Çökmekte
olan bir kent ve 31 Mart yerel seçimleri
Mustafa
Durmuş
5 Mart 2024
Küresel ısınmanın sonuçlarından birinin deniz suyunun
seviyesindeki yükselme olduğu bir gerçek. Bu da son yıllarda giderek hızlanan
küresel ısınma ve iklim değişikliğinin sonucunda dünyanın pek çok bölgesinde,
aralarında mega kentlerin de bulunduğu yerleşim alanlarının bir süre sonra
sular altında kalabileceğini gösteriyor.
Küresel
ısınma artıyor
O halde öncelikle, son 2-3 yıldır küresel ısınmanın ne
durumda olduğuna bir göz atalım. 2021 yılı Eylül ayında, Birleşmiş Milletler
Çevre Programı tarafından yayınlanan bir rapor, ülkeler tarafından hâlihazırda
açıklanan iklim taahhütlerinin dünyayı yüzyılın sonuna kadar 2,7°C’lik ısınmaya
doğru bir yola sokacağını öngörüyor. (1)
Daha da kötüsü, son Hükümetler arası İklim Değişikliği
Panelince (IPCC) hazırlanan raporun yazarlarının çoğunluğu (214 bilim insanı)
çok daha karamsar zira küresel ısınmanın bir krize dönüştüğünü düşünüyorlar. Bu
yazarlar gezegenin geleceği konusunda oldukça endişeliler, feci değişikliklerin
bizleri beklediğine inanıyorlar.
Nature Bilim Dergisi’nce yapılan bir ankete katılan bu
yazarların yaklaşık yüzde 60’ına göre, sanayileşme öncesi koşulları ile
karşılaştırıldığında, yüzyılın sonuna kadar dünya en az 3°C ısınacak. Küresel
ısınmanın 3°C’yi bulması, her yıl çok büyük sıcak hava dalgalarının ortaya
çıkma ihtimalinin yüzde 75 artacağı ve su taşkınları ve sel riskinin iki katına
çıkacağı anlamına geliyor. (2)
IPCC’nin 9 Ağustos 2021 tarihli raporunda ise (3) küresel
ısınma senaryolarına yer veriliyor. Raporda küresel ısınmanın başta 1,5 °C ve 2
°C olmak üzere, çeşitli derecelere çıkması senaryoları ve bu senaryolar altında
doğa ile ilgili olarak ve ekonomik ve sosyal ne türden etkilerin ortaya
çıkabileceği konuları da modelleniyor. Aşağıdaki tablo bu senaryoları özetliyor.
2023 yılı son 125,000 yılın en sıcak yılı oldu
Natura Dergisi’nde geçtiğimiz yılın 10 Kasım’ında
yayımlanan bir araştırmaya göre, 2023
yılı şu ana kadarki en sıcak yıl oldu ve dünya genelinde yaklaşık 7,3 milyar
insan en az 10 gün boyunca küresel ısınmadan büyük ölçüde etkilenen
sıcaklıklara maruz kaldı. İnsanların dörtte biri son 12 ay içinde tehlikeli
düzeyde aşırı sıcaklarla karşı karşıya kaldı.
Araştırmacılar, son 12 aydaki ortalama küresel
sıcaklığın, 1850-1900 yılları arasındaki sanayi öncesi dönemin 1.32 ºC üzerinde
olduğunu ve Ekim 2015-Eylül 2016 arasında kaydedilen 1.29 ºC’lik bir önceki
rekoru geride bıraktığını belirlediler. Bu bulgu, Avrupa Birliği'nin Copernicus
İklim Değişikliği Servisi’nin Ekim ayına kadar olan ortalama sıcaklığın sanayi
öncesi ortalamanın 1.43 ºC üzerinde olması nedeniyle, 2023’ün kayıtlara geçen
en sıcak takvim yılı olacağını öngördüğü sırada ortaya çıktı. Bilim insanı Pershing’e
göre, “2023 yılı gezegenimizin yaklaşık 125.000 yıldır yaşadığı en yüksek sıcaklıkları
gördü”. (4)
“Devrilme
noktalarını” geçiyor muyuz?
Dünyanın dört bir yanından 200 bilim insanı geçen yıl yapılan
Dubai’deki COP 28 BM iklim görüşmelerinde sunulmak üzere yeni ‘Küresel Devrilme
Noktaları Raporu’nu yayınladı.
Rapora göre, iklim değişikliği dünyayı çok sayıda
gezegensel ‘devrilme noktasını’(tipping point) aşma tehlikesiyle karşı karşıya
bıraktı. Bu noktaların aşılması, insanların geçim kaynakları için hayati önem
taşıyan doğal sistemler üzerinde geri dönüşü olmayan etkilere yol açabilir.
Raporu yöneten iklim bilimci Tim Lenton, “bu devrilme noktaları, insanlığın
daha önce hiç karşılaşmadığı büyüklükte tehditler oluşturuyor, kutup buzulları,
mercan resifleri ve diğer dünya sistemleri yakında geri dönülemez eşikleri
aşabilir” diyor. (5)
Nitekim, Karayipler’de yetişen mercan benzeri bir
sünger olan 300 yıllık Ceratoporella Nicholsoni gibi uzun ömürlü deniz
süngerlerinden elde edilen kanıtlar, gezegenin 2015 Paris İklim Anlaşması’nda
ulusların kaçınmaya söz verdiği küresel ısınmanın kilometre taşı olan 1,5 °C'yi
çoktan geçtiğini gösteriyor. (6) Daha da korkutucu olansa, 8-11 Şubat 2024
tarihleri arasında küresel yüzey sıcaklığının sanayi devrimi öncesi seviyenin
2,0°C üzerinde olduğu 4 günün üst üste yaşanmış olması. (7)
Son olarak, küresel ısınmanın öngörülenin üzerinde
artmakta olduğunun bir diğer kanıtı da, örneğin Türkiye’nin birçok bölgesinde
Şubat ayında adeta yaz günleri yaşıyor olmamız değil midir?
O
halde 1,5 °C yerine 2,0 °C ya da daha fazla derecelik ısınma olursa ne olur?
Öncelikle, aşırı ısınan iklimde giderek daha sık
görülen aşırı hava koşulları, insan sağlığı, ekosistemler, ekonomiler, tarım,
enerji ve su kaynakları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. En ölümcül doğal
tehlikelerden biri olan sıcak hava dalgaları her yıl binlerce insanı öldürüyor.
Yüksek sıcaklıklar orman yangını riskini artırır. Ortaya çıkan kirlilik ve pus
milyonlarca kişinin sağlığını olumsuz etkiliyor.
Sağlık
sistemleri yetersiz kalabilir
Keza sıcak
yaz günleri her zaman sağlık komplikasyonları riski taşır. Ancak iklim
değişikliği uzun süreli aşırı sıcak dönemlerinde artışa neden olur. Bu yüzden,
daha fazla insan sağlıkla ilgili komplikasyonlar yaşar ve tıbbi bakıma ihtiyaç
duyar, böylece artan sıcaklıklarla ilgili hastalık vakalarında bir artış olur.
Sıcağa bağlı hastalıklar için ilave ayakta veya yatarak tedavi başvurularında,
sıcaklara bağlı hastalık için ek acil servis başvurularında ve çoğunlukla
sıcaklıklara bağlı hastalıklar için hastaneye yatışlarda artışlar ortaya çıkar.
Aşırı
sıcakların insan sağlığına etkileri
İnsan vücudu, şiddetli soğuğa veya sıcağa maruz
kaldığında bile sıcaklığını kendi kendine düzenleyebilecek bir özelliğe
sahiptir. Vücut aşırı sıcağa hem artan terleme hem de buharlaşmalı- soğutma
yoluyla uyum sağlar. Ancak nem seviyeleri buharlaşmayı engellediğinde ve su ve
tuz kaybı kan basıncını düşürdüğünde ve elektrolit dengesizliğine neden
olduğunda, vücut uzun süre ısıya maruz kaldığında, termoregülasyon için doğal
sistemler başarısız olabilir. Bebekler ve küçük çocuklar, hamile kadınlar ve
yaşlılar vücut sıcaklıklarını düzenlemekte daha fazla zorlanırlar ve aşırı
sıcak olayları sırasında daha büyük risklerle karşı karşıya kalırlar (tıpkı
kalp hastalığı, hipertansiyon, diyabet ve solunum yolu hastalıkları gibi kronik
sağlık sorunları olan kişiler de olduğu gibi). (8)
Sıcaklık ile ilgili hastalıklar arasında en çok kramplar,
sıcaklık bitkinliği ve sıcak çarpması göze çarpar. Isı krampları, egzersiz
sırasında kas ağrısı veya spazmları ve aşırı terleme ile ortaya çıkar. Sıcaklık
bitkinliği, vücut normal çekirdek sıcaklıklarını korumak için mücadele
ettiğinde ortaya çıkar; Semptomlar arasında hızlı kalp atışı (hızlı nabız), kas
krampları, soğuk ve nemli cilt, mide bulantısı veya kusma, yorgunluk, baş
dönmesi, baş ağrısı veya bilinç kaybı yer alır.
Sıcaklık ile ilgili en ciddi durum olan sıcak
çarpması, sıcaklık düzenlemesi başarısız olduğunda ve vücut sıcaklığı 103
Fahrenheit derecenin (39,4°C) üzerine çıktığında ortaya çıkar. Sıcak çarpması
nabzın artmasına, terlemenin azalmasına, cildin ısınmasına ve kurumasına neden
olur. İnsanlar ayrıca baş ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, kafa karışıklığı
veya oryantasyon bozukluğu ve bilinç kaybı yaşayabilir. (9)
Ekonomi
ve alt yapı üzerindeki etkiler
Ancak aşırı sıcak hava dalgalarının etkileri bireysel
sağlığın ötesine geçer. Öyle ki bunların daha geniş sosyal ve ekonomik
sonuçları da mevcuttur. Örneğin, aşırı ısı yol yüzeylerine zarar verebilir ve
hatta demiryolu raylarının bükülmesine neden olabilir. Isı dalgaları ayrıca
elektrik üretimini, mahsul sulamayı ve içme suyu tedarikini etkileyerek su
mevcudiyetinin azalmasına neden olabilir. Örneğin 2022'de kavurucu sıcak, Fransa’daki
nükleer santrallerin daha yüksek nehir sıcaklıkları ve düşük su seviyeleri
soğutma kapasitelerini etkilediği için tam kapasitede çalışamayacağı anlamına
geliyordu. Araştırmalar, aşırı sıcakların Avrupa’da ekonomik büyüme üzerinde
şimdiden olumsuz bir etkiye sahip olduğunu ve büyümeyi son on yılda binde 5’e
kadar düşürdüğünü gösteriyor. (10)
Sosyal
ve politik etkiler
Aşırı sıcaklar insan toplumlarını çok daha kötü bir
duruma sürükleyebilir. Daha fazla finansal istikrarsızlık, yerinden edilme,
çatışma veya kutuplaşmaya neden olacak negatif devrilme potansiyeli de söz
konusudur ve bunlar dünya sisteminin daha fazla devrilme noktasını sınırlama
çabalarını engelleyebilir. Hatta sürdürülebilirlik geçişlerini tamamen raydan
çıkartabilecek daha fazla otoriterlik, düşmanlık ve yabancılaşma ile
karakterize edilen bir sosyal sisteme geçişe neden olabilir. (11)
Yükselen
sular, sular altında kalacak olan kentler
IPCC’nin yayımlanan son ‘Sentez Raporu’na göre, (12) bu
çaptaki bir küresel ısınma, deniz seviyesinin yükselmesi ve aşırı iklim
değişiklikleri dâhil olmak üzere, yaygın ve hızlı küresel değişikliklere yol
açarak yaşamlara, geçim kaynaklarına ve doğal sistemlere daha yaygın zararlar
verecektir. Şimdi doğan bir çocuğun, yaşamı boyunca, büyükanne ve
büyükbabalarının çektiğinden ortalama olarak birkaç kat daha fazla aşırı iklim
olayına maruz kalması muhtemeldir.
İşin vahim taraflarından biri ise, küresel ısınma 1,5 °C
‘de tutulabilse bile, deniz seviyesinin yükselecek ve aşırı hava koşullarının
gerçekleşme oranının 4 kat artacak olmasıdır. Eğer 1,5 °C yerine 2,0 °C’lik bir
küresel ısınma söz konusu olursa, 2021 yazında görülen ve eskiye göre 5 kat
daha artan sıcak hava dalgaları bu kez 14 kat artacaktır. Deniz seviyesi 2100
yılına kadar 2 metre yükselebilecek ve bu durumda başta New York, Washington ve
Şanghay olmak üzere bazı mega kentler sular altında kalacaktır. (13) Kısaca,
rapora göre, eğer küresel çapta acil önlemler alınmazsa sonuç tam bir felaket
olacaktır.
İşin gerçeği, 2040 yılından önce 1,5 °C’lik bir ısınma
gerçekleşirse 2050 yılında ısınma 1,8 °C ve 2100 yılında ise 2,5 °C olacaktır. (14)
Bu daha fazla kuraklık, daha fazla su baskını ve sel yaşanacak ve daha fazla
ekonomik zarar ortaya çıkacak demektir. Bu felaketlerin birçoğunun (deniz
seviyesinin yükselmesi, buzullardaki erime, okyanusların ısınması ve asitlenme
oranının artması) artık telafi edilebilmesi ise imkânsız olacaktır.
Gezegen
2,7 °C - 4,0 °C ısınırsa…
Bir öngörüye göre, eğer gezegen 2,7 °C - 4,0 °C arasında ısınırsa şunların yaşanması
kaçınılmaz olacaktır: Hava son 5 milyon yıldır görülmemiş ölçüde ısınacak.
Devasa boyutta ve daha sık hortumlar görülecek. İtalya, İspanya, Yunanistan
çöle dönüşecek. 2100 yılına kadar deniz seviyesi 1.24 metre yükselecek ve
Amsterdam ve New York gibi kentler sular altında kalacak, Güney’de kuraklık
yaşanacak. Yağmur ormanları yok olacak. Tahıl üretimi üçte bir oranında
azalacak, ciddi bir gıda yetersizliği ve açlık sorunu yaşanacak. Soluduğumuz
hava, içtiğimiz su, aldığımız besinler, günlük rutinimiz, her şey değişecek. Bu
kitlesel göçlere ve uluslararası çatışmalara neden olacak. 2030 yılına kadar
iklim değişikliği yüzünden yılda 530 bin insan hayatını kaybedecek. (15)
Peki
deniz suyu yükselirken aynı zamanda toprak da çöküyorsa?
Aşağıdaki görsel Nature Sustainability Dergisinde (NS)
yayınlanan çok yazarlı yeni bir makalenin verileri esas alınarak, Planet
Anomaly tarafından hazırlandı ve 1 Mart’ta “visiualcapitalist.com” adlı bir
sitede yayımlandı. (16)
Bu çalışmada dünyanın en yüksek çökme hızına göre
sıralanmış ilk 10 mega kenti inceleniyor. Grafik, NS tarafından yayınlanan ve
kıyı şeridinin 50 kilometre içinde yer alan 48 yüksek nüfuslu kıyı kentindeki toprak
çökme değişikliklerini izlemek için uydu verilerini kullanan bir makaleye dayanıyor.
Veri toplama çalışmaları 2014’ten 2020’ye kadar olmak üzere 6 yılı kapsıyor.
(17)
Bu çalışmada, bilim insanları uydu tabanlı radar kullanarak dünyanın en büyük 48 kıyı kentinin göreceli toprak çökme derecesini ölçtüler. Bu kentlerin neredeyse tamamının 1 dereceye kadar toprak çökmesi yaşadığını ve 44’ünde bazı alanların denizin yükselmesinden çok daha hızlı bir şekilde battığını tespit ettiler. Bu süre zarfında, inceledikleri şehirlerden 44’ünün - çoğu düz, alçak nehir deltaları üzerine inşa edilmiş, yoğun nüfuslu, gelişmiş mega kentler - deniz seviyelerinin yükselmesinden daha hızlı batan alanlara sahip olduğunu buldular.
Yer
altı sularının çekilmesi ve yüzeydeki ağır inşaat yapıları
Çalışmaya göre, özetle, küresel ısınma yüzünden dünya
genelinde buzulların erimesi deniz seviyelerinde artışa neden olurken, birçok
kıyı kenti de hızlı bir şekilde toprak çökmesi ile karşı karşıya kalıyor zira
yeraltı suları çekiliyor ve bu yüzden de toprak çöküyor veya toprağın üzerindeki
şehirlerin büyük ağırlığı nedeniyle toprak dibe doğru sıkışıyor.
İstanbul
dibi çökmekte olan ilk 10 kentten 7’ncisi
Özetle, toprak çökmesi, genellikle yeraltı suyunun
aşırı çekilmesi veya üzerindeki binaların ağırlığından dolayı zeminin sıkışması
nedeniyle bir arazi alanının kademeli olarak batması anlamına geliyor. İstanbul
ise, kentin suyunun yüzde 97'sini 8 bölgesel rezervuardan çekiyor. Hızla artan
nüfusunun artan talepleri nedeniyle sürekli çökme riski altında (İstanbul’da
ölçülen çökmenin zirve hızı: 19 mm/yıl; ortanca hız: 6 mm/yıl). (18)
Kentlerin sular altında kalmasının bir nedenini
oluşturan deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte, genellikle büyük ticaret
merkezleri olan ve milyonlarca insana ev sahipliği yapan büyük kıyı kentlerinin
yaşanabilirliği konusunda endişelenmek için haklı nedenlerimiz var elbette.
Ancak bizi yönetenler küresel ısınmayı umursamadıkları
gibi, kıyı kentlerinin kendilerinin nasıl battığı ile de ilgilenmiyorlar. Oysa
bu gerçeklik, yükselen deniz seviyelerinin (şu anda ortalama 3,7 mm/yıl)
etkilerini çok daha kötüleştirebilecektir.
Aksi olsaydı, İstanbul’un tam bir inşaat alanına
dönüştürülmesinin yanı sıra, yıllardır
bir yıkım projesi olduğu bilim insanlarınca da ileri sürülen Kanal İstanbul
Projesi İktidar Bloku tarafından bu kadar sahiplenilmezdi. Kâr ve rant hırsının
bir kentin yok olması pahasına savunulabilmesi ise belki akıl tutulması, belki
de gözü kâr ve rant büyümesi gibi bir durum ile izah edilebilir.
Sonuç
olarak
Çok büyük depremlere gebe olan ve aynı zamanda dünyanın
batma tehlikesi içindeki ilk 10 büyük kentinden 7’incisi olan İstanbul’un
yöneticilerini belirlemek için 31 Mart’ta yerel yönetim seçimleri yapılacak.
Belediye başkanı adaylarından birisi hiçbir ekolojik
kaygıya sahip olmadığı gibi, doğayı büyük ekonomik ve siyasal rantlar elde etme
aracı olarak gören, Kanal İstanbul Projesi’nin savunucularından olan eski Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum.
Kısaca, Murat Kurum’un İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
seçilmesi durumunda İstanbul’un çöküşü kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, İBB
seçimleri sadece inşa edilmekte olan bir yeni faşizmi durdurmak için değil,
aynı zamanda İstanbul kentini çöküşten kurtarmak ve onu içinde yaşanabilir bir
kent haline getirmek için de son derece önemlidir.
Henüz çok geç olmadan buradan bir kez daha seslenmekte
yarar var: 31 Mart yerel seçimlerinde başta İstanbul olmak üzere, olabildiğince
en geniş coğrafyada en kapsayıcı bir demokratik seçim cephesini oluşturmak bir
yurttaşlık sorumluluğu ve görevidir.
Dip notlar:
(1) https://www.unep.org/resources/emissions-gap-report-2021
(26 October 2021).
(2) Jeff
Tollefson, “Top climate scientists are sceptical that nations will rein in
global warming”, https://www.nature.com
(1 November 2021).
(3)
IPCC, Climate Change 2021, The
Physical Science Basis, https://www.ipcc.ch/report,
s. 18 (9 August 2021).
(4) Earth just had its hottest year on
record — climate change is to blame, https://www.nature.com (10
November 2023).
(5) https://www.nature.com
(6 December 2023).
(6) https://www.nature.com
(5 February 2024).
(7) https://twitter.com/EliotJacobson/status/1759026794752303322
(18 Şubat 2024).
(8) https://www.americanprogress.org/article/the-health-care-costs-of-extreme-heat
(27 June 2023).
(9) Agm.
(10) https://theconversation.com/european-heatwave-whats-causing-it-and-is-climate-change-to-blame
(14 July 2023).
(11) https://theconversation.com/climate-tipping-points-are-nearer-than-you-think-our-new-report-warns-of-catastrophic-risk
(6 December 2023).
(12) https://theconversation.com/it-can-be-done-it-must-be-done-ipcc-delivers-definitive-report-on-climate-change-and-where-to-now (20 March 2023).
(13) https://www.commondreams.org/views/was-avoidable-climate-activists-say-about-apocalyptic-un-climate-report
(11 August 2021).
(14) https://thenextrecession.wordpress.com/climate-change-the-fault-of-humanity
(11 August 2021).
(15) Jason
Hickel, The Divide, A Brief guide to
global inequality and its solutions, Windmill Books, 2017 , s. 247-248.
(16) Cheryl Tay, Eric O. Lindsey, Shi Tong Chin,
Jamie W. McCaughey, David Bekaert, Michele Nguyen, Hook Hua, Gerald Manipon,
Mohammed Karim, Benjamin P. Horton, Tanghua Li & Emma M. Hill , “Sea-level
rise from land subsidence in major coastal cities”, https://www.nature.com, Nature Sustainability volume 5, s.1049–1057
(2022); https://www.visualcapitalist.com/cp/visualized-which-coastal-cities-are-sinking-the-fastest
(1 March 2024).
(17) İnterferometrik sentetik açıklıklı radar
(InSAR), farklı zamanlarda çekilen iki görüntüyü kullanır ve bunlar daha sonra
bir interferogram oluşturmak için karşılaştırılır. Bu interferogram, zaman
içinde uydunun görüş hattındaki bir referans noktasına göre toprak
hareketindeki değişiklikleri gösterir. Araştırmacılar, bu interferogramların bir
serisini analiz ederek her şehir için yer yüzeyinin uzun vadeli hızını tahmin
edebilirler.
(18) Bak: Görsel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder