YENİ VERGİ İNDİRİMLERİ: KİME, KİMDEN?
Mustafa Durmuş
4 Kasım 2018
Dört gün önce Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak yeni vergi indirimlerini açıkladı. Buna göre, bu yılın sonuna
kadar altı başlıkta; konuttan beyaz eşyaya, mobilyadan otomotive Katma Değer
Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indirimi yapılacak.
Bu düzenlemelerden bazıları hali hazırda
süren bir uygulamanın devamı niteliğinde. Yani konut satışlarında bir süre önce
başlatılmış olan KDV oranlarında yüzde 18’den 8’e indirim uygulaması yılsonuna
kadar devam edecek. Bu sektörü destekler nitelikte emlak-konut alım-satımı
sırasında ödenen tapu harçlarının yüzde 4' ten 3’e indirilmesi uygulaması da
devam edecek. Mobilya sektöründe alınan KDV oranı yüzde 18'den 8' e
indirilecek. Dayanıklı tüketim mallarından olan beyaz eşya sektöründe uygulanan
ÖTV oranları sıfıra indirilecek. Yani buzdolabı, çamaşır makinası gibi beyaz
eşyanın alım satımından ÖTV alınmayacak (KDV devam edecek).
Yeni bir uygulama olarak 1600 cc altı
motorlu araç alım satımında uygulanan ÖTV’de 15’er puanlık indirime gidilecek
ve son olarak ticari araçlarda KDV oranları yüzde 18'den yüzde 1'e indirilecek.
Bakan, bu düzenlemelerin, “hem enflasyonla mücadeleye destek vermek, hem de
daralan bazı sektörleri canlandırmak amacıyla yapıldığını” açıkladı (1).
YEREL SEÇİMLERE KADAR İNDİRİM
Ancak mesele bundan ibaret değil.
Özellikle de toplumun farklı kesimleri üzerinde yaratacağı farklı etkiler
açısından mesele daha büyük.
Öncelikle, bu indirimlerin 1 Kasım-31
Aralık dönemi için geçerli olacağı (yani sadece iki aylık) söylense de, gelecek
yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimlerin iktidar bloğu açısından bıçak
sırtında olduğu gerçeği dikkate alındığında, bu indirimlerin uzatılacağını
söylemek yanlış olmaz.
Kaldı ki daha önce inşaat sektörüne
yönelik indirimli KDV uygulaması uzatılmıştı. Yani en az 6 ay sürecek olan bir
vergi indirimi, bu nedenle de ortaya çıkacak olan vergi kaybı ve bütçe açığını
ve bunun kimden ve nasıl finanse edileceğini bir kenara not etmek gerekiyor.
Ayrıca indirimlerin bu sektörlerle de
sınırlı kalmayabileceğinin altını çizmek lazım. Çünkü hem seçimler yaklaşıyor,
hem de ekonomi bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren ciddi bir daralmaya girdi.
Tarihsel olarak, irili -ufaklı sermaye çevreleri hiçbir zaman siyasal iktidarlar
üzerinde kendi sınıfsal çıkarlarını yansıtacak bir biçimde bu denli etkili
olamamıştı.
TOPLANACAK VERGİNİN BEŞTE BİRİ KADAR BİR VERGİDEN VAZGEÇİLİYOR
Siyasal iktidar 15 yıldır tek başına
iktidar olmanın verdiği bir güçle, hemhal olduğu bu kesimlerin taleplerini
yerine getiriyor. Bunu da özellikle vergi alanında gösteriyor. Öyle ki 2019
yılında toplayacağı vergilerin beşte biri kadar bir vergiyi (148 milyar lira),
bu kesimlere sunduğu muafiyet, istisna ve indirim biçimlerinde, toplamaktan
vazgeçiyor (2). Şu ana kadar; tahsil edilemeyen vergiler, vergi cezaları ve
diğer cezalar, sigorta prim borçları gibi yaklaşık 450 milyar lirayı tutan kamu
alacağının hala tahsil edilememesi de işin cabası.
KURUN GERİLEMESİ YANILTMASIN, KRİZ SÜRÜYOR!
Bu vergi indirimleri bir gerçeği ortaya
çıkartıyor: Türkiye ekonomisi, döviz, dış borç ve enflasyon sorunlarının
ötesinde ciddi bir ekonomik durgunluk yaşıyor. Bu yılın ikinci yarısından
itibaren büyümenin tersine döneceğini ve 2019’da küçülmenin ortaya çıkabileceğini
daha önce de yazmıştık.
Bu tespitlere uluslararası örgütler de
katılıyor. Sırasıyla, önce OECD Türkiye’nin 2019 yılı büyüme tahminini binde
5’e; IMF binde 4’e ve EBRD yüzde 1’e düşürdü (3).
Bu nedenle de son haftalarda dövizin
kurundaki düşüşlerin ekonomik krizin bitmekte olduğu yönünde
değerlendirilmemesi doğru olur. Çünkü finansal kriz işin sadece bir boyutu. Şu
anda olan da ABD ve Almanya ile işlerin yoluna koyulmasının sonucunda dövizdeki
köpüğün kaybolmasından ibaret.
Özellikle de bazı sektörler çok büyük
bir daralma yaşıyor. İnşaat sektörü bunların başında geliyor. Nitekim faizlerin
düşük tutulmasının temel nedenini bu sektörün içinde bulunduğu kriz durumu
oluşturuyor.
BÜYÜK ALT YAPI PROJELERİ: DAVUL KAMUNUN BOYNUNDA TOKMAK ŞİRKETLERİN ELİNDE
Devletten, kamu özel işbirliği (KOİ) adı
altında onlarca milyar dolarlık alt yapı projesi almış olan (HES’ler, köprüler,
hava limanları gibi), dış borç riskini Hazine garantileri ve döviz cinsinden
yolcu başına verilen garantilerle de gelecekteki gelirlerine ilişkin
belirsizlikleri kamuya, yani vergi mükellefi olan bizlere yükleyen az sayıda
tekel konumundaki inşaat şirketi dışında, sektör bütün olarak ciddi sıkıntıda.
Konkordato ve iflas haberleri peş peşe geliyor.
Bu da 15 yıldır izlenen dış kaynağa
dayalı inşaat, emlak üzerinden sağlanan kâr ve ranta dayalı ekonomik büyüme ve
sermaye birikim modelinin iflas ettiğinin bir göstergesi aynı zamanda.
KRİZ TABANA YAYILIYOR: İŞYERİ KAPANIŞLARI ZİRVEDE
Ayrıca esnafı tarif eden gerçek kişi
ticaret işletmelerinde bu yılın ikinci çeyreğinde yeni kurulan her 100 şirkete
karşılık 35 şirket kapanırken, bu sayının üçüncü çeyrekte 84’e fırlamış olması
ve daha önceleri bu sayının 40-50 arasında olması da (4) krizin tabana
yayılmakta olduğunun bir göstergesi.
Ancak zorda olan sektörlerden biri daha
var ki bu sadece özel (yerli-yabancı) sektörü ve ekonominin bütününü değil,
vergi tahsilatları açısından devleti de yakından ilgilendiriyor. Bu sektör
otomotiv sektörü.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ KRİZDE
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD)
tarafından iki gün önce açıklanan bir veriye göre, Türkiye'de otomobil ve hafif
ticari araç satışları Ekim ayında (geçen yılın aynı ayına göre) yüzde 76,5
oranında düştü (5). Daha önce de TOFAŞ üretime ara verdiğini duyurmuştu.
Aynı gün benzine 17 kuruş indirim
yapılması (6) ile birlikte değerlendirdiğimizde sektörün ne kadar sıkıntıda
olduğu ortaya çıkıyor. Öyle ki sektörün devlerinden olan Doğuş Otomotiv, yurt
dışındaki bu alandaki bir büyük şirket ortaklığını satmak zorunda kaldı (7).
SEKTÖR VE MALİYE AYNI YERDE
Ekonomik büyüme, istihdam, ihracat gibi
konularda sektörün önemi ortada. Ancak sektör devletin sağladığı vergi
gelirleri açısından da çok önemli. Çünkü dünyanın en pahalı otomobilleri ve
petrolü, motorini, benzini bu ülkede satılıyor. Bunun en büyük nedeni de bu
satışlardan devletin sağladığı KDV ve ÖTV oranlarının dünyadaki en yüksek vergi
oranları olması. Yani devlet, en adaletsiz vergiler olduğu kabul edilen dolaylı
vergilerin önemli bir kısmını bu sektörden alıyor.
Öyle ki 2017 yılında, toplam vergi
gelirlerinin yüzde 22’sini oluşturan Özel Tüketim Vergisi gelirlerinin yüzde
48’i petrol ve doğal gaz ürünlerinden yüzde 33’ü alkollü içkiler ve tütün
mamullerinden yüzde15’i ise motorlu taşıt araçlarından sağlandı (8).
Bu nedenle de devlet bu sektördeki daralmaya her şeyden çok daha fazla karşı. Bu yüzden de hem otomobil vb. alımında hem de benzinde vergi indirimine gitti.
Bu nedenle de devlet bu sektördeki daralmaya her şeyden çok daha fazla karşı. Bu yüzden de hem otomobil vb. alımında hem de benzinde vergi indirimine gitti.
TOPTANCI BAKIŞ AÇISI GERÇEĞİ GİZLİYOR
Şimdi bu indirimleri nasıl açıklamak
mümkün? Ana akım bir bakışınız varsa “ekonominin içinde bulunduğu durgunluk”
gibi sorunlarla ilişkilendirip bu indirimleri savunabilirsiniz. Böyle bir
savununun altında kuşkusuz, alınan bu tedbirlerin, uygulanan bunca ekonomi
politikasının tüm toplumun çıkarına olduğu biçimindeki bir inanç, bir toptancı
bir bakış yatıyor.
Böyle bir bakış son derece yanıltıcı. Bu
bakış sınıfsız, sömürüsüz, cinsiyet eşitlikçi, doğa ve emek dostu bir toplumda
yaşasaydık belki haklı olabilirdi. Ancak böyle bir toplumda yaşamıyoruz. İçinde
yaşadığımız kapitalist toplum emek, doğa ve cinsiyet sömürüsüne dayalı sınıflı,
eşitlikten ve sosyal adaletten uzak bir toplum. Bu nedenle de uygulanan her
ekonomi politikasının toplumsal sınıf ve kesimleri aynı biçimde ve aynı derece
de etkilemesi söz konusu olamaz.
İNDİRİMLER TÜKETİCİYE YARAMAYACAK
Bu bağlamda vergi indirimleri inşaat
müteahhitlerini, beyaz eşya üreticisi ve satıcısı firmaları, otomotiv devlerini
ve onların yerli ortaklarını rahatlatsa da bunun tüketiciye olumlu bir
yansıması olmayacaktır. İndirimler sayesinde belki bu kesimlerin stokları
eriyecek, seçime giderken siyasal iktidar biraz nefes alacak ama bundan çok zor
durumdaki ne işçi sınıfı, ne emekçiler, ne de tüketiciler olarak toplumun büyük
bir kesimi gerçek bir fayda sağlayamayacaktır.
Bunu anlayabilmek için; açlık sınırı
1,991 lira iken asgari ücretin, 1603 lira olmasına ve işçilerden hala
fedakarlık beklenmesine bakmak ve halkın bütçesinin en önemli kalemlerinden
olan ve fiyatları en fazla artan devletin uhdesindeki elektrik ve doğal gaz
fiyatlarında neden indirim yapılmadığı sorusunu sormak yeterli olacaktır.
FATURA YİNE EMEKÇİLERE KESİLDİ
Ayrıca bu indirimler ve devamında
gelecek olanlar bütçe açığını ve devletin borçlanmasını daha da artıracaktır.
Bu açık hem halktan alınan vergilerle ve yapılacak zamlarla , hem de yüksek
faiz ödemek pahasına borçlanmayla karşılanacaktır. Yani fatura yine halka
ödettirilecektir.
Halktan fedakarlık
beklenirken, yeni bütçede vergi gelirlerinin en az yüzde 20 artırılacak, trafik
cezalarının en alt sınırının 255 liradan başlayıp- 1002 liraya kadar çıkacak ve
güvenlik harcamalarının son iki yılda yüzde 52 oranında artırılacak, kamuda
hala 150 bin civarında otomobil vb. motorlu taşıtın olması ve rantiyeye
ödenecek faizin bu yıla göre gelecek yıl yüzde 64 oranında artırılarak 117 milyar
liraya çıkacak olması krizin faturasının kime kesildiğinin açık bir
göstergesidir.
…………….
…………….
(1) http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-bakan-albayrak-tan-ek… (31 Ekim 2018).
(2) Berat Albayrak, 2019 Yılı Bütçe Sunuş Konuşması (23 Ekim 2018), s. 23.
(3) OECD, Interim Economic Outlook (September 2018), IMF, World Economic Outlook (October 2018), s. 41 ve Anthoney Williams, “EBRD cuts Turkish forecasts on back of recent lira volatility”, European Bank (1 November 2018).
(4) “ KOBİ'ler ve esnaf, depremi yaşamaya başladı”, İktisat Kantini (23 Ekim 2018).
(5) https://www.bloomberght.com/haberler/turkiye-ekonomisi (2 Kasım 2018).
(6) http://www.hurryet.com.tr/ekonom/benzne-17-kurus-ndrm-geld( 2 Kasım 2018).
(7) “Şahenk’ten bir satış daha”, https://tr.sputniknews.com/…/201811011035940673-sahenk-sati… (1 Kasım 2018).
(8) Mustafa Durmuş, “2014 Bütçesi Üzerine Ekonomi Politik Bir Değerlendirme”, KESK 2018 Bütçe Sunumu ( 4 Kasım 2017).
(9) Albayrak, agk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder