30 Mart 2020 Pazartesi

MALİ DESTEK PAKETLERİ (ABD, DANİMARKA, TÜRKİYE)- Koronavirüs Dosyası (6)




MALİ DESTEK PAKETLERİ (ABD, DANİMARKA, TÜRKİYE)- Koronavirüs Dosyası (6)

Mustafa Durmuş

30 Mart 2020

Korona salgını ve salgının tetiklediği ekonomik krizle mücadele anlamında en büyük parasal kaynağı şu ana kadar ABD ayırdı. Bu ülke aynı zamanda dünyada biyolojik pandemilere karşı en hazır ülke olarak sıralanıyor.

Bu sıralama, “Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi” adı verilen ve aralarında John Hopkings Kamu Sağlığı Okulu ve The Economist’in de bulunduğu bir grup kuruluş tarafından her yıl düzenli olarak yayınlanan bir endekste yer alıyor:

Endeks (1)  195 ülkenin biyolojik tehditlere ve olası bir pandemiye karşı ne kadar hazır olduklarını (ya da olmadıklarını) gösteriyor. Bunun için  6 kategori, 34 gösterge ve 85 alt gösterge kullanılıyor. En hazırlıklı ülke 100 puana en yakın ülke olarak tanımlanıyor.

ABD: KÂĞITTAN KAPLAN

Korona pandemisi daha ortaya çıkmadan önce (2019 yılında) yayınlanan endekse göre ilk sırada 83,5 puan ile ABD yer alıyor. Ancak bu ülkede Koronavirüs vakaları tam anlamıyla bir patlama yaptı. Öyle ki ABD (iki gün önceki verilere göre), resmi vaka sayısında 124.000’e yaklaşarak ilk sıraya ve ölen kişi sayısında 2,231 ile altıncı sıraya oturdu. Daha önemlisi vaka sayısının artışı bu ülkede diğerlerine göre çok daha hızlı seyrediyor. (2)
Diğer yandan resmi verilerin gerçeği yansıtmadığı da ileri sürülüyor. Nitekim bir çalışmaya göre, bu yazın sonuna kadar 2,2 milyon Amerikalı doğrudan Korona virüsünden hayatını kaybedecek.(3)

ABD’nin bu durumu bir yandan, hazırlanan bu türden endekslerin gerçeği ne ölçüde yansıttığını sorgulatırken, diğer yandan da 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ülkenin bir virüs karşısında ne kadar çaresiz, başarısız, hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. Kapitalizmin bu en gelişkin örneğinin bu durumu dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Çünkü bu ülke dünyanın en zengin, en güçlü ve bilimsel ve teknolojik anlamda en gelişmiş ülkesi olarak kabul ediliyordu. Bir biyolojik felaket bu imajı yerle bir etmeye yetti.

Buna karşılık 48,2 puanla 51. sırada yer alan Çin’in (Türkiye’nin 21 sıra altında) virüs karşısında gösterdiği başarısı herkesi hayrete düşürdü.

KONFORMİZM VE İNKÂR

Monbiot Korona pandemisi karşısındaki çaresizliğimizi, “adeta yapay bir konformizm ve inkardan oluşan bir köpük içinde yaşadığımız” gerçeği ile ilişkilendiriyor.
Ona göre (4), bu köpük içinde (özellikle de gelişkin ülkelerde yaşayanlar) sadece dünyanın değil, gezegenin de hakimi olduğumuza, başkalarına ödettirdiğimiz bedellerle biriktirdiğimiz servetlerimizle, lüks konutlarımızla, otomobillerimizle, işyerlerimizle ve  devasa alış veriş mekanlarımızla biyolojik ve diğer ekolojik felaketlere karşı kendimizi adeta koruyucu bir zar ile koruyabileceğimize inandık. Kendimizi toplumdan soyutladık. Ancak Koronavirüs bu köpüğü söndürdü, koruyucu zarı yırttı. Kendimizi bir anda savunmasız bulduk.

Kısaca efendisi olduğunu, yönettiğimizi düşündüğümüz doğa, biyoloji hayatlarımızı darmadağınık etti. Bu pandemi bizlerin doğayı yönetmediğini, bizim asıl biyoloji, fizik kanunlarına tabi olduğumuzu ve yaşanabilir bir gezegene bağımlı olduğumuzu gösterdi.
Bu yaklaşım kuşkusuz kapitalist üretim tarzının biyolojik ve ekolojik felaketlerdeki belirleyici rolünü ikincilleştirdiği için eleştirilebilir. Ancak sanal bir zenginlik içine düşüp tam bir yabancılaşma yaşayan günümüz insanının tutumunu da iyi tanımladığını kabul etmek gerekiyor.

2 TRİLYON DOLARLIK DESTEK

Yaklaşan ekonomik krizin yanı sıra bozulan bu imajını da düzeltmek için Trump Yönetimi Korona salgınının neden olduğu ekonomik yıkıma karşı şu ana kadarki en büyük boyutlu ve kapsamlı mali önlemleri de almak zorunda kaldı. 24 Mart tarihinde ABD Senatosunda kabul edilen ve toplamda 2 trilyon dolarlık (bizim milli gelirimizin neredeyse 3 katı kadar) bir mali destek içeren pakette, bir yandan büyük sermaye gruplarına ciddi nakit transferleri; diğer yandan da istihdam kayıplarını, iflasları ve diğer ekonomik kayıpları önlemeye yönelik önlemler var.

Pakette genel olarak sağlık hizmetleri için 240 milyar dolarlık bir kaynak ayrılırken, ayrıca hastanelere medikal malzeme alımı için 75 milyar dolarlık ilave bir destek veriliyor. Korona salgınını izlemekle sorumlu Korona Kontrol Merkezi’ne 4,5 milyar dolarlık bir nakit desteği verilmesi öngörülüyor.(5)
Öte yandan paketteki diğer mali önlemler maliye politikalarının sınıf mücadelesinin temel alanlarından biri olduğu gerçeğini ve sınıfsal boyutu inkar edilerek her hangi bir mali politika analizi yapılmaması gereği de önümüze koyuyor.
SERMAYEYE 867 MİLYAR DOLAR 
Öyle ki sermaye kesimine toplamda 867 milyar dolarlık bir destek öngörülüyor. Bunun 500 milyar doları büyük sermayeye ve 367 milyar doları küçük ve orta ölçekli işletmelere (500 işçiden az işçi çalıştıran) verilecek. Bu büyük şirketler genelde Trump Yönetiminin gözdesi bazı sektörlerde faaliyette bulunuyorlar (havayolu, savunma, cruise-gemi  işletmeleri, oteller vd). (6) Hava yolu şirketleri 58 milyar dolarlık bir pay ile ve savunma sanayi şirketleri 17 milyar dolar ile (7) paketten beklediklerini alıyorlar. (8)
Aslında büyük krizlerde finans kapitalin kayrılması yeni bir durum değil. Örneğin 2008 krizi sonrasında Obama Yönetimi de büyük sermaye gruplarına toplam 787 milyar dolarlık bir mali destek sağlamıştı. Yani ABD’de bu bir devlet politikası olarak her iktidar döneminde sürüyor.
KOBİ’lere verilecek desteğin amacının işten çıkartmaları önlemek ve işçilerden kesilen ve bir tür gelir vergisi ve SGK primi karmasından oluşan payroll vergilerinin ödenmesini kolaylaştırmak olduğu ileri sürülüyor. (9)
HANELERE KİŞİ BAŞI 1,200 DOLAR 
Pakette orta sınıf ve işçi sınıfı ailelerine 250 milyar doları doğrudan nakit ve 250 milyar doları işsizlik sigortası fonundan yapılacak ödemeler olmak üzere 500 milyar dolarlık bir destek yer alıyor.  Böylece (geçici olarak) ailelere yetişkinler için en az 1,200 dolar ve çocuklar için çocuk başına 500 dolar verilecek. Bunun için tek bireyin yıllık toplam gelirinin 75,000 doları, iki ebeveynin toplam gelirlerinin 112,500 doları aşmaması gerekiyor. Bu desteğin ortalama 1,523 doları bulması bekleniyor. Bu uygulamadan Korona virüslü olanlara evde bakım hizmeti veren yakınları da yararlanabilecek. Ancak bu destek “kurtarma vergi iadesi” adı altında vergi mükelleflerinin 2018 ve 2019 yılında ödedikleri vergilerden iade şeklinde verilecek. Neden olacağı vergi kaybı ise 301 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. (10)
ÜCRETLİ HASTALIK İZNİ
Pakette işçilere dönük önemli bir düzenleme bu desteklerden yararlanacak olan işletmelerde işçilerin salgın nedeniyle işten çıkartılmalarının yasaklanıyor olması. Bu işçilerin sosyal haklarının da tam olarak karşılanması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca bu işyerlerinde 1 Ocak tarihinden geçerli olmak üzere en düşük saatlik işçi ücreti 15 dolar olarak ödenirken, ücretli hastalık izni 40 saate çıkartılıyor. Bu uygulamadan taşeron işçileri de faydalanabilecek. (11)
600 DOLAR İLAVE İŞSİZLİK YARDIMI
Eğer işçiler her şeye rağmen işsiz kalırlarsa,  mevcut işsizlik yardımına maksimum 600 dolar ilave biçiminde işsizlik yardımı desteği alabilecekler. Bu destekten geçici, yarı zamanlı tüm işçiler (eğlence sektöründe müzisyen olarak çalışanlar da) yararlanabilecek, ama bu destek sadece 4 ay sürecek. (12)
Buna karşılık işverenler kriz boyunca işçilere ödedikleri 10,000 doları aşmayan ücretlerin yarısını “payroll vergisi iadesi” olarak geri alabilecekler. Ayrıca işverenlerin payına düşen bu verginin ödemeleri 2021 yılı başına kadar erteleniyor. (13)
HASSAS GRUPLARA DESTEK
Hassas guruplardan sayılan gazilerin sağlığı için kullanılmak üzere 20 milyar dolar; otobüs ve metrolarda sağlık personelinin ücretsiz seyahatini karşılayabilmek için 20 milyar dolarlık destek verilecek. Ayrıca posta ve kargo işçilerinin sendikaları aracılığıyla ödenmesi gereken 11 milyar doları bulan bir sağlık harcaması ödemesi de iptal ediliyor. (14)
Son olarak büyük şirketlerin üst düzey yöneticisi konumundaki yöneticilerin ortalama bir işçiden (salgın sona erene kadar) en fazla 50 misli ücret alabilecekleri de şartlar arasında yer alıyor.(normalde 700 katı bulabiliyor).
PAKET  SADECE 1 AYLIK AÇIĞI KAPATIR
Mali destek paketinin ayrıntılı bir analizini yapan ABD’li iktisatçı Rasmus’a göre; (15) gerçekte yapılacak toplam harcama 2 trilyon dolar değil, 1,650 trilyon dolar olacak. Aradaki 350 milyar dolarlık farkı çoğaltan etkisinin yaratacağı ileri sürülse de, ekonominin bu verili halinde çoğaltan etkisinin bunun sağlayabilmesi mümkün değil.
Bu yüzden bu nakitler ya borç ödemelerinde kullanılacak ya da gelecekteki kötü günlerde harcanmak üzere gömüleme yapılacak. Yani Rasmus’a göre, (16) harcanarak yaratacağı talep artırma etkisi çok cılız kalacak. Çünkü yaklaşık 1,7 trilyon dolarlık bir harcama ABD ekonomisinin sadece bir aylık harcamasına denk düşüyor.  Yani böyle bir kamu harcaması ile sadece 1 aylık talep açığı kapatılabilir.
DANİMARKA: SINIFSAL UZLAŞI
Sınıflar arası uzlaşmayı yansıtan bir programı Danimarka Hükümeti açıkladı. (17) Toplamda 42 milyar dolarlık (salgın daha uzun sürerse 15 milyar dolar daha kaynak ayrılacak) bir kaynak krizle mücadele için ayrıldı. Bu rakam ülke milli gelirinin  yüzde 13’üne denk düşüyor.
KDV ve SGK ertelemeleri dışında sermaye kesimine üç ay boyunca verilecek destekler şöyle sıralanıyor: Gelirlerinin kriz yüzünden yüzde 40’ını kaybeden KOBİ’lerin aylık kira ödemesi gibi düzenli masraflarının yüzde 80’i, tamamıyla kapanan restoran ya da kuaför gibi işletmelerin masraflarının yüzde 100’ü ve gelirlerinin yüzde 30’unu kaybeden daha büyük işletmelerin düzenli masraflarının yüzde 70’i bu programdan karşılanacak.
Ayrıca Danimarka Hükümeti işçilerle ilgili olarak da önemli önlemler aldı. Buna göre üç ay boyunca; kamu çalışanlarının neredeyse tamamı evlerine gönderilip maaşları düzenli ödendiği gibi, evlerine gönderilen özel sektör çalışanlarının ücretlerinin yüzde 75 ile yüzde 90’ı bu programdan ödeniyor. Ayrıca işçilerin ücretli sağlık izin süresi genişletiliyor.
TÜRKİYE: 100 MİLYAR LİRALIK DESTEK
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan  “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adlı 19 maddelik bir mali destek paketi açıkladı. Paketin toplamda 100 milyar liralık (yaklaşık 15 milyar dolar) bir büyüklüğü olduğu ileri sürülüyor. Bu haliyle 2020 bütçesinin yaklaşık  yüzde 10’una denk düşen bu paketin önemli bir kısmı vergi ertelemesi, vergi indirimi gibi vergisel teşviklerden oluştuğu gibi, paket ağırlıkla sermaye kesimini kollayan bir paket özelliğini taşıyor.
Paket sadece mali politikalardan oluşmuyor. Örneğin bu paketle nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan borçları 3 ay süreyle erteleniyor. Keza ihracatçıya stok finansmanı desteği sağlanırken ve esnaf ve sanatkârların Halk Bank’a olan kredi borçlarına ait anapara ve faiz ödemeleri 3 ay süreyle ve faizsiz olarak erteleniyor.
ASIL DESTEK SERMAYEYE
Sermaye kesimine verilen destekler bununla da sınırlı değil. Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) limiti 25 milyar liradan 50 milyar liraya yükseltilerek likidite ihtiyacı oluşan ve teminat açığı bulunan firmalara göreli olarak ucuz kredi verilmesi planlanıyor.
Paketin açıklanmasından sonra Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na eklenen geçici bir madde ile  finansmanı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmak üzere, işverenlere, ödeyecekleri sigorta priminden mahsup edilerek işçi başına aylık 75 lira asgari ücret desteği sağlanması karara bağlandı. Bunun toplam maliyetinin yaklaşık 7 milyar lirayı bulması bekleniyor. (18)
GÖZDE SEKTÖRE KIYAK
Ayrıca dönemin gözde sektörü olan inşaat sektörünün canlandırılması için 500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktar yüzde 80’den yüzde 90’a çıkartılıyor, yani asgari peşinat yüzde 10’a düşürülüyor. Böylece tipik bir fırsatçılık örneği ile büyük müteahhitlere destek veriliyor.
Sermaye destekleri vergi politikalarıyla da sürdürülüyor. Bu çerçevede vergi indirimleri ve ertelemeleri yapılıyor.
AĞIRLIK VERGİ TEŞVİKLERİNDE
Örneğin perakende, AVM, otomotiv, lojistik, tekstil-konfeksiyon,  konaklama ve yiyecek-içecek gibi sektörlerdeki işletmelerin;  muhtasar, KDV ve SGK primleri ödemeleri 6 ay ertelenirken, yeni vergilerden biri olan Konaklama Vergisi Kasım ayına kadar öteleniyor. Otel kiralamalarına ilişkin irtifak hakkı bedelleri ve hâsılat payı ödemeleri de Nisan, Mayıs ve Haziran ayları için 6 ay süreyle erteleniyor.
En temel /zaruri tüketim mallarında dahi her hangi bir KDV ya da ÖTV indirimine gidilmezken, insanlara evde kalmaları, seyahat etmemeleri önerilirken, iç havayolu taşımacılığında 3 ay süreyle KDV oranı yüzde 18’den yüzde 1’e indiriliyor.
ÜCRETLİ İZİN YOK, İŞÇİ ÇIKARTMA YASAĞI SÜRÜYOR
İşçilerin yararına olduğu ileri sürülen geçici “kısa çalışma ödeneğinden” yararlanma koşullarının yumuşatılması öngörülüyor. Bu uygulama, faaliyetine ara veren iş yerlerindeki işçilere geçici bir gelir desteği gibi görülürken, gerçekte işverenlerin maliyeti azaltıyor.
Yani dünya örneklerinde görülen doğrudan ücret desteği, işçi çıkartma yasağı, ilave gelir desteği gibi işçileri korumaya dönük önlemler bu pakette yer almıyor.
Buna karşılık pakette bir makyaj niteliğinde olmak üzere en düşük emekli maaşının 1,500 liraya yükseltilmesi, emeklilerin bayram ikramiyesinin 1 ay öne çekilmesi, ihtiyaç sahibi ailelere yapılacak nakdi yardımlar için ilave 2 milyar liralık bir kaynak ayrılması gibi düzenlemeler mevcut.

BORÇLANDIRARAK YÖNETMEYE DEVAM

Yurttaşların geçimini nasıl sağlayacağına ilişkin tek düzenleme ise neo-liberal politikalara uygun bir düzenleme: Uygun ve avantajlı şartlarda sosyal amaçlı kredi paketleri devreye sokuluyor.

Yani emekçiye reel gelir artışı sağlamayan siyasal iktidar (17 yıldır yaptığı gibi), bir kez daha banka kredileri aracılığıyla emekçileri borçlandırarak tüketim harcamalarını artırmak ve böylece ekonomiyi canlandırmak istiyor.

Bu arada (yangından mal kaçırırcasına) belediyelere kayyum atanmasının sürdürülmesi, doğal koruma alanlarının imara açılması ve Kanal İstanbul Projesinin ilk ihalesinin yapılması siyasal iktidarın sadece toplum sağlığını değil, seçme ve seçilme hakkını da, ekonomik ve ekolojik konuları da önemsemediğini gösteriyor.

Ancak bu gelen kriz 2008 krizi gibi bir kriz değil. Hem talep, hem arz yönlü kaynakları olduğu gibi, yüksek özel sektör borçları nedeniyle finansal boyutları da olan bir kriz. Dolayısıyla da böyle bir krizi yukarıda anlatılan ve daha ziyade pansuman niteliğindeki talep artırmaya dönük kısıtlı önlemlerle ve bu arada yapılan fırsatçılıkla önleyebilmek asla mümkün olmayacak.

Ayrıca bir süredir savaş, KÖİ projelerinin Hazine’ye getirdiği yükler ve diğer sermaye destekleri gibi nedenlerden dolayı ciddi bir bütçe açığı veren ekonominin (sözü edilen bu 100 milyar liralık mali destekle birlikte) açığının daha da artacağı, bunun da kamu maliyesi krizine doğru gidişi hızlandıracağını öngörmek gerekiyor.

…devam edecek: Alınan maliye politikası önlemleri krizi neden önleyemez?

DİP NOTLAR:

(1) Global Health Security Index2019, https://www.ghsindex.org (24 March 2020).

(2) Confirmed Cases and Deaths by Country, Territory, or Conveyance, https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries (28 March 2020).

(3) Ed Yong, “How will pandemic end”, https://www.theatlantic.com (28 March 2020).
(4) George Monbiot, “Real Life”, https://www.monbiot.com (29 March 2020).
(5) Mark Gruenberg, “After tugging, Congress and Trump agree on $2 trillion stimulus bill”, https://www.peoplesworld.org (24 March 2020).
(6) Jack Rasmus, “US Senate’s Final Stimulus Bill-Why It Won’t Be Enough”, https://jackrasmus.com (25 March 2020).
(7) “Senate Passes Updated Economic Relief Plan (CARES Act) for Individuals and Businesses”, https://taxfoundation.org (25 March 2020).
(8) Rasmus, agm.
(9) Agm.
(10)                 Senate, agm..
(11)                 Gruenberg, agm.
(12)                 Rasmus, agm.
(13)                 Senate agm.
(14)                 Gruenberg, agm.
(15)                 Rasmus, agm.
(16)                 Agm.
(17)                 Denmark Unplugs the Economy”,https://taxfoundation.org/denmar-coronavvırus-relief-plan (26 March 2020).






28 Mart 2020 Cumartesi

KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (5)- Kurtarma paketleri: Vergi indirimleri ve diğer mali teşvikler


KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (5)- Kurtarma paketleri: Vergi indirimleri ve diğer mali teşvikler

Mustafa Durmuş

28 Mart 2020



Finans kapital ve onların güdümündeki hükümetler sadece finans piyasalarındaki kayıplardan endişe etmiyorlar, aynı zamanda reel ekonominin çökmesinden de korkuyorlar. Çünkü kârları ve kârlılığı (dolayısıyla da sermaye birikimini) azaltacak olan asıl etkenin üretim ve tüketim kayıpları olduğunu çok iyi biliyorlar.

Dahası kârların çok düştüğü bir dönemde devasa boyutlara ulaşmış küresel borçların da sistemin asıl likidite sunucusu olan küresel bankaları batırmasından endişe duyuyorlar.

Bu yüzden de zorunlu olmayan üretimi ve hizmetleri durdurup insanların bu şekilde evlerinde kalarak salgınla baş etmeye çalışmak yerine, “herkesin kendi OHAL’ini ilan etmesi gerektiğini” tavsiye ederek, sorumluluğu yine bireylere bırakıyorlar.

O halde ekonomi ile ilgili endişelenecek bir durum mu var?

DÜNYA EKONOMİSİ YENİ BİR KRİZE SÜRÜKLENİYOR
Korona Virüsü dünya ekonomisini en hassas olduğu bir dönemde, yani başta merkez ekonomiler olmak üzere birçok ekonominin resesyona girmeye başladığı bir dönemde yakaladı (salgın başladığında Türkiye ekonomisi hali hazırda krizdeydi).

Böyle bir ortamda, faiz oranlarının da sıfıra kadar düşürülmüş olması nedeniyle para politikalarının kârları restore etmede ve ekonomileri toparlamada yetersiz kalması gözlerin (devam eden devletleştirme ve diğer kurtarma politikaları sürerken) maliye politikalarına çevrilmesine neden oldu. Vergi indirim ve ertelemeleri ve kamu harcamalarıyla yürütülen bu politikalarla hükümetler şimdilerde bu krizi durdurmaya çalışıyorlar.

Ancak bu politikaların başarılı olup olmayacağı da (krizi önleme ya da krizden en kısa sürede çıkma anlamında) bilinmiyor. Bu yazı bu anlamda hem hükümetlerin aldığı mali önlemleri öncelikle tanıtmayı, ardından da bunların ne kadar işe yarayıp yaramayacağını tartışmayı hedefliyor.

Yeni bir kriz beklentisi ile ilgili değerlendirmelere geçmeden önce iki şeyi vurgulamakta yarar var. İlk olarak (IMF gibi kuruluşların da belirttiği gibi) virüsten önce dünya ekonomisinin yavaşlamakta olduğu, virüsün çok yaygın bir salgına dönüşmesinin (pandemi) bu süreci hızlandırarak krize dönüşmesini sağladığı- ikinci olarak diğer politikalar gibi maliye politikalarının da sınıfsal anlamda tarafsız olmadığı, asıl olarak sermayeye destek için alındığıdır.

KRİZ KÂHİNİ AÇIK KONUŞTU !
2008 krizini öngören ve “kriz kâhini” olarak da bilinen ünlü iktisatçı N. Roubini önümüzdeki ekonomik yıkımın çok ağır olacağını şu sözlerle açıkladı (1):
“Korona salgını kontrol altına alınamıyor. Bu yılki ekonomik büyümeye ilişkin en iyi tahminim 2008 resesyonundan daha derin bir resesyon olacağı yönünde. Hükümetlerin şu ana kadar uyguladıkları tutarsız politikalardan hareketle de çok daha kötü bir resesyon ile karşı karşıya kalacağımızı söyleyebilirim”.

Bu yöndeki beklentiler sadece dünyanın önde gelen iktisatçıları tarafından değil, aynı zamanda OECD, Dünya Bankası, IMF ve UNCTAD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da paylaşılıyor.

2020 SON 10 YILIN EN KÖTÜSÜ OLACAK
Örneğin OECD bu yıla ait büyüme tahminini yüzde 2,9’dan yüzde 2,4’e indirirken (bu dünya için resesyon eşiği anlamına geliyor), virüs ciddileşirse bunun yüzde 1,5’e kadar düşebileceğinin altını çizdi. IMF de benzer bir öngörüde bulunarak önceki tahminini aşağıya çekti. Bu gerçekleşirse bu yıl, ekonomik büyüme performansı açısından son 10 yılın en kötü yılı olacak.(2)
Birleşmiş Milletler Örgütü’ne (BM) bağlı bir kuruluş olan UNCTAD ise dünya ekonomisindeki bu yılki hasıla kaybını 2 trilyon dolar olarak öngörüyor ve bu kaybın 220 milyar dolarlık kısmının az gelişmiş ülkelerde gerçekleşeceğini ileri sürüyor. (3) Aynı kurum Türkiye ekonomisinin sadece dış ticaretten doğacak kaybının yaklaşık 425 milyon dolar olacağını ileri sürüyor. (4)

Dahası, eğer durum küresel bir ekonomik güvensizlik şeklinde bir paniğe dönüşürse çöküş reel sektör ya da dış ticaretle de sınırlı kalmayacak, hizmetler sektörü de krize girecek.

YENİ BİR SALGIN: İŞSİZLİK SALGINI
Örneğin sadece turizm sektöründe küresel çapta on binlerce şirket ve konaklama tesisi (özellikle de küçük işletmeler), önce likidite krizine girecek, sonra da kapanacak. Bu da tüm ekonomiyi vuracak. Çünkü turizm sektörü bazı ülkeler için (Fransa’da milli gelirin yüzde 10’unu, İtalya’da yüzde 13’ünü ve İspanya’da yüzde 15’ini sağlayacak kadar) önemli bir sektör. (5) Bu sektördeki bir çöküş ile birlikte bundan böyle dünyada artık bir işsizlik salgınından da söz etmek gerekecek.

Yani böyle bir derin kriz en çok işçi sınıfını etkileyecek. Bunu Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporunda yer alan veriler koyuyor. Kuruma göre; (eğer uluslar arası bir koordinasyon altında kararlı ve hızlı önlemler alınmazsa), küresel çapta 25 milyon işçi daha işsiz kalacak. Böylece sadece işsizlik değil, eksik istihdam ve çalışan yoksulluğu da (35 milyon daha) artacak.(6) Buna uzaktan, evden çalışma biçimindeki esnek ve güvencesiz çalışmanın da hızla artacağı gerçeğini eklemek gerekiyor.

ULUSLAR ARASI KURULUŞLAR MALİYE POLİTİKALARINI ÖNERİYOR
Böyle karamsar bir beklenti altında, hükümetler kamu harcamalarını artırmak ve vergileri indirmek biçiminde geniş çaplı mali önlemler almaya başladılar. Uluslararası kuruluşların sözcüleri ve ana akım ekonomistlerin büyük bir kısmı bu politikaları savunurken, hükümetlere de bu yönde tavsiyelerde bulunuyorlar.

Örneğin UNCTAD’ın direktörlerinden Kozul-Wright’a göre (7); merkez bankaları küresel ekonomideki kötüleşmeyi tersine çeviremez. Bunun için agresif maliye politikalarına gereksinim var. Bu politikalar insan bakımı gibi sosyal hizmetlere yapılacak yatırımlarla desteklenmeli. Ayrıca bu kamu harcamalarının hedefi krizden etkilenen işçiler, iş sahipleri ve topluluklar olmalı. Bu politikaların başarılı olabilmesi içinse uluslararası bir işbirliği de gerekiyor.

IMF Başkanı Georgieva da para politikası ve regülasyonların yanı sıra, koordineli ve senkronize olmuş küresel mali teşviklerin ve önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bu yönde alınacak mali önlemlerin uygulanabilmesi için de IMF üye ülkeler tarafından kullanılmak üzere 1 trilyon dolarlık bir kredi programı hazırladı. Bu paranın 50 milyar doları “yükselen ekonomilere” ve 10 milyar doları çok düşük gelirli ülkelere; çok düşük faiz ve uygun ödeme koşullarına sahip krediler biçiminde verilecek. (8) Dünya Bankası ise azgelişmiş ülkelere verilmek üzere 12 milyar dolarlık bir yardım paketi hazırladı. Bu pakette de düşük faizli krediler, hibe ve teknik yardımlar var. (9)

MALİ YARDIMIN KARŞILIĞINDA HÜKÜMETLERDEN BEKLENENLER
IMF’nin mali yardım karşılığında hükümetlerin almasını istediği önlemlerden belli başlıları şöyle (10):

(i) İşlerini salgın nedeniyle kaybeden işçiler için ya doğrudan ya da işverenleri aracılığıyla ücret desteği sağlamak. Ücretli hastalık izninin süresini genişletmek. Hassas gruplara verilmekte olan nakit ve ayni yardım ve transferleri artırmak.
(ii) Vergilerini ödemekte zorlanan firmalara vergi indirimi ve kolaylıkları sağlamak.

ÜLKELERDEN GENİŞ ÇAPTA MALİ ÖNLEMLER
ABD başta olmak üzere Merkez ekonomiler ve Yükselen ekonomiler olarak da adlandırılan azgelişmiş ülkeler IMF’nin önerilerine uygun bir biçimde maliye politikaları kapsamında geniş çaplı önlemler almaya ya da teşvikler vermeye başladılar.

Acil mali önlemler olarak gündeme getirilen bu önlemlerin ağırlıklı olarak vergi indirimleri ve vergi ertelemeleri gibi vergi teşviklerinden oluştuğu görülüyor. Hangi ülkelerin hangi vergi teşviklerini ya da acil vergisel önlemleri aldığına ilişkin bir derleme çalışması ise Tax Foundation adlı bir kuruluş tarafından sürekli güncellenerek yapılıyor. Bu çalışmanın şu ana kadar derlediği verilere göre (11):

Korona salgını nedeniyle dünyanın belli başlı ülkelerinin aldığı mali önlemler ya da teşvikler; genelde zor duruma düşmesi beklenen şirketlerin vergi ve sigorta primlerinin ödemelerinin 1 yıla kadar ertelenmesi, gelir ve tüketim üzerinden alınan vergilerin geçici olarak indirilmesi ve ertelenmesi ve istihdamın korunması amacıyla şirketlere sunulan ücret destekleri ya da sübvansiyonlarından oluşuyor.

En büyük boyutlu ve kapsamlı teşvik programını ise 2 trilyon dolar ile ABD uygulamayı planlıyor. Virüsün ilk ortaya çıktığı ve ekonomik olarak en büyük zarara neden olduğuna inanılan Çin’de ise toplamda 1,3 trilyon yuanı (182 milyar dolar) bulacak olan bu önlemler ya da teşvikler küçük işletmeler için KDV oranının yüzde 3’ten yüzde 1’e (Mayıs sonuna kadar) düşürülmesi ile sınırlı kaldı.

ALMANYA “DAYANIŞMA VERGİSİ” ALACAK
Beklenen krizle ilgili olarak şu ana kadar yüksek gelirlilerden de katkı almayı planlayan tek ülke Almanya. Alman Hükümeti bir yandan salgın nedeniyle işyerlerinde azaltılan çalışma saatlerinin karşılığında işletmelere toplamda 50 milyar avroluk bir nakit teşviki sunarken, diğer yandan yüksek gelirlilerden yüzde 5,5 oranında bir “Dayanışma Vergisi” almayı planlıyor (aslında bu vergi 2021’de alınacaktı, öne çekildi). Buna karşılık Norveç’te borsalardaki hisselerinin değeri düşen şirketlerde hissesi olanlardan alınan net servet vergisi oranı düşürülüyor.

İTALYA: 3 AŞAMALI PROGRAM
Salgının en fazla ölüme neden olduğu ve ülke ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 4,5 oranında küçülmesinin beklendiği (12) İtalya’da Hükümetinin aldığı önlemler aşamalı olarak uygulanacak.

Bu programa göre (13); ilk aşamada virüsten en fazla etkilenen 11 belediyeye 900 milyon avroluk bir destek sağlanacak. Bu destek: Konut kredisi, vergi ve SGK primi ödemelerinin ertelenmesi, işçiler için tek seferlik 1,500 avro nakit desteği ve işverenler için kredi garanti fonu imkânlarının artırılması. İkinci aşamada ülke ekonomisinin genel olarak desteklenmesine yönelik 3,6 milyar avroluk destek. Bu, bütçe açığının binde 0, 2’nin üzerine çıkılmasına izin vermek, gelirleri yüzde 25 oranında düşen şirketlere vergi iadesi yapmak, turizm ve lojistik sektöründeki firmalar için vergi indirimine gitmek ve sağlık hizmetleri için ilave kaynak anlamına geliyor. Üçüncü olarak eğer hastalığın yayılması önlenemezse vergi indirimi ve kamu harcaması artışını amaçlayan ve AB düzeyinde ortak mali teşvik politikası izlenecek. Ayrıca (14) şirketlere, hijyeni iyileştirmek için yapacakları harcamaların yarısı tutarında bir vergi iadesi yapılacak.

İtalya’dan sonra en fazla ölümün gerçekleştiği İspanya’da önlemler KOBİ’ler ve kendi hesabına çalışanlara 6 ay süreliğine gelir, kurumlar ve KDV ertelemesi imkânı ile sınırlı kaldı.

Vergi indirimleri açısından Yunanistan’da yüzde 24 olan KDV oranının 6 puan düşürülmesi, Norveç’te işçilerden alınan gelir vergisinin oranının 2 aylık bir süre için 4 puan düşürülmesi (yüzde 12’ lik KDV oranının yüzde 8’e indirilmesi) biçimindeki örnekler göze çarpıyor. Norveç’te ayrıca şirketlere bu yılki zararlarını önümüzdeki iki yılın kârından düşebilme imkânı tanınıyor.

Alınan bu vergisel önlem ya da teşviklerin salgının yayılmasını durdurmak ya da ölümleri azaltmak gibi bir amacının olmadığı, asıl amacın salgınla beraber kötüleşen ekonominin kurtarılması olduğu açık.

ÜLKELER GÖZDE SEKTÖRLERİNİ DESTEKLİYOR
Bu önlemler ülkelere göre özellik de kazanıyor. Örneğin Güney Kore’de otomobil satışlarını canlandırabilmek için eski otomobillerini değiştirmek isteyenlere vergi desteği sağlanırken, Endonezya’da talebi desteklemek amacıyla bireysel gelir vergisi ödemeleri turistik tesislerden yerel yönetimlerce tahsil edilen yüzde 10’luk vergi 6 aylığına iptal edildi.

İngiltere’de perakende, eğlence ve turizm sektörlerindeki işletmelerden alınan emlak vergisi 12 ay  süreyle alınmayacağı gibi bireyler için vergi iadesi sınırı 1,000 pounda yükseltildi. Toplamda 30 milyar poundluk bir KDV ertelendi. Türkiye’de ise uzun vadeli konut kredilerinde şart koşulan nakit peşinat oranı yüzde 20’den yüzde 10’a düşürüldü.

KAMU HARCAMALARI BOYUTU İKİNCİ PLANDA
Kamu harcamasını artıracak olan mali desteklerse genelde ücret destekleriyle sınırlı kaldı. Hollanda Hükümeti sıkıntıya giren işletmelerde çalışan işçilerin ücretini yüzde 90’ı oranında sübvanse etme (destekleme) kararını alırken, İrlanda geçici olarak işten çıkartılan işçilere haftada 203 avroluk ücret ödemesine karar verdi. Fransa kısa çalışma ödeneği uygulamasını başlattı. İran Hükümeti ise 3 milyon civarındaki en yoksul İranlıya nakit desteği verecek.

…devam edecek: Mali Destek Paketleri: Bazı Ülkelerden Örnekler: ABD, Danimarka, Türkiye

DİP NOTLAR:

(1) Nouriel Roubini, “A Greater Depression?”, https://www.project-syndicate.org/commentary (24 March 2020).
(2) Ben Chu, “Coronavirus: The economic impact so far in five charts”, 
https://www.independent.co.uk (4 March 2020).
(3) UNCTAD (a), Coronavirus: Can policymakers avert a trillion-dollar crisis? (9 March 2020).
(4) UNCTAD (b), “Coronavirus outbreak has cost global value chains $50 billion in exports”, 
https://unctad.org (6 March 2020).
(5) 
https://wolfstreet.com/…/tourism-contributed-10-to-gdp-in-f… (7 March 2020).
(6) “Almost 25 million jobs could be lost worldwide as a result of COVID-19, says ILO”, 
https://www.ilo.org (18 March 2020).
(7) UNCTAD (b), agm.
(8) Kristalina Georgieva, “Policy Action for a Healthy Global Economy”, 
https://blogs.imf.org (16 March 2020).
(9) “Coronavirus: World Bank Pledges $12 Billion In Emergency Aid”, 
https://www.wealthx.com (3 March 2020).
(10) Vitor Gaspar and Paolo Mauro, “ Fiscal Policies to Protect People During the Coronavirus Outbreak”, 
https://blogs.imf.org (5 March 2020).
(11) “Tracking Economic Relief Plans Around the World During the Coronavirus Outbreak”, 
https://taxfoundation.org/coronavirus-country-by-country-re… (26 March 2020).
(12) 
https://www.theguardian.com/…/an-italian-financial-crisis-i….
(13) SimoneTagliapietra, “ To save the Italian economy from the Coronavirus, Rome prescribes a stimulus”, 
https://www.bruegel.org (3 March 2020).
(14) Tracking, agm.


25 Mart 2020 Çarşamba

KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (4)- Kurtarma paketleri: Faiz indirimleri ve parasal bollaştırma virüsü durdurur mu, ekonomik krizi önler mi?



KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (4)- Kurtarma paketleri: Faiz indirimleri ve parasal bollaştırma virüsü durdurur mu, ekonomik krizi önler mi?

Mustafa Durmuş

25 Mart 2020

Bir önceki yazımızda hükümetlerin Korona virüsü sonrasında ilk başvurduğu politikalardan birinin para politikaları olduğunu belirtmiştik.

Bu kapsamda merkez bankaları aracılığıyla sırasıyla; faiz oranları düşürülüyor, “miktarsal kolaylaştırma” adı altında piyasalardaki tahvil ve bonolar geri satın alınıyor ve böylece piyasaya nakit veriliyor. Ayrıca merkez bankası karşılık oranlarının düşürülmesi, gibi piyasalardaki likiditeyi artırmaya dönük operasyonlar yapılıyor.

Nitekim Korona ABD’de  de ortaya çıktığında Merkez Bankası (FED) acilen (normal zamanından iki hafta önce) toplanarak faiz oranlarını yüzde 0,50 puan düşürdü (1) (ardından ikinci kez  düşürerek, sonunda yüzde 0-  0,25 bandına kadar çekti). Bununla da kalmadı 1 ay içinde 5 trilyon dolara varan bir taze paranın finansal piyasalara verileceğini açıkladı ve hemen repo piyasaları üzerinden bankalara ve diğer finansal kuruluşlara 1,5 trilyon dolarlık ilk dilimi verdi. Ayrıca 750 milyar dolarlık miktarsal kolaylaştırma yapacağını da ilan etti. (2)

TRİLYON DOLARLIK PARASAL TEŞVİK

Benzer adımlar Avrupa Merkez Bankası (ECB), Çin Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası (BoJ), Britanya Merkez Bankası (BoE ), Avustralya ve Kanada merkez bankaları tarafından da atıldı.

ECB hali hazırda yürütmekte olduğu aylık 20 milyar avroluk miktarsal kolaylaştırmaya ek olarak bu yılın sonuna kadar 120 milyar avroluk daha kolaylaştırma yapacağını ilan etti. (3) BoJ yaklaşık 10 yıldır uygulamakta olduğu miktarsal kolaylaştırmayı iki katına çıkarttı ve 12 trilyon Yenlik bir program açıkladı. Ayrıca Mülkiyet Fonu hisselerini ve özel kurumların tahvillerini satın alma programını genişleterek sürdüreceğinin taahhüdünü de verdi. (4) BoE ise 11 Mart’ta faiz oranını yüzde 0,75’ten yüzde 0,25’e düşürdü. (5)

T.C.Merkez Bankası da piyasalarda likiditeyi artırmaya dönük önlemlerin yanı sıra, bir yandan zorunlu karşılıklara uygulanan faiz oranını yüzde 8'den yüzde 6’ya, politika faiz oranını da 1 puan indirerek yüzde 9,75’e çekti. (6)

FAİZLER NEDEN İNDİRİLDİ?

Halk sağlığından önce piyasaların sağlığını ön planda tutan burjuva iktidarların virüsün ortaya çıkışının hemen ardından bu politikalara başvurmalarının kendilerince haklı nedenleri var. Çünkü salgın ile birlikte şirketlerin gelecekteki kârlılıklarına ilişkin beklenti kötüleşmeye başlayınca, panik halinde hisse satışları başladı ve bu şirketlerin hisselerinin alınıp satıldığı küresel borsalar ciddi değer kaybettiler.

Ayrıca küresel borsalardaki ani ve bir türlü toparlanamayan büyük çaplı değer kayıpları finansal bir krizin de habercisidir. Çünkü finansal krizin asıl belirleyicisi olan aşırı yüksek borç stoklarının yanı sıra, borsalar da finansal krizin bir etkeni.

Şöyle ki borç stokları krizin ön koşulunu yaratıyor, finansal varlıklardaki hızlı  çöküş ise krizi tetikliyor. Çünkü bu varlıkların değeri çok düştüğünde borçlu şirketlerin borç servisi yapabilmesi imkânsız hale geliyor. Bu da bankacılık sektörünü de içine alan bir finansal krize neden oluyor.

Bu ilişkiyi bir metaforla anlatmak gerekirse; aşırı kredi-borç (likidite) bir tür benzin ise, onu ateşleyerek yangına sebebiyet veren şey finansal varlıkların (borsaların)  çöküşüdür.

Yapılan faiz indirimleriyle borsalardan çıkılarak diğer yatırım araçlarına gidiş önlenmeye çalışılsa da, bu ara sıra sağlanan küçük toparlanmalar dışında gerçekleşmedi. Petrol fiyatlarındaki tarihi düşüşle birlikte (bu petrole bağlı türev araç piyasalarını da düşürüyor) servet zenginlerinin trilyonlarca doları bulan servet kayıpları ortaya çıktı.

Yani dünyanın efendisi konumundaki servet zenginleri servetlerinin bir kısmını kaybederken, daha büyük bir finansal kriz de tetiklenmiş oldu.
Bu yüzden ne finans kapital, ne de onun güdümündeki hükümetler buna izin veremezlerdi, nitekim vermediler. En etkili olduğuna inandıkları silahı, yani faiz ve miktarsal-parasal kolaylaştırma silahını kullandılar.

FIRSATÇI FİNANS KAPİTAL

Finans kapital bu yöndeki taleplerini hemen açıkladı.  Öyle ki ABD’deki bir bankacı lobi grubu olan Bank Policy Institute, FED’in sadece faiz indirimine gitmesiyle yetinmemesini, ayrıca bankalar üzerindeki denetimlerini gevşetmesini de istedi. (7)
Kuruluş hem rezerv tutma oranının düşürülmesini, hem de stres testinin yumuşatılmasını talep ediyor. Bunu da bankaların virüs nedeniyle zora düşen şirketlere verdiği kredileri sürdürebilmesinin bir ön koşulu olarak gündeme getiriyor.

SAHİBİNİN SESİ BÜYÜK MEDYA

Büyük sermayenin kontrolündeki medya ise (insan sağlığından ziyade) küresel borsalardaki hızlı düşüşleri ve buna karşı FED gibi merkez bankalarının faiz indirimi haberlerini ön plana çıkarttı. 

Çünkü finans kapitalin sözcüleri (faiz indirimlerinin borsayı yükselteceği beklentisiyle)   “faiz oranlarındaki indirimlerin çözemeyeceği hiçbir sorunun olmadığı düşüncesini” büyük medya aracılığıyla tüm topluma benimsetmeye çalışıyorlar.
Kısaca bu kesimler böyle felaketleri toplum ya da insan üzerindeki etkileri açısından değil, piyasalar ve servetleri üzerindeki etkileri bağlamında ele alıyorlar. Yani bir tür “milyonlarca insan virüsten ölebilir, yeter ki borsalar yükselsin ve bizim servetlerimiz azalmasın, daha da artsın” ruh hali içindeler.

KAZ GELECEK YERDEN TAVUK ESİRGENMEZ!

Büyük servetlerin sahiplerinin bazıları ise bu açgözlülüklerini gizleyebilmek ve siyasal iktidarları kendi istedikleri önlemleri alma konusunda ikna edebilmek için, hastaneler gibi sağlık kuruluşlarına yaptıkları bağışlarla, bir kez daha ne kadar hayırsever olduklarını kanıtlamak istediler.

Örnek olarak, İtalya’da aralarında moda tasarım devi Giorgio Armani’nin de bulunduğu 18 milyarder toplam 28 milyon doları Korona ile mücadele için bağışladıklarını açıkladılar (tek başına Armani’nin Milan ve Roma’daki iki hastaneye yaptığı bağış 1,4 milyon dolar civarında). (8)

Dünya e- ticaret devlerinden Ali Baba Grubunun toplam 39 milyar dolarlık servete sahip yakın zamana kadar ki ceo’su Jack Ma da yardımseverler arasına katıldı.  ABD’ye 1 milyon maske ve 500,000 test kiti hediye etti. Ma ayrıca bugünlerde Türkçeye de çevrilmiş olan ve Çin’deki sağlık personelinin Korona ile mücadelesini anlatan bir elektronik kitabın da önsözünü yazdı ve tanıtımını yaptı. (9)

Keza ABD’nin en büyük bankalarından olan Wells Fargo’nun da 175 milyon dolarlık bir bağışta bulunacağı açıklandı. Aralarında medya devi Michael Bloomberg, medikal ekipman firması sahibi Stryker ve Hedge fonu kurucusu K. Griffin’in bulunduğu bir ABD’li vakıf 75 milyon dolar bağışta bulundu. (10)

BEKLENEN OLMUYOR, BORSALAR CANLANMIYOR, NEDEN?

Ancak bekledikleri gibi olmuyor. Öyle ki 20 Mart’ta Dow Jones yüzde  4,55,  S&P 500 yüzde 4,34 ve Nasdaq Composite  yüzde  3,79 düştü. 16 Mart’ta Dow Jones’un değerinin yüzde 13 oranında düşüşü, 1987 yılından bu yana 1 günde yaşanan ikinci en sert düşüş olarak tarihe geçti. 19 Şubat tarihinden bu yana Korona virüsü S&P 500 endeksindeki servetin yüzde 32’sini (kabaca 9 trilyon dolar) sildi, süpürdü. (11)
Dünyanın iki dev yolcu uçağı üreticisinden bir olan Boeing’in hisseleri ise sadece son beş haftada yüzde 72 değer kaybetti. Şirketin gerçekten bir varoluş krizi yaşadığı ileri sürülüyor. (12)

Sadece borsaların değil, devlet tahvili ve hazine bonosu piyasalarının, kurumsal kredilerin ve konut kredisi destekli menkul kıymetler piyasasının da ciddi bir çöküş yaşayabileceği ileri sürülüyor. Öyle ki 23 Mart’ta 10 yıllık ABD devlet tahvilinin getirisi 25 baz puan daha düşerek binde 7’nin altına kadar geriledi.(13)

“HAYATINIZIN EN KELEPİR ALIMLARINI YAPMAYA HAZIR OLUN!”

Diğer taraftan borsa çöküşlerinin kazananları da var. Küresel borsalardaki çakılma Korona’dan bu yana yüzde 30’u aşınca, “akbaba fonlar” da denilen hedge fonları ve diğer spekülatörler (yukarıda sözü edilen “hayırseverlerin” sahibi oldukları fonlar) dibe vuran büyük şirketlerin hisselerini satın alarak, süper servetler yapmaya hazırlanıyorlar.
Bloomberg’in bir haberine göre,  Aralarında dünyanın en zenginlerinden olan Warren Buffet’in de bulunduğu bu fonların sahipleri  1 milyar dolardan fazla nakit harcayarak bu hisseleri toplamaya başladılar.

Bu fonların kurucularından birinin tweeti ise aç gözlü fırsatçılığı çok güzel özetliyor: “Eğer Hükümet Korona krizini iyi yönetebilirse, borsalar tekrar sıçrama yapar ve bizler de hayatımızdaki en kelepir hisse alımlarını yapmış oluruz”. (14)

BANKALAR DA RİSK POTASINA GİRDİ

Bu gelişmelerin başta gölge bankacılığı ile uğraşan büyük yatırım bankalarını ve çok ciddi risklere sahip diğer ticari bankaları etkileyeceği de çok açık.

Nitekim İtalyan bankacılık sisteminin çok ciddi bir risk altında olduğu ileri sürülüyor. Korona virüsü nedeniyle adeta kapatılan ülkede perakende, restoranlar, publar, eğlence mekânları, oteller, diğer turistik tesisler ve zorunlu olmayan hizmet sektörleri neredeyse iflasın eşiğindeler. Bu alanlarda faaliyet gösteren firmalar daha ziyade kobiler ve ağırlıklı olarak da İtalyan bankalarının verdiği zombileşmiş kredilerle ayakta kalıyorlar. Bunlardaki batık krediler çok fazla, buna karşılık ülkedeki yasalar bu kredilerin kolayca tahsiline izin vermeyecek ölçüde katı.(15)

İtalyan bankaları diğer Avrupalı bankalar için büyük risk oluşturuyor zira bu bankaları en fazla aralarında Fransız, Hollanda, Almanya ve İspanya’nın da bulunduğu ülkelerin bankaları fonluyor.

Bu bankaların hisselerinin değeri ise 17 Şubat’ta İtalya’da patlama yapan Korona vakalarının ardından hızla rekor bir biçimde (yüzde 45 oranında) düştü. (16)

POWELL: KORONAYI DURDURAMASA DA FAİZLERİ İNDİRİYORUZ…

Faiz indirimlerinin (ya da daha sonra ele alınacak olan vergi indirimlerinin) salgının yayılma hızını düşürmeye ve insanların hayatlarını kurtarmaya yetmeyeceği çok açık.
Nitekim FED de faiz indirimine giderken açıklamasında “birey ve yatırımcı güvenini restore etmek” gerekçesini kullanmıştı. Ama bu açıklamayı yapan Powell şunu da vurgulamıştı: “ Faiz indirimi bulaşma hızını azaltmaz, parçalanmış olan küresel tedarik zincirini tamir edemez”. (17)

Bu bilinmesine rağmen, neden o halde acilen faizler indirildi? Çünkü faiz indirimleri ve diğer parasal kolaylaştırmalar insanı ve toplumu ölümcül bir virüsün etkilerinden korumak amacıyla gündeme getirilmedi. Yukarıda açıklandığı gibi; virüsün ortaya çıkışından sonraki birkaç hafta içinde küresel borsalarda yüzlerce milyar dolarlık hisse değeri kaybı, yani servet kaybı yaşandı.

Daha fazla zararı önlemek amacıyla faiz oranları düşürüldü. Bu önlemlerle; kuşkusuz borsadaki zenginler, repo piyasasının katılımcıları, bankalar, DİBS piyasası yatırımcıları kurtarılmaya çalışıldı.

LİKİDİTE TUZAĞI

Diğer taraftan bu indirimlerin finans piyasalarındaki ciddi çalkantıları durdurmaya yetmediği de ortada.  Çünkü faiz oranlarının sıfır civarında olduğu (şirketlerin borçlanma maliyetlerinin en düşük olduğu)  bir dönemde para-kredinin maliyetini düşürdüğüne inanılan faiz indirimleri de, aynı gerekçe ile bol para sunumu anlamına gelen miktarsal kolaylaştırma da işe yaramıyor. (18)

Bir başka anlatımla ‘likidite tuzağı’nda olan bir ekonomide faiz indirimlerinin ekonomiyi toparlamaya her hangi bir faydası olmadığı gibi, bu indirimler ciddi israf anlamına geliyor. (19)

Özetle, faiz indirimi virüsü öldürmeye yetmediği gibi piyasaları da sakinleştiremiyor. Finans kapitalin “gümüş mermisi” de etkisiz kalıyor. Büyük şirketler ciddi stres altındalar,  tüketicilerse fiilen evden çıkamıyorlar. Yüzde 70’inin tüketimden gelen destekle büyüdüğü bir ekonomide bu durum bitiş anlamına geliyor ve faiz indirimleri ya da bol para bunu çözmeye yetmiyor.

Bu da hükümetlerin ellerindeki son araç olan maliye politikalarının, yani vergi indirimleri ve kamu harcaması yoluyla ekonominin canlandırılmasını son çare olarak gündeme getiriyor.

Nitekim hükümetler bu yönde çok ciddi boyutlara varan mali programlar açıkladılar. Bu programlara destek niteliğinde olmak üzere IMF de trilyon doları aşan bir mali destek sözü verdi. Peki, bu mali programlar çözüm olabilecek mi, küresel bir resesyonu (ekonomik daralma) önleyebilecek mi?

devam edecek: Kurtarma paketleri: Vergi indirimleri ve diğer mali teşvikler işe yarar mı?

DİP NOTLAR:

(2)  Costas Milas, “Coronavirus: five essential measures to bolster the global central bank ‘bazooka’, https://theconversation.com/coronavirus-five-essential-measures-to-bolster-the-global-central-bank-bazooka (17 March 2020).
(4)  Milas, agm.
(6)  https://www.tcmb.gov.tr (17 Mart 2020).
(7)  Jessica Corbett, “You'll Never Guess How Big BanksWant the Fed to Handle the Coronavirus: More Wall Street Deregulation”, https://www.commondreams.org(3 March 2020).
(8)  https://www.forbes.com/sites/giacomotognini/2020/03/19/giorgio-armani-and-17-other-italian-billionaires-donate-more-than-28-million-to-fight-coronavirus-in-italy.
(10)                https://www.wealthx.com/intelligence-centre/daily-news/2020/wells-fargo-to-donate-175-million-for-coronavirus-relief (23 March 2020); https://www.wealthx.com/intelligence-centre/daily-news/2020/michael-bloomberg-jon-stryker-donate-to-75-million-covid-19-fund-for-new-york-city-nonprofits (22 March 2020); New York’un geçen dönem belediye başkanı da olan Michael Bloomberg’in,  belediye başkanlığı seçiminde, seçim çalışmaları için sadece 3 ayda 936 milyon doları aşkın parayı harcadığı ortaya çıktı. Bak:  https://www.nbcnews.com/politics/2020-election/bloomberg-spent-nearly-1-billion-his-three-month-presidential-campaign (21 March 2020).
(11)                https://www.reuters.com/article/us-usa-stocks/wall-street-notches-worst-weekly-decline-since-2008 ( 21 March 2020); FED son açıklamasında her hangi bir fiyatı olan yani “çerçöp” düzeyinde ratinge sahip tüm kâğıtları satın alacağını açıklayınca Pazartesi günü ABD borsalarında yukarıya doğru bir hafif kıpırdanma yaşandı. Salı günü de üç büyük ABD borsası yükselişini sürdürdü. Yani FED son bazukasını da kullandı (bak:https://www.federalreserve.gov/…/pres…/monetary; https://www.reuters.com/article/us-usa-stocks/dow-soars-over-11-in-strongest-one-day-performance-since-1933 (24 March 2020).
(12)                https://wolfstreet.com/2020/03/21/its-just-day-22-of-coronacrash-and-its-already-such-a-mess.
(14)                Anders Melin and Benjamin Stupples, “World’s Richest Spend $1 Billion on ‘Bargains of a Lifetime’, https://www.bloomberg.com (19 March 2020).
(16)                Nick Corbishley, “ European Banks Face Financial Crisis 2, Shares Hit 1988 Lows”, https://wolfstreet.com/2020/03/18.
(17)                Howard Gleckman, “ Tax Cuts Won’t Treat the Coronavirus or Rebuild Broken Supply Chains”, https://www.taxpolicycenter.org (3 March 2020).
(18)                Christopher MartinCostas Milas,  Quantitative easing: a sceptical survey, Oxford Review of Economic Policy, Volume 28, Issue 4, Winter 2012,s. 750–764, https://doi.org 10 December 2012).
(19)                [1]Michael Roberts, “Let’s get fiscal”, https://thenextrecession.wordpress.com (9 March 2020).