BU
YIL BORÇ TAHSİLDARLARI KAPINIZI ÇALABİLİR
Mustafa
Durmuş
1
Ocak 2020
Geçen yılın son haftalarına Libya’ya asker gönderme,
Kanal İstanbul ve “Yerli ve Milli” Otomobil tartışmaları damgasını vurdu. Kamuoyu
bunlarla oyalanırken 2019’u iki haneli enflasyon, çok yüksek işsizlik, artan
hayat pahalılığı ve yoksulluk ile uğurladık. Yılın kendi gitti ama sorunları
devam ediyor. Özellikle de işsizlik ve yoksulluk artık sosyal bir sorun haline
geldi.
Geçen yıldan bu yıla aktarılan ve artık o da bir
sosyal sorun haline dönüşen bir sorun daha var: Borç sorunu. Türkiye’nin tüm
borçlarının (özel ve kamusal) 5 trilyon lirayı, dış borç oranının yüzde 62’yi
aştığı ve gerçek kamu borç oranının yüzde 50’ye yaklaştığı bir durumdan
bahsediyoruz. (1)
Bu durum Türkiye kapitalizminin son 15 yıldır
yaşamakta olduğu ve daha önce görülmemiş
ölçüde yaşadığı finansallaşmanın bir sonucu. Kendi üretim ve verimlilik
dinamikleri ile büyüyemeyen sermaye-servet ikilisi artık finansallaşma ve
bununla ilişkili inşaat ve alt yapı aracılığıyla büyümeye çalışıyor.
Madalyonun bir yüzünde finansallaşma, diğer yüzünde
borçlar yer alıyor. Türkiye toplumu bir bütün olarak hiç olmadığı kadar borç
içinde ve bu borçların geriye ödenmesi her geçen gün zorlaşıyor. Bu durum da
karşımıza “batık krediler” biçiminde çıkıyor. Ancak kredisi geri dönmeyen bir
banka için bu sadece batık bir kredi iken, bunu ödeyemeyen insan için tam bir
felaket anlamına geliyor. İşte teknik olarak adına “batık kredi sorunu” denilen
bu sorun bu yıldan itibaren sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkacak gibi
duruyor.
BANKA
KÂRLARINDAKİ AZALMA SORUNUN BİR GÖSTERGESİ
Batık kredi sorununun ilk göstergesi ya da sonucu
bankaların kârlarındaki düşüşler. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) verilerine göre; Türk bankacılık sektörünün 2019 yılının ilk 11 ayındaki
toplam kârı yıllık yüzde 8,1 düşüşle 46,6 milyar lira oldu (bir önceki yılın
aynı döneminde 50,7 milyar lira idi).(2)
Bu kuşkusuz ki ortalama bir rakam. Bankaların hepsinin
kârlılığı aynı değil. Hatta kamu bankaları ticari faaliyetlerinden zarar etmeye
devam ediyorlar. Zararlarının asıl nedeni ise alınan politik kararlar sonucunda
bu bankaların piyasaya daha düşük faiz oranlarından kredi vermeleri ve daha
düşük kurdan döviz satmaları ve kuşkusuz geriye dönmeyen krediler.
Nitekim Ziraat Bankası'nın 2018’in üçüncü çeyreğinde
1.55 milyar lira olan ticari zararı 2019’un aynı döneminde 1,8 milyar liraya
çıktı. Bunun sonucunda 2019 yılının üçüncü çeyreğindeki net kârı 2018 yılının aynı
çeyreğine göre yüzde 39,2 düştü ve 1 milyar liraya geriledi.(3)
BATIK
KREDİLER BORÇ TAHSİLDARI ŞİRKETLERE SATILIYOR
Bankaların tahsili gecikmiş alacaklarının toplam
alacaklarına (kredilerine) oranı ise (batık kredi) 2019 yılının Kasım ayında yüzde
5.23 oldu. Bu oran aynı yılın Eylül ayı itibariyle yaklaşık 152,3 milyar liraya
denk düşüyor.(4) 2018 yılının aynı ayında bu rakamın 97,8 milyar lira olduğu
düşünüldüğünde batık kredilerdeki bir yıllık artışın yüzde 56 civarında olduğu
görülüyor.
Bankalar ortalama iki-üç yıl hukuki takipten sonra
tahsil edemedikleri alacaklarını ihale yoluyla varlık yönetim şirketlerine
temlik ediyorlar (satıyorlar). Yani bankaların kredilerden doğan alacaklarını
başka kurumlar takip ve tahsil ediyorlar.
Nitekim bankacılık sektörünün en büyüklerinden olan Akbank,
takipteki kredi alacakları portföyünün 714,5 milyon liralık kısmını toplam 32,8
milyon lira bedel karşılığında, İstanbul Varlık Yönetim A.Ş. ve Gelecek Varlık
Yönetim A.Ş.' ye sattı. (5) Yani banka her 100 liralık alacağını sadece 4,6
liraya aracı şirkete devretmiş oldu.
Bu borç tahsildarı konumundaki şirketler BDDK onayı
ile kurulan ve faaliyet gösteren, bankalar ve diğer finansal kurumların tahsili
gecikmiş alacaklarını satın alıp borçları yeniden yapılandıran şirketler. Bu
şirketler söz konusu batık alacaklar için borçlularla telefon, mektup ve
e-posta yolu ile yollarla iletişime geçiyorlar. (6)
Böyle bir “haberdar etme” biçimindeki iletişimin bu alacaklar
tahsil edilemediğinde ne tür yöntemlerle devam ettiği ise tartışmalı bir konu.
Bu çerçevede her türlü baskı yönteminin kullanılabileceğini öngörmek zor değil.
Bunun da büyük çaptaki işsizlik ve yoksulluğun yanı sıra borç tahsildarlarının
eline düşen milyonlarca insanın durumunu anlatan yeni bir sosyal kriz işareti
olduğu açık.
KOBİ’LER
ZORDA
İnşaat ve enerji sektöründeki kredilerdeki geri
dönüşlerin çok sorunlu olduğu biliniyor. Ancak bunlara son birkaç yıldır batık KOBİ
kredilerinin de eklendiği görülüyor. Öyle ki KOBİ'lerin bankalardan
kullandıkları toplam kredi 2019 yılının Ağustos ayı sonu itibarıyla 610 milyar
liraya yükseldi. Bu kredilerin yüzde 8,6’sının icra yoluyla tahsil edilmeye
çalışılıyor. Ekonomik kriz nedeniyle zor durumdaki KOBİ sayısının ise 356 bin
civarında olduğu tahmin ediliyor.(7)
İNSANIMIZ
BORÇ BATAĞINDA DEBELENİYOR
Yurttaşlarımızın bankalara ve finansman şirketlerine
olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları ise (1 Ocak-27 Eylül 2019
tarihleri arasında) toplam 28,2 milyar lira artarak 540,3 milyar liraya ulaştı.
Bu borcun 431,9 milyar lirası tüketici kredilerinden, 114,4 milyar lirası da kredi
kartlarından oluşuyor.(8)
Bu kredilerden, bireysel kredi şeklinde kredi kullanan
31 milyon yurttaşın takibe alınan tüketici, konut ve ihtiyaç kredisi gibi
kredilerinin tutarı ise geçen yılın Eylül ayında 42,6 milyar liraya yükseldi. (9)
Buna 26 milyon civarındaki kredi kartı kullanıcısının ortalama kişi başı riski
olan 4,482 liralık riski de eklemek gerekiyor.
FİNANSALLAŞMANIN
DOĞAL SONUCU
Batık krediler kuşkusuz sadece Türkiye’de değil,
gelişkin kapitalist ülkelerde de ciddi bir sorun. Örnek olarak Avro Bölgesinde
batık kredi oranı yüzde 6,2 (ki bu ABD ve Japonya’daki düzeyin 6 katı). Bu
borçların üçte biri tüketici kredisi biçimindeki borçlardan oluşuyor. (10)
Ayrıca sorun yalnızca borçlu bireylerin ya da şirketlerin
değil, bankaların ve bir bütün olarak finans sektörünün sorunu haline geldi.
Çünkü bankaların kârları azalıyor, bu da yeni kredi verilmesini zorlaştırıyor, kredi kuruması biçiminde bir finansal kriz
riskini canlı tutuyor.
BORÇ
TAHSİLDARLARI İÇİN KÂRLI BİR İŞ
Diğer yandan bankalar tarafından tahsil edilemeyen
batık krediler borç tahsilat şirketleri ve küresel varlık yöneticisi şirketler
için çok kârlı bir işe dönüştü. Öyle ki Ernest & Young denetim şirketi
raporlarında Yunan bankalarındaki, PIMCO & Fortress ise İtalyan
bankalarının batık kredilerini anlatıyorlar ve buralardan sağlanacak kârlara
vurgu yapıyorlar. Örneğin tek başına İtalyan Bankası Unicredit’in 17 milyar
dolarlık bir batık kredisi küresel varlık şirketlerince yüzde 40-60 oranında
bir iskonto ile devir alınmış durumda. 2018 yılında ABD’li 10 büyük banker
kuruluş toplamda 205 milyar dolarlık Avrupalı batık krediyi satın aldı. (11)
Bankaların batık kredilerinden kurtulmasının diğer
yolu ise menkul kıymetleştirme. Bu yolla banka batık kredilerine dayalı kredilerden
oluşan bir havuza dayalı olarak menkul kıymet çıkartıp satıyor.
Türkiye’de bankalar henüz bu yola başvurmuş değiller.
Batık kredi miktarı artıp sorun derinleştiğinde bu yola başvurabilirler ki bu
da menkul kıymetleştirme biçiminde bir krizin tetikleyicisi olur. (12)
Kısaca küresel çapta batık kredilerin
finansallaştırıldığı bir süreçteyiz Bu işten küresel hedge fonları, yatırım
fonları, varlık yönetim şirketleri gibi kimilerinin “akbabalar” diye tabir
ettiği kuruluşlar büyük kârlar elde ediyorlar. Diğer taraftan borç batağındaki insanların
ıstırapları da giderek artıyor.
Adaletsizlik artıyor, çünkü batık kredilerin sorumlusu
olan finans sektörü bu işten de yeni kârlar sağlayarak çıkıyor. Bu adil
olmadığı gibi, mevcut gelir adaletsizliğini daha da artıran bir durum.
Bu durum, giderek bir sosyal krize dönüşmekte olan
borçluluk sorununu çözmede, sorunun asıl kaynağı olan bankalara ya da bir bütün
olarak finansal sisteme güvenmenin ne denli saçma olduğunu da gösteriyor.
Öyle ki ülkede son 17 yıldır, emekçiler giderek artan ihtiyaçlarını
ücret gelirleri ile karşılamakta zorlandığından bankalardan borçlanmaya
yöneldiler. Örneğin çok kötü durumda olan eğitim sistemi karşısında (özellikle
de orta sınıf aileler) bankalardan aldıkları kredilerle çocuklarını özel
okullarda okutmak durumunda kaldılar.
Chomsky’nin vurguladığı gibi, “eğitimin
özelleştirilerek, borçlanma ile finanse edilmesi orta sınıfı teslim almanın bir
yolu” (13) aynı zamanda. Yani
finansallaşmış (borca dayalı) eğitim sermaye için sadece yeni bir kârlı alan
değil, aynı zamanda kitleleri kontrol edebilme yöntemi.
ÇÖZÜM
SOSYAL OLMAK ZORUNDA
Batık kredi ya da aşırı borçluluk sorununu tamamıyla
iktisadi bir sorun gibi algılayıp, piyasa ve kâr mantığı ile çözebilmek mümkün
değil. Bu sorun artık tıpkı işsizlik ve yoksulluk gibi sosyal bir soruna
dönüştü. Bu yüzden de çözümü sosyal olmak zorunda.
Bu çerçevede öncelikli olarak, bu kredileri
ödeyemeyecek durumda olanlara kredi vererek onları tuzağa düşüren bankaları
sorumlu tutmak ve bu işten doğan zararı kendilerinin karşılamasını sağlamak
gerekiyor.
Şöyle ki bankalar tahsil edemedikleri kredi
alacaklarını yüzde 90’ın üzerinde iskonto oranından aracı şirketlere devir
edebiliyorlarsa, yani alacaklarının yüzde 90’ından fazlasından vaz
geçebiliyorlarsa, aynı imkânı doğrudan borçlulara da sağlayabilirler (özellikle
de ihtiyaç kredisi-bireysel tüketici kredisi borçlularına).
Böylece sadece faizler değil, anaparanın çok büyük bir
kısmı da silinerek ve kalanı da uygun bir ödeme planına bağlanarak böyle bir
sosyal sorun büyük ölçüde ortadan kaldırılabilir, borçlular rahatlatılabilir.
Sayıları onlarca milyonu bulan tüketici, işçi, memur,
çiftçi ve öğrenci borçlarının etkin ve adaletli çözümü böyle bir sosyal
çözümdür.
DİP
NOTLAR:
(1) T.C.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, https://www.hmb.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
(31 Aralık 2019).
(2) https://www.bloomberght.com/bddk-bankacilik-sektoru-tga-orani-kasim-da-yuzde-523-oldu(30
Aralık 2019).
(3) https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/ziraat-bankasinin-ucuncu-ceyrek-net-kari-aciklandi(13
Kasım 2019).
(4) https://www.riskmerkezi.org/Content/Upload/istatistikiraporlar/ekler/2037/Risk_Merkezi_Aylik_Bulteni_Eylul_2019.pdf,
s. 3-4.
(5) http://www.milliyet.com.tr/ekonomi/akbank-kredi-alacaklarini-satti
(26 Aralık 2019).
(7) https://t24.com.tr/haber/chp-nin-ekonomi-raporundan-kredilerin-her-100-lirasinin-8-6-lirasi-icralik
(9Ekim 2019).
(8) Agm.
(10)
Caroline Metz, “Bad debts make good
profits - but what are the social costs?”, https://www.opendemocracy.net
(2 October 2019).
(11)
Agm.
(12)
Mustafa Durmuş, “İlkinde trajedi,
ikincisinde komedi olur…” (II): Kredi kurumasına karşı menkul kıymetleştirme
çözüm olacak mı?”, https://sendika63.org
(12 Aralık 2018).
(13)
Noam Chomsky, “The Callous System of
Student Debt and the Structure of the “Free Market”, Interview with William
Hodgkinson, Breakwater Review, https://chomsky.info (14 May 2013),
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder