Faiz
ve döviz kuru: Zombi kapitalizmin ayak
izleri
Mustafa
Durmuş
15
Kasım 2020
Kabaca, faiz yerli paranın (TL) fiyatı, döviz kuru ise güçlü yabancı paranın (dolar, avro) TL karşısındaki fiyatı. Her ikisinde yaşanan sert dalgalanmalar, yani hızlı iniş ve çıkışlar Türkiye’yi zombileşme gerçeği ile yüz yüze bırakıyor.
Faizden başlayalım. Hatırlayalım 26 Temmuz 2019’da Merkez
Bankası (MB) politika faizi oranı yüzde 24’den yüzde 19,75’e düşürüldü.
Ardından faizdeki indirimler bir yıldan fazla bir süreyle her ay devam etti ve Mayıs
2020’de yüzde 8,25 oldu. Eylül ayında ise bu oran tekrar yükseltilerek yüzde
10,25’e çıkartıldı.
Son olarak MB,
22 Ekim’deki kararı ile politika faizi oranını değiştirmedi ve bu durum
1,75 puan dolayında faiz artırımını bekleyen ve bu beklentiye göre fiyatlama
yapan piyasalarda adeta şok etkisi yarattı. Karardan dakikalar öncesinde 7,78’e
kadar gerilemiş olan dolar kuru, kararla birlikte yüzde 7,98’e kadar yükseldi. Ardından
kur 8,50’yi aştı.
İktidarda yaşanan deprem
Bu arada Kasım’ın ikinci haftasında çok önemli bir
gelişme yaşandı. Merkez Bankası Başkanı görevden alındı ve bundan iki gün sonra
(9 Kasım’da) Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak istifa etti. Bu gelişmenin
ardından dolar kuru hızla 7,7’ye kadar düştü. Bunda hem başarısız bir ekonomi
yönetiminin görevi bırakması, hem de finansal piyasaların önümüzdeki hafta MB’nin
yüksek oranda (300-700 baz puan) faiz yükselteceğine dair güçlü beklentisi
etkili oldu.
Eğer bu gerçekleşirse; böyle bir faiz oranı
artışının hem borçlu hanelere, borçlu bireylere, borçlu şirketlere, hem de
borçlu devlete ağır bir faturası olacak. Çünkü borcu çevirebilmek için çok daha
yüksek orandan yeniden borçlanmak durumunda kalacaklar. Yani yüksek faiz de,
yüksek kur kadar zararlı.
Öte yandan döviz kurunu yükselten yapısal ekonomik
ve politik nedenler ortadan kalkmadıkça ve bir paradigma değişikliği (hem
ekonomide, hem de siyasette) yaşanmadıkça, faiz oranının yükseltilmesi kurun
tekrar yükselişini önleyemeyecek. Unutmayalım 2018 yılında yaşanan döviz krizi
sırasında faiz oranı yüzde 17,75 idi, yani yeterince yüksekti.
Fonlama
maliyeti yüzde 5,5 puan arttı
MB’nin 22 Ekim kararına geri dönersek; aslında yüzde
10,25 olan politika faizi değişmemiş olsa da MB faizi dolaylı yoldan artırdı.
Şöyle ki MB, adına Geç Likidite Penceresi (GLP/LON) denilen ve bankaların
likiditelerini ayarlayamadıkları zamanlarda (ki son zamanlarda likidite sorunu
yaşayan, yani likidite açıklarını kapatamayan bankalar sıklıkla bu yolu kullanıyorlar)
başvurdukları son bir çare olan bu faiz oranını 1,50 baz puan daha artırarak yüzde
14,75’e yükseltti. Gecelik borç verme faizi ile geç likidite penceresi
arasındaki 1.50 puanlık makas 3 puana çıkartıldı.(1) Böyle olunca da bankaların
fonlama maliyeti yükseldi.
Kısaca MB’nin son üç ayda yaptığı dolaylı faiz
artırımlarıyla ortalama fonlama maliyeti 5.54 puan artarak yüzde 7,34’ten yüzde
12.88'e çıktı. Bu da her türden kredi faizini yükseltti.
Ucuz
kredi ile canlanma politikasına son
Öyle ki 16 Ekim haftasında bir önceki haftaya göre;
konut kredi faizleri 6 puan yükselişle yüzde 15,10 oldu, ihtiyaç kredisi
faizleri 8 puan artışla yüzde 19,42’ye çıktı. Dolar bazlı
ticari kredilerin faiz oranı aynı haftada 0. 28 puan artışla yüzde 3,36’ya
yükseldi. Kredi/mevduat spreadi de arttı. Yani bankalar faiz artışlarını
mevduattan önce kredilere yansıttılar.(2)
Bu arada dünyada kredi faizlerinin sıfıra yakın,
hatta eksi olduğu bir dönemde Hazine’nin ancak yüzde 6,5 ile, T. Varlık Fonu’nunsa
yüzde 8 - 8,22 faiz oranlarından dış borç alabildiğinin altını çizelim.(3)
Özetlersek; görünürdeki faiz oranı (politika faizi)
sabit tutuldu ama GLP faizinin artırılmasıyla faizler dolaylı biçimde yükseltildi.
Ayrıca politika faizi ve gecelik borç verme faizi dâhil birden fazla faiz
uygulaması söz konusu olduğundan belirsizlikler iyice arttı. Bunun sonucunda döviz
kurunun tekrar yükselmesi de kaçınılmaz oldu.
Kısa
vadeli çıkarlar ekonominin ihtiyaçlarının önünde tutuluyor
Türkiye ekonomisi gibi, ithalat yapamadan ihracat da
yapamayan bir ülkede yüksek döviz kurunun ihracata, dolayısıyla da döviz
gelirlerini artırmaya katkısı da olmuyor. Oysa doğrudan politika faizi
yükseltilseydi (kuşkusuz kredi faizleri yükselecekti) kurdaki artış hızı yavaşlatılabilecekti.
Enflasyondaki tırmanış da bir ölçüde yavaşlatılabilecekti. Bu yapılmayınca
yükselen döviz kurunun neden olduğu ekonomik zarar bütün toplumun üzerinde
yıkıldı.
Faizlerin doğrudan yükseltilmesi iktidarı siyaseten de,
ideolojik olarak da zora sokacağından kurun daha da yükselmesi, enflasyonun ve
belirsizliklerin daha da artması pahasına böyle bir yol seçildi. Bu da siyasal
iktidarın kısa vadeli politik çıkarları ülkenin uzun vadeli çıkarlarının öne
koyduğunun somut bir göstergesi.
Bakan’ın istifasında olduğu gibi,
ekonomideki giderek artan kötüleşmenin siyasette deprem yaratması önlenemedi.
Ortaya atılan iç boş hukuk reformu söylemleriyle piyasalara ve yabancı
sermayeye verilmeye çalışılan güven duygusunun yeni depremleri önleyebilmesi de
zor görünüyor.
Zombiler
sahneye çıkacak
Diğer yandan hem faizlerdeki, hem de döviz kurundaki
bu önlenemeyen yükseliş, ülkede bir süredir yaşanmakta olan ciddi bir sorunun
daha da ciddileşeceğini gösteriyor: Ekonominin, şirketlerin ve piyasaların
zombileşmesi.
İki bölümden oluşan bu yazının ilk bölümünde dünya
ekonomisindeki zombileşmeyi, ikinci bölümünde ise Türkiye’deki zombileşmeyi ele
alacağız.
Popüler kültürde zombiler genellikle; kendi akılları
ya da bilinçleri olmayan, aç, insan eti düşkünü, bozulmaya yüz tutmuş cesetler olarak
tasvir ediliyorlar ve vampirlerle eş tutuluyorlar.(4) Yani zombi denilince
gözümüzün önüne insanlar arasında korku yaratan, ne canlı, ne de ölü olan bedenler
geliyor.
“Zombi kapitalizm”, “zombi şirket” ya da “zombi
piyasa” deyimleri ise daha çok 2008 finansal krizinin ardından kullanılmaya
başlandı. Bu kavramı kapitalizmin geçirmekte olduğu dönüşümü tanımlamak
anlamında ilk kullananlardan biri ise 2009 yılının Kasım’ında kaybettiğimiz Chriss
Harman oldu.
Zombi
kapitalizm
Harman aynı yıl yayınladığı “Zombi Kapitalizm” adlı
kitabında; 21. Yüzyıl kapitalizminde nasıl
şirketlerin zombi şirketlere, bankaların zombi bankalara dönüştüğünü anlatıyor.
Yani Harman, bir bütün olarak kapitalist sistemin, insan ihtiyaçları ve
duyguları söz konusu olduğunda ölü olduğunu, kaos yaratmak istediklerinde sistemin
aktörlerinin yeniden canlanan yaratıklar haline geldiğini, bunların toplum için
hiçbir olumlu iş yapmadığını, buna karşılık egemenler dışında her şey (doğa dahil)
ve herkes için tehdit oluşturduğunu ileri sürüyor.
Zombi
şirketler – zombi piyasalar
Literatürde, uzunca bir süre kendi kârıyla kendi borçlarının
faizlerini dahi ödeyemeyen bir şirket “zombi şirket” olarak tanımlanıyor. Öyle
ki böyle şirketler varlıklarını sürdürebilmek için sonuçta yeniden borçlanmak zorunda
kalıyorlar. (5)
Nitekim uluslararası finans piyasalarının bilinen
ismi El-Arian zombi şirketleri “ayakta kalabilmek için ödeyemeyeceği kadar
borçlanan şirketler” olarak tanımlıyor. Yani zombi şirket o kadar borçlu ve
satışları, kârlılığı o denli düşük ki, gelirleri borçlarını ödemeye yetmiyor, sermayesi
eksiye düşmüş bir konumda varlığını sürdürüyor. (6)
“Zombi piyasalar” ise yanlış fiyatlanmış,
saptırılmış fiyatlarla işleyen piyasalar olarak tanımlanıyor. Piyasalar
zombileştiğinde, ekonomideki dinamizm, verimlilik yok oluyor, başta sermaye
biçimindeki kaynaklar olmak üzere, kaynaklar (zombi şirketlere aktığından)
israf ediliyor, bu da ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor.
Borç ve finansal kriz üzerine çalışmalar yürüten ve
dünyadaki merkez bankalarının bankası olarak da bilinen Bank of International
Settlements (BIS) ise zombi şirketleri geniş ve dar anlamda olmak üzere iki şekilde
tanımlıyor:
“Geniş anlamda; olgun düzeydeki firmalardaki sürdürülebilir
bir kârlılık yetersizliği zombileşmeye neden olurken, dar anlamda; bu
tanımlamaya ilaveten borsadaki değerlemesi bazında gelecekte düşük kârlılık
göstergesine sahip olduğuna inanılan bir şirket zombi şirkettir”. (7)
Böylece zombi şirketler, geçmişteki zayıf
performanslarına ilaveten gelecekteki kârlılık beklentileri de düşük olan (kârsız
ve borsa değerleri düşük), zarar eden, aynı zamanda da çok düşük verimlilikle
çalışan ve yatırım ve istihdamda dışlama etkisine neden olan şirketler olarak
tanımlanıyorlar.
Bu şirketler daha küçük, daha az verimli, daha
borçlu ve fiziksel ve gayri maddi sermayeye daha az yatırım yapan şirketler. Üstelik
bu şirketlerin performansları zombileşmeden çok daha önce kötüleşmeye başlıyor.
Zombi
şirket sayısı 4 kat arttı
Bir akademik çalışmaya göre (8); zombi şirketlerin
sayısı 1980’lerden bu yana hızla artıyor. Öyle ki 1980’de böyle şirketlerin toplam
şirketler içindeki payı yüzde 4 iken, 2017 yılında bu oran yüzde 15’e yükseldi.
Böyle zombileşmiş şirketlerin yüzde 60’ı toparlanıp, resmi olarak zombi statüsünden kurtulabilirken,
yüzde 25’i ölüyor. Ancak zombiler toparlansalar da, hiç zombileşmemiş olanlara nazaran
daha kötü bir performans sergiliyorlar. Tekrar zombileşme ihtimalleri ise oldukça
yüksek.
OECD de zombileşmenin artmakta olduğunu vurguluyor.
Buna göre (9); 15 OECD ülkesinde zombileşme oranı 2007-2013 arasında ciddi
biçimde arttı. Bunun göstergelerinden biri olarak ‘batık sermaye oranı’ bu
ülkelerde 2013 yılında yüzde 5 ile (Slovenya) yüzde 28 (Yunanistan) arasında
değişiyor. İtalya’da ise bu süreçte bu oranın yüzde 7’den yüzde 19’a yükseldiği
görülüyor.
Zombileşme (özellikle de Korona Salgını sonrasında) başta
havayolu ve lüks deniz yolu yolcu taşımacılığı sektörü olmak üzere birçok
sektörde görülürken, bu olgu ABD ile sınırlı kalmadı. İtalya’dan Almanya’ya,
Hindistan’dan Güney Kore’ye ve Çin’e kadar tüm dünyaya yayıldı.
Zombileşmenin en yoğun olduğu ülkelerin başında
gelen ABD’de ise borsalarda kote her 5 şirketten biri zombi şirket ve 2013
yılından bu yana zombi şirketlerin sayısı ikiye katlanmış durumda.(10)
Gelişkin
ekonomilerde zombileşmenin nedenleri: Düşük faiz, bol kredi, yüksek borçluluk
Dünyada zombi şirketlerdeki artışın ve zombi
piyasaların oluşmasının asıl nedeninin çok düşük faizli bol krediler olduğu
konusunda ortak bir görüş mevcut. Fed başta olmak üzere, gelişkin ekonomilerdeki
merkez bankalarının borsalar ve finansal piyasalara verdiği sınırsız desteğin
bunda çok etkili olduğu kabul ediliyor.
Örneğin Fed’in bu yılın Mart ayında şirket
tahvillerini satın alacağını açıklaması tahvil ve çerçöp tahvil piyasasında
hisselere sıçrama yaptırdı. Sadece alımın yapılacağının açıklanması bile buna
yetti (üstelik fiilen çok düşük düzeyde alım yapıldı). Bu açıklama zombileri
ayağa kaldırdı ve onları yürütmeye yetti, ayrıca yeni bir zombi kuşağının
yaratılmasıyla sonuçlandı.(11)
Sıfıra yakın düzeydeki faiz oranları büyük şirketlerin
bol miktarda borçlanmalarını sağlarken, merkez bankaları uyguladıkları trilyon
dolarları bulan miktarsal kolaylaştırmalarla piyasalara, bankalara ve büyük sermaye
şirketlerine devasa kaynak aktardılar. Bu kaynaklar borsalarda kullanılmaya
başlanınca buradaki şirketlerin değerleri spekülatif bir biçimde arttı. Ancak borsalardaki
bu yükseliş gerçekte şirketlerin iyi durumda oldukları anlamına gelmiyor. Aksine
zombi şirketlerin sayısının artacağının bir işareti. (12)
Kısaca, zombileşmeye neden olan faktör asıl olarak; merkez
bankalarının uyguladığı çok düşük faiz ve devasa miktarsal kolaylaştırma
politikaları, şirketlerin, hisselerinin devlet tarafından satın alınarak kurtarmaları,
iflas prosedüründeki ve finansal denetimlerdeki zayıflıklar, bankaların ve
diğer kreditörlerin batık kredileri hacze dönüştürmesinin zorlaştırılması, kurumlar
vergisi uygulamasında borçlanmayı teşvik eden matrah indirimi kolaylığı ve
sıklıkla yapılan borç ve vergi yapılandırmaları ve diğer vergisel kolaylıklar.
Böyle imkânlar var oldukça zombi şirketlerin
sahipleri , “nasıl olsa kurtarılırız” güdüsüyle zombileşmeyi sürdürüyorlar.
Bankaların böyle şirketlere isteyerek ya da (Türkiye’de olduğu gibi) siyaseten
kredi vermeyi sürdürmeleri de bu süreci hızlandırıyor.
Zombileşmenin Covid-19 ile birlikte iyice arttığı da
bir gerçek. Çünkü Covid-19 salgını bahane edilerek gündeme getirilen ekonomiye
destek paketlerinin en önemli aracı olan bol ve ucuz para/kredi politikaları sonucunda
zombi şirketlerin sayısında çok ciddi artışlar görülüyor. (13)
ABD’de
her 5 şirketten biri zombi
Bir örnek vermek gerekirse; Salgın sonrasında Fed ve
ABD Hazinesi büyük işletmeleri ve bankaları ayakta tutabilmek için bu kesimlere
doğrudan 2,3 trilyon dolarlık kredi desteği ve düşük faiz oranlarının gelecekte
de korunacağı sözü verdi. Bu işletmelerin elindeki değersiz milyarlarca dolarlık
menkul kıymeti geri satın alma programını başlattı, finansal kurumlara dönük
denetlemeleri gevşetti, bankalara doğrudan borç verdi.
Bunun sonucunda finans dışı şirketlerin borcu ülke
milli gelirinin yüzde 80’ine kadar yükseldi. Bu ucuz krediler ve menkul kıymet
geri satın alımı biçimindeki likidite desteği, aralarında Amazon, Wallmart ve Disney gibi
şirketlerin de bulunduğu büyük şirketlerin ayakta kalmasını sağlayan en önemli
araç oldu. Bunun sonucunda da, kârları borç servisi yapmaya dahi yetmeyen,
ancak yeni borçlarla ayakta kalabilen zombi şirketlerin oranı yüzde 20’ye kadar
çıktı. (14)
Sonuç
olarak
İkinci Dünya Savaşı sonrası adına tarihsel sırayla; “Düzenlenmiş
Kapitalizm”, 1980’lerden itibaren
“Neo-liberalizm”, 2000’li yıllardan bu yana “Felaket Kapitalizmi”,
“Rantçı Kapitalizm”, “Ahbap-Çavuş-Akraba Kapitalizmi”, askeri özel sanayi
karması biçimindeki savaş sanayine dayalı ölüm, öldürmek ya da ölümden
türetilen kârlardan beslenen anlamında
“Nekro Kapitalizm” denilen kapitalizmin bir özelliği daha belirginleşiyor:
Zombileşme. Ekonomi, toplum, piyasalar, işletmeler, şirketler
zombileşiyor.
Kısaca ‘zombi kapitalizm’, kapitalizmin bugün
geldiği son nokta. Bu bağlamda zombi firmalar neden değil, sonuç. Çünkü bu
zombileri üreten mekanizma kapitalizmin kendi.
Çünkü (en son Korona Salgını sırasında olduğu gibi), hemen her dönemde
batmak üzere olan büyük sermaye şirketleri ya da bankalar yaşam makinasına bağlanarak
hayatta tutulurken, ortaya çıkan zarar sosyalleştirildi ve işçi sınıfı başta
olmak üzere tüm emekçi halklara ödettirildi.
Böylece sermayenin kendi, devlet yardımları ve
korumasıyla, banka kredileriyle yeniden canlandırılmış cesetler, emekçinin kanı
ile beslenen zombiler haline geldi. Dinamizmini büyük ölçüde yitirdi, giderek
artan bir biçimde sakarlaştı, beceriksizleşti, abesleşti.
Kapitalizm aynı zamanda işçi sınıfını da, suskun,
talep etmeyen, kendi önlerine konulanla yetinen zombilere dönüştürme becerisini
gösterebildi. Ne yazık ki bu süreçte genel olarak insanı da kendine, başkalarına, yaptığı işe ve içinde
yaşadığı topluma yabancılaştırmanın da ötesine geçerek, zehirli bir iksir içmiş gibi davranan
zombilere dönüştürmeye başladı.
Diğer yandan kapitalizmin zombileşmeyi önlemeye
dönük çözümleri de (en azından yakın gelecekte) mevcut değil. Çünkü çok ciddi
bir çelişki ile karşı karşıya:
Zombi şirketleri yok etmeye dönük politikalar izlenirse
mevcut ekonomik kriz daha da derinleşip depresyona dönüşebilir. Yani zombi
firmaları öldürmenin toplumsal maliyetleri oldukça yüksek. Bu şirketler yok olduğunda buralarda çalışan
işçiler ve aileleri işsiz ve gelirsiz kalır. Bu da tüketim sürümlü bir
ekonomide harcamaların, dolayısıyla da kâr hedefli bir ekonomik büyümenin bu
ölçüde azalması, sermaye birikiminin daha da yavaşlaması demektir.
Diğer taraftan bu şirketleri yaşatmak da sistemin
mantığına ve işleyişine uygun değil. Çünkü böyle şirketlerin yaygınlığı bir
bütün olarak sermayenin kârlılığını azaltır, onu israf eder, böylece de kârlı
bir sermaye birikimini önler. Son tahlilde her şeyin kâr çıkarımına dönük
olarak kurgulandığı bir sistemde böyle bir etkinsizliğe izin verilmez.
Bu çelişki ancak kapitalizmin bir sistem olarak
ortadan kalkması ve yerine yeni bir üretim ve bölüşüm içeren bir sistemin
konulmasıyla kalıcı olarak çözümlenebilir. Çözümse en azından antikapitalist,
tercihan sosyalist olmak durumundadır.
Böyle bir yeni sistemde ekonomik krizlere yol açan çatışmalar
(rekabet, düşük kârlılık, emperyalist dışa bağımlılık, faiz ya da kur gibi)
olamayacağı gibi, toplumu, insanları ve daha ziyade demokratik- kooperatif
işletmeler biçiminde örgütlenmiş üretim, dağıtım ve bölüşümde yer alan üretim
ve dağıtım birimlerini zombileşirecek
dinamikler de söz konusu olmayacaktır.
Bu konuda 2017 yılında Hamburg’da toplanan G20 Ülkeleri
zirvesini protesto eden bin kişinin kendilerini griye boyayarak sergiledikleri
sanatsal bir protesto yürüyüşünü yansıtan videoyu (15) yeniden izlemek umut
verici olabilir. Gösteri, zombilerden
birinin üzerindeki gri giysileri çıkartarak sessizliğe son vermesi ve yeniden
canlanmasıyla son buluyor.
Gösteriyi örgütleyenlerden birinin de söylediği
gibi:
“Artık kapitalizmin yıkıcı etkileriyle yaşamak
istemiyoruz, gösteriden amacımız sıradan insanları politika sahnesine çekmek,
onların kabuklarından çıkıp, politik süreçte yer almalarını sağlamak”.
…devam edecek: Türkiye’de zombi şirketler
Dip
notlar:
(1)
TCMB Faiz Oranları (%) Geç Likidite
Penceresi (LON), https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm (2 Kasım 2020).
(2)
https://www.dunya.com/finans/haberler/ihtiyac-kredisi-faizi-yuzde-20ye-dayandi-haberi
(26 Ekim 2020).
(3)
http://www.mahfiegilmez.com/2020/10/doviz-sorunu-faiz-ve-kur-ile-iliskisi.
(23 Ekim 2020).
(4)
https://tr.wikipedia.org/wiki/Zombi.
(5)
Wolf Richter, “ The Zombie Companies Are
Coming”, https://wolfstreet.com/2020/08/26/the-zombie-companies-are-coming (26
August 2020).
(6)
https://www.cnbc.com/2020/06/16/economist-mohamed-el-erian-warns-about-the-risk-of-zombie-markets.
(7)
Ryan Niladri Banerjee and Boris Hofmann, “The
rise of zombie firms: causes and consequences”, BIS Quarterly Review, (
September 2018), https://www.bis.org.
(8)
Ryan Niladri Banerjee and Boris Hofmann,
“Corporate zombies: Anatomy and life cycle”, BIS Working Papers, No 882 (02 September 2020), https://www.bis.org.
(9)
Confronting the zombies: Policies for
productivity revival, OECD Economic Policy Paper Cecember 2017 No.21, s.11.
(10)
David J. Lynch, “Here’s one more economic
problem the government’s response to the virus has unleashed: Zombie firms”,
https://www.washingtonpost.com (23 June 2020).
(11)
Wolf Richter, “ The Zombie Companies Are
Coming”, https://wolfstreet.com/2020/08/26/the-zombie-companies-are-coming (26
August 2020).
(12)
“David Stockman: The Debt Zombies Kept On
Coming”, https://wolfstreet.com/2013/09/09/david-stockman-the-debt-zombies-kept-on-coming/
(9 September 2013).
(13)
https://www.economist.com/finance-and-economics/2020/09/26/why-covid-19-will-make-killing-zombie-firms-off-harder?
(14)
David Ruccio, “Zombie capitalism”,
https://rwer.wordpress.com (30 July 2020).
(15)
https://www.cnnturk.com/video/dunya/hamburgda-zombi-gosterisi ( 7 Temmuz 2017).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder