‘İyi Cuma Anlaşması’ndan Türkiye’deki
barış süreci için çıkartılacak dersler
Mustafa Durmuş
15 Ağustos 2025
İktidar Blokunun “Terörsüz Türkiye”, buna karşılık
Kürt Ulusal Hareketinin “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” olarak
adlandırdıkları bu süreçte, PKK’nin feshi ve sembolik silah bırakmanın ardından
önemli bir adım daha atıldı ve TBMM’de “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi
Komisyonu” kuruldu. Bu aşama önemli zira uzunca bir süredir başta Kürt tarafı
ve CHP olmak üzere muhalefet de Kürt Sorununun çözüm yerinin Meclis olduğuna
işaret ediyordu.
Gizlilik mi devletin gölgesi mi?
Ancak Komisyonun ilk toplantısına, Komisyonda bu yönde
alınmış bir karar olmamasına rağmen, Meclis Başkanının davetiyle, güvenlik
bürokrasisinin adeta çıkarma yapması ve toplantının gizli yapılması Komisyon
çalışmalarının bağımsızlığı konusundaki soru işaretlerini artırıyor.
Dolayısıyla da bu Komisyonun şeffaf ve demokratik bir biçimde çalışması
konusundaki endişeleri büyütüyor.
Ayrıca kamuoyunda AKP iktidarının geçmişteki tutumundan
dolayı (Dolmabahçe Mutabakatının sonlandırılması gibi), her an bu görüşmeleri
sonlandırma korkusu yaşanıyor bu da sürece verilen toplumsal desteğin
büyümesini önlüyor. Her olayı emperyalizm ve komplo teorileri ile açıklamayı
seven ulusalcıların karşı propagandası ve bu yönde bazı aşırı sağcı partilerin
sürece karşı ortak mitingler düzenlemeye başlamaları ise sürecin bıçak sırtında
yürümesine neden oluyor.
Kuzey İrlanda iç savaşı deneyimi
Tüm bunlar haklı olarak kafa karıştırıyor. Diğer
yandan barış umudu toplumun çoğunluğunda sürüyor. Bu gelişmeleri sağlıklı yorumlayabilmek
için benzer sorunları benzer yöntemlerle başarılı bir biçimde çözmüş olan bazı
ülkelerin deneyimlerine bakmak yararlı olacaktır. Bu deneyimlerin başında kuşkusuz
Kuzey İrlanda geliyor.
Kuzey İrlanda, 1960'ların sonlarından 1998’e kadar, The
Troubles (sorunlar) olarak adlandırılan ve İrlanda Cumhuriyeti ile yeniden
birleşmek isteyen Cumhuriyetçiler (çoğunlukla Katolik) ile Birleşik Krallık'ın
bir parçası olarak kalmak isteyen Birlikçiler (çoğunlukla Protestan) arasında,
siyasi ve dini açıdan derin bir kutuplaşmaya yol açan bir iç savaş yaşadı. Bu
savaşta, 3 bin beş yüzden fazla insan hayatını kaybederken, on binlerce sivil
ve asker yaralandı ve tüm topluluklar derin bir bölünme yaşadı. Şiddet, Kuzey
İrlanda'nın ötesine de yayıldı ve İngiltere ve İrlanda Cumhuriyeti'ne yönelik
saldırılar gerçekleşti. (1)
Ancak, bu aşırı kutuplaşma ve mezhepçi şiddete rağmen,
Kuzey İrlanda uçurumun kenarından geri dönmesini bildi. ‘İyi Cuma Anlaşması' olarak
da bilinen ‘Belfast Anlaşması’ 1998 yılında imzalandı ve ardından karmaşık ama
büyük ölçüde başarılı bir barış süreci başlatıldı. Bu yazıda başarılı barış
görüşmelerinin nasıl sağlanabildiğini ait bazı saptamalar var. Ama öncelikle Kuzey
İrlanda’daki iç savaşın bazı nedenlerine kısaca göz atmakta yarar var.
İç savaşın nedenleri?
Kuzey İrlanda'daki çatışmalar, yüzyıllardır süren
siyasi ve dini bölünmelerden kaynaklanıyordu ancak bunlara; Katoliklere konut,
istihdam ve siyasi temsil konusunda sistematik ayrımcılık yapılması, birçok
Katolik'in oy kullanma hakkının olmaması gibi nedenler de eklenince, çatışmalar
1960’lar sonrasında hız kazandı. 1990'lara gelindiğinde
kutuplaşma zirveye ulaştı. Katolikler ve Protestanlar ayrı mahallelerde
yaşıyor, ayrı okullara gidiyor ve nadiren etkileşime giriyorlardı. (2)
Ancak 1990'lara gelindiğinde çatışan her iki taraf da
şiddet ve askeri yöntemlerle bu savaşı kazanamayacağını anladı. İrlanda
Cumhuriyet Ordusu (IRA) Birlikçilerin arkasındaki İngiltere devleti gibi güçlü militarist bir devlete karşı askeri bir zafer
elde edemezdi. İngiliz ordusu ve İngiltere’ye sadık milis güçler
Cumhuriyetçileri tamamen bastıramazdı. Arada kalan halk ise şiddetten bıkmıştı.
Ayrıca savaş nedeniyle çökme noktasına gelmiş olan
ekonomideki işsizlik, yoksulluk gibi sorunlar ancak barış altındaki bir
ekonomide çözüme kavuşturulabilirdi. Nitekim Kuzey İrlanda'nın ekonomisi, barış
anlaşmasının ardından önemli ölçüde iyileşti. Ekonomi büyüdü ve demokrasiyi
güçlendirdi. İyileşen ekonomi ise siyasal ve mezhepsel bölünmeleri azalttı.
Türkiye’deki “savaş”
Diğer yandan Türkiye’deki durumun Kuzey İrlanda’dan biraz
farklı olduğunun altını çizmek lazım. Öncelikle Türkiye’de çarpışan taraflar
devlet ve PKK idi. Yani Hizbullah (ve kontrgerilla) gibi dönemsel olarak devlet
tarafından kullanılan yapılar dışında sürekli bir milis güç mevcut değildi. Bu
nedenle de Türkiye’de yaşananları Kuzey İrlanda’daki gibi bir “iç savaş” olarak
nitelemek doğru olmayabilir.
Ayrıca IRA Güney İrlanda ile birlikte ulusal birliğini
kurmak istiyor, buna karşılık Birlikçiler ve İngiltere buna karşı çıkıyordu.
Türkiye’de ise Kürtler açısından, Türkiye sınırlarının dışında Irak’ta
Saddam’ın devrilmesinin ardından kurulan ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin
dışında ilhak edilebilecek bir devlet yoktu. Rojava’da kurulan ise ulus devleti
reddeden, bildik devlet yapılanmasından farklı bir yapılanmaydı. Zaten 1999’dan
sonra Kürt Ulusal Hareketi ulus devleti aşan bir demokratik konfederal
yapılanmayı savunmaya başlamıştı. En önemlisi ise hukuk devleti olma anlamında,
Türkiye’deki İktidar Blokunu dönemin İngiliz devletiyle, kıyaslamak doğru olmaz.
İngiltere burjuva demokrasisinin ana özelliklerine sahipken, Türkiye’de bugün açık
bir otoriter rejim hüküm sürüyor.
Buna rağmen her iki ülkedeki silah bırakma ve barış
süreçlerinin ilerleyişleri arasında önemli bir benzeşim söz konusu.
‘İyi Cuma Anlaşması’
Kuzey İrlanda’da 10 Nisan 1998’de taraflar arasında tarihi
bir barış anlaşması (İyi Cuma Anlaşması) imzalandı. Buna göre hükümetin oluşumu
çatışan taraflarca birlikte gerçekleştirilecek, böylece birlikte yönetim ilkesi
hayata geçirilecekti. Bu durum Birlikçiler ve Cumhuriyetçilerin iş birliği
içinde çalışmak zorunda olduğu yeni bir Kuzey İrlanda Meclisinin kurulmasını gerektiriyordu.
Ancak Kuzey İrlanda Meclisi, Birlikçiler ve Cumhuriyetçiler arasındaki derin
bölünmelerin kolay kolay ortadan kaldırılamaması nedeniyle birçok kez
çöktü. Yine de siyasi krizlerin
ortasında bile, büyük çaplı şiddet olayları tekrarlanmadı.
Buna karşılık anlaşmanın hayata geçirilmesi hiç de kolay
olmadı. Öyle ki üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen, İngiliz devleti hala İyi
Cuma Anlaşmasını feshetmeye çalışıyor.
Biraz geriye gidersek, 2014 yılında İngiliz ve İrlanda
hükümetleri ile Kuzey İrlanda’daki beş ana siyasi partiden dördü Stormont House
Anlaşması'nı imzalamıştı. Anlaşma, Troubles sırasında meydana gelen ölümlerle
ilgili çözülmemiş davaları incelemek üzere bağımsız bir tarihsel soruşturma
birimi ve insanların akrabalarının Troubles ile ilgili ölümleri hakkında bilgi
arayabilmelerini ve bu bilgileri (aracılar aracılığıyla) özel olarak
alabilmelerini sağlayacak bir bilgi oluşturma birimi kurulmasını önerdi. Bu birime
sağlanan bilgiler, yasal işlemlerde delil olarak kabul edilmeyecekti. Ayrıca,
büyük bir sözlü tarih arşivi ve daha geniş uzlaşma çabalarına öncülük edecek
bir uygulama grubu kurulması da öngörülüyordu.
Keskin dönüş!
Yıllar süren gecikmelerin ardından, İngiltere devleti nihayet
2020 yılında Stormont House Anlaşması'nın miras mekanizmaları için yasama
sürecini başlatmayı taahhüt etti. Ancak birkaç hafta sonra devlet keskin bir U
dönüşü yaparak, dönemin başbakanı Boris Johnson Kuzey İrlanda sekreterini
görevden aldı ve Stormont House Anlaşması'nı iptal ederek, bunun yerine
Troubles ile ilgili suçlara genel af getirilmesini istedi. Bu karar, Kuzey
İrlanda'da görev yapmış İngiliz ordusu gazilerine karşı bir “cadı avı” yürütüldüğü
yönündeki yanıltıcı söylemlerle desteklendi (1998’den bu yana sadece bir gazi
başarıyla yargılandı) (3).
Yani başarılı demokratik geçişler bile kolay olmuyor, kırılgan
olabiliyor zira kalıcı bir zafer elde etmek çok zor. Bu mücadele sürgit bir
mücadele. Bu yüzden de demokratik ittifaklar sürekli olarak güçlendirilmeli ve
demokratik mücadele kesintisiz sürdürülmelidir. Uzlaşma ve
kapsayıcılık barış için gereklidir. Demokrasi, tam zaferle ilgili olmaktan
ziyade, şiddet olmadan derin anlaşmazlıkları yönetmekle ilgilidir. Kapsayıcılık,
gelecekteki radikalleşmeyi önler; marjinal gruplara yönetimde söz hakkı verilmelidir.
(4)
Bir başka anlatımla, çoğunluk yönetimi tek başına
derin bölünmeleri çözemez. Sadece gerçek anlamda çoğulcu bir demokratik
toplumda, azınlıklar seslerini duyurabilirler ve şikayetlerini dile
getirebilirler. Ülke yönetimini bütün tarafları kapsayacak şekilde
yapılandırmak, gelecekte radikalleşmeyi önleyebilir. Bunun için de
marjinalleşmiş sesleri gerçek anlamda dahil etmek için ülkedeki barış
çabalarına paralel bir biçimde demokratikleşme girişimleri hızlandırılmalıdır.
Silahların teslimi
IRA ve İngiltere’ye bağlı Birlikçi milisler, siyasi
katılım karşılığında silahlarını teslim etmeyi kabul ettiler. Buna karşılık tarihsel
olarak Birlikçi milislerin hakimiyetindeki polis teşkilatı yeni bir toplum
polisliği sistemi ile değiştirilecekti. İki yıl hapis yatmış ve barış sürecini
kabul etmiş tüm paramiliter tutuklular serbest bırakıldı. Vatandaşlar, “İngiliz”,
“İrlandalı” veya her ikisi olmayı seçebilirdi. Kuzey İrlanda, gelecekte
yapılacak bir referandumda, aksi kararlaştırılmadıkça, Birleşik Krallık'ın bir
parçası olarak kalacaktı.
“Kuzey İrlanda uçurumun kenarından nasıl
döndü?”
Asıl yanıtlanması gereken soru budur. İlk olarak,
her iki taraf da askeri yöntemlerin bir çözüm olmadığını kavradı. Silahlı
mücadeleden uzaklaşmak, silah bırakmak ve demokratik çözüm yöntemlerine
odaklanmak, İyi Cuma Anlaşması’nın imzalanmasının ilk koşulu oldu.
İkinci olarak,
anlaşmanın çok öncesinde gizli görüşmeler ve arka kapı diplomasisi yürütüldü.
Birçok önemli çalışmanın bu görüşmelerde yapıldığı ortaya çıktı. 1990'ların
başında, İngiliz ve İrlanda hükümetleri IRA ve Birlikçilerle gizli müzakereler
başlattı. Bu, siyasi açıdan riskli bir adımdı çünkü birçok kişi bunu “teröristlerle
konuşmak” olarak görüyordu. Ancak bu görüşmeler, her iki tarafın da kamuoyu
baskısı olmadan olası çözümleri denemelerine olanak tanıyarak barışın
temellerini attı. Son olarak, AB ve ABD yönetimi, bu barış anlaşmasının
sağlanmasında çok önemli rol oynadılar. Bu süreçte İrlanda diasporası bu
devletleri harekete geçirdi.
Özetle, tıpkı Türkiye’de devletin İmralı ile yaptığı gizli
görüşmelerde olduğu gibi, bu görüşmeler çatışmaların sona erdirilmesinde ve
kalıcı bir barışın inşa edilmesinde başvurulan bir yöntem olarak yaygın biçimde
kullanılıyor.
İyi Cuma Anlaşması deneyiminden
çıkartılacak dersler
İlki, Kuzey İrlanda
gibi coğrafi olarak da bölünmüş bir toplum şiddetten uzaklaşabiliyorsa, kutuplaşmayı
azaltabiliyorsa, çatışmalara son verip barış yapabiliyorsa, benzer sorunları
yaşayan bir başka ülke de bunu başarabilir. Ülkeler daha derin bir bölünmeye ve
iç savaşa sürüklenmek zorunda değildir.
Yani kutuplaşma geri döndürülemez bir olgu değildir,
ancak kutuplaşmanın ortadan kaldırılması sadece kınamalarla değil, öncelikle
sağlıklı diyalog yollarının açılmasıyla ve tarafların hiçbir kısıt altında
kalmadan, herhangi bir tecrit söz konusu olmadan fikirlerini
söyleyebilmeleriyle mümkündür.
İkincisi, tarafların
korkularını anlamak ve kabul etmek çözümü kolaylaştırabilir. Nitekim Kuzey İrlanda’daki
barış süreci, her iki tarafın korkularını da cesurca ele aldığı için işe
yaradı. Üçüncüsü, uzlaşma ve adaletin sağlanması dengeli bir biçimde yürütülmelidir.
Nitekim Kuzey İrlanda toplu yargılamalardan kaçındı, buna karşılık yeni bir
toplum polisliği, hakikat komisyonları ve uzlaşma programları gibi yeni yapılar
inşa etti. Böyle kurulan bir denge daha fazla şiddetin önlenmesine de yardımcı
oldu. Çünkü tarihsel adaletsizlikleri görmezden gelmek, eski yaraların depreşmesine
neden olur.
Sonuç olarak
Kuzey İrlanda'nın geçirdiği dönüşüm, kutuplaştırılmış
toplumların bile çatışma yerine çatışmasızlığı, savaş yerine barışı sağlayabileceğini
kanıtlıyor. Bu aynı zamanda Türkiye açısından olası bir iç savaşı da
önleyebilecek bir çözüm olarak görülmelidir. Ancak Türkiye’de acilen başka
şeylerin de hayata geçirilmesi lazım:
▪Barış süreci hukuksal güvence altına alınmalı ve
Komisyon bu yönde yetkilendirilmeli ve görevlendirilmelidir.
▪Sayıları on binleri bulan siyasi tutsaklar (başta
hasta ve yaşlılar ve kadınlar olmak üzere) özgürlüklerine kavuşturulmalıdır.
▪Barış görüşmelerine paralel biçimde ülkeyi
demokratikleştirecek adımlar gecikmeden atılmalı, kayyımlara ve ülkede başta
CHP olmak üzere diğer toplumsal muhalefet üzerindeki baskılara son verilmelidir.
▪Ülkedeki tüm topluluklarla, ötekileştirilmiş olan,
baskı altındaki farklı kültür ve kimliklerle sağlıklı diyaloglar kurulmalıdır. Bu
yönde tarihsel adaletsizliklerle hesaplaşılmalıdır.
▪Çatışmalara son verilmesi ve ölümlerin durdurulması
için Barış Bildirgesini imzalayan ancak ardından işlerine son verilen Barış
Akademisyenleri işlerine daha fazla bekletilmeden geri döndürülmelidir.
▪Son olarak, barış ve demokrasiyi kalıcı kılabilmek
için ekonomide demokrasiyi sağlayacak adımlar atılmalı, ekonomik eşitsizlikler asgariye
indirilmelidir. Bu yönde üretim ve bölüşüm ilişkilerinde emekten yana
değişikliklere gidilmeli ve ekonomi ve sosyal politikalarını bu amaçla kullanılmalıdır.
Dip notlar:
(1(1) https://theconversation.com/good-friday-agreement-25-years-on-the-british-government-is-seeking-to-undo-key-terms-of-the-peace-deal
(6 April 2023).
(2(2) https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/case-study-northern-irelands-good
(4 August 2025).
(3(3) https://theconversation.com/good-friday-agreement-25-years-on-the-british-government-is-seeking-to-undo-key-terms-of-the-peace-deal
(6
April 2023).
(4(4) https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/case-study-northern-irelands-good
(4 August 2025).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder