Ölmüşüz
de ağlayanımız yok!
Mustafa
Durmuş
23 Temmuz 2024
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in bir süredir
uygulamaya soktuğu ekonomi programı son derece açık ve net:
“TL mevduat faizlerini yüksek tut, döviz kurunu
sabitle. Gerektiğinde kamu bankalarını devreye sok ki piyasaya dolar ve avro
satıp kuru sabit tutabilsinler. Maaş ve ücretleri de geçmiş enflasyona göre değil,
beklenen enflasyona göre ayarla ki asgari ücrete, emekli maaşlarına zam yapmamanın
gerekçesi oluşabilsin”.
Tefecilerin
ağzı kulaklarında
Programın asıl ayağını oluşturan ve bir zamanlar
kendilerine, iktidar sözcüleri tarafından, “dış güçler”, Londra tefecileri” gibi lakaplar
da takılan “taşımalı döviz ticareti” (carry trade) yapanların ve yaptıranların ağızları
ise kulaklarına varıyor.
Çünkü bu program sayesinde müthiş paralar
kazanıyorlar. Öyle ki UBS’in Küresel Servet Raporuna göre, ülkedeki servet
sahiplerinin servetleri geçen yıl ABD doları cinsinden yüzde 63 artarak diğer
ülkelere fark atmış.
Yani halk çok ciddi ekonomik sıkıntı içinde ve açlıkla
ve yoksullukla boğuşurken bu büyük miktarda döviz sahibi zenginler geçen yıl
inanılmaz servetler kazanmışlar. İzlenen mevcut programla bu yıl daha da
semirecekleri kesin.
Yine
canımızı acıtan tuhaf bir “başarı öyküsü”
Bu taşımalı döviz tüccarı küresel finans kapitalin taşeronluğunu
yapan Moody’s ise bu gelişmeden memnun ki ülke puanını yükseltti.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek de ülke ekonomisinin küresel
finans kapitale olan bu teslimiyetini “büyük bir başarı” olarak anlatıyor. Bu tür
anlatılar onun en iyi bildiği işlerden biri. Bunun için eğitimi ve tecrübesi ve
daha da önemlisi finans kapital ile organik bağları olsa gerek.
İşi bilmeyen gariban halksa, “program iyi gidiyor”
diye sabrediyor, bazıları ise iktidar medyasının gazıyla hala bu programı
alkışlıyor.
Özcesi, izlenen Şimşek programıyla yerli ve yabancı
servet sahiplerinin servetleri daha da artırılırken, içine girilen ekonomik
durgunluğa ek olarak, ciddi bir finansal krizin temelleri de adım adım atılıyor.
Emek
örgütleri göreve!
Bundan asıl zararı görecek olan kesimlerin emekçiler,
işçi sınıfı, yoksullar, emek ve meslek örgütleri olacağına hiç kuşku yok.
Bu yüzden de başta bir süredir uykuda olan ve bu
programla birlikte giderek artacak olan işsizlik yüzünden üye ve güç kaybedecek
olan işçi sendikaları olmak üzere, emek ve demokrasiden yana tüm toplumsal
güçler ayağa kalkmak zorunda.
Bu ülkenin emperyalizm kıskacından kurtulabilmesi
için, halklarımızın refahı için, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için bu
programa karşı çıkılmalı ve onun daha fazla hayata geçirilmesini önlenmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder