ODTÜ Grevinin Düşündürdükleri
Mustafa Durmuş
10 Ağustos 2025
“Gelin canlar bir olalım
Zalime karşı çıkalım
Yoksulun hakkını alalım
Tevekkeltü taalallah.”
(Pir Sultan Abdal)
1980 öncesinde bir mülkiye öğrencisi olarak, sadece
devrimci ODTÜ öğrencilerinin protesto eylemlerine destek olmak için gittiğim
ODTÜ’ye bu sefer, devrimci bir sınıfın, işçi sınıfının bir parçası ODTÜ
işçilerinin haklı ve tamamen yasal grevlerini desteklemek için gittim.
Okul tatil olsa da temsili sayıda öğrenci de grevci
abilerini ve ablalarını desteklemek için oradaydı. Grevi örgütleyen yetkili sendika
TÜRK-İŞ’e bağlı TEZ-KOOP-İŞ Sendikası, başta Gn. Başkan Haydar Özdemiroğlu ve
diğer merkez yöneticileri ve Ankara şubelerinin yöneticileri olmak üzere tam
kadro oradaydı. Onurlu basının temsilcileri ve bazı muhalefet partilerinin
sözcüleri de destek için grev alanına geldiler. Coşkulu halaylarla, türkülerle,
sloganlarla grev devam etti.
İşçiler arasındaki rekabet zararlıdır
Bilindiği gibi, işçi sendikalarının tarihsel olarak
ortaya çıkışları iki ihtiyacı karşılamak için gerçekleşmiştir: Emek sömürüsünü
azaltmak, ücret ve diğer sosyal haklarını genişletmek ve (en az onlar kadar
önemli) patronların işçileri bölmelerine ve birbirlerine karşı kullanmalarına
engel olmak.
Bu ikinci husus son derece önemli çünkü günümüzde siyasal
iktidarın bürokratları, tıpkı GSB ve diğer başka kamu işyerlerinde yaptıkları
gibi, işçileri bölüp-parçalayıp-yönetme siyasetini sürdürüyor. Nitekim her
türden destekle büyütülen ve TEZ-KOOP-İŞ’i zayıflatmak ve işçiyi işveren
karşısında güçsüz bırakmak için aynı konfederasyona üye bir sendikanın
bindirilmiş kıtaları, bir süredir kamu işyerlerinde yaptığı saldırıları sürdürüyor.
Bunu da bu siyasal iktidar ayakta kaldığı sürece sürdürecekler gibi görünüyor.
Oysa sendikalar sadece emek sömürüsünü azaltmak ve
işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek için değil, aynı zamanda işçileri bir
arada tutmak için de kurulan örgütlerdir. Bu onların tarihsel misyonlarıdır. Grevler
ise bu rekabeti kırmaya ve ortak bir düşmana karşı ortak bir kimlik oluşturmaya
yardımcı olan eylemlerdir. Bu yüzden de her iki sendikaya üye işçilerin vereceği
tepki, “işçilerin birliğini savunmak” hedefli olmalıdır.
KÇP imzalandı, bu grev de neyin nesi?
İkinci önemli konu
işçilerin KÇP imzalanmış olmasına rağmen neden greve gittikleri konusu. Bu
önemli çünkü kamuoyunda özellikle de sendikalar aleyhine yayılan dezenformasyon
sonucunda işçilerin aslında çok kazandıkları ama gözleri bir türlü doymadığı
için greve gittikleri yönünde.
Peşinen söylemekte fayda var: İşçiler greve gitmeyi
genelde istemezler. Çünkü grev belirsizliklerle doludur, başarı kesin değildir,
başarılı olunsa bile sonrasında işten atılma ve sürgün edilme ve tacize uğrama
riski yüksektir.
O halde sabah 8.30’da Ankara’da 30 derecelik sıcakta
grevi başlatmanın nedeni nedir? Çünkü işçilerin başka çaresi kalmadı. Son silah
olarak grev silahını çektiler. Nasıl mı, şöyle:
27 Şubat’ta başlayan müzakere süreci büyük bir
ciddiyetsizlikle sürdürüldü ve Kamu Çerçeve Protokolü süreci 2 Ağustos 2025 Cumartesi
günü tamamlanabildi. İmzalanan protokol ise başlangıçta Konfederasyonlar
tarafından sunulan teklifin oldukça aşağısında kaldı.
Görünürde yüzde 24, gerçekte yüzde 6 zam!
Kısaca, Aralık 2024’te 100 birim ücret alan bir
işçinin ilk altı aylık dönem için aldığı yüzde 24’lük zam, enflasyon karşısında
neredeyse tamamen eridi. 124 birimlik ücretin Haziran 2025’teki gerçek değeri
106,28 birim oldu. Bir başka deyişle, işçinin aldığı yüzde 24’lük zam, gerçekte
yüzde 6,28’lik reel artışla sınırlı kaldı.
Bu durum, 600 bini aşkın kamu işçisinin yedi ay
boyunca gerçekte yüzde 6’lık bir ücret artış oranı için bekletildiğini; ayrıca imzalanan
KÇP’ nin, işçi tarafının mali olmayan pek çok talebine sırt çevirdiğini
gösteriyor.
TEZ-KOOP--İŞ ne istiyor?
Sendika ile ODTÜ işvereni arasında yapılan sözleşmenin
süresi 31 Mart'ta sona eriyor. Sözleşmenin yürürlük süresi 1 Ocak’a çekilmek
isteniyor. Sözleşmede 6 ay süreli ücretsiz refakat izni var ama ücretli refakat
izni yok. 10 güne kadar ücretli refakat izni talep ediliyor. Tutuklu ve hükümlü
işçilerin, bu durumlarının devam etmesi halinde, ihbar sürelerinin sonunda iş
akitlerine son veriliyor. Bu sürenin 6 aya kadar uzatılması talep ediliyor.
Yukarıdaki talepler ODTÜ işvereni tarafından kabul
edildi ancak aşağıdakiler konusunda işveren hala ayak diretiyor:
İlki, birinci yıl ikinci altı ay ücret zammı hükümetin
söz verdiği şekilde yüzde 16 olarak uygulansın.
İkincisi, protokolde imza altına alınan yüzde 3 ve
yüzde 7 oranındaki primlerin kime ve nasıl verileceği net değil. Sendika ise
tüm işçilere yüzde 7 oranında risk priminin sözleşmelerdeki mevcut oranlara
ilave olarak verilmesini istiyor.
Üçüncüsü, işyerinde esnek çalışma uygulamasına son
verilsin. Cumartesi akdi, pazar günü ise resmî tatil günü olarak sözleşmeye
yazılsın.
Son olarak, kimlik kartı yenilenmeyen güvenlik görevlilerinin
iş akdi feshedilmesin. Bu işçiler işyerinde başka işlerde değerlendirilsinler.
Sonuç olarak
Sıralanan bu gerekçelerden dolayı ODTÜ grevi sadece
yasal değil, aynı zamanda haklı bir grevdir ve talep edilen dört düzenleme kabul
edilene kadar sürdürülmelidir.
Ayrıca ODTÜ grevi herhangi bir grev değildir. Ülkedeki
otoriter korporatist yapılanmaya bir tepkidir. Dolayısıyla da bu grevin özünde
özgürce toplu iş sözleşmesi yapma hakkı talebi vardır. Ayrıca bu grevin mali ya da diğer sözleşmeye
bağlı konular dışında çok önemli boyutları söz konusudur:
-Grevler, işçi sınıfının dünyayı değiştirme gücüne
sahip olduğunu anlaması için önemli bir ilk adımdır. İşçilere kapitalizmin
doğası ve kendi kolektif güçleri hakkında bir şeyler gösterirler.
-Grevler işçilerin günlük sömürü rutinini kırmalarını sağlar.
Eğer işçiler basitçe konumlarını kabul eder ve asla karşı koymazlarsa, sefalet
düzeyine çekilirler. Oysa grev süreci işçilere kolektif güçlerini hissettirir.
Grev işçilerin kendilerine olan güvenlerini artırır.
Birçok grevci aynı zamanda kime güvenecekleri, nasıl bir etki yaratacakları,
sendika liderlerinin rolü, tabanı örgütleme ihtiyacı, devletin rolü gibi daha
geniş sorularla karşı karşıya kaldıklarını fark eder.
Düşünceler en çok sıcak mücadele içinde değişir.
İnsanlar kendi koşullarını değiştirmeye çalıştıkça, deneyimleri toplumdaki
egemen fikirlerin çoğuna meydan okuyabilir. Bu yüzden de grevler ırkçılık,
cinsiyetçilik, mezhepçilik ve homofobi gibi aşırı sağcı düşüncelerin
yumuşamasına katkıda bulunabilir.
Son olarak grevler aynı zamanda daha geniş
mücadelelere dönüşme yeteneğine de sahiptir. Çünkü işçiler grevlerden her
grevin içinde politik bir mücadele olduğunu öğrenirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder