“Fakirin
cuğarasına”, garibin birasına dokunmak!
Mustafa
Durmuş
31 Mayıs 2022
Bilindiği gibi, sigara ve alkollü
içeceklerden alınan vergilere altı ayda bir “güncelleme” adı altında zam
yapılıyor. Yani bu ürünlerden alınan maktu vergi miktarları yılda iki kez artırılıyor.
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
imzasıyla geçen Cuma günü Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı
uyarınca sigara ve alkollü içeceklerde uygulanan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)
artırıldı. Aslında normalde Temmuz ayında yapılan bu vergi artışı bu yıl iki ay
öne çekilerek Mayıs ayında yapıldı.
Sigara ve içkiden alınan vergilerin toplam
vergi gelirleri içindeki payının yüzde 12’yi aştığı, yani devletin topladığı
her 100 TL’lik verginin 12 TL’sinden fazlasını “ötekileştirilmiş” içki ve
sigara içicilerinin ödediği dikkate alındığında, iktidarın gelire olan
ihtiyacının giderek arttığını, bu yüzden zammı öne çektiğini ileri sürmek
mümkün.
Nitekim bütçe gerçekleşmelerine ve ortaya
çıkan devasa bütçe açığına bakılırsa, daha yılın ilk 5 ayında merkezi yönetim
bütçesi ödeneklerinin üçte ikisinin harcandığı görülüyor. Sınır ötesi askeri
operasyonların bu süreci hızlandırması da kaçınılmaz.
Cumhurbaşkanlığı Kararına göre; alkol
derecesi yüzde 22 ve üstü olan içeceklerden alınan asgari maktu vergi tutarı
481,98 TL’den 602,48 TL’ye, sigaradan alınan ÖTV ise 0,71 TL’den 0,78 TL’ye
yükseltildi. Böylece alkollü içeceklerin fiyatları kabaca yüzde 25, bir paket sigaranın
fiyatı ise yüzde 10 artmış oldu.
Dünyanın birçok yerinde de kanıtlandığı
gibi, Türkiye’de de dar-düşük gelirli emekçilerin sigara tüketimi, üst gelirli
gruplardan oransal olarak daha yüksek. Yani zenginler (oransal olarak)
yoksullardan daha az sigara tüketiyorlar.
“Yak
bir sigara” dönemi sona eriyor
Bunu belki yoksullar açısından,
“kederlendikçe yak bir sigara” sözüyle açıklamak mümkün. Ne de olsa yoksulların
zenginlere göre kederlenecek ya da kaygılanacak çok daha fazla sebepleri var.
Ama sigara ya içki fiyatları öyle arttı
ki, artık “kederden ya da neşeden içebilmek” giderek bir hayal olmaya başladı.
Bu da bu insanlara karşı yapılan bir haksızlık.
Bu zamların “insan sağlığını korumak”
gerekçesiyle yapıldığını savunabilmek çok zor. Öyle bir amaç olsaydı, günümüzde
insan sağlığını bozan o kadar fazla şey var ki sigara ve alkollü içeceklerin
bunların yanında esamesi okunmaz. Başta doğayı kirletenler olmak üzere, bu
faaliyetler ya davranışlar bırakın cezalandırmayı adeta cesaretlendiriliyorlar.
“Fakirin
cuğarasına dokunma !”
Oysa ne demişti Bozkırın Tezenesi rahmetli
Neşet Ertaş: “Fakirin cuğarasına dokunmayacaksın”. Elbette garibin birasına da,
içkisine de dokunmayacaksın…
Kuşkusuz bu durum vergide adalet ya da
adaletsizlik tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Nitekim Vergi uzmanı dostumuz
Ozan Bingöl bu adaletsizliği şöyle bir tweet ile çok güzel özetlemiş:
“Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni; 20
dal sigaranın 17 dalına vergi ödeyen, içtiği rakının yüzde 75’i vergi olan, bir
araba kendine iki araba devlete alan, bir cep telefonuna beş ayrı vergi veren,
maaşı daha eline geçmeden vergisi kesilen, mutfak tüpüne bile ÖTV ödeyen
vatandaşlardır.”
Otoriter
bir rejimde vergi adaleti olmaz
Bingöl vergiyi ödeyenler açısından durumu çok
iyi özetlemiş. Konunun bir de bu kararı alan iktidarlar açısından önemli bir
boyutu var zira böyle kararlar, alıcılarının niteliğini de ortaya koyuyor.
Şöyle ki otoriter, baskıcı rejimlerde vergi
adaletinden söz edilemiyor zira böyle rejimlerde ve onun iktidarlarında sosyal
adalete yer yok. Bu tür iktidarlar daha çok, belli kesimlere sundukları
vergisel ve diğer maddi imtiyazlarla, nepotizmle, buna karşılık toplumun diğer kesimlerine karşı
uyguladıkları ayrımcılıkla anılıyorlar.
Bu bağlamda, eğer bir ülkede siyasal iktidar
tarafından belli sınıflar, kesimler gruplar açıktan kayırılıyor ve diğerleri kapsam
dışında bırakılıyorsa, hatta diğerlerine bu kayırıcılıktan doğan ağır faturalar
ödettiriliyorsa, böyle bir ülkede doğru vergiyi, doğru miktarda, doğru zamanda
ve doğru zeminde elde edebilmek, kısaca vergiyi adil ve etkin bir biçimde
alabilmek mümkün değil.
Özetle, vergi adaleti sosyal adalete
dayanır. Sosyal adalet ise eşitliği, eşit yurttaşlığı ve bunu sağlamaya dönük
bir hukukun ve demokrasinin varlığını gerektirir. Bugün bunlar olmadığı için
vergi adaletsizliği de doruk noktasına çıkmış durumda.
Meselenin özü bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder