ROSA
VE KARL’IN KATLİ: CİHATÇI ÖRGÜTLER FREIKOPS’A DÖNÜŞÜR MÜ?
Mustafa
Durmuş
16
Ocak 2020
15 Ocak Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in bundan
tam 101 yıl önce (1919 yılında) hunharca katledilmelerinin yıl dönümü.
Türkiye’de daha ziyade sol-sosyalist çevrelerce
bilinen ve anılan bu iki sosyalist devrimci Avrupa’da her yılın Ocak ayının ikinci
Cumartesi günü gerçekleştirilen büyük bir konferansla (Rosa Lüksemburg
Konferansı / RLIC) anılıyor.
Bu konferans 1996 yılından bu yana her yıl düzenli
olarak toplanıyor. Dünyada 70’den fazla örgüt, sendika, siyasal parti
tarafından destekleniyor. Berlin’de
düzenlenen bu yılki anma konferansına 3000’den fazla insan katıldı. (1)
“REFORM
MU DEVRİM Mİ?”
Rosa, Alman Komünist Partisi’nin öncüsü ve “Reform mu,
Devrim mi”, “Sermaye Birikimi” gibi çok önemli yapıtların sahibi bir kadın
devrimci ve 1919 yılında Berlin’deki sosyalist devrimin aktif örgütleyicilerinden
biri.
Birinci Paylaşım Savaşının başladığı 1914 yılında, bir
yandan savaşta kendi burjuvazilerinin ve devletlerinin yanında yer alan sol-komünist
partileri eleştirirken, diğer yandan da kapitalizmin yıkılmasının gerekli
olduğunu ileri sürmüştü Rosa. Ona göre, sosyal gelişmenin belli bir aşamasında
mevcut sosyal düzen ortadan kaldırılmalı ve yerine daha ileri bir düzen olan
sosyalizm kurulmalıydı.
Rosa işçi
sınıfının neden savaş karşıtı olması gerektiğini ise özetle şöyle izah ediyordu:
(2) Kapitalist ekonomilerde kârın realizasyonu giderek zorlaşır. Bu nedenle de
kapitalizm, kapitalist olmayan dünya ile sürekli olarak etkileşim içine
girmenin yollarını aramak durumunda kalır.
Dışa açık bir sistem olan kapitalizm kendi dışındaki kapitalist olmayan
dünya ile bağlantı kurabildiği ölçüde gelişip serpilebilir, piyasa dışı
alanları sömürgeleştirerek ayakta kalabilir.
Rosa için
sömürgeleştirilecek dünya tam olarak 20. Yüzyılın emperyalist sömürgelerinden
oluşuyordu ve Birinci Dünya Savaşı gibi emperyalist savaşlar da böyle bir
sömürgeleştirmenin ve yeniden paylaşımın temel aracıydı. Bu yüzden de bu
savaşlardan sadece kapitalizm, burjuvazi fayda sağlarken, bunun bedelini
savaşan ülkelerin işçi sınıfları öderdi.
EMPERYALİST SAVAŞLARLA DOĞAYA KARŞI
AÇILAN SAVAŞLAR ÖZDE AYNI
Diğer taraftan günümüz kapitalizminde insan aklının, boş
zamanın, insanların ticari olmayan faaliyetleri gibi (örneğin ev işleri) işler
ya da faaliyetler biçiminde kapitalist olmayan dünyada sömürgeleştirilecek çok
sayıda alan mevcut. Ayrıca “gezegenin kaynakları
da giderek artan biçimde sömürgeleştiriliyor.
Yani kapitalizmin bugün Rosa’nın düşündüğünden çok
daha fazla potansiyel kaçış rotası mevcut. Kuşkusuz Rosa bu kaçış rampalarını o
günün koşullarında göremezdi ama emperyalist savaşlar, kapitalizm ve işçi
sınıfının neden savaş karşıtı olması gerektiği gibi konularındaki savları bugün
de geçerliliğini koruyor.
KAPİTALİST
DÜZEN VE EMPERYALİST SAVAŞ KARŞITLIĞI CEZASIZ KALMADI
Hem militan bir kadın eylemci, hem de sosyalist teori
alanındaki katkılarıyla bir teorisyen olarak egemen sınıfları tehdit eden Rosa’nın
kendisi de, yoldaşı Karl da cezasız kalamazdı. Nitekim bu iki devrimci Alman devletinin
hedef tahtasındaydı.
Ancak ölümleri Freikorps adı verilen ve daha sonra
Alman faşizminin kurucusu Nazi Partisi’nin askeri kolu haline gelen ve
Hitler’in en yakınındaki faşist liderlerden olan Heinrich Himmler tarafından
kurulan SS’lere (Schutzstaffel) dönüşecek olan bir paramiliter grubun üyelerinin
elinden oldu. (3)
PRO-FAŞİST
SOSYAL DEMOKRAT İŞBİRLİĞİ
Cinayetleri yöneten Waldemar Pabst adlı ve
Freikorps’un önemli üst düzey yöneticilerinden olan fanatik bir milliyetçiydi.
Cinayetlerin onayını veren ise henüz birkaç hafta önce iktidara gelmiş olan
Sosyal Demokrat Parti’nin Savunma Bakanı olan Gustav Noske idi. Tarih bu ikiliyi
hem Berlin’deki devrimin bastırılmasından, hem de Rosa ve Karl’ın
öldürülmesinden sorumlu tutuyor. (4)
Kökeni 18.Yüzyıla kadar giden Freikorps “düzensiz ama
silahlı birlikler" anlamına geliyor. 1918 yılından itibaren, I. Dünya
Savaşından yenik olarak ülkeye dönen askerlerle beraber ortaya çıkan böyle düzensiz
ama silahlı birlikler bu isimle anılmaya başlamıştı.
Bu eski askerlerin bir kısmı sivil hayattan
kopartılmış oldukları ve tekrar normal hayata uyum sağlayamadıkları için,
diğerleri ise komünistlere karşı duydukları nefretten dolayı Freikorps’a katılmışlardı.
Bu noktada önemli bir ayrıntı ise bu birliklerin,
yukarıda sözü edilen o zamanki Savunma
Bakanı ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) üyesi Gustav Noske’den maddi
destek almasıydı. Öyle ki Freikorps (bizzat bakanın çağrısıyla) Almanya
Komünist Partisi’nin öncülü konumundaki Marksist Spartakistler Birliği’nin
(Spartakusbund) başlattığı devrimi kanla bastırdı ve 15 Ocak 1919’da bu hareketin
önderlerinden Karl ve Rosa’yı öldürdü. Bu birlikler ayrıca aynı yıl Bavyera
Sovyet Cumhuriyetine son verdi.(5)
Rosa ve Karl’ı sorgulayan ve katleden Freikorps
birliğinin komutanı olan Waldemar Pabst, 18 Nisan 1962 tarihli “Der Spiegel”
dergisine verdiği röportajda, katliamdan önce sosyal-demokrat bakan Noske ile
telefon teması kurduğunu ve Noske ile Ebert’in onayını aldığını belirtti (6) .
1919 Baharında Berlin’de sosyalist devrimciler yenilgiye
uğratıldılar ama sosyal demokratların kurtarıcı olarak çağırdıkları
Freikorps’un yol açtığı tahribat çok büyük oldu. Freikorps Almanya kentlerinin sokaklarında terör
estirmeyi sürdürdü. Sadece komünistler değil, sendikacılar, Yahudiler ve hatta sosyal
demokratlar, kısaca her türden muhalif ve iktidar odaklarına göre devlet ve toplum
düşmanı sayılan her kesim şiddetle ezildi.
O yıllarda bu birliklerin liderlerinden biri olan Heinrich
Schultz’un şu sözleri faşist güçlerle işbirliği yapmanın ne anlama geldiğini de
ortaya koyuyordu: “ Suçlu birinin kaçmasına izin vermektense, çok sayıda suçsuzu
öldürmek daha iyidir. Onları öldürün, sonra da size saldırdıklarını ya da
kaçmaya çalıştıklarını açıklayın”. Alman devleti ile kurdukları organik bağ
sayesinde bu birliklerin üyeleri korunup kollandılar, işledikleri cinayetlerden
sorumlu tutulmadılar, yargılanmadılar.(7)
TARİHSEL
HATA
Sosyalist devrime karşı kapitalizmi koruma çabası
içindeki sosyal demokratların bu tutumu belki de tarihsel hatalarının en
büyüklerinden birini oluşturuyor. Çünkü sadece sosyalist bir devrimi önlemekte
kalmadılar, Almanya başta olmak üzere dünya halklarının başına bela olan Alman
faşizminin de önünü açtılar.
Tarih kuşkusuz ki tekerrür etmez (etseydi iyi bir
gelecek için mücadele etmenin anlamı kalmazdı), ancak benzer olaylar ortaya
çıktığında benzer sonuçların görülmesi de beklenir.
Yani Rosa ve Karl’ın Freikorps tarafından katledilmelerinden
bu yana 101 yıl geçti ama Freikorps benzeri gruplar ya da birlikler hala dünya
halkları için ciddi bir tehlike oluşturmayı sürdürüyorlar.
Örneğin İran’da “Devrim Muhafızları”na bağlı
paramiliter milislerden oluşan Besiç, Ukrayna uçağının düşürülmesine yönelik
protestolar sonrası sokakları bastırma işini üstlendi ve halkın üzerine gerçek
mermilerle ateş açtı.
CİHATÇI
ÖRGÜTLER BUGÜNÜN FREIKORPS’U MU?
Başta Irak ve Suriye olmak üzere Orta Doğu’da
Freikorps benzeri onlarca, yüzlerce silahlı grup mevcut. Bunlar bölge
devletlerince Orta Doğu’daki iç savaşlarda kullanılıyorlar. Bunlara her türlü
maddi ve askeri destek sağlanıyor. Bunlara genel olarak “İslami Cihatçı Örgütler”
deniliyor.
Sayıları on binleri aşan ve her türlü insanlık dışı
uygulamayı sergilemekten çekinmeyen bu silahlı grupların Bölgede savaş
bittiğinde ne yapacakları, bundan böyle hangi amaçlar için kullanılacakları hususu
ise bugünden hepimizin kendine dert etmesi gereken çok önemli bir husus.
Bölgede emperyal amaçlar güden devletlerin kendi
içlerindeki toplumsal hareketleri bastırmak için bu grupları 101 yıl önce
Berlin’de olduğu gibi kullanmaları yüksek bir ihtimal. Çünkü içine düştükleri
ekonomik ve politik krizler, gelir dağılımı adaletsizliği, işsizlik ve
yoksulluk ve ekolojik krizler gibi sorunlar nedeniyle kapitalizm hegemonya
kaybetmeye başladı. Neo-liberal, otoriter devletler ve yönetimler çareyi daha
fazla otoriterleşmekte buluyorlar.
Bu yolda tarih tekerrür ederse ve Cihatçı Örgütler
Freikorps’a dönüşürse bu şaşırtıcı olmaz. Bunu önlemek de sosyal demokratların
da aralarında yer aldığı özgürlük, demokrasi-adalet
ve barış cephesine düşüyor. Umarız
sosyal demokratlar bir kez daha 101 yıl öncesine benzer bir tarihi hataya düşmezler
ve burjuva demokrasisinin dahi yok edildiği günümüzde özgürlük,
demokrasi-adalet ve barış için kimlerle ittifak yapmaları gerektiğini bilirler
ve ona göre tutum alırlar.
DİP
NOTLAR:
(1) https://www.telesurenglish.net/news/Workers-Remember-Rosa-Luxemburg-and-Karl-Liebknechts-Legacies
(12 January 2020).
(2) Rosa
Luxemburg, “Either Or”, https://www.marxists.org/archive/luxemburg(
April 1916).
(3) G.S.
Graber, History of the SS, Robert
Hale Limited, London, 1981, s. 5-16.
(4) Klaus
Gietinger, “The Man Who Murdered Rosa Luxemburg”, https://www.jacobinmag.com (15 January 2020).
(5) https://tr.wikipedia.org/wiki/Freikorps
(16 Ocak 2020).
(6) https://en.wikipedia.org/wiki/Rosa_Luxemburg#German_Revolution_of_1918–1919.
(7) Graber,
agk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder