OXFAM’IN KÜRESEL EŞİTSİZLİKLER RAPORU VE SEÇKİNLERİN DAVOS ZİRVESİ
Mustafa Durmuş
27 Ocak 2019
Kapitalizm tarihsel olarak ikinci büyük küresel krizini 2008 Finansal Krizi
ve ardından gelen Büyük Resesyon ile yaşadı. Aradan geçen 10 yılda başta
işçiler olmak üzere tüm emekçi kesimler, halklar büyük ekonomik ve sosyal
sıkıntılar yaşadılar. Yatırımlar durdu, işyerleri kapandı ve işsizlik
görülmemiş ölçüde arttı.
Bu 10 yılın sonunda işsizlikteki azalma ve istihdam artışı ancak esnek,
güvencesiz, geçici ve düşük ücretli işlerdeki artışlarla sağlanabildi. Buna
karşılık dünya borç stokları rekor düzeyde artarken, her an patlamaya hazır
finansal balonlar şişirilerek dünya yeni finansal kriz ve resesyon tehlikesiyle
karşı karşıya bırakıldı.
Tüm bu gelişmelerin bölüşüme yansımaları da çok sert ve acımasız oldu.
Gelir ve servet bölüşümü adaletsizliği daha da artarken, zengin-yoksul uçurumu
daha da derinleşti ve bazı uluslararası raporların ileri sürdüğünün aksine
dünyada yoksulluk azalmadı, arttı.
Rapor: Halkın refahı mı, özel servet
mi?
Kriz sonrasında bölüşümdeki adaletsizliğe ilişkin veriler (bazı
uluslararası kuruluşların raporlarına ilave olarak) Oxfam adlı bir uluslararası
yardım kuruluşunun düzenli olarak hazırladığı raporlarla da uluslararası
kamuoyu ile paylaşılıyor. Geçen hafta bu kuruluşun “Halkın Refahı mı, Özel
Servet mi” başlıklı raporu (1) dünyadaki eşitsizliklerin nasıl giderek artmakta
olduğunu gözler önüne serdi.
Raporun bulguları şöyle özetlenebilir:
• Dünyadaki milyarder sayısı son 10 yılda ikiye katlanarak 2,200’e
yükseldi. Geçen yıl her iki günde bir yeni milyarder ortaya çıktı.
Dünyanın en zengin 26 kişisinin
serveti 3,8 milyar insanın servetine eşit tutarda
• Sadece geçen yıl milyarderlerin toplam serveti 900 milyar dolar daha
büyüdü. Yani servetleri her gün 2,5 milyar dolar arttı. Diğer yandan dünya
nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan 3,8 milyar insanın toplam serveti bu
süreçte, günde 500 milyon dolar (toplamda yüzde 11) azaldı.
• Küresel servetin belli ellerde birikmesi süreci daha da hızlandı. Öyle ki
geçen yıl dünyanın 26 en zengini, dünyanın en yoksul 3,8 milyonunun toplam
servetine eşit bir servete erişti. En zenginler ile en yoksullar arasındaki
uçurum büyürken, orta sınıflar da giderek mülksüzleşti, proleterleşti.
Dünyanın en yoksul ülkesinin en
yoksul kentinde 1 milyar dolarlık ev!
Raporda bazı çarpıcı örneklere de yer veriliyor (s. 11-12). Örnek olarak;
Mukesh Ambani, Forbes 2018 milyarderler listesinin 19. sırasında yer alan bir
Hintli zengin. Anbai’nin sadece Munbai’deki evinin değeri 1 milyar doları
buluyor (dünyanın en pahalı evi).
Bezos servetini uzaya seyahat için
harcayacakmış…
Amazon şirketinin sahibi ve Forbes 2018 listesinin ilk sırasında yer alan
Jeff Bezos’un serveti ise 112 milyar dolara ulaşmış. Bu servetin sadece yüzde
1’i 105 milyon nüfuslu Etiyopya’nın sağlık harcamaları bütçesine eşit (bu arada
Bezos servetini bundan böyle uzaya seyahat için harcayacağını açıkladı).
10 trilyon dolar değerinde karşılığı
ödenmemiş kadın emeği
• Küresel çapta kadınlar tarafından gerçekleştirilen ve ödenmemiş emek
olarak nitelenen ev işleri gibi işlerin (yılda 10,6 milyar saatlik bir emek),
eğer ticari bir firma altında yapılmış olsaydı yaratacağı değer yıllık 10
trilyon doları bulacaktı. Bu ABD’li Apple şirketinin yıllık cirosunun 43 katına
denk düşüyor. Bu durum kadın emeğindeki sömürünün düzeyi hakkında bir fikir
verebilir.
• Rapora göre, eşitsizlik konusundaki bu artışta, özellikle de kriz
sonrasında kölelik koşullarında ve açlık sınırlarında ya da bu sınırların
altında ödenen işçi ücretleri önemli bir rol oynuyor.
Düşük işçi ücretleri ve sermayeden
alınmayan vergiler eşitsizlik nedeni
Bu savı destekler bir biçimde Uluslararası Çalışma Örgütü’nün son raporuna
göre (2) reel işçi ücretleri son 10 yılın en düşük artışlarını sergiliyor. Öyle
ki 136 ülkede ortalama işçi ücretleri 2016 yılında yüzde 2,4 ve 2017 yılında
yüzde 1,8 artabildi. Merkez ülkelerde ise bu artışlar sırasıyla binde 9 ve
binde 4 olabildi.
Ücret artışlarını çok düşük tutmanın yanı sıra, zenginlerin gelirlerinden
alınan vergilere uygulanan oranların düşürülmesi ve genel olarak halka ve
yoksullara dönük kamusal hizmetleri sağlamaya dönük sosyal harcamaların kemer
sıkma önlemleriyle önemli ölçüde kısılması da, eşitsizliğin artmasında büyük
rol oynadı.
Nitekim zenginler bir yandan servetlerindeki artışının keyfini sürerken,
diğer yandan hem bireysel gelirleri, hem de şirketlerinin sağladığı kârlar
üzerinden ödedikleri vergilerin düşürülmesiyle çifte bir mutluluk yaşıyorlar.
Öyle ki Merkez Ülkelerde zenginlerin nominal gelir vergileri 1970’te yüzde
62 oranından 2013’te yüzde 38’e düşürüldü. Azgelişmiş Çevre Ülkelerde ise
zenginlerin ortalama gelir vergisi oranı yüzde 28’e kadar çekildi (3) . Bütçe
açıkları sürdürülemez boyutlara erişmeseydi bu vergiler daha da düşürülecekti.
Diğer yandan söz konusu bu oranlar efektif (fiili) olmayan, yani kanunlarda
yazılı olan resmi oranlar. Sermayedarlar, zenginler o kadar çok ve çeşitli
muafiyet, istisna ve indirimden yararlanıyorlar ki efektifte ödedikleri
verginin oranı çok düşük kalıyor. Bunun sonucunda da birçok ülkede en dipteki
yüzde 10’luk kesim, en tepedeki yüzde 10’luk kesimden çok daha yüksek oranda
vergilendirilmiş oluyor.
262 milyon çocuk okula gidemeyecek,
dünde 10,000 hasta ölecek
•Yüzlerce milyar dolarlık servetten gerçekte vergi alınmıyor. Rapora göre,
her 1 dolarlık servetin (küresel çapta) ortalama sadece 4 senti servet vergisi
olarak vergilendiriliyor.
• Eşitsiz servet dağılımı ve zenginlerin yeterince vergilendirilmemesi
nedeniyle yeterli kaynak sağlanamadığından bu yıl küresel çapta 262 milyon
çocuk okula gidemeyecek, günde 10,000 hasta yetersiz sağlık harcaması yüzünden
ölecek.
Oysa en zenginlerden alınacak binde 5 oranındaki bir servet vergisi ile yılda 418 milyar dolarlık bir vergi geliri yaratılarak bugün okula gidemeyen bu çocukların okula gitmesi sağlanabileceği gibi, sayıları yılda toplamda 3,3 milyonu bulan hastanın yaşaması da mümkün olabilecek.
Oysa en zenginlerden alınacak binde 5 oranındaki bir servet vergisi ile yılda 418 milyar dolarlık bir vergi geliri yaratılarak bugün okula gidemeyen bu çocukların okula gitmesi sağlanabileceği gibi, sayıları yılda toplamda 3,3 milyonu bulan hastanın yaşaması da mümkün olabilecek.
•Rapora göre bu süper zenginler küresel çapta vergi idarelerinden 7,6
trilyon dolarlık bir serveti saklıyorlar. Büyük şirketler ise servetlerini
vergi cennetlerinde tutuyorlar. Böylece azgelişmiş ülkeler toplamda yılda 170
milyar dolarlık bir vergi gelirinden mahrum bırakılıyor.
Bir efsane: “Küresel yoksulluk
azaldı”
Artan eşitsizlikler küresel çapta aşırı yoksulluğun azaltılmasını da
engelliyor. Raporun Dünya Bankası’na dayanarak ileri sürdüğüne göre, 2013
yılından bu yana, günlük 1.90 doların altında gelire sahip olanlar olarak
tanımlanan “aşırı yoksul” sayısındaki azalma giderek yavaşladı. Tam tersine
özellikle de Sahra Altı Afrika ülkelerinde aşırı yoksullukta bir artış
gözlemleniyor. Bu da insanlığın giderek yoksulluktan kurtulduğu iddialarının gerçek
olmadığını gösteriyor.
“Mutlak yoksulluk” ölçüsü olarak günde 5,50 doların altında gelir elde etme
ölçütünü kabul eden Dünya Bankası’na göre bu rakamın altından gelir elde eden
insan sayısı 3,4 milyar civarında. Bu mutlak yoksulların büyük bir çoğunluğunu,
krizlerin de an ağır yükünü taşıyan kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
“Göreli yoksulluk” ise artmaya devam ediyor. Zira Dünya Eşitsizlikler
Raporu’na göre, 1980-2016 arasında en yoksul yüzde 50’inin 1 dolarlık
gelirlerinde sadece 12 centlik bir artış olurken, en zengin yüzde1’inkinde 27
centlik bir artış yaşandı (4).
Davos toplantıları: Körlerle
sağırlar birbirini ağırlar…
Bu raporun yayımlandığı günlerde dünyanın binlerce zengininin ve
politikacısının her yıl düzenli olarak buluştukları Davos toplantılarından biri
daha yapıldı.
Bu toplantılara yukarıda anlatılan süper zenginlerin kendileri ya da
temsilcileri katıldı. Bu seçkinler İsviçre’ye büyük ölçüde özel jetleriyle
uçtular ve dağ kasabası Davos’taki lüks otellerine limuzinleriyle geldiler. Bir
habere göre bir haftada neredeyse 1,500 jet bu amaçla İsviçre’ye uçtu (5) . Bir
hesap yapılsa, muhtemelen dünya tarihinde metre kare başına düşen servet
miktarının bu denli fazla olduğu bir toprak parçasının ve zamanın daha olmadığı
görülecektir.
Tıpkı eski bazı Türk filmlerindeki zengin kadınların yoksullar için
yaptıkları lüks mekânlardaki yemeli-içmeli, kürk mantolu ve şampanyalı bağış
toplama gösterilerinde olduğu gibi, bu yıl sekizinci kez Davos’ta toplanan
evrenin efendileri dünyadaki eşitsizlikleri tartıştılar.
Kuşkusuz eşitsizliklerle ilgili tartışmalar resmi ve özel toplantıların
merkezinde değil, sınırlarında yer aldı, aslında sadece uluslararası kamuoyuna
yapılan açıklamalarda yer buldu. Böylece dünyanın efendileri gelir ve servet
eşitsizliklerine duyarsız kalmadıklarını göstermeye ve hala insan oldukları
görünümünü vermeye çalıştılar. Öyle ki bu seneki asıl temaları olan küresel
ısınma, popülist yükseliş ve ticaret savaşlarının dahi eşitsizliklerle
ilişkilendirilerek tartışıldı izlenimi verildi.
Onları eşitsizliklerle ilgili bir şeyler yapmaya zorlayan asıl neden ise
kapitalist sistemin yol açtığı bölüşüm ilişkilerinin artık giderek dayanılmaz
boyutlarda eşitsiz ve adaletsiz bir hal alması. Bu da küresel çapta
protestolara neden oluyor. Öyle ki sadece geçen yıldan bu yana başlayan Sarı
Yeleklilerin eylemleri değil, aynı zamanda Davos’ta başka grupların da protesto
eylemleri vardı.
İkiyüzlü burjuva ahlakı
Davos’taki özel oturumlarda bu seçkinler kendi ülkelerinde işçilerini nasıl
daha ucuza, güvencesiz, sağlıksız ve iş güvenliğinden uzak ortamlarda
çalıştırarak, işbaşına getirdikleri hükümetler sayesinde ödemeleri gereken
vergileri düşürterek, özel ilişkilerle çok kârlı kamu ihalelerini alarak,
kamu-özel işbirliği (KÖİ) gibi yöntemlerle milyar dolarlık ihaleleri alırken
riski kamunun ve vergi mükelleflerini sırtına yıkarak kârlarını ve servetlerini
artırdıklarına ilişkin deneyimlerini birbirleriyle paylaştılar.
Ancak uluslararası kamuoyuna dönük açıklamalarında bu özel paylaşımlardan
hiç söz etmeksizin; “küresel ısınma sorunları”, “artan eşitsizlikler” ve “artan
popülizm” ile nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda önerilerde
bulundular. Böyle bir davranış ikiyüzlü burjuva ahlakının tipik bir özelliği.
Bu seçkinler içinde dünyanın en büyük yatırım fonu şirketinin sahibi olan
Ray Dalio’nun, Alexandria Ocasio-Cortez adında ABD’li genç bir politikacının
gündeme getirdiği ve 10 milyon dolar ve üzerinde geliri olan zenginlerin vergi
oranlarının tıpkı 1980 öncesinde olduğu gibi yüzde 70’e yükseltilmesi önerisine
karşı verdiği tepki çok önemliydi. Dalio bu öneriyi sadece faydasız bulmuyor,
ayrıca çok zararlı buluyordu (6).
Böylece Davos’taki seçkinlerin sözde duyarlılıklarının “sosyal içerme” ve
“herkes için refah” gibi içi boş sözlerle sınırlı kaldığı ortaya çıkmış oldu.
Bize zarar vermeyen bir eşitlik
söyleminin bizce bir mahsuru yok!
Bu nedenle de gelir ve servet eşitsizliği ve vergileme gibi alanlardaki
yaptığı önemli çalışmalarıyla ünlü bir iktisatçı olan Milanoviç bu yılki
Davos’u “öncekilerin aynı olarak niteliyor” ve bu toplantıları aynı zamanda
makalesinin de başlığı olan şu başlıkla çok iyi tarif ediyor:
“Hiçbir şey yapılmaması şartıyla, Davos’un seçkinleri eşitliği savunmayı
severler” (7).
Dip Notlar:
(1) Oxfam, Public Good or Private
Wealth, www.oxfam.org (January 2019).
(2) https://urpe.wordpress.com/…/ilo-global-wage-growth-lowest-… (26 November 2018).
(3) Oxfam, agr.
(4) Facundo Alvaredo, Lucas Chancel, Thomas Piketty, Emmanuel Saez and Gabriel Zucman, World Inequality Report, 2018, s. 8-9.
(5) https://nypost.com/…/nearly-1500-private-jets-to-land-at-cl….
(6) Hugh Son, “Billionaire Ray Dalio says tax changes like those proposed by Alexandria”, https://www.cnbc.com (23 January 2019).
(7) Branko Milanovic, “Davos Elites Love to Advocate for Equality – So Long As Nothing Gets Done”, https://promarket.org (23 January 2019).
(2) https://urpe.wordpress.com/…/ilo-global-wage-growth-lowest-… (26 November 2018).
(3) Oxfam, agr.
(4) Facundo Alvaredo, Lucas Chancel, Thomas Piketty, Emmanuel Saez and Gabriel Zucman, World Inequality Report, 2018, s. 8-9.
(5) https://nypost.com/…/nearly-1500-private-jets-to-land-at-cl….
(6) Hugh Son, “Billionaire Ray Dalio says tax changes like those proposed by Alexandria”, https://www.cnbc.com (23 January 2019).
(7) Branko Milanovic, “Davos Elites Love to Advocate for Equality – So Long As Nothing Gets Done”, https://promarket.org (23 January 2019).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder