ÜÇ AYDA KÜÇÜLMEDEN MUCİZEVİ BİR BÜYÜMEYE
Mustafa Durmuş
31 Mart 2017
TÜİK, 2016 yılının bütününe
ait büyüme verilerini açıkladı. Bu verilere göre Türkiye ekonomisi
(Ekim-Kasım-Aralık) aylarını kapsayan 4.çeyrekte beklenenin üzerinde, yüzde 3,5
ve böylece de 2016 yılının bütününde de yüzde 2,9 oranında büyümüş.
Ana akım medyada bu durum
“Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor” sözcükleriyle müjdelendi ama
hatırlatalım, ekonomi bu yeni hesaplama yöntemine göre 2015 yılında yüzde 6,1
büyütülmüştü. Yani son bir yılda ekonomik büyüme hızı yarı yarıya düşmüş.
Kuşkusuz bu düşüşte ekonomik kriz kadar politik krizin de etkisi büyük.
Ekonomideki işsizlik, cari
açık, borç stokları, bütçe açığı, gelir bölüşümü gibi bir çok gösterge aleyhte
iken ve üstelik de 15 Temmuz sonrasındaki OHAL uygulamaları ve dışarısı ile
yaşanan bunca gerilime rağmen ekonominin yüzde 3’ e yakın büyümüş olması nasıl
açıklanabilir ?
Yeni hesaplama yöntemi : Sihirli bir dokunuş!
Birkaç ay geriye gitmek
gerekiyor. Bilindiği gibi 2016 yılı sonlarından itibaren TÜİK büyüme verilerini
yeni bir yöntem ile belirliyor. Bunu yaparken de son derece tartışmalı bir
yılı, 2009 yılını baz yılı olarak seçti. Tartışmalıydı, zira bu yılda ekonomi
son yılların en kötü performansını sergilemiş ve yüzde - 4,7 oranında küçülmüştü.
Böylece bundan sonraki her yıldaki büyüme bu yıldan çok daha yüksek çıkıyor.
Ayrıca TÜİK daha önce
inşaat-emlak harcamalarını yatırımlar içinde ve mortgage ödemelerini
tasarruflar içinde saymazken, bu yeni hesaplama yöntemiyle bunlar da işin içine
dahil edilince, yani bir sihirli dokunuş ile, bir anda ekonomik göstergeler
iyileşti. Örneğin tasarruf ve yatırımlar yüzde 10’ar puan artırıldı, dış açık,
bütçe açığı, borç rasyoları düşürüldü ve beraberinde ekonomik büyüme hızı,
özellikle de 2011 yılından itibaren yüzde 30 ila yüzde 50 arasında yükseldi ve
kişi başına düş(mey)en milli gelir de 9,000 dolardan 11,000 dolara çıktı (bu
konuyu daha önce de yazmıştım. Ayrıca M. Eğilmez de bir yazısında eski ve yeni
seriye göre büyüme verilerini hem tablolaştırmış, hem de grafikle sunmuştu
(bak: http://www.mahfiegilmez.com/…/…/kedi-buysa-ciger-nerede.html).
İşte bugün açıklanan büyüme
verileri 2016 yılındaki yeni hesaplama yöntemi ile oluşturulmuş büyüme
verileri. Bu nedenle de öncelikle bu verileri Türkiye’nin en derin politik
krizlerinden birinin yaşandığı geçen yıl sonlarında uygulamaya sokulan bu
yöntemin sağlıklılığına ilişkin kısıtlar çerçevesinde ele almak gerekiyor.
Diğer taraftan kullanılan bu
yöntem nesnel bir yöntem olarak kabul edilse dahi, TÜİK’in son verilerinde hala
bir çok önemli nokta var. Örneğin bu yeni yönteme göre daha önce sunulan veride
3. çeyrek (Temmuz-Ağustos-Eylül) büyümesi yüzde -2,9 olarak açıklanmıştı.
Bugünkü açıklamada bu veri revize edilmiş ve yüzde -1,3’e düşürülmüş. Böylece 4.
çeyrek de yüzde 3,5 olarak hesaplanınca yılın bütününde ekonomi yüzde 2,9
büyümüş.
Bültene göre (Ekim
–Kasım-Aralık) aylarını kapsayan 4.çeyrekte neredeyse tüm büyüme
göstergelerinde belirgin bir iyileşme var. Öyle ki özel tüketim harcamaları
yüzde 5,7, kamu tüketim harcamaları yüzde 0,8, özel yatırım harcamaları yüzde
2, ihracat yüzde 2,3 ve ithalat yüzde 3,3 artmış.
Yani bu verilere göre ülke
ekonomisi darbe girişiminin ardından geçen 3 ay içerisinde kendini toparlamaya
başlamış, haneler ekonomiye artan güvenlerinden dolayı tüketim harcamalarını
artırmış (oysa parasal genişlemenin etkileri ancak 2017’den itibaren
görülebilecektir), devlet harcamalarını ciddi olarak azaltmış (!), çok daha
önemlisi, iyileşen yatırım ortamından ötürü olsa gerek, özel yatırımlar ve
ihracat belirgin olarak artmış.
Bu gelişmelerin yaşanan bu
kadar önemli bir krize ve ardından yaşananlara rağmen sadece 3-5 ay içinde
olumluya çevrilmesi normal koşullarda mümkün mü, bilinmez. Hele üç büyük
derecelendirme kuruluşunun ard arda ülke notunu yatırım yapılamaz düzeye
indirdiği, turizm sektörünün deyim yerindeyse dibe vurduğu, liranın dolar ve
avro karşısında çok ciddi değer kaybettiği bir dönemde bunlar gerçekleştiyse
bunun bilim dışı bir açıklaması olmalı.
Bülteni incelemeye devam
edelim. Yıllık bazda ele alındığında, ekonomideki yüzde 2,9 büyümeye en fazla
katkıyı yüzde 7,3 ile devlet (yaptığı harcamalar ile) vermiş (2015 yılında bu
yüzde 4,1 idi). İkinci sıradaki katkı özel yatırımcılardan geliyor: Yüzde 3.
Ama hatırlatalım, yeni hesaplamada inşaat ve konut harcamaları yatırım
sayılıyor. Hanelerin katkısı ise sadece yüzde 2,3 olmuş (2015’te yüzde 5,5
idi). Yani sokaktaki insanın satın alma gücü ve dolayısıyla da tüketimi yarı
yarıya azalmış. Diğer taraftan ihracatın katkısı negatif olmuş: Yüzde -2
(2015’te yüzde 4,2). İthalatın katkısı ise artmış : Yüzde 3,9 (2015’te yüzde
1,7 idi).
Asıl sürükleyici kamu
sektörü!
Yani yeni hesaplama yöntemine
göre bile büyümenin ardındaki asıl sürükleyici güç devlet olmuş. Bunun daha ne
kadar sürdürülebilir olduğu konusu bir yana, bütçe açıklarını ve dolayısıyla da
borçlanma ihtiyacını artıracağı kesin. İhracatın azalırken, ithalatın artması
ise cari açığın artmasının, dolayısıyla da dış finansman ihtiyacının
artacağının ve artık dış finansmanın daha zor, daha kısa vadeli ve bir o kadar
da, artan ülke riskleri nedeniyle, daha pahalı bir hale geleceğinin habercisi.
TÜİK’in büyüme verilerini
başka reel göstergelerle çapraz sorgulatarak değerlendirmek daha doğru olur.
Yani diğer reel göstergelerin böyle bir büyümeyi destekliyor olması gerekiyor.
İşsizliği ya da gelir bölüşümünü kastetmiyorum. Zira son dönem kapitalist
büyüme bunlarda bir iyileşme yapmadan da sağlanabiliyor.
Kastım, sanayi üretimi
verileri, elektrik üretimi, birincil enerji tüketimi, karbon dioksit emisyonu,
taşınan yolcu ve yük , kargo miktarı, enflasyondan arındırılmış toplam kredi
miktarı ve yapı ruhsat ve kullanma izinleri (daha önceki bir yazımızda inşaat
yapı ruhsatı ve kullanma izinlerindeki 2016 yılındaki ciddi düşüşü
anlatmıştık).
E. Meyerson adlı İsveçli bir
bilim insanı, akademisyenin, Türkiye’deki eski ve yeni büyüme hesaplama
yöntemlerini ele alarak büyüme analizi yaptığı iki çalışması var. Bunlardan
ilkinde yazar yeni seriye göre hesaplamanın nasıl 2010 yılından itibaren büyüme
hızını belirgin bir biçimde artırdığını ortaya koyuyor. Yazar bunun
kurgusal-sanal bir büyüme olduğunu, gerçek olmadığını, makyajlamadan
kaynaklandığını ileri sürüyor (https://erikmeyersson.com/…/constructing-growth-in-new-turk…).
Meyerson’un ikinci
çalışmasında vardığı sonuçlar ise daha çarpıcı (https://erikmeyersson.com/…/will-the-real-real-gdp-in-turk…/):
“Resmi büyüme oranları ile
benim hesaplamalarım sonucunda çıkan büyüme oranları arasında ciddi fark var.
Öyle ki 3 farklı model altında incelediğimde büyüme oranları resmi büyüme
oranlarının yüzde 4.1 puan ile yüzde 7.5 puan altında çıkıyor. Özellikle de
üçüncü modele göre, 2010 – 2015 arasında Türkiye ekonomisi durağan kalmış,
ortalama sıfır büyümüş".
Son olarak,
yeni milli gelir hesaplama yönteminin manipülatif boyutları ve bunun bugün açıklanan
büyüme oranları üzerindeki etkileri konusunda Korkut Boratav Hoca’nın bugünkü
yazısının okunmasında büyük yarar var. Bu çalışmasında da Korkut Hoca,
yeni hesaplama yöntemiyle 2008- 2015 dönemindeki ortalama yıllık büyüme
oranının nasıl yüzde 1,77 puan yükseltilerek yüzde 3,83’ten yüzde 5,60’a
çıkartıldığını ortaya koyuyor(http://ilerihaber.org/yazar/milli-gelir-revizyonu-arizalidir).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder