‘EVDE KAL’ IN
BAZI SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI
Mustafa Durmuş
4 Mayıs 2020
Dünya
Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Korona salgını (hız kesmiş olsa da) hala ciddi boyutlarda devam ediyor. Buna
rağmen başta ABD ve Avrupa ülkelerinin hükümetleri 7 haftalık karantinanın
ardından ekonomileri yeniden açma hazırlığı içine girdiler.
SALGIN DEVAM EDİYOR
3
Mayıs 2020 itibarıyla Koronavirüs vaka sayısı dünyada 3.546,758’i bulurken,
günlük vaka sayısı 65,387; günlük ölüm sayısı 2,649 ve toplam ölüm sayısı 247,3123
oldu.
ABD’de
toplam 1.179,454 vaka; dünkü vaka sayısı 18,680; dün ölen sayısı 735 ve toplam
ölüm sayısı 68,179 oldu. Avrupa’da toplam 1.447,189 vaka; 22,803 yeni vaka
(dünkü); 1,163 günlük ölüm ve 140,5733 toplam ölüm var. Türkiye’de toplam vaka
sayısı 126,045; dünkü vaka sayısı 1,670;
dün ölen sayısı 61 ve toplam ölüm sayısı 3,397 oldu (1)
SAYILAR GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Ancak
bu verilerin gerçeği tam olarak yansıtmadığına yaygın bir biçimde inanılıyor. Buna
gerekçe olarak da; salgın karşısında başarısız kalan hükümetlerin sayıları
bilinçli olarak düşük gösterdikleri ileri sürülüyor.
Öncelikle;
bu sayılar hastane vb resmi kurumlara intikal eden vakaları yansıtıyor. Bu
kurumların dışında (örneğin kırsalda, sağlık hizmetlerinin çok yetersiz olduğu
bölgelerde) salgından ölümler olduğunda bunlar rakamlarda yer almıyor. Ya da salgın
belirtileri göstermesine rağmen (evlerinde karantinaya alınanlarda olduğu gibi)
bazı hastaların hasta sayılmaması, bunlar öldüğünde ise Koronavirüsten ölmüş
olarak kayda geçirilmemesi söz konusu. Keza
daha az test yapıldığında bu sayılar azalıyor. Ayrıca bu aylarda (geçen yılın
aynı ayları ile kıyaslandığında) ölen insan sayısı neredeyse iki kata çıkmış
durumda. Aradaki farkın salgın ile ilgili olması beklenirken, salgından
ölenlerin sayısı ile bu aradaki fark uyuşmuyor.
ŞEYTANİ
BİR AÇMAZ
Salgınla ilgili olarak hükümetlerin izleyebileceği iki
strateji olabilirdi: (i) Mevcut
sosyal izolasyon ve evde kal biçimindeki katı karantinanın, salgın iyice
hafifleyene kadar uzatılması. (ii) Bu önlemlerin (aşamalı olarak) kaldırılarak, üretim ve diğer ekonomik faaliyetlere
geri dönüş.
Hollanda Başbakanı bu durumu “şeytani
bir açmazdayız” diye tanımlarken,(2) kapitalist hükümetlerin nerdeyse tamamı ikinci
stratejiye yöneldiler (yeni bir salgın dalgasını tetiklemeyi de
göze alarak). Üretime bu aydan itibaren
geri dönmeyi, okulları, fabrikaları, alışveriş merkezlerini, restoranları,
küçük işyerlerini yeniden açmayı planlıyorlar.
OKULLAR, DÜKKANLAR, RESTORANLAR,
FABRİKALAR AÇILIYOR
ABD
değişik eyaletlerde eş anlı olmayan bir üretime ya da işe geri dönüş planlıyor.
Bu bağlamda bazı eyaletler hali hazırda fiziki mesafelenmeyi gevşetip, işe
başlama programlarını açıkladılar.
Örnek
olarak, Boeing şirketi 27,000 işçisini yeniden işe başlatıyor.(3) Trump ayrıca verdiği bir talimat ile tüm et üretim-işleme
işletmelerinin salgın boyunca açık tutulması, yani işçilerin tam kapasite ile
çalışmalarını sürdürmesi zorunluluğunu getirdi. Bu kararın öncesinde bazı et
işletmeleri üretimlerini yüzde 20’ye kadar düşürmeyi planladıklarını
açıklamışlardı. Bu karar patronları mutlu ederken, sektörde çalışan işçiler sağlık
güvenliği ile ilgili önlemlerin yetersizliği ve virüs kapma riskinin
yüksekliğinden dolayı çalışmayı reddediyorlar. (4)
Avrupa ‘da; Almanya Wolkswagen fabrikalarında yeniden
iş başı yaptırıyor. Ayrıca küçük dükkânlar açılabilecek ve bu aydan itibaren
çocuklar okullarına gidebilecekler. Danimarka ve İzlanda’da kreşlerin, okulların
ve üniversitelerin açılıp, küçük dükkânların da faaliyetlerine izin verilirken,
Norveç’te kişisel temasa dayalı
hizmetler (kuaförler gibi) artık serbestçe verilebilecek. Avusturya küçük dükkânların, okulların yanı
sıra restoranların da 2 Mayıs’tan itibaren açılmasını kararlaştırdı. Benzer
uygulamaları İsviçre ve Hollanda da başlattı. Şimdilik alışveriş merkezlerini
açacak tek ülke ise Hırvatistan olacak. Bu ülkede şehirlerarası seyahat yasağı bu
ay kalkıyor. (5)
TÜRKİYE’DE
ÜRETİME ARA VERİLMİŞ MİYDİ?
Türkiye’de ise ekonomik kapanma (talep azalması
nedeniyle) otomotiv sektöründeki geçici olarak faaliyet durdurma, restoran, kuaför
gibi hizmete dayalı işyerleri ve kamu sektörü dışında gerçekte yaşanmadı.
Başta tekstil gibi emek yoğun sektörlerde üretim
faaliyetleri devam etti. 65 yaş üstü ve 20 yaş altına getirilen evde kalma
zorunluluğu, fiziksel mesafelenme ve
hafta sonları 31 ilde uygulanan sokağa çıkma yasakları, şehirlerarası seyahat
yasağı dışında her hangi bir yasak getirilmedi. Çalışma yasağı gündeme
getirilmedi, hatta sokağa çıkma
yasaklarına rağmen madenler de dâhil olmak üzere bazı kentlerde (özel izinle)
işçiler fabrikalarda üstelik çoğu kez maske dahi olmaksızın, çalıştırıldılar. (6)
Bu durum işçiler arasında hastalığın yayılmasına
neden oldu. Örneğin yaklaşık 12 bin maden işçisinin fiili olarak çalıştığı
Soma'da, salgına rağmen işçilerin hiçbir önlem alınmadan çalıştırılmaya devam ettirilmesinin
sonucunda 200 civarında işçinin virüs kaptığı belirlendi. (7)
KADIN
İŞÇİLER ÇALIŞMAYA DEVAM ETTİLER
Koronavirüs nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetin
önlenmesiyle ilgili çıkartılan yasaların da görmezden geldiği bir işçi sınıfı katmanı
olan ücretsiz aile işçileri ve bir kısım kendi hesabına çalışanlar üretimlerini
sürdürdüler. Evlere gündelikçi olarak temizliğe giden kadın işçilerse büyük
risk altında bu işlerini sürdürmek durumunda kaldılar.
Karantina günlerinde işte olanların çok önemli bir
kısmının (özellikle de tekstil ve konfeksiyon fabrikalarındaki işçilerin) kadın
olması, salgının yükünün de ağırlıklı olarak onlar tarafından taşındığını
gösteriyor.
Bu nedenle de Ramazan Bayramı sonrasında karantina ya
da evde kal uygulamalarının gevşetileceği sözü aslında emekçilerin çok büyük
bir kısmı açısından müjdeli bir haber değil.
EVDE
KAL: AMA NASIL?
Özellikle de salgının çok hızlı yayıldığı haftalarda
evde kalmanın doğru bir yöntem olduğu konusunda (sürü bağışıklığı yöntemini
savunanların dışında) hemen herkes hem fikirdi.
Diğer yandan evde kalmanın kendi de, çalışmak için
dışarı çıkmak kadar sorunlu. Özellikle de sınıfsal ayrımın, dolayısıyla da
olanakların devasa bir biçimde farklılaştığı, bazılarının (deyim yerindeyse)
evlerinin adeta “yeryüzü cenneti” halindeyken, bazıları için evlerin küçük
birer cezaevi anlamına geldiği bir toplumda, evde uzun süreli kalmayı savunmak
da adil değil.
Öncelikle; 65 yaş üstündeki ve 20 yaş altındaki onlarca
milyon insan için (özellikle de yoksul ve yoksunlar için) cezaevi tanımlaması
uygun düşüyor. Mahalledeki parka dahi
gidememek, hareketsiz kalmak, yaşlı
insanların fiziki olarak sağlık sorunlarını artırırken, gençleri en hafif
deyimle bunalttı. Yalnız yaşayan yaşlıların gıda temini sorunu ise başlı başına
bir sorun olarak akıllarda kaldı.
Ayrıca “evde kal” uygulaması, endişe ve kaygı artışları gibi gelecekle
ilgili belirsizliklerden kaynaklı ruhsal sorunlara neden olabildiği gibi, başta
kadın ve çocuklara yönelik olmak üzere ev içi şiddetin de artmasıyla
sonuçlandı. Keza uyuşturucuya ve alkollü içkilere yönelimin de arttığı
gözlemleniyor.
‘EVDE
KAL’MANIN SÜRPRİZ İYİ YANLARI VAR MI?
Kuşkusuz, evde kalmanın olumlu yanlarının olduğu da ileri sürülebilir. Örneğin
evde kalma nedeniyle çocuklar hem daha iyi uyuyup, daha fazla dinlenebilirler,
daha az endişe duyarlar, istedikleri şeyleri daha çok yapabilirler, aileleriyle
etkileşimi öğrenerek daha mutlu olabilirler.
Brooklyn Rail gazetesine verdiği
röportajda ekonomist José Tapia ekonomik yavaşlamanın hayatlarımızı olumlu
yönde etkileyebileceğini ileri sürüyor. Ona göre fazla mesailer ortadan
kaldırıldığında ve genel olarak da çalışma saatleri azaltıldığında insanlar
daha fazla uyuyabiliyorlar ve daha fazla egzersiz yapabiliyorlar. Daha az
sigara ve alkol tüketiyorlar, daha çok dinleniyorlar, tehlikeli sanayi
ekipmanlarıyla daha az zaman harcıyorlar. Daha az insan trafiğe çıkıyor ve daha
az karbondioksite maruz kalıyor. Keza böyle dönemler insanlar arasındaki sosyal
dayanışma ağlarının güçlenmesine de yardımcı oluyor, bu da sağlıkla ilgili daha
iyi sonuçlara yol açabiliyor. (8)
Salgın döneminde evde kalmanın yukarıda
sözü edilen sürpriz faydalarının temel ihtiyaçları karşılanan, gelir
yetersizliği içinde olmayan, bahçeli, internetli, orta sınıf ve üstü aileler
için geçerli olduğu ileri sürülebilir.
FARKLI SINIFLARIN ‘EVDE KAL’I DA FARKLI OLUYOR
Diğer taraftan böyle zamanlarda evde
kalmak büyük çoğunluğu yoksul ve düşük gelirli ailelerden oluşan toplumlarda gıdadan
yoksun kalmak, aç kalmak, telefon, doğal gaz, elektrik, su, kira, anapara
taksiti, faiz gibi ödemelerini yapamamak anlamına geliyor. Bu kesimler için Korona salgınından ölmek ile
açlıktan ölmek arasında çok ince bir çizgi olduğu da aşikâr.
Ayrıca böyle evlerde internet, plazma TV
ya da geniş bir kitaplık (okuma alışkanlığının da düşük olduğu beklenir) imkânlarının
çok sınırlı olması (maddi olarak ihtiyaçları karşılansa dahi), kendilerini bu
kapalı mekânlarda oyalamalarını da önlüyor.
GÖÇMENLER VE SIĞINMACILARIN DURUMU ÇOK DAHA KÖTÜ
Toplumun büyük bir kısmınca hiç dikkate
alınmayan, varoşlarda yaşamak zorunda kalan toplulukların, göçmenlerin,
sığınmacıların evlerine, kamplarına kapatılması ise bambaşka yoksunluklara ve
sağlık sorunları da dâhil psikolojik sorunlara yol açıyor.
İngiltere’deki bir araştırmacının Korona günlerindeki
gözlemleri bu açıdan çok çarpıcı. Una göre; sosyal mesafelenme
ya da izolasyon mültecileri ve sığınmacıları diğer insanlardan çok daha fazla
etkiliyor. Çünkü salgınla birlikte bunların güvendiği dayandığı enformel destek
ağları ortadan kalktı. Tek odalı evlere tıkılmış, küçük çocuklu, dil bilmeyen
ebeveynler acil gereklilikte dahi sağlık hizmeti alamıyorlar, mahalle doktorunu
dahi arayamıyorlar (bazıları çocukları ellerinden alınır korkusuyla bunu
yapmıyor). Normal koşullarda onlara bu
tür destekler enformel destek ağları ve kişiler tarafından sağlandığından,
sosyal izolasyonla bu imkan ortadan kalkınca bu kesimler büsbütün kaderleriyle
baş başa kaldılar. Sosyal izolasyon bu tür destek gruplarının da faaliyetlerini
büsbütün durdurmasıyla sonuçlandı. (9)
Türkiye’ye sığınmak durumunda kalan ve sayılarının
4,5 milyonu bulduğu ileri sürülen, başta Suriyeli mülteciler olmak üzere
mültecilerin, salgın döneminde nasıl hayatta kalabildikleri ya da ne tür
sorunlar yaşadıkları ise hala içinde yaşadığımız toplumun büyük bir kesiminin
dert edinebildiği bir konu değil.
İŞSİZ
VE YOKSUL HANELER
Eve kapanmanın en yakıcı sonucu kuşkusuz emeğinden
başka satacak gücü olmayan ve bir ay sonrasını bile idare edebilecek düzeyde
maddi birikime sahip bulunmayan emekçilerin işsiz ve gelirsiz kalmaları.
Küresel çapta bu yılın ilk üç ayında 305 milyon
insanın işsiz kaldığı, ABD’de sadece 6 haftada işsiz sayısının 30 milyonu
aştığını biliyoruz. Türkiye’de ise işsiz sayısının 6,5 milyon kadar artarak 10
milyona yaklaşabileceği ileri sürülüyor. (10)
Tüm dünyada resmi olarak işsiz kalanlara
(çok yetersiz olsa da) çeşitli ücret ve gelir destekleri yapılıyor. Oysa bu
desteklerden hiç yararlanamayan çok geniş bir işçi sınıfı kitlesi var: Kayıt
dışı çalışanlar.
KAYITDIŞI ÇALIŞANLAR EN KORUMASIZ OLANLAR
ILO’ ya göre dünyadaki istihdamın yüzde 61,2’si
kayıt dışı sektörlerdeki istihdamdan oluşuyor.
Buralarda çalışan işçilerin çok büyük bir kısmı da devlet
kurtarmalarının dışında kalan işletmelerde çalışıyorlar. Bu nedenle de kriz dönemlerinde bu işçiler tamamıyla
korumasız kalıyorlar. Yükselen ekonomilerde bu oran yüzde 70’i buluyor. Yani bu
ülkelerde her 3 işçiden ikisi kayıt dışı çalışıyor. 2018 yılında küresel çapta
2 milyar işçi kayıt dışı çalışıyordu (ILO, 2019 için bunu 1,6 milyar olarak
tahmin ediyor). Bunlar hakları olmayan, kötü çalışma koşullarında çalışan,
sosyal korumadan mahrum işçiler. Bir ekonomik krizde aileleriyle birlikte
krizden en çok etkilenen kesimler. Bu
kriz bir de bir pandemi ile birlikte geldiğinde durum onlar için tam bir felakete
dönüşüyor. (11)
Türkiye’de büyük bir emek sömürüsüne maruz bırakılan
mevsimlik tarım işçilerinin yaygınlığı ve bunların önemli bir kesiminin de
kadın ve çocuk işçilerden oluştuğu dikkate alındığında, kayıt dışı işçiler
açısından evde kal stratejisinin çok da anlam ifade etmediği anlaşılabilir.
SAĞLIK
KADAR SOSYAL GÜVENLİK AĞI GEREKLİ
Dolayısıyla da eğer insanların yaşam koşulları
onlara yeterli imkân tanımıyorsa evde kalmayı, sosyal ya da fiziksel
mesafelenmeyi önermek (toplum sağlığı açısından çok önemli olsa da) çok anlamlı
değil. Salgının neden olduğu sorunlar hafifletilmek isteniyorsa, hem sağlıkla
ilgili radikal önlemler alınmalı, hem de güçlü sosyal güvenlik ağları
oluşturulmalı. Bunlar yapılırken de orta ve üst sınıflara mensup kesimlerden önce,
işçi sınıfının en yoksulu ve yoksunu konumundaki kayıt dışı işçilerin
ihtiyaçları ön planda tutulmalı.
Bu salgının önemini artırdığı bir
istihdam biçiminin “evden çalışanlar” olduğu ileri sürülüyor. Salgın uzaktan erişim teknolojisini izin
verdiği; bilişim, haberleşme, finans danışmanlığı, avukatlık,
muhasebecilik-mali müşavirlik ya da üst düzey yöneticilik gibi mesleklerde
evden çalışmayı artırdı. Bu kesimler gerek yaşam koşulları, gerekse de aldığı
ücretlerin yüksekliği nedeniyle sınıfın diğer katmanlarına göre daha iyi
durumdalar.
ABD’de böyle çalışanlar toplam işgücünün
yüzde 35’ini oluşturuyor. Evlerinden, laptopları ile çalışıyorlar ve kriz
öncesindeki gibi ücretlerini almaya devam ediyorlar. Böylece diğerlerine göre
salgından çok daha az etkilenmiş görünüyorlar. (12)
EMEĞİN
24 SAAT DENETİMİ
Diğer taraftan bunların da evde kalmanın
neden olduğu psikolojik ve fiziksel sorunların yanı sıra maruz kaldıkları bir
başka sorun var. Bunlar işverenleri tarafından 24 saat çalıştırılabilecek
konumdaki işçiler. Zamanla her hangi bir sınırları yok, her an erişilebilir
konumdalar. Bu nedenle de ücretleri aynı kalsa da bunun için neredeyse 24 saat
boyunca çalıştırılıyorlar. Bu da emek sömürüsünü artırıyor.
‘EVDE
KAL’IN KAZANANLARI
Ayrıca Netflix ve Amazon şirketlerinin
salgın boyunca artan zenginliği de evde kal stratejisinden işçilerin genel
olarak kaybetmelerine karşın, bazı sermaye gruplarının kârlı çıktığını gösteriyor.
Öyle ki Bu yılın ilk 3 ayında da
Netflix şirketi 799 milyon dolar kâr elde etmiş
(geçen yılki ilk 3 ayın 2 katı) (13), Amazon şirketinin kurucusu Jeff Bezos’un serveti ise şirketinin borsa
değerinin yüzde 5 artmasından dolayı 25 milyar dolar daha artmış. (14)
KAPANMA
NEO-LİBERALİZMİN SÜRDÜRÜLMESİ VE OTORİTERLİĞİ ARTIRMAK İÇİN KULLANILIYOR
Son olarak, sosyal izolasyon, evde kal, oto
karantina gibi önlemlerin neo-liberalizmi derinleştirmeye ve beraberinde
otoriterliği artırmaya hizmet ettiğini (ya da bu amaçla kullanıldığını) ileri
süren görüşler de mevcut.
Bunlara göre, bu önlemler aslında toplumu kontrol
etmek amacıyla gündeme getirildiler, çünkü hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve
böylece de gelecekte otoriter rejimlere uygun toplumların yaratılması
amaçlanıyor. Örneğin, seçkinlerin (tıpkı 2008 krizi sonrasında yaptıkları gibi),
ekonomideki bu kapanmaları ve eve kapatılmaları, “Şok Doktrini”nin bir aracı
olarak kullanacakları iddia ediliyor.
Bu bağlamda soldan yapılan bir değerlendirmeye göre; ekonomilerdeki bu kapatılma hali sürerse, bu
durum daha fazla konsolidasyona, daha fazla özelleştirmeye, kemer sıkmaya, daha
fazla kamusal hizmet programının kısıtlanmasına, böylece daha fazla işsizliğe,
yoksulluk ve açlığa, evsiz insana (yani çok daha büyük bir toplumsal bunalıma)
neden olacak. Egemenler ayrıca istihdamı daha fazla güvencesizleştirecek,
işçileri daha fazla örgütsüzleştirecekler. Kısaca sermaye bu durumu işçileri iyice
ezme stratejisinin bir aracı olarak kullanacak. Bu nedenle de vakit geçirmeden
ekonomilerin tekrar açılmasında yarar var. (15)
Bu yaklaşımı
savunanlara göre, “ekonomilerin yeniden açılmasını savunmak kârın
insan sağlığının üzerinde tutulmasını savunmak anlamına gelmiyor”. Çünkü ekonomi
olmadan insanların işi, aşı, zorunlu giderlerini karşılayacak gelirleri de
olmuyor.
Ayrıca (salgın tüm dünyayı etkilemekte olsa da)
ülkelerin bu salgınla mücadelede kullanabilecekleri kaynaklara ilişkin
olanaklar çok asimetrik. Örneğin ABD,
trilyonlarca dolar basarak ekonomisini ayağa kaldırabilme imkânına sahipken,
özellikle de çok kırılgan ekonomilere, çok yüksek borç stoklarına sahip azgelişmiş
ülkelerin, (ekonomilerindeki bu kapanma ve kriz hali sürerse), çok daha büyük
sorunlar yaşaması ve sonunda kaçınılmaz olarak IMF gibi örgütlere başvurmaktan
başka çareleri kalmıyor.
Bu yüzden de yapılması gereken şeyin; olabildiğince az insanın salgından zarar görmesini sağlarken, aynı zamanda da ekonomiyi açık tutmak olduğu (örneğin İsveç’in izlediği yolla bunu başardığı) ileri sürülüyor. (16)
FAŞİZME KARŞI BİR CEO, ÖZGÜRLÜK YANLISI BİR TRUMP (!)
Çağın otomobili sayılan elektrikli otomobilin üreticisi
olan Tesla'nın CEO'su Elon Musk ise, salgın sebebiyle uygulanan sokağa çıkma ve
dükkân açma yasakları için "Bu faşizm. İnsanlara özgürlüklerini geri
verin" (17) ifadesini kullanıyor.
Trump başta olmak üzere sağcı think-tank kuruluşları ve ABD’li milyarderlerse
Koronavirüsün ekonomik ve sosyal etkilerinin, neden olduğu sağlık etkilerinden çok daha
büyük olduğunu ileri sürerek, olabildiğince çabuk bir biçimde ekonominin
yeniden açılmasını, işçilerin yeniden işbaşı yapmasını, AVM’lerin açılmasını
talep ediyorlar. Bu
taleplerini haklı gösterebilmek için de ülkedeki artan işsizliği gerekçe olarak
gösteriyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda bu sözler karşılık buldu ve sokaklara
taşındı. ABD’nin muhtelif eyaletlerinde,
aşırı sağcı bazı örgütler ve bazı sermaye gruplarınca kurulmuş olan
muhafazakâr ve aşırı sağcı vakıflar tarafından organize edilen (18) ve sayıları
binleri bulan kalabalıklar sokaklara çıkarak karantina politikalarını protesto
edip, bu uygulamaların kaldırılmasını talep ettiler.
Taşıdıkları dövizler arasında aşı karşıtı, komünizm
karşıtı, 5G karşıtı dövizler ve “virüsün Tanrının bir cezası olduğunu” ileri
süren dövizler vardı. Genel olarak protestocular devletin piyasalara ve
işletmelere yasak koyarak tiranlık yaptığını iddia ettiler. Trump ise
gösterileri kendiliğinden ve insanların hayatlarını geri istemeleri ve işe
dönmek istemeleri olarak yorumlayarak destekledi.
Devam
edecek: Ekonomileri erken açmak ne kadar doğru?
DİP
NOTLAR:
(2) https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2020-04-21/coronavirus-haphazard-reopening-risks-health-and-economy
(21
April 2020).
(3) https://www.washingtonpost.com/business/2020/04/21/boeing-workers-are-wary-factories-reopen-after-coronavirus-lockdown ; https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2020-04-21/coronavirus-haphazard-reopening-risks-health-and-economy
(21
April 2020).
(4) https://edition.cnn.com/2020/04/28/politics/defense-production-act-executive-order-food-supply.
(8)
Jeff Sparrow, “A recession devastates people’s lives. But
there are surprising health benefits when capitalism stops working”, https://www.theguardian.com (28 April 2020)’den aktaran Michael D. Yates, https://www.facebook.com/michael.d.yates.10
(28 Nisan 2020).
(9) Reza Gholami, “Coronavirus: Social distancing is cutting
asylum seekers off from education and support”, https://theconversation.com
(6 April 2020).
(11)
C. P. Chandrasekhar
and Jayati Ghosh, “Informal workers in the time of Coronavirus”, http://www.networkideas.org (24 March 2020).
(12)
Robert Reich,
“Covid-19 pandemic shines a light on a new kind of class divide and its
inequalities”, https://www.theguardian.com (26 April 2020).
(13)
https://itep.org/pandemic-profits-netflixs-record-profit-haul-past-tax-avoidance-raise-questions-about-tax-laws-weaknesses
(29
April 2020).
(15)
Mike Whitney, “Lifting the Lockdown; Easy Does It”, https://www.unz.com/mwhitney/lifting-the-lockdown-easy-does-it
(26
April 2020).
(16)
Mike Whitney, “Sweden Is Right. The Economy Should
be Left Open”, https://www.globalresearch.ca (20
April 2020).
(17)
https://tr.euronews.com/2020/04/30/elon-musk-tan-koronavirus-yorumu-insanlar-eve-zorla-kapatmak-fasizmdir
(30 Nisan 2020).
(18)
https://mronline.org/2020/04/30/carnivals-of-the-damned-the-u-s-far-right-fights-the-lockdown
(30
April 2020).
Benim adım Rusya'dan Bayan Nadia Albert, Ve ben bugün Kredi ödünç alan Bay Russ Harry'nin yardımıyla mutlu bir kadınım. Kredi arayan herkesi bu Kredi şirketine yönlendireceğim. Bana ve aileme mutluluk verdi, 2 çocuklu bekar bir anne olduğum için hayatımın her yerine başlamak için 500.000,00 dolarlık bir krediye ihtiyacım vardı. Bu dürüst ve tanrı bir kredi ile bana yardım eden adam kredi borçlandırıcıdan korktum 500.000,00 ABD Doları, düşük bir oranda. O, Tanrı'dan korkan bir adamdır, eğer krediye ihtiyacınız varsa ve krediyi geri ödeyecekseniz lütfen onunla iletişime geçin E-posta yoluyla Elegantloanfirm@hotmail.com / Whatsapp numarası + 393511617486
YanıtlaSil