Serveti
neden ve nasıl vergilendirmeliyiz (9)
–Türkiye’de servet
nasıl dağılıyor?
Mustafa Durmuş
7
Şubat 2021
Bir ülkede servet vergisi gibi “fincancı katırlarını
ürkütecek” bir vergiyi uygulayabilmek için ülkenin böyle bir vergi gelirine
acil ihtiyacının olması yeterli değil.
Ayrıca bunu mümkün kılacak, yani verginin matrahını
oluşturacak bir servet birikiminin olması ve bu servetin de adaletsiz dağılması
gerekiyor. Keza bu vergiyi hayata geçirecek bir siyasal iradenin var olup
olmadığı da son derece önemli.
İktidardan
muhalefetine servet vergisi konusunda ses çıkmıyor
Böyle bir verginin mevcut siyasal iktidar tarafından
gündeme getirilmeyeceği aşağı yukarı kesin gibi. Çünkü ülkeyi yönetenler,
dayandığı sosyal sınıflar ve benimsedikleri ideolojilerinin gereği, Covid-19 Salgını
gibi sağlam bir gerekçe olmasına rağmen, büyük servetleri vergilendirmeyi
düşünmüyorlar.
İhtiyaç duydukları geliri ise artırdıkları Özel
İletişim Vergisi’nden, yeni çıkardıkları Değerli Konut Vergisi’nden ve iki yeni
vergi düzenlemesinden sağlamayı amaçlıyorlar.
Bu yeni iki düzenleme sırasıyla (1); işletmelerin kullandığı
yabancı kaynağın öz sermayeyi aşan kısmına ilişkin yapılan masrafların (faiz
gibi) yüzde 10’unun gider olarak kabul edilmeyeceği ve birden fazla yıla yaygın
inşaat işlerine ilişkin hakediş ödemelerindeki kesilen peşin vergi oranının
yüzde 3’ten yüzde 5’e yükseltilmesi biçiminde. Kısaca ancak pansuman
niteliğinde önlemler alınıyor.
Ülkedeki muhalefet partilerinden de servet vergisi
konusunda ses çıkmıyor. Belli ki büyük servet sahiplerini, sermayedarları
karşılarına almak istemiyorlar. Çünkü bu partilerin çok büyük bir kısmı
eşitsizlikler, adaletsizlikler üreten, sömürüye dayalı düzeni değiştirmekten
yana değil, sadece kapitalizmin mevcut ekonomik ve politik krizleri ile ilgili
olarak kendilerinin mevcut iktidardan çok daha iyi çözümler üretebileceklerini,
daha iyi yönetebileceklerini iddia ediyorlar.
Yeni
bir paradigmaya ve radikal reformlara ihtiyaç var
Oysa bu ülkenin insanları, emekçileri, kadınları,
gençleri, ekonomisi, kamu maliyesi ve demokrasisi için paradigma değişikliğine
ve buna uygun radikal reformlara ihtiyaç var.
Bu bağlamda, öncelikle yeniden bölüştürücü vergi
politikalarını hayata geçirmek, bunun için de büyük sermaye ve servet
sahiplerini gerçek anlamda vergilendirilmek gerekiyor.
Çünkü ülkedeki gelir ve servet dağılımı
adaletsizliği her geçen gün daha da kötüleşirken, yoksulluk giderek
yaygınlaşıyor, derinleşiyor, kitleselleşiyor. Buna karşılık, ülkede hatırı
sayılır miktarda dolar milyoneri ve milyarderi ve gayrimenkul, arazi zengini
mevcut.
Bu da zenginin gelirlerinin yeterince
vergilendirilmediği, verginin yükünün halkın sırtına bindirildiği bir ortamda,
servet vergisi alınabilmesi için yeterli vergi tabanının varlığı demek oluyor.
Ayrıca aşağıda özetlediğimiz eşitsizlikler dikkate alındığında böyle bir
verginin adil bir vergi olduğu da ortaya çıkıyor.
Gelir
ve servet dağılımı hiç olmadığı kadar kötü
Gelir dağılımından başlayalım. Özellikle de Covid-19
Salgını ile birlikte Türkiye’de gelir dağılımı çok daha kötüleşti. Bunu Salgın
sonrasında yapılan bir akademik çalışmanın bulgularından görebilmek mümkün.
Bu çalışmada (2) iki değişik senaryo altında
Covid-19’un etkileri tahmin ediliyor. Milli gelirden yüzde 6,5 oranında pay
alan en alttaki (en yoksul) yüzde 20’lik grubun gelir kaybı her iki senaryoya
göre yüzde -13,8’i buluyor. Buna karşılık milli gelirden yüzde 47,5 pay alan en
üstteki (en zengin) yüzde 20’nin payı ilk senaryoya göre yüzde 1,1 ve
ikincisine göre yüzde 1,5 artıyor. Bunun sonucunda da en üst yüzde 20 ile en
alt yüzde 20 arasındaki gelir farkı (her iki senaryo altında da) 7,3 kattan 8,6
kata çıkıyor (yüzde 17,8’lik bir artış). Böylece Gini Katsayısı her iki senaryo
altında da 0.40’tan 0.42’ye yükseliyor.(3)
Servet dağılımı çok daha adaletsiz
Credit Suisse adlı bir uluslararası kurum her yıl
dünyadaki servet dağılımını gösteren bir araştırma raporu yayınlıyor. Kurumun
Salgın öncesini içeren 2019 yılı raporunda, aynı yıl itibarıyla Türkiye’deki
servetin büyüklüğü ve bunun dağılımına ilişkin çarpıcı veriler yer alıyor.
Buna göre (4); Türkiye’nin 2019 yılındaki toplam
finansal serveti 1,355 trilyon dolar. Bu haliyle ülkenin küresel servet
içindeki payı binde 4. Bu durum (2002 yılı sonunda da bu payın binde 4
olduğundan hareketle), geçen 17 yıl boyunca ülkenin toplam finansal zenginliğinin
gerçek anlamda artmadığını gösteriyor.
Rapora göre; ortalama kişi başı brüt servet (55,5
milyon yetişkine ait) 24,398 dolar. Ancak eşit bir dağılım söz konusu
olmadığından, medyan servet sadece 6,568 dolardan ibaret. Kişi başı borç ise
1,740 dolar.
Yetişkinlerin yüzde 62,3’ünün (34,6 milyon) 10,000 dolar ve altında bir servete sahip
olduğu dikkate alındığında, finansal servetin asıl olarak çok küçük bir
azınlığın elinde toplandığı görülüyor. Nitekim raporda Türkiye’nin Servet Gini
Katsayısı 0.794 olarak belirlenmiş.
En
zengin yüzde 10 servetin yüzde 70’inden fazlasının sahibi
Aşağıda Tablo 1 servetin yetişkin nüfusun onluk
yüzdelerine göre dağılımını gösteriyor. (5) Buradan da anlaşılabileceği gibi,
yetişkin nüfusun en zengin yüzde 1’i toplam finansal servetin yüzde 42,5’ine;
en zengin yüzde 5’i yüzde 60,6’sına ve en zengin yüzde 10’u yüzde 70,3’üne
sahip.
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
En
üst % 10 |
En
üst % 5 |
En
üst % 1 |
0.0 |
0.3 |
0.8 |
1.4 |
2.2 |
3.2 |
4.5 |
6.6 |
10.9 |
70.3 |
60.6 |
42.5 |
Tablo 2 ise dolar milyoner ve milyarderlerinin sayısını gösteriyor (6). Buradan da görülebileceği gibi; ülkede 1-5 milyon dolarlık serveti olan 80,944 zengin, 5-10 milyon dolarlık serveti olan 7,453 zengin, 10-50 milyon dolarlık serveti olan 4,779 zengin, 50-100 milyon dolarlık serveti olan 440 zengin, 100-500 milyon dolarlık serveti olan 282 süper zengin ve 500 milyon dolar ve üzerinde serveti olan 45 ultra süper zengin var.
1-5
milyon $ arası serveti olan yetişkin sayısı |
5-10
milyon $ arası serveti olan yetişkin sayısı |
10-50
milyon $ arası serveti olan yetişkin sayısı |
50-100
milyon $ arası serveti olan yetişkin sayısı |
100-500
milyon $ arası serveti olan yetişkin sayısı |
500
milyon $ ve üzeri serveti olan yetişkin sayısı |
80,944 |
7,453 |
4,779 |
440 |
282 |
45 |
Bu servetlerin sadece finansal serveti gösterdiğinin altını bir kez daha çizelim. Zira rapor Türkiye’yi finansal olmayan servetler konusunda bilgi edinemediği 25 ülke arasında sayıyor.
Diğer yandan raporda (7); Türkiye’deki (2019 yılı
ortası itibarıyla) finansal servetin toplam servetin sadece yüzde 21’ini
oluşturduğu, yüzde 79’unun ise finans dışı (emlak-gayrimenkul, fiziki sermaye
gibi) servetlerden oluştuğu belirtiliyor. Finansal servetler içindeki likit
varlıkların payının (2018 yılı verisi) yüzde 76,4; borsadan edinilen
servetlerin payının yüzde 10,3 ve diğer finansal varlıkların payının yüzde 13,3
olduğu vurgulanıyor.
Bankalarda
yerleşiklerin 3,2 trilyon liralık nakitleri var
Türkiye’deki finansal servete ilişkin resmi veriler
ise şöyle: 1 Şubat 2021 itibarıyla Türkiye’de yerleşiklerin toplam finansal servetlerinin
yüzde 52’si banka mevduatlarından, yüzde 16’sı hazine bonosu ve devlet tahvillerinden
(DİBS) ve yüzde 32’si borsadaki (BİST) pay senetlerinden oluşuyor. .
Sırasıyla: Türkiye’de (Kasım 2020 itibarıyla) yerleşiklere
ait bankalarda toplam 3,26 trilyon TL’lik mevduat var. Bu parasal servetin
1,484 trilyon TL’lik kısmı TL cinsinden mevduat hesaplarında (yüzde 45,4),
1,498 trilyon liralık kısmı ise (bugünkü kur ile 211 milyar dolar) döviz tevdiat hesaplarında (yüzde 46,7) ve kalan kısmı kıymetli maden depo
hesaplarında tutuluyor. (8)
TL mevduat hesaplarında, resmi kurumlar dışındaki
kişi ve kurumların 1 milyon TL ve üstü mevduatlarının, resmi kurumlar dışındaki
yerleşiklerin toplam mevduatlarının içindeki payı yüzde 49,4. Aynı pay döviz
tevdiat hesaplarında yüzde 66,8. (9)
Zenginler nakitlerini ağırlıklı olarak dövizde tutuyor
Yani TL cinsi hesaplarda mevduatların yaklaşık
yarısı 1 milyon TL’nin üzerindeki, döviz cinsi hesaplarda ise yaklaşık yüzde
67’si bir milyon TL’nin üzerindeki hesaplardan oluşuyor.
Kuşkusuz bu rakamlar brüt rakamlar. Bunlardan gerçek
kişi ve kurumların borçlarının (servet vergisinin matrahını hesaplayabilmek
açısından) düşülmesi gerekiyor. Ancak bu haliyle bile bankalarda mevduat
biçiminde tutulan servetin ortalama yüzde 58’inin 1 milyon TL ve üzerinde
olduğu anlaşılıyor.
Bir habere göre ise yurt içinde ve dışında yerleşik Türkiyeli
milyonerlerin toplam sayısı geçen yıl Ağustos ayının sonu itibarıyla (son 8
ayda 69 bin 13 kişi artarak) 294 bin 454 oldu. (10)
3
trilyon lira tutarında DİBS ve borsa
Kuşkusuz servet sadece mevduatlarla sınırlı değil.
Hazine kâğıtları olarak da adlandırılan DİBS stok tutarı (22 Ocak 2021
itibariyle) 1 trilyon TL’nin (145 milyar
dolar) biraz üzerinde.(11)
Son olarak, Borsa İstanbul’da (BİST) işlem gören şirketlerin
toplam piyasa değeri (28 Ocak 2021 itibarıyla) yaklaşık 1, 98 trilyon TL (279
milyar dolar) olarak hesaplanıyor. (12)
Servet dağılımının adaletsizliğine ilişkin veriler
ortada iken, ülkede finansal servetleri vergilendirecek bir servet vergisi
önerisi konuşulmadığı gibi, bu servetlerin daha da büyütülmesini sağlamaya
yarayan bir uygulamanın, Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67. Maddesinde yer alan
vergisel kolaylıkların, 2025 yılına kadar devam ettirilmesine karar verildi.
Buna karşılık, Özel İletişim Vergisi oranı üçte bir oranında yükseltilerek,
halkın üzerindeki verginin yükü daha da ağırlaştırıldı.
“Değerli
Konut Vergisi” gerçek bir servet vergisi değil
Bu arada, yasası geçen yıl çıkartılan Değerli
Konutlar Vergisi’nin Uygulama Genel Tebliği 15 Ocak 2021 tarihinde yayınlandı.
(13) Bir tür servet vergisi gibi de tanıtılan bu vergi, matrah büyüklüğü ortalama
6,5 milyon TL olan toplam 25 bin konutu ilgilendiriyor ve bu vergiden bu yıl
350 milyon TL, 2022’de 389 milyon TL ve 2023 yılında 423 milyon TL gelir
bekleniyor.
Verginin konusunu Türkiye sınırları içinde bulunan
ve bina vergi değeri 2021 yılı için 5.250.000 TL’yi aşan mesken nitelikli
taşınmazlar oluşturuyor. Mesken niteliğinde tek taşınmazı bulunanlar,
taşınmazın değeri her ne olursa olsun bu vergiden muaf tutuluyor. Ayrıca asıl
faaliyet konusu bina inşası olanlar, ilk satışa, devir ve temlike konu
edemedikleri konutları için vergiden muaf tutuluyor (ancak bu konutların
kiralanması veya sair suretle kullanılması halinde verginin mükellefi oluyorlar).
Verginin matrahının belediyelerce tespit edilen emlak
vergisine tabi değer olduğu bu vergi, üç basamaklı olmak üzere artan oranlı
olarak uygulanacak. Buna göre vergi (2021 yılı için);
5.250.000 TL ile 7.875.000
TL arasında olan konutlarda (bu tutar dâhil), 5.250.000 TL’yi aşan kısmı için (binde
3); 10.500.000 TL’ye kadar olanlarda (bu
tutar dâhil) bunun 7.875.000 TL’si için 7.875 TL, fazlası için (binde 6) ve 10.500.000
TL’den fazla olan konutlarda bunun 10.500.000 TL’si için 23.625 TL, fazlası
için (binde 10) olarak uygulanacak.
Bu vergi ihtiyaç duyulan vergi gelirini yaratma
konusunda yetersiz bir vergi olduğu gibi, inşaat-emlak rantından elde edilen
servetin vergilendirilmesini de hedeflemiyor.
Çünkü örneğin bir zengin müteahhidin ya da inşaat
şirketinin 100 adet ve 5.250.000 TL’nin altında değeri olan emlaki varsa
bunlardan vergi alınmayacak. Böylece sanki “emlak rantı üzerinden alınan bir
vergi” imiş gibi bir algı yaratılsa da, bu düzenleme ile mevcut birikim
rejiminin kazananlarından biri konumundaki büyük inşaatçılar, emlak zenginleri
korunmuş oluyorlar.
Ayrıca bu verginin gelirlerinden yerel yönetimlere
her hangi bir pay verilmeyecek olması da, bu verginin yerel yönetimleri
güçlendiren değil, daha da zayıflatan, merkezileşmeyi artırmaya hizmet edecek
bir vergi olduğunu gösteriyor.
devam edecek: Vergilemede yeni bir perspektife ihtiyaç var!
Dip notlar:
(1)
3 Şubat 2021 Tarihli 3490 ve 3491
Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararları, https://www.resmigazete.gov.tr
(6 Şubat 2021).
(2)
Ayşe Aylin Bayar, Öner Günçavdı, Haluk
Levent, Covid-19 Salgınının Türkiye’de
Gelir Dağılımına Etkisi ve Mevcut Politika Seçenekleri, İstanbul Politik Araştırmalar
Enstitüsü (İstanpol) Politika Raporu (Nisan
2020-007).,
(3)
Bu katsayı 0 ile 1 arasında değişir. Sayı
0’dan uzaklaşıp 1’e yaklaştıkça eşitsizliklerin arttığı, 0’a doğru
yaklaştığında ise eşitsizliklerin azaldığı varsayılır.
(4)
Credit Suisse, Research Institute, Global Wealth Databook 2019 (October 2019), s.
110.
(5)
Agr, s.168.
(6)
Agr, s. 128.
(7)
Agr, s.110,155.
(8)
BDDK, Mevduat- türler itibarıyla, dönem
2020/11 https://www.bddk.org.tr/BultenAylik (1 Şubat 2021).
(9)
Agb.
(10)
https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2020/10/04/turkiyede-milyoner-sayisinda-buyuk-artis
(4 Ekim 2020).
(11)
T.C. Merkez Bankası, Menkul Kıymet
İstatistikleri, https://www.tcmb.gov.tr (1 Şubat 2021).
(12)
https://www.ekonomist.com.tr/borsa/borsa-sirketlerinin-piyasa-degeri
(28 Ocak 2021)
(13)
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Değerli Konutlar
Vergisi Uygulama Genel Tebliği, Resmi
Gazete 15 Ocak 2021, Sayı 31365.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder