BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ
(3)
(Kapitalizm yolsuzluk üretiyor)
Mustafa Durmuş
3 Mart 2019
Bilimsel araştırmalar sadece yoksulluğun
değil, yolsuzlukların da bir ülkede bir hem ekonominin gelişip büyümesini
önlerken, hem de hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına, demokrasinin giderek
ortadan kaldırılmasına neden olduğunu ortaya koyuyor. Giderek otoriterleşen
yönetimlerse (bir kısır döngü içinde) yoksulluğu ve yolsuzlukları yeniden
üretmeye başlıyorlar.
Ayrıca, ‘Bermuda Şeytan Üçgeni’nin
ayaklarından biri olarak tanımladığımız yolsuzluk kapitalizmin her aşamasında
karşımıza çıkıyor. Yani sadece devletin yaygın kamu girişimleri ve uyguladığı
aktif para ve maliye politikalarıyla ekonomi içinde doğrudan rol aldığı
1945-1990 dönemindeki gibi değil, son 30 yıldır yaşandığı gibi, devletin
kendini doğrudan müdahalelerden geri çektiği, ama attığı her adımda asıl olarak
sermaye sınıfının çıkarlarını gözettiği neo-liberal aşamada da yolsuzluklar
(üstelik artan bir biçimde) sürüyor.
Öyle ki bu durumu teorik olarak
açıklamak üzere yeni yaklaşımlar da geliştiriliyor. “Mafya
kapitalizmi-devleti”, “ahbap-çavuş kapitalizmi-devleti” ya da “rantçı
kapitalizm-rantçı devlet” gibi tanımlamalar bu yaklaşımlarca sıklıkla
kullanılıyor.
Örneğin her yıl Davos’ta toplanan Dünya
Ekonomik Forumu’nun rekabetçi kapitalizmi yozlaştırdığı, buna karşılık
lobicilik ve rant elde etme gibi faaliyetlere kapı aralayarak ahbap-çavuş
kapitalizmini geliştirdiği, büyüttüğü ileri sürülüyor (1).
Rantçı ekonomi-Rantçı devlet
Ayrıca rant ekonomisine dönüşen “çürümüş
kapitalizm” ve onun çıkarlarına hizmet eden “rantçı devletlerden” söz ediliyor
(2).
Böyle bir kapitalizmin özünde; özel
sermaye gruplarının devletle kurduğu özel-sıcak ilişkiler, bağlantılar,
kendilerine sunulan seçici sübvansiyonlar ve seçilmiş sermayedarlara kamuya ait
malların-varlıkların devredilmesi, satılması, özelleştirmeler gibi uygulamalar
var.
Toprak ve su kaynakları, madenler çok
uluslu enerji ve maden ve gıda şirketlerine uygun fiyatlardan satılıyor,
devrediliyor. Böyle olunca da kâr –rant için bu doğa tahrip edilirken, yüzlerce
yıldır halkın müşterek kullanımında olan bu alanlar yeni çitlemelerle halka
kapatılıyor ya da fiyatlama yoluyla bu alanlar metalaştırılıyor.
En yaygın gelir biçimleri; topraktan,
mülkten, sudan, madenlerden ve finansal yatırımlardan sağlanan rant gelirleri
olsa da, borç faizi gelirleri, entelektüel mülkiyet hakları, yatırımlardan
sağlanan sermaye kazançları, tekel kârları, devletçe verilen sübvansiyonlar,
finansal ve diğer alanlardaki aracılık ve komisyonculuk gelirleri de rant
gelirleri olarak karşımıza çıkıyor.
Böylece “rant ekonomisi” gelirlerinin
büyük kısmını ranta dayalı faaliyetlerden sağlayan ekonomi ve “rantçı
devletler” rantiyeye hizmet eden devletler olarak tanımlanıyor (3).
Günümüzdeki hakim burjuva ideolojisinin
ise Neo-liberalizmin kurucuları olan Hayek ve Friedman’ın yarattığı ve finans
kapital ve rantiye sınıfına hizmet eden bir ideoloji olduğu ve kapitalist
devletin sanayi kapitalistlerinden ziyade finans kapitalistlerinin çıkarlarına
hizmet eden bir aygıta dönüştüğü ileri sürülüyor (4).
Böyle tanımlar her ne kadar kapitalizmi
“iyi kapitalizm” (ya da iyi sermaye) ve “kötü kapitalizm” (kötü sermaye)
biçiminde ayrıştırıp kapitalizmin emek sömürücü özünün görülmesini zorlaştırsa
da, giderek çok önemli boyutlara ulaşan yolsuzluklar ve bunun neden olduğu
yoksullaşma ve otoriterleşme gibi rahatsız edici gelişmeleri anlamamıza
yardımcı oluyor.
Dünyada yolsuzluk algısı artıyor
Uluslararası Şeffaflık Enstitüsü adlı
bir kuruluş yıllardır sistemli bir biçimde Yolsuzluk Algı Endeksi (5) adını
verdiği bir endeks düzenliyor. Bu endeks 180 ülkeyi kapsıyor ve dünyada
yolsuzluklarla ilgili olarak benimsenen en yaygın “yolsuzluk barometresi”
olarak kullanılıyor.
Endeks, bu ülkelerdeki devletler ile
ilişkilendirilmiş yolsuzluk algısını ölçmeyi amaçlıyor. Buradan hareketle de
küresel çaptaki sosyolojik bir çürümeye dikkat çekiyor.
Yolsuzlukların suç teşkil ettiği, bu
nedenle de büyük ölçüde gizli yapıldığı, bunun tarafları olan özel sektör ve
kamu sektörünün yeterince şeffaf olmadıkları gerçeğinden hareketle böyle bir
ölçümün ne kadar güvenilir olduğu elbette sorgulanabilir. Nitekim bu yönde
eleştiriler de söz konusu.
Şeffaflık yeterli olmuyor
Ayrıca, son zamanlarda yapılmış olan
bazı bilimsel araştırmalar devletlerin ya da çok uluslu şirketlerin daha şeffaf
hale gelmelerinin (kamuoyu ile bilgi paylaşmak, faaliyetleri hakkında daha
fazla bilgi vermek gibi) yolsuzlukları azaltmaya ve sorumlularını yargılayıp,
mahkûm etmeye yetmediğini ortaya koyuyor. Bu durum çok çarpıcı bir biçimde
Mozambik gibi Afrika ülkelerinde, çok uluslu şirketlerin üretimde bulundukları
madencilik sektöründe yaşanıyor (6).
Buna rağmen bu endeks özellikle de
yolsuzluklar ile demokratik (ya da açık diktatörlük altındaki rejimler)
arasındaki rabıtayı sergilemesi nedeniyle çok değerli bulunuyor.
Yolsuzluğun kendi değil algısı ölçülüyor
Öncelikle endeksin yolsuzlukların
(ortaya çıkartılmasındaki zorluklardan dolayı) kendinden ziyade yolsuzluklara
ilişkin algıyı ölçmeyi amaçladığının altını çizelim. Ayrıca endeks özgün bir
biçimde bir ülkedeki devlet ve devlet kurumları olmak üzere kamu sektörüne ait
yolsuzluklara odaklanıyor. Yani kamu sektörü dışındaki usulsüzlük ya da
yolsuzluklar (örneğin finans sektöründe gerçekleşen kara para aklaması gibi) bu
endeksin kapsamında dâhil edilmiyor.
Oysa Birleşmiş Milletler’ce hazırlanan
“Uyuşturucu ve Suç Raporuna” göre bankalar, sahte şirketler ve diğer
mekanizmalar aracılığıyla yürütülen kara para aklama işlemlerinin yıllık hacmi
2 trilyon ABD dolarına ulaşıyor (7).
Buradan hareketle endeksin kapitalizm
altında toplumsal çürümenin sadece bir kısmını yansıtabildiğini vurgulamak
gerekiyor.
Bazı ülkeler Yolsuzluk Endeksi’nde “Temiz”, ama Finansal Gizlilik
Endeksi’nde “Kirli” çıkıyorlar
Nitekim Finansal Gizlilik Endeksi (8)
adı verilen bir diğer endeks açısından en gizli (yani dışarıya bilgi vermeyen,
en ketum, bu anlamda şeffaf olmayan İsviçre gibi ülkelerin Yolsuzluk Algı
Endeksi’nde en temiz ülkeler arasında bulunması (yani kamuya ait yolsuzluk
algısının en düşük çıkması) bir çelişki değil. Bu durum yolsuzlukların sadece
kamu ile sınırlı tutulmasından kaynaklanıyor.
Diğer yandan Finansal Gizlilik Endeksi
aracılığıyla ülkelerin küresel çaptaki finansal işlemlerde şeffaflık-gizlilik
durumlarını, vergi cennetlerinde tutulan servetleri veya yasadışı para
akımlarını görebilmek mümkün.
Nitekim Uluslararası Araştırmacı
Gazeteciler Konsorsiyumu’nca (ISIJ) düzenli olarak hazırlanan belgeler
(Paradise Documents) bu alandaki yolsuzlukların boyutunu vergi cennetlerinde tutulan
trilyonlarca dolarlık servetlerle gözler önüne seriyor. Öyle ki bu cennetlerde
gizlenen servetin tutarı 5,6 trilyon ABD doları ile 32 trilyon ABD doları
arasında bir miktarı buluyor (9) .
Yani neredeyse, bir yılda dünyada
üretilen toplam hasılanın yüzde 45’i civarında ya da dünyadaki servet stokunun
yüzde 13’ü civarında bir servetin bu cennetlerde tutulmasından söz ediyoruz.
Kara para, uyuşturucu parası ve rüşvet…
Kuşkusuz bu şirketlerin ve servet sahibi
bireylerin buralarda konuşlanmalarının bir nedeni (kendi ülkelerindeki vergi
oranlarının son 20 yıldır ciddi olarak düşürülmüş olmasına rağmen) vergi ödemek
istememeleri (kaçırdıkları verginin yılda 600 milyar ABD dolarını bulduğu IMF
tarafından ileri sürülüyor).
Diğeri ise bu kesimlerin sahibi oldukları
servetlerin kaynağını açıklamakta zorlanmaları. Çünkü uluslararası belgeler bu
servetlerin kaynağının ağırlıklı olarak; kara para, uyuşturucu, rüşvet ve
yolsuzluklardan elde edilen büyük çaptaki paralar olduğunu ortaya koyuyor.
Finansal Gizlilik Endeksi’nde Türkiye
Bu bağlamda 2015 yılında Türkiye
finansal bilgileri kamuoyu ile paylaşmayan (gizli tutan) ülkeler sıralamasında
hatırı sayılır bir yerde bulunuyor. Öyle ki ilk sırada (yani bilgi paylaşmayan)
İsviçre’nin yer aldığı bu endekste Türkiye toplam 37 ülke arasında, Jersey ve
Guernsey gibi Britanya’ya bağlı meşhur vergi cennetlerinin hemen ardından 19.
sırada yer alıyor (10). Çin ve Rusya ise sırasıyla 20. ve 30. sırada yer
alıyorlar (11).
Endeksi düzenleyen kurumun Türkiye
raporuna göre, Türkiye’nin bu endekste, (Çin ve Rusya’nın üzerinde olmak üzere)
üst sıralara çıkmasına neden olan önemli bir gelişme Reza Zarrab’ın bir
tarafını oluşturduğu ve dört Bakan’ın istifasıyla sonuçlanan kara para aklama
ve rüşvet suçlamasıydı (12).
Zarrab’ın İran’da yasa dışı petrol
ticareti üzerinden sağladığı büyük çaptaki parayı T. Halk Bankası aracılığıyla
yaptığı işlemlerle aklarken rüşvet verdiği ileri sürülmüştü (13).
Ayrıca bazı politikacıların yakınlarına
ait vergi cennetlerinde kurulmuş olan bazı şirketlerdeki 2017 yılındaki para
trafiği ve Dubai, Malta ve İsveç üzerinden vergi kaçırıldığını ileri süren
uluslararası belgeler Türkiye’nin finansal gizlilik açısından daha da
sorgulanmasına neden oldu.
Türkiye 2017 Ekim ayı itibariyle vergi
cennetlerinin izlenmesi konusunda çok sayıda uluslararası anlaşmaya imza attı,
ancak bu anlaşmalar Meclis tarafından hala onaylanmadığı için bu vergi
cennetlerinde gerçekleştiği ileri sürülen vergi kaçakçılığı fiilen
soruşturulamıyor (14).
Yolsuzluk Algı Endeksi titiz biçimde hazırlanıyor
Tekrar Yolsuzluk Algı Endeksi’ne
dönelim. Bu endeks düzenlenirken toplam puanlamada kullanılmak üzere hazırlanan
134 bağımsız rapor ve çok sayıda anketten yararlanılıyor ve puanlama şöyle
yapılıyor: 0 puan: En fazla yolsuzluk (en kirli) ve 100 puan sıfır yolsuzluk
(en temiz).
2018 yılı itibariyle uzmanların ve iş
insanlarının yolsuzlukların olmadığını (en temiz, 100 puana doğru) ve en fazla
yolsuzlukların olduğunu düşündükleri (en kirli, 0 puana doğru) ülkeler
sıralaması şöyle: Dünya ortalaması 43 puan, Batı Avrupa ve AB 66 puan (en az
yolsuzluğun olduğu bölge), Kuzey ve Güney Amerika 44 puan, Asya Pasifik 44
puan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika 39 puan.
Böylece Batı Avrupa en yüksek puana
sahip iken (en temiz), Sahra Altı Afrika en düşük puana sahip bölgeler oluyor
(en kirli). Kuzey Amerika dünya ortalaması olan 43 puanın biraz üzerindeyken,
Türkiye bunun altında (41 puan). Amerika kıtasındaki düşüklüğün nedeni
Venezüella ve Haiti gibi Güney Amerika ülkelerinin puanının çok düşük çıkması.
Yolsuzluk algısının en düşük olduğu ilk
3 ülke ise sırasıyla: Danimarka (88 puan), Yeni Zelanda (87 puan) ve
Finlandiya, Singapur, İsveç, İsviçre (85’er puan). Yolsuzluğun en fazla olduğu
ülkeler ise sırasıyla; en sondaki Somali (10 puan), Suriye ve Güney Sudan (13’er
puan) ve Yemen ve Kuzey Kore (14’er puan) (15).
Bu durum iç savaşlar, gelir eşitsizliğinin ve yoksulluk düzeylerinin yüksekliği gibi faktörlerin yanı sıra, söz konusu ülkede demokrasinin mevcut olup olmamasının da yolsuzluk algısını ciddi olarak etkilediğini ortaya koyuyor.
Bu durum iç savaşlar, gelir eşitsizliğinin ve yoksulluk düzeylerinin yüksekliği gibi faktörlerin yanı sıra, söz konusu ülkede demokrasinin mevcut olup olmamasının da yolsuzluk algısını ciddi olarak etkilediğini ortaya koyuyor.
Bir başka anlatımla, açık
diktatörlüklerin, otoriter yönetimlerin egemen olduğu ülkeler yolsuzluk
algısının en yüksek olduğu (endeksin en alt sıralarında) olurken, Yeni Zelanda,
Danimarka veya Batı Avrupa ülkeleri gibi burjuva demokrasisinin temellerine
sadık ülkeler endeksin üst sıralarında yer alıyorlar. Yani bir ülke
otoriterliğe kaydıkça, diktatörlük eğilimleri arttıkça yolsuzluk iddiaları ve
algısı da artıyor.
Bu ülkeler arasında, (alt sıralarda
olmamalarına rağmen) ABD, Macaristan ve Türkiye’ye ilişkin yolsuzluk algısının
ciddi olarak arttığının altını çizmek gerekiyor. Öyle ki sadece 2017 yılında
ABD’nin puanı 4 puan düştü, 2013 yılından bu yana Macaristan’ın puanı 8 puan
düştü (46 puana geriledi) ve Türkiye’nin puanı 9 puan düşerek, 41 puana
geriledi.
Devam edecek: Yolsuzlukların sermaye birikim rejimiyle ilişkisi nedir?
Dip notlar:
(1) Davos enables
“crony capitalism” to flourish”, https://iea. org.uk (22 January 2019).
(2) Guy Standing, The Corruption Capitalism- Why Rentiers Thrive and Work Does Not Pay, Biteback Publishing, 2017, s. 3-5; 241-243.
(3) Agk.
(4) Paramjit Singh and Balwinder Singh Tiwana, “The state and accumulation under contemporary capitalism”, https://mronline.org (20 February 2019).
(5) Transparency International, Corruption Perceptions Index 2018 (January 2019).
(6) John Gaventa, “Can transparency make extractive industries more accountable?” https://www.ids.ac.uk (8 February 2019).
(7) Alan Katz, “The Cost of Dirty Money”, https://www.bloomberg.com (28 January 2019).
(8) Tax Justice Network, Financial Secrecy Index 2018.
(9) Annette Alstads ter, Niels Johannesen and Gabriel Zucman, “Who Owns the Wealth in Tax Havens?
Macro Evidence and Implications for Global Inequality ” (7 December 2017), s. 8-9.
(10) Richard Murphy, “TJN Financial Secrecy Index 2015 reveals improving global financial transparency, but USA threatens progress”,https://www.taxresearch.org.uk (2 November 2015).
(11) Agr.
(12) Finansal Gizlilik Endeksi 2018-Türkiye Raporu (Financial Secrecy Index 2018-Narrative Report on Turkey) https://www.financialsecrecyindex.com (7 February 2019).
(13) https://www.evrensel.net/…/4-bakan-hakkindaki-rusvet-ve-yol… (19 Aralık 2013).
(14) Finansal Gizlilik Endeksi 2018-Türkiye Raporu, agr.
(15) Transparency International, agr.
(2) Guy Standing, The Corruption Capitalism- Why Rentiers Thrive and Work Does Not Pay, Biteback Publishing, 2017, s. 3-5; 241-243.
(3) Agk.
(4) Paramjit Singh and Balwinder Singh Tiwana, “The state and accumulation under contemporary capitalism”, https://mronline.org (20 February 2019).
(5) Transparency International, Corruption Perceptions Index 2018 (January 2019).
(6) John Gaventa, “Can transparency make extractive industries more accountable?” https://www.ids.ac.uk (8 February 2019).
(7) Alan Katz, “The Cost of Dirty Money”, https://www.bloomberg.com (28 January 2019).
(8) Tax Justice Network, Financial Secrecy Index 2018.
(9) Annette Alstads ter, Niels Johannesen and Gabriel Zucman, “Who Owns the Wealth in Tax Havens?
Macro Evidence and Implications for Global Inequality ” (7 December 2017), s. 8-9.
(10) Richard Murphy, “TJN Financial Secrecy Index 2015 reveals improving global financial transparency, but USA threatens progress”,https://www.taxresearch.org.uk (2 November 2015).
(11) Agr.
(12) Finansal Gizlilik Endeksi 2018-Türkiye Raporu (Financial Secrecy Index 2018-Narrative Report on Turkey) https://www.financialsecrecyindex.com (7 February 2019).
(13) https://www.evrensel.net/…/4-bakan-hakkindaki-rusvet-ve-yol… (19 Aralık 2013).
(14) Finansal Gizlilik Endeksi 2018-Türkiye Raporu, agr.
(15) Transparency International, agr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder