Ya Basta, Edi Bese, Yeter
Artık!
MUSTAFA
DURMUŞ
29.06.2016
Dış basında,
İstanbul’daki son IŞİD saldırısında ölenlerin sayısının 40 civarında olduğu
belirtiliyor. 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana ülke bir kan gölüne döndürüldü.
Resmi ve gayri resmi ağızların haberlerine göre ölen insan sayısı iki bin ile
sekiz bin arasında değişiyor. Ölenlere "şehit" demek ya da
arkalarından rahmet okumak artık yetmiyor.
Bu
saldırıların, ölümlerin nedenleri konusunda ortaya atılan birçok görüş var,
kuşkusuz. Bazılarına göre, bu gelişmeler “7 Haziran seçim sonuçlarından ürken
egemenlerin acilen bir rejim değişikliğine gitmek istemelerinin” bir sonucu.
Bazılarına göre ise “iç ve dış mihrakların, özellikle de siyasal iktidarın
ekonomik ve siyasal başarılarını kıskananların” yarattıkları bir sonuç. Diğer
bazılarına göre, ise her ikisinin de ötesinde, bu durum bir "istihbarat ve
güvenlik yetersizliğinin ya da açığının" bir sonucu.
İlk iki
değerlendirmenin sırasıyla sol- muhalefetin ve iktidar partisinin düşüncelerini
yansıttığını ileri sürebiliriz. Son değerlendirme ise meseleyi teknik bir
biçimde güvenlik açığı ya da zafiyetine indirgiyor. Böylece, sanki “yeterince
etkin bir güvenlik ve istihbarat sistemi olsaymış, iş bilen kadrolar iş başında
olsalarmış bütün bunlar olmazmış” gibi bir algı yarattığı için son derece
tartışmalı bir yaklaşım.
Kuşkusuz
daha etkin bir güvenlik sistemi olduğunda bu tür olaylar azaltılabilir. Ancak
bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi mümkün değil. Zira bu olaylara neden olan
çok daha ciddi, sosyal, siyasal ve jeopolitik nedenler söz konusu. Örneğin
yıllardır IŞİD’e gösterilen deyim yerindeyse en hafifinden “hoş görü”,
konjonktür değişip de onunla mücadeleye dönüştüğünde bu silah geri tepiyor ve
ülkenin her yanında yuvalanmış hücreler harekete geçiyor. Artık isteseniz de
kontrol edemezsiniz. Paramiliter bir güç olarak kulanılmak istenen böyle bir
güç bir juggernaut gibi sizi ezip geçebilir.
Ancak burada
ikinci bir nokta var ki bu hep es geçiliyor. Aşağıdaki rakamlara bakıldığında
bu ülkedeki katliamları güvenlik ve istihbarat açığına ya da zafiyetine
bağlamanın ne denli yanlış olduğu da ortaya çıkıyor.
Şu anda
Türkiye’de "güvenlik güçleri" başlığı altında ele alınabilecek
sırasıyla; 700 bin ila 1 milyon arasında asker, 350 bin civarında polis, 600
bin civarında özel güvenlik görevlisi ve 90 bin civarında korucu var. Yani
kabaca 2 milyonu aşkın kolluk kuvveti vs var. ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi
ülkeler dışında, yarım trilyon doları biraz aşan ekonomisiyle hiç bir ülke bu
kadar büyük bir güvenlik gücüne ve lüksüne sahip değil.
Dahası bu
gücün finansmanı devlet bütçesinden, dolayısıyla da bizlerden alınan
vergilerden karşılanıyor. Öyle ki devlet bütçesinin önemli bir kısmı (% 14 ile
en büyük kalem) bu işlere ayrılmış durumda: Yargı dâhil 76 milyar lira.
2016
bütçesinin güvenlik başlığı altında sıralanabilecek bazı ana kalemleri şöyle:
• Milli
Savunma Bakanlığı; 26,5 milyar lira ( 2015 yılı için 22. 8 milyar lira idi).
• Milli
İstihbarat Teşkilatı; 1,637milyar lira ( 2015 yılı için 1,108 milyar lira idi).
• Emniyet
Genel Müdürlüğü; 21,2 milyar lira (2015 yılı için 17,6 milyar lira idi).
• Jandarma
Genel Komutanlığı; 8,3 milyar lira (2015 yılı için 6,5 milyar lira idi).
• Adalet
Bakanlığı; 10,6 milyar lira (2015 yılı için 8,6 milyar lira idi).
• Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu; 2,5 milyar lira (2015 yılı için 2,0 milyar
lira idi).
Benzer
bir durum bütçe ödeneklerinin yaklaşık % 4’ünü kullanan Emniyet Genel Müdürlüğü
Bütçesi için söz konusu. 21.1 milyar lirayı aşan bütçesinin % 84’ü personel
giderlerine ve % 9,3’ü piyasadan tüketim malı ve mamul madde alımına ayrılmış
durumda.
Sayısı 350
bini bulan polis gücüyle yine Avrupa’nın en kalabalık polis sayısına sahip
bulunan Emniyet Gn. Md.’nün son bir kaç yıldır bütçesinden SGK prim ödemeleri
dâhil personele yaptığı ödemeler ciddi boyutlara ulaştı. Üstelik bu rakam
giderek artış gösteriyor.
Öyle ki
2016-2018 Orta Vadeli Plan ve 2016 Bütçesine göre 2018 yılına kadar bu artış
böyle devam edecek ve sırasıyla 2016 yılı için prim dâhil personel gideri 17,9
milyar lira, 2017 için 19,5 milyar lira, 2018 için 21,2 milyar lira olacak.
Bu yıllık
yaklaşık ortalama 1,5-2 milyar liralık artış (polislerin ücretlerine yapılan
zamlar düşüldüğünde dahi) her yıl ortalama 30 bin civarında yeni polis istihdam
edileceği anlamına geliyor. Ayrıca her yıl yüzlerce yeni motorlu araç, Kirpi,
Toma, Akrep, polis otosu vs alınıyor.
Tüm bu
güvenlik (!) harcamalarının finansmanı ağırlıklı olarak halktan, bizlerden
toplanan vergiler ile yapılıyor. Buna göre bütçe gelirlerinin % 84,8’i
vergilerden, kalanı ise harçlar, elektrik, doğal gaz fiyatlarına yapılan yüksek
zamlar, cezalar ve diğer devlet gelirlerinden oluşuyor. Çoğunluğu oluşturan
vergilerin yükü ise emekçi sınıfların üstünde.
Vergilerin
emekçilerin sırtında olduğu gerçeği vergilerin alınış biçiminden net olarak
anlaşılıyor. Zira gelir, kurumlar ve servet üzerinden alınan dolaysız vergiler
% 30’u bulmazken, vergiler asıl olarak KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden
sağlanıyor ki bu vergileri halk, sokaktaki insan, işçi emekçi ödüyor.
Vergi
gelirlerinin üçte birini oluşturan dolaysız vergilerin yükü de emekçilerin
sırtında. Örneğin vergi gelirlerinin beşte birinden biraz fazlasını (%21,5),
dolaysız vergilerin üçte ikisinden fazlasını oluşturan gelir vergisinin
bileşenlerine bakıldığında bu verginin % 92’sinin stopaj (kaynakta kesme), %
5’i beyanname ve binde 3’ü basit usulle toplandığı görülüyor. Basit usulle
küçük esnafın bir kısmından toplanan vergilerin 2017 yılından itibaren yarıya
düşmesi hedefleniyor. Stopajın % 65’i ücret stopajlarından geliyor. Böylece
gelir vergisinin de en az üçte ikisi emekçiler tarafından ödeniyor.
Lafı
uzatmayalım. Bu kadar büyük bir güvenlik gücünün varlığı, bunlar için bütçeden
ayrılan onlarca milyarlık kaynak, bu vergileri asıl ödeyenler olarak bizlere,
“neden hala bombalar patlatılabiliyor, neden insanlar katledilebiliyor, neden
kentler yerle bir edilebiliyor, neden Türkiye dünyanın en güvensiz ülkelerinden
biri haline geliyor ya da eğer tüm bu kadar güç ve parasal kaynak güvenlik için
harcanıyorsa bu kimin ya da kimlerin güvenliğidir” sorularını sormak ve
yanıtlarını almak hakkını veriyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder