Ukrayna
savaşı, dünya ekonomisi ve “barış” görüşmeleri
Mustafa
Durmuş
3
Nisan 2022
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile
başlayan savaş beşinci haftasını doldururdu. Bu savaş ile birlikte bir kez daha
hayatımızdaki pek çok şeyin tehlike altında olduğunu görmemiz gerekiyor.
Kaybedilen ve alt üst edilen hayatlar,
yerlerinden, yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan insanlar, aksayan tedarik
zincirleri ve bunun beraberinde gelen gıda ve enerji fiyatlarındaki devasa
artışlar, kayıp ve kesintiye uğramış geçim kaynakları, kapıdaki küresel bir
kıtlık ve açlık tehlikesi, gıda ve enerji başta olmak üzere, temel ihtiyaçlara
eşitsiz erişim yüzünden ülkeler arasındaki ve ülke içindeki mevcut eşitsizliklerin
daha da artması, tahrip edilen doğa, artan iklim krizi riski ve daha niceleri…
Ateşkes
müzakereleri
Bu ve benzeri sorunlar ortada duruyor ama
savaşla ilgili tartışmalar giderek bunlardan uzaklaşıyor ve yerini Türkiye’de
sürmekte olan ateşkes müzakerelerine bırakıyor.
Diğer taraftan, bu görüşmeler yapılan her
işten siyasal iktidara üstün başarı çıkartmaya çalışan bizim medyamızın sunduğu
kadar hızlı ve olumlu yürümüyor. Hem
Moskova hem de Kiev'in açıklamalarından hareketle, müzakere masasındaki
konularda bir miktar fikir birliği olsa da, bu müzakerelerde şu ana kadar,
bırakın bir barış anlaşmasını sağlamayı, ateşkes konusunda dahi çok az ilerleme
kaydedildi.
Çünkü taraflar kabul edilebilir çözümler
konusunda anlaşamıyorlar. Örneğin Ukrayna’nın pozisyonu iki ana konu etrafında oluşuyor:
Tarafsızlık ve ülkenin toprak bütünlüğü. Tarafsızlık güvenlik garantilerini
gerektiriyor. Bu hem Rusya'nın, hem de Ukrayna'nın üzerinde anlaştığı bir konu
olsa da, iki tarafın da bu konuya
bakışları farklı. Rusya'nın garanti altına almak istediği şey Ukrayna'nın
tarafsızlığı (örneğin NATO dışında kalması), buna karşılık Ukrayna'nın garanti
altına almak istediği şey kendi toprak bütünlüğü. Bunlar aynı şeyler değil ve ayrıca
farklı garantör ülkeleri ve farklı garanti mekanizmalarını gerektiriyor.
Putin
savaşı bitirmeye (henüz) niyetli değil
Bu arada Rusya, yeni bir hamle yaparak,
Kiev çevresindeki askeri operasyonunu azaltacağını ve gücünü güneye ve doğuya
“kaydıracağını” açıkladı. Ancak bu açıklama müzakerelerin ciddileşmesinden önce
zamana oynama gibi görünüyor. Çünkü Rusya, Kırım'a bir kara köprüsü kurduğunda
ve Ukrayna'nın merkezindeki Dnipro Nehri'nin doğusundaki toprak istekleri
yerine getirildiğinde, ateşkes ve nihayetinde bir barış anlaşması yönünde
ilerleme olabileceği görüşünde. Nitekim Putin'in yaklaşık 150,000 yeni askerin
seferber edilmesini emreden bir kararnameyi imzalaması da en azından Rusya’nın
bu savaşı bitirmeye henüz niyetli olmadığını gösteriyor. (1)
“Kalıcı
bir barış” mı, bir “hibrit savaş” mı?
Diğer yandan, tarih bize emperyalist ulus-devletler
arasındaki karşıtlıklar ve çıkar çatışmaları devam ettiği sürece, her barış
döneminin geçici bir ateşkesten başka bir şey olmadığını, böyle bir barışın potansiyel
yeni savaşların gölgesi altında kaldığını gösteriyor.
Slavoj Žižek’in dediği gibi: “İşgalci
devletler işgal ettikleri topraklarda barışı isterler. Nasıl ki geçen yüzyılda Nazi
Almanya’sı işgal ettiği Fransa'da ve İsrail işgal ettiği Batı Şeria'da barış
istediyse, Putin de Ukrayna'da barış ister. Bir soğuk savaş yerine böyle “sıcak
bir barışı”, yani “barışı koruma ve insani misyonlar kisvesi altında askeri
müdahalelerin meşrulaştırıldığı kalıcı bir hibrit savaşı tercih eder”. (2)
Bu yüzden de, İstanbul’daki ateşkes görüşmelerinde
“Dünya sizden iyi haberler bekliyor” türünden barış için soyut çağrılarda
bulunmak yeterli değil. Çünkü korkulan daha büyük savaşları önlemenin yolu,
sürdürülmesi için sürekli bölgesel savaşlar gerektiren “barış” türlerine bel
bağlamamak ve gerçek bir dünya barışını savunmaktır.
Ayrıca Suriye topraklarında hali hazırda on
yılı aşkın bir süredir devam eden savaşın (resmi olarak bir ulusal güvenlik
meselesi olarak görüldüğünden) sona erdirilmesine yanaşmazken, Ukrayna’daki
benzer bir işgal ile patlayan savaşa karşı çıkmak da samimi değil.
Bu olsa olsa, uluslararası düzeyde
tüketilmiş olan itibarın ve emperyalist devletler nezdindeki güvenin yeniden sağlanması
(3) ve bunun da iç siyasete tedavül edilmesine dönük bir çaba olarak
değerlendirilebilir.
Savaş
dünya ekonomisini vuruyor
Diğer yandan, Ukrayna savaşının başta savaşan
iki ülkenin ekonomileri olmak üzere, dünya ekonomisi, azgelişmiş ülke
ekonomileri ve Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkileri oluyor ve daha da olacak.
Ayrıca savaş küresel bir borç krizi, enerji krizi ve temel gıda krizinin yanı sıra,
özellikle de yoksul ülkelerde olmak üzere, küresel yoksulluğun ve açlığın daha
da derinleşmesine neden oluyor. Keza yeni mülteci akımları gibi sorunlar da
yaşanıyor.
Bu yazıda biz bu savaşın dünya ekonomisi
üzerindeki büyüme ve enflasyon başta olarak üzere, makro etkilerine odaklanacak
ve savaşla ilgili diğer konuları sonraki yazılarımızda ele alacağız.
Savaş
ekonomik büyümeyi tersine çeviriyor
Bilindiği gibi makroekonomik etkiler
denilince ilk akla gelen ekonomik büyüme üzerindeki etkilerdir. Bunun nedeni
ekonomik büyümenin (niteliğine bağlı olarak) sadece istihdamı ve işsizliği,
gelir dağılımını etkilemesi değil, asıl olarak sermayenin kârlılığı ve dolayısıyla
da sermaye birikiminin gidişatı hakkında bir fikir vermesidir.
Bir başka deyimle, kapitalist ekonomilerin
büyümesi bir bütün olarak toplumun ekonomik refahının büyümesinden ziyade,
sermayenin ve servetin bir büyümesidir. Bu yüzden de ekonomiler yeterince
büyümediğinde ya da küçüldüğünde, sermaye birikimi aksamaya uğrar ki bu daralma
büyük çapta olduğunda bu durum “ekonomik kriz” olarak adlandırılır. Bu yüzden
de özellikle de burjuva iktisadı savaş gibi olguların öncelikli olarak ekonomik
büyüme üzerindeki etkilerine odaklanır.
Nitekim K. Rogoff, Ukrayna savaşının, İkinci
Dünya Savaşı’ndan bu yana Batılı ülkelerdeki yaşam standartlarını artıran “barış temettüsünü” sona erdireceğini, zira
bu savaş yüzünde artacak olan savaş harcamaları yüzünden bütçe açıklarının ve
faiz oranlarının kaçınılmaz olarak yükseleceğini, bunun da ekonomik büyümeyi
yavaşlatacağını ileri sürüyor. (4)
Bu durum kapitalizmin gidişatını analiz
etmemiz açısından önemli olduğundan, bizler de ekonomik büyüme konusundaki
etkileri dikkate almak durumundayız. Ancak bizim önceliğimiz, daha ziyade savaş
yüzünden ekonomideki ortaya çıkan olumsuzlukların işçi sınıfının ve bir bütün
olarak emekçi halkların yaşamlarını ekonomik olarak nasıl etkilediği ve politik
olarak bunun nasıl sonuçlanabileceğidir.
Önce
Kovid-19 salgını, ardından savaş
Hesapta bu yıl dünya ekonomisinin Kovid-19
salgınının neden olduğu şoktan kurtulduğu yıl olacaktı. Uluslararası mali
kurumlar ve iktisatçılar bu yılın sonu itibarıyla ABD, Avrupa ve Çin
ekonomilerinin salgın öncesindeki duruma geri dönmelerini, yükselen ve
azgelişmiş ekonomilerin ise daha yavaş toparlanarak da olsa, büyüyerek normale
dönmelerini bekliyorlardı. Enflasyonun ise arz-talep dengelenmesi ve uygulanan
etkin para politikalarıyla kademeli olarak bu yılın sonuna kadar düşmesini
öngörüyorlardı.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Ukrayna
savaşının başlamasından bu yana bu kesimler net olarak “savaşın küresel
ekonomik büyümeyi ciddi oranda yavaşlatacağını, hatta resesyonun yanı sıra
artacak olan enflasyonla birlikte bunun bir stagflasyonla sonuçlanabileceğini”
ileri sürüyorlar.
“Küresel
büyüme 1 puan düşer, enflasyon 2½ puan yükselir”
OECD’nin son ara raporuna göre; “savaş
yüzünden küresel büyüme yıllık 1 puanın üzerinde azalabilir ve küresel
enflasyon yıllık 2½ puana yakın artabilir. Rusya'dan
yapılan enerji ithalatı, bu ülkeye uygulanan yaptırımlar veya Rusya’nın arzı
azaltması yüzünden örneğin yüzde 20 oranında azalırsa, ülkelere göre değişik
etkilere yol açsa da, Avrupa ekonomilerindeki gayri safi hâsıla yüzde 1 puanın
üzerinde azalır. (5)
“Savaş büyük bir deprem gibi…”
Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nu Nisan
ortasında açıklayacak olan IMF’nin Başkanı Kristalina Georgieva, yaratacağı
küresel ekonomik daralma ve enflasyon artışından yola çıkarak, Ukrayna'daki savaşı “küresel ekonomide,
özellikle de yoksul ülkelerde büyük bir dalga etkisi yaratacak güçlü bir deprem
gibi” tanımlarken, bir diğer IMF çalışması bu etkilerin üç kanaldan
gerçekleşeceğini ileri sürüyor:
“İlk
olarak, gıda ve enerji gibi emtia fiyatlarının hızla yükselmesi enflasyonu körükleyecek
ve düşen gelirler yüzünden talep yavaşlayacak. İkinci olarak, dünya kötüleşen
dış ticaret, kırılan tedarik zincirleri ve azalan işçi dövizlerinin yanı sıra
artan mülteci akımlarıyla boğuşacak. Üçüncü olarak, azalan iş güveni ve giderek
artan yatırımcı belirsizliği varlık fiyatları üzerinde baskı yaratacak, bu
finansal koşulları zorlaştıracak ve bunun sonucunda yükselen piyasalardan
sermaye çıkışları hızlanacak. (6)
Küresel
yoksulluk ve dış borçlarda temerrüt riski artacak!
Dünya Bankası, savaşın başta temel gıda
olmak üzere meta fiyatlarında ciddi artışlara neden olduğundan hareketle,
özellikle de azgelişmiş ülkelerdeki yoksulların daha da zor durumda kalacağına
ve borçlu azgelişmiş ülkelerin dış borçlarının rekor düzeyde artarak bir borç
temerrüdü riskinin doğabileceğine dikkat çekerken (7) , UNCTAD bu yıl küresel
ekonomik büyümenin 1 puan azalarak yüzde 2,6’ya gerileyeceğinin ve az gelişmiş
ülkelerin dış borç geri ödemelerini yapabilmeleri için 310 milyar dolarlık bir
ilave finansmana ihtiyaç duyacağının altını çiziyor. (8)
Küresel ekonomide 1 trilyon dolarlık zarar!
JP Morgan ekonomistleri, Rusya'nın
Ukrayna'yı işgalinin bir sonucu olarak, 2022’de dünya ekonomisine ilişkin daha
önceki büyüme öngörülerini yüzde 1,6 puan düşürerek yüzde 2,3 olarak ve
enflasyonu yüzde 3,2 puan artırarak yıllık yüzde 7,1 olarak revize ederken (9) , İngiliz Ulusal Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Enstitüsü (NIESR), savaş yüzünden küresel GSYH seviyesinin yüzde 1
oranında azalmasını öngörüyor. Bu, küresel GSYH'den yaklaşık 1 trilyon doların
yok olması demek. Kuruluş ayrıca bu yıl küresel enflasyonun yüzde 3 artacağını
tahmin ediyor. (10)
Savaş
Kovid-19 salgınının önüne geçti
McKinsey ekonomistleri, Kovid-19 salgınından bu yana ilk kez bu yıl salgının
küresel ekonomik büyüme açısından en büyük risk olma özelliğini Ukrayna
savaşına kaptırdığını, Rusya-Ukrayna
çatışması uzarsa ve enerji ve finans alanında yaptırımlar ve karşı yaptırımlar
sürdürülürse, bu yıl Avrupa ekonomilerinin tam bir durgunluk içinde
olabileceğini, dahası Fed’in faiz
artırımlarını sürdürmesi halinde ABD ekonomisinin bu yıl yatay gideceğini,
hatta daralabileceğini ileri sürüyor. (11)
Stagflasyon
beklentisi
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch
ise (31 Mart 2022 tarihli raporunda) (12) , yükselen petrol fiyatlarının neden
olduğu şoklar ve Fed’in faiz oranlarını artırmasının ardından doğan stagflasyon
riskine dikkat çekiyor (stagflasyon ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon ve
yüksek işsizliğin bir arada olduğu bir kriz biçimi). Bu öngörü altında 2023
yılına ilişkin ABD ekonomisinin daha önceki büyüme öngörüsünü yüzde 1,6’dan
yüzde - 0,1’e ve Avro bölgesininkini yüzde 2,3’ten yüzde 0’a kadar düşürüyor.
Yaptırımlar
resesyonu ve dolardan kaçışı tetikleyecek
Son olarak, Chicago Booth'daki IGM Forumu,
önde gelen Avrupalı ve ABD’li ekonomistlerden oluşan bir panel düzenledi. Bu panelde konuşan iktisatçıların ezici
bir çoğunluğu Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik ve mali yaptırımların Rusya’da
derin bir durgunluğa yol açacağını ileri sürdüler. Bunların yaklaşık beşte
dördü işgalin etkilerinin hem küresel büyümeyi yavaşlatacağına, hem de küresel
enflasyonu artıracağına inanıyor. Bir kısmı Rusya'dan
petrol ve gaz ithalatının tamamen yasaklanmasının Avrupa ekonomilerinde yüksek
bir resesyona neden olacağı konusunda hemfikir. Ayrıca dolardan kaçışın
hızlanacağı ve alternatif paralara yönelimin artacağı düşünülüyor. (13)
“Türkiye ekonomisinin büyüme hızı üçte bir oranında düşer”
Savaşın Türkiye ekonomisi üzerindeki olası
etkilerine gelince; bu savaştan Ukrayna ve Rusya ekonomisi dışında en fazla
etkilenecek olan ekonominin Türkiye ekonomisi olduğu konusunda adeta bir fikir
birliği mevcut. Zira Türkiye’nin bu iki ülke ile dış ticareti 13 milyar doları
bulduğu gibi, bu iki ülke buğday, ayçiçeği, enerji ve petrol temini ve turizm (dolayısıyla
döviz) gelirleri konusunda Türkiye ekonomisi açısından son derece önemli.
Bu yüzden de bu savaşın bu yıl ve gelecek
yıl ülke ekonomisinin büyümesinde ciddi bir yavaşlamaya neden olması
bekleniyor. Öyle ki, S&P Global,
Türkiye için 2022 yılı GSYH büyüme tahminini yüzde 3,7’den 2,4’e ve 2023 yılı
tahminini yüzde 3,1’den 2,9’a düşürdü. (14)
Küreselleşme
tersine mi dönüyor?
Dünya meta ticaretinin ve sermaye
akımlarının önündeki engellerin bütünüyle kaldırılarak sınırsız genişlemesini
sağlayan kapitalist küreselleşme, geçen yüzyılın özellikle de son 20 yılında,
emperyalist ülkelerdeki sermayenin yurtiçinde düşen kârlılığını tekrar
yükseltmeye yarayan önemli bir araç olarak işlev gördü.
Ancak bu işlev 21’nci yüzyılda teklemeye
ve 2008 finansal krizi ve ardından gelen büyük durgunluğun etkisiyle tersine
dönmeye başladı. Kâr oranları tekrar inişe geçti. Kârlılıkta henüz bir
toparlanma sağlanamadan, bu sefer önce Kovid-19 salgını, ardından da Ukrayna
savaşı bu iniş sürecini daha da hızlandırdı.
Yani küreselleşmenin ikinci yüzyılı hızla soluyor.
Bir zamanlar anında üretime dayalı imparatorluklar inşa edebilen kapitalistler bugünlerde
yurtdışındaki fabrikalarındaki üretimin kesintiye uğraması ihtimaline karşı
içerde üretim alternatifleri aramaya başladılar. ABD’nin en simgesel çokuluslu
şirketlerinden birinin CEO’su, “Çin’deki üretimlerini gözden geçirmeye
başladıklarını” itiraf etti. Her batılı şirket artık ne kadar jeopolitik riske
maruz kaldığını hesaplamaya başladı. ‘Tarihin Sonu’nun yazarı Fukuyama ile ‘Medeniyetler
Çatışması’ nın yazarı Huntington arasındaki 1990’ların büyük entelektüel tartışmada
Fukuyama'nın yanında yer alan CEO’ların çok büyük bir kısmı artık Huntington’un
haklı olduğuna inanmaya başladı. Çünkü artık durum değişiyor, militarizm ve amansız
kültürel rekabet ekonomik rasyonaliteyi gölgede bırakıyor. (15)
Tersine
küreselleşmenin somut bazı göstergeleri
Bu gelişmenin, azalan doğrudan yabancı
sermaye yatırımları, merkez ekonomilere giderek artan oranda geri dönen sıcak
para hareketleri (portföy yatırımları), küresel borsalardaki hızlı iniş
çıkışlar ve sınır ötesi işgücü akımlarının azalması gibi bazı somut göstergeleri
mevcut.
Örnek olarak, Rusya’nın Ukrayna'yı
işgalinden bu yana, iki ülkede yüzlerce McDonald’s şubesinin kapanmasının yanı
sıra, beş yüz yabancı şirket Rusya'dan
çekildi. Bu tamamen geri çekilen şirketler arasında Rusya'da hem büyük iş gücü
kullanan (emek yoğun), hem de otomotiv gibi sermaye-yatırım yoğun teknoloji
şirketleri göze çarpıyor. (16)
Rusya’nın bu savaşla birlikte, kendisine
karşı uygulanan bir askeri-mali yaptırım olarak uluslararası ödeme sistemi SWIFT’ten
büyük ölçüde çıkartılması, küresel çapta ABD dolarından uzaklaşma eğilimini
güçlendirecek gibi görünüyor. Çünkü gelecekteki yaptırımlardan endişe duyan
Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkeler (dolarla ödemelerin zorlaşmasıyla birlikte),
kripto para birimlerine ve altın ve renminbi gibi diğer ödeme araçlarına
yöneleceklerdir.
Ayrıca Batıdaki bazı Rus oligarklarının
servetlerinin dondurulması, çok uzak olmayan bir gelecekte, başta Ruslar olmak
üzere benzer olası yaptırımlardan endişe duyan diğer uluslara mensup büyük
servet sahiplerinin servetlerini Asya ülkelerine kaydırmalarıyla
sonuçlanabilir.
Son olarak, savaşın uluslararası
yatırımcılar arasında riskten kaçınmayı artırması da hayli muhtemel. Bu da 2022’den
itibaren aralarında Türkiye’nin de bulunduğu azgelişmiş ülkeler açısından hali
hazırda oldukça maliyetli olan dış finansman temini maliyetlerini daha artıracaktır.
Fed’ in, ABD’deki yüzde 8’e yaklaşan enflasyonu gerekçe göstererek, bu yıl beş-altı kez daha faiz artırımına
gidecek olması bu maliyetleri daha da artıracak ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu
dış finansmana bağımlı ekonomileri daha da zora sokacaktır.
Sonuç
olarak
Bu yüzyılda, tıpkı 1970’lerdeki petrol
şoklarının ardından yaşandığı gibi, arz yönlü şoklar, savaş, durgunluk ve yüksek
enflasyon kapitalizmi uzun sürecek yeni bir ekonomik krize sokmuş gibi
görünüyor. Bunun beraberinde ciddi finansal istikrarsızlıkların, borç
ve döviz krizlerinin de gelmesi de hayli muhtemel.
Rusya'nın Ukrayna’da başlattığı savaş, bundan
sonraki gerilimli bir çatışma döneminin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Çünkü küresel kapitalizmin artık iyice yüzeye
çıkan iç çelişkileri ve çatışmaları, küresel sermaye grupları ve ulus devletler
arasında daha yoğun ticari çatışmalara, ekonomik ve mali yaptırımlara, siber
saldırılara, dezenformasyon kampanyalarına ve jeopolitiğin bir aracı olarak
askeri güç kullanımına neden olacak gibi görünüyor.
Özcesi insanlık, ekonomi ve doğa üzerinde
devasa olumsuz etkilere sahip savaşlara karşı genel olarak dünya çapında barışın
inşa edilmesini talep etmek ve bu yönde mücadele etmek çok değerli, bundan
vazgeçilemez.
Ancak şuan yaşandığı gibi, kendinden
sonraki daha büyük çatışmaların önünü açar nitelikteki, güçlü tarafın
kazanımlarını korumaya dönük ateşkes ya da “içi boş barış” görüşmelerine de
fazla bel bağlamamak ve kalıcı bir dünya barışı için asıl olarak savaşların
içinde yeşerdiği kapitalizme ve emperyalizme son vermek gerektiğinin bilincinde
olmalıyız.
Dip
notlar:
(1) Stefan
Wolff, https://theconversation.com/ukraine-peace-negotiations-how-far-are-the-two-sides-from-a-settlement-that-could-stick
(31 March 2022).
(2) https://www.project-syndicate.org/onpoint/hot-peace-putins-war-as-clash-of-civilization-by-slavoj-zizek
(25 March 2022).
(3) https://theconversation.com/ukraine-war-turkeys-unique-role-in-peace-negotiations
(30 March 2022).
(4) https://www.theguardian.com/business/putin-invation-ukraine-peace-dividend-russia
(3 March 2022).
(5) OECD
Economic Outlook, Interim Report March 2022: Economic and Social Impacts and
Policy Implications of the War in Ukraine, https://www.oecd-ilibrary.org
(1 April 2022).
(6) https://blogs.imf.org/how-war-in-ukraine-is-reverberating-across-worlds-regions
(15 March 2022).
(7) https://www.wsj.com/articles/ukraine-war-increases-risk-of-debt-defaults-by-developing-countries
(28 March 2022).
(8) https://unctad.org/news/ukraine-war-cuts-global-growth-prospects
(24 March 2022).
(9) https://www.jpmorgan.com/insights/research/russia-ukraine-crisis-market-impact
(22 March 2022).
(10)
https://www.niesr.ac.uk/publications/economic-costs-russia-ukraine-conflict
(2 March 2022).
(11)
https://www.mckinsey.com/business-functions/strategy-and-corporate-finance/our-insights/economic-conditions-outlook-2022
(30 March 2022).
(12)
https://www.fitchratings.com/research/corporate-finance/what-global-stagflation-would-mean-for-ratings
(31 March 2022).
(13)
https://voxeu.org/article/economic-consequences-war-ukraine-igm-forum-survey (10 March 2022).
(14)
https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/standard-and-poors-turkiyenin-buyume-tahminlerini-dusurdu
(29 Mart 2022).
(15)
John Micklethwait and
Adrian Wooldridge, https://www.bloomberg.com/ukraine-war-has-russia-s-putin-xi-jinping-exposing-capitalism-s-great-illusion (24 March 2022).
(16)
https://www.brinknews.com/quick-take/most-companies-have-withdrawn-from-russia-but-not-all
(1 April 2022).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder