“ABD
askeri yardımları”: kime, nasıl, neden?
Mustafa
Durmuş
5
Ağustos 2024
Orta Doğu’da Hamas’ın geçen yıl 7 Ekim’de İsrail’e
karşı başlattığı saldırı ile başlayan savaş Gazze’de bir Filistinli katliamına
dönüşürken, Siyonist İsrail devleti savaşı daha da tırmandırarak, İran’da
olduğu gibi başka ülkelerin topraklarında üst düzey Hamas liderlerini öldürmeye
başladı.
Bu gelişme bir kısım dünya kamuoyunda, “üçüncü dünya
savaşının başlamasına ramak kaldığı” biçiminde yorumlanıyor.
Nerede
savaş, orada ABD
Dünyadaki sıcak çatışma ya da savaş bölgelerinin hemen
hemen hepsinin ortak özelliği ABD’nin (ve bazen de İngiltere, Fransa ve Almanya
gibi müttefiklerinin) bu savaşlara bir biçimde dâhil olması. En son Ukrayna
savaşında bu çok net bir biçimde ortaya çıktı.
ABD neredeyse 900 milyar dolara yakın askeri
bütçesinin (Pentagon Bütçesi) bir kısmını dünyanın geri kalan kısmındaki
ülkelerde ya da bölgelerde kullanıyor. “Askeri yardımlar” adı altında,
desteklediği rejimlere ya da silahlı muhalif güçlere yaptığı bu yardımlar genel
dış yardımlarının çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Aşağıdaki tablo 1948-2022 yılları arasında ABD’nin diğer
devletlere yaptığı bu yardımların dağılımını ve bileşimini gösteriyor.
En fazla yardım İsrail’e yapıldı!
Bu tabloya göre ABD, 1948 yılından bu yana, askeri ve ekonomik yardım adı altında yapmış olduğu yardımların en büyüğünü açık ara İsrail’e yaptı. Öyle ki İsrail’e yaptığı yardım 300 milyar doları aşıyor. İsrail’e yaptığı bu yardımın üçte ikisinden fazlasının askeri yardım olduğu görülüyor.
İsrail’den sonra ABD yardımlarını en fazla alan ülke
ise, ironik bir biçimde, 150 milyar doları aşan bir yardım ile Mısır. ABD
yıllardır bu ülkedeki askeri diktatörlükleri destekliyor.
Yardımların
üçte ikisi askeri yardım biçiminde
Listede en sonda yer alan Türkiye’ye yapılan yardım
ise 80 milyar dolar civarında. Ancak bunun da üçte ikisini askeri yardımlar
oluşturuyor. Ekonomik yardımların içinde ise örneğin “ABD buğdayını satın alma
şartına bağlı”, ABD tarımsal üretiminin ve ihracatını güçlendiren yardımlar ön
planda.
Yardımlar
ABD askeri-sanayi-finans-teknoloji kompleksine hizmet ediyor
Askeri yardımlar geleneksel olarak daha ziyade askeri
araç gereç, silah gibi ayni yardımların yanı sıra, günümüzde askeri robotlar ve
yapay zekâ gibi modern teknoloji yatırımlarından oluşuyor. Bu da dev bir sektör
haline gelen ve son zamanlarda büyük finans ve teknoloji şirketleriyle işbirliğine
giren ABD “askeri sanayi kompleksi”nin gelişmesine büyük katkı sağlıyor.
ABD’de Roberto J. González adlı bir akademisyen
tarafından hazırlanan “Büyük Teknoloji ve Silikon Vadisi Askeri-Sınai Kompleksi
Nasıl Dönüştürüyor” başlıklı bir rapor, yapay zekâ destekli ölümcül otonom
silah sistemlerinin ya da katil robotların tartışmalı yükselişini, Gazze'den
Ukrayna'ya savaş alanlarında yapay zekânın nasıl işlevsel bir biçimde ölüm
makinalarına dönüştüğünü anlatıyor.
González, 2018 - 2022 yılları arasında, aralarında Lockheed
Martin, RTX, Northrop Grumman, General Dynamics, Boeing ve BAE Systems gibi
savunma sanayi devlerinin ve Microsoft ve Amazon gibi yüksek teknoloji
şirketlerinin, risk sermayesinin ve özel finans şirketlerinin Pentagon ile
yaptıkları en büyük beş askeri sözleşmenin “toplamda en az 53 milyar dolarlık
sözleşme tavanına sahip olduğunu” belirledi. (1)
Hegemonyayı
canlı tutmak
Bu yardımlarla aslında ABD, kendi finansal sermaye,
teknoloji ve meta üretimi ve ihracatını sürekli olarak artırırken, aynı zamanda
emperyalist bir devlet olarak tek kutuplu dünyada mevcut pozisyonunu da
korumaya çalışıyor. Zira başta hızla yükselen Çin olmak üzere BRICS ülkelerinin
ayrı bir kutup oluşturma gayreti onun hegemonyasını sarsıyor.
Örnek olarak, ABD Devlet Başkanı Biden, Washington’un
kendi emperyalist hesaplarıyla Ukrayna'ya ekonomik ve askeri yardım sağlıyor. Oysa
Filipinler’den Vietnam ve Irak’a uzanan uzun emperyalist savaşlar tarihinin de
gösterdiği gibi, Washington ulusal kurtuluş mücadelelerinin müttefiki değildir.
Washington Rusya’yı zayıflatmayı, Doğu Avrupa’da genişleyen etki alanına müdahale
etmesini önlemeyi ve NATO müttefiklerini sadece Moskova’ya karşı değil, NATO’nun
tarihinde ilk kez stratejik odak olarak belirlediği Çin’e karşı da birlikte
kullanmayı amaçlıyor. (2)
Biden’ın İsrail’in sürdürdüğü soykırım savaşına
verdiği desteğin de gösterdiği gibi, ABD tüm dünyada ulusal kurtuluşun ve
toplumsal devrimin başlıca düşmanlarından biridir. ABD, sefil bir statükoyu
dayatmayı amaçlayan başlıca hegemondur ve bu nedenle uluslararası kolektif
kurtuluşun müttefiki değil, rakibidir.
Ayrıca, ABD askeri yardımlarıyla körüklenen iç ve dış savaşlar,
ABD’nin kuklası konumundaki devletlerin yardım
gönderilen bölgede ya da ülkede bir savaş aparatı olarak işlev görmesini
sağlarken, otoriter rejimlerin ve diktatörlerin ayakta kalmasına hizmet ediyor.
Buna karşılık ABD, bu yardımlarıyla bölgelerdeki
halkların katledilmesine, ekonomilerin çökmesine, göçlere, hak ve
özgürlüklerinin tamamen ortadan kaldırılmasına neden oluyor ve doğasına büyük
zararlar veriyor.
Sonuç
olarak
Nasıl ki ABD’yi “kurtarıcı” ya da “demokrasi havarisi” görme
yanlışlığına düşmemek gerekiyorsa, aynı şekilde “düşmanımın düşmanını dostum”
olarak görmek gibi tam tersi bir hataya da düşmemek gerekiyor.
Yani çeşitli şekillerde kaba anti-emperyalizm, sahte
anti-emperyalizm ya da kampçılık olarak adlandırılan bir pozisyon alarak
ABD’nin Çin ve Rusya gibi emperyalist rakiplerini sözde bir direniş ekseni
olarak kabul etmemek lazım.
Son olarak, günümüzde ulusalcı soldaki bazılarının
yaptığı gibi “jeopolitik indirgemecilik” pozisyonunu da benimsememek gerekiyor.
Kısaca, çeşitli emperyalist devletlerin yağmacı doğasını görerek, bunların hiçbirini
desteklememek gerekiyor.
Bu emperyalist güçler ezilen halklar ya da uluslar
üzerinde çatışmaya girdiklerindeyse, bu halkların özgürlüklerini kazanmak için silahlanma
hakları da dâhil olmak üzere, kendi kaderlerini tayin etme haklarını savunmak
yerine, bu tür durumları emperyalistler arası rekabetin tek eksenine indirgeme
yanlışına da düşmemek gerekiyor. Bu noktada emperyalist güçlerin fail, ezilen
uluslarınsa mağdur oldukları unutulmamalıdır. (3)
Elbette emperyalist güçler ulusal kurtuluş
mücadelelerini (eğer vekâlet savaşlarından başka bir şey değillerse) manipüle
edebilirler. Ancak “jeopolitik indirgemeciler” bu olasılığı günümüzde meşru ulusal
kurtuluş mücadelelerine verilen desteği reddetmek için kullanıyorlar. Bu hataya
düşmemek gerekiyor.
Dip notlar:
(1) https://www.commondreams.org/news/military-industrial-complex-big-tech
(17 April 2024).
(2) Ashley Smith,
https://www.counterpunch.org/2024/05/29/imperialism-and-anti-imperialism-today
(29 May 2024).
(3) Agm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder