B-21
Raider: Pentagon’un yeni ölüm makinesi
Mustafa
Durmuş
26 Kasım 2022
ABD’de bu ayın başında, yıllardır tüm dünyadan gizli olarak üretilen ‘B-21
Raider’ adlı, ‘hayalet bombardıman uçağı’ olarak da nitelenen, yeni bir savaş
uçağı görkemli bir törenle basına tanıtıldı. (1)
ABD ordusunun bu yeni savaş uçağının en
belirgin özellikleri; hem konvansiyonel hem de nükleer silahlarla donatılmış olması,
yüklü bombaları tam isabetle atabilmesi ve ‘delici vuruş’ yapabilmesi.
Ayrıca uçak gökyüzünde radarlara yakalanmadığı
için de ‘hayalet uçak’ diye anılıyor. Nitekim
tanıtımı sırasında, “en gelişmiş hava savunma sistemlerinin dahi B-21Raider’i
gökyüzünde tespit etmesinin çok zor olduğu” açıklandı.
İnsanlı
ya da insansız
Keza B-21 Raider, bir insan tarafından
çalıştırılabildiği gibi, kokpitte her hangi bir pilot olmadan uçabilmek üzere de
tasarlanmış bir uçak. Yani insanlı veya insansız uçabilen ama silah yüklü ve
ileri teknoloji ile donatılmış bir ölüm makinasından daha söz ediyoruz.
Şu an bu uçaklardan beşi üretim aşamasında
bulunuyor. B-21 Raider’in seri üretiminin 2027’de tam olarak devreye girmesi
bekleniyor ve bu üretim Çin'in yaptığı ileri sürülen askeri yığınağa ABD’nin yanıtının
bir parçası olarak görülüyor.
Tanesi
692 milyon dolar
Bir B-21 Raider uçağının üretim maliyeti
692 milyon dolar. Uçağın üreticisi ise geçen yıl 30 milyar dolarlık cirosuyla
dünyanın en büyük dördüncü silah üreticisi olan Northrop Grumman adlı ABD’li
bir şirket. Projede 400 tedarikçi firma da yer alıyor.
İklim
yıkımını hızlandıracak bir uçak
Bu uçağın bir önceki modeli olan B-2,
nükleer silaha sahip bir bombardıman uçağı ve her uçuşunda 251,400 kg CO2
emisyonuna neden oluyor. (2) Bu durum dikkate alındığında B-21 Raider’in de
ağır bir biçimde iklim yıkımına neden olan karbon emisyonu salması kaçınılmaz
olacak.
Hatırlatmakta yarar var: ABD, 2019 yılında
yaklaşık 801 milyar dolarlık bir askeri harcama ve yüzde 12’lik bir pay ile dünyada
en fazla karbon emisyonuna sahip ikinci ülke konumunda. İlk sırada 293 milyar
dolarlık bir askeri harcama ve yüzde 24’lük pay ile Çin ve üçüncü sırada 77
milyar dolarlık bir harcama ve yüzde 6,8’lik pay ile Hindistan yer alıyor.
Militarizm
yükseliyor!
Türkiye ise askeri harcamalarıyla en fazla
karbon salımı yapan 20 ülke arasında yaklaşık 16 milyar dolarlık bir askeri
harcama ve yüzde 1’lik bir pay ile 17’nci sırada yer alıyor. (3) Ülke savunma
sanayi ihracatının ise rekor tazelediği ileri sürülüyor.
Bir habere göre, “Türkiye’nin savunma
sanayi ihracatı, 2022’nin 11 aylık döneminde 3,7 milyar doları aşarak yeni bir
rekor kırdı. Savunma sanayi ihracatı 2021 yılının tamamında 3,2 milyar dolar
olarak gerçekleşmişti”. (4)
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan
savaş sonrasında başta Almanya olmak üzere birçok ülke ‘savunma’ bütçelerinde
tarihi artışlara gitti. Öyle ki bir zamanlar barışın ve refah toplumunun en
belirgin örneklerinden biri olarak gösterilen İsveç’te artık bu hedeflerin yerinde
neredeyse yeller esiyor, ülke giderek sağa ve militarizme kayıyor.
Nitekim bu sonbaharda iktidara geldiğinden
beri, İsveç’in yeni sağcı hükümeti üç savunma önceliği belirledi. İlki NATO’ya
katılmak, ikincisi “daha gelişmiş askeri silah sistemlerinin transferi dâhil” olmak
üzere Ukrayna'ya askeri desteği artırmak. Üçüncüsü ise, İsveç'in savunma
bütçesini zaman içinde artırmak. Kasım ayında İsveç silahlı kuvvetleri, askeri
harcamaları 2028’e kadar yapmak yerine, öne çekerek, 2026'ya kadar milli gelirinin yüzde 2'sine
(NATO üyeleri için uzun süredir devam eden hedef) artırma talebinde bulundu. (5)
Temiz
enerjiye, açlıkla mücadeleye daha az kaynak
Öte yandan, 2021’de dünyadaki militarist
harcamaların toplam tutarı 2 trilyon doları aşarken, yalnızca 750 milyar
dolarlık temiz enerji ve enerji verimliliğine yatırım yapıldığı biliniyor. Aslında
enerji altyapısına yapılan toplam yatırım 1,9 trilyon dolardı, ancak bu
yatırımın büyük kısmı fosil yakıtlara (petrol, doğal gaz ve kömür) gitti.
Dolayısıyla fosil yakıtlara yapılan yatırımlar devam ediyor ve silaha yapılan
yatırımlar artarken, temiz enerji
biçimlerine geçiş yatırımları yetersiz kalıyor. (6) Bu arada dünyada 810
milyondan fazla insan aç ve 2,4 milyar insan yetersiz besleniyor. (7)
Özetle, sürekli olarak açlık ve yoksulluk
üreten kapitalizm ve emperyalizm, bir yandan otoriterlik ve faşizmi beslerken,
bir yandan da militarizmi yükseltiyor ve savaş makinesini de sürekli olarak güçlendiriyor.
Demokrasi
inişte!
Öyle ki 2016 yılında dünya çapında 97
ülkede liberal ve seçimli demokrasi varken, bu rakam 2021’de 89’a geriledi.
2017 yılında 3,9 milyar olan bu tür demokrasilerde yaşayan insan sayısı 2021’de
2,3 milyara geriledi. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin antidemokratik,
otoriter rejimler altında yaşadığı tahmin ediliyor. (8)
İçerdeki otoriterleşmeye paralel bir
biçimde, sistemin egemenleri savaşsız yapamıyorlar. Savaşlar sistemi krizlerden
çıkarmak anlamında önemli bir işlev de gördüğünden, otoriter rejimler sürekli
olarak yeni savaşlara yöneliyorlar. Bunu yaparken de rıza üretebilmek için
milliyetçiliği ve yabancı düşmanlığını körüklüyorlar.
Kendilerini iktidar muhalifi olarak
gösterseler de, aslında düzenin muhalifi olmayan burjuva muhalefet partilerinin
“ulusal çıkarların savunusu” adı altında iktidarlara verdikleri destekler ise otoriter
rejimlerin ömrünün uzatılmasına yardımcı oluyor.
Sonuç
olarak
Kapitalizm ve onun koruyucusu ulus
devletler, kıt iktisadi kaynakları sebep olduğu açlık ve yoksulluk gibi derin
sorunları çözmek yerine yeni savaşlara ve onun ardındaki sanayilere aktarıyorlar.
Başta Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki savaşın neden olduğu yıkım ortada iken
çabayı barışı tesis etmek için değil, yeni savaşların önünü açmak için harcıyorlar.
B-21 Raider, üreticisi çok uluslu şirketin
sermayedarlarına ve askeri sanayi sektörüne devasa kârlar ve dünyanın efendisi
konumundaki sınıflara ve onların sözcülüğünü yapan liderlere güvenlik
sağlarken, aynı zamanda yeni kitlesel ölümlere ve doğanın daha fazla tahrip
edilmesine aracılık edecektir.
İnsanlığın çabası yeni savaş makinaları
üretmek değil, dünyada demokrasiyi, kalıcı bir barışı inşa etmek ve teknolojik
yenilikleri insanlığın, emeğin ve doğanın hizmetinde kullanmaktır.
Dünya 1930’larda, 1960’larda ve 1970'lerde
otokratlaşma evrelerinden geçti. O zamanlar insanlar durumu tersine çevirmek
için savaştılar ve demokratik haklarını daha da geliştirebildiler. Aynı şey
tekrar yapılabilir ve şiddet, otokrasi, savaş çabaları geriletilebilir.
Tüm bu kötülüklerden ‘kalıcı olarak’
kurtulabilmenin ise kapitalizm altında mümkün olmadığını yaşayarak görüyoruz.
Bunun için kapitalizmden ve onun olmazsa olmazı emperyalizmden kurtulmak
gerekiyor.
Yeni yılın demokrasi, barış ve emeğin yılı
olması dileğimle…
Dip notlar:
(1) https://breakingdefense.com/2022/12/top-secret-b-21-raider-finally-revealed-in-high-powered-ceremony
( 2 December 2022).
(2) Stuart
Parkinson, A Movement for the abolition of war in June 2019, Responsible Science, No.2 (Winter
2020).
(3) https://www.sgr.org.uk/sites/default/files/2022-11/SGR%2BCEOBS-Estimating_Global_MIlitary_GHG_Emissions_Nov22_rev.pdf,s.12
(25 Kasım 2022).
(4) https://www.ekonomim.com/ekonomi/savunma-sanayii-ihracati-rekor-tazeledi-haberi
(21 Aralık 2022).
(5) https://breakingdefense.com/2022/12/drones-sats-and-rockets-as-sweden-looks-to-boost-spending-its-taking-lessons-from-ukraine
(19 December 2022).
(6) https://thetricontinental.org
(5 May 2022).
(7) https://www.mckinsey.com/featured-insights/themes/hunger-is-pervasive-and-solvable
(28 May 2022).
(8) https://www.statista.com/chart/28353/democracies-and-autocracies-around-the-world
(28 September 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder