23 Mayıs 2015 Cumartesi

OECD Raporu: Malûmun İlanı




OECD Raporu (In it Together Why Less Inequality Benefits All) : Malûmun İlanı

Mustafa DurmuÅŸ
 
OECD’nin iki gün önce,21 Mayıs’ta, yayımlanan son raporuna göre (http://www.oecd.org/social/in-it-together-why-less-inequality-benefits-all) pek çok geliÅŸmiÅŸ ülkedeki gelir eÅŸitsizliÄŸi tüm zamanların en yükseÄŸine çıktı.

EÅŸitsizlik krizli ya da krizsiz her dönemde atmaya devam ediyor…

Raporun ilk çarpıcı bulgusu, son otuz yıl dikkate alındığında, bu gelir bölüşümü eÅŸitsizliÄŸinin ya da adaletsizliÄŸinin ekonomilerin hem büyüdüğü hem de durgunluk ve krizlerin yaÅŸandığı dönemlerde artmaya devam etmesi.  KuÅŸkusuz bu eÅŸitsizlik kriz sonrası dönemlerde çok daha hızlı artıyor.

OECD üyesi 34 ülkenin ortalama en zengin % 10’luk nüfusu en yoksul % 10’dan 9,6 kat daha fazla gelir elde ediyor. Bu oranlar 1980’lerde 7 kat, 1990’larda 8 ve 2000’lerde 9 kat idi.

Düzenli veri elde edilebilen 18 ülkede, 2012 yılında, ortalama olarak,  en yoksul % 40’lık nüfus,  toplam servetin sadece % 3’üne, buna karşılık en zengin % 10’luk nüfus % 50’sine ve en zengin % 1’lik nüfus ise % 18’ine sahip oldu. 

Böylece en tepedeki % 1’lik en zengin grubu her dönemde giderek daha da güçlendi ve zenginleÅŸti. Buna karşılık en alttaki en yoksul işçi sınıfından oluÅŸan %  40’lık nüfus son 30 yılın ekonomik refahından en az pay alan ve bu payı da göreli olarak daha da azalan kesim oldu.

 ABD’de gibi en geliÅŸmiÅŸ kapitalist ülkede dahi en alttaki % 10’luk nüfus 1985’ten bu yana gelirinin % 3,3’ünü kaybetti. Ä°spanya gibi krizden ağır etkilenenlerde bu etki daha fazla oldu (en yoksul % 10’luk nüfus 2007-2011 arasında gelirinin % 13’ünü kaybetti).

Gelir eÅŸitsizliÄŸi ekonomik büyümeyi yavaÅŸlatıyor…

Ä°kinci olarak, artan gelir eÅŸitsizliÄŸi ekonomik büyümeyi yavaÅŸlattı ve bu yöndeki fırsatları ortadan kaldırdı.  Öyle ki 1985-2005 döneminde gelir bölüşümü adaletsizliÄŸi büyüme potansiyelinin % 4,7’sini eritti. 

AÅŸağıdaki grafikten de görüleceÄŸi gibi, en yoksul % 10 ve % 40’lık nüfus bu geliÅŸmeden son derece olumsuz etkilendi. En yoksul % 10’luk nüfusun geliri 1985 yılından bu yana sadece % 10, en yoksul % 40’lık nüfusunki % 20 artabildi. DiÄŸer taraftan en zengin % 10’luk nüfus gelirini % 50 artırdı. Ortadaki % 50’lik kesim ise gelirini sadece % 35 artırabildi (s. 23).

 


Prekarya somutlaşıyor…

Üçüncü olarak, standart dışı tabir edilen güvencesiz, esnek, düşük ücretli ve yarı zamanlı istihdam, yeni iş imkânları yaratmış olsa da gelir eşitsizliğini daha da artırdı. Bir başka anlatımla gelir eşitsizliği düşük ücretli, yarı zamanlı standart dışı istihdamın da devasa bir biçimde artmasıyla daha da pekişti.

Öyle ki bu tür istihdam OECD genelinde toplam istihdamın en az üçte birini oluÅŸturuyor. 1995-2013 döneminde yaratılmış olan yeni istihdamın yarısından fazlası böyle geçici, güvencesiz, kısmi zamanlı ve düşük ücretli istihdamından oluÅŸuyor (prekarya). Özellikle de genç işçiler bu geçicilik trendinden en fazla etkilenenler oldu. 18-34 yaÅŸ grubu genç işçilerin % 40’ının kalıcı ve tam zamanlı bir iÅŸi yok. Lüksemburg, Almanya, Ä°talya ve Avusturya’da bile 1995 yılından bu yana yeni istihdamın % 60-% 90’ı standart dışı istihdamdan oluÅŸuyor. Geçici işçilerin tamamına yakını ise böyle çalıştırılıyor (s.31).

Bu işçilerin çalışma, ücret, ücretli izin gibi koşulları ya da hakları çok kötü düzeyde, ücretleri yeterince artmıyor ve bu ücretlerden çok fazla kesinti yapıldığı gibi bu işçiler sıklıkla ücret kesintisi cezasına maruz bırakılıyorlar. Böyle bir ücret geliri elde eden hanelerdeki yoksulluk oranı ise % 22 gibi oldukça yüksek.

Dördüncü olarak, rapora göre kadınların ekonomik hayata katılımları ve istihdama dâhil olmaları eşitsizliği azaltsa da, kadınlar aynı işi yapan erkeklerden ortalama % 16 daha az ücret alıyorlar. Ayrıca yoksullaşma giderek, sadece yaşlıların bir sorunu olmaktan çıkarak gençlerin sorunu olmaya başladı.

Servet temerküzü ekonomik büyümenin önünü tıkıyor…

BeÅŸinci olarak,  rapor servetin belli ellerde temerküz etmesinin yatırımları azalttığını ileri sürüyor. Buna göre servet gelirden çok daha hızlı temerküz ediyor. Öyle ki en zengin % 10 hane toplam servetin yarısını elinde tutuyor. En alttaki en yoksul % 40’lık hanenin servetteki payı ise sadece % 3.
Arada kalanlar ise ancak yüksek düzeylere varan borçlanmalarla hayatta kalabiliyorlar. Nitekim OECD genelinde hanelerin yarısı borçlu, her on haneden biri ise sürdürülemez düzeyde, yani aşırı borçlu konumda. ABD, Norveç ve Avusturya gibi ülkelerde hanelerin borçlanma oranı % 60 ila % 80 arasında değişiyor.

Bu durum, rapora göre, yoksulluk çeken insanların becerilerini körelttiği gibi, insan sermaye ve diğer yatırımların da eksik yapılmasına neden oluyor ve böylece servetin belli ellerde temerküzü ekonomik büyüme potansiyelini de zayıflatıyor.

Türkiye: En eÅŸitsiz üçüncü ülke…

Raporda milli gelirin en eÅŸitsiz dağıldığı ülkeler sıralamasında,  ilk dört ülke sırasıyla; Åžili, Meksika, Türkiye ve ABD. OECD ortalaması Gini katsayısının 0.27 olduÄŸundan hareketle 0.40’ı aÅŸan bir katsayı ile Türkiye en eÅŸitsiz gelir bölüşümüne sahip üçüncü ülke olarak 34 ülke içinde en tepelerde yerini alıyor (s.22).

Son olarak raporda gelir bölüşümü eşitsizliğinin azaltılması için öneriler sıralanıyor. Bunların başında kadınların iktisadi yaşama daha fazla katılmaları, istihdam ve de özellikle de nitelikli istihdam yaratılması, eğitim ve diğer becerilerin artırılması ve bütçelerin yeniden bölüştürücü amaçlarla yeterince çalıştırılmadığı bu nedenle de sosyal dokuya ve ekonomik büyüme potansiyeline zarar verildiği tespitine dayanılarak, vergileme ve sosyal transfer politikalarıyla gelirin yoksullar lehine yeniden bölüştürülmesi gibi bugün küresel çapta dillendirilen önlemler göze çarpıyor.
Diğer yandan gelir ve servet bölüşümü eşitsizliği ya da adaletsizliği gibi olgular sadece ücretli emek sömürüsüne dayalı kapitalist sistemin su yüzüne çıkmış sonuçlarıdır, ya da semptomlarıdır. Bu eşitsizliklerin ortaya çıkışı tesadüf ya da istenmeyen bir durum değildir. Aynı zamanda sermaye sınıfının daha da zenginleşmesi için işçi sınıfının bedel ödemesini sağlayan devlet politikalarının kaçınılmaz bir sonucudur. Bu nedenle de servetin ve gücün en tepede birikmesine uyarlanmış bir sistemde, OECD raporunda yer alan önlemlerle bu eşitsizlikler ve adaletsizlikler, bunları yaratan ekonomik ve politik sistem değiştirilmeden ortadan kaldırılamayacaktır.

Ayrıca AB tarafından yayımlanan bir son raporun (Eurofound, Recent developments in the distribution of wages in Europe, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2015) bulguları son derece öğreticidir.

Zira bu rapora göre Ä°ngiltere, AB ülkeleri içinde ücret gelirlerinin en eÅŸitsiz dağıldığı, yani ücretliler arasındaki eÅŸitsizliÄŸin zirvede olduÄŸu bir ülkedir. AB’de ortalama 0.346 olan Ãœcret Gini katsayısı Ä°ngiltere’de 0.404’tür. Bu geliÅŸimde 2008 yılından bu yana izlenen neo liberal politikaların etkili olduÄŸuna inanılmaktadır. Çarpıcı olan ise böyle bir eÅŸitsizliÄŸin varlığına raÄŸmen, üstelik de bu eÅŸitsizliÄŸin bir nedeni olan Muhafazakâr Parti bu ay yapılan seçimlerde 16 milletvekili üstünlüğü ile tek başına yeniden iktidar olabilmiÅŸtir. Bu durum da, tek başına gelir eÅŸitsizliklerinin varlığının ya da derinliÄŸinin düzeni deÄŸiÅŸtirmeye yetmediÄŸini, bu deÄŸiÅŸimin ancak bunun öznesi olabilecek bir örgütlü gücün (işçi sınıfının) varlığını ve bu gücün mücadeleyi sadece ekonomik deÄŸil, aynı zamanda özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle birleÅŸtirebilmesiyle mümkün olabileceÄŸini ortaya koymaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder