Yapay
zekâ ve seçimler
Mustafa
Durmuş
25 Mart 2024
Bir önceki yazımızda da değinildiği gibi, yapay zekânın vaat edebileceği her türlü avantaj, bu tartışmalı yeni teknolojinin dehşet verici tehlikeleri tarafından gölgede bırakılıyor.
Daha da önemlisi, insanlığın istenmeyen olumsuz
sonuçları kısa vadeli faydalarından çok daha ağır basacak olan bu teknolojik
devrimi durdurmak için şansı giderek azalıyor. Çünkü yapay zekâ, yüksek hızı
onun özünü oluşturduğundan ve makine öğrenimi yoluyla kendi kendini geliştirdiğinden,
diğer büyük teknolojilerden daha hızlı metalaşıyor, ticarileşiyor,
yaygınlaşıyor.
Aşırı genetik mühendisliğini hızlandırması, sentetik
organizmaların üretimini kolaylaştırması, finansal piyasaları ve ekonomiyi sarsması,
savaş sanayindeki uygulamaları (katil robotlar), insanları işsiz bırakması ve
gelir ve servet adaletsizliğini iyice derinleştirmesi, yüksek enerji, toprak ve
su kullanma eğilimi nedeniyle olumsuz çevresel etkileri, yüz yüze insan
etkileşimini daha da nadir hale getirmesi ve kuşkusuz seçimleri manipüle
etmekte kullanılabilmesi, yapay zekânın insanlığa, emeğe, demokrasiye, barışa
ve doğaya karşı şu ana kadar görülen en önemli tehditlerinden önde gelenlerini
oluşturuyor. (1)
Sahte
söylemler, yaşanmamış olaylar
Henüz yeni olan ChatGPT ve Sora gibi güçlü üretici
yapay zekâ aparatları, sosyal medya araçlarının yoğun olarak kullanıldığı
ülkelerde siyasal propaganda ve dezenformasyonun artmasına yol açarken, aynı
zamanda ikna edici derin sahtecilikler (deepfakes) üretmeyi kolaylaştırıyor.
Böylece örneğin politikacıların ağzından gerçekte söylemedikleri sözler çıkıyor
ve gerçekte yaşanmamış olaylar gözlerimizin önünde yeniden oynatılıyor.
İşin kötü yanlarından biri de, seçmenlerin kandırılma
olasılığının ve belki de en az bunun kadar endişe verici biçimde, internette
gördüğümüz hiçbir şeye güvenemeyeceğimiz hissinin de giderek artmasıdır. Bu da “entropi
yasası” bağlamında kaos ortamından yararlanan ve seçmenlerde, yalan da olsa,
belirlilik sunan sağcı otoriter ve faşist liderliklere ve adaylara daha fazla
yönelimle sonuçlanıyor.
Demokratik
süreçlerden kopuş
Yani yaratıcı yapay zekânın iletişimde yanlış bilgi ve
sahte görüntüler yayma yeteneği demokratik seçimler açısından ciddi sonuçlar
doğurabilir. Zira yapay zekâ neyin gerçek, neyin gerçek olmadığını ayırt
etmedeki mevcut zorlukları derinleştirebilecek, halkın tükettiği iletişime
güvenmesini zorlaştırabilecek, toplumsal kutuplaşmaya neden olabilecek, hatta
demokratik süreçlerden tamamen kopmalarına yol açabilecektir.
Yaratıcı yapay zekâ ve büyük dil modellerinin yanlış
bilgiyi çok daha yükseklere taşıması da mümkündür. Sık sık dile getirilen “internette
arayın” ifadesi, yanlış haberlerin önemini azaltmak yerine daha da artırabilir.
Böyle bir “süper seçim yılı”nda, insanların bir haber güvenilmez bir kaynaktan
geliyorsa, en iyi seçeneğin onu görmezden gelmeleri olduğunun onlara
anlatılabilmesi zorlaşacaktır (2)
Yapay
zekâ aracılığıyla seçimlerde hile yapmak
Seçim sonuçlarını etkilemek için; seçim bölgesinin
sınırlarını yeniden çizmek, seçilme yeterliliğine sahip olmayan seçmenlerin
listelerde yer almasını sağlayarak sahte oy kullanılmasına izin vermek gibi
seçim hileleri yaratıcı yapay zekâ ile kolayca hayata geçirilebilen hilelerdir.
Bu kuşkusuz seçim dürüstlüğünün zedelenmesine, seçilme
yeterliliğine sahip seçmenlerin listelerde yer almamasına, bu kişilerin seçme haklarından
mahrum kalmalarına ve halkın gerçek iradesini yansıtmayan seçim sonuçlarının
ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Yapılan bir araştırmaya göre (3), yaygın bir hak
mahrumiyeti yaşanmasa bile, hükümetler, yapay zekâyı daha büyük ölçekte
kullanarak seçimlere olan güveni sarsıyorlar ve seçmenlerin seçimlere olan
güvenini azaltarak demokrasiye zarar veriyorlar.
Yapay zekâ, biyopolitika ve seçmen davranışları
Demokratik toplumlarda siyasal iktidar demokratik
seçimlerle kazanılır ve bunun en temel yolu da seçmenlerin ikna edilmesidir.
Seçimler iktidarın el değiştirmesiyle (ya da sağlamlaştırılmasıyla)
sonuçlanabileceğinden, seçmenlerin özgürce düşünme ve oy kullanma imkânlarını
koruyabilmeleri çok önemlidir.
Diğer yandan, yaratıcı yapay zekâ gibi teknolojiler
aracılığıyla siyasetçiler ve sermaye zihnimizin nasıl çalıştığı konusunda
bizden çok daha fazla şey biliyor. Öyle ki zihnimizi bypass ediyor,
önyargılarımızı harekete geçiriyor, bize subliminal mesajlar veriyor, bizi
düşünmeden bilgi paylaşmaya itiyorlar.
Dikkatimizi bağımlılık noktasına kadar kontrol edebildiklerinden,
bu ikna süreci bir manipülasyona dönüşüyor. Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal
medya ortamları zihnimizin nasıl çalıştığına dair bilgiyi kullanarak
dikkatimizi dağıtabiliyor, düşünme cesaretimizi kırıyor ve sosyal medyadaki linçlerle
eleştirel düşüncenin cezalandırılmasını kolaylaştırıyor.
Teknoloji
şirketleri ve “ters sansür”
Yeni teknolojiler sadece düşüncenin cezalandırılmasını
kolaylaştırmakla kalmıyorlar, aynı zamanda düşüncelerimizi güçlü bir şekilde
manipüle etme potansiyeline de sahipler.
Günümüzde beyin taramaları ya da nöral arayüzler
yoluyla düşünceleri tespit eden beyin okuma teknolojisi bu sırrı açığa çıkarma
tehdidinde bulunuyor. Geleneksel olarak devletler özgürlüklerimize yönelik
başlıca tehdit olarak görülmekteydi. Bugün ise büyük sermaye, özellikle de
medya ve teknoloji şirketleri gibi bilgi akışını kontrol eden şirketler bu konumundalar.
Öyle ki bu tür şirketler hangi bilgileri görüp görmeyeceğimiz konusunda bizleri
etkiliyorlar. Ayrıca bizi çok fazla içeriğe boğarak düşünme yeteneğimize zarar
veren “ters sansür” yaratabiliyorlar. (4)
Nitekim 2023 yılında, 2013 ve 2018’deki İtalyan genel
seçimlerinde sahte haberlerin popülist partilere verilen oylar üzerindeki
etkisini araştıran bilimsel bir çalışma yapıldı. Çalışmadan elde edilen
bulgulara göre, popülist partilere önceden verilen destekten bağımsız olarak,
sahte haberlere maruz kalmak popülist partilerin lehine bir durum oluşturdu. (5)
Dezenformasyon
ve kararsız seçmen
Buradaki önemli bir soru, “hangi seçmen gruplarının
diğerlerine göre dezenformasyondan daha fazla etkilenerek oy davranışlarını
değiştirdiğidir”.
İnsanların sahte haberleri, kendi siyasi inançlarına
uygun olduğunda, doğru olarak kabul etme eğiliminde oldukları biliniyor. Bazı
araştırmalarsa, kararsız seçmenlerin sahte haber başlıklarını güvenilir bulma
ihtimalinin kararlı seçmenlere kıyasla daha yüksek olduğunu gösteriyor (ancak
bunun tam tersi de görülüyor yani kararsız seçmenler siyasi yalan haberlere
daha az duyarlı olabiliyorlar).
Yine de, özellikle de başa baş giden bir seçimde,
kararsız seçmenler açık hedeftir. Ancak kararsız seçmenlerin profilini doğru
bir şekilde çıkarmak da kolay değildir (özellikle de insanlar oy verme
niyetlerini ve bunun arkasındaki nedenleri açıklama konusunda temkinli
davrandıklarında).
Diğer taraftan, politikacılar ya da seçim kampanyalarını
yürütenler kararsız seçmenleri etkilemek için saldırgan negatif kampanyalarda
dezenformasyon kullandıklarında, insanları seçim sürecinden bütünüyle
kopartabilirler ve bazı insanları daha da kararsız hale getirebilirler.
Özetle, çoğu araştırma sahte haberlerin kararsızların
oy verme niyetlerini kökten değiştirmese de, mevcut inanç ve görüşleri
pekiştirme olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. (6)
Sınıf
bilinci ve bilimsel bilgi aşısı gerekiyor
Yapay zeka ile yönlendirilen dezenformasyonun, diğer
dezenformasyon biçimleri gibi oy verme üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını
söylemek mümkün değil. Çünkü yalan haberler kontrolden çıkmış bir salgın gibi
işlev görüyor. Bunlara karşı seçmenlerin sınıf bilinci ve bilimsel bilgi ile
aşılanması gerekiyor.
ABD başkanlık seçimleri yaklaşırken, bir dizi sahte
ses ve video kaydının yayınlanma olasılığı, ülkedeki burjuva demokrasisini
pamuk ipliğine bağlı hale getirebilir. “Aday bunu gerçekten söyledi mi?”,
sorusunun cevabını öğrenmek zaman alırken, doğruluk kontrolünün kendisinin
yapay zekâ tarafından üretilip üretilmeyeceği ise henüz bilinmiyor.
Küresel siyaseti etkileyecek bir kapasiteye sahip
bulunan Hindistan’da bu yıl yapılması planlanan ulusal seçimlerde ise, seçim
öncesinde Modi liderliğindeki Hindutva faşizmi altında iktidar yapay zekâ
tarafından üretilen ve sonuçları açısından son derece aldatıcı ve yıkıcı olabilecek
siyasi içerikleri deniyor.
Türkiye’de de, çevrimiçi sahteciliğin tuzağına düşen, dezenformasyondan,
devlet destekli trollerden ya da özel trollerden, demokrasi ve barışa karşı önyargılardan,
yalanlardan ve derin sahtecilikten oluşan dijital merkezler tarafından her gün ideolojik
saldırıya uğratılan milyonlarca seçmen var.
Üstelik bu seçmenler son 22 yıldır ciddi bir biçimde
yoksullaştırılarak sosyal yardımlar aldı altında sadaka kültürüne boyun
eğdirilmiş, ağır biçimde borçlandırılmış ve siyasal İslam’ın tahrip edici
etkisi altında özgürce düşünmekten büyük ölçüde uzaklaştırılmış durumdalar. Bu
seçmenlere hakikatlerin söylenmesi ve bu konuda uyarılmaları gerekiyor.
Tek
sorun yapay zeka ve dezenformasyon değil
Ancak aleyhte çıkan seçim sonuçlarının tek nedeni
olarak dezenformasyonun gösterilmemesi gerekir. Zira dezenformasyona bu denli
yüksek bir güç atfedilirse, öncelikle, insanların özgürce oy verme
tercihlerinde bulunma iradelerinin varlığı inkâr edilmiş olur. Oysa özgür
iradeye olan inanç, birçok seçmenin demokrasiyi desteklemesinin en başta gelen
nedenidir. Bunu inkâr etmek demokrasiye sosyal medyada dolaşan birkaç sahte
haberden daha fazla zarar verebilir.
Bir önceki yazımızda geniş biçimde ele aldığımız
dezenformasyonun tamamının yüksek teknoloji ürünü olmadığını da hatırlamakta
fayda var. Çünkü demokratik seçimlere saldırmanın başka yolları da var. Örneğin,
seçim sürecinin dürüstlüğüne ilişkin söylentiler ve komplo teorileri bunlardan
bazılarıdır (sinsice).
Keza, seçmen kaydırmalar, seçmenlerin bizzat
sandıklara gitmesini önlemek için kolluk kuvvetleri aracılığıyla yapılan fiziki
engellemeler, belediyelere yaygın kayyum atamaları, sandık kaçırmalar ve diğer
seçim hileleri ve YSK’nın hukuksuz kararları derin sahtecilikten önce ele
alınması gereken konulardır.
İkinci olarak, dezenformasyonu seçimi kaybetmenin tek
nedeni olarak göstermek muhalefet partilerinin kendi ideolojilerindeki,
paradigmalarındaki, politikalarındaki ve örgütsel anlayışlarındaki
yanlışlıkların da gizlenmesi anlamına gelir ki bu da en az seçimi kaybetmek
kadar kötüdür.
Özellikle de işçi sınıfından ve ezilen halklardan
kopuk siyaset yapan ama muhalefetteymiş gibi görünen bazı ana akım siyasal
partilerin Türkiye’de içine düştükleri durum tam da budur: Kendi hatalarını
görmek yerine, dezenformasyon ve yanlış bilgi ile aldatılan seçmeni
yenilgilerden sorumlu tutmak.
Sonuç
olarak
Bir teknolojik yenilik olarak yapay zekâ ne iyi ne de
kötüdür, sonuç büyük ölçüde onun hangi sınıfların ve hangi tür devletlerin
denetimi altında olduğuna bağlı olarak değişecektir. Yani bu teknolojiler
insanlığın hizmetinde olarak kullanılabildiği gibi, diktatörlükler tarafından
insanlığa karşı da, seçimlerde dezenformasyonu daha etkili hale getirmek amaçlı
olarak da kullanılabilmektedir.
Nitekim henüz yeni olsa da, yapay zekâ etkili bir
propaganda makinası olarak bilhassa seçim dönemlerinde kullanılıyor. Öyle ki
rıza üreten klasik propaganda makineleri artık neredeyse yüzde yüz yapay zekâ
güdümlü olarak işliyorlar. Üstelik bu işi yapan sadece bir devlet ya da sermaye
grubu değil, daha önce hiç görmediğimiz bir kültürel ölçekte yapay zekânın dil
kapasitesidir.
Diğer yandan, kesin olan bir şey var ki, o da yapay
zekânın küresel bir karmaşıklık ve belirsizlik çağını başlatmış olması ve bunun
da bir bütün olarak demokrasiyi ve barışı ortadan kaldırma riski gibi risklere
sahip olmasıdır.
İşin kötüsü yapay zekânın tehditleri kolayca
düzeltilebilir bir dizi hatadan kaynaklanmıyor. Bunlar teknolojinin içsel
doğasının kaçınılmaz ifadeleridir (gizli iç işleyişi ve işlevin kendi kendine
evrimi) ve bunlar önemsiz tehlikeler değil, varoluşsaldır. Duruma
kapsamlı ve nesnel bir bakış, yapay zekânın şu anda doğayı ve insanlığı tehdit
eden tüm olumsuz eğilimleri muhtemelen hızlandıracağını gösteriyor.
Bu nedenden dolayı da bazı bilim insanları yapay zeka teknolojisinin
gelişiminin “güvenli bir seviyede” durdurulması, teknolojinin silah
araştırmaları, yüz tanıma ve dezenformasyon gibi “kötü” uygulamalarının denetim
altına alınması çağrısında bulunmaktan ziyade, bu teknolojinin uygulamalarının
küresel çapta durdurulması gerektiğini savunuyorlar. (7)
Bu bağlamda, kuşkusuz yapay zekâ ile ilintili derin
sahtecilik gibi uygulamaları önlemeden bağımsız olarak, seçimlerin adil ve
erişilebilir olmasını sağlamak, seçim sistemlerini ve siyasal partileri halkın
iradesini daha iyi temsil edecek ve bu iradeye yanıt verecek şekilde yeniden
tasarlamak, yargıyı bağımsız kılmak gerekiyor. Ayrıca daha katılımcı, sivil ve
resmi kurumlar inşa etmek ve sermayenin siyaset üzerindeki etkilerini asgariye
indirecek yeni demokratik düzenlemelere de ihtiyaç var.
Yakın zamanda Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanan
“Yapay Zekâ Yasası” ile bu alanda önemli adımlar atılmış olsa da, yapay zekâ
teknolojisinin, özellikle de seçmen davranışlarının manipülasyonu, demokratik
aşınma ve kutuplaştırma gibi olumsuz sonuçlarına karşı küresel çapta önlemlerin
alınması gerekiyor.
Çünkü yeni bir teknoloji ortaya çıktığında, olağan
uygulama, düzenlemeleri uygulamadan önce beklemek ve olumlu ve olumsuz
sonuçlarını görmektir. Ancak yapay zekâ daha da gelişene kadar beklediğimizde
artık sorumluluk bizde olmayacaktır. Yani yarattığımız teknolojinin kontrolünü
yeniden ele geçirmemiz imkânsız hale gelebilir.
Ayrıca bilimin olduğu gibi teknolojinin de küresel
sermayenin ve bazı emperyalist devletlerin kontrolünde olduğu bir dünyada,
böyle bir küresel çabanın nasıl gerçekleştirileceği, üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi
gereken önemli bir başka sorundur.
Son olarak, ülkede parlamentoya sıkışmış muhalefet 31
Mart yerel seçimlerinin yanı sıra, 4 yıl sonraki genel seçimlerde iktidarı
değiştirmeyi umut ediyor ama bunun yapılabilirliği konusunda bir kez daha
düşünmelidir. Zira baskı, yoksulluk, gericilik ve yapay zeka teknolojisi
güdümlü dezenformasyon ve derin sahtecilik ile otoriter- faşizan iktidarları, demokratik
olma özelliğini de yitirmiş olan genel seçimlerle değiştirmek artık daha da
zorlaşacaktır.
Bu yüzden de emek, demokrasi ve barış mücadelesini
seçim dönemlerine sıkıştırmadan, çağın koşullarının gerektirdiği gibi, toplumsal muhalefetin hiçbir öznesini ve sokak,
mahalle, işyerleri gibi hiçbir mekânını dışarıda bırakmayan birlikte, yeni
mücadele yol ve yöntemleri geliştirilmelidir.
Dip notlar:
(1) https://observatory.wiki/Why_Artificial_Intelligence_Must_Be_Stopped_Now
(24 March 2024).
(2) “How
online misinformation exploits ‘information voids’ — and what to do about it”, https://www.nature.com (9 January 2024).
(3) https://theconversation.com/ai-could-help-cut-voter-fraud-but-its-far-more-likely-to-disenfranchise-you
(8 February 2024).
(4) https://theconversation.com/freedom-of-thought-is-being-threatened-by-states-big-tech-and-even-ourselves-heres-what-we-can-do-to-protect-it (8
January 2024).
(5) https://theconversation.com/disinformation-is-often-blamed-for-swaying-elections-the-research-says-something-else
(26 January 2024).
(6) Agm.
(7) https://observatory.wiki/Why_Artificial_Intelligence_Must_Be_Stopped_Now
(24 March 2024).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder