Ankara’dan
bir haber geldi, dediler ki para politikası öldü…
Mustafa
Durmuş
19
Ağustos 2022
Merkez Bankası sürpriz bir biçimde
politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 14,0’ten yüzde 13,0’e çekti. Böylece
uzunca bir süredir beyin ölümü gerçekleşmiş olan para politikasının da fişi
komple çekilmiş oldu.
Çok ciddi ekonomik ve sosyal sonuçları
olacağının bilinmesine rağmen bu indirim kararı neden alındı?
Bu kararı alanların, seçime giderken
ekonomide sahte de olsa bir canlılık sağlama biçimindeki ihtiyaçlarını bir yana
bırakırsak, akla gelen ilk gerçekçi neden, konut satışlarının ülke çapında
geçen Temmuz’dan bu yana yüzde 12,9 oranında düşmüş olması. Üstelik aylık düşüş
çok daha sert. Öyle ki bu yılın Haziran ayında 150,509 olan satışlar, Temmuz’da
93,900’a geriledi.
İpotekli
konut kredili satışlar yüzde 36 azaldı
Bilindiği gibi konut satışlarının bir
kısmı ipotekli konut kredileri ile (mortgage) gerçekleşiyor. Böyle olunca da
faiz oranları bu satışlarda etkili oluyor. Şimdi dikkat: Bu yılın Haziran
ayında 44,732 olan ipotekli konut satışları Temmuz ayında 28,688’e düştü.
Kısaca yüksek enflasyon nedeniyle sektöre
olan talebin artmasıyla sektörde bir süredir şişmekte olan balonun patlama
riski (inşaat sermayesinin de baskısıyla) iktidara bu kararı aldırdı.
Bunun aşağıdaki gibi ağır sonuçları
olacaktır.
• Kur yükselmeye devam edecektir. Nitekim
kararın açıklanmasının ardından dolar kuru 18,1 oldu.
• Enflasyon artmaya devam ederken,
finansal istikrarsızlık daha da artacaktır.
• Kurun artışı dış borçların TL
karşılığını yükseltecek, bu da şirketleri zora sokacaktır. Bu durum şirket
iflaslarıyla, toplu işçi çıkarımıyla, işsizlik artışıyla ve nihayetinde
ekonomik büyümenin yavaşlamasıyla sonuçlanacaktır.
• Halklarımız daha da yoksullaşacaktır.
• Diğer yandan döviz kurunu baskılamak
için Kur Korumalı Mevduat gibi uygulamalara daha fazla yüklenileceği için,
aradaki kur farkı oranında, bir avuç zengine yapılan servet transferi daha da
artacaktır.
Çin
faizi indirdi, biz neden indirmeyelim?
Dünyada Rusya ve Çin’in dışında faizi
indiren başka bir ülke yok. Rusya Temmuz ayında 150 baz puan indirimine
giderken, Çin Ağustos’ta yüzde 2,1 olan politika faizi oranını yüzde 2,0’a
düşürdü. Japonya faiz oranını sabit tutarken, ABD, Kanada, Avustralya, AB
ülkeleri, İngiltere başta olmak üzere gelişkin ekonomiler ve Brezilya, Arjantin
ve Hindistan gibi yükselen ekonomiler ciddi faiz artırımına gittiler.
Bizimkilere hâkim olan düşüncelerden birisinin
(zaman zaman da olsa) Çin’i örnek almak ya da kamuoyuna öyle lanse etmek
olduğunu biliyoruz. Ancak iki ülkenin koşullarının (ve Rusya’nın da) oldukça
farklı olduğunun altını çizelim.
Öncelikle, Çin dünyadaki oyun kurucu
ülkelerden biri ve satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük
ekonomisine sahip.
İkinci olarak, Çin Merkez Bankası’nın
elinde net 3,1 trilyon dolarlık döviz rezervi var. Oysa Türkiye’nin net döviz
rezervleri swaplar düşüldüğünde eksi 50 milyar dolarlar civarında.
Üçüncü olarak, Çin’de yıllık enflasyon (Temmuz)
sadece yüzde 2,7 iken Türkiye’de resmi olarak yüzde 79,6.
Çin’de dış borcun milli gelir içindeki
payı sadece yüzde 15-16 iken, Türkiye’de bu yüzde 55 civarında (toplam dövizli
borçların oranı ise yüzde 78).
Son olarak, Çin döviz piyasasını planlıyor
ve sermaye kontrolü yapıyor. Buna karşılık Türkiye’de tam bir sermaye
serbestisi söz konusu.
Kısaca, faiz indirimi sonucunda büyük
çapta döviz çıkmak istediğinde, sermaye kontrolü olmadığında bu çıkışı
durduracak her hangi bir mekanizma mevcut değil. Bu yüzden de Çin’e bakarak Türkiye’de
faizi indirmek akılcı değil.
Sonuç
olarak
“İlkinde trajedi, ikincisinde komedi”
biçiminde tarihte özlü bir söz vardır. Faiz indirimi kararı ile birlikte bu
sözü bizim için şöyle değiştirmek gerekecek: “İlkinde komedi, sonrakilerde
felaket olur”.
Maalesef bir kez daha belli sermaye
gruplarının çıkarları için toplumun bütününün çıkarları feda ediliyor, inşaat
sektörü batmasın diye ekonomik çöküş göze alınıyor.
Hocam ... Yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum... Çok teşekkür ediyorum... Saygılarımla ...
YanıtlaSil