Aşırı sıcaklardan ölümler: sırada kimler
var?
Orman yangınları (2):
Mustafa Durmuş
5 Ağustos 2025
Türkiye’de çıkan orman yangınlarını ele aldığımız ilk
bölümde bu yangınların nedenleri konusunda esas olarak; “ormanların
özelleştirilmesi (orman içi özel yapılaşma)”, “ormansızlaştırma”, “ormanların
köylülere kapatılması”, “ormanları inşaat rantına açmak için yapılan sabotajlar”
ve “özel elektrik iletim şirketlerinin iletim hatlarında yapması gereken ama
yeterince yapmadığı bakımlar” gibi faktörlere vurgu yapıldığına dikkat çektik.
Bu faktörlerin hepsinde haklılık payı ve bu bağlamda
siyasal iktidarın da sorumluluğu olduğu çok açık.
Ancak bu değerlendirmeler küresel ısınma faktörünü de gözden
kaçırmamalı ki küresel ısınma konusunda iktidarın izlemekte olduğu ranta dayalı
doğayı tahrip eden politikaların çok büyük payı var. Ayrıca küresel ısınma
ekolojik tahribat biçiminde doğanın sömürülmesine dikkat çekerken, aynı zamanda
emekçiler üzerindeki ölümcül etkileriyle emek sömürüsüne de neden oluyor.
Bugünkü yazımız küresel ısınmanın emek üzerindeki
tahribatı ve alınması gereken önlemler üzerine. Ama öncelikle, İskenderun’da 40
derece (°C) sıcakta eğitim yaptırıldıkları için su kaybından cinayete kurban
edilen iki askerimizi unutmayalım. Bu ve benzerleri bundan böyle açık hava da
çalışmak zorunda kalan tarım işçileri, temizlik işçileri ve inşaat işçileri
başta olmak üzere işçi sınıfının önemli kısmının da başına gelebilir.
Küresel ısınmada son durum
Küresel ısınmada son durumu geçen bölümden alıntılayarak,
bir kez daha hatırlatalım: Bu yılın ocak ayı, kayıtlara geçen en sıcak ocak ayı
oldu (sanayileşme öncesi seviyelerin 1,7°C
üzerinde). Haziran 2025 ise cehennem sıcaklarının bir fragmanı
gibiydi.
Küresel olarak, son 12 aylık dönemde görülen hava
sıcaklıklarının (Temmuz 2024- Haziran 2025) yıllık ortalaması; 1991-2020
ortalamasının 0,67°C üzerinde ve sanayi öncesi seviyeyi tanımlamak için
kullanılan tahmini 1850-1900 ortalamasının 1,55°C üzerinde seyrediyor. Yani 2015/16 ve 2019/20 dönemlerinde ulaşılan
1991-2020 döneminin 0,46°C üzerindeki önceki en
yüksek 12 aylık ortalamalardan çok daha yüksek.
Aşırı sıcaklarda çalışmanın riskleri
Bu riskler çeşitlidir ve daha yüksek sıcaklıklarda
giderek daha şiddetli hale gelirler. Araştırmalar, 20 °C’in üzerinde bile iş
kazası riskinin arttığını, konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk nedeniyle verimliliğin
düştüğünü gösteriyor. Terli avuç içleri gibi önemsiz gibi görünen şeyler, işçilerin
kayma veya bir şeyleri düşürme olasılığını artırabiliyor. Ancak sıcaklıklar
aşırı hale geldikçe sağlık açısından daha doğrudan riskler görmeye başlıyoruz:
sıcak çarpması veya bayılma riskinde artış, kafa karışıklığı ve nihayetinde
ciddi organ hasarı ve hatta ölüm riski. Bunlara cilt kanseri tehlikesini de
ilave etmek gerekiyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından geçen yıl
hazırlanan, “İşyerinde Isı: Güvenlik ve Sağlık Üzerindeki Etkileri” başlıklı
rapor (1), dünya genelinde daha fazla emekçinin sıcak stresine maruz kaldığı
konusunda bizi uyarıyor.
Söz konusu veriler, daha önce aşırı sıcağa alışık
olmayan bölgelerin artan risklerle karşı karşıya kalacağını, zaten sıcak olan
iklimlerdeki çalışanların ise daha da tehlikeli koşullarla karşılaşacağını
ortaya koyuyor. Genel olarak rapor, en çok Afrika, Arap ülkeleri ile Asya ve
Pasifik'teki işçilerin aşırı sıcağa maruz kaldığını gösteriyor. Bu bölgelerde
işgücünün sırasıyla yüzde 92,9'u, yüzde 83,6'sı ve yüzde 74,7'si etkileniyor.
Bu rakamlar, mevcut en son rakamlara göre (2020) küresel ortalama olan yüzde
71'in üzerindedir. Rapora göre en hızlı değişen çalışma
koşulları (Türkiye’nin de aralarında bulunduğu) Avrupa ve Orta Asya'da
görülüyor. Bu bölge, 2000 yılından 2020 yılına kadar, aşırı sıcağa maruz
kalmada en büyük artışı kaydetti ve etkilenen işçilerin oranı yüzde 17,3 ile
küresel ortalama artışın neredeyse iki katına çıktı.
Geçen yıl 4,200 işçi aşırı sıcaklardan
hayatını kaybetti
Rapor, 2020 yılında küresel çapta 4.200 işçinin sıcak
hava dalgaları nedeniyle hayatını kaybettiğini tahmin ediyor. Toplamda 231
milyon çalışan 2020 yılında sıcak hava dalgalarına maruz kaldı ve bu rakam 2000
yılına göre yüzde 66'lık bir artışa işaret ediyor. Bununla birlikte rapor,
küresel olarak her 10 çalışandan 9’unun sıcak hava dalgası dışında aşırı sıcağa
maruz kaldığını ve aşırı sıcaktan kaynaklanan her 10 iş kazasından 8’inin sıcak
hava dalgaları dışında meydana geldiğini vurguluyor. (2) (Bu durum asıl
tehlikenin sıcaklıkların aşırı artmasından ziyade kapitalizmin kendisi olduğunu
ortaya koyuyor).
İnşaat işçileri, temizlik işçileri, tarım
işçileri ve dış mekânda çalışan güvenlik görevlileri en yüksek riskli gruplar
Açık havada çalışanlar (özellikle inşaat işçileri ve
temizlikçiler), aşırı sıcağa en çok maruz kalanlar. 2040 yılına kadar, (Birleşik
Krallık’ta-BK) bu işçilerin bir milyondan fazlasının sadece aşırı hava olayları
sırasında değil, yaz boyunca 27 °C'nin üzerindeki sıcaklıklarda çalışacak
olması muhtemel. Bu durum, önlem alınmadığı takdirde kaçınılmaz olarak,
ölümlere yol açacak tehlikeli bir ‘yeni normalin' oluştuğuna işaret ediyor. (3)
TUC raporu ne diyor?
Geçtiğimiz aylarda Birleşik Krallık İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (TUC) bu konuda bir rapor hazırlayarak uyarılarda bulundu.
Rapora göre:
“Bir işyeri çok sıcak olduğunda, bu sadece konforla
ilgili bir sorundan daha fazlası demektir. Eğer sıcaklık çok yükselirse sağlık
ve güvenlik sorunu haline gelebilir. İnsanlar çok ısınırsa baş dönmesi, bayılma
ve hatta sıcak krampları geçirir, çok sıcak koşullarda vücut ısısı yükselir. Vücut
ısısı 39 derecenin üzerine çıkarsa, sıcak çarpması veya bayılma riski vardır. Deliryum
(41 derecenin üzerinde) kafa karışıklığı meydana gelebilir. Bu seviyedeki vücut
ısısı ölümcül olabilir ve bir işçi iyileşirse, telafisi mümkün olmayan organ
hasarlarına maruz kalabilir. Ancak daha düşük sıcaklıklarda bile ısı,
konsantrasyon kaybına yol açar ve yorgunluk, çalışanların kendilerini veya
başkalarını riske atma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına gelir. Konsantrasyon
kaybı kaygan, terli avuç içlerinin yanı sıra bazı kişisel rahatsızlıklarda
artışa, koruyucu ekipmanların uygunsuz kullanımı veya kullanılmaması korumanın
azalmasına neden olabilir. Isı, yüksek tansiyon veya yüksek ateş gibi diğer
tıbbi durumları ve hastalıkları da kötüleştirebilir. Kalp üzerindeki yükün
artmasının yanı sıra, kalp hastalığı ile etkileşime girmesi veya kalp
hastalığını artırması nedeniyle işyerindeki diğer tehlikelerin etkisi ortaya
çıkar. En yüksek sıcak stresi riskine sahip olan işçiler 65 yaş ve üzerindeki
işçilerdir. Buna ek olarak yüksek sıcaklıklar sperm sayısının azalmasına neden
olabilir ve hamilelik sırasında tehlikeli olabilir”. (4)
Kısaca ILO raporunda da vurgulandığı gibi, “aşırı
sıcak stresi görünmez ve sessiz bir katildir ve hızla hastalığa, sıcak
çarpmasına, ciddi kalp, akciğer ve böbrek sorunlarına ve hatta ölüme neden
olabilir”.
Avrupa teyakkuzda
İspanya, İtalya, Fransa, Portekiz gibi ülkelerde hava sıcaklıklarının
40°C'yi aşması ve BK’de 35°C'ye yaklaşması (kayıtlara geçen en sıcak ikinci
haziran ayının hemen ardından), kıtanın pek çok yerinde ciddi hava durumu
uyarıları yapılmasına ve okulların kapatılması ya da nükleer enerji
faaliyetlerinin durdurulması gibi önlemler alınmasına neden oldu.
İspanya’da İklim İzni Zorunluluğu
Örneğin İspanya’da Devlet Meteoroloji Ajansı (AEMET)
tarafından yayınlanan kırmızı alarm, yerel makamlar tarafından uygulanan
hareket kısıtlamaları veya çalışmaya devam etmeyi güvensiz kılan aşırı koşullar
gibi durumlarda işçilere zorunlu izin verilmesi uygulaması getirildi. Bu süre
zarfında işçiler ücret haklarını koruyorlar ve izin aldıkları için
cezalandırılamıyorlar veya işten çıkarılamıyorlar. Mali sorumluluksa işverene
ait. İklim izni vermeyen veya çalışanlarını güvenli olmayan koşullarda
çalışmaya zorlayan işverenler, Sosyal Düzende İhlaller ve Yaptırımlar
Yasası'nda (LISOS, Kraliyet Kanun Hükmünde Kararnamesi 5/2000) belirtildiği
üzere, ihlalin ciddiyetine bağlı olarak 3.000 € ile 30.000 € arasında değişen
para cezalarına çarptırılabilir.
Aynı kararname, şirketlerin iklim acil durumları için
mesleki risk önleme tedbirlerini, meteorolojik uyarıların çalışanlara derhal
iletilmesini ve mümkünse uzaktan çalışma da dahil olmak üzere çalışma
programlarında ayarlamalar yapılmasını içeren eylem protokolleri
oluşturmalarını zorunlu kılıyor. Bu gerekliliklere uyulmaması, risk seviyesine
ve işçi güvenliği üzerindeki etkisine bağlı olarak 40.000 €'ya kadar para
cezasına neden olabiliyor. (5)
Birleşik Krallık: 2050 yılında aşırı
sıcaklar 27,1 milyon işçiyi ciddi sağlık risklerine maruz bırakabilir
Autonomy Enstitüsü'nde yapılan son araştırma raporu,
önümüzdeki on yıllarda BK'de milyonlarca çalışanın tehlikeli çalışma
sıcaklıklarına maruz kalacağını gösteriyor.
Bu rapor, iklim krizinin, aşırı sıcakları önümüzdeki
yıllarda BK işçileri için nasıl büyüyen bir sorun haline getireceğini özetlerken,
işyerlerinin uyarlanmasına ve işçilerin gerekli aciliyet doğrultusunda
korunmasına yardımcı olacak bir dizi politika önerisi de sunuyor.
Özetle; “2020'lerin sonunda, BK'deki çalışanların
neredeyse üçte ikisinin kendilerini 35 °C'nin üzerindeki sıcaklıklarda, aşırı
sıcak hava dalgalarında çalışırken bulabilecekleri tespit edildi. 2050 yılına
gelindiğinde, aşırı yaz sıcak dalgaları 27,1 milyon çalışanın tehlikeli
sıcaklıklara maruz kalmasına neden olabilir. Diğer yandan, uluslararası alanda,
Birleşik Arap Emirlikleri, İspanya ve Kıbrıs gibi diğer birçok devletin azami
çalışma sıcaklıkları için yasal yönergeleri bulunuyor. Ayrıca, son zamanlarda yaşanan aşırı hava
olayları nedeniyle, Yunanistan ve ABD gibi ülkeler ya geçici maksimum sıcaklık
önlemleri aldılar ya da işyerinde aşırı sıcaklığın azaltılması için yeni
politikalar hazırladılar. Bu artan risklere rağmen, BK mevzuatı şu anda işyeri
için herhangi bir minimum veya maksimum sıcaklık belirtmiyor”. (6)
Nitekim BK’deki tepkiler sonucunda İşçi Partisi
harekete geçti. Şu anda iktidarda bulunan bu partinin hazırladığı İstihdam
Hakları Yasa Tasarısı Lordlar Kamarasında bulunuyor. Her
ne kadar başlangıçta pek çok kişinin beklediği gibi önemli ölçüde sulandırılmış
olsa da bu yasa tasarısı bu hükümetten gelen nadir olumlu bir müdahaleyi temsil
ediyor. Ancak, sıcaklıklar arttıkça çok sıcak havalarda işçi güvenliğini sağlamaya
yönelik hükümlerin düzenlemede yer almaması büyük bir eksiklik: (7)
Türkiye’deki yeni İklim Kanunu aşırı
sıcaklar karşısında işçilerle ilgili önlemler getiriyor mu?
Türkiye’de ise temmuz ayında bir kanun çıkarıldı. Resmî
Gazete’nin 9 Temmuz 2025 tarihli sayısında yayımlanan İklim Kanununda, toplumu
koruyucu bazı önlemleri içermesi beklenirdi. Kömür madencilerinin, termik
santral çalışanlarının bozulan sağlıklarını iyileştirmeye yönelik sağlık
programları; orman yangınlarına, sel vb. hava olaylarına koşan itfaiyecilerin,
orman işçilerinin, afet birimleri emekçilerinin, sıcak ve soğuk hava
dalgalarında açık havada, denizde, tarlada, işyerlerinde çalışmak zorunda
bırakılan emekçilerin iyi oluşlarını koruyan önlemler alınması gibi.
Oysa İklim Kanunu bu ilkelere göre hazırlanmış ve
aşırı sıcaklıklarda çalışan işçileri korumayı içeren bir kanun olmadığı gibi,
aşırı ısınmayı azaltan özellikle karbondioksitin atmosferden emilerek uzaklaştırılmasında
rolü bulunan yutak alanlar olarak ormanların, denizlerin, bitki örtüsünün,
sulak alanların korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, artırılması için
somut politika araçları belirtmiyor, sadece sözel olarak “tedbirler alınır”
deniliyor: Dolayısıyla, kanunda salımların atmosferden uzaklaştırılması konusu
da boşlukta bırakılıyor. Kaldı ki İklim Kanunuyla aynı zamanda TBMM gündeminde
olan “95 sayılı torba kanun” zeytinlikleri madenciliğe açıyor, ormanlarda, özel
çevre koruma bölgeleri, sulak alanlar ve öteki korunan alanlarda madenciliği
daha da kolaylaştıran düzenlemeler getiriyor. (8)
Küresel ısınmadaki artış yeni emek
koruyucu önlemleri zorunlu kılıyor
Bu çerçevede TUC, maksimum sıcaklığın 30°C (yorucu
işler yapanlar için 27°C) olması çağrısında bulunuyor. Ancak bu mutlak bir
azami değer olarak düşünülüyor. İşverenler, sıcaklık 24°C'nin üzerine çıkarsa
ve çalışanlar kendilerini rahatsız hissederse, bu azami sınırın aşağıya çekilmesi
gerektiği belirtiliyor.
Kapalı mekânlarda makul bir sıcaklık sağlamak çok zor
değildir. Çoğu zaman basitçe insanları doğrudan güneş ışığından uzaklaştırmak
veya işçilerin bir pencere açmalarına izin vermek ya da sağlıklı klimalı
ortamlarda çalışmalarını sağlamak gibi önlemler alınabilir. Ancak, her ne kadar
işçi ve işyeri sağlığı ile ilgili yönetmelikleri sadece kapalı işyerleri için
geçerli olsa da bu durum, işverenlerin dışarıda çalışan işçilere karşı bir
yükümlülüğü olmadığı anlamına gelmez. Örneğin inşaat işçileri, tarım işçileri,
turizm işçileri, belediye temizlik işçileri ve sıcak kabinlerde çalışan
şoförler konusunda işverenlerin, işçilerin sağlık ve güvenliklerini korumak
için genel bir görevleri vardır. İşverenler, işçiler için sağlık riski içermeyen,
güvenli bir çalışma ortamı sağlamalıdırlar.
TUC’ye göre, işverenlerin işyerleri serin tutmak için
atabileceği sekiz adım söz konusudur:
1. Güneşten korunma:
Uzun süre güneşe maruz kalmak açık havada çalışanlar için tehlikelidir, bu
nedenle işverenler ücretsiz güneş kremi sağlamalıdır.
2. Esnek çalışmaya izin
vermek: Personele daha erken gelme veya daha geç kalma şansı vermek,
onların yoğun saatlerde işe gidip gelmenin boğucu ve rahatsız edici
koşullarından kaçınmalarını sağlayacaktır. Patronlar ayrıca sıcak havalarda
personelin evden çalışmasına olanak sağlamayı da düşünmelidir.
3. İşyeri binalarını
serin tutmak: Pencereleri açmak, vantilatör kullanmak, personeli
pencerelerden veya ısı kaynaklarından uzaklaştırmak gibi basit adımlar atılarak
işyerleri daha serin ve daha katlanılabilir tutulmalıdır.
4. İşyerlerini iklime
dayanıklı hale getirmek: Havalandırma, hava soğutma ve enerji verimliliği
önlemleri alarak binalar giderek artan sıcak havaya hazırlıklı hale
getirilmelidir.
5. İşyeri kıyafet kurallarını geçici
olarak gevşetmek: İşçileri normalden daha rahat
kıyafetlerle çalışmaya teşvik etmek (ceketleri ve kravatları evde bırakmak) onların
serin kalmalarına yardımcı olacaktır.
6. Personelin rahat
etmesini sağlamak: Personelin sık sık mola vermesine izin vermek ve ücretsiz
soğuk içecek tedarik etmek çalışanların serin kalmasına yardımcı olacaktır.
7. İşçilerle ve
sendikalarıyla konuşmak ve onları dinlemek: Personelin aşırı sıcaklarla en
iyi nasıl başa çıkılacağı konusunda kendi fikirleri olacaktır.
8. Dışarıda çalışanlar
için makul saatler ve gölgelik alanlar oluşturmak: Dışarıdaki görevler, UV
radyasyon seviyelerinin ve sıcaklıkların en yüksek olduğu 11:00-15:00 saatleri
arasında değil, sabah erken ve öğleden sonra geç saatlerde planlanmalıdır.
Patronlar mümkün olan yerlerde gölgelikler/ gölgelikler sağlamalıdır. (9)
Ancak ne BK’de (ne de Türkiye’de) işçi sağlığı ve
işyeri yönetmeliklerinde azami işyeri sıcaklığına ilişkin herhangi bir hüküm
mevcut. BK’de sadece ‘makul sıcaklık' ifadesi var, ancak "makul "ün
ne olduğu konusunda bir fikir birliği yok.
Türkiye’de bu konu “İşyeri Bina
ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin Yönetmelik’te
“ortam sıcaklığı” başlığı altında 21. Madde ile aşağıdaki şekilde düzenlenmiş
durumda.
“Madde 21- İşyerinin ve yapılan işin
özelliğine göre pencerelerin ve çatı aydınlatmalarının, güneş ışığının olumsuz
etkilerini önleyecek şekilde olması sağlanır.”
Görüldüğü gibi burada da herhangi bir azami ısı
derecesinden söz edilmiyor. Bu yüzden birçok işçi sadece rahatsız edici değil,
aynı zamanda vücutlarına zarar verebilecek sıcaklıklarda çalışmak zorunda kalıyor.
Yapılan toplu iş sözleşmelerinde ise genel olarak, bu konuya ait herhangi bir
düzenleme bulunmuyor.
Yönetmelik ve toplu iş sözleşmelerinde ortam
sıcaklığının azami sınırının belirtilmemiş olması büyük bir eksikliktir. Küresel
ısınmanın ulaştığı düzey itibarıyla bu konuda acilen düzenlemelerin yapılması
gerekiyor. Herhangi bir düzenlemenin olmadığı dış mekânda çalışan işçiler için
de azami sıcaklık derecesinin belirlenmesinin yanı sıra ilave önlemlerin
alınması da gerekiyor.
Sonuç
Türkiye’de yapılan toplu iş sözleşmelerinde de (TİS) genelde
böyle bir madde bulunmuyor. Oysa işçi sendikalarının da bundan böyle görevlerinden
birisi de bu tür düzenlemeleri TİS’lere sokmak olmalıdır. İşyeri sendika
temsilcilerinin görevleri de bu sıcaklıkların kontrolü ile ilgili olmak üzere
genişletilmelidir. İşçilerin günün en sıcak saatlerinde dışarıda olmamaları
için işlerin farklı şekilde organize edilmesi veya gölgelendirme yapılmasını
sağlamak talep edilmelidir. Ayrıca dışarıda çalışan işçilere de güneşten korunma
ve yaz boyunca yeterli içme suyu sağlanması talep edilmesi gerekir.
Bu bağlamda talepler şöyle olabilir:
●Tüm işlerin durması ve tüm çalışanların
faaliyetlerini durdurması gereken bir sıcaklık sınırı belirlenmelidir.
●İşverenler, işçileri doğrudan güneş ışığı gibi yüksek
sıcaklığın en kötü etkilerinden korumaya dönük, en uygun sığınma alanları
olacak şekilde işyeri ortamlarını sağlamakla yükümlü tutulmalıdır.
●Molalar aşırı sıcaktan korunmayı sağlayarak
çalışanlara dinlenme ve vücut ısılarını düzenleme fırsatı verdiğinden, özellikle
açık havada çalışanların gölgede düzenli olarak barınmaya ihtiyacı vardır. Korunaklı
düzenli molalar verilmesini sağlanmalıdır. Gece çalışmasıyla ilişkili riskler dikkate
alınarak, ilave molalar tercih edilmelidir.
●Uzun süren aşırı sıcak dönemleriyle başa çıkmak için,
gün boyu veya birkaç günlük iş bırakmanın uygulanması gerekebilir çünkü bu
olaylar sırasında ortaya çıkan sağlık etkileri işçiler üzerinde bütüncül olarak
görülür. Bu nedenle işi durdurma ya da iş bırakmaya izin verilmelidir.
●Son olarak bu önlemlerin mevzuatta yer alması yeterli
olmaz. Bu konudaki başarı kurumsal farkındalığa, uyumluluğa ve iş ve çalışma otoritelerinin
aktif gözetimine bağlıdır. İklim değişikliği ilerde zorluklar yaratmaya devam
edecek ve giderek daha öngörülemez hale gelen bir ortamda çalışanların
güvenliğini ve refahını artırmak için önümüzdeki yıllarda daha fazla
düzenleyici gelişmeyi muhtemel kılacaktır.
Türkiye’ye gelince, son T. Maden İş’in grevinin
ertelenmesinde görüldüğü gibi, birçok işçi hakkı yasada mevcut iken
uygulanmasına izin verilmemekte, bu haklar yok sayılmaktadır. Küresel ısınmanın
beraberinde getirdiği işçiler açısından ortaya çıkacak risklerin önlenmesi
ancak bu yasal düzenlemelerin ardında durabilen işçilerden yana tutum alabilen
demokratik bir siyasal iktidar ile mümkün olabilir.
Dip notlar:
(2) Agr.
(3) https://tribunemag.co.uk/extremely-hot-worker-summer
(23 July 2025).
(4) Health
and safety – time for change | Temperature, TUC (July 2025).
(5) https://www.velascolawyers.com/en/employment-law-2/climate-change-and-its-impact-on-labour-rights-in-spain
(23 March 2025).
(6) https://autonomy.work/portfolio/extreme-heat
(26 May 2025).
(7) https://tribunemag.co.uk/extremely-hot-worker-summer
(23
July 2025).
(8) Aykut
Çoban, “İklim Kanunu: Emekçinin ve Doğanın Aleyhine, Sermayenin Çıkarına”, Tez-Koop-İş
Sendikası gençemek dergisi (Ağustos sayısında yayımlanacak).
(9) https://www.tuc.org.uk/news/workplace-temperatures-week-action (19
May 2025).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder