Erdemoğlu’nun önerdiği servet vergisi kimleri hedefliyor?
Mustafa
Durmuş
Türkiye’nin en büyük holdinglerinden olan Erdemoğlu
Holding’in yönetim kurulu başkanı İbrahim Erdemoğlu’nun, Ekonomim Gazetesi’nden
Vahap Munyar’a konuşurken, özellikle de yaptığı servet vergisi önerisi çok
dikkat çekti.
Birçok insan bazı Batı ülkelerinin dolar
milyarderlerinden gelen böyle önerilere (özellikle de Covid-19’dan bu yana)
alışkın, ama Türkiye’de ilk kez böyle bir şey süper zengin biri tarafından dillendiriliyor.
Acaba süper zenginimiz, sınıf olarak kendilerinin de ellerini taşın altına sokmalarını
öneriyor?
Dünya’daki
en zengin 500 kişiden biri
Erdemoğlu, Forbes’in her yıl açıkladığı dünyadaki en
zengin 500 kişi arasında 497’nci sırada yer alan tek Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı. Öyle ki dergide, 2023 yılındaki net servetinin değeri 5,3 milyar
dolar olarak yer alıyor. (1)
İbrahim Erdemoğlu (kardeşi Ali Erdemoğlu ile birlikte)
halı üretiminde kullanılan malzemelerin en büyük üreticilerinden biri olan SASA
Polyester'in yüzde 75’inden fazlasına sahip. SASA’nın ise Koch
Industries’in kimyasallar, polimerler, kumaşlar ve elyaflar üreten bir yan
kuruluşu olan Invista ile 935 milyon dolarlık bir lisans ve teknik hizmet
anlaşması var.
Servet
büyük ölçüde halka arzlardan
Erdemoğlu kardeşler SASA'nın yüzde 51’ini, 2015
yılında, 102 milyon dolara satın almışlar ve sonrasında halka arzlar yoluyla
şirketin hisselerinin değerini inanılmaz bir biçimde büyüterek bugünkü serveti
yaratmışlar. Yani sadece 8 yıla sığan bu süper zenginliğin arkasında büyük
ölçüde borsadaki halka arzlar var.
Holding aynı zamanda, iki özel şirket olan Merinos
Halı ve Dinarsu Halı’yı da bünyesinde tutuyor. Öyle ki bugün Erdemoğlu Holding,
Türkiye ve Rusya'da sekiz lokasyondaki üretim tesisleriyle dünyanın en büyük
halı üreticilerinden birisi.
“6
milyon TL’nin üzerinde varlığı olan herkes servet vergisi ödesin!”
İbrahim Erdemoğlu, Munyar’la görüşmesinde, ” 6 Şubat
depremlerinin neden olduğu büyük bütçe açıklarını telafi edebilmek ve
İstanbul’daki kentsel dönüşümü fonlamak üzere tek seferlik bir servet
vergisinin alınmasını” öneriyor.
Ona göre, toplam servetinin değeri 6 milyon TL’nin
üzerinde olan herkesten yüzde 1-2 oranında ve bir kerelik olmak üzere, bir servet
vergisi (24 ay veya 36 ay taksitlerle) alınabilir. Servet (varlık) hesaplamasına,
arsadan bina ve konuta, şirketten hisse senedine, tahvil ve bankadaki mevduata
kadar her şeyin dâhil edilebilir.
Erdemoğlu’na göre, bu şekilde toplanacak 150 milyar
dolarlık bir fon, merkezi yönetim bütçesi dışında, şeffaf, denetime tabi ayrı
bir fonda tutulsun (Meclis denetiminden kaçırılan bu para şeffaf biçimde nasıl kullanılabilir?)
Bunun 50 milyar doları 6 Şubat depremlerinin zarar verdiği 11 kente (ki
bunların arasında Erdemoğlu’nun memleketi olan Adıyaman da var) harcansın. 100
milyar doları da başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nin kentsel
dönüşümü için kullanılsın. (2)
Erdemoğlu’nun
yanlış bildikleri ya da söyledikleri
Öncelikle, Erdemoğlu kamudaki istihdam sayısının ciddi
olarak azaltılması da dâhil olmak üzere, dört-beş yıl boyunca kemer sıkma
politikalarının hayata geçirilmesini savunuyor.
Ona göre “hepimiz aynı gemideyiz”, o yüzden de mealen, kamu emekçileri
işsiz kalarak, servet sahipleri de servet vergisi ödeyerek fedakârlık yapmalı.
“Kamuda istihdam edilen sayısı çok mudur, neden çoktur
ve bunun ne kadarı son yıllardaki güvenlikçi, militarist ve siyasal İslamcı
politikalara uygun olarak alınan üniformalı istihdamdan oluşuyor” gibi soruları
irdelemeden, kamusal istihdam bir kambur olarak niteleniyor ve işsizliğe
davetiye çıkartılıyor.
Ayrıca Erdemoğlu, kamucu sosyal güvenlik sistemine de
karşı çıkıyor ve “dünyada birçok ülkede
4 çalışana karşı 1 emekli, bizde ise 1,6-1,7 çalışana karşılık 1 emekli olduğunu”
ileri sürüyor. Bunun da SGK açıkları yüzünden bütçe açığına yol açtığını
söylüyor.
Oysa DİSK-AR’ın yenilerde yayımlanan bir araştırmasına
göre, Avrupa ülkelerinde ortalama aktif/pasif oranı 1,6 düzeyinde. Fransa,
Polonya, İtalya, Belçika, Finlandiya gibi ülkelerde aktif/pasif oranı Avrupa
ortalamasının altında. Türkiye'de aktif-pasif oranı ise 2021’de 1,9 (2023’te bu
oran 1,7’ye geriledi). (3) Yani Türkiye’deki aktif/pasif oranı Avrupa’dakinden daha
küçük değil, eğer bu bir sorunsa, her yerde sorundur, sadece Türkiye’de değil.
Ayrıca SGK açıklarını kapatmak, hatta sosyal güvenlik
sistemini güçlendirmek için mevcut durumda “vergi harcamaları” adı altında,
yüzde 70’i sermaye kesimi ve zenginlerden muafiyet, istisna ve indirim adları
altında alınmayan 2,2 trilyon liralık verginin toplanması yeterli olur. Sırf bu
açıklar için servet vergisi almaya gerek yok.
Sermayenin
vicdanı mı sızlıyor?
İkincisi, servet vergisi önerisi ilk bakışta bazı Batı
ülkelerindeki bir kısım zenginlerin servet vergisi alınması yönündeki
açıklamalarına benzer bir açıklama gibi gözüküyor.
Hatta bu açıklamayı, “vicdan ve sorumluluk sahibi
zenginlerimizin ellerini taşın altına sokmaya hazır oldukları” biçiminde
yorumlayanlar da var (başta V. Munyar olmak üzere).
Servet
vergisi adı altında halkın elinde kalan son varlıklarına mı göz dikiliyor?
Ancak, bu öneri adil gibi gözükse de, birincisi servet
vergisinin eşiğinin 6 milyon TL’den başlatılması, ikincisi bu parayla ülkenin
kaymağını yiyen inşaat sektörünün büyük şirketlerinin fonlanacak olması,
önerinin ilericiliğinin aksine, gerici ve emekçi karşıtı karakterini ortaya
koyuyor.
Öncelikle, vergiye esas olacak servetin (varlık) hesabına
menkul ve gayrimenkul her şey dâhil ediliyor. Ancak bugün büyük kentlerde ortalama
bir konutun değeri 6 milyon TL’yi zaten buluyor. Bu da elinde konutundan başka
serveti olmayan örneğin bir emekli memurun servet vergisi ödemek zorunda
kalacağı demektir.
Oysa servet vergisi, dünyadaki uygulamasına
bakıldığında, genellikle aşırı yükseklikte serveti olanlardan alınan ve
mükellef tabanı dar bir vergidir. Yani gelir vergisi ya da tüketim vergisi gibi
geniş tabana yayılabilecek bir vergi değildir.
Erdemoğlu, önerisiyle aslında nesnel olarak dünyada
tartışılan servet vergisinin ülkede uygulanmasının önünü kesiyor zira niyetinden
bağımsız bir biçimde, onu korkutucu bir şey olarak gösteriyor.
Eşit
oranda vergi almak adaleti sağlamaya yetmez
Keza, verginin tek seferlik ve tek bir orandan
alınması da, “her ne kadar herkes eşit oranda ödeyeceğinden adaletli olur” algısı
yaratsa da, doğru değil.
Zira örneğin 6 milyon TL serveti olan bir kişinin
bunun üzerinden ödeyeceği 60-120 bin TL’lik bir vergi, büyük servet sahipleri
açısından çok önemsiz bir miktar iken, bir memur ya da işçi emeklisi ya da hali
hazırda bir çalışan ya da küçük esnaf konumundaki konut sahibi için ciddi bir
maliyettir, ağır bir mali yüktür.
Bu nedenle de, doğrusu servet vergisinin (başlangıçta)
sadece finansal servetlerle (örneğin bankadaki mevduat) sınırlı tutulması ve
vergi eşiğinin 1 milyon dolardan başlatılmasıdır (yaklaşım 33 milyon TL).
Ayrıca bu verginin tek seferlik değil, her yıl ve matrah arttıkça artan oranda,
yani artan oranlı bir tarife ile alınması vergilemede adalet açısından daha
uygundur.
Böylece örneğin, bankada 1-5 milyon dolar karşılığı TL
mevduatı olanlardan yüzde 3; 5-10 milyon dolar karşılığı TL mevduatı olanlardan
yüzde 5; 10-50 milyon dolar karşılığı TL mevduatı olanlardan yüzde 7 ve 100
milyon dolardan fazla TL mevduatı karşılığı olanlardan yüzde 10 vergi alınması gibi
bir uygulama söz konusu olabilir.
Özetle, süper zengin Erdemoğlu’nun önerileri, depremin
ve krizin faturasının halka kesilmesidir, halka kemer sıktırmaktır. Önerdiği
sözde servet vergisi ise, gerçek bir servet vergisi değildir, çalışan sınıfların
ve bazı emeklilerin (örneğin ev sahibi olanlarının) varlıklarına, birikimlerine
göz diken, diğer taraftan süper zenginlerin servetlerinin dikkatlerden kaçırılmasına
hizmet eden bir vergidir.
Dip notlar:
(1) https://www.forbes.com/profile/ibrahim-erdemoglu/?list=billionaires
(25 Mart 2024).
(2) https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yuzde-1-servet-vergisi-gelsin-150-milyar-dolar-deprem-kaynagi-yaratilsin
(25
Mart 2024).
(3) DİSK-AR,
“Avrupa’da ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu”, https://arastirma.disk.org.tr (23 Mart 2024).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder