“FAİZ
CAİZDİR” DEDİ VAİZ (1)
Mustafa
Durmuş
26 Ocak 2020
Diyanet’in kamu bankalarından alınan TOKİ kredileri
üzerine uygulanan faizin dinen caiz olduğu yönündeki açıklaması bu haftaya
damgasını vurdu. Diyanet’in faiz açıklaması şöyle:(1)
TOKİ aracılığıyla uygulanan sosyal konut projesinde,
peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup
devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, ödeme
güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır. Bu
itibarla, “devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı
tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden
yararlanmak caizdir”.
Böylece Diyanet, tarihinde ilk defa faizli işleme onay
vermiş oldu. Karar oy çokluğuyla kabul edildi.(2)
Bu aslında (kamu yararı gerekçe olarak gösterilerek), Diyanet’in
faizi Müslüman halkın gözünde meşrulaştırma çabası. Nitekim Karar Gazetesi’nden
M. Öztürk bu durumu Yahudilikteki faiz anlayışıyla benzeştirerek şöyle açıkladı:
(3)
“Talimata mebni
olarak operasyonel şekilde ve fakat kerhen tanzim edilmiş olması muhtemel
görünen bu fetva metni Yahudilerin faiz anlayışlarını anımsatır tarzdadır. Zira Yahudiler, faizli işlemleri kendi
aralarında haram sayarken Yahudi olmayanlardan faiz almanın cevazına, hatta
lüzumuna hükmetmişlerdir. ... İlginçtir, Diyanet de bir devlet kurumu olarak
faizli işlemi resmi/sosyal TOKİ projesiyle ilgili bir lüzuma mebni olarak caiz
sayarken, sivil vatandaşın kendi ihtiyacını karşılamak için kredi kullanmasını
“lâ yecûz” saymıştır”.
GERÇEKTE
BİR FAİZ KARŞITLIĞI SÖZ KONUSU DEĞİL
Neo-liberal - otoriter siyasal İslamcı iktidarların
faizle imtihanı çok çelişkili bir özelliğe sahip. Çünkü faize karşı söylemlerle
(özellikle de muhafazakar Müslüman) seçmen konsolide edilmeye çalışılırken,
faizciye bütçeden aktarılan kamu kaynakları sürekli bir artış gösteriyor.
Bu durum son 17 yıldır uygulanmakta olan borçlanmaya
dayalı inşaat ve emlak rantı üzerinden servet biriktirme stratejisinin doğal
bir sonucu. Sadece ülkenin yarım trilyon dolara yaklaşan dış borcu değil, 1,4
trilyon liraya yaklaşan brüt kamu borç stokunun varlığı da (4) neden bu denli
yüksek bir faiz ödemesi yapıldığını açıklıyor. Kural belli: “Borç yiyen
kesesinden yer”.
Durumun ciddiyetini daha iyi anlayabilmek için son
yıllarda devlet bütçesinden ödenen faizlerdeki artışa bakmak yeterli. Faiz
ödemeleri sırasıyla: 2017’de 57 Milyar lira iken, 2018’de 74 Milyar lira ve 2019’yılında
99,9 Milyar lira olmuş (3 yılda yüzde 75 artış) . İktidar 2020 yılında bu
rakamın 139 Milyar lira olmasını öngörüyor. (5)
Bir çalışmaya göre ise AKP iktidarının 17 yıllık
dönemi boyunca 932 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Geçen yıl; ayda ortalama 8,3 milyar lira,
günde 247 milyon lira ve saatte 11 milyon lira faiz ödendi. Aynı yıl iktidar geri
ödemesini yaptığı her 100 liralık borca karşılık (anapara ve faiz) 132,4 lira iç
borçlanmaya gitti. (6)
FAİZDEN
VERGİ DE ALINMIYOR
Faiz
konusunun diğer bir boyutu bunun nasıl vergilendirildiği. Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 67. Maddesi
gereğince, faizden asgari ücretliden alınan kadar dahi vergi alınmıyor. Üstelik
geçen yıl Eylül başında yapılan bir değişiklikle lira cinsinden vadeli
mevduatlardaki gelir vergisi (stopaj) oranları daha da düşürüldü.
Kısaca, lira cinsinden tutulan vadeli
banka mevduatlarından elde edilen faiz gelirinden alınan gelir vergisi 6 aya
kadar vadeli mevduatlarda yüzde 15’ten yüzde 5’e; 6 ay-1 yıl vadeli olanlarda
yüzde 12’den yüzde 3’e ve 1 yıldan uzun vadeli olanlardan yüzde 10’dan yüzde
0’a düşürüldü . (7)
Bu bağlamda neredeyse 800 milyar lirayı
bulan çeşitli vadelere bağlanmış vadeli TL mevduatından elde edilen faiz
gelirinden alınan vergi azaltıldı, hatta bir kısmında sıfırlandı.
Benzer bir biçimde, aynı maddeye göre;
devlet tahvili ve hazine bonosu faiz geliri elde edenlerden alınan vergi oranı (yerli
ve yabancı yatırımcı ayırımı yapılmaksızın) yüzde 0 (duruma göre yüzde 10 ile
sınırlı). Borsadan elde edilen gelirler ise hiç vergilendirilmiyor. Yani rant
geliri elde eden zenginlerimiz bir asgari ücretli kadar dahi vergi vermiyor.
Diyanet’in dünyevi siyasal iktidara olan desteğini
anlayabilmek için, örneğin ona 2020 bütçesinden ayrılan 11,5 milyar liralık
bütçeyi (ya da Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki Din Öğretimi Genel
Müdürlüğü’nün milyarlarca lirayı bulan bütçesinin de dini eğitim amaçlı olarak
kullanılmasını) dikkate almak yeterli olur. Ancak uhrevi ve dünyevi
iktidarların işbirliği çok eskiye dayanıyor.
Dinsel kurumlar tarihte siyasal iktidarlarla
(hükümdarlarla) zaman zaman çelişkiye ve çatışmaya girmiş olsalar da genelde
uzlaştılar. Bu işbirliğini ilk olarak İncil’de yaradılış
(genesis) bölümünde “ürünün beşte birinin firavunlara (Pharaoh) verilmesi” önerisinde (8) ve “Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya, Sezar’ın hakkını
ise Sezar’a vermek gerekir” (9) ifadesinde bulabiliriz.
Bu ifadede kast edilen Tithe ve Poll Tax adı verilen
iki temel vergiden sağlanan gelirler. Tithe “Tanrı’ya “sosyal düzeni
desteklemesi karşılığında” köylünün mahsulünden ödenen ve onda bir anlamına
gelen vergi iken, Poll Tax “dünyevi siyasal iktidara kamusal düzenin
desteklemesi için” ödenmektedir. Yani İncil Sezar’ın hakkının (Poll tax)
Sezar’a verilmesi ve Tanrının hakkının da (Tithe) Tanrıya verilmesi gerektiğini
emrediyor.
CALVİN
VE LUTHER’DEN LORDLARA DESTEK
Dini kurumların hükümdarlara desteği tarih boyunca
sürdü. Örneğin 16.Yüzyıl Hristiyan reformistlerden biri olan Calvin’e göre,
yönetenler ve yönetilenlerden oluşan bir sosyal düzenin varlığı “Tanrı
tarafından takdir edilmişti” ve “insanlık ilk günahın etkisi altında olduğu
için bu düzen zorunlu olarak bir baskı düzeniydi, cezalandırıcıydı” (10) (dolayısıyla
meşru kabul edilmeliydi) .
Nitekim 1524 tarihinde tarihin en kanlı köylü
isyanları olarak da bilinen feodal Avrupa’nın en önemli ayaklanmasında (Almanya’da)
on binlerce köylüden oluşan geçici ordu; serfliğin kaldırılması ve Lordlara
ödenen vergilerin artık alınmaması talepleriyle manastırlara ve şatolara
yöneldiler. Lordlar ve piskoposlar, kentleri ele geçiren köylüler ve halk
karşısında işbirliği yaptılar ve prenslikleri yardıma çağırdılar. Bu
ayaklanmalar sırasında bir diğer reformist Luther, lordlarla işbirliği yaptı,
“cinayet işleyen, hırsızlık yapan köylü sürülerine” karşı risale yazdı ve bu
risalede isyancı köylülerin çok ağır biçimde cezalandırılmalarının dinen caiz
olduğunu ileri sürdü. (11)
VATİKAN:
“MUSSOLİNİ TANRI’NIN LÜTFU”
Tarihte, faşizmin kurucusu olarak bilinen Mussolini ile
Vatikan’ın işbirliği de son derece çarpıcı bir örnek. Mussolini bir yandan İtalya
tarihindeki kahramanları günün koşullarında yeni efsaneler haline getirip,
propaganda malzemesi olarak kullanırken, diğer yandan da Hıristiyanlığa ve
Vatikan’a önem veren bir tutum takınarak efsanelerine dini figürleri ve
ideolojiyi de ekledi. (12)
Öyle ki daha önce Kilisenin mal varlığına el koyma
sözü veren Mussolini iktidara gelince din adamlarına ve Kiliseye yeni
imtiyazlar tanıdı. 50 yıl önce okullardan kaldırılmış olan dini tedrisat yeniden
uygulanmaya başladı. (13)
Ayrıca 1929 yılında Papalık ile Mussolini arasında
“Lateran Anlaşması” imzalandı. Böylece Papa Mussolini’nin yanında yer aldı.
Anlaşma Papalığa özerklik sağladı. Katolik dini resmi olarak tüm ulusun dini
olarak kabul edildi. Papaya 90 milyon dolarlık bir zarar tazminatı ödemesi
yapıldı.
Böylece, Mussolini bu anlaşma ile Papalık ile İtalya
Krallığı arasındaki sorunları çözerek Hıristiyanların faşist rejime olan
desteğini sağlamlaştırdı. Papa, Mussolini’yi “Tanrının lütfu” olarak
tanımladığından Mussolini’nin içeride ve dışarıdaki itibarı da arttı. Yani
Mussolini İtalyan toplumunu konsolide etmeyi başardı. (14)
…devam
edecek
DİP
NOTLAR:
(*) Çizgi: Ercan Akyol (https://www.facebook.com/Ercan-Akyol).
(1) Din
İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/38340/toplu-konut-idaresi--toki--tarafindan-uygulanan-sosyal-konut-projesinin-dini-hukmu-nedir (24 Ocak 2020).
(2) https://www.yeniakit.com.tr/yorum/haber/1006762/diyanet-tarihinde-ilk-defa-faizli-isleme-onay-verdi-karar-oy-cokluguyla-kabul-edildi
(13 Ocak 2020).
(3) Mustafa
Öztürk, “Diyanet, TOKİ, faiz”, https://www.karar.com (18 Ocak 2020).
(4) T.C.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, https://www.hmb.gov.tr/duyuru/31-aralik-2019-tarihi-itibariyla-merkezi-yonetim-brut-borc-stoku
(24 Ocak 2020).
(5) T.C.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe
Gerçekleşmeleri Raporu, (Aralık 2019)
https://www.hmb.gov.tr; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve
Bağlı Cetveller.
(6) https://gazetemanifesto.com/2020/turkiyeyi-faize-batirdilar-her-saat-11-milyon-lira-odendi 22 Ocak 2020).
(8) https://onlinebusiness.northeastern.edu/blog/a-brief-history-of-taxation
(24 Ocak 2020).
(9) http://amprpress.com/income_tax.htm
(24 Ocak 2020).
(10)
Chris Harman, Halkların Dünya Tarihi, Yordam Kitap, 2009, s. 186-193.
(11)
Agk.
(12)
Italia;n fascism: path towards seizure of
power, http://eu.eot.su/2015/10/22/italian-fascism-path-towards-seizure-of-power
(24 Ocak 2020).
(13)
Clara Zetkin, Fighting Fascism, How to struggle and how to win, (Edited by John
Riddell and Mike Taber), Haymarket Books, 2017.
(14)
“Pareto, Liberismo, Free Trade and
Conservative Fascism”, https://beastrabban.wordpress.com/tag/the-seizure-of-power/
, 11 April 2014 (24 Ocak 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder