HEM
KÜÇÜLDÜK, HEM İŞSİZ KALDIK (1)
Mustafa
Durmuş
18
Mart 2019
Geçen haftanın üzerinde en çok konuşulan iki iktisadi
konusunun ekonomideki küçülme ve hız kesmeden artan işsizlik olduğu kesin.
TÜİK önce ekonomik büyüme verisini açıkladı. Buna göre
Türkiye ekonomisi geçen yılın son çeyreğinde (Ekim-Kasım-Aralık aylarında)
ortalama yüzde 3 oranında küçülmüş.
Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, beklentim yüzde 3 - 4 aralığında
bir küçülmeydi.
Böylece 2017 yılını yapay bir yüzde 7,4’lük ekonomik
büyüme ile kapatan ülkede beklenen oldu: 2018 yılının büyüme hızı, ilk
çeyrekten son çeyreğe kadar sırasıyla; yüzde 7,4’ten, yüzde 5,3’e, yüzde 1,8’e
ve yüzde – 3’e kadar düştü. Yani ekonomi çakıldı (1). Kişi başına düşen
(aslında düşmeyen) milli gelir ise 9,362 dolara gerileyerek 2007 yılındakinin
altına indi. Yani ana akım iktisatçıların temel ölçütüne göre dahi
yoksullaştık.
Büyüme hesaplanırken esas alınan kurun TCMB kurundan
10 kuruş daha düşük hesaplanmasının küçülmeyi olması gerekenden az gösterdiği
iddiasını bir kenara bıraksak dahi, bu
küçülmenin henüz bir başlangıç olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Çünkü ekonomideki
küçülme bu yıl da sürecek. Öyle ki Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerini
bir süredir kötüleştiren OECD’ye göre ülke ekonomisi 2019 yılında yüzde -1,8
küçülecek (2).
Uçağın
motorları durdu
Ekonomimizi havada tutan motorların durumuna bir
bakalım. Sırasıyla son çeyrekte: Hane
halkı nihai tüketim harcamaları yüzde - 8,9; kamu tüketim harcamaları yüzde -
0,5; ithalat yüzde - 24,4 ve sabit sermaye yatırım harcamaları yüzde - 12,9
azalmış. Artan yalnızca ihracat olmuş (yüzde 10,6) (3). (daha önce de sanayi
üretim endeksinin yüzde 11 civarında düştüğü ve kapasite kullanım oranının
yüzde 74’e gerilediği TÜİK tarafından açıklanmıştı). Yani uçağı uçuran motorlar
durmuş.
Böyle bir ekonomik çakılmanın emekçileri vurmaması
mümkün değil. Nitekim aynı dönemde işverenlerin yaratılan katma değerden aldığı
pay yüzde 51,3 olurken, ücretlilerin payı yüzde 31,2’ye kadar gerilemiş (4).
Yani işçi, emekçi sadece mülksüzleşmemiş, ağır
vergiler altında ezilmemiş, aşırı borçlanmamış, aynı zamanda ürettiğinin üçte
birinden azıyla yetinerek iyice yoksullaşmış.
Finansal
kriz ve küresel sermayeye verilecek yeni tavizler tekrar gündemde
Yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin; yüksek borç
stokları, özel sektörün kısa vadeli yüksek dış borçları, yüksek faiz oranları, yüksek
döviz kurları ve yüksek enflasyon oranları gibi finansal göstergelerinin olduğunu
biliyoruz. Buradan hareketle resesyon biçiminde reel bir ekonomik krizin yanı
sıra, yeni bir finansal krizin hala gündemde olduğunu belirtmeliyiz. Döviz
kurunun tekrar yükselmeye başlaması bunun işaretlerinden biri.
Bu da yerel seçimlerin ardından IMF’li ya da IMF’siz
hangi biçimde olursa olsun, uluslararası finans kapitale yeni tavizlerin verileceğini
ve bu arada halkın kemerleri daha da sıkmak zorunda kalacağını gösteriyor.
İşsizlik:
Bizimki gönül işi…
Ancak işçiyi, köylüyü ve küçük üreticiyi yakından
ilgilendiren asıl somut veri işsizlik ve istihdam verileri olmalı. Çünkü yurdum insanı kendisi işsiz kalmadığı
sürece krizin ne demek olduğunu anlayamıyor ya da başka söylemlerle bunu
algılaması engelleniyor. Seçimler yaklaşırken ipliği iyice pazara çıkan havuz
medyasının bu konudaki başarısını da takdir etmek gerekiyor.
OECD’ye göre Türkiye, geçen yılın son çeyreği
itibariyle 42 ülke arasında (Güney Afrika, Yunanistan ve İspanya’nın ardından) resmi
işsizlik oranı en yüksek 4. Ülke oldu (5).
Çünkü (Aralık 2018 itibariyle) dar tanımlı işsizlik
yüzde 13,5’e (6) ve geniş tanımlı işsizlik yüzde 20,9’a yükseldi (7). Tarım
dışı işsizlik oranları ise genel ortalamanın en az 2 puan üzerinde seyrediyor.
1
yılda 1 milyon yeni işsiz yarattık
Böylece TÜİK’e göre işsiz sayısı 4,3 milyona, DİSK’e göre 7,2 milyona yükseldi. Böylece son
1 yılda işsiz sayısı 1 milyonun üzerinde arttı. Kadınlar ve gençler işsizlikten
en çok etkilenenlerin başında geliyorlar. Öyle ki tarım dışı kadın işsizliği
yüzde 18,9 ve genç işsizliği yüzde 27’ye yükseldi (8).
TÜİK’in resmi işsizlik verileriyle DİSK’in verileri
arasındaki farklılığın nedeni işsizlik tanımlarındaki farklılıktan
kaynaklanıyor. TÜİK tarafından kullanılan standart işsizlik tanımına göre (dar tanımlı işsizlik); referans dönemi içinde istihdam halinde
olmayan kişilerden iş aramak için son dört hafta içinde iş arama kanallarından
en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15
ve daha yukarı yaştaki kişiler işsiz kabul ediliyor. Bu tanıma rağmen 4
milyonun üzerinde işsizin ortaya çıkması durumun vahametini ortaya koyuyor
aslında.
DİSK’in benimsediği geniş tanımlı işsizlik ise, klasik
dar tanım kapsamında yer alan işsizlerin yanı sıra, iş bulma ümidini kaybeden
işsizleri, iş aramayan ancak çalışmaya hazır olan işsizleri, mevsimlik ve
zamana bağlı eksik çalışanları kapsayan alternatif işsizliği de içeriyor.
Geçmiş
geleceğin aynasıdır
Böylece Yeni Ekonomi Programı’nın yüzde 11,3’lük işsizlik
hedefi tutmadığı gibi, yeni istihdam yaratarak istihdamı yükseltme hedefi de
tutmadı. Tersine geçen yıl istihdam 633 bin kişi azaldı. Yani hem mevcut işi
olanlar işsiz kaldığı gibi, yeni gelenler için yeni istihdam da yaratılamadı.
Bu gerçeklik ortada iken, “bu yıldan itibaren 2,5
milyonluk yeni istihdam yaratma” sözü ne derece tutarlı olabilir? Kaldı ki 2017
yılında yaratılmış olan 1,3 milyon istihdamın çok büyük bir kısmının çırak,
stajyer ve kursiyerlerden oluştuğu biliniyor. Hesapta “teorik ve/veya pratik olarak öğrenmesi için
işyerinde çalıştırılan kimseler” olarak tanımlanan bu kesimler iş hukuku
açısından işçi dahi sayılmıyorlar. Sigortasız çalıştırılan işçi sayısı ise 9,2
milyonu aşıyor. Kadın işçilerin böyle bir kayıt dışı istihdam içindeki payı
yüzde 38’in üzerinde ve ne istihdamda ne de eğitimde olan gençlerin oranı yüzde
25’i buluyor (9).
Bu veriler Türkiye’nin (2017 yılında) neden güvenceli,
iyi ücretli, sağlıklı ve eşitlikçi iş-istihdam koşullarına erişim açısından
OECD ortalamasının en az yüzde 30 altında bir yerde olabildiğini (10) yeterince
açıklıyor olmalı.
Yanıtlarını
vermemiz gereken iki soru
Bu noktada iki esaslı soru sorulmalı: İşsizliğin
nedeni sadece ekonomik kriz midir? İşsizliği patlatan ekonomik kriz neden ve
nasıl oluştu, bu krizin sorumluları kimler?
İlk sorunun yanıtı hem resmi verilerde yer almadığı,
hem de iktisatçıların genelde konuşmadıkları ya da konuşmak istemedikleri bir
gerçeği içeriyor: OHAL uygulamaları.
OHAL
işsizlik nedeni oldu
OHAL’den bu yana işine son verilen toplam kamu
çalışanı sayısı 130 binin üzerinde. Bunlar arasında eğitim alanında özel
sektörde dahi çalışamayan akademisyenler, öğretmenler olduğu gibi, hastanelerde
doktorluk yapamayan hekimler de var. Ayrıca OHAL’in resmi olarak sona ermiş olmasına
rağmen kamu kurumlarından işten çıkartmalar küçük küçük de olsa devam ediyor.
Üniformalı
istihdam: Yeni istihdam trendi
Peki, bu dönemde kamuda hiç mi istihdam yaratılmadı?
Atılanların yerine alınanlarla birlikte son dönemde dilimize “üniformalı
istihdam” olarak giren yeni bir istihdam biçiminde artış var. Yani polis,
asker, güvenlik görevlisi, korucular.
Bunlara Maliye teşkilatında çalışan vergi memurlarını
da eklediğimizde, bu istihdamın bir yandan devletin aldığı yeni biçimi
özetlerken, diğer yandan üretmeyenin üreteni kontrol ettiği bir şeye dönüştüğü
kolayca görülebiliyor.
Bu ise, içinde yaşadığımız sistemin etkinlikten, verimlilikten
uzak, israfçı yanını sergilediği gibi, bu kesimlerin ücretlerini ödeyen başta üretenler
başta olmak üzere toplumun bütünü üzerindeki vergi yükünü artıran adaletsiz
yanını da ortaya koyuyor.
Bu
kriz ne ilk, ne de son
Türkiye ekonomisi ilk kez krize girmiyor. Ülkenin son 40 yıllık dönemi krizlerle dolu.
Ancak yaşamakta olduğumuz kriz, hem ülkenin (özellikle de özel sektörün) yüksek
dış borç stokları, hem de yükselen küresel faiz oranları ve artan korumacılık
gibi olumsuzluklar nedeniyle bu 40 yılın en uzun sürecek ve en derin krizi
olmaya aday gözüküyor.
Yani krizin (onu tetikleyen siyasal iktidarların
sorumluluklarını da unutmadan) aslında kapitalizmin krizi olduğu söylenebilir ve
şöyle tanımlanabilir:
Kapitalizm ücretli emek sömürüsü üzerinden elde edilen
artı-değer, dolayısıyla da kâra dayalı bir sermaye birikim sistemidir. Krizler ise
bu birikim sürecinin finansman temini- üretim ve tüketim aşamalarında yaşanan
ciddi tıkanma anlarıdır.
Devam
edecek….
Dip
notlar:
(1) TÜİK,
Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla,
IV. Çeyrek: Ekim - Aralık, 2018.
(2) Laurence Boone, “Global growth is weakening:
coordinating on fiscal and structural policies can revive euro area growth”, https://oecdecoscope.blog
(6March 2019).
(3) TÜİK, agb.
(4) Agb.
(5) OECD, https://data.oecd.org/unemp/unemployment-rate.htm
(17 March 2019).
(6) TÜİK, İşgücü
İstatistikleri, Aralık 2018 (15 Mart 2019).
(7) DİSK-AR, İşsizlik
ve İstihdam Raporu (Mart 2019).
(8) Agr.
(9) DİSK-AR, agr., s. 13.
(10)
OECD, “How does TURKEY compare? Employment
Outlook 2017” (July 2017).
Bu, böbrek satmak isteyen herkese açık bir ilan, böbrek nakli ihtiyacı olan hastalarımız var, bu nedenle böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresindeki e-posta adresimizden bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilAyrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.
NOT: Güvenliğiniz garanti altındadır ve hastamız, onları kurtarmak için böbrek bağışı yapmayı kabul eden herkese büyük miktarda para ödemeyi kabul etmiştir. Sizden haber almayı umuyoruz, böylece bir hayat kurtarabilirsiniz.