Ders
almıyoruz!
Mustafa
Durmuş
21
Nisan 2022
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan
savaş ikinci ayına doldururken, Türkiye 18 Nisan’da Kuzey Irakta “Pençe-Kilit”
adlı büyük bir askeri operasyon başlattı. Bu arada Ukrayna savaşının bölgedeki
ülkelere ve Türkiye’ye olası ekonomik etkileri konusunda uluslararası raporlar
da gelmeye devam ediyor.
Dünya Bankası’nın aşağıda da yer
verdiğimiz bölgeye ilişkin raporunun ardından, IMF de raporunda (Nisan 2022 Dünya’nın
Ekonomik Görünümü) bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 3,6’ya çekti.
Örgüt Türkiye ekonomisinin bu yılki
büyümesini yüzde 2,7’ye düşürürken (Dünya Bankası da bu ayın başlarında büyüme
oranını yüzde 2’den yüzde 1,4’e indirmişti), Rusya ekonomisinin yüzde 8,5 küçüleceğini
öngörüyor. (1)
Yani bu yıl (kısmen önümüzdeki yıl da),
sadece savaşan iki ülke için değil,
dünyadaki neredeyse tüm gelişkin, azgelişmiş ülkelerin ekonomileri,
dolayısıyla da halkları için kara bir yıl olacak.
Bu savaştan en fazla etkilenen ekonomilerin
başında ise Türkiye ekonomisinin geldiği neredeyse tüm uluslararası analistlerce
öngörülüyor. Nitekim Danske Bank’ın son raporuna göre, savaştan etkilenen
ülkelerin başında Türkiye gelirken, ikinci sırada Ukraynalı mültecilerin büyük
çoğunlukla yöneldiği Polonya yer alıyor. (2)
Türkiye’den
sermaye çıkışları artabilir
Bu raporda ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal
sıkılaştırma politikasının giderek sertleşerek devam edeceğine ve faizlerin
aşamalı olarak, bu yılın sonuna kadar toplamda
250 baz puan artırılacağına vurgu yapılıyor.
Kuşkusuz ABD’deki yıllık yüzde 8’e
yaklaşan enflasyon faiz oranlarındaki bu artışların nedeni ancak bunun
özellikle de azgelişmiş ekonomilerden (Türkiye dâhil) sermaye çıkışlarını
tetikleyeceği de aşikâr. Ayrıca Rusya
üzerindeki yaptırımların giderek artması sonucunda enerji fiyatlarının küresel
çapta daha da artması bekleniyor.
Her iki gelişmenin Türkiye gibi dışa
bağımlı ve son derece kırılgan ekonomilerin büyümesini yavaşlatacağı, daha da
önemlisi mevcut yüksek enflasyon oranını daha da artıracağı ve borç stoklarını
şişirerek onları temerrüt riski ile karşı karşıya bırakacağı açık.
Borç
temerrüdü riski yüksek
Nitekim UNDP’nin Borç Kırılganlık Raporu, hali
hazırda 72 ülkenin borç ödeme yetkinliklerinin risk altında olduğunu, bu
ülkelerden 19’unun her an temerrüde düşebileceğini ya da hali hazırda düşmüş
olduğunu gösteriyor. Türkiye de listenin ‘yüksek spekülatif’ kategorisinde yer
alıyor. (3)
Ayrıca Türkiye ekonomisinin, 2018 yılında
yaşandığı gibi, bir ödemeler dengesi ya da döviz krizine girmesi de söz konusu
olabilir. Çünkü Ukrayna savaşından bu yana Türk Lirası, ABD doları karşısında, Mısır Lirasından sonra
en fazla değer kaybeden (yüzde 15) ikinci para birimi konumunda.
Gelir adaletsizliği daha da artırıldı
Bu arada, döviz kurunun daha fazla
yükselmesini önlemeye yönelik olarak, Kur Korumalı Mevduat uygulaması altında,
kur farkı ödemesi biçiminde bu ülkenin para sahibi zenginlerine sadece 3 ayda
25 milyar TL’ye yakın bir kaynak aktarıldı. Böylece, Hazine, dolayısıyla da vergi mükellefleri
olarak bizler zarara uğratıldık.
Böyle bir kaynak transferinin bir diğer boyutu
mevcut gelir adaletsizliğini daha da artırması. Çünkü hayatın bu denli pahalı
hale geldiği bir dönemde siyasal iktidar 13,6 milyon emeklinin bayram
ikramiyesini 1,100 TL ile sınırlı tutuyor. Bunun maliyetinin de yaklaşık 25
milyar TL olduğu biliniyor. Kısaca emeklinin bayram ikramiyesini enflasyon
oranında dahi artırmayan iktidar bir çırpıda emekli sayısının on da biri kadar
zengine onlarca milyar TL’yi aktarmada bir sakınca görmedi. (4)
Daha da önemlisi, bir süre önce MB’nin döviz
rezervleri eritildiğinden, iktidar bloku bundan böyle de döviz bulabilmek için
her türlü yolu denemeye, bunların yol açacağı zararı da toplumsallaştırmaya, yani
halka ödettirmeye kararlı gibi görünüyor.
Tüm bunlara rağmen kurun ateşinin
söndürülmesi zor görünüyor. Nitekim Danske Bank dolar kurunun önümüzdeki 6 ay
içinde 17,0 ve bir yıl içinde 19,0 olmasını öngörüyor. (5)
Enflasyonda,
maliyet artışlarına ek olarak, hızlı kamu harcaması ve emisyon artışı etkisi
Bir başka sorun kuşkusuz ülkedeki yüksek
enflasyon (resmi olarak dahi yüzde yıllık 61’in üzerinde). Aşağıdaki grafikten
de görüldüğü gibi Türkiye dünyada açık ara enflasyon şampiyonu. Buna karşılık elinde
kullanabileceği etkin bir para politikası da yok çünkü bu politikanın en önemli
aracı olan faiz politikası deyim yerindeyse “yalama” olmuş durumda.
Bu arada bazı Genel Bütçeli kuruluşların bu yılın Ocak-Şubat-Mart aylarını kapsayan ilk çeyreğinde, başlangıç bütçe ödenekleri ile toplam ödenekleri arasındaki fark çok çarpıcı.
Öyle ki Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 775
milyar TL olan 2022 yılı başlangıç ödeneği 80,3 milyar TL artırıldı. Kurum
başlangıç ödeneğinin yüzde 40’ını ilk üç ayda kullandı. Cumhurbaşkanlığı’na
bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 27,7 milyar TL olan başlangıç ödeneği ise
yüzde 369’luk bir artışla 130 milyar TL’ye çıkartıldı. Benzer bir biçimde 80,4
milyar TL başlangıç ödeneği olan Milli Savunma Bakanlığı’nın toplam ödeneği 95
milyar TL’ye yükseltildi (yüzde 18 artış). Son olarak Cumhurbaşkanlığı’nın 3,9
milyar TL olan başlangıç ödeneği 4,3 milyar TL’ye yükseltildi. Bu arada Milli
Eğitim Bakanlığı’nın başlangıç ödeneği 117,1 milyar TL azaltıldı (yüzde 62) (6)
Kur (ve Enflasyon) Korumalı Mevduatların sahibi
zenginlere nakit transferi, yaklaşmakta olan seçimin ekonomisi ve güvenlikçi
politikalar için daha fazla kaynak ayırmayı anımsatan bu ödenek artışlarını
karşılayabilmek için, KDV ve ÖTV gibi vergilerle halkan daha fazla vergi alma
yoluna gidilmesinin yanı sıra, Merkez Bankası emisyonuna başvurulduğu da gözden
kaçmıyor.
Bu çerçevede Kuzey Irak’taki askeri operasyon
genişleyerek devam ederse, hem bu vergiler, hem de emisyon daha da artar ve bu
da arz/maliyet yönlü mevcut enflasyona bir de talep yönlü bir enflasyonu ekler.
Bu da sabit gelirli çalışan ve emekli emekçiler için hayat bundan böyle çok daha
da pahalı hale gelecek demektir.
Türkiye
ekonomisi “en kırılgan 20 ekonominin” ilk sırasında
Toparlarsak, aşağıdaki tablodan da
görülebileceği gibi, Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşından ekonomisi en fazla etkilenen
“en kırılgan 20 ekonominin” başında yer alıyor.
Ülke ekonomisinin bu kırılganlığı asıl olarak buğday ithalatında yüzde 75 oranında Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı olması ve enflasyon kontrolünde tamamen yanlış bir para politikası izlemekten dolayı enflasyonun kontrolünü elden kaçırmış olmasından kaynaklanıyor.
Tabloda bu sorunlara denk düşen Türkiye’nin
iki kırmızı alanının bulunması, buna karşılık iyi bir performans göstergesi
olabilecek bir tek yeşil alanının dahi bulunmaması bunun bir göstergesi. (7)
Türkiye
ekonomisi Rusya ekonomisinden daha iyi durumda değil
Dünya Bankası’nın Nisan tarihli son
raporuna göre (8); savaşın içinde olan Rusya’nın bu yıl yüzde 11,2 küçülmesi, buna
karşılık Türkiye ekonomisinin bu yılki büyümesinin yüzde 1,4 ile sınırlı
kalması öngörülüyor.
Ancak Türkiye’nin toplam dış borç stoku
(2020) yüzde 62,5; buna karşılık Rusya’nın yüzde 32,6. Yani Türkiye’nin dış
borç stoku ciddi düzeyde yüksek. Bunun yarısından fazlası ise kısa vadeli borç
ve Türkiye bu konuda da savaş bölgesinde en yüksek riske sahip ülke konumunda.
Yani savaşlarda genel olarak yaşandığı
gibi, Türkiye’nin yeni bir savaşa girmesi durumunda bu borçların (ülke riskini
ve dış borçlanma faizlerini yükselteceğinden) daha da artması ve döviz kuru da
yükseleceğinden bu borçların TL karşılığının da artması kaçınılmaz olacak.
Ayrıca Türkiye’de, TÜİK verisine göre dahi,
enflasyon (TÜFE) şu anda yüzde 61’in üzerinde. Buna karşılık, Dünya Bankası’nın
yukarıda adı geçen raporuna göre, Rusya’daki enflasyon Türkiye’dekinin üçte
biri düzeyinde, yani sadece yüzde 22.
Dahası, Rusya ekonomisinin bu yıl yüzde + 9,8
cari fazla, yüzde -1,8 bütçe açığı vermesi bekleniyor. Türkiye’de ise bu
veriler sırasıyla; yüzde - 6,4 cari açık ve yüzde -5,2 bütçe açığı biçiminde.
Kısaca bu yıl belki de son 18 yılın en
yüksek açıkları verilecek. Bunlar bir süre sonra halka dönük yeni kemer sıkma
önlemlerini de beraberinde getirecek. Yeni bir savaş söz konusu olursa, büyük çaptaki
işsizlik ve enflasyonun yanı sıra ufuktaki daha fazla kemer sıkma politikalarıyla
ile birlikte halkın yoksulluğu daha da artıracak.
Sonuç
olarak
Putin Yönetimi tarihsel bir yanlışa imza
atarak Ukrayna’yı işgal etti ve mevcut savaşı başlattı. Böylece hem kendi
ülkesini, hem de Ukrayna’yı ateşe attığı gibi aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu çok sayıda ülkeyi enerji, gıda temini ve ekonomik durgunluk, dış borç
temerrüdü ve yüksek enflasyon gibi sorunlarla baş başa bıraktı.
Diğer yandan Türkiye ekonomisine ait
veriler Rusya ile karşılaştırıldığında, Türkiye ekonomisinin Rusya’dan daha iyi
durumda olmadığı görülüyor. Üstelik Türkiye ekonomisi Rusya’dan farklı olarak,
temel girdi niteliğindeki enerji-petrol ve gıda/hububat açısından dışa bağımlı.
Olası bir savaş Orta Doğu’daki başka
aktörleri de devreye sokarak çok daha büyük bir savaşa dönüşebilir. Bu da neden
olacağı insani kayıplar ve doğa üzerinde yaratacağı tahribatın, yeni mülteci
akınlarının yanı sıra kırılgan ekonomik sorunlarımızı içinden çıkılmaz bir hale
sokabilir.
Ekonomisi kendisinin doğrudan dâhil
olmadığı Ukrayna savaşından dahi bu denli ağır etkilenen, diğer yandan savaşan taraflar
arasındaki ateşkes ve barış görüşmelerine de aracılık eden bir devletin kendisinin
yeni bir savaşın içinde yer alması nasıl açıklanabilir?
Tarihte, savaşların içerdeki ekonomik ve
politik sorunları örtme ve her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmayı
sürdürme amacının bir aracı olarak kullanıldığına tanık olduk.
Ancak bir başka tanıklığımız da, savaşların
bu sorunları daha da derinleştirdiği ve insanlığı büyük felaketlere sürüklediği
gerçeği değil mi?
Dip notlar:
(1) https://blogs.imf.org/2022/04/19/war-dims-global-economic-outlook-as-inflation-accelerates
(19 April 2022).
(2) Danske
Bank, Emerging Markets Monthly, Rising
commodity prices divide- EM Outlook (5 April 2022.
(3) https://www.dunya.com/kuresel-ekonomi/gelisen-ulkeler-icin-borc-krizi-uyarisi-haberi
(14 Nisan 2022).
(4) https://t24.com.tr/yazarlar/ugur-gurses/kkm-ye-25-milyar-emekliye-dusunelim
(20 Nisan 2022).
(5) Danske
Bank, agr.
(6) Kuruluş
bazında ödenek ve harcamalar tablosu, https://muhasebat.hmb.gov.tr/merkezi-yonetim-butce-istatistikleri
(20 Nisan 2022).
(7) Agr.
(8) World
Bank, War in the region, Europe and Central Asia Economic Update (Spring 2022),
https://www.worldbank.org, s.
98 (11 Nisan 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder