Tasarruf
paketinde olmayanlar
Mustafa
Durmuş
17
Mayıs 2024
Bugünlerde gündem kamuda uygulanacak olan tasarruf
tedbirleri. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Tasarruf ve Verimlilik”
adlı paketin açıklanmasından önce yaptığı sunumda, tüm kamuyu kapsayan bir
çalışma yapıldığını, TBMM hariç bütün kamu kurum ve kuruluşlarının tasarruf
paketine uymasının zorunlu kılınacağını açıkladı. (1)
Yani açıklamaya göre, tasarruf paketi tüm kamu kurum
ve kuruluşlarının yanı sıra KİT’leri, döner sermayeleri, fonları ve yerel
yönetimleri de kapsıyor (bu durum istihdam yaratamama bağlamında, muhalefete
geçen yerel yönetimler için ciddi bir sorun oluşturacaktır).
Etki
analizine yer verilmeyen bir paket
Pakette, alınacak önlemlerin sayısal büyüklüğü,
enflasyon, bütçe açığı ve ekonomik büyüme gibi makroekonomik değişkenler üzerindeki
etkileri gibi önemli hususların yer almaması pakete yönelik eleştirilerin
başında geliyor. Çünkü bu paketin, enflasyonla mücadele (dezenflasyon sürecine
destek), verimli kaynak kullanımı ve sürdürülebilirlik gibi amaçlarla hazırlandığı
ileri sürülüyor.
Saray’ın
harcamaları?
Her ne kadar TBMM dışında tüm kamu kuruluşlarının
tasarruf tedbirlerini uygulayacağı ileri sürülse de, Saray’ın harcamalarının bu
tedbirlerin kapsamında olup olmayacağının muallakta olması da haklı bir diğer eleştiri
konusu.
Ayrıca paketin asıl olarak harcamalardaki kesintilerle
ilgili olması, örneğin vergisel tasarruf tedbirlerine (“kayıt dışılıkla
mücadele” gibi yıllardır söylenenler dışında) yer verilmemesi de eleştiriliyor.
Gerçi bu paketin bir ilk olduğu ve bunun devamının
geleceğinin açıklanması ilerde vergilerle ilgili düzenlemeleri de gündeme
getirecektir. Buradaki sorulması gereken soru, “hangi sınıf ya da kesimlerin
vergisinin artırılarak vergi geliri artışının sağlanacağı” sorusu olmalıdır.
Pakette
öne çıkan tasarruf tedbirleri
Pakette sekiz başlık altında sıralanan tasarruflarla
ilgili olarak emekçilerin gözüne çarpması gereken ilk tedbir (beklendiği gibi) “Personel
Harcamaları”, yani kamu emekçileriyle ilgilidir. Zira pakete göre, kamuda yeni
personel alımı üç yıl boyunca emekli olan kişi sayısıyla sınırlandırılacak.
Böylece işsizliğin gerçek anlamda artmaya başladığı
bir dönemde kamunun istihdam yaratma kapasitesi iyice daraltılıyor. Bu tedbirin
faturasını en çok da üniversite mezunu olup da kamuda işe girmeyi bekleyen gençlerin
(başta atama bekleyen öğretmenler olmak üzere), kadro bekleyen taşeron
işçilerinin ödeyeceği çok açık.
İkinci tasarruf kalemi bütçede “Cari Harcamalar”
olarak geçen piyasadan mal ve hizmet alımlarıyla ve “Yatırım Harcamaları”
olarak bilinen kamu yatırımlarıyla ilgili. Buna göre, deprem için harcanacak
olan ödenekler hariç, mal ve hizmet alımı ödeneklerinin yüzde 10’u ve yatırım
ödeneklerinin yüzde 15’i kesiliyor.
Savunma,
güvenlik hizmetleri ve KÖİ projeleri istisna tutuluyor
Böylece, savunma ve ambulans alımı gibi alanlar hariç,
üç yıl süreyle yeni araç satın alma ve kiralama yapılamayacak. Savunma ve
güvenlik hariç, toplu taşıma olan yerlerde servis sözleşmeleri sonlandırılacak.
Ayrıca yeni kamu binası, lojman ve sosyal tesis alımı, yapımı, kiralanması
süresiz olarak durduruluyor. Keza savunma ve güvenlik amacıyla kullanılanlar
hariç, binalar “ekonomiye kazandırılmak” adı altında özel şirketlere ve şahıslara
satılacak (bu satışların kimleri zengin edeceği ise merak konusu).
Bir hesaplamaya göre, mal ve hizmet alımlarından 68
milyar TL ve yatırımlardan 95 milyar TL olmak üzere toplamda 164 milyar TL’lik
bir tasarruf sağlanacak. Bu miktar GSYH’nin yüzde 0,4’üne denk düşüyor. (2)
Pakette köprüler, oto yollar ve şehir hastaneleri gibi
döviz cinsinden ya da kura endeksli gelir garantilerine ilişkin bir tasarruf
tedbirine rastlanmazken, kamu emekçilerinin sayısının sınırlandırılması, servis
araçlarının kaldırılması ya da lojman sayısının azaltılması, aslında bir kemer
sıkma tedbiri olan söz konusu kamusal tasarrufların sınıfsal karakterini de ortaya
koyuyor.
Özetle, şu ana kadar ki israf düzeninin, bütçe
açığının ve İktidar Blokunun yanlışlarının bedelini yine emekçiler ödeyecek.
Kamu
harcamalarındaki tasarruf miktarı ne olmalı?
Peki, kamuda yapılması gereken tasarruf ihtiyacı,
pakette önerildiği gibi 200 milyar TL’nin altında mıdır? Yoksa bunun çok
üstünde midir?
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı R. Hakan Özyıldız’ın
hesaplamasına göre, önlem paketinin, enflasyonla mücadele programına destek
verebilmesi için, büyüklük olarak en azından 1,5 trilyon lira (milli gelirin yüzde
3,5’i) civarında bir büyüklükte olması gerekiyor.
Aksi halde kamu bankalarından borçlanacak ve 1 trilyon
TL’yi aşan böyle bir borçlanmanın tamamı baskılanmış faiz oranından kamu
bankalarından karşılanamayacağı için, bu durum faiz oranlarının artmasıyla, bu
da faiz harcamalarının ve bütçe açığının büyümesiyle sonuçlanacaktır.
Bir TEPAV çalışmasına göre ise, aslında 2024 için
toplam 1 trilyon 45 milyar TL’lik tasarruf alanı ve ayrıca alınacak tedbirlerle
300 milyar 309 milyon TL’lik gelir artışı imkânı var. (3)
Faiz
harcamaları?
Saray’ın harcamalarının dışında, iktidarın tasarruf
yapamayacağı harcama kalemlerinin başında kuşkusuz faiz ödemeleri geliyor.
Bilindiği gibi, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nde
faiz ödemeleri için 1 trilyon 254 milyar TL’lik, 2025 için 1 trilyon 809 milyar
TL’lik ve 2026 için 2 trilyon 295 milyar TL’lik bir kaynak ayrıldı. Yani 2024-2026
dönemini kapsayan üç yıllık süreçte faiz için bütçeden 5 trilyon 358 milyar TL
ödeme yapılacak ve böylece faiz giderlerinin bütçedeki payı yüzde 10,5’ten yüzde
14,3’e çıkacak.
NAS gerekçe gösterilerek 2021 yılında başlatılan faiz indirimlerine
rağmen kamunun üzerindeki faiz yükünün (deyim yerindeyse) patlaması ayrıca
sorgulanmalı ve bunun siyasal sorumluları hesap vermelidir.
Faiz
ödemeleri bütçe açığının yüzde 53’ü kadar
Üstelik faizle ilgili durum faiz oranlarının tekrar
yükseltilmeye başlandığı M. Şimşek’in son döneminde de kötüleşerek sürüyor.
Öyle ki Merkezi Yönetim Bütçesi açığı bu Nisan ayında
yüzde 34,2 artarak 177,8 milyar liraya yükselirken, ilk dört aydaki açık yüzde
81 artışla 691,3 milyar liraya ulaştı. Ancak bu dört aylık dönemde faiz
harcamaları yüzde 170 oranında artış kaydetti. Böylece faiz harcamaları toplam
bütçe açığının yüzde 53’ünü oluşturdu. (4)
Faiz ödemelerinin bütçe açığındaki bu yüksek payı
düşürülemediği sürece, bütçe açığının da, enflasyonun da artmaya devam edeceğini,
böylece açıklanan bu tasarruf tedbirlerinin sonuç vermeyeceğini öngörmek için
“ekonomist” olmaya gerek yok sanırız.
Vergisel
teşviklere dokunulmuyor
22 yıllık AKP iktidarlarınca sermaye kesimine doğrudan
kamu harcaması yoluyla destekler veriliyor (yüksek fiyatlı kamu ihaleleri, garantiler,
piyasadan mal ve hizmet alımları gibi yollarla).
Ayrıca ‘vergi harcamaları’ adı altında bu kesimden
vergi alınmayarak da bu destek dolaylı olarak sürdürülüyor. Uygulamanın adı da
(vergi harcaması) bu işlev konusunda her hangi bir fikir vermediğinden, sermaye
sınıfına yapılan böyle bir destek kolayca toplumdan gizlenebiliyor.
Nitekim 2024 yılı Bütçe Kanunu’nda bu rakam 2 trilyon
210 milyar TL olarak belirlendi. Dahası 2024-2026 dönemini kapsayan üç yılda bu
tutar 8 trilyon 211 milyar TL’yi bulacak.
Pakette, vergi indirimi, muafiyeti ve istisnalarını
içeren ve yüzde 90’ından sermaye kesiminin faydalandığı bu alanda önerilen
somut bir tasarruf tedbiri mevcut değil (sadece bu ay içinde mevduat faizi
gelirlerindeki stopaj oranları bir miktar artırıldı).
KÖİ
projeleri ve şehir hastanesi ödemeleri kapsam dışı
Sermayeye verilen destekler bunlarla da sınırlı değil.
KÖİ projeleri ve Şehir Hastanelerinin bütçeye çok ciddi bir yükü olmasına
rağmen, pakette bu alana ilişkin de her hangi bir tasarruf tedbiri mevcut
değil. Aksine bu alanda kullanıcı ücretlerine yüzde 60’a varan zamlar yeni
yapıldı.
Örneğin sadece bu yıl bu projeler için 163 milyar TL
civarında bir ödeme yapılacak. Yani iktidarın yapacağı tasarruflardan elde
etmeyi beklediği miktar kadar bir para bu tartışmalı projeler için harcanacak.
Savunma
ve güvenlik harcamalarında tasarruf yok!
Son olarak, bu pakette kayırılan harcamaların başında gelen
bir diğer harcama kaleminin “savunma ve güvenlik harcamaları” olduğunun altını
çizelim. Gariptir ki sağcısı, solcusu, muhafazakârı ya da liberali hiçbir
yorumcu bu konuya hiç girmiyor, yorumda bulunmuyor.
Oysa yukarıda da belirtildiği gibi, diğer alanlardaki kamu
personelinin servisleri ve lojmanları azaltılıp, genel olarak deprem ve zorunlu
harcamalar hariç cari harcamalar düşürülürken, savunma ve güvenlik amaçlı
olarak ayrılan ödeneklere dokunulmayacak. Yani mevcut rejime damgasını vuran
güvenlikçi politikalar açıklanan tasarruf tedbirlerinde de kendini gösteriyor
zira bu alan tedbirlerin dışında bırakılıyor.
Öte yandan, yine hatırlatalım önümüzdeki üç yılda
savunma ve kamu düzeni/güvenlik harcamalarına bütçeden ayrılan pay yüzde
11,2’den yüzde 11,8’e yükselecek (faiz ödemeleri dışarıda tutulduğunda bu pay yüzde
12,6’dan yüzde 13,7’ye çıkacak).
Böylece 2024-2026 yıllarını kapsayan üç yılda bu
harcamalar için bütçeden toplam 4 trilyon 869 milyar TL ödenek ayrıldı. Üstelik
bu harcamalara Savunma Sanayi Destekleme Fonu’nun (SSDF) kaynakları dâhil
değil.
Bazı
kıyaslamalar
Türkiye’deki askeri harcamaların durumunu görebilmek
için bazı kıyaslamalar yapmak yararlı olabilir.
Örneğin, NATO ülkeleri arasında en fazla askeri
personele sahip ülkeler sıralamasında Türkiye, ABD’den sonra ikinci sırada yer
alıyor. Ayrıca NATO üyesi ülkelerde askeri harcamaların kişi başı milli gelire
oranı ile ilgili yapılan sıralamada Türkiye 7’nci sırada bulunuyor (bu oran
Türkiye için 2023 yılında yüzde 0,016). Askeri harcamaların GSYH içindeki payı
itibarıyla ise yüzde 1, 22 ile 9’uncu ülke konumunda. (5)
Son olarak,
Türkiye 11,702 adet tank ile dünyada en fazla tanka sahip bulunan 4’üncü
ülke. İlk sırada 60,937 tank ile ABD, ikinci sırada 23,928 tank ile Rusya ve
3’üncü sırada 20,254 tank ile Çin gelirken; dünyanın en kalabalık nüfusuna
sahip ülkesi olan Hindistan’ın 8,309 ve nüfusu 90 milyona yaklaşan İran’ın sadece
2,878 tankı bulunuyor. (6)
Sonuç
olarak
Açıklanan “kamuda tasarruf ve verimlilik paketi” süslü
cümlelerle kamuoyuna sunulan ama öz itibarıyla tasarrufu sağlamaktan uzak ve
eklektik bir paket olduğu gibi, sınıfsal karakteri itibarıyla faturayı emekçi
halklara ödettirecek olan bir pakettir. Bu paketin adil bir vergilemeye dayalı
bir kamu gelir ayağı ise mevcut değildir.
Bu paketi başka tasarruf paketlerinin izleyeceğinin
açıklanması ise İktidar Blokunun örtülü bir IMF Kemer Sıkma Politikasını hayata
geçirmeye başladığının bir itirafı niteliğindedir.
Devletlerin sosyal sınıflar karşısında tarafsız
olmadığı bir gerçektir. Bu nedenle de devleti yönetenlerin hayata geçirdikleri
bu tür tedbirler de tarafsız olamaz. Nitekim açıklanan paket sermayeyi, faiz
lobilerini, yüksek kâra dayalı büyük alt yapı projelerini hayata geçiren yerli
ve yabancı yatırımcıları koruyan, diğer yandan emekçileri zarara uğratan, işsiz
ve yoksul bırakan bir pakettir.
Son olarak, bu paket devleti yönetenlerin militarist,
güvenlikçi, otoriter karakterlerini de ortaya koymaktadır. Zira hemen her
türden sosyal harcama kısılırken, savunma ve güvenlik harcamaları bu tasarruf
tedbirlerinin dışında bırakılmaktadır. Bu durum emek, demokrasi ve barış
mücadelesinin bir arada yürütülmesi gibi bir zorunlu görevi önümüze koymaktadır.
Dip notlar:
(1) https://www.youtube.com/watch?v=UWpKu_FPuqU
(15 Mayıs 2024).
(2) https://www.ekonomim.com/ekonomi/kamuda-tasarrufa-uymayana-ceza-surprizi-haberi
(14 Mayıs 2024).
(3) Nasıl
bir tasarımda yapısal ve mali nitelikli tedbir önerileri düşünülebilir?
(Değerlendirme Notu / H. Hakan Yılmaz), https://www.tepav.org.tr
(10 Mayıs 2024).
(4) https://www.hmb.gov.tr/2024-nisan-ayi-butce-gerceklesme-sonuclari
(16 Mayıs 2024).
(5) https://www.statista.com/chart/14636/defense-expenditures-of-nato-countries (21
July 2022).
(6) https://www.visualcapitalist.com/visualized-top-15-global-tank-fleets
(15 March 2024).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder