‘Küresel
iklim finansmanı’ iklim yıkımını durdurabilir mi?
Mustafa
Durmuş
8
Kasım 2021
Devam etmekte olan Glasgow COP26 İklim Konferansında
asıl olarak iki konunun görüşüldüğünü hatırlatarak başlayalım. Sırasıyla:
(i)) Küresel ısınmadaki artışı 1,5 °C’den
(tercihen) fazla olmayacak şekilde
tutabilmek için, ülkelerin “net sıfır” emisyonu hedefleyen karbon kesintilerine
ilişkin taahhütlerinin güncellenmesi.
(ii) Bu stratejinin finansman ayağı olarak,
azgelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerini yumuşatma ve yenilenebilir
çevreci teknolojilere uyum sağlayabilmeleri için oluşturulan yıllık 100 milyar
dolarlık İklim Finansmanı Fonu’na işlerlik kazandırmak.
Bu çerçevede, toplantılar başladığından beri,
küresel medya kanalları hem “net sıfır” emisyon hedefine varabilmek için uzlaşma
sağlandığı, hem de bunun için gerekli olan finansman fonunun oluşturulmasında
gelişkin ülkelerin üzerlerine düşeni yapacaklarına dair taahhütlerini
sürdürdüklerine dair haberleri sürekli gündemde tutuyor.
Ancak
gerçek durum tam olarak öyle değil…
İlk konu ile ilgili olarak, bir önceki
yazımızda, “net sıfır” söyleminin aslında bir aldatmaca olduğunu, hiçbir zaman
gerçekleşemeyeceğini, asıl ihtiyacımız olanın “gerçek sıfır” emisyon olduğunu,
bunun için de derhal başta fosil yakıt üretimi olmak üzere sera gazı emisyonuna
neden olan faaliyetlerin durdurulması gerektiğini vurgulamıştık.
Toplantılar başladığından beri 100’den
fazla ülke, bir kez daha, atmosferdeki
karbon emisyonunu azaltmak, böylece de “net sıfır” hedefin tutturulmasını
sağlayabilmek için, 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı durdurmak ve yeni orman
alanları oluşturmak konusunda bir kez daha taahhütte bulundu.
Söz
vermek kolay, tutmak zor!
Ancak, daha önce de örneğin New York'ta
düzenlenen 2014 BM İklim Değişikliği Zirvesinde de 2020 yılına kadar
ormansızlaşmayı yarıya indirme sözü verilmişti ama bunun tam tersine bir
biçimde o tarihten bu yana ormansızlaştırma yüzde 41 arttı.(1)
Bu yıl Hindistan, ilk kez olmak üzere, 2070
yılına kadar emisyonlarını sıfırlama taahhüdünde bulundu. ABD Devlet Başkanı Joe
Biden küresel metan emisyonlarını 2020 seviyelerine göre yüzde 30 oranında
sınırlamaya yönelik yeni düzenleyici önlemler dışında konferansa büyük ölçüde
eli boş geldi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ise, ülkesinin iklim planlarını
ilerletmeyen, ancak “daha zengin ülkeleri düşük gelirli ülkelere yardım etmek
için daha fazlasını yapmaya” çağıran yazılı bir açıklamada bulunmakla yetindi.(2)
Bu sözlerin verilmesi kolay, bu yüzden de
siyaseten herkes vaatte bulunabiliyor ama bunlar yerine getirilmesi zor sözler.
Zaten sadece sokaktaki COP26 protestocuları değil, aslında bu sözleri verenler
de bunların büyük bir kısmının yerine getirilmeyeceğini çok iyi biliyorlar.
Küresel
ısınmaya ilişkin önlem alma konusunda geç kalındı
Asıl korkutucu olan iklim değişikliğinin hali
hazırdaki boyutunun büyüklüğü. Bir bilimsel çalışmaya göre, Glasgow COP26’da verilen
tüm sözler tutulsa dahi küresel ısınma sanayi öncesi düzeyin 1,9 ℃ üzerinde kalacak.
(3)
Geçen ay Birleşmiş Milletler Çevre
Programı tarafından yayınlanan bir rapor, ülkeler tarafından hâlihazırda
açıklanan iklim taahhütlerinin dünyayı yüzyılın sonuna kadar 2,7°C’lik ısınmaya
doğru bir yola sokacağını öngörüyor. (4) Buna göre, bu yüzyılda ısınmayı 1,5°C’nin
altında tutmak için, dünyanın önümüzdeki 8 yıl içinde yıllık sera gazı
emisyonlarını yarıya indirmesi gerekiyor ki bu hayal bile edilemez bir durum.
Daha da kötüsü, son IPCC raporunun
yazarlarının çoğunluğu (214 bilim insanı) çok daha karamsar zira küresel
ısınmanın bir krize dönüştüğünü düşünüyorlar. Bu yazarlar gezegenin geleceği
konusunda oldukça endişeliler, feci değişikliklerin bizleri beklediğine
inanıyorlar.
Nature Bilim Dergisi’nce yapılan bir
ankete katılan bu yazarların yaklaşık yüzde 60’ına göre, sanayileşme öncesi
koşulları ile karşılaştırıldığında, yüzyılın sonuna kadar dünya en az 3°C ısınacak.
Küresel ısınmanın 3°C’yi bulması; her yıl çok büyük sıcak hava dalgalarının
ortaya çıkma ihtimalinin yüzde 75 artacağı ve su taşkınları, sel riskinin iki
katına çıkacağı anlamına geliyor. (5)
Küresel iklim finansmanı ne durumda?
Zirvenin ikinci önemli konusu olan iklim
finansmanı ise aslında 11 yıl önce karara bağlanmıştı. Öyle ki 2009 yılında
zengin ülkeler iklim değişikliği nedeniyle azgelişmiş ülkelerin uğradıkları
kayıplarını telafi etmelerine yardımcı olacak, onların yeni çevreci
teknolojilere uyarlanmalarını sağlayacak “iklim finansmanı” olarak da bilinen
ve 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolarlık bir Yeşil Karbon Fonu (GCH)
kurulmasına karar verdiler.
Diğer taraftan, UNCTAD azgelişmiş
ülkelerdeki yıllık iklim uyum maliyetlerinin 2030’da 300 milyar dolara, emisyon
azaltma hedeflerine uyulmaması halinde ise, 2050’ye kadar 500 milyar dolara
ulaşabileceğini, şu ana kadar sağlanan
finansmanınsa 2030 rakamının dörtte birinden dahi az olduğunu ve özel finansman
kanallarının bu açığı kapatamayacağını ileri sürüyor. (6)
Bir başka araştırmaya göre, 2018 yılında
iklim finansmanı kapsamında kamu ve özel finansman olmak üzere küresel çapta
toplam 546 milyar dolarlık bir yatırım yapıldığı, bunun yüzde 49’unun özel, yüzde
41’inin kamu kaynaklarından geldiği, ancak bu finansmanın yüzde 92’sinin (500
milyar dolar) iklim değişikliğinin etkilerini yumuşatmaya (emisyon azaltmaya-mitigation)
dönük ve yalnızca yüzde 2’sinin uyarlanma
(12 milyar dolar) için harcandığı tahmin ediliyor. (7)
Öte yandan, Kovid-19 salgını sonrasında
G20 ülkeleri tarafından enerji üreten veya enerji tüketen projeler için taahhüt
edilen 657 milyar doların (sadece kamu parası biçimindeki) 296 milyar doları,
fosil yakıt sektörünü desteklemek için verildi. Bu temiz enerjiyi desteklemek
için ayrılan miktardan (228 milyar dolar) neredeyse üçte bir oranında daha
fazla. (8)
Bu durum küresel egemenlerin, iklim zirvelerinde
farklı şeyler söylerken, pratikte emisyona neden olan fosil yakıt sektörünü
desteklemeye devam ettiklerini ve gelecekte
de devam edeceklerini gösteriyor.
Devletlerin
elleri ceplerine gitmiyor
Devletlerin İklim Finansman Fonu’na
sağladıkları finansman miktarı hem fosil yakıt sektörüne verilen desteğe göre düşük,
hem de resmi taahhütlerinin gerisinde kaldı.
Bu finansman 2016 yılında 58,5 milyar
dolar, 2017’de 71,1 milyar dolar, 2018-2019’da 78,3 milyar dolar ve 2020’de
79,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu miktarın 2022’de 88,3 milyar dolara,
2023’te 97 milyar dolara, 2024’te 106,3 milyar dolara ve 2025 yılında 112
milyar dolara çıkması umuluyor. (9)
Kısaca, genel olarak gelişkin ülkelerin
devletleri tam olarak sözlerinde durmadılar. Bu sözü sadece İsveç, Norveç ve
Almanya ile sınırlı üç ülke yerine getirdi. En fazla sera gazı emisyonuna neden
olan ABD’nin verdiği söz ile sağladığı finansman arasında milyarlarca dolarlık
bir açık mevcut. (10)
Ayrıca 2016 yılında olduğu gibi, sağlanan yaklaşık
60 milyar dolarlık finansmanın yarısından fazlası normal kredi ve benzeri diğer
finansman biçimlerinden oluşuyor. Yani finansman katkılarının çok küçük bir
kısmı hibe (karşılıksız yardım) olarak azgelişmiş ülkelere veriliyor.
Bu durum da kaçınılmaz olarak, hali
hazırda salgının derinleştirdiği dış borç sorunu ile boğuşmakta olan azgelişmiş
ülkelerin dış borç stoklarını daha da artırıyor, onları bir dış borç krizine
doğru sürüklüyor.
OXFAM’dan
çarpıcı rapor: Hibe en fazla beşte bir !
Uluslararası gönüllü yardım kuruluş OXFAM’ın
bir raporunda (11); OECD verilerine göre iklim finansmanı için kullanılan
kaynak miktarının 2015-2016 yıllarında yılda 44,5 milyar dolardan 2017-2018’de
59 milyar dolara çıktığı belirtiliyor. Ancak kuruma göre bu rakamlar gerçeği
yansıtmıyor.
İklim yardımına özgün net, gerçek rakamlar
yukarıdaki yıllarda sırasıyla; yılda 15-19 milyar dolar ve 19-22,5 milyar dolar
ancak olabildi. Dahası bu yardımların karşılıksız yardım (hibe) kısmı ilk dönem
için sadece 11 milyar dolar iken, ikinci dönem için 12,5 milyar dolar oldu. Yani
iklime özel hibelerin gerçek düzeyi, açıklanan iklim finansmanı rakamlarının
yaklaşık sadece beşte biri civarında.
Diğer yandan iyi koşullu krediler ve diğer
yardım niteliğinde olmayan aktarmalar 18,5 milyar dolardan 22 milyar dolara
yükselebildi. Toplam miktardaki artışın asıl kaynaklandığı kredilerse normal
borç biçimindeki (imtiyazsız) krediler oldu. Bunlar yılda 13,5 milyar dolardan
24 milyar dolara çıktı. Yardımların yüzde 20,5’i çok az gelişmiş ülkelere ve yüzde
3’ü küçük ada devletlerine gitti. Ancak bu yardımların da çoğunluğu (ada
devletlerine gidenin hemen hemen yarısı) imtiyazsız kredi-borç biçimindeydi. Keza
bu yardım projelerinin sadece üçte biri toplumsal cinsiyet eşitliğini dikkate
alırken, çok azı yerel düzeyde harcanmak üzere verildi.(12)
‘Uyum
kredisi’nden ziyade emisyon azaltma kredisi
Çoğunluk finansman desteği ülkelerin iklim
değişikliğine uyum sağlamaları için (adaptasyon) verilmekten ziyade emisyonların
azaltılmasına (yumuşatma) yönelik olduğundan, uyum için ayrılan fonlar sınırlı
kaldı. Örneğin, 2019 yılı toplam finansmanının yalnızca yaklaşık yüzde 25'i
uyum çabalarını desteklemek için kullanıldı. Sağlanan finansmanın yüzde 66’lık
kısmı iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasıyla ilgiliydi. (13)
Çok Taraflı Kalkınma Bankaları’nca sağlanan finansman
Küresel çaptaki kalkınma
bankaları da iklim finansmanında rol alıyor. Bu örgütlerin sağladıkları iklim
finansmanı konusunda hazırlanan bir rapora göre; böyle kurumlarca 2020 yılında tüm
ülkelere sağlanan toplam iklim finansmanın miktarı 66 milyar dolar.
Bunun 38 milyar doları
azgelişmiş ve orta gelirli ülkelere, 28 milyar doları ise gelişkin ülkelere
verildi. Azgelişmiş ülkelere yönelik finansman paketinin yüzde 69’u yatırım
kredilerinden, buna karşılık sadece yüzde 8,6’sı hibelerden oluşuyor. Toplam
destek içinde uyum için sağlanan finansman 16,11 milyar dolar. Ancak bunun da
yüzde 64’ü yatırım kredisi, yüzde 12’si hibe şeklinde verildi. Uyum
finansmanının en büyük kısmı yani 4,2 milyar doları (yüzde 26’sı) enerji,
ulaştırma ve diğer çevresel alt yapı inşası için verildi. (14)
Uluslararası
finans kapital krizi fırsata çevirmek istiyor
Azgelişmiş ülkelere yönelik iklim
finansmanının çoğunluğu uyum sağlamaya dönük olarak verilmiş gibi görünse de,
bunun çok büyük bir kısmının faiziyle birlikte geri ödenmesi gereken normal kredilerden
oluşması bir başka gerçeğe dikkat çekiyor.
Öyle ki bu krediler iklim krizi ile ilgili
uyum politikalarında kullanılmaktan ziyade, emperyalist-kapitalist ülkelerdeki
sermaye fazlalarının krediler biçiminde azgelişmiş ülkelere aktarılarak
getirisinin düşmesini önlemeye dönük bir bildik bir sermaye ihracı yolu olarak
kullanılıyor. Bu durumun azgelişmiş ülkelerin borç stoklarını daha da artırması
ise kaçınılmaz olacak.
Nitekim Glasgow Financial Alliance for Net
Zero/ Gfanz) adlı 45 ülkede faaliyette bulunan 450’den fazla banka, sigorta
şirketi ve varlık yöneticisinden oluşan bir özel finansman fonunun sözde net
sıfıra geçişe yardımcı olmak için, önümüzdeki 30 yıl içinde 100-130 trilyon
dolar kadar finansman sağlamayı hedeflemiş olması (15), küresel finans kapitalin
aşırı sermaye birikimini kârlı bir biçimde eritebilmek için iklim krizini önemli
bir fırsat olarak kullanmak istediğini gösteriyor.
İklim
finansmanı ve yolsuzluklar
İklim finansmanı, ölçeğinin büyüklüğü
nedeniyle, yolsuzluklara çok açık bir finansman biçimi. Zira finansman sağlanan
ülkeler sistemik yolsuzluklarla en fazla anılan ülkeler. Onlarca milyar
dolarlık Kamu-Özel İşbirliği projelerine sağlanan dış kredilerde de yaşandığı
gibi, böyle büyük bir finansmanın kullanımı ile ilgili olarak ortaya çıkan yolsuzluklar,
içerdeki eşitsizlikleri daha da artırırken, otoriter yönetimleri daha da
güçlendiriyor ve iklim değişikliğine karşı emisyon azaltma ve yeni altyapıya
uyarlanma çabalarına da ket vuruyor.
En fazla iklim finansman yardımı yardım
alan 10 ülkenin Küresel Yolsuzluk Endeksi’nin en alt sıralarında yer alması ve
iklim finansmanının devasa büyüklükteki yenilenebilir enerji projelerinin gerçekleştirildiği
enerji (rüzgâr enerjisi ve barajlar gibi) gibi sektörlerde yoğunlaşması
yolsuzluk riskini daha da büyütüyor. (16)
Sonuç
yerine
Gerek “net sıfır” stratejisinin, gerekse
de iklim zirvelerinde benimsenen haliyle küresel iklim finansman sağlama
yönteminin iklim yıkımını önleme konusunda başarılı olma ihtimali son derece
düşük.
Öncelikle bu “net sıfır” stratejisi bir
aldatmaca. Ayrıca emisyon azaltmaya
dönük önlemleri hayata geçirebilmek için küresel bir dayanışmaya, küresel eylemlere
ve bunları yürütecek olan küresel kurumlara ihtiyaç var. Ancak Glasgow COP26’da
bu ihtiyacın giderilmesine dönük adımlar atılmıyor.
Şu ana kadar ulus devletler Kovid-19
salgını ile başa çıkabilmek ve özellikle de dünyanın yoksul ülkelerine aşı
sağlayabilmek için yeterli çaba göstermedikleri gibi, böyle bir aşının
finansman kaynaklarını koordine etmekte de başarısız oldular. Bugün de bu
yapıların, iklim yıkımı ve bununla mücadelede kullanılabilecek finansman
kaynakları konusunda, içi boş
konuşmaların ve altı boş vaatlerin ötesinde harekete geçmeleri söz konusu
değil.
Diğer taraftan, küresel ısınmadan ve iklim
değişiminden öncelikli olarak kimleri sorumlu tutmamız gerektiğini iyi bilmemiz
gerekiyor. Bu bağlamda (2015 itibariyle) ABD’nin küresel karbondioksit
emisyonlarının yüzde 40’ından, Avrupa Birliği’nin (EU-28) yüzde 29’undan, G8
ülkelerinin yüzde 85’inden, böylece bir bütün olarak gelişkin küresel Kuzey ülkelerinin
yüzde 92’sinden sorumlu olduğu gerçeğinin altını çizelim. Bu yüzden de öncelikle, bu sorunun çözümü için bu ülkeler elini taşın
altına koymalılar.
İkinci olarak, Nature Bilim Dergisi’nde
yakın zamanda yayınlanan bir diğer araştırma, küresel ısınmanın 1,5 °C’den
fazla olmasını önleyebilme konusunda yüzde 50’lik bir şansımızın olabilmesi
için, tespit edilmiş olan kömür rezervlerinin yüzde 89’unu, petrol
rezervlerinin yüzde 58’ini ve fosil metanın yüzde 59’unu kullanımdan çekmemiz
gerektiğini ileri sürüyor.
Yani daha iyi bir doğa için daha fazla
şansımız olsun istiyorsak bu kaynaklara neredeyse hiç dokunmamamız gerekiyor. (17)
Öte yandan bu emisyonlara neden olan ülkeler 2030 yılına kadar, Paris Anlaşması
taahhütlerinin izin verdiğinden yüzde 110 daha fazla fosil yakıt çıkarmayı
planlıyorlar. (18)
Emperyalist-kapitalist sistemin dayattığı
bu gerçeklik dikkate alındığında uluslararası kuruluşlarca önerilen reformların
hayata geçirilebilmesi de çok zor görünüyor.
Örneğin UNCTAD konu ile ilgili raporunda;
resmi kalkınma yardımı (ODA) taahhütlerinin karşılanması ve artırılması; azgelişmiş
ülkelerin borçlarının hafifletilmesinin ve yeniden yapılandırılmasının iklim
gündemine oturtulması; çok taraflı kalkınma bankalarına, daha çok hibe ve imtiyazlı
(iyi koşullu) krediler yoluyla iklim
uyumunu finanse edebilmeleri için ek sermaye verilmesi; buna hizmet edecek
şekilde bu kurumların yeşil tahvil çıkartabilmelerinin sağlanması ve/veya Tobin
Vergisi benzeri vergilere başvurulması önerilerinde bulunuyor.(19)
Oysa insanlığın ve bir bütün olarak
doğanın, gezegenin kurtarılabilmesi için küresel çapta olmak üzere, daha
radikal, daha sistemik (anti-kapitalist) değişikliklere ve bu yönde yeni
stratejilere ve politikalara ihtiyaç var.
Bu bağlamda işe sistemik bir karbonsuzlaştırma
ile başlayabilir, kömürle çalışan elektrik santrallerini kapatabilir ve fosil
yakıtları güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrikle
değiştirerek, süreci enerji ihtiyacımızı artırmak yerine azaltmak için
kullanabiliriz.
Düşük karbonlu toplu ulaştırmayı büyük
ölçüde genişletebiliriz, böylece verimli, kullanımı kolay ve kullanışlı
elektrikli trenler ve tramvaylar içten yanmalı motorların yerini alabilir.
Şehirlerimizi ve kasabalarımızı otomobil kullanımından çok insanın rahat etmesi
için yeniden planlayabiliriz. (20)
Yeni kamusal yatırımları olabildiğince
doğa ve insan dostu; yenilenebilir enerji, organik tarım ve sürdürülebilir-güvenilir
gıda üretimi, nitelikli kamusal toplu ulaştırma, kamusal su temini ve atık su sistemleri,
ekolojik iyileştirme, nitelikli halk sağlığı, nitelikli kamusal okullar,
kamusal çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetleri ve şu ana karşılanmamış olan diğer
toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına yönlendirebiliriz.
Böylece bir yandan ülkeler arasındaki
gelişmişlik-kalkınma farklarını azaltırken, aynı zamanda, gereksiz veya emeğe
ve doğaya zararlı sanayilerin azaltılması veya kapatılması yüzünden işsiz kalan
işçilere eşdeğer istihdam sağlayabiliriz.
Bunların hiçbiri Glasgow COP26’nın
gündeminde değil, olması da beklenmemeli. Bunları sadece, küresel ilerici bir
plan doğrultusunda, bizler yani dünya halkları, dünya işçi sınıfı, küresel
çapta gezegeni kurtarma mücadelesi verenler, kadınlar, gençler, kısaca kapitalist
egemenlerin ötekileştirdiği tüm ezilenlerin birlikte ve örgütlü mücadelesi gündemine
alabilir ve hayata geçirebilir.
Dip notlar:
(1) Jack at The Conversation
<uk.newsletter@theconversation.com (2 November
2021).
(2) “Today
at COP”, https://www.nature.com (1
November 2021).
(3)
https://data.climateresource.com.au/ndc/20211103-ClimateResource-below2C.pdf.
(4) https://www.unep.org/resources/emissions-gap-report-2021
(26 October 2021).
(5) Jeff
Tollefson, “Top climate scientists are sceptical that nations will rein in
global warming”, https://www.nature.com
(1 November 2021).
(6) https://unctad.org/news/scaling-climate-adaptation-finance-must-be-table-un-cop26 (28
October 2021).
(7)
Michael Nest, Saul
Mullard and Cecilie Wathne,”Corruption and climate Finance Implications for
climate change interventions”, U4
Anticorruption Research Centre, 2020.
(8) https://truthout.org/articles/dont-expect-real-climate-solutions-from-cop26-it-functions-for-corporations
(29 August 2021).
(9) Michael
Roberts, “financing the climate”, https://thenextrecession.wordpress.com
(5 November 2021).
(10) https://odi.org/en/publications/a-fair-share-of-climate-finance-apportioning-responsibility-for-the-100-billion-climate-finance-goal
(6 September 2021).
(11)
https://oxfamilibrary.openrepository.com/bitstream/handle/10546/621066/bp-climate-finance-shadow-report-2020-201020-en.pdf
(2020).
(12) Agr.
(13) Agr.
(14) Joint
Report on Multileteral Development Banks, Climate Finance, 2020 (Ağustos 2021’de gözden geçirilmiş
olan rapor), s. 16,19,21.
(15) Roberts, agm.
(16) Nest vd., agm.
(17) Welsby,
D., Price, J., Pye, S. et al. Unextractable fossil fuels in a 1.5 °C world.
Nature 597, 230–234 (2021). https://doi.org/10.1038/s41586-021-03821-8 (8
September 2021)’den aktaran G. Monbiot,
“ground truthed”, https://www.monbiot.com
(5 November 20211).
(18) Agm.
(19) Unctad, agr.
(20) Roberts, agm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder