BERMUDA
ŞEYTAN ÜÇGENİ: YOKSULLUKLAŞMA, YOLSUZLUK VE OTORİTERLEŞME (2)
Yoksulluk,
piyasalar ve devlet
Mustafa
Durmuş
24
Şubat 2019
Dünyada eskisinden daha
fazla dolar milyarderinin olduğunu ve sayılarının giderek arttığını biliyoruz. Ancak
bildiğimiz bir diğer şey, kendilerini dünyanın efendileri olarak gören bu süper
zenginlerin servetleri rekor düzeyde büyürken, dünyanın geri kalanının giderek
yoksullaşıyor olması.
Bu olumsuz gelişimde
devletlerin de sorumluluğu var. Çünkü günümüz kapitalist devletleri ağırlıklı
olarak finans sektöründeki yüksek rant gelirlerinden elde edilen bu servetlerin
büyütülmesi için her türlü kolaylığı gösterirken bunların sahiplerini gerçekte
vergilendirmiyorlar.
Öyle ki ortalama olarak zenginler
servetlerinin sadece yüzde 4’ü kadar bir vergi ödüyorlar. Bazı ülkelerde ise en
yoksul yüzde 10, en zengin yüzde 10’a göre gelirlerinden çok daha fazla oranda
vergi ödüyor (1) .
Yeterince vergi toplayamayan
ya da toplamayan devletler bu kez eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri gibi
zorunlu hizmetleri sunmakta zorlanıyorlar. Bugün artık iyi nitelikli eğitim,
sağlık ve sosyal güvenlik hizmetini sadece zenginler satın alabiliyorlar. Bu temel
hizmetlere yeterince kamusal kaynak ayrılmaması da bu hizmetlerin ya
sunulmaması ya da özel sektöre bırakılmasıyla ve böylece parası olmayan
yoksulların bu hizmetlerden dışlanması ve yoksulluklarının daha da artmasıyla
sonuçlanıyor.
Yoksulluğun
en sert vurduğu iki kesim: Kadınlar ve çocuklar
Bu politikalar en çok da
en yoksul kadın ve çocukları vuruyor. Ekonomi politikalarının insani ve
ekonomik-sosyal maliyetleri hızla artarken, kadın ve çocuklar bu maliyetlerden
en fazla etkilenen kesimler oluyor. Bu da yoksul çocuklarının geleceğinin nasıl
daha da kötü olacağını ortaya koyuyor.
Standing’in dediği gibi, “aşırı
eşitsizlik sadece mevcut kuşak açısından değil, gelecek kuşaklar için de büyük
bir tehlike. Çünkü gelecek kuşakların sosyal akışkanlık imkânını ortadan
kaldırıyor. Yoksul çocuklarının bir zamanlar olduğu gibi, iyi nitelikli eğitim
ile bırakın sınıf atlamaları, yoksulluktan kurtulabilmeleri bile artık imkânsız
hale geliyor” (2).
Birçok ülkede iyi bir
eğitim ve sağlığa erişimin tek yolu artık para sahibi olmak iken, yoksulluk daha
fazla hastalık ve mezara erken girmek anlamına geliyor. Yoksullar, zenginlerden ortalama 10-20 yıl
daha az yaşıyorlar. Yoksul bebeklerinin
5 yaş öncesinde ölüm oranı zengin bebeklerininkinin iki katı (3).
OECD, çocuk yoksulluğunu
gelirleri yoksulluk sınırının altında olan ailelerdeki çocukların yoksulluğu
olarak ele alıyor. Yoksulluk sınırı ise bir ülkedeki medyan gelirin yarısından
az gelir olarak tanımlanıyor.
Bu açıdan çocukların en
yoksul olduğu ülke (azalıyor olsa da) yüzde 33 ile Çin (Hindistan’dan dahi
yüksek). Çocukların en yoksul olduğu merkez kapitalist ülkelerin başlarında
İspanya, ABD, İtalya, Kanada, Yeni Zelanda ve Japonya gelirken; en düşük olduğu
ülkeler olarak Danimarka gibi İskandinav ülkeleri (yüzde 3) ve Kuzey Avrupa’nın
diğer bazı ülkeleri ( yüzde 10) sıralanıyorlar (4).
Kapitalist
dünya erkek egemen bir dünya
Bir başka çarpıklık
servetin kadın ve erkek arasındaki dağılımı ile ilgili. Araştırmalara göre kadınlar
erkeklere göre küresel servetten yüzde 50 daha az pay alıyorlar. Şirketlerin
yüzde 86’sını da erkekler kontrol ediyor (5).
Buna paralel olarak en
yoksul kesimlerin kadınlar olduğu görülüyor. Kamusal hizmetler yetersiz
kaldığında (bundan belki tüm cinsler zarar görüyor) kadınlar ve kız çocukları çok
daha ağır bedel ödüyorlar. Zira işyerleri kapandığında ya da eğitim harcamaları
kısıldığında fedakârlık ilk onlardan bekleniyor. Sağlık hizmetleri verilmeyip
hastalar eve mahkûm edildiklerinde de onlarla birlikte eve kapatılanlar öncelikle
kadınlar oluyor.
Kadın işçiler dünya genelinde aynı sektörlerde ve eşit
işlerde erkek işçilerden ortalama yüzde 23 daha az ücret alıyorlar. Kadın
işçilerin yüzde 75’i (600 milyon) her türlü yasal haktan yoksun bir biçimde
kayıt dışı çalıştırılıyor. Kadınların ev işleri, çocuk bakımı gibi karşılığı
ödenmemiş emeklerinin yıllık değeri ise 10 trilyon doları buluyor (dünya yıllık
hasılasının sekizde biri kadar).
Yani kadınlar ücretli emeklerinin 10 katı kadar da ücretsiz
çalıştırılıyorlar. Üstelik erkeklerden daha uzun saatler ve ortalama çalışma ömürlerinde
4 yıl daha fazla çalışıyorlar. Dünyadaki 781 milyon okuryazar olmayan insanın
üçte ikisi kadınlardan oluşuyor ve bu oran son 20 yıldır hiç değişmedi. 153 ülkedeki
yasalar ekonomik olarak kadınlara karşı ayrımcılığa izin veriyor. 18 ülkede ise
erkekler eşlerinin çalışmasını yasal olarak önleyebiliyorlar. Dünya çapında her
3 kadından 1’i yaşamları boyunca şiddet ya da tacize uğruyor (6).
Türkiye’de
yoksulluk artıyor!
Türkiye kapitalizmi de küresel
kapitalizme uygun bir biçimde servet ve gelir eşitsizliği ve aynı anda kitlesel
bir yoksulluk durumu sergiliyor.
Öyle ki bugün ülkede en zengin
yüzde1’lik nüfus milli gelirin yüzde 23’ünden fazlasını alıyor ve toplam
servetin de yüzde 54’ünden fazlasına el koyuyor. En zengin yüzde 20’lik nüfus
milli gelirin yüzde 47’sine, en zengin yüzde 10’luk nüfus servetin yüzde 78’ine
sahip (7).
Bu veriler ülkedeki yoksulluğun asıl
nedeninin gelir ve servet bölüşümündeki adaletsizlik olduğunu ortaya koyuyor.
Yani yüzde 1 yüzde 99’un yoksulluğunun asıl nedenini oluşturuyor.
Bölüşüm adaletsizliği, yüksek enflasyon – işsizlik- borçluluk yoksulluğun
ana kaynakları
Öyle ki, net asgari ücret aylık 2, 200
lira, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1, 893 lira ve 4 kişilik bir ailenin
yoksulluk sınırı 6,167 lira (8). Asgari ücret ve altında bir ücretle kayıtlı ve
kayıt dışı olmak üzere toplam 10 milyona yakın işçi çalışıyor. Bu arada ülkede 7
milyonu aşkın işsiz var. Gıda enflasyonu yüzde 50 civarında. Üstelik ülke
insanı son 16 yılda 14 kat daha da borçlu hale gelmiş. Bu durum insanımızın yoksulluğunu
daha da artırıyor.
AB standartlarına göre ülkede 41 milyon
insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kuzey-Güney ve Doğu Anadolu’da
yaşayanlar toplam ülke tüketiminin sadece yüzde 11’ini yapabiliyorlar. Oysa tek
başına İstanbul ilinin tüketimdeki payı yüzde 25. Bu bölgelerdeki haneler
bütçelerinin sadece yüzde 1’ini çocuklarının eğitimi için ayırabiliyorlar (9).
En yoksul yüzde 10 toplam tüketim
harcamasının ancak yüzde 3,8’ini yapabiliyor. En zengin yüzde 10 ise tüketim
harcamasının yüzde 22,7’sini gerçekleştiriyor. En zengin yüzde 10’un tüketim
harcamasından aldığı bu pay, en yoksul yüzde 40’ın aldığı paya eşit. En yoksul
yüzde 10’luk nüfus neredeyse tamamen barınmak ve doymak, yani konut ve kira ile
gıda harcaması için çalışıyor (10) .
Ülkede yaklaşık 31 milyon insan
yoksulluk yardımlarıyla yaşıyor (11). Diğer yandan Credit Swiss’e göre ülkede
29 (12), Forbes’e göre 40 dolar milyarderi (13) ve küresel en büyük 250 inşaat
şirketinin 40’tan fazlası Türkiye’de yerleşik bir konumda. Bu da ülkede
uygulanan ekonomi politikalarını ve stratejisini olduğu kadar, ülkenin Orta Doğu’daki
dış politikasını da etkiliyor.
Yoksulluğun bir diğer nedeni: Bütçe politikaları
Türkiye 2016 yılında 35 OECD ülkesi
içinde yüzde 36,4 ile vergi ve prim gibi ödemelerinin brüt ücreti içindeki payı
(mali yük) en yüksek ülkeler arasında yer aldı.
Öyle ki iki çocuklu bir işçi için bu
oran OECD’de ortalama yüzde 26,6 iken, Türkiye’de yüzde 36,4. Yani yaklaşık 10
puan daha yüksek. Keza iki çocuklu bir işçinin vergi yükü OECD’de ortalama
yüzde 14,3 iken Türkiye’de yüzde 25,3 (OECD’de ikinci en yüksek ülke) (14).
Bu farkın nedeni Türkiye’de diğer
ülkelerdeki gibi aile yardımlarının neredeyse hiç mevcut olmaması. Öyle ki, 2014 yılında emekten yana
yeniden bölüştürücü bütçe politikalarının bütçe harcamaları içindeki payı 32
OECD ülkesinde ortalama yüzde 37’yi bulurken, Türkiye’de bu oran yüzde 5
civarında kaldı (15).
Bugün itibariyle Türkiye’de bu oranın daha da düşük
olması beklenmeli. Zira hem 2016 yılında ilan edilen olağan üstü hal (OHAL),
hem de sonrasında girilen ekonomik kriz koşullarında bütçe ve genel olarak kamu
kaynakları ağırlıklı olarak sermaye sınıfı için kullanıldı.
Kaynaklar
sermayeye…
Bu konuda son bir örnek üç gün önce yasalaşan torba
yasa ile sermaye kesimine sağlanan ilave destek. Çünkü sermayeye adeta yeni can simidi
niteliğinde olmak üzere, 8. Madde ile yapılan düzenlemeyle (16); 2018 yılı içinde işyerinden bildirilen
sigortalı sayısına ilave olarak, 1 Şubat ile 30 Nisan 2019 arasında işe alınan
sigortalılar için 3 ay süreyle devletçe prim, vergi ve ücret desteği
sağlanacak. Bunun ödemesi İşsizlik Fonu’nda biriken paradan yapılacak. Ayrıca
işverenin maliyetleri SGK borçlarından mahsup edilecek.
Bu gelişme ülke ekonomisinin durma noktasına
geldiğinin bir göstergesi olduğu kadar, otoriter bir yönetim altında sermayenin
kaynakları nasıl kendinden yana ve fırsatçı bir biçimde kullanabildiğinin de
bir göstergesi. Çünkü bu fonun normalde işçiler için kullanılması gerekiyor.
Örneğin fonda biriken 100 milyarı aşkın para işsizlere asgari ücret ödemesi
olarak kullanılıp, onların sıkıntıları giderilebilir. Ancak işçiden ve işçi
adına yapılan kesintilerden oluşturulan bu fonun kaynakları işverenler için
kullanılıyor.
Sonuç olarak
Bu eşitsizlik ve adaletsizlik göstergelerinin kapitalizmdeki
sınıfsal bölünmüşlüğün yalnızca sonuçları olduğunu görmemiz gerekiyor. Yani 200
yılı aşkındır varlığını sürdüren sanayi kapitalizmi insanlara (iddia edilenin tersine)
sınıfsal sömürü, yoksulluk, eşitsizlik ve adaletsizlik ve krizler dışında pek
de bir şey vermemiş.
Bu sonuçları doğuran olgu ise, toplumdaki diğer sömürü
ve ezme biçimlerinin üzerinde, artı değer sömürüsüne, kâr maksimizasyonu için
üretime ve çevreyi tahrip eden, işçi ve emekçi sınıfları baskılamaya dayalı, toplumsal
cinsiyet eşitliksiz kapitalist sistemin bizzat kendi.
İşsizlikte olduğu gibi, yoksulluk, gelir ve servet
dağılımı adaletsizliğinin nedeni de ana akım iktisatçıların ileri sürdüğü gibi
kaynak yetersizliği değil, kapitalist sistemin kaynakları dağıtma, bölüştürme biçimi.
Çünkü kaynaklar piyasalar ve devlet tarafından sosyal ihtiyaçların karşılanmasından
çok, kâr ve rant elde etmek için dağıtılıyor ve devlet izlediği sosyo-ekonomi
politikaları ile bunu kolaylaştırıyor.
Keza bu bir kerelik olmuyor, piyasalar ve devlet bu
eşitsizlikleri hem yeniden üretiyor, hem
daha da derinleştiriyor. İktisadi krizler ise bu eşitsizlik ve
adaletsizliği daha da artırıyor.
Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet devam ettiği
sürece, istihdam, eğitim, sağlık, ulaştırma, sosyal güvenlik ve sosyal konut
gibi temel hakları karşılamaya dönük kamusal hizmetler kalıcı bir biçimde tüm
toplumun, insanlığın ya da çevrenin yararına olacak bir biçimde sunulamaz.
Son 30 yıldır yaşandığı gibi, bu haklar birer birer
ortadan kaldırılarak sermaye için yeni kârlı alanlara dönüştürülecek şekilde
metalaştırılır. Küçük bir azınlık hızla zenginleşirken geniş kitleler giderek
yoksullaşır, öncesinde durumu göreli olarak daha iyi olanlar dahi bu yoksullar
kervanına katılır.
Neo-liberal çağda sosyal devletlerin çöküşü
kapitalizmi reforme etme çabasının sadece kısa bir süre için işe
yarayabildiğini gösterdi. Bu nedenle de kısa erimde mevcut sistemde çalışan
sınıfların, işçilerin ve işsizlerin çıkarlarını koruyup geliştiren her tür
iyileştirme için mücadele edilmeli.
Ancak, toplumsal yapının dönüştürülüp, tekelci sermayenin
iktidarı sonlandırılmadığı sürece bu reformların asla güvende olamayacağının da
bilinciyle, uzun erimde; kaynakların, tüm toplumun, emekçilerin ve ekolojinin
ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bu sorunlara neden olan israfçı, verimsiz adaletsiz
ve cinsiyet eşitliksiz üretim tarzının ve bunun neden olduğu bölüşüm
ilişkilerinin ortadan kaldırılması gerekiyor.
Şeytan Üçgeni’nin bir ayağı olan yoksulluğun
kapitalist ekonomi politiğin kanunlarından biri olan “Yoksullaştırma ve
Mülksüzleştirme Kanunu”nun doğal bir sonucu olduğu unutulmamalı.
Dip notlar:
(1) 5 shocking
facts about extreme global inequality and how to even it up, https://www.oxfam.org/en/even-it/5-shocking-facts-about-extreme-global-inequality-and-how-even-it-davos
(29 January 2019).
(2) Guy
Standing, The Corruption of Capitalism,
Biteback Publishing Ltd., 2017, s. 27.
(3) 5 shocking,
agm.
(4) OECD, Child
Well-Being Data Portal, http://www.oecd.org/social/family/child-well-being
(16 February
2019).
(5) 5 shocking, agm.
(6) https://www.oxfam.org/en/even-it/why-majority-worlds-poor-are-women, (January
2019).
(7) Facundo
Alvaredo, Lydia Assouad and Thomas
Piketty, Measuring Inequality in the
Middle East, 1990-2016: The World’s Most Unequal Region?, Appendix, (September
2017), s. 27; http://t24.com.tr/haber/akp-doneminde-en-zengin-yuzde-1in-servetten-aldigi-pay-yuzde-543e-cikti (22 Mayıs 2015).
(8) http://www.turkis.org.tr/Eylül-2018-Açlık ve Yoksulluk
Sınırı.
(9) TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2014
(18 Eylül 2015).
(10)
Alaattin Aktaş, https://www.dunya.com/kose-yazisi/iste-gelir-gruplarina-gore-harcama-durumumuz/428416 (25 Eylül 2018).
(11)
http://www.hakanozyildiz.com/2018/11/sosyal-yardm-alan-secmenlerin-says.html (6 Kasım
2018).
(12)
Credit Swiss Research Institute, Global Wealth Report (October 2015).
(13)
“Forbes en zengin 100 Türk'ü açıkladı”, http://www.cumhuriyet.com.tr/Forbes__en_zengin_100_Turk_u_acikladi.html
(2 Mart 2017).
(14)
OECD, Taxing
Wages (2017).
(15)
Orsetta Causa,
OECD Economics Directorate, and Anna Vindics and James Browne, “Income
redistribution across OECD countries: main findings and policy implications”, https://oecdecoscope.blog
(14 February 2019).
(16)
7166 Sayı ve 21 Şubat 2019 Tarihli Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.
Merhaba!
YanıtlaSilAcil Kredi ihtiyacınız var mı? Bireysel veya Ticari Kredilere mi ihtiyacınız var? Aylık taksitin azaltılmasında size yardımcı olabilecek saygın bir Finans Kurumu'yuz, bu sayede müşterilerimiz ay sonuna kadar nefes alabilecekleri odaların yanı sıra uygun ödeme seçeneklerine de sahipler. Bize şu adresten ulaşın: Howardfinancialaid@yahoo.com
Hizmetlerimiz aşağıdakileri içerir:
* Araç Finansmanı
*Bireysel kredi
* Borç konsolidasyonu Kredisi
*İş kredisi
* Yeniden Finansman Kredisi
* Ev Kredisi
* Mortage Kredileri, vb.
Kredilerimiz azami güvenlik için iyi sigortalanmış önceliğimizdir. Geceleri uykunuzu kaybediyorsanız, yasal bir borç verenin nasıl alınacağına mı merak ediyorsunuz? % 4'lük düşük faiz oranına yardımcı olabiliriz. Biz güveniliriz ve detaylar kesinlikle gizlidir.
Not: Bizimle iletişime geçtiğinizde ek şartlar size çevrimiçi acentelerimiz tarafından iletilecektir: Howardfinancialaid@yahoo.com
En iyi dileklerimle.