Paranın
izini sür, yolsuzlukları gör!
Mustafa
Durmuş
19
Temmuz 2021
S. Peker videoları ülkede yaygın yolsuzluklar ve rüşvetin olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Aslında bu durum yeni de, şaşırtıcı da değil. Kapitalizm öyle bir üretim ve bölüşüm ilişkilerine sahip ki bu düzenin kendi koyduğu yasalar çerçevesinde yasa dışı olarak nitelediği yolsuzlukların ve rüşvetin önüne geçilemiyor. Bu tespit en gelişkin kapitalist ülkeden en az gelişmişine kadar geçerli. Aradaki fark esasta ton farkından ibaret, birinde daha az, diğerinde daha fazla.
Yolsuzluklar
yeni değil, şaşırtıcı da değil
Yolsuzluklar son 20 yılın ürünü de
değil. Ancak kapitalizmin “ahbap-çavuş-akraba kapitalizmi”, “rantçı kapitalizm” gibi biçimleri ve
kapitalist devletin de oligarşik-otoriter-mafyatik biçimlerinin hâkim olduğu günümüzde
yolsuzluklar, rüşvet, zora dayalı olarak başkasının ya da toplumun malına el
koymalar ve çökmeler artık çok daha yaygın bir hal aldı.
Hele bu rejimler olağanüstü hal altında
sürdürülen bir tür “tek adam rejimi” iseler, rejim değişmeden bunlara son
verilmesi mümkün değil. Ortada nakit olarak dönen milyarlarca dolar, el
değiştirmeye hazır onlarca milyon lira değerindeki mülk, otel, fabrika, maden
ve adrese teslim milyar dolarlık kamu ihaleleri varsa bu durumun beraberinde
yolsuzlukları ve rüşveti getirmesi kaçınılmaz oluyor. Bunlar istisnai olaylar olmaktan
çıkıyor, mevcut kapitalist işleyişin bir parçası haline geliyor.
Türkiye’de de bugün bu konular, sınırlı
da olsa, bazı muhalif TV kanallarında ve özellikle de sosyal medyada
konuşuluyor, tartışılıyor. Ancak bu tartışmalar çoğu kez bir polisiye roman
çizgisini aşamıyor, nitelikli analizler yapılamıyor. Muhalefet partileri ise,
çoğu zaman yaptıkları gibi bu iddiaların üzerine daha kararlı bir biçimde
gitmek yerine, “bekleyelim görelim” davranışı içindeler. Bu da “bir zaman sonra
yeni bir iktidar gerçekleşse bile bu yolsuzlukların hesabının gerçekten
sorulamayacağı” algısının güçlenmesine neden oluyor.
Yolsuzluklara
“ticari sır” koruması
Ortaya atılan iddialar, son 15-20 yılda türeyen
bazı servet zenginleri, bu süreçte servet dağılımının görülmemiş ölçüde
kötüleşmiş olması, çok büyük kamu ihalelerinin sadece belli yandaş sermaye
gruplarına verilmesi, Küresel Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde Türkiye’nin puanının
giderek kötüleşmesi gibi olgular, ülkede yolsuzluk ve rüşvetin yaygın bir
biçimde varlığını gösterme konusunda yeterli midir?
Belki. Ama bu iddiaların başka verilerle
ve bulgularla da desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada ciddi bazı engeller söz
konusu. Bunların başında “gizlilik” gerekçesi geliyor. Ülkede neredeyse hiçbir
konuda açıklık ve şeffaflıktan söz edilemeyeceğinden, en sıradan bir bilgi için
başvurulduğunda dahi “ticari sır olduğu” ya da “devletin güvenliği”
gerekçesiyle bu başvuru kolayca geri çevrilebiliyor. Bu konularla ilgili Meclis
araştırması yapılmasına dönük önergeler reddediliyor.
‘Finansal
Gizlilik Endeksi’nde Türkiye’nin yeri
Bu yüzden de uluslararası bazı
göstergelere bakmak durumunda kalıyoruz. Bu açıdan bize kısmen de olsa yol
gösterebilecek uluslararası bir gösterge mevcut: Finansal Gizlilik Endeksi (Financial
Secrecy Index). Bu endeks vergi kaçıranlar için nispeten daha güvenli limanlar
sağlayan dünya çapındaki ülke ve bölgeleri belirlemek amacıyla Vergi Adalet Ağı
(Tax Justice Network) tarafından hazırlanan endeks. Endeks, kısaca, ülkesine
ait finansal bilgileri kamuoyu ile paylaşmayan (gizli tutan) ülkeleri sıralayarak
teşhir ediyor.
İlk sıralarında en az finansal bilgi paylaşan ülkelerin yer aldığı bu endekste Türkiye 2020 yılında toplam 133
ülke arasında 55‘nci sırada bulunuyor. Gizlilik puanı 100 üzerinden 60.
Gizlilik puanlarının sıralandığı ve renklendirildiği endekste Türkiye en gizli
üçüncü bölgede (turuncu) yer alıyor. (1)
Türkiye’nin endekste (Venezuela
ve Kolombiya‘nın üzerinde olmak üzere) üst sıralara çıkmasına neden olarak sırasıyla;
Reza Zarrab’ın bir tarafını oluşturduğu ve dört Bakanın istifasıyla sonuçlanan
kara para aklama ve rüşvet suçlaması, ABD’deki Halk Bank soruşturması, 2017
yılındaki Man Adaları, Malta Belgeleri ve Türkiye’nin vergi cennetlerinin listesini
hala yayınlamamış olması gibi olgular gösteriliyor.
Ancak bu raporun bu yıl yayınlanan
videolarda yer alan iddiaları içermediğinin de altını çizelim. Böylece 2021
yılı endeksinde Türkiye’nin yerinin daha da yukarılarda olacağını kestirmek zor
olmayacak. Çünkü bir ülkede yolsuzluklar (dolayısıyla da rüşvet) arttığında
ülkenin endeksteki yeri de yukarı doğru çıkıyor.
Paranın izini sür!
Yolsuzluklar ve rüşvet yaygın bir hal aldığında
bazılarının servetlerinde ciddi artışların da ortaya çıkması kaçınılmaz. Bu
servetlerin bir kısmının ülke içinde para piyasaları ve borsalarda
değerlendirildiği, bir kısmının ise yine ülkedeki temel servet büyütme aracı
olan inşaat-emlak sektörüne aktarıldığı açık.
Nitekim bu ülkede binlerce
konutu, alış veriş merkezlerinde onlarca
hatta yüzlerce dükkanı olan türedi zenginler var. Ayrıca İstanbul’da bir ilçenin
adıyla anılan bir vakıf üniversitesinde olduğu gibi, eğitim sektörüne yatırım
yapılarak üniversite kurulduğunu ya da sağlık sektöründe büyük çaptaki özel hastanelerle
bunların sermayeye dönüştürüldüğünü biliyoruz.
Ancak böyle servetler asıl
olarak yurt dışına çıkartılarak korunmak ve uygun yollarla (en azından önemli
bir kısmı) ülkeye geri getirilerek
aklanmak zorunda. Öbür türlü bu servetleri koruyabilmek ve büyütebilmek güç. Çünkü yurt dışına çeşitli yollarla
çıkartılabilen servetler hem orada güvenli olarak saklanıp, nemalandırılıyor,
hem de çıkartılan varlık aflarıyla ya da uluslararası ticaret mekanizmasıyla
bir süre sonra ülkeye getirilerek meşrulaştırılıyor, yani aklanıyor.
Varlık aflarıyla ilgili olarak
daha önce bir kaç kez ayrıntılı biçimde yazdık. Sadece son 19 yılda yedi kez
varlık affı çıkartılmasının ekonominin
ihtiyaçlarıyla açıklanamayacağının altını çizdik. Bu yüzden bu yazıda bu konuya
girmeyeceğiz.
İllegal fon çıkışları / illegal finansal akımlar
Bu noktada dış ticaret yoluyla
ülkeden yurt dışına illegal fon çıkışları (ve girişleri) büyük önem kazanıyor.
IMF, Dünya Bankası ve BM gibi kuruluşlarca da tanınan, dünya çapında kabul
görmüş Washington temelli Global Financial Integrity (GFI) adlı bir kuruluş bu işi üzerine aldı. Kuruluş yıllardır 135 azgelişmiş ekonominin 36
gelişkin ekonomi ve tüm dünya ile yaptığı ticaret sırasındaki fatura usulsüzlükleriyle
ya da sahtekarlıklarıyla nasıl bir illegal fon akışının oluştuğunu gözler önüne
seriyor. Başka bir deyimle kuruluş dış ticaret sırasındaki faturaların
değerleri arasındaki farklılıklardan
hareketle ne kadar illegal para ya da servetin kaçırıldığını ortaya koymaya
çalışıyor.
GFI’nın geçen yıl Mart ayında
yayımladığı son rapor (2) Türkiye’den kaynaklanan illegal sermaye çıkışlarının
(ve girişlerinin) ne denli büyük
olduğunu verilerle ortaya koyuyor. Böylece rapor bir yandan dolaylı bir biçimde
ülkedeki yolsuzlukların yaygınlığına dikkat çekerken, oluşan bu fonların sistemin
varlığını sürdürebilmesi için nasıl işlevsel olarak kullanıldığını da bize
anlatıyor.
Bu konuda sadece bir örnek vermek bile
yeterli olabilir. 2018 yılında ülkedeki yaklaşık 28 milyar dolarlık cari açığın
üçte ikisi (21 milyar dolar) “Net Hata
ve Noksan Kaleminde” gösterilen dövizle kapatılmıştı. Paralel bir biçimde ülkenin
bazı zenginlerinin ülkenin milli gelirinin yaklaşık beşte birine denk düşen tutarda
bir serveti (150-170 milyar dolar) dışarıda (ağırlıklı olarak vergi
cennetlerinde) tuttukları da bilimsel bir çalışma ile (3) ortaya konulmuştu.
Dış
ticaret bağlantılı illegal fon çıkışları nedir?
İllegal fon çıkışları ya da finans akımları
(IIF) özetle (4); “büyük miktarda para ya
da servetin bir ülkeden başka ülkelere illegal olarak gönderilmesi” olarak
tanımlanıyor. Böyle servetler illegal olarak kazanılıyor, illegal olarak sınır ötesine transfer ediliyor
ve ulusal sınırların ötesinde kullanılıyorlar.
Bir başka anlatımla illegal fon akımlarını
iki biçimde tanımlamak mümkün. İlkinde bu terimden hem yasa dışı, hem de toplum
tarafından etik olarak kabul edilmeyen servet akımları kastediliyor. İkincisinde
ise (Dünya Bankası ve GFI’nın benimsediği gibi); “illegal biçimde elde edilmiş,
illegal biçimde transfer edilmiş ve sınır ötesine (aynı zamanda ülke
içerisinde) çıkartılmış parasal fonlar” kastediliyor.
Bu tanımlara göre bu finansal akımlar ya
da fonlar illegaldir zira para ya da servet suç oluşturan faaliyetlerden (yolsuzluk
ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi) elde edilmektedirler. Kaynakları legal olsa da,
bu paraların transferi illegal ise (vergi kaçırma amaçlı olarak) ya da terörizmin
fonlanmasında kullanılıyorsa bu akımlar yine illegaldir. (5)
İllegal
fonların / illegal finansal akımların kaynakları
Bu fonların ana kaynaklarının büyük
çaptaki yolsuzluklar (rüşvet), vergi kaçakçılığı ve uluslararası suçlar olduğu
belirtiliyor. Örneğin (6); bir uyuşturucu karteli uyuşturucudan elde ettiği
parayı ikinci el otomobiller satın alıp uyuşturucu merkezi olan bir ülkeye
sattığında, bir ithalatçı vergi kaçırmak için faturada usulsüzlükler
yaptığında, rüşvet alan bir politikacı ya da bürokrat bir tabela şirketini
kullanarak rüşvet yoluyla elde ettiği parayı bir ülkedeki bir banka hesabına
gönderdiğinde, bir zengin şahıs ya da şirket “Gizlilik Bölgeleri” olarak da adlandırılan
bölgelerde vergiye tabi gelirlerini ya da servetlerini sakladığında, sınırlardan
nakit para kaçırdığında ve dünyadaki terörist faaliyetleri desteklemek amacıyla
parasını yurt dışındaki bir bankaya gönderdiğinde ortaya çıkan finansal akımlar
ya da aktarılan fonlar “illegal” olarak nitelendiriliyor.
İllegal
fonların bir kısmı rüşvet gelirleri
İllegal fon akışları ile yolsuzluklar
arasında ciddi bir bağ var. GFI illegal fon akımlarının en az yüzde 5’inin ticari
faaliyet ve suç teşkil eden eylemler sırasında ortaya çıkan rüşvetlerden elde
edildiğini ileri sürüyor. (7) Yani rüşvet bu akımların kaynaklarından biri ve
kara para aklama operasyonlarının yapılmasına neden oluyor. Kara para aklama
ise rüşvetin nemasının gizlenmesine yardımcı oluyor.
Bir ülkedeki sermaye giriş ve çıkışlarının
bütünüyle serbest bırakılması yolsuzluk faaliyetlerini artırırken, bunların
aklanmasını da kolaylaştırıyor. Bir başka yazımızda da vurguladığımız gibi (8),
Türkiye’de son 19 yılda “nereden buldun” uygulamasına son verilmesi ve 2008 ve
2009 yıllarında sermaye hareketlerini tamamıyla kontrol dışında bırakan
düzenlemelerin yapılması bu alanda işlenen ilk günahlardır.
Kısaca sistemik hale gelmiş bulunan yolsuzluklar
rüşveti doğruyor, bu yolla elde edilen parasal servet yabancı bir ülkedeki
bankalara transfer ediliyor ve bu ülkede aklanıyor. Vergi kaçırmaya göz yummak böyle
illegal fonların daha da büyümesine neden oluyor. Yukarıda sözü edilen yazımızda
son yıllarda Türkiye’nin vergi rejiminin nasıl liberalleştirilerek vergi
kayıplarının önünün açıldığının altını da çizmiştik.
Özetle, doğru biçimde hayata geçirilen
sermaye kontrolleri illegal fon akımlarının oluşumunu caydırabilir, bu da
dolaylı olarak yolsuzlukları ve buradan elde edilen rüşveti azaltabilir. Ancak
yolsuzlukların ve rüşvetin yaygınlığı göz önüne alındığında, böyle önlemlerin alınmasının,
mevcut kap-kaç düzeni ile uyuşmamasından dolayı, çok zor olduğunu da belirtelim.
Dış
ticaretteki faturalama usulsüzlükleriyle illegal servet transferi
İllegal fon ya da finans akımları hem
dış ticaret sırasında fatura usulsüzlükleri ile hem de kaçakçılık ve vergi kaçakçılığı
ile yapılıyor. Ancak bunların içinde en yaygın olanı dış ticarette yapılan
faturalama usulsüzlükleri ya da sahtekârlığı.
Uluslararası ticaret sırasında yapılan fatura
usulsüzlüğü, illegal finans hareketleriyle ihracatçı ve ithalatçıların yurt
dışına para/servet aktarabilmek, vergi ödememek, suç faaliyetlerinden elde
ettikleri gelirleri gizleyebilmek, kara para aklamak, döviz kontrollerini etkisiz kılabilmek ve
büyük çaptaki kârlarını yurt dışındaki gizlilik bölgelerinde tutabilmek
amacıyla başvurdukları bir yöntem. (9)
Esas olarak dış ticarete konu olan bir malın/hizmetin
faturada yazılı olan değerinin, fiyat, miktar ve çıkış yeri bilgilerinin en az bir
tarafça ve kasıtlı olarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Bu yöntem uluslararası
ticaret aracılığıyla illegal fonların gizlenebilmesinin en oturmuş yöntemi.
Örneğin para ya da servet ithalatçı
ülkedeki aşırı yüksek ithalat faturasıyla ya da eksik ithalat faturalaması ile
kaçırılıyor. Benzer bir işlem duruma göre ihracat faturaları aracılığıyla da
yapılıyor. Aşağıdaki tablo bu işleyişi özetliyor.
|
Yüksek
İthalat Faturalaması |
Düşük
İhracat Faturalaması |
Düşük
İthalat Faturalaması |
Yüksek
İhracat Faturalaması |
İllegal
fon/finans akımı (ÇIKIŞ) |
•Parayı
dışarı kaçırmak(sermaye kontrolünden kaçınmak ve serveti rezerv paralara
dönüştürmek ). •Ödenecek
gelir vergisini azaltmak. •Anti-dumping
vergilerinden kaçınmak. |
•Parayı
dışarı kaçırmak (sermaye kontrolünden kaçınmak ve serveti rezerv paralara dönüştürmek). •Düşük
vergi ödemek, •İhracat
vergilerinden kaçınmak. |
|
|
İllegal
Fon/finans akımı (GİRİŞ) |
|
|
•Gümrük
vergilerinden ve KDV’den kaçınmak. •Belli
bir değerin üzerindeki ithalatlar için gereken düzenlemelerden kaçınmak. |
•İhracat
sübvansiyonlarından faydalanmak. •İhracatta
vergi iadesi gibi imkânlardan yararlanmak. |
2017 yılında dünya ticaretinin 18
trilyon dolarlık bir hacime sahip iken, taşınan ticari konteynerlerin sadece yüzde
2’sinin kontrol edilebiliyor olması (10) illegal fon çıkışlarının yapılırken neden
dış ticaret yolunun seçildiğini de açıklıyor. Ayrıca bu akımlar kendiliğinden
gerçekleşmiyor. Özellikle de gelişkin ekonomilerdeki başta bankacılık sektörü
olmak üzere sermaye çevreleri ciddi kârlar ve komisyonlar elde ettiklerinden, hükümetleri de bu paraların bu ülkelere
gelmesine göz yumuyor ya da almadıkları önlemlerle bu operasyonları
kolaylaştırıyor.
Faturalardaki
değişikliklerden doğan değer farkı
GFI tarafından illegal finansman akımlarının
miktarı resmi ithalat-ihracat istatistiklerindeki uyumsuzluklara bakılarak
hesaplanıyor. Usulsüz dış ticaret faturalaması; hükümetlerin Birleşmiş
Milletler Comtrade Veri Tabanına gönderdikleri resmi dış ticaret verileri
karşılıklı olarak kontrol edilerek belirleniyor. Örnek olarak bir ülke 50
milyon dolarlık bir meyve ihracatı yapmışsa, buna karşılık bu malın alıcısı
olan diğer ülkede bu 40 milyon dolarlık bir ithalat biçiminde kendini
gösteriyorsa aradaki kaçak ya da değer farkı açığı (value gap) 10 milyon dolar
olarak ortaya çıkıyor.
Yılda
828 milyar dolarlık, 10 yılda 8,7 trilyon dolarlık bir illegal finansal akım
Bu çerçevede 135 azgelişmiş ekonomi ve
36 gelişkin ekonomi arasındaki toplam dış ticaretteki 2008-2017 dönemini
kapsayan 10 yılda elde edilen değer farklılıkları toplandığında bunun 8,7
trilyon dolar olduğu görülüyor. Sadece 2017 yılında bu fark 827,6 milyar dolar
(11). 2017 yılında en büyük değer açığı olan (ya da illegal finansal akışa
sahip) ülkeler sırasıyla: Çin (323,8 milyar dolar), Meksika (62,9 milyar
dolar), Rusya (56,8 milyar dolar), Polonya (40,9 milyar dolar) ve Malezya (36,7
milyar dolar). Bu akımların dış ticaret içindeki payları azgelişmiş ekonomilerde
yüzde 27 ile yüzde 47 arasında değişirken, ortalama yüzde 20’yi buluyor.(12)
Türkiye
yurt dışına en fazla illegal fon çıkartan ilk 10 ülke arasında
Rapora göre, azgelişmiş ekonomilerin 36 gelişkin ekonomi
ile yaptıkları dış ticarette ortaya çıkan değer farklılıkları açısından en
yüksek değer farkına, dolayısıyla da en yüksek illegal fon akımlarına sahip
ülkeler sıralamasında Türkiye, 2017 yılında 8’nci sırada (24,8 milyar dolar) ve
10 yıllık periyotta 9’uncu sırada (ortalama 22,1 milyar dolar) yer alıyor. Bu
ticaret tüm dünyayı kapsadığında ise 2017 yılında değer farkı 45 milyar dolar
ve 10 yıllık periyotta 41 milyar dolar oluyor. Böylece Türkiye 10 yılın
ortalaması olarak 9’uncu sırada yer alıyor. (13)
Kısaca ülkeden yılda ortalama 22 - 41
milyar dolarlık bir illegal fon ya da servet çıkışı gerçekleşiyor. 10 yıllık
ortalama olarak, illegal fonların ülkenin 36 gelişkin ekonomi ile olan
ticaretindeki payı yüzde 17.34 ve dünya ile olan ticaret içindeki payı ise yüzde
20.85.
Aşağıdaki tabloda hem 36 ülke, hem de dünya
ile olan ticareti üzerinden 2008 yılından bu yana Türkiye’deki illegal fon akımları
gösteriliyor.
İllegal finans akımı (değer farkı) /milyar dolar |
2008 |
2009 |
2010 |
2011 |
2012 |
2013 |
2014 |
2015 |
2016 |
2017 |
10 yıl ortalaması |
36 Gelişkin ekonomi ile yapılan ticaret |
22,5 |
17,6 |
20,7 |
24,3 |
22,3 |
24,4 |
24,2 |
17,3 |
22,5 |
24,7 |
22,1 |
Dünya ile yapılan ticaret |
40,0 |
30,4 |
36,7 |
44,3 |
43,0 |
47,3 |
47,0 |
36,3 |
41,9 |
45,0 |
41,2 |
Sonuç
İllegal finans akımları ya da fon
çıkışları (ve girişleri) kalkınma çabası içinde olan ülkelerin önünde büyük bir
engel oluşturuyor. Zira normalde kalkınmanın finansmanında ve kamu
hizmetlerinin fonlanmasında kullanılabilecek onlarca milyarlarca dolarlık servet
ya da kaynak bu şekilde yok ediliyor.
Sermaye hareketlerinin
serbestleştirilmesiyle, her yıl onlarca milyar dolarlık servet yasa dışı bir
şekilde vergi cennetlerine ve finans merkezlerine aktarılıyor. Böyle illegal
fon akımları sermaye birikimi yetersiz ülkelerdeki potansiyel sermayeyi ve
vergi gelirlerini eritirken, ekonomik kriz dönemlerinde otoriter rejimlerin
ayakta kalabilmesini sağlamak için bir can simidi olarak kullanılıyor ve böyle
iktidarların ömrünün uzamasına yardımcı oluyor. Bu bağlamda sık sık çıkartılan ‘Varlık Afları’ ülke ekonomisinin bırakın
her hangi bir sorununu çözmeyi, kara paranın aklanmasıyla sonuçlanıyor.
Bu tür akımların serbest bırakılması,
denetlenmemesi yolsuzlukları daha da artırıyor, kolaylaştırıyor. Çünkü bu yola
başvuranlar kolayca servetlerini yurt dışına çıkartabileceklerini ve orada
koruyabileceklerini bildiklerinden yolsuzlukları sistemik bir biçimde
sürdürmekten kaçınmıyorlar. Bu durum büyük
servetlerin sahiplerinin siyasal iktidar üzerinde daha fazla söz sahibi
olmasını sağlarken, toplumun çok büyük bir kesiminin daha da yoksullaşmasına
neden oluyor.
Bu da ülkedeki ekonomik eşitsizlikleri artırdığı gibi, iyice erozyona
uğratılmış olan demokrasiyi, demokratik kurumları ve hukukun
üstünlüğü gibi temel demokratik değerleri ortadan kaldırıyor. Müesses nizamın giderek daha da otoriterleşmesiyle
sonuçlanıyor.
Dip Notlar:
(1) Financial
Secrecy Index 2020 -Narrative Report on Turkey, https://fsi.taxjustice.net/PDF/Turkey.pdf (17 July 2021).
(2) Global
Financial Integrity, Trade-Related
Illicit Financial Flows in 135 Developing Countries: 2008-2017 (March
2020).
(3) Annette
Alstadsæter, Niels Johannesen and Gabriel Zucman, Who Owns the Wealth in Tax Havens?, Macro Evidence and Implications for
Global Inequality (27 December 2017), s. 28.
(4) Global
Financial Integrity, agr.
(5) Reuter,
P., Illicit financial flows and
governance: The importance of disaggregation. World Bank. World Development Report: Background Paper (2017).
(6) Global
Financial Integrity, agr, s. 5.
(7) Global
Financial Integrity, Illicit financial flows to and from
developing countries: 2005–2014 (2017), s.2.
(8)
Mustafa Durmuş, “Rüşvetin vergisi”, http://mustafadurmusblog.blogspot.com
(5 Temmuz 2021).
(9)
Global Financial Integrity, agr, s. 6.
(10) Agr.
(11) Bu farkın bir kısmı Fob, Cif biçimindeki fiyatlama
farkından oluşsa da, böyle büyük çaptaki farklılığı açıklama konusunda yeterli
değil.
(12) Global Financial Integrity, agr, s. 2-3.
(13) Agr., s. 18, 24.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder