurtulup
savaşlara kökten karşı çıkmadıkça, ülkede ve dünyada barışı savunmadıkça, yoksul
hanelerin yaşadığı ölüm acıları zengin muktedirlerin kârı olmaya devam edecektir.
Dip notlar:
(1) “Bayraktar
SİHA’lar hangi ülkeye nasıl satılıyor?”, https://mezopotamyaajansi35.com
(22 Kasım 2021).
(2) https://breakingdefense.com/2023/12/gaza-war-increased-production-and-unmanned-proliferation-middle-east-2023-in-reviev;
https://breakingdefense.com/2023/08/in-a-first-saudi-drone-to-be-produced-in-turkey.
(3) https://breakingdefense.com/2023/08/baykar-ceo-hopes-massive-saudi-deal-paves-path-for-turkish-defense-firms-in-ksa
(10 August 2023).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder