BİZ
DURURSAK HAYAT DURUR
Mustafa
Durmuş
1
Mayıs 2020
Dünya işçilerinin “dayanışma ve mücadele günü” olarak
tarihe geçen 1 Mayıs, bu yıl Koronavirüs salgını nedeniyle sokaklarda, yığınsal
katılımlarla, mitinglerle kutlanamıyor. Ancak bu durum 1 Mayıs’ın işçiler ve
emekçiler için en önemli günlerden biri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Bu sefer evlerimizin balkonlarında, pencerelerimizde
saat 21.00’de hep birlikte alkışlarla, 1 Mayıs marşını söyleyerek kutlayacak ve
belki de şu ana kadar gerçekleşen en büyük katılımlı sanal mitingi yapacağız.
1 Mayıs’ı kutladığımız günde dâhil, yaşamakta
olduğumuz Korona salgını şu ana kadar milyonlarca insanın hastalanmasına, yüz binlercesinin
ölümüne, evlerde mahsur kalmasına, on milyonlarca işçinin işsiz ve gelirsiz
kalmasına, kısaca çok sayıda sosyal ve ekonomik soruna neden oldu, olmaya devam
ediyor.
DAYANIŞMA:
1 MAYIS’IN DA KORONA SALGINI İLE MÜCADELENİN DE ORTAK NOKTASI
Diğer yandan bu salgın, sosyal dayanışma, halkların
kendi aralarındaki dayanışma gibi bazı insani ve toplumsal görevlerimizi ve
işçi sınıfına ait bir önemli gerçeği de bizlere bir kez daha hatırlattı:
İşçi sınıfı olmadan yaşam da olmuyor, dünya dönmüyor.
Bu gerçeği salgın sırasında, özellikle de tüm sağlık emekçileri, gıda üreten işçiler, hijyen-temizlik
işçileri, süpermarket çalışanları, fırın işçileri, tarım işçileri, kamyon ve
otobüs şoförleri, eczane çalışanları, evlerimize fedakarca gıda vs getiren
kuryeler ve dağıtım işçileri bizlere gösterdiler.
SOSYAL
YENİDEN ÜRETİM İŞÇİLERİNİN AÇIĞA ÇIKAN ÖNEMİ
Çok büyük bir kısmı kapitalist iş bölümüne uygun
olarak toplumsal hiyerarşinin en altlarında kendilerine yer bulabilen, düşük
ücretlerle, sağlıksız ortamlarda, güvencesiz çalıştırıldıkları gibi,
aşağılanan, fiziki ve sözlü saldırılara uğrayan bu emekçiler salgın günlerinde
canları pahasına halkın sağlığını korumak ve evlerinde mahsur kalanların
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için büyük bir özveriyle çalıştılar.
Böyle işlerde çalıştırılanların çok büyük bir
kısmının kadın işçilerden oluşması ise feminizmin sosyal yeniden üretimle
ilgili tezlerini de doğruluyor.(1)
Bizatihi artı değer yaratan sanayi proletaryasının
önemli bir kısmı da salgın yüzünden işlerinden çıkartıldı, ücretsiz izine tabi
tutuldu, kısaca mevcut işsizler ordusuna katıldı.
AÇLIK
ÜCRETİNİN YARISINA MAHKÛM EDİLEN İŞÇİ SINIFI
Türkiye’de işçilerden aylık 1,177 lira gibi asgari
ücretin yarısı kadar bir ücretle bu zor dönemi geçirmeleri istendi. Çalıştırılmaya
devam edenlerse, kalabalık iş yerlerinde, yeterince maske ya da dezenfektan imkânı
olmadan üretim yapmaya zorlandılar.
Kapitalizmin en gelişkin olduğu ABD’de bile sadece son
6 hafta içinde 30,3 milyon işçi işsiz kalırken (bazı eyaletlerde resmi işsizlik
oranı yüzde 20’yi aştı), (2) bunların çoğunluğu işsizlik yardımlarını içeren
çeklerini hala alamadılar. Bu nedenle de kredi kartlarına yüklenerek ihtiyaçlarını
karşılamak yani daha da borçlanmak zorunda kaldılar.
Türkiye’de Korona
öncesinde resmi işsizlik oranı yüzde 14’e yaklaşmış ve işsiz sayısı 4,5 milyonu
bulmuştu. Geniş tanımlı işsiz sayısının
ise 7,5 milyon civarında olduğu biliniyordu.
TÜRKİYE’DE 6,5 MİLYON, DÜNYADA 305 MİLYON KORONA
İŞSİZİ
Bir çalışmaya göre,
Koronavirüs salgının ardından tarım-dışı iş gücü talebinin yüzde 19 - 29
oranında azalması bekleniyor. İş gücü talebindeki azalmanın (beklendiği gibi) istihdam kaybına yol açması durumunda,
işsizler ordusuna 4,2 - 6,5 milyon kişinin daha katılması hayli muhtemel.(3)
Böylece 10 milyon civarındaki resmi işsiz ile işsizlikte gerçek anlamda bir
patlama yaşanmış olacak.
Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporu ise işsizlik felaketinin
boyutlarını gözler önüne seriyor. (4) Korona salgını nedeniyle küresel olarak ekonomilerin
kapanmalarından ötürü, bu yılın ilk 3 ayındaki iş kaybı toplam çalışılan saat
miktarının yüzde 10,5’ine yükseldi. Bu oran 305 milyon tam zamanlı işçiye denk
düşüyor (bu veriler örgütün bir önceki raporunda yüzde 6,7 ve 195 milyon olarak
tahmin ediliyordu). Kabaca, Korona salgını küresel çapta 305 milyon işçiyi
işsiz bıraktı.
Rapora göre, Koronavirüs yüzünden her 5 işçiden 3’ü
kısmi ya da tam kapanmadan etkilendi. En çok etkilenen sektörler imalat,
konaklama, gıda, perakende, idari faaliyetler olurken, bu sektörlerde küresel
çapta toplamda 1,3 milyar işçi çalışıyor.
Bunlar toplu işçi çıkarımına maruz kaldılar, ücretleri
fiilen düşürüldü, çalışma saatleri azaltıldı. Sayıları küresel çapta 1,6
milyarı bulan kayıt dışı çalışan işçilerse bu durumdan çok daha ağır bir
şekilde etkilendiler.
GÖÇMEN
İŞÇİLERİN AİLELERİ ZORDA
Korona ayrıca son 40 yıllık neo-liberal dönemde
oluşturulan küresel tedarik zincirini de tahrip etti. Bu zincirin halkalarının
çok büyük bir kısmını Güney ülkelerinin proletaryası oluşturuyor. Böylece bu
kriz Kuzey’in gelişkin kapitalist ekonomilerinin kârlarını azaltırken, Güney’in
yoksul ülkelerinde devasa işsizliğe ve Kuzeyde çalışan göçmen işçilerin de
geride bıraktığı ailelerine para gönderememelerine neden oldu. Bu gelirlerle
yaşamlarını sürdüren Bangladeş, Hindistan, Sri Lanka gibi ülkelerin yoksul
halkları bu kez açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.
Göçmen işçilerin ülkelerine gönderdiği paraların; 1
milyardan fazla insanın hayatta kalmasını sağlayan, yoksul ve korunmasız haneler
için adeta bir sığınak işlevi gördüğü ileri sürülüyor.
Öyle ki 2019 yılında, 200 milyon göçmen işçi
evlerine tahminen 715 milyar dolar gönderdi. Korona salgını sonrasında bu
işçilerin önemli bir kısmı işsiz kaldıklarından ve devlet yardımlarından da yararlanamadıklarından
dolayı, hem kendileri sıkıntıya girdi, hem de evlerine gönderdikleri bu paralar
ciddi ölçüde azalmaya başladı. Bunun sonucunda, göçmen işçilerin daha düşük
ücretli işlerde, kötü çalışma koşullarında ve virüs kapma riski altında
çalışmaya devam etmekten ya da evlerine dönmekten başka çareleri yok gibi görünüyor.
(5)
AÇLIK
KAPIDA
Yani artık salgın, hastalık ve ölüm endişesinin yanı
sıra, giderek artan bir biçimde işsiz ve aç kalma endişesi hâkim olmaya
başladı.
Nitekim Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nca
yayınlanan bir rapor; (6) eğer acil olarak önlem alınmaz ve yeterli finansman
bulunmazsa Korona salgınının günde 300,000 insanın açlıktan ölümüne neden
olacağını ve birkaç ay içinde 130 milyon insanın daha açlıktan ölme
tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını açıkladı.
İŞE
GERİ DÖNÜŞLER YENİ ÖLÜMLERE DAVETİYE ÇIKARTIYOR
Salgın dünyada can almaya devam ediyor. Bilim
insanlarının raporlarında işe geri dönüşlerin, ikinci bir salgın dalgasına
neden olabileceğini vurgulayarak, çok riskli olacağını belirtmelerine rağmen (7),
başta ABD ve diğer Merkez ekonomiler üzere neredeyse tüm hükümetler Mayıs ayının
ortalarından itibaren işçileri işlerine geri döndürerek, kapitalist sınıfın bu
dönemde kaybettiği kârı yeniden yaratmaya çalışıyorlar.
Gerek kapitalist sınıf, gerekse de devletler bu davranışlarıyla,
kapitalizmin işçi sınıfı ve onun
emeğinin sömürüsünden elde edilen artı değer olmadan ayakta kalamayacağı gerçeğini
(farkında olmadan) gözler önüne sergiliyorlar. Aksi halde işçileri fabrikalara işyerlerine
geri çağırmaya gerek kalmaz, verdikleri asgari ücretlerle aşağıladıkları,
önemsizleştirdikleri, açlığa mahkûm ettikleri işçilerinin yerine kendileri
işbaşı yapabilir ya da çok övündükleri robotları işe çağırabilirlerdi.
MARX
BİR KEZ DAHA HAKLI ÇIKTI
Ayrıca salgının henüz ortasında iken (günlük vaka
sayısı hala 76,000 civarında ve günlük ölen sayısı 6,400 civarındayken)
işçileri işe geri döndürmek için bu kadar acele etmeleri, başta Emek-Değer
Yasası ve Sermaye Birikimi Yasası olmak üzere Marksist Ekonomi Politik Yasalarının
(bir kısım Marksist sol içinde dahi artık modası geçtiği iddiasıyla reddedilen)
hala geçerli olduğunun da bir kanıtı.
Bu yasalar, kapitalist sistemde üretimin, doğrudan insan
ihtiyaçlarını karşılamak yerine, (asıl olarak) sermaye birikimi ve kâr yaratılması
için yapıldığını, sermaye birikiminin kaynağında ise kârın olduğunu ve onun da
kaynağında artı değer sömürüsünün olduğunu ileri sürüyor.
Böylece ortaya çıkan değer, onun için harcanan
toplumsal emek tarafından belirlenir. Bu yüzden de bu emeğin sahibi olan işçi
sınıfı bu toplumun en temel unsuru ve dönüştürücü öznesidir.
Kısaca
bu salgın (reddedilemez bir biçimde) değerli olan her üretimde insan emeğinin
merkezi öneme sahip olduğunu gösterdi. Federici’nin dediği gibi:”İnsan bedeni
ve onun sahip olduğu emek gücü kapitalizm tarafından şu ana kadar yaratılmış en
önemli makinedir”.(8)
KÂRIN
KAYNAĞI: ARTI DEĞER SÖMÜRÜSÜ
Kâr-artı değer ilişkisi ve ekonomik kriz olgusunu
anlayabilmek için “sermaye çevrimlerine” yakından bakmak
gerekiyor. Bu çevrimler şöyle gerçekleşiyor:
(Para-----Meta)-------(Üretim)------(Daha
fazla Meta-----Daha fazla Para).
Böylece para, sermayeye (önemli bir kısmı da sabit sermaye biçiminde yatırımlara) dönüşüyor. Ancak para, üretim sürecinde kullanılmazsa, yani ücretli emek sömürüsü gerçekleşmezse, sermayeye (ve servete) dönüşmüyor. Yani tek başına para sahibi olmak yeni değer yaratmak için yeterli değil. Böylece dolaşıma sokulan ilk paranın değerindeki artış ‘artık değer sömürüsü’ ile gerçekleşmiş oluyor.
Kapitalizmin yaşadığı ekonomik krizlerde ise; bu döngüde sistemin iç
çatışmalarından doğan bir tıkanma görülürken, Koronavirüs salgını ile birlikte farklı
bir şey gerçekleşti ve salgının yayılmasını önlemek için alınan tedbirler
nedeniyle fabrikalar kapatıldı, istihdam azaltıldı, kısaca üretim ve ticaret
durduruldu.
Bir başka anlatımla salgınla birlikte, Çin’den başlayarak dünyaya yayılan
karantinalar ve tam ve kısmi kapanmalar sonucunda üretim fiilen durma noktasına
geldi. Öyle ki dünya işçi sınıfının yüzde 81’inin bu kapanmalardan etkilendiği
tahmin ediliyor.
EMEK SÖMÜRÜLEMEDİĞİNDE
NE OLUR?
Böylece hem üretim yapılamadığı, hem de emek sömürüsü gerçekleştirilemediği
için yeterince artı değer sömürüsü yapılamaz, kâr çıkartılamaz oldu. İşte
kapitalizmin işleyişi açısından sürdürülemez bir durum olan bu duruma bir son
verebilmek için salgın nedeniyle evlerine gönderilen işçilerin en azından bir
kısmı (çalışmaya devam edenlerin yanı sıra) tekrar geri çağrılmaya başlandı.
İşe dönüş ile ilgili olarak yapılan tüm hazırlıkların arkasındaki düşünce tam
da bu.
Marx 152 yıl önce bu durumu şu
sözlerle ifade etmişti:
“Bırakın bir yılı,
birkaç hafta süresince çalışmayan bir ulusun yok olacağını çocuklar dahi bilirler. Yine her çocuk farklı ihtiyaçları
karşılamak üzere üretilmiş bulunan ürünlerin farklı miktarda toplumsal emeği
gerektirdiğini bilir.
Bilim ise değer yasasının tam olarak geçerliliğini sergiler”.(9)
Sonuç olarak, bu salgın ücretli, ücretsiz, kayıtlı, kayıt dışı,
hastanelerde, alt yapı işlerinde, evlerde, AVM’lerde, bankalarda, tarımda ya da
muhtelif sanayi üretiminde, fabrikalarda,
kısaca hayatın her alanında çalışan işçilerin ne denli önemli olduğunu bir kez
daha gösterdi.
Böyle bir
dayanışma ve mücadele gününde, dünya işçi sınıfının, sahip olduğu bu sosyal gücü
kapitalizm sonrası sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum ve dünya yaratma mücadelesinde
kullanması gerektiğinin bilincinde olması gerekir. Çünkü o durduğunda dünya
durur. Ya da o yürüdüğünde, hayat da yürür.
Bu bilinç ve
örgütlülükle dünyayı doğa ile uyumlu olarak sürdürülebilir ve herkes için huzur
ve barış içinde yaşanabilir bir hale ancak o getirebilir.
Yaşasın 1
Mayıs!
DİP NOTLAR:
(1) “Milyonlarca
Kadın Nasıl En Temel İşleri Yapan İşçiler Haline Geldi”, (How Millions of Women Became the Most
Essential Workers in America, Campbell Robertson & Robert Gebeloff, NYT,
Çeviri: Gülnur Elçik), http://disk.org.tr (23 Nisan 2020).
(2) https://wolfstreet.com/2020/04/30/week-6-of-the-collapse-of-the-u-s-labor-market (30 April 2020).
(3) Erol Taymaz, “Covid-19’la istihdam kaybı görülmemiş düzeye
çıktı”, https://yetkinreport.com/2020/04/30/turkiyede-covid-19-ve-istihdam-kayiplari (30 Nisan 2020).
(4) ILO: “As job
losses escalate, nearly half of global workforce at risk of losing livelihoods”,
https://www.ilo.org/global/about-the-ilo/newsroom/news/WCMS_743036/lang--en/index.htm (29 April 2020)
(5) Vincent Guermond, Kavita Datta, “Coronavirus
pandemic could hit the billions migrant workers send home in cash”, https://theconversation.com/coronavirus-pandemic-could-hit-the-billions-migrant-workers-send-home-in-cash (18
April 2020).
(6)
World Food Programme warns: COVID-19 pandemic will cause “famines of
biblical proportions”,
https://www.wsws.org (23 April 2020).
(8) “A crisis like no other: social
reproduction and the regeneration of capitalist life during the COVID19
pandemic”, https://mronline.org
(23 April 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder