Küresel
ekonomideki son gelişmeler ve Türkiye’deki politik ittifaklar
Mustafa
Durmuş
29
Temmuz 2022
İki gün önce ABD Merkez Bankası Fed 0.75
baz puan faiz artırdı. Kuruluşun bu politikasını yılsonuna kadar (faiz oranı
yüzde 3,0-3,5’i bulana değin), sürdürmesi bekleniyor. Bu artışla ABD’de faizler
yüzde 2,25-2,50 aralığına yükseltilmiş oldu (1).
Keza aynı günlerde IMF Temmuz ayı World
Ekonomik Görünümü Raporu’nu açıkladı. Buna göre, bu yıl ve 2023’te tüm dünyada,
geçen yıla nazara, hem büyüme oranları ciddi biçimde düşecek hem de
enflasyondaki artış sürecek (2).
Son olarak, Rusya’nın, kış yaklaşırken
Avrupa’ya olan doğal gaz sevkiyatını iyice azaltacağı yani bu ülkenin kendisine
karşı yürütülen yaptırımlara karşılık olarak enerjiyi bir silah olarak kullanacağı
anlaşılıyor.
Her üç gelişmenin ayrı ayrı ve birlikte
olmak üzere, hem dünya ekonomisi hem de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu
‘yükselen ekonomiler’ ya da ‘azgelişmiş ekonomiler’ diye tabir edilen ülkeler
üzerinde önemli etkilerinin olması kaçınılmaz.
Sermaye
çıkışları, resesyon, enerji krizi, enflasyon, borç temerrütleri, yoksulluk ve
açlık bir arada
•Azgelişmiş ülkelere doğru olan sermaye
girişleri yavaşlarken, bu ülkelerden olan spekülatif sıcak para çıkışlarında
artışlar olacaktır. Bu da ödemeler dengesi (döviz) krizini derinleştirecektir.
• Ekonomik büyüme yavaşlayacaktır. Nitekim
IMF bu son raporunda, küresel ekonomik büyüme tahminini bu yıl yüzde 3,6’dan
yüzde 3,2’ye, 2023’te ise yüzde 2,9’a düşürdü.
Fon, yüksek enflasyon ve Ukrayna savaşından
kaynaklanan risklerin kontrol altına alınmaması halinde, dünya ekonomisinin
resesyonun eşiğine gelebileceği uyarısında bulundu. Küresel ekonomik büyümenin
en önemli sürücüsü konumundaki Çin ise son 40 yılın en düşük ekonomik
büyümesini yaşayacak. Bu arada kuruluş, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme
tahminlerini bu yıl için yüzde 4, gelecek yıl için yüzde 3,5 olarak revize etti.
• Ekonomik büyümedeki yavaşlamayı işsizlik ve yoksulluktaki artış ve dış borçlar başta olmak üzere, borçların geri ödenmesindeki zorluklar hatta temerrütler takip edebilecektir. Bu gelişmeler işçilerin sendikalaşma ve daha iyi bir yaşam için daha yüksek ücret talep etme yönündeki mücadelelerini de olumsuz etkileyebilecek.
• Yavaşlayan ekonomik büyümeye karşılık, kısmen
artan gıda ve enerji fiyatları yüzünden enflasyon daha da artacak. Bu yıl
enflasyonun gelişkin ekonomilerde yüzde 6,6’ya, yükselen ekonomilerde ve
azgelişmişlerde yüzde 9,5’e ulaşması bekleniyor.
Türkiye:
Hiper enflasyona doğru koşu sürüyor!
Türkiye’de ise, MB’nin dünkü Enflasyon
Raporu’nda yer aldığı üzere yılsonu enflasyon beklentisinin yaklaşık 18 puan
artırımla yüzde 60,4’e yükseltilmesi (3), ülkede gerçekte hiper enflasyon
dinamiklerinin işlemeye başladığının bir göstergesi.
Enflasyondaki hızlı yükseliş ise
yoksulların başta gıdaya erişimi olmak üzere, temel mal ve hizmetlere erişimini
zorlaştıracak, bu da onların durumunun iyice kötüleşmesiyle sonuçlanacak.
• Enflasyondaki yükselişe karşı dünyada
faiz oranlarının yükseltilmesine devam edilecek. Seçim ekonomisi siyaseti
izleyen Türkiye’de ise seçim sonrasında iş başına gelecek olan iktidar (eğer
dış fon temininde zorlanırsa ve enflasyonist gidiş daha da hızlanırsa ) kaçınılmaz
olarak çok yüksek ve peş peşe faiz artırımları yapmak durumunda kalacak. Böyle
bir sıkılaştırma borç temerrüdü olasılığını artıracak.
Enerji
kesintisi ekonomileri daraltacak
• Doğal gaz arzında yaşanacak daha ileri
kesintilerse, öncelikle Rus doğal gazına bağımlı AB ülkelerinin ekonomik
büyümelerini yavaşlatacak, ardından da Türkiye’nin bu ülkelere olan
ihracatlarını azaltarak mevcut krizin iyice derinleşmesiyle sonuçlanacaktır.
Öyle ki bir çalışmaya göre, doğal gazın
toplam kesilmesi halinde bir yıl içinde bazı ekonomiler reel olarak küçülecek.
Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi bazı Orta Avrupa ülkeleri ve
İtalya bundan en çok etkilenecek ülkeler olacak. Kıtanın hızlı sıvılaştırılmış
petrol gaz entegrasyonunu sağlayamadığı en kötü senaryoda, birçok uyum sorunu
yaşanacak ve sadece sanayinin değil, aynı zamanda tüketici hanelerinde kış koşullarında
gaz kıtlığına karşı kışın korunması halinde, bu ülkelerde milli hasıla yüzde
5-6 puan düşebilecek (4).
Yani artık sadece uluslararası sermaye
hareketlerinin yol açtığı değil, aynı zamanda enerjideki ‘ani duruş’ etkisinden
de söz edilebilecek.
Bu gelişmeler bir yandan Avrupa’da enerji
sektöründe yeniden devletleştirme tartışmalarına neden olurken, diğer yandan
ülkeler arasındaki çıkar çatışmalarını da ortaya çıkartacak.
Örneğin Avrupa Komisyonu’nun doğal gaz
kullanımında bu yıl yüzde 15’lik tasarrufa gitme önerisi Avrupa ülkelerini
karşı karşıya getirecek gibi görünüyor. Nitekim Yüksek bir ekonomik büyüme hızı
yakalamayı hedefleyen ve doğal gaz sıkıntısını Almanya kadar şiddetli yaşamayan
İspanya bu tasarrufa, üretimine zarar vereceği ve büyümeyi yavaşlatacağı
gerekçesiyle, karşı çıkıyor. (5)
İttifakların çözüm önerileri var mı?
• Durum böyle iken bir seçim sürecine
girmiş olan Türkiye’de iktidarın gerekli önlemleri almaktan ziyade, iktidarını
koruma ihtiyacı ve gayreti daha ağır basacak, popülist genişletici para ve
maliye politikaları sürdürülecek, bu da seçim sonundan itibaren çok daha ağır
bir ekonomik ve mali enkazın ortaya çıkmasıyla sonuçlanacak.
• ‘Millet İttifakı’ kapitalizmin yapısal
sorunlarını ele almaktan ziyade yüzeydeki sorunlarla uğraştığından (en son
otomobiller üzerinden alınan ÖTV’nin kaldırılması tartışmasında olduğu gibi),
bu gelişmelere ilişkin köklü önlemler öneremediği gibi, ideolojik ve sınıfsal
konumlanması gereği bu gelişmelerin emekçileri nasıl etkileyeceğindense, total/makroekonomik
ve politik etkilerine odaklanmış durumda.
Kısaca ana akım muhalefet de emekçi
halklardan yana köklü her hangi bir krizden çıkış stratejisi ve buna uygun
politikalar önermiyor.
Bu durumda, süper enflasyon, yüksek
işsizlik, sürekli artan döviz kuru ve bunlarla birlikte giderek derinleşen
yoksulluk ve artan açlık tehlikesine karşı emekçi halkları koruyacak strateji
ve politikaların geliştirilmesi, bunların en geniş yığınlara anlatılması ve onlarla
birlikte mücadelenin örülmesi, kaçınılmaz olarak ‘Üçüncü İttifak’ın ve bunun
dışında kalan sosyalist partiler ve hareketlerin birlikte üstlenecekleri ertelenemez
bir görevdir.
Bu kesimin demokrasi mücadelesini
sürdürürken ‘Millet İttifakı’ ile de dayanışmayı ihmal etmeden, ekonomide nasıl
bir çıkış yolu önereceği her zamankinden çok daha önemli bir hale gelmiş
bulunuyor.
Dip notlar:
(1) https://www.federalreserve.gov/newsevents/pressreleases/monetary20220727a.htm (27 July 2022).
(2) IMF,
World Economic Outlook Update July, Gloomy and more uncertain, https://www.imf.org (27
Temmuz 2022).
(3) TCMB
Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun "Enflasyon Raporu 2022-III"ün Tanıtımına
İlişkin Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma, https://www.tcmb.gov.tr
(28 Temmuz 2022).
(4) https://www.statista.com/chart/27807/european-gdp-output-losses-twelve-months-after-a-russian-gas-supply-shut-off
(20 July 2022):
(5) https://www.brinknews.com/europe-is-scrambling-to-secure-its-energy-in-time-for-winter
(27 July 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder