İktidardan
iki” başarılı (!)” icraat daha
Mustafa
Durmuş
17 Mart 2024
Yerel seçimlere sayılı günler kala, ülkenin bakanları
seçim alanlarında AKP-MHP İktidar Blokunun adaylarına açıktan oy isterken,
Hazine ve Maliye Bakanı da sosyal medyada bu kampanyaya ekonomideki başarıları anlatarak
katkıda bulunuyor.
Euro
tahvil ihracına 5 kat teklif
Öyle ki, Bakan M. Şimşek, birkaç gün önce
gerçekleştirilen ve beş kattan fazla talep gelen 2 milyar euroluk tahvil
ihracının, “bu sene yatırım yapılabilir nota sahip ülke ihraçları dışında
gerçekleşen ilk euro ihracı olduğunu” belirterek, “bu başarılı ihraç,
uluslararası yatırımcıların ülkemize olan güveninin, programımıza duyulan
inancın açık bir göstergesidir” ifadesini kullandı.
Ne acıdır ki bu ülkede bir zamanlar bu tür borçlanmaya
ülke çıkarları açısından karşı çıkan söylemler daha egemen iken, şimdilerde “kolay
dış borçlanmanın büyük bir başarı olarak takdim edildiği” bir dönemi yaşıyoruz.
Çünkü iktidarın bu söylemine gerçekte karşı çıkacak tek
kesim olan sol partiler ve emek örgütleri çok güçsüzler, dolayısıyla da sesleri
duyulmuyor. Böyle bir ortamda, küresel finansal sermayenin savunucuları ve
sağcı politikacılar ve ekonomistler rahatça böyle bir borçlanmayı
savunabiliyorlar.
‘Akbaba
Fonlar’ın ülkeye olan ilgisi
Oysa bu tür borçları ülkeye verenler ülke sevdalısı
değiller. Bunu veren ve uluslararası düzeyde “Akbaba Fonlar” olarak da
adlandırılan ve örneğin Arjantin’deki borç temerrüdüne neden olan ve ülkeyi IMF
kapısına götüren bu fonlar ve varlık yönetim şirketleri (BlackRock ve Fidelity
gibi) bizim karakaşımız kara gözümüz için ülkemize gelmediğine göre, bu ilginin
başka bir nedeni olmalı.
Bu neden, AKP-MHP İktidar Blokunun, bu borçlanma
karşılığında dünyanın şu anda çağdaş hiçbir hükümetinin sunmadığı kadar yüksek faiz
getirisini sunması olmasın sakın?
Bakan Şimşek tweetinde hangi faiz oranlarından bu
ihraçların yapıldığını belirtmiyor ama Bakanlığın konu ile ilgili basın
açıklamasında bu bilgi mevcut. Buna göre, 21 Mayıs 2030 vadeli tahvillerin kupon oranı yüzde
5,875 ve getiri oranı yüzde 6,125. Ortalama getirinin yıllık yüzde 6,5
civarında olacağı tahmin ediliyor.
Çağdaş
ekonomiler bizim verdiğimiz faiz oranının yarısından borçlanabiliyor
Aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi, dünyada 10
yıllık euro tahvil faizi yüzde 3’ün altında seyrederken, biz bunun iki katı bir
faiz ödemek zorundayız. Yani yabancı fonların ülkeye olan ilgisinin asıl nedeni
Şimşek’in uygulamakta olduğu programa olan güvenden ziyade, ülkenin 300 olan CDS
risk primi eklendikten sonra dahi, bu tahvillerin Avrupa’nın iç bir yerinde
sunulmayan yükseklikte bir faiz getirisi sunuyor olması. Yabancı fonların ve
büyük varlık yönetim şirketlerinin akbabalar gibi üşüşmelerinin nedeni bu olsa
gerek.
Bedeli
çocuklarımız ödeyecek
Diğer taraftan bu borçlanmanın bedelini, yıllar
boyunca, vergi mükellefleri olarak bizler ödeyeceğiz ve gelecekte çocuklarımız
ödeyecek. Bu yüzden de “bu programla hiç olmazsa ülkeye döviz geliyor” diye naif
bir savunu içine girmemek gerekiyor. Asıl sorulması gereken soru “ülkeyi bu
hale kimlerin ve neden getirdiği” sorusudur.
Ülkenin mevcut dış borç stokunun 480 milyar doları, 1
yıl vadeli dış borcunun ise 226 milyar doları aştığını biliyoruz. Kısaca bu
yüksek faizli borçlarla borç stokları daha da artarken, omuzlarımızdaki borç
yükü de ağırlaşacak.
Şimdi soralım: “Emperyalist sömürüye boyun eğmek ne
zamandır başarı olarak kabul ediliyor, böyle yüksek bir tefeci faiziyle
borçlanmak nasıl bir başarıdır?” Bu başarıyı bizim değil, borcu verenlerin
başarı hanesine yazmak daha doğru olacaktır.
Hani
Nas vardı?
Ayrıca Nas’ı referans göstererek faize karşı çıkanların, faiz lobilerini suçlayarak mütedeyyin dindar seçmenleri konsolide etmeyi başaranların böyle yüksek faizlerle borçlanma konusunda söyleyecek sözleri kalmadı mı artık?
Merkezi
Yönetim Bütçesi açığı Şubat’ta azaldı
İkinci başarı (!) ise bütçe gerçekleşmelerinde
sağlanmış. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan bütçe gerçekleşmeleri
raporuna göre, Şubat 2024 merkezi yönetim bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 10
azalmış ve 154 milyar TL; Ocak-Şubat 2024’te ise (2 aylık) 304 milyar TL olmuş.
Buraya kadar tablo iyi gibi gözüküyor ama bütçe açığı
gerçek durumu gösterme konusunda yetersiz bir ölçüdür. Onun yerine Hazine nakit
açığına bakılması gerekir. Anlık gerçek durumu en iyi bu Hazine nakit açığı
gösterir.
Aşağıdaki tablodan görülebileceği gibi, Şubat ayındaki
Hazine nakit açığı 198 milyar TL ve Ocak-Şubat Hazine nakit açığı (2 aylık) 405
milyar TL olmuş. Yani bir ayda 64 milyar TL, iki ayda 100 milyar TL’nin üstünde
Hazine’de nakit açığı var.
Seçim
ekonomisi harcamaları arttı
Kısaca, piyasaya iki ayda 100 milyar TL’den fazla
ekstradan nakit sürülmüş. Neden acaba? Yaklaşan yerel seçimler öncesinde ekonomide
suni bir rahatlık yaratarak kendi seçmenlerini konsolide etme çabası mı söz
konusu? Bu neden, normalde daha sonra yapılacak olan bazı kamu ödemelerini öne
çekerek Hazine’nin kaynaklarını seçim ekonomisi için kullanmak olmasın sakın?
Bu nakit açığı da kuşkusuz borçlanma ile karşılanmış.
Nitekim Ocak-Şubat aylarında Hazine toplamda net 269 milyar TL’lik bir
borçlanma yapmak zorunda kalmış. Bu borç da yine vergi mükellefleri olarak
bizler tarafından ödenecek, çocuklarımıza kötü bir miras olarak kalacak.
(Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı)
Sonuç olarak
Ayrıntılara bakınca, Bakan Şimşek’in (adını koymadan)
uygulamakta olduğu tipik bir IMF programının toplum yararına her hangi bir
başarısından söz edebilmek mümkün değildir.
Bu program net bir emperyalist finans sermayeye
teslimiyet programıdır ve işçi sınıfı ve tüm emekçilere bedel ödetmeyi
hedefleyen egemen sınıfların yürütmekte oldukları sınıf savaşının sonuçlarına
sahiptir. Bu yüzden de bunu “başarılı” olarak nitelemek yerine, bütünüyle
reddetmek gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder