Haydut İsrail devletine karşı iki farklı hükümetin
iki farklı cevabı
Mustafa Durmuş
6 Ekim 2025
Geçtiğimiz haftanın küresel çaptaki en önemli konusu kuşkusuz İsrail işgali nedeniyle Gazze’de açlık çeken insanlara insani yardım ulaştırabilmek amacıyla yola çıkan Sumud Filosu’na uluslararası sularda İsrail donanmasının haydutça saldırması ve aktivistleri gözaltına alarak İsrail’e kaçırmasıydı. Dünya genelinde 44 ülkenin aktivistlerinin fiilen desteklediği, onlarca gemiden oluşan bu filo İspanya’nın Barcelona kentinden yola çıkmıştı.
Dünya ayağa kalktı
Bu saldırı dünyayı ayağa kaldırdı. Dünyanın her yerinde
halklar büyük protesto mitingleri düzenleyerek buna karşı çıktılar. İsrail
devletinin bir “haydut devleti” olduğu dünya kamuoyunda teşhir edilerek
lanetlendi. Sadece ABD, Almanya ve Japonya hükümetlerinin kınamaktan kaçındığı
İsrail devletinin bu vahşeti dünyanın geri kalan kısmı tarafından sert biçimde
kınandı.
İsrail’e karşı tavır alma konusunda Arap devletleri,
daha önce de yaptıkları gibi büyük ölçüde sessizliklerini korudular. ABD
emperyalizmine karşı bir alternatifi gibi sunulan BRICS ülkeleri (Rusya, Çin,
Hindistan gibi) ise tıpkı Türkiye gibi İsrail ile olan ticaretlerini
sürdürdüler.
Emperyalizme ve siyonizme karşı gerçek mücadeleyi sosyalistler verdiler
Bu durum da emperyalizme ve siyonizme karşı asıl
mücadelenin dünya halkları tarafından ve sosyalist devrimciler öncülüğünde
verilebileceğini bir kez daha ortaya koydu. Nitekim 1970’li ve 1980’li yıllarda
başta Türkiyeli devrimciler olmak üzere, dünyanın birçok yerinden devrimciler
Filistin’e gelerek İsrail’e karşı savaştılar ve bu uğurda canlarını verdiler.
Türkiye’nin tavrı
Cumhurbaşkanı Erdoğan yardım filosuna saldıran
İsrail'i “vahşilikle” suçladı ve Tel Aviv'in son eylemlerine ilişkin acil bir
soruşturma başlatma sözü verdi. Diğer yandan, İsrail ile ticareti kesmek de
dahil olmak üzere yaptırımlar uygulayabilir durumdayken, herhangi bir somut
adım atmadı. Dahası ABD dönüşü çıkardığı bir kararname ile İsrail ve ABD’nin
hedefinde olan İran’a yaptırım uygulama kararı aldı.
Böylece, 1 Ekim'de bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
Türkiye, İran'ın nükleer programını hedef aldı ve bu programla bağlantılı ve
aralarında İran Atom Enerjisi Kurumu, Bank Sepah & Bank Sepah
International, İsfahan Nükleer Yakıt Araştırma ve Üretim Merkezi, Karaj Nükleer
Araştırma Merkezi, çok sayıda enerji, nakliye ve araştırma şirketinin de
bulunduğu 18 İranlı kuruluş ve 20 İranlının mal varlıklarını dondurdu. (1)
Türkiye’nin bu hamlesi, İran'ın silah tedarik ağlarına
yönelik yeni ABD yaptırımlarını yansıtıyor ve İran'ın uranyum zenginleştirme
faaliyetlerine yönelik daha geniş kapsamlı uluslararası “geri adım” baskı
kampanyasının bir parçasını oluşturuyor.
Kolombiya’nın yüz akı tavrı
Buna karşılık bir başka ülke haydut İsrail Devletiyle
karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin somut bir örneğini verdi: Kolombiya.
İsrail'den, Washington'dan (hem Biden hem de Trump
yönetimindeki), Yahudi toplumundan ve yerel ve küresel medyadan gelen yoğun
baskı ve eleştirilere rağmen, Kolombiya'daki Gustavo Petro Hükümeti en başından
beri İsrail'in Gazze'deki açık suçlarına karşı çıkmakla kalmadı, bu sözlerini
sürekli olarak eyleme dönüştürdü ve bunu yaparken de dünyanın geri kalanının
çoğunu utandırdı.
Öyle ki Petro Hükümeti Mayıs 2024'te İsrail ile resmi
bağlarını kopardı. Ardından aynı yılın ağustos ayı sonunda Kolombiya kömürünün
İsrail'e ihracatına ve İsrail silahlarının satın alınmasına yasak getirerek,
soykırımın başlamasından bu yana İsrail'e tek taraflı yaptırım uygulayan ilk
ülkelerden biri oldu. (2)
Kısaca, çoğu meslektaşının aksine Petro, güçlü sözlerini
sürekli olarak anlamlı eylemlere dönüştürdü. Tel Aviv ile diplomatik
ilişkilerin kesilmesi, İsrailli diplomatların sınır dışı edilmesi ve
Kolombiya'nın İsrail ile serbest ticaret anlaşmasının askıya alınması bu
adımlar arasında yer alıyor.
Latin Amerika'nın orta ölçekli bir ülkesi, dünyanın en
tehlikeli haydut devletine karşı böylesine güçlü tek taraflı adımlar
atabiliyorsa, başta Türkiye ve bölgedeki Arap devletleri olmak üzere, daha
güçlü devletlerin neden aynı tepkiyi vermediklerini sorgulamak gerekiyor.
Özcesi, dışarıda farklı içeride farklı konuşan ama
asla somut adımlar atmayan siyasal iktidarların Filistin meselesindeki
tavırları ABD emperyalizmi ile sıkı bağları, iktidarlarını korumak istemeleri
ve kendi sınıfsal çıkarlarıyla yakından ilişkilidir. Bunlar için katledilen,
soykırıma uğratılan halklar iç politika malzemesi olmaktan öteye gitmez.
Dip notlar:
(1) https://x.com/TheCradleMedia/status,
(5 Ekim 2025).
(2) https://www.nakedcapitalism.com/2025/10/colombias-gustavo-petro-government-once-again-shows-rest-of-world-how-to-respond-to-israels.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder